Namaz Ve Mir'aç |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Namaz Ve Mir'açNAMAZ VE MİR'AÇ Malik bin Sa'saa radıyallahu anh Peygamber aleyhisselâmıh şöyle buyurduklarını anlatıyor: Ben Kâbe-i Muazama'da iki kişinin arasında uyku ile uyanıklık arasında yatmakta iken, içi îman ve hikmetle dolu, altından bir leğen getirdiler Boğazımdan karnıma kadar göğsümü yardılar Zemzem suyu ile yıkayıp, îman ve hikmetle doldurdular Katırdan küçük merkepten ise büyük, burak denilen bir hayvan getirdiler Cibril Aleyhisselâm ile beraber gittik Birinci kat semâya gelince: — Kim o? denildi, Cibril as: — Cebrâil, diye cevap verdi — Yanındaki kim? denildi Cebrâil de: — Muhammed, dedi — Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? denildi Cebrâil: — Evet, dedi — Hoş geldi, O ne güzel bir misafirdir, denildi Bunu takiben Adem aleyhisselâma geldim, selâm verdim, — Hoş geldin oğul ve Peygamber! dedi Bir rivayette şöyledir: Dünya semasına yükselince sağında ve solunda insan kalabalığı bulunan bir zat gördüm Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu — Hoş geldin, salih peygamber salih oğul! dedi Ben: — Bu kim ey Cibril? diye sordum O da: — Bu, Adem aleyhisselâmdır Sağında ve solunda gördüğün bu kalabalıklar evlâdlarının ruhlarıdır Sağındakiler cennetlik, solundakiler ise cehennemliklerdir Bunun için sağına baktığı zaman gülüyor, soluna baktığı zaman ağlıyor, dedi Sonra ikinci semaya geldik — Kim o? denildi Cebrâil: — Ben Cebrail, dedi — Yanındaki kim? denildi Cebrail: — Muhammed, dedi — Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? denildi Cebrail: — Evet, dedi — Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi! denildi Bunu takiben Isa ile Yahya Peygamberlere rastladım Her ikisi de: — Hoşgeldin kardeşimiz hoşgeldin ey peygamber! dediler Sonra, üçüncü kat semaya geldik — Kim o? denildi — Cebrail, diye cevap verildi — Yanındaki kim? diye soruldu — Muhammed, diye cevap verildi — Ona buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu Cebrail: — Evet, dedi — Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi, denildi Bunu müteakip Yusuf aleyhisselâm'a rastladım Selâm verdim; — Hoş geldin kardeş ve Peygamber, dedi Sonra dördüncü semaya geldik — Kim o? denildi — Cebrail, diye cevap verildi —> Yanındaki kim? diye soruldu " — Muhammed, diye cevap verildi — Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu — Evet, diye cevap verildi — Hoş geldin, ne güzel misafir geldi! denildi Bunun takiben îdris aleyhisselâma rastladım Selâm verdim — Hoş geldin, kardeş ve Peygamber, dedi Sonra beşinci kat semaya geldik — Kim o? denildi — Cebrail, diye cevap verildi — Yanındaki kim? diye soruldu — Muhammed,'diye cevap verildi — Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi, denildi — Evet, diye cevap verildi — Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi, denildi Bunu müteakip Harun aleyhisselâma rastladık Kendisine selâm verdim — Hoşgeldin, kardeş ve Peygamber! dedi Sonra altıncı semaya geldik — Kim o? denildi — Cibril, diye cevap verildi — Yanındaki kim? diye soruldu — Muhammed, denildi — Ona buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu — Evet, denildi — (Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi! denildi Bunu takiben Musa aleyhisselâma rastladım ve selâm verdim — Hoş geldin, kardeş ve Peygamber! dedi Kendisinden ayrılınca ağlamaya başladı Hazreti Allah tarafından kendisine: — Niye ağlıyorsun? diye soruldu Musa aleyhisselâm: — Ey Rabbim, benden sonra Peygamber olan bu gencin ümmetinden cennete benim ümmetimden daha çok insanlar girecektir, bunun için ağlıyorum, dedi Sonra yedinci semaya geldik — Kim o? denildi — Cibril, diye cevap verildi — Yanındaki kim? diye soruldu — Muhammed, diye cevap verildi — Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? Hoş geldi, ne güzel misafir geldi! denildi Bunu takiben ibrahim aleyhisselâma rastladım Selâm verdim — Hoş geldin oğul ve Peygamber! dedi Hemen bana Beytü'l Mâmur gösterildi Cibril'e sordum O da: — Bu, Beytü'l Mâmur'dur Her gün yetmiş bin melek orada namaz kılar ve çıkarlar Çıkanlar da bir daha artık oraya dönmezler, dedi Bana Sidretü'l Müntehâ ağacı da gösterildi Bir de baktım ki, bu ağacın meyveleri meşhur Hacer beldesinin büyük destileri, yaprakları da fillerin kulakları büyüklüğünde idi Altından dört nehir akıyordu Bunların ikisi bâtın, ikisi zahir idi Cibril'e bu nehirleri sordum O da: — Bâtın, yani içe ait iki nehir cennette, zahir yani dışa ait iki nehir de Nil ile Fırat'tır, dedi Bir rivayette: Sonra o kadar yükseğe çıkarıldım ki orada mukadderatı yazan kalemlerin sesini işitir oldum Sonra üzerime elli vakit namaz farz kılındı Döndüm Musa aleyhisselâma gelince, bana: — Ne oldu? diye sordu — üzerime elli vakit namaz farz kılındı, dedim Musa aleyhisselâm: — Ben insanları senden daha iyi bilirim, israil Oğulları ile çok uğraştım Senin ümmetinin bu elli vakit namaza gücü yetmez Rabbine dön ve bu namazları azaltmasını niyaz et! dedi Döndüm Niyazda bulundum Allahü Teâlâ bunları kırka indirdi Sonra yine Musa aleyhisselâma geldim Aynı şeyi söyledi Döndüm Allahü Teâlâ namazları otuza indirdi Yine aynı şey tekrarlandı Döndüm, Allahü Teâlâ namazları yirmiye indirdi Yine aynı şey oldu Döndüm, Allahü Teâlâ namazları ona indirdi Yine Musa aleyhisselâma geldim, aynı şeyi söyledi Döndüm, Allahü Teâlâ namazları beş vakte indirdi Yine Musa aleyhisselâma geldim — Ne yaptın? dedi — Allah namaz vakitlerini beş vakte indirdi, dedim Musa aleyhisselâm yine gidip, daha da indirmesi için Allah'a niyaz etmemi söyledi ise de ben: — Hayır, razı oldum, dedim Bunun üzerine Allah tarafından bir nida geldi Farzım kesinleşmiştir Kullarıma gereken kolaylığı yaptım Her iyi amel karşılığında da on sevab vereceğim Bir rivayette: Yüce Rabbim ile Musa aleyhisselâm arasında gidip gelmeye devam, ettim Nihayet Allahü Teâlâ: — Ey Muhammed, namazlar günde beş vakitten ibarettir Her namaz için on sevab vardır, bu da elli vakit namaz demektir, buyurdu (Buharı, Müslim) |
|