Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bayezid, savaşlar, yaptığı

İi. Bayezid Yaptığı Savaşlar

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İi. Bayezid Yaptığı Savaşlar





Yaptığı savaşlar
Cem Sultan Olayı ve bu olay sebebiyle Avrupalıların İstanbul'u geri alma ümitleri yeniden gündeme gelince II Bayezid çok dikkatli ve barışçı bir dış siyaset takip etmek mecburiyetinde kaldı Bununla birlikte kendisi gerektiğinde savaştan çekinmedi ve Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletti II Bayezid'in tahtta kaldığı süre, hemen hemen babası Fatih Sultan Mehmet ile eşitti (yaklaşık 30 yıl) Fatih bazen iki senede bir sefere çıktığı halde, oğlu Bayezid yalnız 5 kere sefere çıktı Padişahların bizzat başkumandanlık ettiği bu seferlere Osmanlılar tarafından Sefer-i Hümayun adı verilmiştir
Birinci Sefer-i Hümayun (1483)
Sultan Bayezid 1483 baharında Edirne, Filibe, ve Sofya üzerinden Sırbistan'a geldi Morava Nehri kıyılarında yol alan padişah, Belgrad yakınlarına kadar sokuldu Bu çevredeki tüm kaleleri onarttı Kasım 1483'te İstanbul'a döndü Bu ilk sefer yaklaşık 7 ay sürdü Padişahın bu seferi, Macaristan'ı telaşlandırdı Osmanlı ile bir savaşı göze alamayan kral Matthias, 1483 sonlarında Osmanlı Devleti ile bir barış imzaladı
İkinci Sefer-i Hümayun (Boğdan seferi) (1484)Akkerman Kalesi


Boğdan Voyvodasının yıllık vergisini ödememesi, Boğdan'ın daha sıkı bir şekilde Osmanlı devletine bağlanması ve Karadeniz kıyısındaki topraklarının alınıp, bu beyliğin denizle olan bağlantısını kesme gibi amaçlarla, II Bayezid, birinci sefer-i hümayunundan bir yıl sonra tekrar sefere çıktı 1 Mayıs 1484'te İstanbul'dan ayrıldı Boğdan üzerine giden Sultan Bayezid, babasının aynı ülkeye yapmış olduğu seferden 8 yıl sonra tekrar Boğdan'a sefere çıkmış oluyordu Eflak Voyvodasının da 20000 askerle Osmanlıların tarafında katıldığı bu seferin sonunda Osmanlı devleti bütün hedeflerine ulaştı ve Karadeniz bir Türk gölü haline geldi Ayrıca Kırım'a karadan bağlantı sağlandı
İstanbul'a yola çıkışından 2 ay sonra 6 Temmuz'da Ordu-yu Hümayun (Osmanlı Ordusu), Tuna Nehri'nin kuzey sahilinde Kili önüne geldi 9 gün içerisinde kale Osmanlıların eline geçti ve Kilye (Kili) teslim oldu 24 Temmuz'da Dniester'in Karadeniz'e döküldüğü koyun güneyinde bulunan Akkerman kuşatma altına alındı ve 16 gün sonra 9 Ağustos'ta ele geçirildi[12] Bu kuşatmaya Kırım Hanı Mengli Giray da ordusuyla katıldı Böylece ilk defa bir Kırım Hanı Osmanlı Ordusu'nda görev almış oluyordu 1419, 1454, 1474 yıllarında devrin padişahları Çelebi Mehmet ve Fatih tarafından 3 kez kuşatılıp da alınamayan bu kalenin fethi üzerine Uzun Hasan'ın oğlu Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup, Fas Sultanı, hatta Macaristan Kralı Matthias gibi birçok hükümdarlar elçilerini göndererek II Bayezid'i tebrik ettiler Necati Bey'in


"
Hoş aldı Hazret-i Han Bayezd-i Osman

Kil ile Kara-Boğdan'dan Akkerman'

"
diye başlayan bir kasidesi bulunmaktadır
Böylece Boğdan'ın Karadeniz'e kıyısı kalmadı Doğrudan İstanbul'dan yönetilen Dobruca ile Kırım Hanlığı'na ait topraklar birleşti II Bayezid bu seferden sonra İstanbul'a dönmedi Kışı Edirne'de geçirdi Yazın Filibe'ye kadar gitti (1485) ve bu çevreyi kontrol etti Ertesi kış yine Edirne'deydi 1486 yılının başında Macar Kralının elçilerini burada kabul etti İstanbul'a ancak 1486 senesinde döndü
Osmanlı-Memluk savaşları (1485-1491)
Yakın Doğu'nun iki büyük Türk devleti olan Osmanlı ile Memluk arasındaki sınırı Fırat nehri ve Toros Dağları belirliyordu Bir zamanlar Orta Anadolu'ya kadar varan Memluk nüfuzu, artık Toroslar'ın gerisine itilmişti Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmı ve Çukurova'yı elinde tutan Ramazanoğulları Memlukluların hakimiyetinde, buna karşılık Dulkadiroğulları ise Osmanlılar'ın hakimiyetinde idi Memluklular ile Osmanlıların ilişkileri başlangıçta dostçaydı Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki zaferleri Memluk başkenti Kahire'de resm şenliklerle kutlanıyordu Ama Memluklular Osmanlıların Çukurova bölgesindeki varlıklarından hoşnut değillerdi Osmanlıların bölgeye yaptığı akınlar iki ülkenin arasını bozdu Türkler tarafından yönetilen bu iki ülkenin aralarının bozulmasındaki bir başka sebep ise prestij meselesiydi Devrin en büyük devleti konumunda olan Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda da devrin en büyük İslam ülkesiydi Halifeliğin, Kutsal Emanetler'in ve mukaddes şehirlerin Memluk Devleti'nin elinde olması Osmanlı'nın kabul edemeyeceği bir durumdu Fatih'in Hicaz Su Yolları ve Türk hacılar için bazı düzenlemeler yapmak istemesini Memluklular iç işlerine müdahale saydı ve reddetti Memluklular coğrafi koşullara çok güveniyor ve hiçbir ordunun Mısır'a giremeyeceğini düşünüyorlardı
İlk Osmanlı-Memluk savaşı 1485'te patlak verdi ve 6 yıl sürdü Savaşın görünürdeki sebebi 1485 yılında Osmanlı ülkesinden giden hacılara saldırılması ve İstanbul'a gönderilen Behmeni hediyelerine geçici olarak el konulmasıydı 2 Mart 1482'de Güney Hindistan Türk İmparatorluğu tahtına babasının yerine oturan Mahmut Şah Behmeni, Sultan Bayezid'e içlerinde değerli mücevherler bulunan hediyeler göndermişti Mısır gümrük idaresi, sonradan göndermelerine rağmen ilk önce bu hediyelere el koydu Armağanlar İstanbul'a gönderilmek üzere yola çıktığında Osmanlı Devleti Memluklular'a savaş açmıştı bile Savaşın diğer sebebi ise, her yıl Osmanlı topraklarından Hicaz'a giden hacıların, Bedevi Araplar tarafından saldırıya ve yağmaya uğramaları idi İstanbul, Kahire'ye, Hac yollarının güvenliğini sağlaması için notalar göndermiş, fakat Memluklular geçim kaynağı yağma olan Bedevilere bir türlü ciddi bir şekilde engel olmamışlardı Bu sebeplere II Bayezid'in o zamanlar Avrupa'da bulunan kardeşi Cem Sultan'ın Kahire'de kalan ailesinin iadesini istemesi ve bu talebin Memluklar tarafından reddedilmesi de eklenebilir [13]Katalan Atlası'na göre Kahire'de Memluk Bayrağı


Savaş 1485 senesinin Mayıs ayında başladı Fatih'in vefatından 4 yıl sonra başlayan savaş hiçbir zaman topyekün bir muharebe şeklinde gerçekleşmedi İki imparatorluk hiçbir zaman tüm ordularıyla karşı karşıya gelmedi Ne Osmanlılar ne de Memluklular birbirlerinin topraklarını ilhak etme niyetinde değildiler Harp iki ülke toprakları arasında tampon bölge mahiyetindeki Çukurova ve Dulkadiroğulları'nın toprakları üzerinde gerçekleşen vuruşmalar seviyesinde kaldı
Savaş Karagöz Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu'nun taarruzu ile fiilen başladı Karagöz Mehmet Paşa Gülek Boğazı'nı geçerek Çukurova'ya girdi Böylece Osmanlılar ilk defa Adana'yı işgal etmiş oldular Karagöz Mehmet Paşa güneye yönelerek Tarsus'u da aldı Akdeniz sahiline kadar inince Çukurova'nın da Osmanlı hakimiyetine geçtiği sanıldı Zaten burası Memluklular'ın kendilerine ait topraklar değildi Onların idaresindeki Ramazanoğulları Beyliği'ne bağlıydı Sonra Karagöz Mehmet Paşa İstanbul'a döndü ve sancak beyi oldu Bu arada Memluk ordusu Çukurova'ya doğru yola çıkmıştı
Memluklular önce Osmanlılara tabi Dulkadir Beyliği'nin topraklarına girdi II Bayezid'in kayınpederi olan Dulkadir Beyi Alaüddeyle Bozkurt Bey damadından acil yardım istedi Kayseri Sancak beyi Yakup Bey ordusu ile yardıma geldi ve Memluk ordusunu yendi O dönemlerde Memluk idaresinde bulunan Malatya önlerine kadar gelen Yakup Bey'i Memluk Başkumandanı Özbek Bey pusuya düşürdü ve Osmanlı birliğini imha etti Karşı koyacak bir ordu olmaması nedeniyle Özbek Bey rahatlıkla Çukurova'ya girdi Adana ve Tarsus sancak beylerinin öldürülünceye kadar mukavemet göstermelerine rağmen Memluklular Osmanlılar'ı Toroslar'ın gerisine atmayı başardı
1486 yılı Ocak ayında Anadolu Beylerbeyi Hersekzade Ahmet Paşa, Çukurova'yı tekrar almak için Gülek Boğazı'nı geçerek Memluklular'ın önüne çıktı Fakat yenilerek esir düştü Bir yıllık esaret hayatından sonra serbest bırakılan paşa İstanbul'a döndü Memluk sultanı Kayıtbay savaşın sona ermesi için barış teklifi yapsa da kaybetmeye alışık olmayan Osmanlı devlet adamları barışa razı olmadılar
1487'de bu sefer bizzat Sadrazam Damat Koca Davut Paşa Çukurova için Memlukluların üzerine yürüdü Kendisi İçel'e geçerken Rumeli Beylerbeyi Ali Paşa'yı Tarsus'un üzerine gönderdi
Denge savaşı böyle devam ederken II Bayezid Memluklarla olan savaş döneminde Venedik'e Osmanlı donanmasının o zamanlar Venedik'e bağlı olan Kıbrıs'ın Magosa limanında demirleme isteğini bildirdi Memluklarla savaşı göze alamayan Venedik bu isteği nazikçe geri çevirdi
1488 yazının müthiş sıcağında Osmanlı Ordusu Vezir Ali Paşa kumandasında yine Çukurova'daydı Adana, Tarsus, Kozan başta olmak üzere Çukurova'yı ele geçirdi Memluk başkumandanı Özbek Bey yine yetişti ve 16 Ağustos 1488'de Ağaçayırı Meydan Savaşı'nda Osmanlı'yı yendi Yine Çukurova'yı Osmanlılar'dan temizlemeye çalışan Özbek Bey 7 aylık kuşatma neticesinde Adana'ya girdi Bu savaşa katılan Paşalar bozgundaki mesuliyetleri nedeni ile azledildiler
Bu olaylar olurken Osmanlılardan ümidini kesen II Bayezid'in kayınpederi Dulkadir Beyi Alaüddeyle Bozkurt Bey Memluklara yanaştı Bunun üzerine azledilen Bozkurt Bey'in yerine kardeşi Şah Budak Bey tayin edildi Elbistan yakınlarında ağabeyi ile yaptığı savaşı kaybeden Şah Budak Bey esir düştü Kahire'ye gönderilerek idam edildi
1490'da Kayseri'yi kuşatan ve Karaman'a kadar Osmanlı toprakları içinde ilerleyen Özbek Bey'in üzerine yine Hersekzade Ahmet Paşa gönderildi Kayseri yakınlarında Osmanlı Ordusu'nu bir kere daha yenen Özbek Bey, Ahmet Paşa'yı yine esir alarak Kahire'ye gönderdi
Savaşlar daha çok Memluklar'ın lehine geçse de, iki devlet de tam bir sonuç alamamıştı Memluk komutanı Özbek Bey büyük ün kazanmış ve adı Kahire'deki Özbekiye semtine verilmiştir
Bu son yenilgi üzerine Sultan Bayezid bir sefer-i hümayun başlatmayı düşündü ve bu Sultan Kayıtbay'ı çok endişelendirdi Zira o zamana kadar topyekün bir savaşta Osmanlı Devleti'ni sadece Timur yenebilmişti Bunun üzerine barışa razı oldu Fakat bizzat barış istemeyi gururuna yediremeyen ve böyle bir barışın imzalanması halinde Osmanlı'nın aşırı isteklerinden korkan Memlük Sultanı başka bir Müslüman ülke olan Tunus hükümdarını araya soktu ve iki ülke savaşın başındaki hale dönülmeyi kabul ettiler İki ülke de aldıkları toprakları iade ettiler Böylece 6 sene boyunca birkaç kez ele geçirdiği halde Çukurova'yı elde edemeyen Osmanlı Devleti 1491 yılında Memluklularla barış imzaladı[14] Bir süre sonra II Bayezid kardeşi Cem Sultan'ın kızı ile yeni Memluk sultanı Sultan Nasır Muhammed'i evlendirmek suretiyle barışı güçlendirdi Ancak bu savaş sonucu yıllardır dost, dindaş ve soydaş olarak barış içinde yaşamış bu iki ülke arasında bir çatışma süreci başlamıştı
Üçüncü Sefer-i Hümayun (1492)1456 yılında yapılan Belgrad kuşatması


Sultan II Bayezid 10 Mart 1492'de Belgrad'ın fethi amacıyla İstanbul'dan sefere çıktı Sultan Sofya'ya kadar geldi Burada karar değiştiren Bayezid bu görevi Süleyman Paşa'ya bırakıp, kendisi Arnavutluk üzerine gitti Güneybatı yönünde hareket ederek Manastır üzerinden Arnavut topraklarına geldi ve Tepedelen'de durdu Temmuz sonlarında bu güzergahta ilerlerken bir Şii fedai tarafından yapılan suikast girişiminden kurtulan Sultan, 1492'nin son günlerinde İstanbul'a döndü Takriben 9,5 ay süren bu seferde Osmanlı topraklarından çıkılmadığı için herhangi bir vuruşma olmadı
Belgrad'a ulaşarak kaleyi kuşatan Süleyman Paşa Osmanlı tarihinde II Murat ve Fatih'ten sonra kaleyi kuşatan üçüncü kişi olmuştur Kuşatma devam ederken Macarları yıldırmak amacıyla Erdel'e giren Süleyman Paşa burada yenilmiştir Bu yenilgi ile başarı ihtimali kalmadığını düşünerek kuşatma kaldırıldı ve Kanuni Sultan Süleyman'a kadar bu şehir alınamadı
Adbina zaferi (1492)
Bosna Sancak beyi ve aynı zamanda akıncı komutanı olan şair Yakup Paşa, Sultan Bayezid Amasya'da şehzade iken babası Fatih'in temsilcisi olarak Sultan'ın yanında bulunmuştu Bayezid tahta geçince önce Yakup Paşa'yı oğlu Alem Şah'a atabey, sonra da Bosna beyliğine tayin etti
Akıncıların 1492'de Avusturya'nın kapısı konumunda olan Slovenya'nın Celje şehrini kuşatmaları, Macarlar kadar Almanlar'ı da endişelendirmişti 1493'te Yakup Paşa, 8000 akıncı ile İstirya'ya girdi Fakat geri dönüşünde önüne çıkan düzenli Macar ordusu tarafından Hırvatistan'da yolu kesildi Her akıncıya 5 asker düşmesine rağmen, üstün bir gayretle Macarlar bozguna uğratıldı Sonunda 5700 ölü, 25000 esir veren Macarlardan bazı asiller de Osmanlılara esir düştü
Bu zaferden sonra Yakup Paşa Rumeli Beylerbeyliği'ne getirildi Aynı zamanda da şair olan Yakup Paşa uzun manzumesinin sonunda şöyle demiştir


"
Benim Bosna bey dervş Ya'kuub

Huda avniyle erdim bü cihanda

"
Osmanlı-Lehistan savaşı (1498)Haritada Boğdan sarı renkle, bugünkü Romanya'nın geri kalan kısımları mavi renkle gösterilmiştir Boğdan'ın siyah çizginin batısında kalan kısmı bugünkü Romanya'ya aittir Doğusunda kalan kısmı ise bugünkü Moldova'yı oluşturur


Lehistan'ın 1498 yılı başlarında Osmanlı himayesinde bulunan Boğdan Prensliği'ne tecavüzü üzerine Osmanlı-Lehistan savaşı başladı Öncelikle Rumeli Beylerbeyi Yakup Paşa ve hatta Vezir Mesih Paşa bu savaşa tayin edildi Lakin Lehistan Kralının Türk-Boğdan birliklerine karşı yürüttüğü savaşta büyük bir yenilgiye uğrayıp, ancak 1000 atlı ile hayatını kurtarabilmesi ve 20000 araba dolusu ganimetin Osmanlı'nın eline geçmesi üzerine, buna gerek olmadığı anlaşıldı ve savaşın yönetimi Silistre sancak beyi akıncı kumandanı Malkoçoğlu Balı Bey'e verildi Balı Bey Lehistan üzerine iki sefer yaptı ve 40000 akıncının katıldığı bu sefer Osmanlı tarihinin en büyük akıncı seferlerinden biridir
Ordunun sağ kanadını Balı Bey'in büyük oğlu Ali Bey, sol kanadı ise Mustafa Bey yönetiyordu Türk atlıları önce Prut Nehri'ni, ardından Dniester nehrini geçti Mustafa Bey önce Galiçya'ya girdi Kuzeybatı istikametinde ilerledi Lviv şehrinin 100 km kuzeybatısındaki Jaroslaw şehrini aldı Burası Varşova'ya 260, Baltık Denizi'ne ise 500 km uzaklıktadır
Balı Bey ise kuvvetleri ile Lviv şehrini aldı Bütün Galiçya'yı geçerek Varşova şehrine girdi Böylece ilk defa Türk Akıncılar'ı bu kadar kuzeye ulaşmış oluyorlardı Bu birinci seferden sonra 10000 seçkin esir ile Akkerman'a döndü
Yaklaşık 3 ay sonra Osmanlı ordusu tekrar Lehistan'daydı Bu sefer Podolya ve Galiçya üzerine gidildi fakat şiddetli soğuk yüzünden sefer uzun sürmedi
Bu büyük başarı ile Balı Bey sancak beyliğinden beylerbeyliğine yükseltildi
Yeni bir savaşa doğru
Avrupa'da yeni bir savaşın emareleri görülmeye başlamıştı Cem Sultan'ın vefatı ile Osmanlı Devleti daha etkin bir politika izlemeye başlamış, akıncıların yaptıkları büyük çaptaki akınlarla bunu ispat etmişti Böyle bir savaşta Osmanlı'nın birinci rakibi, Almanya ve Macaristan tarafından desteklenen Venedik olacaktı
1500'de Osmanlı, yeryüzündeki son Sırp topraklarını da ele geçirerek mahalli Sırp derebeyliğine son verdi Osmanlı Donanması 1496'da Kemal Reis komutasında Rodos donanmasını yok etti Bu suretle Venedik'le yapılacak savaşta gelecek Rodos yardımının da önüne geçilmiş oldu
1499 Eylül'ünde İskender Paşa, Udine şehrini işgal etmişti Osmanlıların kendilerinden bu kadar uzak yerlerde hakimiyet kurması Avrupa'yı telaşlandırıyordu Hatta Osmanlılar bölgedeki İtalyanca coğrafya isimlerine Türkçe adlar takmaya başlamış, Tagliemento'ya Aksu, Isonza'ya Doline adını vermişlerdi
Almanya'da da Gemeiner Pfennig adı verilen ve Türklere karşı harp etmek için kullanılacak özel bir vergi çeşidi bile başlamıştı Ayrıca Papa'nın Almanya'dan topladığı din vergileri de Osmanlı'ya karşı kullanılması için Almanya'ya iadesini talep etmişlerdi
Dördüncü Sefer-i Hümayun (1499)
Fatih devrinde alınmaya çalışılmasına rağmen ele geçirilemeyen Güney Mora'daki önemli Venedik deniz üslerinin fethi ve Osmanlı tarihinin ilk açık deniz meydan savaşındaki zafer Osmanlılar için 16 yüzyılın başındaki güzel haberlerdi
Venedik'e ağır bir darbe vurmak isteğinde olan II Bayezid denge politikası güdüyordu Macaristan'la iyi geçinmeye çalışırken, aynı zamanda o zamanlar ayrı şehir devletleri halinde olan İtalya'nın zaten Venedikle arası iyi olmayan diğer şehir devletlerinin de Venedik'in yanında yer almaması için çaba sarfediyordu Bu sıralarda Venedik'in Mora'da yer alan deniz üsleri İnebahtı'nın üzerinde Güney Mora'nın üç yarımadasının en batısında yer alan Modon, Koron ve Navarin limanları idi
Sultan II Bayezid, Venedik seferine çıkmak üzere, 31 Mayıs 1499 günü İstanbul'dan ayrıldı Donanmayı o sıralarda Venedik hakimiyetinde olan Kıbrıs Adası'nın üzerine göndermek suretiyle, Kıbrıs'ın tehdit altında olduğu izlenimini verdirerek Venediklilerin kuvvetlerini dağıtmayı başarmıştı Amiral Melchior Trevisano, Mora'daki Venedik üslerinin başkumandanı tayin edildi ve hummalı bir savunma hazırlığına başlandıVenedikli bir ressamın Sapienza Deniz Savaşı çizimi (İngiliz Müzesi)


Sultan Vardar Yenicesi'ne geldi Burada Rumeli Beylerbeyi Koca Mustafa Paşa, Venediklerin elindeki İnebahtı üzerine gönderildi 1493'den beri Kaptan-ı Derya'lık görevinde bulunan Küçük Davut Paşa Mora sularındaydı
200 parçalık büyük Venedik Donanması Osmanlı Donanması'nı Mora sularından uzaklaştırmak maksadıyla Modon açıklarına gelmişti Donanmanın başında Amiral Antonio Grimaldi vardı Mora'nın güneybatı ucundaki Gallo Burnu'nun açıklarında iki dev Donanma karşı karşıya geldi Donanmayı Hümayun'u Kemal Reis idare ediyordu
Sağ cenahın kumandanı Barak Reis amiral gemisini düşman gemilerinin arasına sürdü Onlarca Venedik gemisi bu gemiyi indirmek için çalışıyorlardı Düşman gemilerinin en yoğun olduğu bölgeye girip, gemideki barut deposunu ateşe veren Barak Reis, büyük bir patlamaya ve onlarca Venedik gemisinin infilakına neden oldu Lakin kendisi ile birlikte 500 levent de ölenler arasındaydı Bu hadisenin ardından taarruza geçen Osmanlı Donanması Venediklileri perişan etti
Sapienza Deniz Savaşı ismi ile tarihe geçen bu savaş Osmanlıların tarihte kazandıkları ilk açık deniz savaşıdır Büyük kahramanlıklarından dolayı Sapienza adasına Barak Reis adası adı verildi Venedik Elçisi Alvise Manenti devletine gönderdiği raporda Osmanlı Sadrazamı'nın elçiye Sen Sinyoria hükümetine söyle, artık deniz ile evlenmesini bıraksınlar; artık sıra bize gelmiştir dediğini bildirmiştir[15] Bu zaferin ardından Venedik üslerini koruyacak bir kuvvet mevcut değildi
Beşinci Sefer-i Hümayun (1500)
30 Ağustos 1499'da, Sapienza zaferi'nden 33 gün sonra İnebahtı kalesi de Osmanlı'nın olmuştu Bölgedeki büyük Venedik Amirali'nin donanması ile geri çekilmesi kaledekilerin maneviyatını bozmuş, kale komutanı kaleyi teslim etmişti Osmanlı Ordusu için sıra, Mora'daki 3 büyük Venedik üssü olan Koron, Modon ve Navarin'e gelmişti
Ancak bu sıralarda 1479'dan bu yana Osmanlı hakimiyetinde olan Kefalonya adasına Venedik asker çıkarıp işgal etmişti Ardından önceleri kendi hakimiyetlerinde olan Preveze'de ki Osmanlı tersanelerini basıp, kızaktaki gemileri yakmışlar fakat geri püskürtülmüşlerdi
1499 yılının sonlarında Edirne'ye dönen II Bayezid birkaç aylık bir dinlenmeden sonra 7 Nisan 1500'de Edirne'den ayrıldı Bu hareketinden dolayı bu sefer, 5 Sefer-i Hümayun olarak değerlendirilmiştir
7 Temmuz'da donanmanın geldiği Modon'a ardından bizzat padişah komutasındaki ordu gelerek kaleyi kuşatmıştır 24 Temmuz'da Venedik donanması muhasaranın kaldırılması maksatıyla hücuma geçse de Kemal Reis tarafından geri püskürtülmüşlerdi Kale Venediklilere mahsus olan bir şekilde savunulmuş, lakin 10 Ağustos 1500'de düşmüştü Modon'un çetin mukavemetine rağmen düşürülmesi, bu kalenin yakınlarında bulunan Koron ve Navarin kalelerinin de sonunu gösteriyordu [16]
Fetihten iki gün sonra, yani 12 Ağustos'ta, Navarin, etrafındaki Milona ve Fener kaleleri ile teslim olmuştu Avar Türkleri tarafından kurulan bu şehirin ismi de Avar'dan gelmektedir Venedikliler Osmanlıların izniyle bütün asker ve mühimmatları ile Venedik'e dönmüşlerdiNavarin Limanı ve kalesi


16 Ağustos'ta ise Koron'nun yine karşı koymadan teslim olması ile Venedik'in Yunanistan ile hiçbir bağlantısı kalmamıştı 3 Aralık 1500 günü Venedik donanması Navarin önlerine geldi Venediklilerce ele geçirilen bir Hıristiyan Arnavut kale kapısını onlara açtı Venedikliler böylece Navarin'i ele geçirdiklerini zannederken Kemal Reis 30 savaş gemisi ile limana girdi ve 8 Venedik gemisini ele geçirdi
Fransızların Midilli kuşatması
Papa'nı teşviki ile Fransa da, Venedik'in müttefiki olarak Osmanlı'ya karşı savaş açmıştı 1501 yılının Eylül ayında Ege Denizi'ne giren Fransız donanması 10000 piyade taşıyordu Eylül ortalarında da Midilli muhasarası başladı [17] Bunun üzerine Sultan Bayezid'in Manisa sancak beyi olan ikinci oğlu Şehzade Korkut, şimdiki Ayvalık'a gelerek 800 kişilik yardımcı kuvveti adaya geçirmişti Ekim sonlarında Osmanlı Donanması'nın Çanakkale Boğazı'ndan çıktığını öğrenen Fransızlar 6 haftadan beri devam ettirdikleri kuşatmayı kaldırmış ve Mora'nın güneyindeki Çuha Adası açıklarına gelmişlerdi Burada müthiş bir fırtınaya kapılan donanmadan yalnızca birkaç yüz kişi kurtulabilmişti
Fransız donanması geri çekilirken, İspanyollar hazırladıkları donanma ile Ege'ye girmiş fakat Fransızlarla birleşemediklerinden dolayı hiçbir şey yapamadan geri dönmüşlerdir
Osmanlı-Venedik barışı (1502)
Venedik, Osmanlı Devleti ile artık başedemiyordu Özellikle Osmanlı akıncılarının yapmış olduğu her akın Venedik için büyük bir tehlike idi Zira Osmanlıların her an için Venedik şehrini dahi istila etme ihtimali mevcuttu Mora'dan tamamıyla atılan Venedik, denizlerde de faaliyet gösteremiyor, Kemal Reis başta olmak üzere Türk denizcileri Venedik'e göz açtırmıyorlardı
Kefalonya gibi Aya Mavri adasını da işgal eden Venedik, 1502 yılının başlarında adayı ele geçirdi Adayı korumakla görevli küçük yeniçeri müfrezesi vuruşmadan kaleyi teslim etmiş ve akabinde *****ları ile birlikte İstanbul'a gelmişti Sultan Bayezid düşmana karşı ***** atmadan kaleyi teslim eden bu askerleri idam ettirdi Birkaç ay sonra adaya gelen Kemal Reis 30 Ağustos 1502 tarihinde Venediklileri adadan çıkardı 13 Ağustos 1502 tarihinde Venedik'in Arnavutluk'ta bulunan son üssü Dıraç'ın da Osmanlı'ya geçmesi ile Venedik'in Yunanistan gibi Arnavutluk'la da bir bağlantısı kalmadı
Mora ve Arnavutluk'taki büyük üslerini ve denizlerdeki üstünlüğünü kaybeden Venedik için barıştan başka çözüm yolu kalmamıştı 27 Eylül 1502'de kalabalık bir ekiple İstanbul'a gelen Venediklilerle 14 Aralık 1502'de 31 maddelik Osmanlı - Venedik Barış Antlaşması (İstanbul Muahedesi) imzalandı [18] Yalnız Kefalonya adası Venedik'e bırakılmış, bunun dışındaki tüm fetihleri Venedik tanımıştı
Karamanoğulları'nın son taht teşebbüsü
Osmanlılar, Venedik'e karşı savaşırken Karamanoğlu Mustafa Bey, Karamanoğulları'nın tarihteki son ayaklanmasını çıkardı Akkoyunlular'ın misafiri olarak Tebriz'de büyüyen Mustafa Bey 1500 yılında II Bayezid Mora'da iken İçel'e geldi Burada etrafına topladığı Türkmenlerle Karaman'ı kuşattı Osmanlılar'ın fazla önem vermedikleri bu olay üzerine Konya'da bulunan Bayezid'in 4 oğlu Şehzade Şehenşah, Karamanoğlu Mustafa Bey'in üzerine bizzat gitmemiş, Beyşehir sancak beyi olan oğlunu göndermişti Vuruşmayı göze alamayan Karamanoğlu Mustafa Bey, İçel'e çekildi 1500 yılı sonlarında Şehzade Şehenşah bizzat İçel'e gelmiş fakat Karamanoğlu Mustafa Bey'i yakalayamamıştı 1501 baharında Vezir-i Azam Hacı Mesih Paşa da İçel'e geldi Bunun üzerine Tarsus'tan gemiye binip Suriye'ye kaçan Karamanoğlu Mustafa Bey, Memluklulara sığındı Osmanlılarla yeni bir anlaşmazlığa düşmek istemeyen Memluk Sultanı da Karamanoğlu Mustafa Bey'i öldürttü
Safeviler'in İran'da başa geçmeleriŞah İsmail


1502'de Akkoyunluların Tebriz'i kaybetmesinden sonra İran tahtına başka bir Türk hanedanı olan Safeviler geçti Olayı önemli kılan ise Safevilerin Şii mezhebine mensup olmalarıydı Akkoyunlu ve Trabzon Rum Devleti ile akrabalık ilişkileri kuran Safeviler böylece siyasi hayata atılmışlardı Şiirlerini Farsça'dan çok Türkçe olarak söyleyen Safeviler'in lideri Şah İsmail Osmanlı Devleti'ne doğudan gelen tehlikelerin üçüncüsü ve sonuncusudur (Daha önceden Timur ve Akkoyunlular)
Sultan Bayezid daha önceden bölgede dengeyi koruma amaçlı önlemler almış ve hem Akkoyunlular'ın hem de Memlukluların hanedanları ile akrabalık bağları kumuştu 1507'de Kemal Reis Mısır'a bir dostluk ziyaretinde bulundu ve Sultan Kansu tarafından büyük bir törenle karşılandı Safevilerin başa geçmesi Osmanlılarla Memlukluları birbirine yaklaştırdı
Şah İsmail, Akkoyunlular'ı haritadan silmek amacındaydı Bu arada Trabzon'da sancak beyi olan Şehzade Selim Erzincan'ı ele geçirmiş, Safeviler'e bağlı olan Gürcü prenslikleri yenip onları vergiye bağlamıştı
Şah İsmail'in tahta çıkışı Avrupa'da büyük yankı uyandırdı Zira kendilerinin Osmanlı ile baş edemeyeceklerini bildiklerinden başka bir Türk devletinin onu yenmesi ile Müslümanların tıpkı Endülüsdeki gibi Avrupa'dan atılabileceğini düşünüyorlardı
Şah İsmail büyük gücün Osmanlı Devleti olduğunu bildiğinden Memluklulara Osmanlılara karşı birleşmeyi önermiş fakat Osmanlılardan sonra sıranın kendilerine geleceğini bilen Memluklular tarafından bu teklif reddedilmişti Venediklilere de aynı teklifte bulunan Şah İsmail'in elçileri Venedik'den yardım cevabı aldılar Fakat Venedik, Osmanlı Devleti ile doğrudan bir savaşı göze alamayıp, yapılacak bir savaşta destek vermeyi kabul etti Deniz gücü olmayan ve tamamıyla bir kara devleti olan Safeviler Venedik'in deniz gücünden yararlanmak istiyorlardı
Bunlara karşılık II Bayezid Mısır'a Kemal Reis ile birlikte büyük miktarda top, stratejik harp malzemesi ve bahriye levazımı gönderdi Memluklular Safevilerden, Osmanlılardan daha çok çekiniyorlardı Zira daha önce Şii Fatımi hanedanı uzun süre Mısır'da hüküm sürmüş ve ancak Memluklular tarafından yıkılmıştı Ayrıca Mısır'da Osmanlı ülkesinin tersine halk ve saray erkanı Türkmen asıllı değildi Büyük bir Arap çoğunluğu azınlıktaki Türkler tarafından yönetiliyordu
Şah İsmail daha önceden Fatımilerin yapamadığını yapmak, tüm İslam dünyasını Şii mezhebi altında birleştirmek istiyordu ve önündeki Osmanlı barajı yıkılırsa onu ne Memluklar ne de Türkistan'daki Türk devletleri durdurabilirdiSafevilerin toprakları içerisinde yer alan İsfahan


Şah İsmail'in Dulkadir seferi
Safevi Şah'ı İsmail 1507 yılında hem İstanbul'un hem de Kahire'nin göstereceği tepkiyi görmek amacıyla Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü Asıl sebebi bu olmamakla beraber görünüşteki sebep, Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey'in Şii olan Şah'a kızını vermek istememesiydi Şah İsmail Osmanlı topraklarından geçerek Kayseri üzerinden Dulkadir topraklarına girdi Savaşta yenilen Alaüddevle Bozkurt Bey kaçtı ve Şah İsmail Bey'in bir oğlu ile iki torununu ele geçirerek öldürttü Bunun üzerine Maraş'a ve Elbistan'a giren Şah İsmail Dulkadir Hanedanı'nın mezarlarını yaktırdı Sonradan da Osmanlı Devleti'ne bir mektup yazıp topraklarını çiğnediğinden dolayı da özür diledi
Senelerden beri Dulkadiroğulları Beyliği'nin kendilerine bağlı olduğunu iddia eden Memluklular ve Osmanlılar bu hareketi cevapsız bıraktılar Bu da Şah İsmail'in Anadolu'daki prestijini artırdı Memluklular tamamıyla sessiz kalsa da Osmanlıların sessiz kalmaları mümkün değildi Zira Trabzon sancak beyi Şehzade Selim (Yavuz Sultan Selim Han) anne tarafından Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey ile akrabaydı Şehzade Selim ve Şehzade Korkut Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan aynı anneden dünyaya gelmişti Bir dayısına ve iki dayı oğluna yapılan bu harekete karşı Şehzade Selim Azerbaycan'a kadar Safevi topraklarına girerek Safevi Hanedanı'na mensup bazı kişileri esir alıp Trabzon'a getirerek dayısına yapılanın intikamını aldı Babası Bayezid bile hiçbir şey yapmamış iken Şehzade Selim'in bu hareketi gözlerin ona çevrilmesine neden oldu
Bu arada II Bayezid Şah İsmail'in herhangi bir seferine karşı Orta Anadolu'ya asker yığdı Bu nedenle Şah İsmail Anadolu'nun içlerine girmekten çekinmiştir Sayısı 115000'i bulan bu orduyu gözüne kestiremeyen Şah, II Bayezid'e Şanlı büyük babam diye hitap ettiği bir mektup yazarak 1508 yıllarının ilk aylarında Diyarbakır'a çekildi

Kaynak : Wikipedia

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.