Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
psikoterapiler, varoluşçu

Varoluşçu Psikoterapiler...

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Varoluşçu Psikoterapiler...




Kognitif kelimesi temelde düşünce prosesini ihtiva etmektedir Davranış terapilerinin başlangıcında her şey yalın etki tepki prensibine göre şekillendirilirken, insan düşüncesi bir nevi ihmal edilmiştir Gerçekte ise insanın eylemlerinin içeriğine bakıldığında çok değişik yapılanmalar görürüz Etkilere karşı verilen tepkilerde insanların ruh dünyalarındaki duygulanımları çok önemlidir Algıları, beklentileri, geçmiş yaşantıları, hatıraları, çevresel yargılamalar velhasıl düşünceyi oluşturan tüm iç dünya tepkinin şekillenmesinde çok önemlidir
İşte etki ile tepki arasında iç dünyamızda şekillenen düşünce zincirinin oluşmasına müdahale etme ve sonucu etkileme kognitif psikoterapinin temelini oluşturmaktadır Davranış terapilerine göre biraz daha insan modeline yaklaşılmış, insanı basit bir makine olmaktan dışarı çıkarmıştır İnsanın düşünce zincirindeki tüm halkalar çeşitli boyutları ile incelenebilir ve tepkiyi oluşturan tüm faktörler incelenerek ortaya serilebilir

Konuyu bilimsel olarak ilk inceleyen bilim adamı Beck ve ekibidir Duygularımızın tepkilerimizi ne derece etkilediğini ortaya koymak bu kuramla mümkündür Kognitif psikoterapiler, analitik psikoterapiler gibi bilinçdışı dürtüleri, rüyaları veya birtakım anlamlı motor davranışları (tikler, dil sürçmeleri vb) ele almazlar ve yaklaşım tarzlarında bir nevi bunları dışlarlar Bu anlamda da analitik psikoterapilerden ayrılırlar

Kognitif psikoterapilerde, kognisyonlar; "Dış ve iç dünyadan gelen uyaranları algı süreçlerine dönüştüren, bunları belirli bir düzen ve bütünlük içinde işleyen, değerlendiren (bir anlamda onları anlamlandıran), depolayan, yeniden belleğe çağırıp hatırlayan ve yeniden değerlendiren ruhsal süreçlerdir

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi kognisyon bir üst kavramdır İçeriğini dolduran süreçler de, kısaca özetlenirse, uyaranların düzenlenmesi, yapılanması ve değerlendirilmesidir Söz konusu zihinsel işlemlerin gerçekleşmesi için işe karışan ruhsal süreçler şunlardır:Algılama, hatırlama, düşünme, dil, tutumlar (attitude), değer yargıları, beklentiler (antisipasyonlar) ve problem çözme stratejileri"(Güleç, s:85, 1993)

Kognitif psikoterapi yöntemini zaman zaman psikoterapi

Yukarıdaki örneğimizde de görüldüğü gibi insanın düşünceleri çevreyi algılamada ve tepkisel eylemler geliştirmede çok önemli bir rol oynamaktadır Bu tip vakalarda kognitif terapilerin yapacağı çok şey vardır

Hekim bu tip vakaları detaylı irdeleyerek hatalı düşüncenin ve yanlış şartlandırmanın kaynaklarını bulmalıdır Bulduğu bu kaynaklardan yola çıkarak bir tedavi yeniden şartlandırma daha doğrusu gerçeği tekrardan gösterme ve öğretme yöntemini uygulamalıdır Bu tip problemi olan bireylerin düşüncede meydana gelen hatalı öğretimleri hipnotik transta çözmek ve alternatif çözüm önerilerini yine hipnotik transta öğretmek mümkündür Bu eğitim ve öğretimde direk, indirek telkinler kullanılabildiği gibi psikodrama uygulamaları ile beklenen davranış kalıpları kişiye öğretilebilir Bu öğretimin normal kognitif psikoterapiden farkı, kısa sürede başarıya ulaşmasının yanında olası gelecek olayları psikodrama vasıtası ile denemek, kişinin bunlara verdiği motor ve emosyonel cevabı o anda alabilmektir Alınan bu cevaplar sayesinde kişinin öğrenmedeki ve dolayısıyla tedavideki başarısını objektif olarak o anda değerlendirmek mümkündür

Kognitif Psikoterapinin kurucusu Beck'e göre depresyonda sık görülen kognitif çarpıtmalarla ilgili belli başlı konuları aşağıdaki şekilde incelemek mümkündür:

1 Kendine saygının azalması,
2 Kayıp duygusu,
3 Mahrum olma düşüncesi
4 Kendini eleştirme,
5 Kendini yerme ve suçlama,
6 Kendini uyarma ve kendine hükmetme,
7 İntihar düşünceleri (Güleç, s:90, 1993)

Beck'e göre etki-tepki zinciri arasında oluşan düşüncedeki otomatik kognitif kalıplarda şunlardır :

1Keyfi çıkarım (arbitrary inference)
2 Seçici soyutlama (selective abstraction)
3 Aşırı genelleme (over-generalization)
4 Abartma ve küçümseme (magnification-minimization)

Alıntı Yaparak Cevapla

Varoluşçu Psikoterapiler...

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Varoluşçu Psikoterapiler...




İnsan beyninin çalışma prensipleri ile ilgili son yıllarda ilginç çalışmalar var Beyin yarım kürelerinin fonksiyonları üzerine araştırmalar yapan bilim adamları bir takım ciddi sonuçlara ulaşmışlardır Bu çalışmalara göre insan beyin yarım küreleri farklı fonksiyonlara sahiptir Sağ beyin sentezci, hayalci, keşfeden, yaratan ve sanatçı özelliklere haiz iken, sol beyin analizci,parçacı, mantıklı düşünen, matematiksel bakan, de terminal bağlara sıkı sıkıya bağlı ve dilin yapılanmasını sağlayan bölümdür
Yukarıdaki cümlelerimin konu ile bağlantısı olmadığını düşünen okuyucular olabilir Gestalt psikolojisini mikst beyin yapısının bir ürünü görüp diğer psikoloji ve terapilere bakacak olursak hep sol beyin fonksiyonları açısından insanları inceliyorlar gibi Ancak varoluşçu psikoterapi yaklaşımı diğer tüm yöntemlerin karşısına farklı bir kimlikle çıkıyor ve hepsini reddediyor

Prof Dr Özcan Köknel Varoluşçu Ruhbilim yaklaşımı hakkında güzel bir özet yaparak şunları söylemektedir"Varoluşçuluğu oluşturan düşünce akımları 19 yy ortalarında başlamıştır Gizemci düşünür Kierkegaard'ın (1813-1885) gizemsel düşüncelerinden yararlanan Heidegger (1889-1976), insanın kendi varlığının kendisi tarafından yaratıldığını ileri sürerek bu öğretiyi ortaya atmıştır

Varoluşçuluk öğretisi, insanın kişisel anlamını değerlendirmesini, yaşama sürecinde kendi yolunu seçmesini, düşman ve amaçsız bir evrenin doğurduğu, kişiliğin yitirilmesi tehlikesine karşı, insanın kendi özgür istemiyle direnmesi gerektiğini savunur Gabriel Marcel'in (1889-1973) öncülüğünde Tanrıcı varoluşçuluk; Jean Paul Sartre'in (1905-1980) öncülüğünde Tanrısız varoluşçuluk adını alarak iki ayrı akım olarak kısa bir süre içinde gelişmiş ve yayılmıştır

19 ve20 yy'da, Varoluşçu Ruhbilime katkısı olan ilk ruhbilimci olarak Franz Brentano (1838-1917) gelir Brentano, bilinç alanında ancak duyu organlarıyla algılanabilen süreçler üzerinde durarak, aynı zamanda görüngüye (fenomen) dayanan öğretiyi de kurmuştur Husserl (1859-1938) bu öğretiyi geliştirmiş, varoluşçu çözümlemeyi getirmiş ve Freud'un yapısal kuramını kabul ederek hastalara yaklaşımda kullanmıştır Bunları, Ludwig Binswanger (1881-1966), Karl Jaspers, Eugen Minkowski, Medard Boss,Erwin Strauss, Antonia Wenkart izlemiştir Bu bilim adamları varoluşçu öğretinin ruhbilim ve ruh hastalığının tedavisinde kullanılan yöntemler içinde yer alıp gelişmesine öncülük eden görüngücülük öğretisinin de kurucuları olmuşlardır

Varoluşçuluk öğretisine göre, evrende kendi varlığını kendisi yaratan tek varlık insandır İnsandan başka tüm varlıklar, varoluşlarından önce yapılmışlar, biçimlenmişler, nitelik kazanmışlardır insan kendini nasıl yapar, varlar ve değerlendirirse insan odur Yaşama anlam veren insanın kendisidir İnsan kendini varladığı için özgür ve sorumlu olmak zorundadır Bu sorumluluk nedeniyle bunalım, sıkıntı, kaygı duyar Varolma sorumluluğundan doğan bu kaygı ve sıkıntı, insanın temel davranış ve eylem gücünü oluşturur

Görüldüğü gibi, Varoluşçuluk, nesnel varlığı insana, insanı kişisel varlığa, kişisel varlığı da düşünceye bağlayarak idealizme varmaktadır" (Köknel s:29-30, 1984)

Varoluşçulara göre insan davranışları doğadaki diğer fiziksel olaylar gibi değerlendirilemez, incelenemez, kategorilere ayrıştırılamaz İnsan davranışları bu bağlamda açıklanamaz, ancak anlaşılabilir İnsan davranışlarının anlaşılabilmesi için veya insanın bütüncül olarak anlaşılabilmesi için tüm yargılardan ve ön fikirlerden uzak olmak gerekir İnsan mekanik bir aygıt olmadığından onun davranışlarını bir takım gruplara ayırmak, sistematize etmek , şablonlaştırmak insanı anlamak değil , tam tersine onun anlaşılmasını zorlaştıran temel faktördür Hele hele bir takım hastalık isimleri altında insanları birer kemiyet gibi değerlendirmek, bilgisayar programlarına kodlamak, sistematize etmek insana yapılacak en büyük ihanetlerden biridir

İşte varoluşçu felsefeden yola çıkan bilim adamları insanı anlamak için toptan psikiyatriyi reddeden antipsikiyatri anlayışlarına da kaynaklık etmişlerdir belki de insana insanca bir yaklaşım tarzını varoluşçu terapilerde bulmak mümkündür İnsanın gerçekten insan olarak değerlendirildiği hasta ile hekimin eşit şartlarda gerçeği aradığı anlayış ve yaklaşım tarzı sadece varoluşçu tedavilerde mümkündür Bu kadar müsamahalı ve geniş bir yaklaşım tarzını ihtiva etmesi nedeni ile uygulamada geniş bir yelpazenin varlığıda otomatikman ortaya çıkmaktadır

Bu tedavi programında kişi hekimi ile eşit şartlar altında kendini anlamaya çalışır, patoloji olarak görülen bozuklukları anlamaya hayatını anlamlı kılmaya ve aktif bir üretkenliğe dönmeye çalışır

Varoluşçu psikoterapist ler arasından Victor Frankl'ın görüşlerine ve eklektik tarzına bakmakta yarar vardır Ona göre;" Ego'yu tedavi etmek amacı ile O, eklektisizme yönelerek psikoterapi, davranış tedavisi, ilaç tedavisi, ve gevşeme egzersizlerini bir arada kullanmaya kadar işi ileri götürmüştür Buna kendi yarattığı Logoterapi adlı yöntemi de eklemiştir Bu yöntemin temel hedefi hastada az ya da çok miktarda kaybolmuş olan egonun temel gücünü, yani iradeyi geliştirmektir Frankl'a göre yaşamında artık anlam göremeyen bir kişi hastalanır, çünkü insan anlam yokluğunda varolamaz Logoterapide anlama ve özneye saygı şu yönlerde ortaya çıkar Varoluştaki kişisel amaç ve değerlerin keşfedilmesine engel oluşturan şeylerin analizi zorunlu olarak anlama çabasını ve öznelliğe saygıyı gerektirir Ama logoterapi aynı zamanda iradeyi ve sorumluluk duygusunu uyandırmaya ve desteklemeye yönelik teknikleri de içerir" (Güleç,s:111,1993)

Her hasta farklıdır Semptomların ifadesinde kullanılan dil her hasta için farklıdır Hastaların ifadeleri ancak kendi içsel ve dışsal dinamikleri ile birleştirildiğinde anlam kazanır Hastanın ruhunu anlamadan yapılan yaklaşım tarzları her zaman hatalıdır ve kişiyi yanlış sonuçlara götürür Hastaya gerçekten yardımcı olmak istiyorsak tüm şahsi düşüncelerimizi bir tarafa bırakarak hasta gibi hissetme , onunla beraber düşünmek zorundayız Hasta ile olan ilişkilerimizde , hastanın geçmişine kilitlenme değil , geçmişten günümüze intikal eden şu andaki sorunlara yoğunlaşmak gerekir Geçmiş şu anda hastayı etkiliyorsa önemlidir Her hekim az veya çok varoluşçu bir yaklaşım tarzını benimsemek zorundadır Hastaların kendi dünyalarında bağımsız ve özgür bir fert olduğunu kavrayamayan , insan olarak onlara gerçekten değer veremeyen hiç bir yaklaşım tarzının fazla yararlı olamayacağı kanaatindeyim

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.