Zilâl… |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Zilâl…Zilâl… Kurtlanmış yalnızlığıma tuz basıp içimdeki kapıların sürgüsünü çekerken Mevsimine düşman nice sonbaharlar gövdemde ağlıyor Gökyüzüyle sarmaş dolaş öpüşen gözlerimde şimdi toprak kokusu Avuçlarıma kurak tarlalar oturmuş sanki Hangi yağmurun damlasına sokulsam kırgın Öksüzlük kadar sancılı artık; Paslı yıldızların altında yüreğimin uçurumlarından çelme yiyip Ağzıma bulaşan çamurların sözlerime duvar oluşu Zilâl Yüreğimin ortasına çakılı kurşunlar fidan verdikçe Her düşüm intihar Ki; Parmak uçlarıma konan serçeleri Gözyaşlarıma birikmiş özleminle vururken eksiliyorum Cinayetlerimi tetikliyor yokluğun Cinnet saatlerinde sarhoşluğumsun Kimi zaman; Sus! Diyor Karanlığıma gelip Kanıma kül basarken damarlarımı gün ışığına aç bırakan Çingene Oysa; Hücrelerime uzanan yollarda adımların kaldı Çelimsiz gülüşlerimle yetinemiyorum Zilâl… Aşk kudurmuş köpek gibi ruhumu kemirirken Kangrenlerim oldun Ayyaş bedevilerin şişe diplerinde bıraktığı acılarla demlenirken Soluğuma -Sen- diye sardığım yaşam kurudu Şimdi; ölüm dersem gel Hayat dersem; S u s Y a l v a r ı r ı m |
|