10-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefe Ve Entellektüellerin Rolü...
Klasik olarak ?entelektüel?, (kentsoylu) devrim geleneğindeki soyut ussal öğenin, somut bir toplumsal kişilikte simgelendiği Fransız imgeleminin bir ürünüdür Belli bir kimseyi ya da belli bir işle uğraşan bir kimseyi temsil eden bir ad olarak bu sözcüğün İngilizce?de günlük kullanıma girişi ondokuzuncu yüzyılın başlarını bulmuştur Başından ben Jacobencilikle olan bağından ötürü de, soyutlamayla özdeşleştirilen soğukluk gibi, ironik biçimde nitelendiği işe yaramazlık benzeri olumsuz çağrışımları da beraberinde taşımıştır Bu açıdan sözcüğün tarihi, (1796?da de Tracey?nin bir fikirler bilimini belirtmek üzere ortaya attığı) sonradan Napolyon?un, demokrasi taraftarlarını ?fikir? satıcıları olarak suçlamak üzere aşağılayıcı bir anlamda kullandığı ?ideoloji? sözcüğünün tarihiyle koşuttur Marx da çatışan politik inançlardan hareketle bu sözcüğün olumsuz anlamını savunmuştur Entelektüeller hakkında pek fazla bir şey yazmamış olsa da Marx?ın, ?ideologlar? hakkında söyleyecek bir şeyleri vardı Yapıp ettiklerinin, kendilerine ilişkin idealistçe bir yanlış anlamaya dayanması anlamında ?tıpkı filozoflar gibi yani? onları birer idealist olarak görüyordu Yine de Marx da, geçerliliğini yitirmiş olduğunu düşündüğü bir felsefi geleneğin kavramsal kaynaklarına dayandığı ölçüde, aslında onların geleneğine kendince katılmış oldu İşe yaramazlık artık kuşkusuz, özellikle filozoflara atfedilen bir özelliktir Ama bu hep böyle olmamıştır Aydınlamanın filozof geleneğinin uygulamayla köklü bir ilişkisi vardı Voltaire?in Felsefe Sözlüğü?ndeki filozof başlığına göre ?doğa yasalarının küçük bir kısmını keşfetmek çağlara mal olmuştur, ama akıllı bir kimse için insanoğlunun ödevini öğrenmek bir günlük iştir? Bu metne göre işe yaramaz olanlar, dindarlığa sığınan ikiyüzlüler, filozofları mahkum eden fanatiklerdir ve hepsi de Fransa?da yaşamaktadır Voltaire?in iyimser bir gözle çizdiği İngiltere?de bunlara yer yoktur İngiltere Burke?ün, yani entelekya karşıtlığının o entelektüel galibinin kimliğinde intikamını almıştır Reflections on the Revolution in France?te (1790) Burke?ün, Fransız Aydınlanması?nın din imgesini Aydınlanma?nın kendi mirasına taşıması, modern tutuculuğun, entelektüellerin siyasal itibarlarını yitirmelerinin temellerini atmış oldu Bu durum, ?entelektüeller? ve ?ideoloji?nin, ?Marxçılık? ve ?parti? aracılığıyla ?bütüncüllük?e bağlandığı Soğuk Savaş (?yenilen Tanrı? komünizm) sırasında daha da güçlendirildi Bu, sağ kanat halkçılığın merkezinde olan, ama etkisi bundan çok daha yaygın olan bir ikiyüzlülük yapısıdır Filozofa ilişkin olarak düşünü *** işe yaramazlık, felsefeye özgü entelektüel işlev konusundaki bağımsız bir kavrayıştan (belki de soyutluğunun getirdiği o belirsizlik duygusunun da ötesinde) olduğu kadar, bu geniş çaplı entelekya karşıtı akımdan da kaynaklanmıştır Bilinçli bir biçimde ?felsefe karşıtı bir felsefe? olma çelişkisini sürdüren pragmacılığın son dönemlerde Anglo-Amerikan akademilerindeki dirilişinin, entelekya karşıtlığını mı sürdürdüğü yoksa bunun mirasıyla savaşmakta mı olduğu, bu kitaptaki söyleşilerin birkaçında tartı şılan konulardan biridir Öte yandan Almanya?da durum faklıdır Felsefenin gerek ulusçuluk gerek devletle olan yakın tarihsel bağı ?Fichte?nin Alman Ulusuna Söylev?in den (1807) Heidegger?in Rektörel Söylev?ine (1933) kadar? ardında Alman ulusçuluğunun kendi tarihinin yanı sıra, büsbütün farklı başka bir söylemsel iz bırakmıştır Almanya?da Aydınlanma, filozofu değil, felsefe profesörünü yaratmıştır
|
|
|