M İ R A C Gecesi Ve Getirdikleri.. |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
M İ R A C Gecesi Ve Getirdikleri..Mirac Gecesi (Miraç Kandili) 10 Ağustos 2007 Geceniz Mübarek Olsun "Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir" (İsra :1) Mirac Gecesi, Recep ayının 27 gecesidir Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 yılı başlarında vuku bulmuştur Olayın iki aşaması vardır Birinci aşamada Hz Peygamber (sav) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır İkinci aşamayı ise Hz Peygamber (sav)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis-i şerifde ayrıntılı biçimde anlatılır Hadis kitaplarında rivayet edildiği üzere: Hz Peygamber (sav) Burak ile Beytü'l Makdis'e vardıktan sonra oradaki büyük ve sert kayadan göğe çıkarıldı Her bir gökte peygamberlerden biriyle görüştü, nice nice melekler gördü Cennet ve cehennemin durumlarını gördü, Sidre-i Müntehâ'ya geçti, Allah'ın melekût âleminden bir çok acaib şeyler gördü Nihayet beş vakit namazın farz kılınması emri ile aynı gecede geri döndü Sabahleyin Mescid-i Haram'a çıkıp Kureyş'e haber verdi Hayret etmek ve kabul etmemekten kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu İman etmiş olanlardan bazıları dönüp dinden çıktı Birtakım erkekler Ebû Bekir'e koştular Ebu Bekir; "Eğer o, bunu söylediyse şüphesiz doğrudur" dedi Onlar: "Onu bu konuda da mı tasdik ediyorsun?" dediler O da: "Ben onu bundan daha ötesinde tasdik ediyorum, sabah akşam gökten getirdiği haberleri yani peygamberliğini tasdik ediyorum" dedi Bunun üzerine kendisine Sıddık unvanı verildi Kureyşliler içinde Beytü'l-Makdis'i o zamanki haliyle bilenler vardı Bunlar, onun vasıfları ve durumuyla ilgili sorular sordular, tanımlamasını istediler Derhal Hz Peygambere Beytü'l-Makdis gösterildi Bunun üzerine ona bakıp anlatıyordu "Gerçi Beytül-Makdis'i tanımlamada isabet etti" dediler Sonra: "Haydi bakalım bizim kervandan haber ver, o bizce daha önemlidir, onlardan bir şeyle karşılaştın mı?" dediler Peygamber (sav) "Evet, falancanın kervanlarıyla karşılaştım, Revhâ'da idi Bir deve kaybetmişler arıyorlardı Yüklerinde bir su kadehi vardı Susadım onu alıp su içtim ve yine eskiden olduğu gibi yerine koydum Geldiklerinde sorun bakalım kadehte suyu bulmuşlar mı?" buyurdu "Bu da diğer bir alâmettir" dediler Sonra sayıların, yüklerini ve görünüşlerini sordular Bu defa da kervan olduğu gibi Hz Peygambere gösterildi ve sorduklarının hepsine cevap verdi ve buyurdu ki: "İçlerinde falan ve falan önde, boz renkte bir deve üzerinde dikilmiş iki harar olduğu halde falan gün güneşin doğması ile beraber gelirler" Bunun üzerine: "Bu da diğer bir âyettir" dediler ve o gün hızla Seniyye'ye doğru çıktılar Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı Derken içlerinden birisi: "Güneş doğdu!" diye haykırdı Diğer birisi de: "İşte kervan geliyor, önünde boz bir deve ve içlerinde falan ve falan da var, tıpkı (Hz Muhammed'in) dediği gibi" dedi Böyle olduğu halde yine iman etmediler de: "Bu apaçık bir büyüdür" dediler Bazıları göğe yükselmenin de "Burak" üzerinde meydana geldiğini söylemişler ise de gerçek olan şudur: Mescid-i Aksâ'ya kadar İsrâ (gece yolculuğu) Burak ile olmuş Ondan sonra Mirac, asansör kurulmuştur Ebu Sa'îd-i Hudrî'den rivayet olunduğu üzere Resulullah buyurmuştur ki: "Beytü'l-Mak-dis'te olanları bitirdiğim zaman Mirac getirildi ki, ben ondan güzel bir şey görmedim Ve o, odur ki, ölünüz can çekişme vaktinde gözlerini ona diker Arkadaşım, beni, onun içinde kapılardan bir kapıya ulaşıncaya kadar çıkardı ki, ona "Koruyucu melekler kapısı" denir Koruyucular kapısı, gök koruyucularının beklediği dünya göğü kapısıdır Nitekim bu konuda "Ve onu, her kovulmuş şeytandan koruduk" (Hicr, 15/17) buyurulmuştu Ve Ebu Sa'îd-i Hüdrî'nin diğer bir rivayetinde şu detaylı açıklama vardır: "Sonra Mirac getirildi -ki insanların ruhu onda göğe yükselir Baktım ki, gördüğüm şeylerin en güzeli; görmez misin ölmek üzere olan kimse, ona nasıl gözünü diker? Bunun üzerine dünya göğü kapısına kadar yükseltildik Cebrail kapının açılmasını istedi "O kimdir?" denildi "Cibril" dedi "Yanındaki kim?" denildi "Muhammed" dedi "Öyle mi? O Peygamber olarak gönderildi mi?" denildi O, "evet" dedi Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar Bir de ne bakayım görevli bir melek gördüm ki göğü koruyor ve ona İsmail deniliyor, emrinde yetmişbin melek ve her birinin emrinde yüzbin melek var "Burada Resulullah (sav) şu âyeti okudu: "Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür" (Müddessir, 74/31) ve buyurdu ki: Derken bir adam ile beraberim ki, şekli Allah'ın yarattığı günkü gibi, ondan hiçbir şey değişmemiş, kendisine soyundan olan insanların ruhu arzediliyor: "Mümin ruhu, hoş ruh, hoş kokuludur Bunun kitabını (iyilerin defterin)de kılın" diyor "Kâfir ruhu ise; kötü ruh, kötü kokuludur Bunun kitabını (kötülerin defterin) de kılın" diyor "Ey Cibril! bu kim?" dedim "Baban Âdem" dedi Ve o, bana selam verdi, gönlümü aldı, hayır ile dua etti "Hoş geldin salih peygamber ve salih evlad" dedi Sonra baktım bir toplum gördüm ki, dudakları deve dudağı gibiydi Onlara bir takım memurlar görevlendirilmişti, dudaklarını kesiyorlar ve ağızlarına ateşten bir taş koyuyorlar, bu taşlar makadlarından çıkıyordu "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim O: "Yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir" dedi Sonra baktım bir toplum vardı ki, derilerinden sırım kesiliyor ve ağızlarına tıkılıyor Ve yediğiniz gibi yiyiniz deniliyor Ve bu onlara en iğrenç bir şey oluyor "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim "Bunlar o koğucular, fitnecilerdir ki, insanların etlerini yerler ve sövmek ile ırz ve namuslarına saldırırlar" dedi Sonra baktım bir toplum var ki, önlerine bir sofra kurulmuş, üzerinde benim gördüğüm etlerin en güzellerinden kebaplar var, etraflarında da leşler var Onlar, o güzel etleri bırakıp bu leşlerden yemeğe başladılar "Bunlar kim? Ey Cebrail!" dedim O: "Bunlar zinakarlar" dedi "Allah'ın helal kıldığını bırakırlar da haram kıldığını yerler" Sonra baktım bir toplum var ki, karınları evler gibidir Bunlar Firavun ailesinin yolu üzerinde bulunuyor Firavun ailesi sabah ve akşam ateşe atılırken bunlara uğruyor, uğradı mı bunlar bir fırlıyorlar, fırlayınca her biri karnının ağır basması ile düşüyor ve bunun üzerine Firavun ailesi bunları ayaklarıyla çiğniyorlar "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim Dedi ki: "Bunlar, karınlarında faiz yiyenlerdir "onların misali kendisini şeytan çarpmış olan kimse gibidir" Sonra birtakım kadınlar memelerinden asılmış ve birtakım kadınlar, baş aşağı ayaklarından asılmış "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim O: "Bunlar zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlardır" dedi Sonra ikinci göğe çıktık Orada Yusuf ile buluştum Ümmetinden kendine tabi olanlar da etrafında idi Yüzü, ayın ondördündeki dolunay gibiydi Bana selam verdi, hoş geldin dedi Sonra üçüncü göğe geçtik Orada iki teyzeoğlu; Yahya ve İsa ile buluştum Giyimleri ve saç sakalları birbirine benziyordu Bana selam verdiler Hoş geldin dediler Sonra dördüncü göğe geçtik İdris ile buluştum Bana selam verdi, hoşgeldin dedi Nitekim yüce Allah: "Biz onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem, 19/57) buyurmuştur Sonra beşinci göğe geçtik Orada milletine sevdirilmiş olan Harun ile buluştum Etrafında ümmetinden birçok tabileri vardı, uzun sakallı idi Sakalı hemen hemen göbeğine değecekti Beni selamladı, hoşgeldin dedi Sonra altıncı göğe çıktık, Orada Musa b İmran ile buluştum Çok kıllı idi Üzerinde iki gömlek olsaydı kılları onlardan çıkardı Musa dedi ki: "İnsanlar beni "Allah katında en şerefli olan yaratık" diye iddia ederler Bu ise Allah katında benden yalnız daha şerefli olsaydı aldırış etmezdim Fakat her peygamber ümmetinden kendine uyanlarla beraberdir " Sonra yedinci göğe geçtik Ben, orada İbrahim ile buluştum Sırtını Beyt-i Ma'mur'a dayamıştı Beni selamladı "Salih Peygamber ve Salih evlad hoş geldin" dedi Bunun üzerine bana denildi ki: "İşte senin yerin ve ümmetinin yeri" Sonra Resulullah, "Gerçekten İbrahim'e insanların en yakını, zamanında ona tabi olanlarla şu Peygamber (Hz Muhammed) ve ona iman edenlerdir Allah müminlerin yardımcısıdır" (Al-i İmran, 68) âyetini tilavet etti ve buyurdu ki: "Sonra Beyt-i Ma'mur'a girdim, içinde namaz kıldım Ona her gün yetmişbin melek girer, Kıyamete kadar geri de dönmezler Sonra baktım bir ağaç var ki bir yaprağı bu ümmeti bürür Bunun kökünde bir kaynak akıyor, iki kola ayrılıyordu "Ey Cibril! Bu nedir?" dedim O: "Şu rahmet nehri, şu da Allah'ın sana verdiği Kevser'dir" dedi Bunun üzerine rahmet nehrinde yıkandım, geçmiş ve gelecek günahlarım bağışlandı Sonra Kevser'in akış istikametini tuttum ve nihayet cennete girdim Bir de ne bakayım orada hiçbir gözün görmediği, kulağın işitmediği, insan kalbine gelmeyen şeyler var Namaz Emri Sonra yüce Allah bana emrini emretti ve elli namaz farz kıldı Ondan sonra Musa'ya uğradım "Rabbin ne emretti?" dedi "Üzerime elli namaz farz kıldı" dedim O: "Dön, azaltması için Rabbine yalvar Çünkü ümmetin bunun altından kalkamaz" dedi Rabbime döndüm, azaltması için yalvardım O benden on vakit namaz indirdi Sonra Musa'ya döndüm Bu şekilde Musa'ya uğradıkça Rabbime dönüyordum Sonunda beş vakit namaz farz kıldı Musa, yine: "Rabbine dön, azaltmasını iste" dedi Ben: "Çok müracaat ettim, artık utandım" dedim Bunun üzerine bana denildi ki: "Sana bu beş vakit namaz, elli namazdır Bir iyilik on katı iledir Her kim iyilik yapmaya gayret eder de onu işlemezse, onu bir iyilik yazılır, işleyene de on iyilik yazılır Her kim de bir günah yapmaya teşebbüs eder de işlemezse bir şey yazılmaz, işlerse bir günah yazılır" Alâî Tefsiri'nden Âlûsî'nin naklettiğine göre, Resulullah'ın İsra gecesi biniti beş tane idi Birincisi Beytü'l-Makdis'e kadar Burak İkincisi dünya göğüne kadar Mi'rac; üçüncüsü yedinci göğe kadar meleklerin kanatları; dördüncüsü Sidre-i Münteha'ya kadar Cibril'in kanadı; beşincisi Kâbe Kavseyn'e (Mirac gecesi iki yay arası kadar Allah'a yaklaşmasına) kadar Refref (manevî bir binek) Farsça bir şiirde şöyle denilmiştir: "Renk Onu, yani Muhammed (sav)'i âyetlerimizden göstermemiz için geceleyin yürüttük Bu şekilde Mirac, Peygambere âyet göstermekten ibaret değil, Peygamberin kendisini bir âyet olarak kâinata göstermek olmuştur Gerçekten Necm Sûresi'nin inişi daha önce olduğuna göre, Peygamber hakkında; "Andolsun, O, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü" (Necm, 53/18) anlamı daha önce gerçekleşmiştir Ve o, kendisi Allah'ın âyetlerinden en büyük bir âyettir Ve İsrâ'nın hikmeti de ona göstermeden çok, onu göstermeye daha uygundur Muhakkak ki, ancak o, herşeyi işiten ve herşeyi görendir Tefsircilerin çoğu, bu zamiri yüce Allah'a işaret etmek üzere tefsir etmişler ve meâlini şöyle açıklamışlardır: O noksan sıfatlardan münezzeh zattır ki, ancak o, kulunun gizli ve açık bütün hallerini gerçek anlamda gören ve haberdar olan ve bundan dolayı, bu yüksek makama ehil ve layık olduğunu bilendir Onun için bu makamı ona tahsis etmiş ve ona bu şekilde ikramda bulunmuştur Bu şekilde âyet, gıyabdan (üçüncü şahıstan) birinci şahısa iltifat (çevirme) ile başlamış ve birinci şahıstan üçüncü şahısa iltifat ile son bulmuş olur Aynı zamanda kâfirlere karşı bir tehdid mânâsını da gerektirir Ebu'l-Bekâ'nın naklettiğine göre, bazı tefsirciler de zamirin Peygambere işaret ettiğini söylemiş ve âyetin meâlinde demiştir ki: "Gerçekten sözümüzü işiten ve zatımızı gören yalnız o kuldur" Bu şekilde üçüncü şahısa iltifat yoktur Ve âyet, zahirine göre yorumlanmıştır Ancak "zatımızı gören" diye tefsir etmek için açık bir ipucu yoktur "O gösterdiğimiz âyetleri gören" demek daha açıktır Bununla birlikte Tıybî demiştir ki: "Zamirin böyle iki ayrı yoruma muhtemel olarak gelmesinin sırrı, Hz Peygamberin yüce Allah'ı görmesi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın sözünü işitmesi ve ancak, "Benim yardımımla işitir ve benim yardımımla görür" Hadisi şerifin mânâsı üzere olduğuna işaret olsa gerektir Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti |
|