Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anı, yazarlardan, örnekleri

Yazarlardan Anı Örnekleri

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yazarlardan Anı Örnekleri





Yazarlardan Anı Örnekleri
Anı Örneği - Samet Ağaoğlu'ndan İlginç Anılar - Kısa anı Örnekleri - Örnek Anılar

Samet Ağaoğlu'nun Hayat Bir Macera! Çocukluk ve Gençlik Anıları adlı anılar kesitini okurken tarihsel bir perspektif de ediniyoruz kuşkusuz Ancak en önemlisi bir edebiyatçı yaklaşımıyla dönemin profilini gösteren alışkanlıkara, kültürelözelliklere çocuk saflığıyla bakmayı da öğreniyoruz Yani hayata, onun diyalektiğiyle bakmayı

Öner CİRAVOĞLU

Kuşkusuz o hayatın diyalektiğine inanan biri değildi Ancak yazdıklarıyla Türk yazınına getirdiği yeniliklerle yaşamın diyalektiğini açımlayan bir yazar oldu O yazar, 1982'de yitirdiğimiz Samet Ağaoğlu'dur

Birkaç yıldır anı kitaplarıyla boğuşuyor sayılırım Sadece bir okur olarak değil, işim gereği anı kitaplarının yayıma hazırlanmasına çabalıyorum Bunun ilk örnekleri Hüsrev Gerede'nin Anıları, Zaman Satan Dükkân, Sadettin Paşa'nın Anıları adlı kitaplarda görülebilir O nedenle, Kitap Yayınevi yöneticisi Çağatay Anadol, Ekim 2003'te yayımladıkları Samet Ağaoğlu'nun Hayat Bir Macera-Çocukluk ve Gençlik Hatıraları adlı kitabı verince de yine çocuklar gibi sevindim

Samet Ağaoğlu, ruh çözümlemeci bir yaklaşımla kurguladığı yapıtlarının yanı sıra çocukluk ve gençlik anılarını da ustalıkla yazınsallığa taşımış bir yazarımız Babamın Arkadaşları, Aşina Yüzler, Strazburg Hatıraları daha geçenlerde toplu yapıtları içinde (YKY) yeniden basıldı

Hayat Bir Macera, Samet Ağaoğlu'nun Kayseri Cezaevinde ömür boyu hapislik cezasını çekmekte olduğu dönemde tuttuğu notlardan oluşuyor Belki de tam da bu nedenle içtenlikle sayfalara dökülmüş satırlar arasında, kendi ruhuyla amansız bir hesaplaşmanın içinde buluyoruz onu

O kadar ki, çocukluk dönemindeki o kırık dökük anılar arasında, ilk atılan tekme, ilk yenilen tokat, ilk sevilen kız, öğrencilik döneminin "hayta"lıkları yazar kimliğinin ipuçları olarak beliriveriyor hemen Öte yandan çalkantılar içinde geçen 1910-1940 arasında birçok olaya birinci elden tanık olan bir aile Baba Ahmet Ağaoğlu ve onun düşünce savaşımı ile başlayan macera, Samet Ağaoğlu'nun siyasal fırtınalarla dolu yaşamıyla sürecek, adeta yakın tarihimizin siyasal panoramasını oluşturacaktır

ÇOCUKLUK VE GENÇLİK

Samet Ağaoğlu, ailesiyle oturdukları semtlere ve kentlere göre, yani çevre koşullarına göre dönemlere ayırıyor kendi hayatını Bu dönemlere de "koridorlar" adını veriyor Böylece Taşkasap-Molla Gürani'si, Şehzadebaşı-Saraçhanebaşı, Ankara-Keçiören olarak üç yaşam kesiti ortaya çıkıyor; ikisi İstanbul'da olan Ailenin hayat macerasına uygun bir belirlenim

Ağaoğlu bir şeye dikkat çekiyor O dönemde aile Kafkasya'dan gelmiştir Ancak babası Ahmet Ağaoğlu İstanbul'un önemli aydınlarının oturduğu bölge olan Nuruosmaniye'yi değil, halkın hemen içinde olan Molla Gürani semtini seçer

Bu seçimde "ilerici" bir öngörü buluyor yazar Zaten Türk modernleşmesine düşünsel anlamda omuz verenlerden biridir Ahmet Ağaoğlu; Kafkasya'daki ulusal harekete katılacak ve ardından Türkiye'ye dönerek, Malta sürgünlüğünü izleyen günlerde Mustafa Kemal Paşa'nın yanına koşacaktır

Samet Ağaoğlu'nun anılarında, kimi bilinmeyen, gölgeli kalmış birçok konuya kolaylıkla yaklaşım sağlayabiliyoruz Bazı olguları ilk kez onun sözleriyle yorumlayabiliyoruz

Samet Ağaoğlu'yla tanıştığımda 1982 yılı haziran ayıydı Yani ölmeden birkaç ay önce Uzun bir söyleşi yaptık, o yaz gününün uzun ikindisinde Orada gerçekten hayatın bir macera olduğunu, bu maceranın sonunda da bir ünlem olduğunu duyumsamıştım Onun yazarlık dünyasına getirdiklerini pek algılayamamıştım ama en sevdiği yazarların başında Dostoyevski'nin bulunduğunu, tipleri ele alışı nedeniyle elbette ondan etkilendiğini öğrenmiştim O günlerde üstünde çalıştığı uzun "Mankenler" öyküsü de yayımlanmıştı (Samet Ağaoğlu'nun toplu eserlerinin basımına bu öykünün neden alınmadığına bir anlam veremediğimi, Selim İleri'nin de böyle düşündüğünü belirtmeden geçemeyeceğim)

ÇOCUKLUK VE KADINLAR

Samet Ağaoğlu'nun çocukluğu kuşkusuz İstanbul'un önde gelen düşünce ve edebiyat adamlarının çevresinde geçiyor Kimler yok ki o çevrede Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ziya Gökalp, Nezihe Muhiddin, Ömer Naci, Yusuf Akçura, Şeyhülislam Hayri Efendi, Mehmet Emin Yurdakul, Celal Sahir Erozan, Ömer Seyfettin, Hüseyinzade Ali (ressam Selim Turan'ın babası), Halim Sabit, Abdullah Cevdet İşte Cumhuriyet'in kuruluşuna hazırlanan genç Türkiye'nin İstanbul'daki gönüldaşları Entelijansiyası bir anlamda

Samet Ağaoğlu burada anlatıyı ilginç bir biçimde kesiyor ve bir soru soruyor "Ya babamın arkadaşlarının hanımları?"

Evet o entelijansiyanın hemen yanıbaşında bulunan eşler ne âlemde? İlk kez Samet Ağaoğlu saptıyor bunu Öncelikle Ziya Gökalp'in eşi olan Naciye Hanımın portresini çiziyor

"Zayıf, kuru, bir ayağı kalçasından kesik ve takma, yüzü bıçak gibi ince, uzun, esmer Üstelik çiçek bozuğu Ağzında ancak birkaç diş var Saçları karmakarışık Kaba bir Diyarbakır şivesiyle kavgacı Başta kocası herkesi çekiştiriyor, açık saçık hikâyeler anlatıyor

Sadullah Paşa'nın kızı ve Esat Paşa'nın eşi, büyüleyici gülümsemesiyle Makbule Hanım, anıların ortasında duruyor "Siyah çarşaflar içinde, yuvarlak beyaz yüzlü, yumuşak sesli ihtiyar bir kadın Kara Kemal'in annesi, İttihat Terakki'nin unutulmaz hatıraları arasına" giriyor

Abdullah Cevdet'in "bana yaraşmıyor" diye boşadığı kadın Samet Ağaoğlu'nun annesi bu nedenle hiç bağışlamıyor Abdullah Cevdet'i Yeni eşine de mesafeli davranıyor

Ve çapkınlıkları nedeniyle kocasını gözyaşları içinde çekiştiren Edremit Mebusu Fethi Bey'in eşi Halim Sabit Bey'in ince yapılı, Japon vazolarına benzeyen eşiÖmer Naci'nin eşi Emine Hanım'la baldızı Güzide Abla Emine Hanım, Ömer Naci'nin öldüğünü hissedip Ziya Gökalp'in adadaki evinden dönmüş ve acı haberi getiren mektubu bulmuş Urfa Mebusu Şeyh Saffet Efendi'nin (Suut Kemal Yetkin'in babası) ve bir çöl erkeğini andıran karısı

İLK KİTAPLAR

Derler ki hayatınızda ilk okuduğunuz kitaplar yıllar boyunca peşinizden gelir O yapıtlarda bulduğunuz değerler, kolay etkilenmeler hep sizin duyarlılığınızı biçimlendirir, hatta yön verir

Bu nedenle bir yazarın ilk okuduğu kitaplar daha bir önem kazanır Samet Ağaoğlu'nun ilk kitapları arasında Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya adlı resimli kitabı var Daha sonra Ahmet Refik'in (Altınay) Roma ve Bizans Tarihi, bir baba dostu olan Kitapçı Halit'in resimli çocuk dergileri, Jules Verne dizisi Sanırım Ferit Namık Hansoy çevirileri Ve İlahi Komedya'nın resimli Rusça baskısı En ilginç durum bu olsa gerek Rusça bilmeden sadece resimlerin dünyasına dalarak Dante'yi hayal etmek, cenneti cehennemi düşünmek

İLK SEHPA

Samet Ağaoğlu çok küçük yaşlarda eli annesinin elinde Beyazıt'tan geçerken orada üç idam sehpası görür Beyaz gömlekler içinde üç kişiyi sallandırmaktadırlar Ağaoğlu'nu en çok etkileyen görüntülerden biridir buGerçi annesi onu çekiştire çekiştire eve doğru sürüklemiştir ama, bu sahne onun belleğinde hep yer edecektir 27 Mayıs sonrası ömür boyu hapislik günlerinde bu sahne tekrar ortaya çıkacaktır

İKİNCİ KORİDOR

Molla Gürani'deki evin büyük Fatih yangınıyla kül olmasının ardından Şehzadebaşı'nda bir kira evine taşınıyor Ağaoğlu ailesi Ahmet Ağaoğlu, Kafkasya'da bulunduğu için geç haber alıyor yangını Bu arada aile Ziya Gökalp'lere konuk oluyor Ahmet Ağaoğlu hemen dönüyor ve Şehzadebaşı'na taşınıyorlar Samet Ağaoğlu'nun buradaki gözlemleri, ona sonradan bir türlü yazılamayacak olan büyük bir romanın malzemesini getiriyor Çevredeki insanlar, Dostoyevski'nin romanlarından çıkıp gelmiş gibidirler Özellikle de Semerdiyakof Şehzadebaşı'ndaki ev sahiplerinin oğlu ona benzemektedir

Bu dönem Samet Ağaoğlu'nun babasının Malta sürgünlüğü yıllarıdır Aile bu düşünce adamları sürgünlüğünün acısıyla doludur Örneğin Ziya Gökalp'in kızı, babası henüz Boğaz'da İngiliz gemisindeyken, kayıkla yanaşıp para cüzdanını fırlatır kendisine Ancak cüzdan alt güverteye düşer Bir İngiliz eri bu cüzdanı alır ve mektuplardan anlaşılacağı üzere Ziya Gökalp'e vermez

İngilizler, işgalin ardından Cağaloğlu Türbe'deki okul binasını ( sonra Düyun-ı Umumiye, şimdi İstanbul Lisesi) almak için teftişe gelirler O sırada öğrenci olan Süreyya (Samet Bey'in ablası), babasını sürgüne gönderdikleri için "Kahrolsun İngilizler!" diye bağırır İngilizler, böylesi bir direniş nedeniyle bu binayı yönetim yeri yapmaktan vazgeçerler

Şehzadebaşı'ndaki evin yarattığı olağanüstü bir imkân vardır Şehzadebaşı'daki eğlence hayatı Özellikle ramazan geceleri bu yörenin adı Direklerarası olur Tiyatrolar, müsamereler, minareler arasına çekilen mahyalar, kantocular hepsi bir arada Bir oyun olarak ilk sigaraya dadanış, kantocu Blanş'a duyulan hayranlık, Ferah Tiyatrosu'nda Halit Fahri Ozansoy'un Baykuş piyesiKahvehanelerde meddahların açık saçık hikâyeleri, Karagöz seyredenlerin yükselen kahkahalarına dondurmacı, kestaneci, leblebicilerin seslerinin karışması Hepsi genç Samet Ağaoğlu'nun duygu ve düşünce dünyasına hüzünle sokulup yer edinen görüntüler

Leblebici Horhor, Turşucu, Bozacı, Zavallı Kız gibi kimi şarkılı oyunların yanısıra tuluatçı Kel Hasan ve Naşit'in, "sahnelerin kelebeği" Peruz Hanım'ın hüzünle karışık komiklikleri dönemin duygusal atmosferini yansıtması açısından ilginçlikler taşıyor

Bu arada okul yıllarının unutulmaz anıları arasında elbette sıra arkadaşları önemli yer tutuyor Bunlardan Kibar Sarım'ın oğulları başta geliyor Kibar Sarım'ın büyük oğlu Osman Kibar, daha sonra İzmir belediye başkanlığı yaptı Uzun boyuyla İsmail Zühtü, Mahmutpaşa işportacısı İsmail Hikmet, kocaman gözleriyle Süha Şamlı, Üniversite Kütüphanesi sahibi Cemal Hakkı Selek (daha sonra Mehmet Ali Aybar'ın yanında Türkiye İşçi Partisi Genel Sekreteri), Şeriye Vekili Mustafa Feyzi Efendi'nin oğulları Haldun ve Huldi, dönemin okul arkadaşlarının başlıcaları Sitare, Feyziye, Jülide, Rikkat ve Nahit Hamarat ise okulun gönül yakan kız öğrencileri

ÜÇÜNCÜ KORİDOR

Baba Ahmet Ağaoğlu, artık Malta dönüşü Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Ankara'ya önden gitmiştir Bir süre sonra aile önce deniz yoluyla İnebolu'ya geçecek, sonra Ankara'ya yönelerek kentin Karabağ'a benzeyen bir yöresine yerleşecektir Keçiören

Kitabın bu bölümünde Samet Ağaoğlu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın tam ortasında Ankara'nın bunalımlı, çekişmeli günlerini hikâye ediyor Meclisin ve yönetimin önde gelen kişiliklerine ilişkin kimi ayrıntıları veriyor Ayrıca birkaç kez Atatürk ile karşılaşmasını aktaran Samet Ağaoğlu, Cumhuriyet'in hangi temeller üzerinde yükseldiğini, hangi hassasiyetleri gözettiğini duyumsatıyor Bu bölümdeki anılarla, Kurtuluş Savaşı'nın ateşi içinde kimi ayrışmaları, o arada gizli hilafetçileri sergiliyor, yeri geldiğince İkinci Grup sorununu işliyor

Samet Ağaoğlu'nun Hayat Bir Macera! Çocukluk ve Gençlik Anıları adlı anılar kesitini okurken, tarihsel bir perspektif de ediniyoruz kuşkusuz Ancak en önemlisi bir edebiyatçı yaklaşımıyla dönemin profilini gösteren alışkanlıkara, kültürel özelliklere çocuk saflığıyla bakmayı da öğreniyoruz Yani hayata, onun diyalektiğiyle bakmayı

Samet Ağaoğlu'nun içtenlikle çözdüğü bu anılar yumağı, hem bir macera romanı kadar ilgi çekici, hem de yakın tarihimize ilişkin yapısal sorunlara önemli bir yaklaşım sağlıyor

Hayat Bir Macera! Çocukluk ve Gençlik Anıları/ Samet Ağaoğl/ Kitap Yayınevi/ Ekim 2003/ 176 s

alıntı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.