Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çelebi, mevlid, süleyman

Süleyman Çelebi - Mevlid

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Süleyman Çelebi - Mevlid





Süleyman Çelebi - Mevlid

mevlid hakkında - mevlid sözleri - süleyman çelebi ve mevlid hakkında

Yazıldığı tarihten günümüze kadar sevgi ve heyecan hâlesi şeklinde ruhları kuşatan Mevlidin müellifi bulunan Süleyman Çelebi'nin doğduğu tarihi kesin olarak bilememekteyiz Nerede dünyaya geldiği, efrâdı ailesi, tahsili, Mevlid'ten başka eserinin olup olmadığı, imamlık tan başka bir vazifede bulunup bulunmadığı hakkında ciddi bir bilgi mevcut değildir Mevlid'i tamamladığı zaman kaç yaşında bulunduğu bile eserindeki bazı mısralardan hareketle çıkarılan tahmini hesaplara dayanmaktadır

Doğru olarak bildiğimiz tek tarih, "Vesiletü'n-Necât" adını verdiği Mevlid'in 812 (M 1409) da Bursa'da tamamlanmış olduğu ve bir de Ulu camide imamlık yaptığıdır "Ebced hesabı" ile vefatına tarih düşürüldüğü söylenen "râhati ervâh" terkibinin kimin tarafından ve hangi tarihte söylendiği kesin olarak bilinememektedir Bu terkibin çözülmesi ile ortaya çıkan 825 (M 1422) tarihi, tahminî hesabın tekrarı mahiyetindedir

Mevlid manzumesinin yazılmasına âmil olan hadiseye gelince, Süleyman Çelebi'nin Ulu camide imam bulunduğu sırada, kürsiye çıkan İranlı ve şiî mezhebine mensup bir vâiz, "Bakara" suresinin 285 âyetinde, mü'minlerin ikrârı olarak nakl olunan "Allah'ın peygamberlerinden hiç birini diğerlerinin arasından ayırmayız (hepsine inanırız)" meâlindeki âyeti kerimesini izaha çalışırken, Peygamberimiz Hz Mu-hammed'i İsâ aleyhisselâmdan üstün tutmadığını söylemiş Halbuki aynı sûrenin 253 âyetinin "O peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyetler verdik Allah, onlardan biri ile (33) söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmiştir" (34) sarih beyanında, enbiya arasında fark ve fazilet bulunduğu açıkça görülmekte olmasına rağmen, yapılan bu yersiz konuşma, cemaat arasında infiâl ve itirazlara yol açmıştır

Naslara aykırı olarak kendisinin vazifeli bulunduğu camide yapılan bu konuşma, Süleyman Çelebiyi ziyadesiyle üzmüş ve gayreti diniyyesini harekete geçirmiştir Meselenin mahiyetini ilmî esaslara muvafık ve ehl-i sünnet mezhebine uygun bir biçimde açıklayan Süleyman Çelebi şom ağızlı konuşmacıya lâyık olduğu cevabı vermiş ve Peygamberimiz Hz Muhammed'in diğer peygamberlerden olan üstünlüğü-nü şu beyitler ile dile getirmiştir:
Olmayıp İsâ göğe bulduğu yol Ümmetinden olmak için idi ol Çok temenni kıldılar Hak'tan bular Tâ Muhammed ümmetinden olalar Gerçi kim bunlar dahi mürsel durur Lik Ahmed efdal u ekmel durur Zira ol efdallığa lâyık durur Anı öyle bilmeyen ahmak durur

Kaleme alındığı tarihten günümüze kadar büyük bir iltifata mazhar olan, ellerde dolaşan ve dillerde terennüm edilen "Vesiletü'n-Necât", Arab dilinin grameri ile ilgili eserlerde "Mimli masdar" adı verilen ve "doğum zamanı, doğum yeri, doğmak" mânâlarında kullanılan "mevlid", halk arasındaki teâmül dikkate alındığı zaman, "Hz Muhammedin doğum zamanı" mânâsında kullanılmaktadır

İzahına çalıştığımız bu eserin büyük bir kısmı, kâinatın en yüce efendisi bulunan Resûl-i Ekrem (sav)'in kemâlâtını dile getirmekte olup altı kısma ayrılmaktadır Şöyle ki:

1-Münâcât faslı,

2- Velâdet faslı,

3- Mûcizât faslı,

4- Mi'rac faslı,

5-Vefat faslı,

6- Duâ faslı

Bu bölümlerden Münâcât kısmı, Cenâb-ı Hakk'ın birliğini ve kudretini, isimlerini ve sıfatlarını, âlemi ve Hz Âdemi yaratmasını, beşerî hayatın tenâsül ve teselsülünü dile getirmektedir

Allah âdın zikr edelim evvelâ
Vacib oldur cümle işte her kula
Birdir ol birliğine şek yok dürür
Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
Cümle âlem yok iken ol vâr idi
Yaradılmışdan ğani cebbar idi

Süleyman Çelebi; kaleme aldığı bu manzumede, edebî kabiliyetini ortaya koymaktan ziyade, İslâmî esaslara bağlılığını, ehli sünnet ve'!-cemaat mezhebine uygun bir biçimde dile getirmekte; şâirâne tasvirler ile âlimâne tabirleri âriflere yakışır tarzda sıralamakta ve şu beyitleri terennüm etmektedir:

Ger Muhammed olmayaydı ayan
Olmayiserdi zeminü âsümân
Andan oldu her nihân ü âşikâr
Arş ü ferş ü yer ü gök her ne ki var
Ger Muhammed olmayaydı ey yâr
Olmaz idi ây ü gün leyl ü nehâr

Süleyman Çelebi, "Vesiletü'n-Necâf" lirik bir coşku ve manevî heyecan hislerine müstağrak bir hâlde iken yazmışsa da, dinî ölçüleri şairâne tasvirlere kapılarak aslâ zedelememiştir O; bir kelâm âliminin mütefekkirâne durgunluğunu, bir mantık bilgininin mukayeseye dayalı hükümlerini, gönül eri bir ârifin vecd ve heyecânını buketleştirdiği beyitler içinde sunmakta ve şöyle seslenmektedir:

Aşkıla gel imdi Allah idelim
Derdile göz yaşile âh idelim
Ola ki rahmet kıla ol pâdişah
Ol Kerim ü ol Rahim ü ol İlâh

Müellif merhum âyet ve hadislere telmihler yaparak furuk-u dâlle'nin sapkınlıklarını ve kâinâtın kadim olduğunu iddia eden felsefecilerin sakat görüşlerini şu beyitler ile tenkit etmektedir;

Cümle âlem yok iken ol vâr idi
Yaradılmışdan ğani Cebbâr idi
Vâr iken ol, yok idi ins ü melek
Arş ü ferş ü ay güneş hem nüh felek

Vesiletü'n-Necât'ın tamamı 732 beyitten meydana gelmiş olup "mesnevî" tarzında yazılmış bulunmaktadır Büyük çaptaki hikâyeleri nazım yolu ile anlatmaya en müsait yol da budur Mevlid'in ekserisi "Fâilâtün fâilâtün fâilün" veznindedir Bundan başka 42 beyitlik bir parça (Kaside-i Melîha), aynı vezinde olmakla beraber, "kaside" tarzında yazılmış bulunmaktadır
Tutdı cihânı serteser envâr-ı Mustafa Çün kim belirdi dünyede esrârı Mustafa
beyti ile başlayan on beyitlik bir parça da "gazel" tarzında ve "Mefûlü fâilâtü mefâilü fâilün" vezninde kaleme alınmıştır Böyle hareket etmekle hem çeşitleme yoluna gidilmiş hem de yeknesaklık dışına çıkılmıştır

Eserin anlaşılması gâyet kolay ve benzerinin yazılması çok zor olduğundan dolayı Mevlid, "sehl-ü mümteni" tarzında bir manzume olmaktadır Osmanlı şâirlerinden Nâbi, bu tarzda şiir yazmayı başarmışsa da Süleyman Çelebi bu usûlün zirvesine taht kurmuş bulunmaktadır Ziya Paşa, Süleyman Çelebi'nin bu sanat dehâsını şöyle dile getirmektedir:

Yâ Rab o ne sûziş, ol ne sözdür,
Sûrette gerçi sâde sözdür,
Aşk u sühan anda müctemidir,
Baştan başa sehl-ü mümtenidir,
Dört yüz seneden beri efâzıi,
Bir söz demedi ana mümâsil!

Müslüman Türk halkının Mevlid manzumesine gösterdiği bu üstün alâka; güftesinde bulunan mânâ zenginliği ve tasvirlerindeki ifade derinliği ile müellifinde meknûz üstün ihlâsa bağlanmalıdır Süleyman Çelebiden sonra açılan mevlid yazma çığrında nice kudretli şâirler bu yolda çalışma yapmışlar ve değerli eserler yazmışlarsa da, hiç birinin eseri "Vesiletü'n-Necât'ın kâ'bına ulaşamamıştır

Sinan oğlunun, Kâdî Darir'in, Hamdî'nin, Ebü'l-Hayr'ın Halil'in ve hele "Merhaba" bahrini de ihtiva eden "mevlid"in yazarı şâir Ahmed'in eserleri "Vesiletü'n-Necât" seviyesinde bir itibara ulaşamamıştır Bu değerli eserler bir vücudun parçalarına teşbih edilip kimine kol, kimine sadır ve kimine baş denilse, Süleyman Çelebi'nin eserine "Baştaki taç" demek mübâlağalı bir laf olmayacaktır

Uğruna hayatını adadığı yüce Peygamberimize ümmet olmanın değerini ifade eden bir beyti ile yazımızı noktalamak isteriz:

Ümmet isen anın ahlâkını tut
Tâ ki ümmetlik kıla sende sübut

(31) Buhârî, c 1,s 164
(32) İbni Mâce, c 1, s 231
(33) Bu ibâre ile Hz Musa'ya işaret olunmaktadır
(34) Maksut Peygamberimiz Hz Muhammed'dir (Tefsir-u Kurtubî, c 3, s 264)


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.