Aşık Olduğunu Sanma.. |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşık Olduğunu Sanma..kalbimin hiç tanımadığı duyguları daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi,çevremde bir sürü erkek ve kız arkadaşlarım vardı,ama bi gariplik vardı,mutlu değildim sanki aradığım başka birşeydi,her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım,noluyordu bana anlayamıyordum,birgün yine arkadaşlarla beraberdim,beraberdim derken nasıl bi beraberlik,onlar bi araya toplanır gülüp eğlenirlerken bense bi kenara çekilip içimdeki fırtınaları dinliyordum her zamanki gibi,artık arkadaşlarımda alışmıştı bu durumuma,yanıma gelip oturduğunu hiç farketmemişim,taki sanki çok derinlerden gelen bi SELAM sesini duyana kadar,selam dedim bende,neden yalnız oturuyosun dedi,bilmiyorum dedim,kimse seni anlamıyor,hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değilmi dedi,evet dedim,bende bu yüzden yanına geldim zaten dedi,bende aynı durumdayım,seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce işte benim gibi biri daha dedim, ve ilk defa onun yüzüne baktım,o anda kalbim durdu sanki,donup kalmıştım,ne zaman ayrıldık eve nasıl geldim bilmiyorum,o gün sürekli onu düşündüm,sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordum bunu, o günden sonra hergün buluşmaya başladık,evleri iki mahalle kadar uzaktaydı,bizim mahallede akrabaları vardı,ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler,böylece aylar geçti,artık ailelerimizde biliyordu,ya ben onlara gidiyordum yada o bize geliyordu,yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk, ama ikimizinde anlayamadığı birşeyler vardı,birbirimizi çok seviyorduk,görmeden yapamıyorduk,arkadaşlık değildi bu,çünki diğer arkadaşlarımızıda seviyorduk,bu çok farklı bişeydi,kimseyede soramıyorduk,nasıl soralımki,biz bile bilmiyorduk ne olduğunu,bu çok yoğun duyguların etkisiyle bazen mutluluktan bulutlara kadar çıkıyorduk,bazende o küçücük kalplerimize sığdıramadığımız ve bi türlü anlamadığımız hisler dünyasında sebepsiz yere ağlıyor gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk,,belki size saçma gelicek ama birbirimizi ilk gördüğümüz günü anlatmıştım,ondan sonraki ilk buluşmamızda biraz konuştuktan sonra bi ara gözgöze gelmiştik,ve daha ne olduğunu anlamadan ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık,hemde ne ağlama sanki hiç bitmeyecek gibiydi göz yaşlarımız,işte o günden sonra bir daha biribirimizin yüzüne uzun süre bakamadık,hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük otururduk,bi gören olsa bize gülerdi heralde,ama elimizde değildiki bakamıyorduk işte, ama ne olursa olsun çok mutluyduk,artık ne güneşin doğuşunun,ne çiçeklerin kokusunun,nede kuşların aşk şarkılarının farkındaydık,biz birbirimizde kaybolmuştuk,taki bi akşam bizim evin zili uzun uzun çalana kadar,kapıyı annem açtı,gelen onun teyzesinin kızıydı,anneme bişeyler söyledi,annemde hemen babamla bişiyler konuşup,banada sen evden ayrılma biz hemen geliyoruz diyerek aceleyle çıktılar,bende hemen arkalarından çıktım,hava kararmıştı,beni görmesinler diye onları uzaktan takip ettim,biraz gittikten sonra bizim evin biraz ilerisinde bi market vardı,orada bi kalabalık gördüm,oraya gidiyorlardı,biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı,yerde yatan biri vardı,bende biraz daha yaklaştım,babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı,bikaç adım daha yaklaştım ve kalbime binlerce ok birden saplandı sanki,yerde yatan benim meleğimdi,oda beni gördü,eliyle bana gelme diye işaret yaptı,ve bana bişeyler söylemek için ağzını açtığında,ağzından kan boşaldığını gördüm,yanına gittim,o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım,hafifçe gülümsedi ve bak dedi napmışsın yeni gömleğine,onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek,iki hafta önce doğum günümde o almıştı,ve birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bi yere çevirip tüh yaa dedi,ne demek istediğini anlamamıştım,başını tekrar çevirdiğimde ölmüştü,ondan sonrasını hatırlamıyorum,gözümü evde açtım,orada bayılmışım,beni doktora götürmüşler sakinleştirici filan yapmışlar,uzun süre baygın halde yatmışım, kendime gelir gelmez ağlamaya başladım,kimse müdahale etmedi,doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş,tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım,ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi,aradan iki ay filan geçmişti,birgün anneme onlara gitmek istediğimi söyledim,annem önce kabul etmedi ama yalvarmalarıma dayanamayıp bi şartla kabul etti,gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi,bende söz verdim ve gittik,bi süre oturduk ama ben kendimi zor tutuyordum ağlamamak için,bak oğlum dedi annesi,biribirinizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz,ne kadar üzüldüğünüde biliyorum ama senden bir ricam var dedi,kızım son nefesini senin kucağında vermiş,bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi,şaşırdım,nasıl anlatabilirdimki,anneme baktım boynunu büktü,bende onu üzmeyecek şekilde anlattım,ama bi ara karanlıkta bi yere bakıp tüh yaa dediğini anlamadığımı söyleyince,annesi bana sarılıp öyle bi ağlamaya başladıki,bende zaten zor tutuyordum kendimi,ikimizde uzun süre ağladık, biraz sakinleştikten sonra,artık bu dünyada yaşamam için hiç bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı, ogün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış,anne demiş bu yemeği ayhan çok sever,bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben ayhanlara gidip onunla beraber yiyeceğim demiş,anneside yalnız göndermemek için yakınlarında oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş,yolda gelirlerken teyzesinin kızı,sen biraz bekle bende marketten içecek birşeyler alayım demiş,kaldırımda beklerken bi araba vurup kaçmış,bize yakın oldukları için teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş o akşam,ve o karanlığa bakıpta tüh yaa dediği şeyde,bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş,son anlarını yaşayan birisinin canından daha çok bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar seven bir kalp varmıdır daha şu lanet dünyada,başkasını sevebilirmiyim artık,aşık olabilirmiyim başkasına,tahammül edebilirmiyim artık saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına,bizim yaşadıklarımız bilemesekte gerçek aşktı,bunu şimdi biliyorum, ama o bilmiyor,birgün birbirimize bir söz vermiştik,hangimiz önce ölürsek diğerimizi cennetin kapısında bekleyecekti,şimdi bende bilmeden yaşadığımız o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu,o aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız cennetin kapısında beni bekleyen meleğime anlatmak için,gelmesi için hergün yalvarıp dua ettiğim beni ona kavuşturacak kişiyi bekliyorum,AZRAİLİ O ÖLDÜKTEN SONRA bu gün hafta sonu,aşkımla buluşacağız,en güzel elbiselerimi giymeliyim,hangi gömleği giysem acaba,yanakları gibi kırmızı olanımı yoksa gözleri gibi kapkara olanımı,yada kazanın olduğu gün kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi,ne kazası ne kanı yaa nerden çıktı şimdi offf,ben en iyisi son buluşmamızda başını omuzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim,evet evet bu daha iyi,anne ben çıkıyorum,onamı, tabiki anne yaa,her hafta sonu kiminle buluşurum ben,iyide neden ağlıyosunki,şimdi gidip annesindende izin almalıyım,günaydın müsade ederseniz kızınızla gezicez biraz,tabi oğlum,ona iyi bak olurmu,bak buda ağlıyor,noluyo bunlara anlamıyorum,koşar adımlarla gidiyorum aşkıma,bu yolda ne kadar uzun,her zamanki gibi bekçi amca karşılıyo beni,hoşgeldin oğlum,oda seni bekliyodu,biliyorum,günaydın aşkım ben geldim,bak hala yatıyo,hemde bembeyaz gelinliğiyle,yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu,her zamanki gibi toprak kokuyor meleğim, uzatıyor kollarını yattığı yerden,tutuyorum ellerinden,tüy kadar hafif,ne kadarda güzel meleğim benim,hoşçakal bekçi amca,bak koskoca adamda ağlıyo,iyi eğlenin olurmu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek, onun en sevdiği yerleri geziyoruz elele,allahım onunla olunca o kadar mutluyumki,bi ara yine gözgöze geliyoruz,bakmamalıydık,yine ağlıycaz,ne kadar ağladığımızı akşam ezanını duyunca anlıyorum,işte bu günde bitti,gitmeliyiz,bekçi amca kızar sonra,hoşgeldiniz iyi eğlendinizmi bari,neler yaptınız bakalım,ağladık akşama kadar,her zamanki gibi ha,evet,hadi meleğim sen şimdi yat,ben haftaya yine gelirim,,birgün diyorum,birgün bende bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına,kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına,çabuk gel olurmu diyor,yakında meleğim çok yakında,biliyorum şimdi iyi geceler öpücüğüm olmadan uyuyamaz bi tanem,yanaklarına bi öpücük konduruyorum,yine o toprak kokusu,geldim anne,hoşgeldin oğlum,ÖLDÜR BENİ ANNE BENDE TOPRAK KOKMAK İSTİYORUM AYIŞIĞINDA YAĞMUR o öldükten sonra,herşey durdu sanki,onsuz bir cehennem olan şu dünyanın günleri geçmek bilmedi,sanki bana dayanılmaz acılar çektirmekten zevk alırcasına yavaşladı hayat,hiç acımadı bana,aşkım beni beklerken,ben yine her zaman olduğu gibi,lanet olası sabahlara açtım gözümü,beni bu hayatta tutan bedenimi,dudaklarımda bi gülümsemeyle bırakıp gideceğim günün özlemine dayanamayıp,bi çare aradım,günlerimin nasıl geçtiğini bilmeyecek birşey,hızlandırmak istedim hayatı,ama nasıl,onunlayken su gibi akardı günlerim,akşamın nasıl olduğunu anlamazdık bile,öyleyse bende onunlayken yaptıklarımı yaparsam daha çabuk bitecekti günler,hemen başladım,mesela her zamanki buluştuğumuz yere gittim,ama nasıl olur,burası cennet gibiydi,şimdi ne kadarda sıkıcı olmuş,kuş seslerini dinler birbirimizin elini tutardık,yine kuşlar var,yine ötüşüyorlar ama artık aşk şarkıları söylemiyor çığlık atıyorlar sanki,olmadı,papatyayı çok severdi,elimize bir papatya alır onu evimizin bahçesine dikerdik hayallerimizde,doğum günümde bana bir demet papatya getir yeter derdi,tek tek saçlarına takardım,aslında saçlarına dokunmak içinde bi bahaneydi,yine ne çabuk akşam olurdu,evet evet eniyisi papatya,gittim,aynı yer ve papatyalar,bunlarda değişmiş,dünyanın en güzel çiçekleri ne hale gelmiş,ne renkleri kalmış,nede kokuları,renklerinide kokularınıda ondan alıyorlarmış,onsuz ne kadar solgunlar,buda olmadı,gezerdik rastgele,nereye gittiğimizi bile bilmeden,bazen kaybolurduk,yine akşam olduğunu farketmez,aceleyle sora sora geri dönerdik geç kalmamak için,bıraktığımız izleri takip etmeliydim,aynı yerleri gezersem yine bitirebilirdim bu günü,ama benim ayaklarım bu kadar ağır değildiki,onunlayken uçar gibi yürürdüm,şimdi tonlarca ağırlık var sanki ayaklarımda,hem izlerimizide bulamadım,nerelere gittiğimizin farkında değildikki bulayım,yollar ne kadar uzun,adımlarım ona gitmek istiyor,sokaklar ne kadar kalabalık,her yer bir tanesinin azrail olmasını umduğum insanlarla dolu,ama hepside insan işte, bir tanesine saati soruyorum,sekiz diyor,sabahın sekizi,nasıl olur,birine daha,yine sekiz,birine daha,yine sekiz,ama ben evden yedide çıkmıştım diyorum,garip garip bakıyorlar bana,artık yanınada gidemiyorum meleğimin,her gün beni bekleyen aşkımın yanına gitmeye yüzüm kalmadıki,hala neden gelmiyorsun diyince ne cevap veririm ona,son gitmemde ona,ne zaman ayışığında yağmur yağarsa o zaman geleceğim demiştim,kahrolası birgün daha bitti diyorum başımı yastığa koyarken,uyumadan önce gökyüzüne bakıyorum, bugün ay var,hemde dolunay,birde yağmur yağarsa 3 ARALIK Bugün 3 aralık,doğum günüm ölüme bir adım daha yaklaştım koskoca bir yıl beklediğim gün her dakikasını,her saniyesini sayarak geçirdiğim bir ömür bitti sanki yada ben öyle umuyorum yılda bir kez giydiğim,beyaz takım elbisemi giydim yine içine beyaz gömlek,beyaz çoraplar ne annem,ne arkadaşlarım,ben hariç hiç kimse istemiyor böyle giyinmemi nedenki,kefene benziyor diyemi ama ben çok seviyorum bugün hiç çıkarmayacağım üzerimden taki güneş, onsuz yaşamayı kendime yediremediğim şu lanet dünyanın üzerine bir defa daha doğup hala yaşıyor olmamın utancını yüzüme vuruncaya kadar neden diyorum bazen,neden ben daha çocuk denecek yaşta doğdu gerçek aşk'ın güneşi kalbime çevremde bir sürü arkadaşım vardı,onlar güler eğlenir,bense onlar gibi olamazdım sanki bir amacım,yapmam gereken bir görev varmış gibi hissederdim kendimi ta o zamanlar severdim geceyi ve yalnızlığı bazen sabahlara kadar düşünürdüm ben delimiydim neden yaşıtlarım gibi değildim neden küçücük yüreğim gögüs kafesime sığmazdı hergün gözyaşlarımla karşılardım sabahın ilk ışıklarını yine böyle sabahlardan biriydi babaannem girmiş odama,ağlamam bitinceye kadar beklemiş konuşmak istermisin dedi evet dedim,zaten kendime yakın bulduğum tek insandı neden ağlıyosun dedi bilmiyorum dedim evet dedi bilmiyorsun,ama öğreneceksin nasıl dedim sen anlat dedi bende içimde fırtınalar koparan ama ne olduğunu bilmediğim herşeyi anlattım bak dedi,dikkatli dinle bütün insanların bir ömür boyu aradığı ama daha ne olduğunu bile bilmediği bulanlarında bunun kıymetini bilmediği bir duygu çok güzel ama dünyadaki en büyük acılarla en güzel duyguların harman olduğu tek duygu dengesi çok hassas ve bu dengeyi güzel duyguların olduğu tarafada acı veren tarafada kaçırırsan dünyanı cehenneme çevirecek bir duygu acısınada mutluluğunada dayanamaz bu zayıf bendenlerimiz işte herkesin arayıp bulamadığı ama sana çok erken verilmiş bir şey var o kalbinde dedi peki ne yapmalıyım dedim leyla ile mecnun,aslı ile kerem,ferhat ile şirin ne yaptıysa onu dedi ne yaptılar dedim vuslat'ı cennet'e ertelediler şu anda onların hakkında anlatılanların çoğu insanların kendi uydurmalarıdır aslını sadece gerçek aşk'ı bulan kişiler bilir onları ancak şu anda kalbinin tümünü kaplayan o çözemediğin duyguya yani gerçek aşk'a sahip kişiler anlayabilir mesela leyla ile mecnun aynı şehirde yaşıyordu kavuşmaları içinde hiç bir engel yoktu ama sanılanın aksine kavuşamadılar değil,kavuşmadılar eğer bir araya gelselerdi birbirlerine olan aşk'ın gücüne bedenleri dayanamayacaktı onlarda en doğru olanı yaptılar bedenlerini öldürüp,aşk'larını ruhlarının derinliklerinde yani gerçek aşk'ın yaşayabileceği,ve layık olduğu tek yerde yaşattılar vuslat'ıda cennet'e ertelediler cennet'e diyorum çünki,bu tür insanların kalbi o yüce duyguyla o kadar doludurki orada ne kötülüğe nede günaha yer yoktur işte,sende dünyada nesli tükenmek üzere olan bir avuç aptaldan birisin neden aptalım çünki kimse seni anlamayacak anlatamayacaksında dünyanın zevklerine aldırış etmeyen sahte güzelliklerine kanmayan birisi olacaksın ve bu yüzdende sana aptal gözüyle bakacaklar zamanı gelince sana aptal diyenler dünyanın sahte güzelliklerine aldanarak mahvettikleri hayatları için son nefeslerinde pişmanlık gözyaşları akıtırken senin dudağındaki tebessümün anlamını kimse bilmeyecek yalnızlığı sevmeyi öğren çünki bundan böyle en iyi dostun olacak onunla gözgöze gelemememizin elini bile tutamamamın sebebi buydu birbirimizin yüzüne bile bakamayacak kadar büyük bir aşk'ın acısına dayanamayıp sırt sırta otururken bize,aptallar demelerinin sebebide buydu bizde cennet'e ertelemiştik vuslat'ımızı bugün 3 aralık kutladığım son doğum günüm olması dileğiyle ona kavuşacak olmamın heyecanı ve ümidiyle doluyken nice yıllara diyenlerden nefret ettiğimi bilmiyorlar kuyruğuna değirmen taşı bağlanmışçasına yavaşlayan her damla gözyaşıma bir gün daha ekleyip kalbimin her atışında damarlarıma beni yenmenin zaferini pompalayan ve yıllardır yanaklarımda gözyaşlarımın çizdiği yol kadar uzayan bir hayat kahrolası bir hayat yaşadığımıda bilmiyorlar beni bekleyene verdiğim sözü tutamadığım bir yılı daha bitiriyor güneş utancından kıpkırmızı olmuş yanaklarımdaki rengi alarak batıyor ufukta onun gözlerinin rengi kaplayacak birazdan dünyamı mezarının başına diktiğim fidan koskoca bir ağaç oldu her bahar geldiğinde o ağacın bir yaprağına adımı yazarım canımı iliştirdiğim o yaprakta yaşadığımı farzederim ve sonbahar'ı beklerim sararıp dalından kopması için bir sonbahar daha bitti işte bu yılda yeni filizlenen bir fidanın yeşil yaprağına yazdı adımı hayat sahte aşklarla dolu dünyada bir yıl dahamı kimbilir,belki üzerinde adımın yazılı olduğu,son bir yaprak kalmıştır düşecek, bu gece,evet bu gece kopacak belki dalından süzülerek düşecek aşkımın mezarının üzerine ve keskin bir tırpandan çıkan kıvılcım aydınlatacak ona giden yolumu |
|