Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adam, duyması, fatih, gereken, istanbullunun, mehmet, saygı, sultan

Fatih Sultan Mehmet ( Her İstanbullunun Saygı Duyması Gereken Adam )

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fatih Sultan Mehmet ( Her İstanbullunun Saygı Duyması Gereken Adam )





Padişahlık Sırası: 7
Saltanatı: 31 Yıl
Cülûsu Tahta çıkışı: I 1444 II 18 Şubat 1451
Babası: Sultan İkinci Murâd Hân
Annesi: Hatice Alime Huma Hatun
Doğumu: 30 Mart 1431
Vefâtı: 3 Mayıs 1481
Kabri: İstanbul Fatih Camiî yanında Türbesinde'dir
-------------------------------------------------

Osmanli pâdisâhlarinin yedincisi Istanbul’un fâtihi olup,Ikinci Murad Hanin ogludur 30 Mart 1431 (H 833) Pazar günü Edirne’de dünyâya geldi Annesi Candarogullari âilesinden Hadîce Alîme Hümâ Hâtundur Küçük yasta tahsiline ve yetismesine çok ehemmiyet verilen Sehzade Mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim ögrendi Ilk hocasi Molla Yegan’di Meshur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtinî ilimlerde mütehassis Aksemseddîn hazretleri sehzâdenin her seyi ile bizzat ilgilendi 12 yasina gelince devlet idâresini ögrenmesi için Edirne’den Manisa’ya vâli olarak gönderildi Kisa bir süre sonra babasi tarafindan tahta çikarildi Ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir Haçli ordusu 1444 Eylülünde Türk topraklarina girdiVaziyetin ciddiyetini anlayan Sultan Mehmed yazdigi mektupla babasini yeniden saltanata dâvet etti Bâzi rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kisim rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden Ikinci Murad, kendi reyi ile Istanbul Bogazindan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi Derhal idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti Gerek Avrupa devletlerinin hasimca davranislari, gerek Anadolu’daki Türk beyliklerinin nizâmi bozucu hareketleri, devleti çok sarsmisti 1444 Varna Zaferi ile Osmanli Devletinin temelleri tam olarak saglamlastirilmis oldu 1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti Saltanat degisikligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdiRumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10000 civârinda yamak çalistirildi Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettilerAyrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilarRumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustuArada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin” diyerek niyetini az çok ortaya koydu Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyorduIstanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Besiktas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi Devrin en agir toplarini döktürdü O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdiYine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek,Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti Kusatma 6 Nisanda basladi 18 Nisanda Istanbul adalari alindi 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb ederIsteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdiAyni yil Sirbistan Seferine çiktiKuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi Fakat Belgrad düsmedi 1455’te Bogdan Beyligi de Osmanli idâresine girdi 1458’de Mora’ya ilk seferini yapti 1459’daki Sirbistan Seferi sonunda,Semendire fethedildi ve Sirbistan Devleti son buldu 1460’da çiktigi Ikinci Mora Seferi; Mora prensliklerinin ilgasi, Osmanli devletine katilmasi, Palegoslarin sonu ve Bizans kalintilarinin silinmesi ile sonuçlandi Sonra Güney Karadeniz meselesini ele aldi 1461’de Ceneviz’den Amasra’yi fethetti Baharda Sinop’a geldiHimâyesinde bulunan Candarli Beyligine dostça son verdiOradan Trabzon’a yürüdü Denizden de kusatilan Trabzon Rum Imparatoru teslim olduKomnenos imparatorluk hânedanina son verildi Bu sekilde Batum ve Gürcistan kiyilarina kadar bütün GüneyKaradeniz kiyilari Osmanli Devletine katildigi gibi Trabzon ve Rize gibi Anadolu’nun son parçalari da Hiristiyanlardan alinmis oldu Trabzon seferinden dönüsünde Eflâk üzerine yürüdü ve ayaklanan Kazikli Voyvoda meselesini hâlletti Fâtih, 1462’de Yayçe’nin fethiyle netîcelenen birinci Bosna Seferine çikti Ayni yil Midilli Adasini fethetti 1463’te Bosna’ya bir sefer daha yapti Ertesi yil tekrar Bosna üzerine gitti 1466’da Karaman Seferine çikti Ayni yil Arnavutluk üzerine yürüdü 1466-67’de Arnavutluk üzerine bir sefer daha yapti Bu ardi kesilmeyen seferlerde Fâtih, bir taraftan büyük devlet fikrini gerçeklestirecek tedbirler almis, diger taraftan da cihansumûl hâkimiyet fikrini benimsemisti Bunun için Tuna’nin güneyinde ve Firat-Toroslar sinirinin batisinda, Osmanli Devletine katilmiyan hiçbir yer birakmamak,Karadeniz’i ve Ege denizini birer Türk gölü yapmak, Venedik donanmasini geçerek, deniz kuvvetlerini de kara ordusu gibi dünyânin birinci kuvveti hâline getirmek ve bu isleri tamâmen gerçeklestirdikten sonra, Italya’yi fethetmek istiyordu Bu plân artik dünyâca bilinmeye baslanmisti Bu projeye karsi yalniz bütün Avrupa degil, Türkiye’nin dogusundaki komsulari da karsi çiktilar Bu sekilde Osmanli Devletine karsi, bir ittifak meydana getirildi ve uzun süren savaslar basladi Bu büyük savaslarda, Osmanlilarin karsisinda yer alan büyük devletler; Akkoyunlular, Venedik, Macaristan, Almanya, Polonya, Kastilya, Aragon ve Napoli idi Fâtih, dehâsi ile bu ittifaka karsi koymasini bildi Düsmanlarini bâzen teker teker, bâzen ikiser üçer, bâzen beser onar yenerek bu büyük savaslardan da gâlip çikti Böylece Türk Cihan Imparatorlugunun temelleri saglamlastirilmis oldu Dünyânin Osmanli Devleti karsisinda âciz kaldigi ortaya çiktiVenedik’in deniz üstünlügü târihe karisti Böylece dünyâ Hiristiyanliginin iki mühim dayanagindan Bizans’i yikip Venedik’i sindirmis oldu

----------------------------------------------

Uzun süren bu büyük savaslar 1463’te Fâtih tarafindan baslatildi VenedikCumhuriyeti Osmanlilara savas îlân etti Macaristan da Venedik’in yaninda savasa girdiKisa zamanda Osmanlilarakarsi savasa girenlerin sayisi artti Her cephede düsmani yipratan, diplomatik yollarla bezdiren Fâtih, 1470 yazinda ordu ve donanmasi ile Egriboz Adasina yöneldiVenedik’in Bati Ege’deki bu alinmaz dedikleri üssünü fethettiAkkoyunlu Beyi Uzun Hasan,Avrupalilarin,Osmanlilarla basa çikamayacagini anlayinca, Tokat’a hücum ederek burada bir cephe açti, kuvveti bölmeye çalisti 18 Agustos 1472’de Sehzâde Mustafa, Akkoyunlu ordusunu yenerek isgâl edilenOsmanli topraklarini kurtardi Fâtih, 11 Nisan 1473’te Üsküdar’dan hareket etti 11 Agustosta Erzincan yakinlarinda Otlukbeli’nde Akkoyunlu ordusunu yendi

Fâtih’in akinci kuvvetleri,Venedik varoslarina Almanya içlerine kadar seferler düzenleyerek Avrupa’yi alt üst ettiler 23 seferini Bogdan, 24sünü 1476’da Macaristan üzerine yapti Pâdisah, 1478’de Üçüncü Arnavutluk Seferine çikti KirimHanligi Osmanli birligine katildi 1480’de üçüncü Rodos Kusatmasi netîce vermediIyonya Adalarini aldiktan sonra, donanmayi Italya’ya gönderdi Temmuz 1480’de Otranto’yu fethettirdi

1481 senesi ilkbaharinda Fâtih SultanMehmed 300000 kisilik bir ordunun basinda oldugu hâlde sefere çikti 27 Nisan 1481 Cumâ günü kapikulu askerleriyle Üsküdar’a geçti Pâdisah Üsküdar’a geçtiginde hasta oldugu için birkaç gün dinlendi Daha sonra araba ile hareket etti Gebze yakinlarindaki Tekir Çayiri veya Hünkâr Çayirina geldigi zaman hastaligi artti Bunun üzerine hekimler tarafindan konsültasyon yapilarak, verilen ilâcin dozu arttirildi Fâtih’in özel doktoru, Yâkub Pasa isminde bir Yahûdî dönmesiydi Venedikliler, Fâtih’in zehirlenmesi karsiliginda bu dönme Pasa’ya büyük bir servet vâdetmisler Yâkub Pasa da bu isi gerçeklestirmisti Fâtih zehirlendigini anladigi zaman is isten geçmisti Birden bire müthis sancilar basladi ve 3 Mayis 1481 Persembe günü ögleden sonra saat dörtte, 49 yasinda iken vefât etti Fâtih’in ölümü bir müddet halktan ve askerden saklandi Ölüm hâdisesi duyulunca, Sultan’in bir zehirlenme olayina mâruz kaldigi anlasildi ve Yâkub Pasa, asker tarafindan parçalanarak öldürüldü

Fâtih’in ölümü, Türk milletini büyük mâteme gark ettiÖlüm haberi Roma’ya ulasinca, Italya’da toplar atilip günlerce senlikler yapildiPapa bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldirip, sükür âyini yapilmasini emretti

Fâtih’in nâsi Istanbul’a nakledilerek Muhyiddîn Seyh Vefâ hazretleri tarafindan kildirilan cenâze namazindan sonra Istanbul’da yaptirdigi Fâtih Câmiinin bahçesine defnedildi Daha sonra üzerine türbe insâ edildi

Fatih Sultan Mehmed Han orta boylu, kirmizi beyaz yüzlü, dolgun vücutlu, sakallari altin telleri gibi kalin, yanaklari dolgun, kollari kuvvetli, burnunun ucu hafif kivrik, saçi siyah ve sik olup, kuvvetli fizîkî bir yapiya sâhipti Londra’da, NationalGallery’de, Fâtih SultanMehmed’in bir portresi bulunmaktadir Bu portrenin Centile Bellini tarafindan yapildigi, delil olmadigi hâlde iddiâ edilmektedirHâlbuki, National Gallery’de bu portreyle ilgili dosyadaki bilgilerden anlasildigina göre, her seyden önce portre üzerindeki Centile Bellini adi kesin olarak okunamamistir Ayrica Bellini’nin Istanbul’a gelip, Topkapi Sarayi için manzara resimleri yaptigi bilinmekle berâber, Pâdisah’i gördügü de belli degildir

Türk târihi, sayilamayacak kadar çok kahraman ve cihângirlerle doludur Fâtih SultanMehmed de bunlarin basinda gelenlerdendirÇünkü o kiliçla kesfi yanyana yürütmüs, çag açip, çag kapatmistir Istanbul’u bütün ganîmetleri içinde firûze bir yüzük tasi gibi parmaginda tasimis, bu güzel sehri torunlarinin torunlarina birakmistirOnun için, asirlar boyu her cephesiyle yazilmis, çizilmis, hakkinda Garp’ta ve Sark’ta çok seyler söylenmistirTedkîk edildikçe derinlesen, derinlestikçe deryâlasan bu cihângirin sayisiz vasiflarindan bâzilari sunlardir:

Fâtih Sultan Mehmed, soguk kanli ve cesurdu Bu özelliginin en güzel misâlini,Belgrad Muhâsarasi sirasinda, askerin gevsedigini gördügü zaman önlerine geçip düsman hatlarina girerek gösterdiIstanbul Muhâsarasinda da donanmanin basarisizligi yüzünden atini denize sürmesi bu cesâretinin büyük örnegidir

Ne istedigini, ne yapacagini, ne yapabilecegini bilen ve bu büyük isleri basarabilmek için gerekli tedbirleri, yorulmak bilmeyen bir azim, sabir ve sükûnetle hazirlayan bir insandi

Çok merhametli ve müsâmahaliydi Kendisine elli gün mukâvemet eden, birçok Müslümanin sehid edilmesine sebeb olan Istanbul sehri ve onun sâkinleri hakkinda gösterdigi merhamet, aklin alamiyacagi genisliktedirHâlbuki o devir Avrupa’sinda muzaffer bir kumandan, zaptettigi sehrin halkina görülmedik zulüm ve iskence yapmakta kendini hakli görürdü Fâtih vicdan hürriyetine büyük kiymet verirdiIstanbul’a girdigi vakit ayaklarina kapanan Istanbul patrigini yerden kaldirmakla âlicenapligini gösteren cihângîr, su sözlerle patrigi tesellî etti: “Ayaga kalkiniz Ben Sultan Mehmed, hepinize söylüyorum ki: Su andan îtibâren artik ne hayâtiniz ne de hürriyetiniz husûsunda gazâb-i sâhânemden korkmayiniz!”

Fâtih, gayri müslim tebeasinin din ve mezheplerine aslâ dokunmadi, herkesi vicdânî inanisinda serbest birakti Fâtih,Istanbul’un îmârinda ücret karsiliginda daha çok Rum esirlerini kullandi Bu sirada biriktirdikleri paralarla hürriyetlerini satin alma imkânini sagladi Bu müsâmaha o devir dünyâsinin hâyâlinden bile geçirmedigi bir olgunluk eseriydi

Batililarin iddiâlarina göre sehre giren Türkler, mâbedleri yikmislar veya yakmislar, hiçbir sey birakmamislardirHâlbuki bunlari yikan ve yakan yine kendileridir Bizanslilar surlarda açilan gediklerin tâmirinde kullanilmak üzere yüzden ziyâde kilise yikmislardirÖyle ki, Fâtih SultanMehmed,Ayasofya’yi yakindan seyrederken, bir yeniçeri neferinin kilisenin taslarindan birini sökmek üzere oldugunu görünce, mâni oldu ve; “Size malca alinacak seylere izin vermistim, mülk ise benimdir demistim” diyerek yeniçeriyi siddetli bir sekilde cezâlandirmistir

Askerî ve siyâsi sâhada essiz bir dehâ idi Askerî alanda basarisinin ilk özelligi kiliçla kalemin isbirligidirOrdunun disiplinine çok dikkat ederdi En küçük itâatsizligi ve buna sebeb olan subaylari siddetli bir sekilde cezâlandirirdi Ordusunu, plânsiz, düzensiz hareket ettirmez, mâcerâ hevesiyle kan dökmezdiKendi devrine kadar atalarinin yer yer, ada ada yapmis olduklari akinlarini, plânli bir fütûhât hâline getirdi ve devletini, sistemli bir idârecilik suûruyla istikrarli, yerlesmis bir devlet yapti Otuz senelik saltanat devresinde düzenledigi küçük, büyük seferler, memleketin cografî isbirligini saglamaya dayanir Bu gâyeye ulasmak için de at geçmez kayaliklardan, geçit vermez nehirlerden geçerek; durup dinlenmeden, kis yaz demeden savasti Bütün bu seferleri bir plâna göre yaptigindan nereye gitmesi, nerede durmasi lâzim geldigini bilerek hareket ettiYapacagi seferlerin muvaffakiyetle netîcelenmesini saglamak için aylarca bu seferin bütün teferruâtini hazirlardi Kumandanligi ile diplomatligi dâimâ berâber hareket ederdiHangi devlet üzerine sefer düzenleyecekse, o devletin iç ve dis münâsebetlerini, zaaflarini, kuvvetini, diger devletlerle olan münâsebetlerini en ince noktasina kadar tetkik eder ve sefere hasminin en zayif ve kendisinin en kuvvetli zamâninda çikardi Yapacagi seferlerden en yakinlarina bile haberdâr etmez ve bunlarin gizli kalmasina çok dikkat ederdi“Sirrima sakalimin bir tek telinin vâkif oldugunu bilsem, onu yolar, atarim” sözü meshurdur Böyle hareket etmeyi muvaffakiyetlerinin baslica sebeblerinden sayardi Nitekim böyle hareket etmesinin netîcesinde Isfendiyâr Beyligi ve Trabzon Rum Imparatorlugunu kolayca ele geçirdi

Çok basarili bir diplomatti Otuz sene, Asya ve Avrupa’da bâzan birkaç cephede bes, on hattâ daha fazla devletle birden harb hâlinde bulundugu günler oldu Böyle zamanlarda düsmanlarinin, kuvvetlerini bölmenin, siyâsî müzâkereler, vaatler ve geçici tâvizlerle müttefikleri birbirinden ayirmanin kolayini buldu Rodos Adasinin fethi için donanmayi hazirlarken, zaman kazanmak için oyalama taktigine giriserek sehzâde Cem’e bir mektup vererek Demetrios Soplionos isimli Rum ile birlikte Rodos’a gönderdi Fâtih bu mektubunda hafif bir vergi karsiliginda kendileriyle sulh ve sükûn içinde yasiyacaklarini bildiren diplomatça bir harekette bulundu

Câsuslar bulundurdugu gibi, Avrupali devletlerin Osmanlilarla ilgili hareketleri müzâkere eden bütün meclislerinde genis bir haber alma teskilâtina da sâhiptiAlmanya’da yerlilerden elde edilmis câsuslari da vardi Italya ise, son derece gizli ve dâimî bir Türk haber alma servisiyle örülüydü Fâtih’in, bu teskilâti sâyesinde düsmanlarindan günü gününe haberi olur, hareketlerini degerlendirerek tedbirler alirdi

Fâtih, ordu ve donanmasini iyi bir sekilde tekâmül ettirmistiOrdunun silâhlari birkaç senede yenilenir ve daha gelistirilmis olanlari eskilerinin yerine konurdu Osmanli donanmasinin tekâmül etmis sekilde kurucusu Fâtih’tirTopçuluga gerekli ehemmiyeti veren ilk padisâhtir Fâtih’ten önce, top, bütün dünyâda, daha çok sesi ile düsmani ürkütmek için kullanilirdi Büyük kaleleri yerle bir edebilecegi ve meydan muhârebelerinde rol oynayacagi hiç düsünülmemisti Fâtih, bütün bunlari akil ederek, o târihe kadar görülmeyen sayi ve çapta top yapilmasina yöneldi Toplarin balistik ve mukâvemet hesaplarini kendisi yapti Piyâdeye de, öncesine nisbetle, büyük önem verdiOsmanli ordusu esas bakimindan bir süvârî ordusu olmaya devâm etmisse de, yeniçeri ve azab gibi piyâde siniflari, Fâtih devrinde önem kazandi

Fâtih Sultan Mehmed, ilme, sanata ve ilim adamlarina çok kiymet verirdi Zihniyeti ve tabiati îtibâriyle ileri hamleden hoslanan, terakkî ve medeniyetten zevk alan bir pâdisahti Tipki askerî fetihleri gibi, ilim adina açtigi savasta da bir âlimler, sanatkârlar ordusu kurdu ve bu muhtesem orduya kendisi serdâr oldu Yeni devletin kurulmasi plâninin icrâsinda egitim ve ögretimin tesir ve önemini her seyden üstün tuttu Maârif sistemini kânunla tanzim ederek ulemâ sinifi diye taninan ve idârenin temelini meydana getiren diyânet ve hukuk kurumlarini teskilâtlandirdi Devlet idâresini ve bunun ilmîlestirilmesini esas aldi

Aklî ve naklî ilimlerde söz sâhibi olan âlimleri Istanbul’a topladi ve onlarin talebe yetistirmesi için medreseler kurdu Devrinde yetisen büyük âlim ve sanatkârlar mühim eserler verdiler Fikih ilminde Molla Hüsrev, tefsirde Molla Gürânî, Molla Yegan, Hizir Çelebi,matematikte Ali Kusçu, kelâmda Hocazâde, zamâninin büyük âlimlerindendi ve ülkesine dünyânin dört bir tarafindan âlimler akin ederdiHattâ Molla Câmî bile Istanbul’a gelmekteyken, Pâdisâh’in ölüm haberi üzerine geri döndü

Iyi bir komutan ve devlet reisi olan Fâtih, ayni zamanda iyi bir ilim adami ve sâirdi Latince ve Rumca ile Arapça, Farsça ve Türkçeye bütün incelikleriyle vâkifti Siirde, devrin üstatlari arasinda yer aldi Hattâ sarayda dîvân sâhibi olan ilk pâdisâhti Çünkü o, medeniyetin, sanatsiz olarak fertlerin gönüllerinde yer alacagina ihtimâl vermiyordu Dedelerinin devlet kuruculuk kudretini, irâdeli bir idârecilik suuruyle gelistirmesini bilen Fâtih, çevresinde devrin üstad sâirlerini topladi Avnî mahlâsiyla edebî degeri yüksek beyit ve gazeller söylediAruzu, usta sâirlerden farksiz bir hâkimiyetle kullandi, siirlerinde ince hissiyât ve düsüncelerini dile getirdi

Bizümle saltanat lafin idermis ol Karamanî

Hudâ fursat virürise, kara yire karam-ani

beyti, Karamanoglu’nun çikardigi fitne ve fesatlar karsisinda sahlanan celâlini gösterdigi gibi, asagidaki siiri de ince duygular sâhibi hassas bir gönlün Türk edebiyâtina nâdide bir armaganidir:

Sevdün ol dilberi söz eslemedün vay gönül

Eyledün kendözüni âleme rüsvây gönül

Sana cevr eylemede kilmaz o pervây gönül

Cevre sabr eyleyimezsin n’ideyin hay gönül

Gönül eyvây gönül vay gönül eyvây gönül

Bilmedüm derd-i dilün ölmek imis dermâni

Öleyin derd ile tek görmeyeyin hicrâni

Mihnet ü derd ü game olmagiçün erzânî

Avnîyâ sencileyin mihnet ü gam-kes kani

Gönül eyvây gönül vay gönül eyvây gönül

Istanbul’un fethinden sonra Fâtih, hocasi Aksemseddîn’in elini öpüp, tahti tâci birakip dervis olmak istedi Aksemseddîn bu teklifi reddederek, devlet islerine memur edilen pâdisâhin asil vazîfesini yapmamis olacagini, dîn-i Islâm ve adâletle memleketi ve dünyâyi idâre etmenin daha makbul oldugunu; aksi hâlde din ve devletin zarar görecegi için, ikisinin de Allah indinde mesul olacaklarini bildirdi Bunun üzerine Allah aski ile yanan kalbinin atesini de siirleriyle ortaya döktü

Fâtih SultanMehmed, kelâm ve matematik ilminde devrinin en büyük otoritelerinden biriydi Bizansli târihçi Kritobulos’un hayranlikla anlattigi, balistik sâhasindaki kesifleri, ortaçagin surlarini yikmistir Bu sûretle Avrupa’nin timsâli olan derebeyi satolari toplarla yikilarak büyük devletler kurulmus; netîcede büyük güç kaynaklari biraraya toplanarak ortaçaga son verilmistir Bu sûretle Türkler, ortaçagdan yeniçaga Avrupa’dan daha evvel geçmislerdir

Fâtih SultanMehmed, teskilatçi ve îmârci idi Devlet idâresini tam bir intizâm içinde yürütmek için lüzum ve ihtiyâç görüldükçe Islâmin esaslarina uygun kânunlar ve fermanlar yayinladi Tanzimât dönemine kadar Osmanli Devletinin temel kânunu olarak mer’iyyette kalan Fâtih Kânunnâmesi çok mühim bir eserdir Pâdisâhin görüsleri alinarak sadrâzam Karamânî MehmedPasa tarafindan hazirlanan bu çok önemli kânunnâmeyi, Nisanci Leyszâde MehmedÇelebi kaleme almistir Kânûnî Sultan Süleymân devrinde hazirlanan kânunnâmede de bu eser esas alinmistir Osmanli Devletinin bütün temel müessese ve teskilâti, Fâtih devrinde en mükemmel hâle gelmistir Enderûn Mektebini kurarak memleket için gerekli devlet adami yetistirilmesini yine o saglamistir

Fâtih Sultan Mehmed, dogu Türkleri ile temâsa büyük önem verdi Oglu Sultan Ikinci Bâyezîd de Türk medeniyetini ilerletmek husûsunda babasini tâkip etti Dogu Türklerinin, Timur Han devri medeniyeti denilen medeniyet hareketlerinin benzeri, Fâtih devrinde Osmanlilarda tahakkuk etti Fâtih, bati dillerinden bir kaçini bilmesi sebebiyle Avrupa literatürünü çok iyi tâkib etmis, Türklerin her hususta Avrupalilardan üstün bulunmasi sebebiyle, Avrupa’dan bir sey alma ihtiyâcini duymamistir

Istanbul’un îmârina çok önem veren Pâdisâh, saray, câmiler, medreseler ile hamamlardan baska sehrin çesitli yerlerinde 4000 dükkan yaptirarak vakfetti Büyük câmilerin yanindaki medreselerin hâricinde 24 medrese, 12 han, 40 çesme ve Halkali Su Tesisâti ile iki gemi tersânesi ve kisla yapilan binâlar arasindadirIstanbul îmâr olunurken, diger taraftan Bursa,Edirne gibi sehirlerde îmâr faâliyetleri büyük bir hizla devâm etti Bu devirde Bursa’da 37, Edirne’de 28 ve sâir sehirlerde 60 câmi yapildi

Edirne’de Tunca Nehri kenarinda 1451 senesinde büyük bir saray insâ edildi Bu sarayin bir modeli Topkapi Sarayidir Bu saray, 1876 Osmanli-Rus Harbinde cephâne infilâkiyla harâb oldu

Batili gözüyle Fâtih: Büyük devlet ve ilim adami olan Fâtih, en büyük düsmanlarinin gözlerini kamastiran pâdisahtir Eserlerinde ondan takdirle bahsetmislerdir Fetih sirasinda Istanbul’da bulunan Italyan Zorzo Dolfin bir keresinde söyle demistir:

“Sultan Mehmed, çok az gülerdi Zekâsi, dâimî bir çalisma hâlindeydiÇok cömerttiHer iste fevkalâde atilgan, hattâ cüretkârdiSeçtigi hedeflere erismek için çok israr ederdiSoguga, sicaga, açliga, susuzluga tahammüllüydü Kesin konusur, kimseden çekinmezdi Zevk ve sefâdan uzakti Türkçe, Yunanca ve Sirpçayi çok iyi konusurduHer gün bir müddet okurdu Roma târihi, baska devletler târihi, Laerce, Tite-Live, Herodot, Quinte-Curce, Papalarin, Alman Imparatorlari ile Fransa ve Lombardiya krallarinin vak’alari okudugu târihler arasindaydi Avrupa’daki bütün devletleri tanirdiÖzellikle Italya’nin cografyasini en ince noktasina kadar bilirdi ve bir Avrupa haritasini yanindan ayirmazdi Askerî ve cografî ilimlerle isteyerek mesgul olur, arastirmalar, incelemeler yapardi Tabiiyyeti altinda bulunan ülkelerin âdet ve sartlarini devletin ve bölgenin menfaatlerine kullanmakta mahâretliydi

Diger bir Italyan târihçi Langusto, Istanbul’un fethinden sonra söyle yazmistir:

“Sultan Mehmed, ince yüzlü, ortadan fazla uzun boylu, silâhlar kusanmis, asil tavirli, çok az gülen, devamli ögrenmek ihtirâsi ile yanan, cömert ve iyi kalpli, gâyelerine ulasmakta inatçi bir hükümdârdi En çok harp sanatina merakliydiHer seyi ögrenmek isteyen zekî bir arastirmaciydiSefâhat düskünlügü olmayip, kötü âdetleri yoktuHarem dâiresinde çok az vakit geçirirdi Nefsine hâkim ve uyanikti Her sarta tahammül gösterebilirdi ve bir cihân devleti pesindeydi

Alman müstesrik Franz Babinger, Mehmed-IIder Eroberer und seine Zeit Weltenstürmer einer Zeitenwende adli eserinde söyle yazmaktadir:

“Türk dünyâsi için Fâtih günümüze kadar, bütün imparatorlarin en büyügü olup, beser târihinde baska her hangi bir sahsin kendisiyle mukâyese edilmesi zordur O Türk milletine, bütün târihinin en harîkulâde ve en yaklasilmasi gayr-i kâbil sâhsiyet olarak takdim edilmistir Bati âleminin mukadderâti, Fâtih Sultan Mehmed’in görünmesiyle sarîh bir sekilde isâretlenmistirKudretli sahsiyeti, büyük Avrupa sâhalarinin dis görünüsünü derinden degistirmistirOrtaçagdan çikarken insanlari ve dünyâyi görüs tarzinda, Fâtih’in sahsiyeti, zekâlari tesir altinda birakmistir

Ad âletten kil kadar ayrilmayan, kendisine takdir edilen iki misrâlik basit siir için sâhibine bol ihsânda bulunan ve bir çiçek yetistirene 500 altin bahsis veren Fâtih, her bakimdan devrinin üstüne çikmis bir hükümdâr ve insan-i kâmildir Bu büyük cihângir hakinda günümüze kadar binlerce kitap yazilmistir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.