Karanlığı Soyunmak |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Karanlığı SoyunmakKaranlığı Soyunmak - Aysel Aksümer Ekrem yumruklarını sıkmış bas bas bağırıyordu - Sana kaç kere söyleyeceğim! Bana edebiyat yapma! Gülşen, yastığa gömdüğü başını kaldırarak ela gözlerini ona doğru çevirdi Saçlarından bile gözyaşı akıyordu "Bana insanca davran demenin Türkçe’deki karşılığı bu mu? " dediğinde Ekrem çoktan yatak odasından çıkmıştı bile Yıllarca eskiyen yanlarına hiç bir bakım yapılmamış ama vagonlarına çok yük bindirilmiş bir trenden farksızdı evlilikleri Her istasyonda; güvendiği önsezileri, değişmez prensipleri ve sığındığı duyguları omuzları çökük bir halde inmişti Rayların altından tükenen sadece yollar değildi Yılları, sabrı ve sevgisi de gözgöre göre yitip gitmişti Sevdaları; Kerem ve Aslı veya Ferhat ile Şirin’inki gibi edebi eserlere geçmemişti belki ama yaldızlı nikah davetiyesinde "sizleri de aramızda görmek istiyoruz" yazısının hem altında isimleri alt yazı olarak geçmişti Yıl 2000, aylardan ağustos ama tam bir fos! Gülşen arkasından bağırdı "Söylediği söze bak! Sanki hiciv sanatını kişiliğim üzerimde kullanmaya çalışan o değil de bir başkası!" Kafasını iki yana salladı ve gözlerinden süzülen yaşı, elinin tersiyle sildi İçindeki ses, bir türlü susmak bilmiyordu "Ağzı açık, dibinde de azıcık kalmış bir uhunun köpüklü kısmındayız şimdi Ucundaki tortuyu söküp atsak da eskisi gibi birbirimize tutunmamız imkansız! Evliliğimizin kaderinin; sonu gelmiş ama atmaya kıyılamayan bir uhuya benzeyeceği aklımın ucundan dahi geçmezdi!" Yataktan yavaşça doğruldu ve ayaklarını kendi gibi ezilmiş halıya indirdi Bir müddet öylece kapıya baktı Sonra geceliğinin sol omzundan aşağıya kaymış askısını yavaşca düzeltti Gözü etajerin üzerindeki cep telefonuna kaydı Yüzünü doğru dürüst hatırlayamadığı annesinin şevkafine o kadar ihtiyacı vardı ki Kendi kendini teselli etmekten ruhu usanmıştı Göğüs kafesine sıkışan mutsuzluğunu kuş gibi özgür bıraksa acaba mutluluğu arayıp bulur muydu? Gözleri karşı duvarda asılı resme takıldı "Beyaz ve Siyah! İki asil renk ama şimdi iki asiye denk! dedi" dudak bükerek Beyaz; ilk yılların henüz kavgaya hiç karışmamış rengi Süt gibi! Siyah ise içine ne karıştırsalar bir türlü açamadıkları, eski hallerine bir türlü dönemedikleri bugünleri! Derin bir nefes aldı ve bırakırken "keşke uyandığım her günün sabahı gibi karanlığı bedenimden ve ruhumdan soyabilsem" dedi hayıflanarak Duvardaki takvime baktı Günlerden pazarı gösteriyordu Bir anda sayfayı kopardı ve avuçlarının arasında buruşturduktan sonra yere fırlattı ve bağırdı - "Keyfi konulmuş bir sürü tabirden biri daha! Herkes pazar keyfi yapabiliyor mu? Kimbilir benim gibi kaç kişi huzursuz!" Bir kaç adım daha attı "Çıkmalıyım bu evden! Boğuluyorum" dedi içinden Kot pantolonunu almak üzere sandığın üstüne eğildi Kafasını kaldırdığında aynada kendiyle yüz yüze geldi Karşılıklı ağlıyorlardı Eline bir peçete alarak aynanın üzerinde gözyaşları sildi Fakat bir süre sonra sağnak yağan yağmura yetişemeyen sileceklere dönmüştü kolları Buğulanan aynada kendini göremiyordu artık! Bu sefer gitmeliyim diyordu yürek sesi Yoksa; yine her zaman ki gibi akşam olacak ve yine Ekrem hiç bir şey olmamış gibi "Bugün ne yemek pişirdin hayatım? diyecekti Aysel AKSÜMER |
|