Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
divan, konuları, özellikleri, şiirlerinin

Divan Şiirlerinin Konuları Ve Özellikleri

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Divan Şiirlerinin Konuları Ve Özellikleri





Divan Şiirlerinin Konuları ve Özellikleri
divan edebiyatı - divan şiiri konuları

Aşk teması,divan şiirinin merkezini oluştururDivan edebiyatı eserlerinde aşk aşık-maşuk kalıbı her daim bulunur Aşk uzlaşımsaldır; yani temel özellikleri hiç değişmez Mesela bütün aşklar tek yanlıdır, aşık hep sever, acı çeker, hiçbir karşılık görmez, her zaman ondan ayrı kalışını dile getirir; ayrıca rakipleri de vardır Bu yüzden hep kıskançlık içinde kıvranır durur Sevgili ise hemen her zaman aşığa ilgisiz davranır, onu tanımazlıktan gelir Sevgili (maşuk) hep bir sultan, efendi, sahip kimliğinde gösterilir Sevgili şah, aşık ise kuldur Aşık için en tehlikeli durum, sevgilinin eziyet ve cefa çektirmekten vazgeçmesidirDivan şiirinde betimlenen sevgili tipi de tektir ve değişmez Bütün divan şairleri farklı çağrışımlara yol açabilecek mazmunlar kullansalar da, gerçekte tek bir tip sevgili imajı çizerler Bu geleneksel sevgili tipinin boyu servi gibi uzun, beli ince, saçları uzun ve siyah, yanakları gül kırmızısı, gözleri siyah, bakışları kılıç gibi keskin, ok gibi yaralayıcıdır Başka bir özelliği de hep genç oluşudur Böyle betimlenen sevgilinin aşığının (yani şairin) gözyaşı Nil ya da Fırat ırmakları gibi akar Divan şiirinde bütün şairlerin kullandığı bu tür benzetmelere ?mazmun? denir Bu mazmunları yerli yerinde ve başarılı bir biçimde kullananlar başarılı şair sayılırdı
Divan şiirinde aşk iki türlü işlenmiştir Dünyevi aşk ve ilahi aşk Aşk konusu ozanın dünya görüşüne koşut olarak anlam kazanırdı(ilahi aşk) Tasavvuf yoluna giren ozan için amaç mutlak güzellik olan tanrıya kavuşmaktır Bu da ancak maddeden sıyrılıp benliği yitirmek ve aşk (dervişlik) yoluna girmekle olur İlahi aşk; maddi aşkla başlar: dünya üstündeki bir güzele aşık olan ozan, dünyanın güzelliklerine aşık olan ozan, bu durumu soyutlama yoluyla ilahi aşka dönüştürür ve Tanrı?nın benliğine kavuşmaya çalışır; Tanrı?da kendi benliğini eritme anlamına gelen ?fenafillah? aşamasına erişince de gerçek mutluluğu bulur Ama bu aşama ölümden sonra gerçekleşebilecektir Divan şiirinde sevgilinin, erkek kimliğinde görülmesi, doğrudan doğruya tasavvuftan kaynaklanır Yunan düşünürü Platon?a kadar uzanan bu yaklaşımda, en saf ve en gerçek aşk önemlidir; tensel zevkler, cinsellik söz konusu edilemez Tensel zevkler ancak neslin devamı sağlanması açısından kadınlara duyulan aşklarda söz konusu olabilir Bu nedenle Tanrı?nın gerçek güzelliğinin yansıdığı, gerçek aşk kaynağı genç erkekler, ilahi aşkın nesnesi olmuştur(dünyevi aşk) Aşk konusu, yaşama bağlı ozanlar tarafından da dindışı bir anlayışla ele alınmış ve işlenmiştir Yaşamdaki güzellikler ve güzelliğiyle simgeleşen kadın, divan şiirinde önemli yer tutar Dünya nimetlerine bağlı divan edebiyatı ozanları, bu nimetlerden zevk alarak yararlanmasını bilmişlerdir Söz konusu ozanlar için kadın tapılacak biridir: güzelliğiyle büyüler, zaman zaman ilgi gösterip zaman zaman rakipleriyle gönül eğlendirerek ağşığını üzer Aşık sürekli bir üzüntü içinde kıvranıp durur, daha doğrusu platonik aşkın girdabında boğulacak gibi olur
Divan şirinde yaygın işlenen konulardan biri de doğadır Ama doğa, şairin hünerini göstermesi için bir araçtır Çünkü şair, doğayı kendisinin gördüğü gibi değil, önceki usta şairlerin gözüyle yansıtır Doğa, daha çok kasidelerin ve mesnevilerin konusu olmuştur Bahar ve kış mevsimleri o kadar çok işlenmiştir ki, bu iki mevsimi anlatan şiirlere ayrı adlar bile verilmiştir Baharı anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da şitaiye denmiştir Bahar, şair için sevinç kaynağıdır Bahar için yapılan benzetmelerden biri sultandır Örneğin bahar sultanı ordusunu toplar, kış sultanına hücum ederek onu yener Bâkî'nin "Bahar Kasidesi", en güzel bahariye örneğidir Bahar betimlenirken gül, bülbül, lâle, sümbül, çimen gibi sözcüklere sıkça başvurulmuştur Divan şairine göre bahar, yaşam ve canlılığın kaynağıdır Kış ise can sıkıcı ve bunaltıcıdır; zalim bir padişaha benzetilir
Divan şiirinde, işlendiği biçimiyle doğa belli öğelerle sınırlı kalmıştı Örneğin orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi öğeler Divan şiirinde hemen hiç kullanılmamıştır Divan şiirinde kayıklar vardır, ama deniz yoktur Divan şiirinde bilinçli olarak yapay bir dünya yaratılmıştır

Divan Şiiri'nde söz sanatları

Divan şairinin başarılı olabilmesi için dilin inceliklerini bilmesi gerekirdi Şairin söz sanatlarındaki ustalığı şiirinin değerini arttırırdı Bu nedenle şairler, hüsn-i ta'lil ve teşbih sanatına sıkça başvurmuşlardır Hüsn-i ta'lil, nedeni bilinen bir olayı, daha güzel biçimde açıklama ve anlamlandırma sanatıdır Benzetme de denen teşbih ise, bir durumu, bir oluşu, bir varlığı daha güzel bir duruma, bir oluşa, bir varlığa benzetmektir Divan şairi için benzetilenler, daha doğrusu neyin neye benzetileceği belliydi ve kalıplaşmıştı Bu amaçla hazırlanmış listeler bile vardı Ama asıl yenilik hüsn-i ta'lil sanatıyla ortaya koyulurdu Böylece şair bir sözcüğe ya da deyime, kullandığı dili iyi bilmesi oranında artan anlamlar yüklenmiş oluyordu
Başlıca söz sanatları şunlardır: Teşbih, Mecaz, Mecaz-I Mürsel, Telmih, Tecahü?l-İ Arif, İstiare, Hüsn-İ Ta?lil, Leff Ü Neşr, Kinaye, Tariz, Teşhis, İntak

Divan Edebiyatında Nesir

Divan edebiyatında üç tür düzyazı biçimi vardır Yalın düzyazı, süslü düzyazıve orta düzyazı Yalın düzyazıda halkın konuştuğu dil kullanılmış, halk kitapları, halk öyküleri, Kur?an tefsirleri, hadis açıklamaları bu türde yazılmıştır
Süslü düzyazıda hüner ve marifet göstermek amaçlanmıştır Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıca?yı iyi bilen yazarlar yönelmiştir Çok uzun cümlelerin, bol söz ve anlam oyunlarının göze çarptığı bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nergisi vermiştir Süslü düzyazıda çok ürün verilmiş bir alan da tezkire?dir Bu türün ilk klasik örneğini, 16 yüzyılda Aşık Çelebi yazmış ve tezkire geleneği 19 yüzyıldaFatih Efendi?ye değin sürmüştür
Orta düzyazı ise, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının yazdığı bir türdür Belirgin özellikleri, söz ve anlam oyunlarından, hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş olmasıdır Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde yazıldı
__________________


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.