|
|
Konu Araçları |
cumhuriyet, ekim, içi, için, perdelik, piyes, piyesleriilkokullar, sınıf |
29 Ekim Cumhuriyet Piyesleri-İlkokullar İçin Bir Perdelik Sınıf İçi Piyes 29 Ekim |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
29 Ekim Cumhuriyet Piyesleri-İlkokullar İçin Bir Perdelik Sınıf İçi Piyes 29 Ekim29 Ekim (İlkokullar için bir perdelik sınıf içi piyes) Sahne: Bir ders odası öĞRETMEN — Günaydın çocuklar ÇOCUKLAR — Günaydın öĞRETMEN (Tahtaya yazar) — 29 Ekim öĞRETMEN — Okuyun bunu bakayım ÇOCUKLAR (Hep bir ağızdan) — 29 Ekim öĞRETMEN — Bugünün ne olduğunu bilen var mı? ÇOCUKLAR — Biliyoruz, biliyoruz öĞRETMEN — Bilenler ellerini kaldırsın ÇOCUKLAR (Hepsi birden ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN (Sınıfın en küçüğüne) — Söyle bakayım Ahmet bugün ne günüdür? AHMET — Atatürk'ün doğduğu gün öĞRETMEN — Sen söyle Ayşe AYŞE — Cumhuriyetin ilân edildiği gün öĞRETMEN —- Doğru! Ahmet öyle ise bilemedi ÇOCUKLARIN BAZILARI — Bilemedi, bilemedi AHMET — Bildim Gazi babamız doğmasaydı bugün olur muydu? öĞRETMEN — Varol Ahmet Bu buluşun çok güzel Nasıl çocuklar güzel değil mi Ahmet'in cevabı? ÇOCUKLAR — Güzel, güzel, çok güzel öĞRETMEN — Hep beraber söyleyin bakayım bugün ne günü? ÇOCUKLAR — Cumhuriyetin ilân edildiği gün öĞRETMEN — Cumhuriyetten önce ne vardı? Bunu bilen var mı içinizde? (Birkaç çocuk ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle bakayım sen Ertuğrul ERTUĞRUL — Padişahlık varmış öĞRETMEN — Ne imiş o padişahlık? ERTUĞRUL — Padişah denilen bir adam varmış Sarayı varmış, hiç bu saraydan dışarı çıkmazmış, millete yüzünü göstermezmiş, bütün memleket sanki bu saraymış Sonra bir gün düşmanlar memleketi basmışlar Padişah da sarayını kurtarmak için memleketi yabancılara satmak istemiş Millet buna kızmış Gazi babamız milletin başına geçmiş, düşmanları bir güzel pataklamış, memleketten kovmuş, memleketi satmak isteyen padişahın da kulağından tutup memleketten dışarı atıvermiş öĞRETMEN — Aferin Ertuğrul, kaç yıl önce oldu bu işler? BİRKAÇ ÇOCUK BİRDEN —yıl önce öĞRETMEN — Demek ki, Cumhuriyetyıl önce 29 Ekim günü ilân edilmiş Peki Cumhuriyet ne demektir? Bunu bilen var mı? (Birkaç çocuk ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle bakayım Aydemir AYDEMİR —- Cumhuriyet demek, padişahı kovmak demektir öĞRETMEN — Peki Meral sen de bir şeyler söylemek istiyorsun galiba Söyle bakayım MERAL — Cumhuriyet demek, milletin kendi kendisini idare etmesi demektir öĞRETMEN — Gazi babamızı bilen var mı içimizde? ÇOCUKLAR — Var, var, var, var öĞRETMEN — Aydın, sen Gazi babamızı anlat bakayım? AYDIN — 1881'de 13 Mart'ta doğdu ve 1938'de 10 Ka-sım'da öldü Millete çok hizmet etti Biz ona Atatürk yani Türklerin en büyüğü diyoruz SUNA — öğretmenim ben Gazi babamızın yüzünü hiç görmedim öĞRETMEN — Resmini de görmedin mi? SUNA — Gördüm İşte (Ata'nın duvarda asılı resmini gösterir) öĞRETMEN — Sen söyle bakayım özcan ne anlattılar? öZCAN — Babam dedi ki, eskiden okumak yazmak çok zormuş Şimdi çok kolaymış öĞRETMEN — Çocuklar! Hiç size analarınız, babalarınız eski zaman mekteplerinden bir şeyler anlattılar mı? (Birkaç çocuk ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Nasıl zormuş? öZCAN — Eskiden yıllarca mektebe giderlermiş de yine doğru dürüst okumasını, yazmasını bir türlü öğrenemezlermiş öĞRETMEN — Acaba neden böyle imiş? öZCAN — Babam söyledi amma pek iyi anlayamadım Başka türlü harfler mi varmış ne imiş? BİRKAÇ ÇOCUK — A A A öĞRETMEN — Şaştınız kaldınız demek bu işe Başka türlü harf de olur mu hiç? öZCAN — Ne bileyim ben babam öyle söyledi öĞRETMEN — Babanın hakkı var Eskiden Türkçeyi Arap harfleriyle yazardık ÇOCUKLAR GÜLERLER — Arap Arap öĞRETMEN — Ya Şimdi gülüyorsunuz Arap harflerinden bize ne değil mi? Bu Arap harfleri kargacık burgacık şeylerdi Hem de ters yazılırdı ÇOCUKLAR — Nasıl ters? öĞRETMEN — Şimdi soldan sağa doğru yazıyoruz değil mi? ÇOCUKLAR — Evet, evet öĞRETMEN — Halbuki Arap harfleriyle sağdan sola doğru yazılırdı (Çocuklar yine gülerler Erol parmağını kaldırır) öĞRETMEN — Ne var Erol? EROL — Bizim evde bir bacı kadın var öĞRETMEN —E? EROL — Bu bacı kadın eskiden okumasını bilmezmiş Çocukken bir türlü kafası almamış, o Arap harflerini öĞRETMEN —? EROL — Şimdi her gün babamın gazetesini okuyor öĞRETMEN — Nasıl olmuş bu iş? EROL — Gecemektebine gitmiş, okumayı kolaycacık öğre-nivermiş Şimdi bu işi yapanlara gece gündüz dua ediyor Zonguldak'ta bir oğlu var, ona mektup bile yazıyor öĞRETMEN — Demek sizin bacı kadın bile harfleri öğrenmiş, hem okuyor, hem yazıyor EROL — Beni imtihan bile ediyor (Çocuklar gülüşürler) öĞRETMEN — Aferin o bacı kadına Bacı kadının hakkı var Onun gibi Arap harflerini öğrenemeyenler çoktu Okur yazarlar azdı Şimdi harflerimizi kolaycacık herkes öğreniyor Başka eski zaman mekteplerinden neler biliyorsunuz bakalım? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Güler? GÜLER — Eski zaman okullarında çocukları falakaya çekerlermiş (Çocuklar gülerler) öĞRETMEN — Nereden biliyorsun bunu? GÜLER — Bir gün yaramazlık yaptım da annem kızdı, seni okulda falakaya çekmeli dedi öĞRETMEN — Ne imiş o falaka? GÜLER — Ben de anlamadım da sordum anneme Annem hocana sor dedi öĞRETMEN — Ya eskiden dersine çalışmayan, yaramazlık eden çocukları okullarda falakaya çekerlermiş Yani çıplak ayaklarını bir iple bağlar, değnekle tabanına vururlarmış O kadar vururlarmış ki, ayaklar şişermiş ve çocuklar yürüyemezlermiş ÇOCUKLAR — Ne fena, ne fena öĞRETMEN — Neden fena bakayım Ahmet? AHMET — O zamanın çocukları hayvan mıymış? (Çocuklar gülerler) öĞRETMEN — Bu hayvana bile yapılmaz yavrularımBaşka, başka eski zaman okullarından ne biliyorsunuz? ALP — Oyun yasakmış (Çocuklar güler) öĞRETMEN — Nereden biliyorsun bunu? ALP — Babam dedi Bizim zamanımızda, dedi okullarda oyun yasaktı dedi öĞRETMEN — Doğru söylemiş baban Eski zaman okullarında oyun oynamak yasaktı Onun için böyle falakalı oyunsuz okulu çocuklar sevmezlerdi Şimdi öyle mi ya? Söyleyin bakayım okulu seviyor musunuz? ÇOCUKLAR — Seviyoruz öĞRETMEN — Okula sevinerek geliyorsunuz Burada gü-le-oynaya çalışıyorsunuz Size dayak atıldığı var mı? ÇOCUKLAR — Yok, yok öĞRETMEN — Tabiî yok Çünkü doğru ve iyi sözü anlıyorsunuz Cumhuriyet okullarında çocuklara insan muamelesi yapılır Söyle bakalım Ayşe önlüğün ne malı? AYŞE — Yerli malı öĞRETMEN — Yerli malı ne demek? AYŞE — Bu memlekette yapılan mal demek öĞRETMEN — Demek memleketimizde böyle bezler yapılıyor? Neden yapılıyor bu bez? AYŞE —Pamuktan öĞRETMEN — Bizim memlekette pamuk yetişiyor mu? (Ayşe susar) öĞRETMEN — Bilen var mı? KAYA — Ben biliyorum Bizim memlekette pamuk yetişiyor öĞRETMEN — öyle ya Kaya, sen Adanalısın bilmen lâzım KAYA — Evet, Adana'da pamuk yetişir öĞRETMEN — Sonra böyle bez haline nerede girer? ÇOCUKLAR — Fabrikada öĞRETMEN — Bizim memlekette fabrika var mı? ÇOCUKLAR — Var Var öĞRETMEN — İşte çocuklar padişahlık zamanında memleketimizde fabrika da yoktu Şimdi birçok fabrikalarımız var Kendi yünümüzü kendimiz dokuyoruz Kendi ipeğimizi kendimiz dokuyoruz Kendi pamuğumuzu kendimiz dokuyoruz Ve hep yerli malı giyiyoruz Hangisi daha iyi siz söyleyin bakalım, pamuğu, yünü, ipeği yabancılara satıp, pamukluyu, yünlüyü, ipekliyi onlardan satın almak mı, yoksa bunları kendimiz dokumak mı? ÇOCUKLAR — Kendimiz dokumak Kendimiz dokumak öĞRETMEN — Ve kendi dokuduğumuz kumaşları giymek Söyleyin bakayım içinizde yabancı malı giyen var mı? BİR ÇOCUK — Benim önlüğüm yerli malı değil öĞRETMEN — Neden? BİR ÇOCUK — Annem dedi ki bu eskisin yenisini yerli malından alırız dedi öĞRETMEN — Annenin hakkı var Bir şey eskimeden yenisini almak doğru değil Sonra babanızın parasını sokağa atmış olursunuz Fakat yavrum bu önlüğün eskiyince yenisini muhakkak yerli malından alacaksın değil mi? ÇOCUK — Evet, zaten babam bu önlük için bile yerli malı değil diye fena halde kızdı öĞRETMEN — Doğru Yerli malı varken yabancı malına para vermemeli öĞRETMEN DEVAMLA — Hep beraber söyleyin bakalım Yerli malı varken, yabancı malına para vermeyeceğiz ÇOCUKLAR — Yerli malı varken, yabancı malına para vermeyeceğiz öĞRETMEN — Ay ten, söyle bakayım sen Birkaç gün okula gelmedin Nen vardı? AYTEN — Hasta idim, öksürüyordum, boğazım şişti öĞRETMEN — Kim iyi etti seni? AYTEN — Doktor Bey öĞRETMEN — Ne yaptı doktor bey? AYTEN — İlâç verdi, gargara yaptırdı öĞRETMEN — Şimdi iyisin ya? AYTEN — Evet iyileştim öĞRETMEN — Bakın çocuklar, eskiden doktora inanmazlarmış Hastalan nasıl iyi etmek isterlermiş biliyor musunuz? (Hasan elini kaldırır) öĞRETMEN — Söyle bakayım Hasan? HASAN — Doktor yerine bohçacı kadını çağıralım, bir kurşun döksün, bir tütsülesin, çocuk iyi olur diyor (Çocuklar gülüşürler) öĞRETMEN — Hiç sana kurşun döktüler mi, tütsü yaptılar mı: HASAN — Geçen sene çok hasta oldum Ateşim hiç düşmedi Haminnem boyuna anneme, bak senin doktorların hiç bir şey yapamadılar, ateş düşmedi, dedi Bir şu bohçacı kadını çağıralım da bak çocuk nasıl iyi olur dedi Annem bıktı, bohçacı kadını çağırdı Bohçası kadın: A! Bir şeyciği yok çocuğun, dedi Perhiz filan istemez Ben onu bir okur üflerim, geçer dedi Okudu, üfledi Haminnem de bana gizli gizli yiyecek verdi Az kalsın ölüyordum öĞRETMEN — Vah zavallı, ne imiş hastalığın? HASAN — Tifo imiş öĞRETMEN — Ya Bak şu bohçacı kadının karıştırdığı işe Hiç tifolu çocuğa yiyecek verilir mi? Perhiz yapmak lâzım Tabiî ateş çabuk düşmez Bu doktorun bilmemezliğinden değil, hastalık böyle Bakın gördünüz mü çocuklar, işte eski kafalılar tıpkı bu Hasan'ın haminnesi ve bohçacı kadın gibi düşünüyorlar Halbuki, Cumhuriyetin çocukları böyle değil, bakın Hasan da görmüş doktorla bohçacı kadının farkını öyle değil mi Hasan? HASAN — öyle, öyle Şimdi o cadı kadını sokakta görünce yolumu değiştiriyorum (Çocuklar gülüşürler) (öğretmen, tahtaya bir fes resmi çizer) öĞRETMEN — Çocuklar, bilin bakayım bu nedir? (Birkaç çocuk elini kaldırır) öĞRETMEN —- Söyle bakayım Mehmet? MEHMET — Saksı öĞRETMEN — Sen Fatma? FATMA — Yarısı kesilmiş balkabağı (Çocuklar güler) öĞRETMEN — Sen Yusuf? YUSUF — Kilogram öĞRETMEN — Çocuklar, hiçbiriniz bilemediniz Bilemezsiniz de Görmediniz Buna Fes derler BİRKAÇ ÇOCUK — Fes nedir, öğretmenim? öĞRETMEN — Eskiden Türklerin başlarına giydikleri şey BİR ÇOCUK — Eskiden Türkler bunu mu başlarına giyerlerdi? öĞRETMEN — Ya çocuğum Bunu giyerlerdi Hem biliyor musunuz, bu ne renkte idi? (Çocuklar susarlar) öĞRETMEN — Kırmızı (Çocuklar gülerler) öĞRETMEN (Püsküle işaret ederek) — Bir de şunun şurasında pırasa bıyığ gibi bir şey var Görüyorsunuz ya, işte o da siyah iplikten yapılmış püsküldü Başınıza böyle bir şey giymek ister misiniz? ÇOCUKLAR HEP BİR AĞIZDAN — Hayır, hayır, hayır öĞRETMEN — İşte çocuklarım, biz Türklere padişahlar bu tuhaf şeyi giydirmişlerdi Yabancılar da gülerlerdi Tıpkı şimdi sizin güldüğünüz gibi Gazi babamız bu püsküllü belâyı da başımızdan attırdı Şimdi biz de bütün medenî milletler gibi şapka giyiyoruz İyi yaptı değil mi? ÇOCUKLAR — Çok iyi yaptı, çok iyi öĞRETMEN — Atatürk'ün başka yaptığı iyiliklerden ne biliyorsunuz? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Erol, söyle bakayım, daha ne iyilikler yaptı bize? EROL — Demiryolu yaptırdı, fabrikalar yaptırdı öĞRETMEN — Demiryolu iyi bir şey mi? EROL — Çok iyi bir şey öĞRETMEN — Neden iyi bakayım? EROL — Çabuk gider de ondan öĞRETMEN — Biliyor musunuz çocuklar, demiryolu yokken Sivas'tan Ankara'ya kaç günde gidilirmiş? (Çocuklar susar) öĞRETMEN — At arabası ile yirmi günde ÇOCUKLAR —Ooo öĞRETMEN — Şimdi biliyor musunuz aynı yol trenle ne kadar zamanda gidiliyor? (Çocuklar susar) öĞRETMEN — 18 saatte ÇOCUKLAR — Oooo öĞRETMEN — Bir gün 24 saat olduğuna göre yirmi gün kaç saat eder, düşünün bakayım? (Bir müddet sonra birkaç çocuk el kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle özcan öZCAN — 480 saat öĞRETMEN — Evet, eskiden Sivas'tan Ankara'ya 480 saatte gidilirmiş Şimdi 18 saatte Aradaki fark kaç saat tutuyor (Çocuklar bir müddet düşünürler Yine birkaçı ellerini kaldırır) öĞRETMEN — Söyle bakalım Ayşe? AYŞE — 462 saat öĞRETMEN — Demek ki, Ankara'dan Sivas'a trenle gidersek 462 saat kazanıyoruz Peki kazandık da ne çıkar? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle Ahmet? AHMET — Askerler bile daha çabuk düşmana yetişir öĞRETMEN — Aferin Ahmet, çok güzel Söyle Engin? ENGİN — Mektuplar daha çabuk varır öĞRETMEN — Aferin Engin, çok doğru Söyle Güler? GÜLER — Bir yerden bir yere gönderilen mallar daha çabuk gider öĞRETMEN — Çok iyi Güler Görüyorsunuz ya çocuklar Ata'mızın yaptırdığı tren yollarının bize ne büyük iyilikleri dokunuyor ÇOCUKLAR — Evet Evet öĞRETMEN — Atamız bize daha başka ne iyilikler yaptı? (Birkaç çocuk ellerini kaldırır) öĞRETMEN — Söyle Ertuğrul? ERTUĞRUL — Orman Çiftliği ile Devlet Çiftliklerini yaptırdı öĞRETMEN — Orman Çiftliği nerededir? ERTUĞRUL —- Ankara'da öĞRETMEN — Orman Çiftliği'nin yerinde eskiden ne varmış biliyor musunuz? ERTUĞRUL — Kupkuru bir tepe öĞRETMEN — Evet kupkuru bir tepe imiş Şimdi nasıl olmuş? ERTUĞRUL — Şimdi baştanbaşa ağaçlık? öĞRETMEN — Başka? ERTUĞRUL — Tarlalar da var öĞRETMEN — Nasıl tarlalar? ERTUĞRUL — Güzel ekilmiş tarlalar Yemyeşil oluyor ilkbaharda; yazın da altın gibi öĞRETMEN — Demek Ata'mız kupkuru toprakları ağaçlatmış Ne çıkar ağaçlatmaktan? (Birkaç çocuk elini kaldırır) öĞRETMEN — Söyle özdemir öZDEMÃŽR — Kupkuru bir tepe çirkin Ağaçlı bir tepe güzel öĞRETMEN — Güzel Söyle Nilüfer? NİLÜFER — Ağaç gölge yapar insanları sıcaktan korur öĞRETMEN — Güzel Söyle Engin? ENGİN — Ağaç insana yarar, tahta yapılır Kupkuru tepe hiçbir işe yaramaz öĞRETMEN — Güzel Ağaçtan yalnız tahta mı yapılır? Tahta yapmaktan başka bir şeye yarayan ağaçlar da yok mu? (Çocuklar ellerini kaldırır) öĞRETMEN — Söyle Can? CAN — Yemiş veren ağaçlar da var öĞRETMEN — Doğru Demek ki, ağaç çok faydalı bir şey Ata'mız Devlet Çiftlikleri, ormanlıklar yapmakla bize ağaç sevgisini ve yeni ziraatçiliği öğretmiş O halde biz de ağacı sevelim Ağacı koruyalım Ağaçsız yerleri ağaçlayalım Peki başka Atamız daha neler yaptı? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle, Çetin? ÇETİN — Memlekette Bankalar açtırdı öĞRETMEN — Sen bankayı nereden biliyorsun? ÇETİN — Nasıl bilmem, kumbaram var öĞRETMEN — Ne yapıyorsun o kumbara ile? ÇETİN — Para biriktiriyorum Kumbaram dolunca babamla bankaya gidiyor boşaltıyorum öĞRETMEN — Ne yapacaksın bu paralan? ÇETİN — Büyüyünce ev yaptıracağım öĞRETMEN — Aferin Çetin çok iyi yapıyorsun Damlaya damlaya göl olur, derler Şimdi böyle küçük yaştan, az da olsa, para biriktirmeğe alışırsanız büyüyünce hepinizin bankada bir alay paranız toplanır Bu paralarla ev yaptırırsınız Bir işe girişirsiniz Seyahat edersiniz Bir sanat öğrenirsiniz Daha başka yavrularım Ata'mız neler yaptı? GÜLSEREN — Kadınları çarşaftan kurtarmış öĞRETMEN — O da ne demek? GÜLSEREN — Büyük ablam anlattı; eskiden kızları büyüyünce mektebe göndermezlermiş; çarşafsız sokağa bile çıkarmazlarmış öĞRETMEN — Ya çocuklar, çarşaf diye bir şey vardı Kadınlar bunu giymeden sokağa çıkamazlardı Şimdi kızlarımız da erkekler gibi okuyorlar, yüksek mekteplere gidiyorlar, doktor, mühendis, avukat; dişçi oluyorlar öĞRETMEN — Başka daha Ata'mız ne yaptı? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) öĞRETMEN — Söyle Nilüfer? NİLÜFER — Yurdu kurtardı düşmanın yaktığı yerleri ve Ankara'yı yaptı öĞRETMEN — Çok güzel Ankara eskiden nasılmış biliyor musun? NİLÜFER — Küçük bir yermiş öĞRETMEN — Şimdi NİLÜFER — Güzel bir şehir oldu Evler yapıldı Yollar açıldı Elektrik geldi Kocaman bankalar, daireler, okullar, heykeller yapıldı Yurtta fabrikalar yapıldı öĞRETMEN — Padişahlar nerede otururlarrnış? NİLÜFER — İstanbul'da öĞRETMEN — Evet İstanbul'dan dışarıya çıkmazlarmış Anadolu'ya hiç bakmazlarmış Peki çocuklar Size son bir sual daha soracağım Bakalım bilecek misiniz? Ata, bütün yapılan büyük işleri kime emanet etti? ÇOCUKLAR HEP BİR AĞIZDAN — Bize Bize Bize Türk gençliğine öĞRETMEN — (Gençliğe hitabı okur Bitince perde iner çocuklar çekilir ve Ata'mn büyük bir resmi veya heykeli bir müddet ortaya gösterilir) Vedat Nedim TöR |
|