Kemalist Oligarşi Özür Dilemelidir

Kemalist oligarşi özür dilemelidir
emalist oligarşi özür dilemelidir[/url]

MHP’li Oktay Vural, hükümetin anayasa referandum çağrısına “bu milleti uçuruma götüren, cumhuriyetle bir hesaplaşma dönemi açıp bu milletin kimliğini ortadan kaldırarak bölmek isteyen açılım sevdalıları ile bizim görüşeceğimiz bir konu olamaz” demiş ( 10 temmuz 2010 gazeteleri) Hazret, cumhuriyet ve kimlik meselesinin bunca yıldır çatışmalı olduğunu bilmiyor galiba

Elbette 1923 sonrası ilân ettirilen Batıcı-laik cumhuriyet, İstiklâl Savaşı’nda din ü millet diyerek maddî ve manevî bütün gücünü Ankara Hükümetinden esirgemeyen bu milletin cumhuriyeti değildir CHF umdeleri üzerine projelendirilen ve İngilizlerce ilân ettirilen cumhuriyetle hesaplaşma, yani millet hâkimiyeti cihetinden ıslahat olmadan bu ülkede huzur olur mu?
Sözde halk cumhuriyeti denilen laik-Kemalist cumhuriyet, kucağında yaşadığı halkının din ve medeniyet değerlerini, sosyo-kültürel yapısını “redd-i miras” ederek ve “geri” sayarak zulümle, baskıyla tesirsiz hâle getirdiğini bilmeyen yok Hangi cumhuriyet? Aldatan cumhuriyet mi? Bin yıllık Müslüman tarihi yok sayarak, hiçbir sosyolojik gerçeklerimizle paralellik arz etmeyen arkaik Asya ve ne idüğü belirsiz Sümer, Hitit, Frigya gibi garabetlere sığınan cumhuriyet mi? Kırkbeş bin kelimelik sözlüğümüzü, mâziyle irtibatı kesmek için on beş bin kelimeye düşüren cumhuriyet mi sorgulanmayacak?

1923 Sonrası milletin değerlerinin kovulduğu mecliste şu kararı alabilen cumhuriyetle mi hesaplaşılmayacak?
“Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz Türkler İslâm’ı kabul etmeden evvel de büyük biri millet idi Bu dini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi Bilâkis, Türk milletinin millî bağlarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanını uyuşturdu Bu pek tabiî idi Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şâmil bir ümmet siyaseti idi” (Ne Mutlu Türküm Diyene, Ahmet Yıldız, İletişim Y s318)
Aldatan cumhuriyetin hangi unsuru millîdir ki, sözde Türk milliyetçisi siyasiler, bu milletin bin yıllık değerlerini tasfiye etmeye çalışan cumhuriyet dogmasına sarılıyorlar? Ehli bilir ki millî, milletten; millet ise İslâm kökünden gelir Yani millî demek her şeyi ile İslâmî zeminde inkışâf eden değer ve uygulamalardır

“Millîlik” kavramını otuz yıldır öğrenemeyen, idrâk edemeyen zavallı ulusalcı Türk milliyetçiliğinin siyasileri! Ne zaman uyanacaksınız?
Cumhur, halk demekse, cumhuriyet de halk rejimi demektir 1923 Sonrası uygulamaların neresi Müslüman halka aittir Aklı ve izanı olan Altı Ok Cumhuriyetinin milletin kurduğu cumhuriyet olduğuna inanır mı? Bunlar bilinen gerçekler artık Fakat nadan ve azgelişmiş bir idrâke sahip ulusalcı Türk milliyetçisi siyasiler hâlâ bu sahteliklerden ve dogmalardan kurtulamıyorlar
Üzerinde titredikleri millet yahut Türk kimliğini de bilmiyor kafaları “donuk Türk”leşmiş ulusalcı Türk milliyetçisi siyasiler” Cumhuriyetin Türk’ten veya millet kimliğinden anladığı biz değiliz, yani Müslüman Türk milleti değil İçi boşaltılmış laik Beyaz Türklerdir
İşte Türk’ün, en yukarıdan yapılan târifi: M Kemal Paşa, 1930 yılında bir Alman muhabirine şöyle bir demeç verir ve demecinde Türk’ün inanç yapısı ile sorulara verdiği cevabın bir cümlesi şudur: “Türk yalnız tabiatı takdis eder” (Atatürk Söylev ve Demeçleri, Cilt:III, s86)

Gölgesinde yaşadığımız CHF umdeleri üstüne kurulan ve aldatan cumhuriyetin ana felsefesi şudur: “Dinî (İslâm’î hissiyat zayıflamadıkça, milliyet hissi kuvvetlenmez”
Millete rağmen ilân ettirilen aldatan cumhuriyetin ideologu Akçura’nın sözleri resmî Kemalist ideoloji olarak bugün elan devam etmiyor mu? “Yükselmekte olan milliyetçi hedefler ve millet şuuru sebebiyle, dinî duygular geri plânda kalmış ve İslâmcılık gibi dini merkeze alan bir ideolojinin de gerçeklikte yaşam bulma şansı ortadan kalkmıştır” (Üç Tarz-ı Siyaset, s 131)

Pozitivist-Türkçü Ziya Gökalp’ten daha tesirli bir Kemalist cumhuriyet nazariyecisi olan Akçura, dinin geri plânda kalması gerektiğini söyleyerek, seküler fonksiyonu olan Türkçü cumhuriyetin sadece siyasî olarak işe yararlılığını savunmuyor, içtimaî ve millet yapısı olarak da Türkçü-seküler cumhuriyeti Batılı değerlere istinat ettirerek modernleşmenin mümkün olabileceğini, böylelikle milletin yükselebileceğini ileri sürüyor Akçura, 1925 yılındaki bir konuşmasında Avrupa’daki modern devletlerin reformlarını örnek gösterir ve Türk münevverlerini “anasır-ı irtica olan ve erbab-ı zeamete istinat ruhanilere” karşı uyararak şöyle demiştir: “Anane-i Diniyeyi temsil eden hilafet, esasında laik-intibah hareketine ve ıslahatı diniyeye rıza göstermez” (Modernleşme ve Milliyetçilik, Y Bayraktutan, Kültür Bak Y, s 53)

Ulusalcı Türk milliyetçilerinin ahmakça sarıldığı cumhuriyetin Türk kimliğini mi öğrenmek istiyorsunuz? Akçura’nın ırk kavramından, dolayısıyla Türk’ten ne anladığı şu cümlesinde yatar: “Irk ile, İslâm’ın yardımı olmaksızın kendi kendini tanımlayan etnik bir Türk bütününü ifade etmek” (age, s54)
İslâm’ın yardımı olmaksızın bir Türk, Türk olur mu? Ulusalcı Türk milliyetçisi siyasiler! Özünüz kabul ediyor mu İslâm’ın yardımı olmaksızın zulümle kurulan Altı Ok Cumhuriyetinin Türk kimliğini?
Batıcı-pozitivist-laik cumhuriyet tartışılmayacak öyle mi? İşte cumhuriyetin temelini târif eden satırlar: “Zamanımızın tarihinde görülen genel akımlar ırklardadır Dinler, din olmak nedeniyle gittikçe siyasal önemlerini, kuvvetlerini yitiriyorlar, toplumsal olmaktan çok şahsileşiyorlar; cemiyetlerde vicdan özgürlüğü din birliğinin yerini alıyor Dinler cemiyetlerin işlerini düzenleyici olmaktan vazgeçerek kalplerin kılavuzluğunu üzerlerine alıyorlar” ( age s 55)
Tartışılması ve hesaplaşılmasından korkulan cumhuriyet, güçlü bir halk cumhuriyeti olamaz Müslüman Türk’ün veya milletin millî değer ve derûnunu temsil ediyor gösterilen yalanlar ve zulümler cumhuriyetinin alâmet-i fârikası kısaca yukarıda tasvir ve târif ettiğimiz üzeredir ey mazlum milletimiz!

Kemalist cumhuriyetin askerî ve sivil oligarşisi bu mazlum ve mazrur milletten özür dilemeli ve şöyle bir bildiri yayınlamalıdır:
1925’den bugüne Müslüman milletin cumhuriyeti olmadığımızı; bu tarihten itibaren yaptıklarımızın saçmalıklar, abeslikler, hezeyanlar ve zulüm rejimi olduğunu; bin yıllık medeniyete uymayan şapka ve harf inkılâbı yaptığımızı; nice suçsuz insanları laik rejim adına idam sehpalarına yolladığımızı; jandarma aracılığıyla baskınlar düzenleyerek Kur’an-ı Kerim toplayıp yaktığımızı ve tepelediğimizi; vatandaşı tartaklayıp ailesinin gözü önünde hakaret ettiğimizi ve ağlattığımızı; karakollarda eziyet ettiğimizi ve zorla şapka giydirdiğimizi; bir kısım câmileri depo yaptığımızı ve Türkçe ezan okuttuğumuzu; türkü ve şarkıyı bir dönem yasakladığımızı; birçok konuda işgalci kuvvetler gibi davrandığımızı ve hakkı hukuku çiğnediğimizi; İstiklâl Savaşına cümleten katılan bu sâdık ve vefâlı milletin köylüsünün, kasabalısının şalvarını yollarda, şehir girişlerinde laiklik adına bir zulüm zaptiyesi gibi makasla bir uçtan bir uca keserek izzetini ve haysiyetini ayaklar altına aldığımızı itiraf ediyor, 1925 ile 1950 arası ve dahi 27 Mayıs 1960’ta yaptığımız her türlü fiil ve zorbalığımızdan, millet değerlerine uygun olmayan devrim ve ilkelerden dolayı bu necip milletten özür diliyor ve millî hâkimiyet hakkını iade ediyoruz”

Ahmet Doğan İlbey
[Linki sadece üyelerimiz Görebilir Üye olmak için tıklayınız]