Ali Emiri Efendi |
10-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ali Emiri EfendiAli Emiri Efendi Şehzadebaşı'ndan Fatih Camiine giderken yolun sol tarafında mütevazi bir bina görünür Tarihî eser olduğu bellidir Kapısında "Millet Kütüphanesi" tabelası vardır Bir bahçeden girilen ana yapıda eşsiz el yazması, taş basması eserler bulunmaktadır Bu kütüphaneyi dolduran binlerce cilt eser Ali Emiri Efendi'nin emeğinin, gayretinin, fedakârlığının, mahsûlüdür Ali Emiri Efendi otuz yıl boyunca İslâm Âleminin kültür merkezlerini dolaşıp, varını yoğunu harcayarak bu kütüphaneyi dolduran eserleri toplamıştır Hiç evlenmeyen Emiri efendi, hayatını, ilme, milletinin kültürünü yükseltmeye adamıştır Ne yazık ki bu değerli şahsiyet gelecek nesillere layıkiyle tanıtılmamıştır Hatta kurduğu kütüphanede onun topladığı, kendi imkanlarıyla satın aldığı eserleri okuyanlar bile Emiri Efendi hakkında fazlaca malumata sahip değillerdir Ali Emiri Efendi 1857'de Diyarbakır'da dünyaya gelmiştir Ailesinde değerli ilim adamları bulunan Emiri Efendi küçük yaşından itibaren sıkı bir ilmî çalışmaya girişmiştir İlk tahsiline Diyarbakır'da başlayan Emiri Efendi ilk önce Sülüküyye Medresesine devam etmiştir Daha sonra çeşitli medreselerde ilim tahsil etmiştir Dinî ilimlerde kariyer sahibi olan Emiri Efendi gece gündüz okuyarak kendisini yetiştirmiştir Tarih üzerinde çok durmuştur Maliye memuru, bilahare Müfettişi olarak Devlet Hizmetinde geçen otuz yıl müddetince her gittiği yerden değerli kitapları toplamıştır Bu uğurda bütün maaşını ve kazancını vermiştir Anadolu ve Rümelinde muhtelif şehirlerde memurluk yapan Emiri Efendi en fazla kitaplara merak salmış ve nerede değerli bir kitap olduğunu duymuşsa her türlü fedakârlığı göze alarak gidip o eseri almıştır Onun kitap aşkına bir misal vermek isteriz: Ali Emiri Efendi tarafından tesis olunan Millet Kütüphanesi Emiri Efendi, İşkodra ve Yanya vilayetleri maliye müfettişi iken, sırf Yemen'deki değerli eserleri toplamak için, Yemen Defterdarlığına talip olmuş ve Yemen'e gitmiştir Emiri Efendi'nin şimdi Türkiye'de, belki de dünyada tek nüsha olan Kaşarlı Mahmud'un değerli eseri Divan-ı Lügat'üt Türk'ü bulup kültürümüze kazandınşı da hayi enteresandır Yaşlıca bir kadın ihtiyacı olduğundan kendisine miras kalan bazı kitapları satmak ister ve kitapları sahaflar çarşısına getirir Bu kitaplar arasında çok eski bir kitap kimsenin dikkatini çekmez Emiri Efendi âdeti üzerine sahaflarda kitapları karıştırırken bu eski kitap gözüne çarpar Bu kitabın, nüshası bulunmayan Divan-ı Lügat'üt Türk olduğunu anlayınca üzerindeki bütün parayı kitapçıya verir ve kitap için istenen ücretin kalanını eve giderek getireceğini, kitabı kimseye satmamasını söyler Bu esnada ne olur ne olmaz diyerek te kitapçının üzerine kapıyı kilitler Eve kadar gitmeye de tahammül edemez ve yolda rastladığı ahbaplarından aldığı borç parayı getirip kitapçıya vererek eşsiz eseri alır Bu eşsiz eseri üç gün üç gece aralıksız Kilisli Rıfat Beyle birlikte inceler Üç gün boyunca sadece namaz kılmak için çalışmalarına ara verir ve yemek dahi yemez İnceleme bittikten sonra Emiri Efendi, böylesine değerli bir eseri ilim dünyasının kazanmasına kendisini vesile kıldığı için Cenab-ı Hakka hamdeder ve iki rekat şükür namazı kılar Emiri Efendi bu şekilde derlediği on beş bin ciltlik kültür hazinesiyle Fatih'te Feyzullah Efendi Medresesinde şimdiki kütüphaneyi kurmuş ve ölünceye kadar da bu kütüphanede hafız-ı kütüplük yapmıştır İşgal sırasında İngilizlerin ve başka müsteşriklerin (yabancı islam araştırmacıları) 30-40 bin altına varan satın alma tekliflerini şiddetle reddetmiştir Son derece mütevazi olan ve İslamiyyeti yaşamadaki hassasiyetiyle tanınan Emiri Efendi, bütün servetini ve ömrünü milletine vakfetmiştir Emiri Efendi, milletinin ancak, kültür vasıtasıyle, ilmi elde etmesiyle, mazisine, mefahirine sahip çıkmasiyle, dinine sımsıkı sarılmasiyle terakki edeceğine inanmıştır "Millet" başlıklı şiirinde milletine karşı duyduğu hisleri şöylece terennüm etmiştir: Hünerverfer yetişsün san'at îcâd eylesün millet, Hamiyyetle çalışsun mülki âbâd eylesün millet Çıkar seyret ne İbn Rüşdlerle İbn Sina'lar, Hele bir kerre azm-i râh-ı ecdâd eylesün millet Süleymâne teşebbüs Fâtihâne itinalarla Bekada, halde Faruku dilşâd eylesün millet Olur elbet ne Hayreddinler, Turgutça'lar paydâr, Yine Bahr-i Hind'de sâîmüz dâd eylesün millet Kerîm ol hizmet-i mille t'te candan öyle sat et kim, Hamiyet-i sâff-ı bâlâsında tâdâd eylesün millet Vatan evlâdıyız hep dahli bu kadar bunda edyânın, Çalışsın ittihad-ı ârâ ile ad eylesün millet Umumi bir uhuvvet hâsıl eylesün nûr-u ismetiyle, Bütün birbirine şevkatle imdâd eylesün millet Bu gafletle geçerse ey "Emîri" asr-ı hâzırda, Mezaristan içinde nazmımı yâd eylesün millet" Emiri Efendi şahsiyeti ve karakteriyle de milletine örnek olmuştur Fenne çok meraklıdır Çok çalışkandır Dinî, millî değerlere dil uzatan herkese karşıdır, onları hiç sevmez Osmanlı kültürüne, Osmanlı sultanlarına, büyüklerimize büyük hürmeti vardır İsimlerini hürmetle anmaktadır Ne pahasına olursa olsun doğru bildiğini söylemekten çekinmez Son derece doğru sözlü, dürüst ve merttir Son derece fedakardır Büyüklerimize dil uzatılmasına tahammül edemez Doğru bildiğini çekinmeden söylemesine şu vak'ayı misal olarak verebiliriz: Talat Paşa'nın sadrazamlığı esnasında, Paşa'nın da bulunduğu bir toplantıya Emiri Efendiyi davet ederler Sohbet esnasında, Talât Paşa'nın muhtelif mevzulardaki sathî değerlendirmeleri karşısında Emiri Efendi Paşa'ya dönerek: "-Paşa, paşa kaç cilt kitabınız var?" der Talât Paşa: "-30-40 tane kadar" cevabını verir Bunun üzerine Emiri Efendi; "Paşa, halktan utanmazsan Allah'tan kork Ulema olmayan, Milletin ve devletin meselelerini çok iyi bilemeyen devlet adamı olamaz Kitabı olmayan sadrazam olamaz Sen millete ne vereceksin?" der Emiri Efendi hoşlanmadığı insanlara hiç yüz vermemiştir Mesela Ziya Gökalp'ten hoşlanmaz Gökalp'in ısrarla Divan-ı Lügat-üt Türk'ü görmek isteme talebini reddeder ve araya sevdiği dostlarının da girmesine rağmen Gökalp'e kitabı göstermez Değerli bir şair olan ve şiir yazabilecek kadar Arapça ve Farsça'yı iyi bilen Emiri Efendi'nin elliye yakın telif eseri bulunmaktadır Eserlerinden bazıları şunlardır: Levami'ül Hamidiyye, Cevahir-ül Mülük, Ezhar-ı Hakikat, Yavuz Sultan Selimin Türkçe Eş'arının Tahmisi, Osmanlı Vilayet-i Şarkiyyesi (Diyarbekir), Yemen Hatırası, Mir'at-ül Fevaid Emiri Efendi bu değerli eserlerinden, ilminden, şairliğinden ziyade ilim ve kültür âlemine nadide eserler kazandırması, topladığı kitapları milletine armağan etmesiyle tanınmıştır Emiri Efendi'nin kültür dünyamıza kazandırdığı eşsiz eserlerden bazıları şunlardır: "Cerrahiyyet-ül Hâniyye", dünyada ilk cerrah olan ve çok başarılı ameliyatlar yapan ve bütün bunları minyatürlerle kitabında gösteren Sabuncuoğlu Şerafeddin Bilâlî'nin eşsiz eseri Bu kitapta bazı mühim ameliyatların yapılışı ve ameliyatta kullanılan aletler resimlerle gösterilmiştir Âşık Çelebi Tezkiresi: Âşık Çelebi'nin yazmış olduğu "Meşâir-i Şuara" isimli eserdir Eserde 79 minyatür bulunmaktadır Bu minyatürler şairler hayatta iken yapılmışlardır Kıyafatü'l İnsaniye Fi Şemâili'l-Osmaniye: Seyyid Lokman'n, insanın fizikî yapısına bakarak karakter tayin etme ilmini muhtevi eseridir Emiri Efendi ayrıca cilt bakımından da eşsiz eserler toplamıştır Bunlardan "Muhibbi Divanı"üstü bordro meşin üzerine gümüşle işlenmiştir Son derece değerli bir nüshadır 23 Ocak 1924'te vefat eden Emiri Efendi'nin cenaze merasiminde son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi de bulunmuştur Mütevazi, ihlaslı bir zat olan Emiri Efendi yaptıklarıyla milletin gönlünde yer etmiştir Kültürümüze eşsiz eserler kazandıran Emiri Efendiyi rahmetle, şükranla yâdederken hakkındaki yazımızı Yahya Kemal'in yazdığı "Ali Emiri'ye Gazel" şiiriyle noktalamak istiyoruz Şöyle diyor Yahya Kemal gazelinde: "Muhtaç isen füyuzuna eslâf pendinin Diz çok önünde şimdi Emiri Efendi'nin Âmid o şehr-i nur öğünsün ile'l-ebed Fazl ü faziletiyle bu necl-i bülendinin İklim-i Rûm'u gezdi otuz yıl taraf taraf Bir maksadıyle tab'-ı nefâ'is-pesendinin Yekpare nur olan bu kütüphâne-î nefis Yekpare servetiydi bu âlemde kendinin Ecdâd-ı pâkimiz gibi vakfetti millete Hayranı oldu halk eser-î bîmenendinin Yâ Fahr-ı Kâinaat sen iyfâ et ecrini Divân-ı Kibriya'da bu Şark ercümendinin |
|