Araba Sevdası Recaizade Mahmut Ekrem |
05-02-2009 | #1 |
ysnkrks
|
Araba Sevdası Recaizade Mahmut EkremBihruz Bey bir Osmanlı paşasının oğludur Evde özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim görmüştürAlafırangalığa özenir, süsü, gösterişi sever Şık giyinir Şımarık, sorumsuz bir gençtir Her fırsatta az buçuk bildiği Fransızcasıyla terziler, ayakkabıcılar ve garsonlarla konuşur Böylece Batılı olduğunu sanır Devrin pahalı eğlence yerlerinde arabasıyla gezer Bir gün Çamlıca tepesine çıkar Güzel bir arabada sarışın, kibar görünüşlü bir kız görür Hemen ona aşık olur Ertesi hafta yine oraya gider Binbir özenle yazdığı mektubu kızın arabasına atar Fakat, o günden sonra onu bir daha göremez Yemeden içmeden kesilir, zayıflar İşini, annesini ihmal eder Arkadaşlarından Keşfi Bey aşkını öğrenir Ona kızın öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını, bir de ablası bulunduğunu söyler Bihruz Bey bu yalana inanır Aradan günler geçer, Bihruz Bey’in aşkı yavaş yavaş küllenir Şehzadebaşı’nda dolaşırken, tutulduğu kıza rastlar Fakat onun sevgilisi değil, ablası olduğunu düşünür Güçlükle kadının yanına yaklaşır, üzüntüsünü bildirir, kız kardeşine olan aşkından söz eder Mezarın yerini sorar Kadın güler Bihruz Bey’e onunla nerede karşılaştığını açıklar ve kızkardeşi bulunmadığını söyler Alaylı kahkahalar atarBihruz Bey düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister Fakat pot üstüne pot kırarak daha gülünç olur Utançtan kıpkırmızı kesilir Sonra , bir yolunu bularak oradan ayrılır Edebiyat tarihimizin dönüm noktası olarak kabul edilen Araba Sevdası romanı, bin sekiz yüzlerde İstanbul’un sosyete ve sefahat yaşamını konu alan bir romandır Yazar Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat edebiyatının sona erdiği, buna karşılık Servet-i Finun edebiyatının ağır bastığı dönemin ünlü edebiyatçılarındandır Aslında Araba Sevdası bu geçişte önemli bir yere sahip, zira bu roman edebiyatımızın ilk realist romanıdır Dönemin siyasi kargaşası bir yana, Osmanlı’nın yeni yeni batıya açılma çabalarıyla, İstanbul’un aristokrat çevrelerinin nasıl bir anda Fransızca meraklısı olduğu komik ve alaycı bir dille ifade ediliyor Mahmut Ekrem’in bu anlamda mizahi kişiliği ön plana çıkar Romanın esas vurgusu ise dönemin ehli- keyfine yapılan eleştirilerdir Bihruz Bey, babasının işi icabı memleketin birçok yerini dolaşmış ve bu nedenle tahsilini pek yapamamış bir gençtir Babasının varlığıyla yaşayan, bir evin biricik evladıdır Ehemmiyet verdiği yegane şeyler; markalı giyinmek, Fransızca dersi almak, aldığı bu derslerle öğrendiği Fransızca’yı alakalı alakasız her yerde kullanmak, ve bir de belki en mühimi ve romana ismini veren kısmı, pahalı arabasıyla dolaşmaktır (Şüphesiz araba sözcüğü ile , günün önemli ulaşım araçlarından biri olan, atlı araba anlaşılmalıdır) Babasının vefatından sonra büyük bir servetin üzerine konar, bu pahalı ve özentili yaşamıyla tam bir mirasyedidir Arabası ile gezmek onun için öyle bir hal almıştır ki, soğuk kış günlerinde ya da yazın kavurucu sıcağında günün yirmi dört saatini arabasında geçirmektedir Bu arada pahalı arabasının bir hayli yüklü taksitlerini elindeki köşkleri satarak ödemektedir Haftanın birkaç günü Mösyö Piyer’den aldığı Fransızca dersleri, belki tahsil hayatının yegane bölümüdür Yarım yamalak bilgisiyle, olur olmaz yerlerde kullandığı diliyle, Fransız uşak Mişel’in bile zaman zaman anlamadığı bir konuşması vardır Hele Fransız yazarların edebi kitaplarını okumak, onlarla mest olmak onun için edebiyatın kendisidir Kadınlar konusunda ise fazlaca iştahlı değildir Beğenmek şöyle dursun, yegane hedefi, araba ekipmanı ve markalı kıyafetleriyle göz doldurmak, beğenilmek, hatta hayranlık uyandırmaktır Bu nedenle şehrin eğlence merkezlerini fellik fellik gezmekten başka işi yoktur, işine bile arada bir uğrar Hayat onun için böylece sürüp giderken, sefahat mekanlarından biri ola Çamlıca’ da, ahbabı Keşfi Bey ile sohbet ederken gördüğü sarışın dilber ilgisini çeker, hatta oracıkta ona aşık olur Onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır Bundan sonra Bihruz Bey’in platonik aşkının, hatta kurgusal aşkının, Keşfi Bey’in yalanlarıyla nasıl şekillendiğinin komik bir hikayesi anlatılır Keşfi Bey, etrafında yalancılığıyla bilinen, yaşantısıyla Bihruz‘dan pek farkı olmayan sorumsuz bir gençtir Yalanlarını çocukluğunun saf oyunlarıyla karıştıran, bu zararsız delikanlı ilk önce Bihruz’a bu sarışın hatunu tanıdığını söyler, öyle ki yalanlar Bihruz Bey’in sevgilisini Keşfi Bey’ den delice kıskanmasına sebep olur Keşfi, yalanlarını, hatunun ölüm haberine kadar vardırır Bihruz’un içli aşkını bilmeksizin uydurulan bu yalanlar, aşk acısının komik öykülerini ortaya çıkarır Aradan geçen birkaç aylık zaman içinde, aşık olduğu sarışın hatunu, Periveş Hanım’ı, hiç göremeyen Bihruz, ölüm masalına kolayca kanar, çünkü son derece saftır ve aşık olmanın kendine has şüpheciliğine o da düşüvermiştir Aşk acılarıyla geçirilen birkaç zaman, Bihruz’da bazı değişikliklere sebep olur, eğlence yerlerinde boy göstermek ya da arabasıyla etrafta tur atmak eskisi gibi zevk vermemektedir Artık kırlarda tek başına dolaşmayı, sevgilisini düşünmeyi, hatta eğlencelerden el çekip, Ramazan ayı geldiğinde oruç tutup namaz kılmayı tercih eder olur Vazgeçemediği yegane şey kullandığı Fransızca kelimelerdir Bihruz acı gerçeği geç de olsa öğrenir Aşık olduğu Periveş ölmemiştir ama, kendisine aşık olmak bir yana varlığından habersiz bir hanımdır Bihruz’un bu komik hikayesi, aslında güçlü bir içerikle aşkı işler Tüm bu komedinin arasında bile, aşkın tutsaklığının ve aşk acısının yoğun hissiyatı ilgiyi sağlar |
Cevap : Araba Sevdası Recaizade Mahmut Ekrem |
05-13-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Araba Sevdası Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdası (Recaizade Mahmut Ekrem) Kitabın Yazarı : Recaizade Mahmut EKREM Yayın Evi – Adresi : İnkılap Kitabevi – Yayın Sanayi Basım Yılı : - Kitabın Konusu Bir görüşte aşık olan Fransız hayranı savurgan bir şahsın, kendi kendine gelin-güvey olarak yaşadıklarını anlatmaktadır KİTABIN ÖZETİ Bihruz Bey zamanındaki İstanbul’da yaşayan, pek şık giyinmesini seven ve validesinin yardımıyla geçinen, kibirli ve kendini dekolte gören, genç bir beydir Her yıl olduğu gibi, baharın gelmesiyle Bihruz Bey’in de içi hoş olur ve sık sık gezintilere çıkar Bir gün gelir ve lando diye tabir edilen ve bir o kadar da şık olan sarı renkli at arabasına biner Arabasından indiğinde güzel bir lando daha gelir ve içerisinden iki hanım iner Biri Periveş adında güzel, yirmi yaşlarında, sarışın bir hanım ve diğeride Bihruz Bey’in sarışın hanımın hizmetkarı sandığı yaşlıca bir kadındır Bihruz Bey, blond diye tabir ettiği sarışın hanıma gönlünü kaptırır Bu hanımların arakalarından yürür ve hanımların bu yere bir sonraki Cuma geleceklerini öğrense de gelecekleri saati öğrenmek nasip olmaz Bir anda Keyfi Bey’in çıkması ile Periveş hanım hızlıca kaçar ve Bihruz Bey her ne kadar takip etmeye çalışsa da izini kaybeder O günden sonra bu sarışın güzel, Bihruz Bey’in aklından hiç çıkmazYüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet Bihruz Bey sarışın hanım için bir mektup ve alıntı bir şiir yazıp, gönderir Fakat daha sonra şiirde anlamını bilmediği bir sözcüğün, ona değil de sarışın yerine esmere hitap ettiğini öğrenince kahrolur Bu sırada borçlarının kabarması üzerine paraya ihtiyaç duymaktatır Bu yüzden köşkü satmayı düşünse de validesi buna izin vermemektedir Keyfi Bey ile konuşurken Keyfi Bey’in yalandan söylediği sarışın güzelin (blondun) öldüğü haberini alır Bunun üzerine Bihruz Bey sanki çok büyük bir aşk yaşamışlar gibi kendini kahreder, günlerce ağlar Daha yeni kendine geldiği anda dışarı gezintiye çıkmıştır Üsküdar vapuruna yaklaşır fakat onu kaçırır Vapur henüz iskeleden ayrıldığı anda Periveş hanımın vapurda oturduğunu görür Bir anda büyük bir heyecana kapılır ve sevinçten gözleri ışıldar Keyfi Bey’in yalanını suratına çarpmak hevesiyle Keyfi Bey’in yanına gider fakat Keyfi Bey ikinci bir yalanla o gördüğü kişinin Periveş hanım olmadığını ve ona çok benzeyen bir çalışanı olduğunu söyler Bunu üzerine Bihruz Bey tekrar yıkılır Bu esnada alıcaklılar Bihruz Bey’i sıkıştırmaktadır Bihruz Bey’in arabacısı olan Andon bir gün Bihruz Bey’in emri üzerine onu bekler ve Bihruz Bey’in geri dönmemesi üzerine köşke doğru yola koyulur Bu esnada arabayı çizdirerek ufak bir kaza yapar Bundan Bihruz Bey’in haberi olmadan kurtulmak amacıyla arabayı tamir fabrikasına götürür Fabrikasında Bihruz Bey’in arabasını gören Kondaraki, onca uyarılara rağmen Bihruz Bey’in borcunu ödememesi üzerine arabaya ve hayvanlara el koyar Bunun üzerine Andon çaresiz köşke gider ve olanları Bihruz Bey’e anlatınca işten kovulur Kondaraki daha sonra Bihruz Bey’e nisbet olurcasına Andon’u işe alır Bihruz Bey validesinin isteği üzerine İstanbul’dan ayrılmayı düşünürken bir yıl daha burda geçirmeye karar verir Bu esnada Müsyü Piyer ara sıra gelmekte ve beraber çalışmaktadırlar Bir gün Bihruz Bey çarşıda gezerken o sarışını tekrar görür ve blondunun çalışanı olarak sandığından aşık olduğu sarışın kadının mezarını öğrenmek maksadıyla hanımın peşine koyulur Ara bir sokaktan geçerken nazik bir şekilde durumu izah eder Sonra da aşık olduğu o sarışın hanımın aslında o çalışan kadın olduğunu ve o gün geldikleri güzel arabayı kiraladıklarını diyer bir tabir ile zengin olmadıklarını öğrenir Bunun üzerine yalan aşkından dolayı Bihruz Bey bir daha yıkılır Sarışın hanım da alay ederek yoluna devam eder KİTABIN ANAFİKRİ Bu eserden dış görünüşün insanı yanıltabileceği ve dış görünüşe fazla aldanılmaması gerektiği yargısı çıkarılmaktadır Bunun yanında insanın olayları kendi istediği gibi agılamayıp gerçeği görmesinin gerektiği, o zamanlarda görülen ve yabancı hayranlığından kaynaklanan Fransızca ile karışık bir dil kullanma durumunun kişilerin anlaşmasında zorluklar yarattığı ve önyargılı davranışların insanı ne derece hataya sürüklediği anlatılmaktadır KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Bihruz Bey: Şık görünmeyi seven, valide parasını yiyen tutarsız ve savurgan bir gençtir İnsanların dış görünümüne önem verir Kendi kendine gelin ve güvey olur Olayları işine geldiği şekilde algılar Umursamaz ve düşüncesiz bir karaktere sahiptir Gittiği heryerde tanıştığı her insanla Fransızca konuşarak tiraj yapmaya çalışır Periveş Hanım (blond): Bihruz Beyin zengin bir hanım sanıp, gönlünü kaptırdığı kişidir Gerçekte zengin değildir Alaycı bir karaktere sahiptir Sarışın, yirmi yaşlarında, orta boylu ve güzel bir kızdır Keşfi Bey: Bihruz Bey’e yalan söylemiştir Şakacı bir yapısı vardır Mişel: Bihruz Bey’in hizmetkarıdır Her zaman kibar görünür ve Bihruz Bey gibi Fransızca ile karışık bir dil konuşur Andon: Bihruz Bey’in arabacısıdır Bihruz Bey’in sarı renkli şık arabasını verilen emirler doğrultusunda kullanır Bihruz Bey’den oldukça korkar Müsyü Piyer: Bihruz Bey’e öğretmenlik yapan, ona kitaplar getirip, okuyan orta halli bir profesördür Geçimini biraz da Bihruz Bey’in yardımıyla sağlar Kondaraki: Araba tamir fabrikasının müdürüdür Bihruz Bey’in arabasını pek beyenmiş ve göz koymuştur KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Kitap yazılan ilk realist roman olmasına rağmen okuyucuyu dili yönünden zorlamaktadır Kitapta yabancı hayranlığı, dış görünüşe önem verme, maddiyatçılık, önyargılı davranma vb gibi toplumda o zamanlarda sık görünen sorunlar ele alınmıştır YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ Recaizade Mahmut EKREM; “Araba Sevdası” romanıyla Türk roman tarihimizde, romantizmden realizme geçen ilk romancımız ünvanını kazanır Tanzimat edebiyatımızın en önemli şairleri ve yazarları arasındadır İsatnbul’da Vaniköy’de doğdu (1 Mart 1847), Takvimhane Nazırı Recai Efendinin oğludur İlk öğrenmini, zamanın bilim ve sanat adamlarından olan, babasından aldı Beyzıt Rüştüyesi’nde Harbiye İdadisi’nde okudu Hariciye nezareti Mektubi Kalemine memur olarak girdi (1862) Fransızcasını iyice geliştirdi Namık Kemal’le tanıştı; eski şiirden vazgeçip Batı edebiyatına yöneldi “Tasvir-i Efkar” gazetesine yazmıya başladı Namık Kemal Avrupa’ya kaçarken gazatenin idaresini ona bıraktı (1867) Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu (1877); Mekteb-i Mülkiye’de, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) de edebiyat öğretmenliği yaptı (1880-1887) ve Maarif Nazırlığında bulundu (1908) Ayan Meclisi’ne (Senatoya) seçildikten bir süre sonra öldü (31 Ocak); vasiyeti üzerine, Küçüksu’da oğlu Nijad’ın yanına gömüldü (1914) Reacaizade Mahmut Ekrem; şiir, eleştiri, hatıra, çeviri, inceleme, hikaye, roman, tiyatro alanında 25’i aşkın eser vermiştir En tanınmışları: Afife Anjelik (piyes, 1870); Yadigar-ı Şebap (Gençlik Hatırası, şiirler, 1872); Atala (çeviri roman, 1872); Vuslat-yahut-süreksiz Sevinç (piyes, 1875); Talim-I Edebiyat (edebiyat bilgileri, 1879); Zemzeme (şiirler, 3 cilt, 1882-85); Takdir-i “Elhan” (eleştiri, 1886); Muhsin Bey (hikaye, 1890); Pejmürde (şiirler, 1893); Şemsa (hikaye, 1893); Araba Sevdası (roman, 1896); Nijat Ekrem (mensur, manzum şiirler, anılar, 1911); Çok Bilen Çok Yanılır (piyes, 1914) |
|