Kaygı |
09-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
KaygıKAYGI Ne olduğu belirsiz, niteliği kestirilemeyen bir fenalık duygusu halinde ortaya çıkan hoş olmayan duygu Korku gibi kaygı (iç daralması,bunaltı da denir) da, bedensel bir rahatsızlık durumuna yol açabilir; ama korkudan, belirli bir nedeni bulunmamasıyla ayırt edilir kaygıya neden olan, kişi için gizli bir şey, bilinmeyen bir durumdur Kaygının nedeni bilindiği halde tedirginlik duygusunun sürdüğü duruma, ‘tasa’ adı verilir Kaygı birçok belirtiyle kendini gösterir; bunların çoğu beden rahatsızlıkları biçimindedir: Hızlı ya da şiddetli çarpıntı; soluk alma güçlüğü ya da soluksuz kalma; titreme;terleme;ağız kuruması; göğüste sıkıntı;avuçların terlemesi;baş dönmesi;halsizlik;iç bulantısı;uykusuzluk;vb(Grolıer İnternational Americana Ansiklopedisi,8cilt, s 331) Heyecanların nedenlerini bireyin çevresini algılayış tarzından ayırmak olanaksızdır Belirli bir ortam içinde kendisini güven altında ve huzurlu hisseden bireyde korku, ya da kaygı olmaz diğer yandan aynı çevredeki başka biri, çevreyi tehlikeli bulabilir ve bu algılamayla ilgili heyecanları yaşayabilir Hangi sosyal ortamın nasıl algılanacağını içinde yetiştiğimiz kültür bize öğretir Bu nedenle, hangi ortamın hangi tür kaygı yaratacağı bir kültürden diğerine farklı olabilir Ancak bütün toplumlar için geçerli bazı genellemeler yapmak olanağı vardır Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına yol açan ortamlardaki bazı ortak yönleri belirtir (1) Desteğin çekilmesi : Fatih’in annesi, babası, kardeşi Hatice, evdeki odası, çalışma masası, komşuları,arkadaşları,evdeki köpek, kedi onun yaşamının bir parçasıyken, birdenbire kendisini yabancı bir şehirde, yabancı bir evde, aile akraba, arkadaş ve tanıdıklarının hepsinden uzakta bulur Yeni çevresinde şimdiye kadar alışagelmiş olduğu ‘destekler’ yoktur Alışagelmiş çevrenin ortadan kalktığı böyle durumlarda insanlar kaygı duyar (2) olumsuz bir sonucu bekleme : pek hazırlanmadan sınava girme, trafik cezasının belirleneceği trafik mahkemesinde duruşmayı bekleme gibi olumsuz sonuçların çıkacağı durumlarda kaygı duyarız (3) İç çelişki : inandığımız ve önem verdiğimiz bir fikirle, yaptığımız davranış arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı türünden bir gerginlik duyarız (4) Belirsizlik :Gelecekte ne olacağını bilmemek insanlar için en belli başlı kaygı nedenlerinden biridir İlerde olumsuz türden olayların olacağını bilmek, ne olacağını hiç bilmemeye yeğlenir Tarih içinde insanoğlunu düşünmeye ve keşfetmeye iten nedenlerden biri belirsizliği kaldırmak güdüsü olmuştur Kaygının yararlı veya zararlı olduğunu anlayabilmek için iki faktörü bilmemiz gerekir: (1)kaygının derecesi ve (2) başarmayı amaçladığımız görevin zorluk düzeyi Kaygının şiddeti ve bizim başarmak istediğimiz görevin zorluk derecesi, kaygının yararlı ya da zararlı olduğunu belirler Zor bir fizik problemini anlayarak çözümleme gibi, oldukça karmaşık bilişsel işlemleri içeren bir görevi başarma durumunda, kaygının zararlı olduğu gözlenmiştir Öte yandan, belirli nesneleri önceden belirlenmiş gruplara seçtirme gibi, basit bir işlemi gerektiren durumlarda orta derecedeki kaygı, göreve daha erken başlamada ve daha erken bitirmede yararlı bulunmuştur (Cüceloğlu Doğan , İnsan ve Davranışı, ss277,278) Psikanaliz kuramı Psikanalizde iki çeşit kaygı ayırt edilir Travma kökenli kaygı, işaret kaygısı Travma kökenli kaygı aşırı uyarılmanın sonucudur Olaylar, zihnin kavrayabileceğinden daha hızlı bir biçimde gelişir; bu da bir bunalım duygusu yaratır Freud, doğumun her bebekte bir travma kökenli kaygı durumuna yol açtığını ve bu doğum travmasının, daha sonraki kaygılar için model haline geldiğini ileri sürmüştür İşaret kaygısının, kişinin, travma kökenli kaygısının çözülmesine karşı duyduğu korunma gereksinmesinden kaynaklandığı ileri sürülmüştür Öğrenme kuramı Öğrenme kuramında kaygı, hem öğrenilmiş işaretlere bir yanıt, hem de bir davranış dürtüsü ya da güdüleyicisi olarak görülür Öğrenme kuramcılarının büyük bir bölümü, kaygının acıya tepkiden kaynaklandığını öne sürerler Buna göre, kaygı, acı üretmiş olan durumların kaynağını ya da kaynaklarını ortadan kaldırmakla ya da bunlardan sakınmakla azaltılabilir Bilişsel kuram Ruh hekimleri, yakın dönemde dikkatlerini kaygının denetim altına alınmasında, kaygının kökeni olarak bilişimin rolü üstünde toplamışlardır Bilişsel kuramlar, değerlendirmeye ve duygusal yanıtı yoğunlaştıran, çoğu zaman da fark edilmeyen iç diyaloğa ağırlık verirler Fizyoloji kuramı Bazı kişilerin biyokimyasal olarak ‘panik nöbetleri’ diye adlandırılan aşırı kaygı türlerine yatkın olabileceklerine ilişkin kanıtlar ortaya konmuştur Paniği yatıştıran bazı ilaçlar, kaygının fizyolojik olarak anlaşılabileceği umudunu doğurmuştur; bununla birlikte, bunun metabolizma yolları bilinmemektedir(Grolıer İnternational Americana Ansiklopedisi, ss331,332) |
|