Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bimar, gazel, incelemesi, kamu

Kamu Bimar Ne Demek - Gazel İncelemesi

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kamu Bimar Ne Demek - Gazel İncelemesi





Kamu Bimar Ne Demek - Gazel İncelemesi

Kamu Bimar Nedir - Kamu Bimar - Kamu Bimar Hakkında - Fuzuli Gazel inceleme - Gazel inceleme Nedir - Candan Usandirdi Gazel

Gazel üzerine söyleyecek elbette çok şey var Metnin bütününden herhangi bir parçasına, redifinden vurgusuna dikkat çekici unsurların bolluğunu görüyoruz

Gazelin şekil ve yapı özelliklerine bakarsak musammat olarak yazılmış bu gazel, beyitlerdeki iç uyaklarının bulunduğu yerden dörtlüğe dönüştürüldüğünde uyak şeması abcb, dddb, eeeb , fffb, gggb, hhhb, ıııb oluyor Kafiyeden bahsetmişken aynı konudan devam edelim ?maz mı yapısı gazelde redif, -an ekinin de tam uyak görevinde olduğunu görüyoruz

Bu gazel, mefa?îlün/ mefa?îlün/ mefa?îlün/ mefa?îlün aruz kalıbıyla yazılmış olup nazım birimi de beyittir

İçeriğe geçmeden önce değinilmesi gereken son şey de Fuzuli?nin gazeldeki ses kullanımı ile ilgili Gazelde 78 ince vokale karşılık 121 kalın vokal görülmektedir Divan edebiyatında şairlerin anlatılan konuya göre seslerin seçildiğini biliyoruz Burada da aynı şeylere rastlıyoruz Bir aşığın ağlamasının, yakarmasının, sitemkar haykırışlarının ince seslerle değil, kalın seslerle olması daha makuldur Nitekim Fuzuli de böyle düşünmüş olacak ki vokallerin sayısı bakımından bariz bir fark oluşturmuş

Şiirin dış özelliklerinden, yapısından bahsettikten sonra anlamına ve dizelerde anlatılan konulara değinelim

Öncelikle gazelimizde divan edebiyatında ?sen-ben-o? teması olarak da bilinen ?aşık-maşuk-rakib? üçlemesi işlenmiş Hatta gazele bakarak rakib değil, rakiblerin olduğunu da söyleyebiliriz

Nitekim ilk beyitte de Fuzuli ?beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı? diyerek gazeline de sitemiyle başlıyor Sevdiğinin kendisine çok fazla acı çektirdiğini, bu acı nedeniyle artık elindeki tek karşılık, tek cevabı olan canından vazgeçtiğini söylüyor Aynı beyitin devamında söylenilenler ile çok daha çarpıcı: ? Ahımdan felekler yandı, muradımın mumu yanmaz mı ? Öncelikle bu dizede sorulan sorulardan dolayı, istifham sanatının yapıldığını söyleyebiliriz

Bu dizede ah ile çıkan ateşin feleği yakması önemli bir ifadedir Keza zaten ?ah? kelimesinin orijinal yazılışı da mumu, mumluğu ve ateşini çağrıştırmaktadır

Aynı şekilde ?felek? kelimesi de şiir için önemli bir şifre olarak yorumlanabilir Batlamyus?un İslam kozmogonisi ile ilgili yazdığı eserinde feleğin 9 kattan oluştuğu İsa?nın da göğe yükseltilmesi olayında 4 feleğe kadar yükselebildiğini çünkü üzerinde dünya malı olan bir toplu iğne olduğunu kaydeder

Buna ek olarak, felek konusunda diğer bir görüş ise 7 felek, 7 yıldız kavramıdır Yedi gezegenin yer aldığı yedi felek dünyanın etrafında döner Her bir felekte sırası ile Ay, Utarid, Zühre, Şems, Mirrih, Müşterî, Zühal yıldızları bulunmaktadır[1]

Felek ile son olarak kaydedebileceğimiz şey ise sözü geçen yıldızların insanların hareketlerine olan etkisinden dolayı, şairlerin en çok yakındığı merci olmasıdır Kadere isyan edemeyen divan şairleri tüm sözlerini feleğe yöneltmişlerdir

Tüm bu cefanın, eziyetin nedenini Fuzuli bize ikinci beyitte söylüyor:? kamu hastalarına dertlerin devasını ihsan eden sevgili bana niye derman vermez, beni hasta sanmaz mı? Tüm bu dertlerin, tüm bu cefaların nedeninin sevgilinin kendi aşkına inanmaması olduğunu görüyoruz Çünkü sevgili kendisine inansaydı kendine cefa etmeyecekti, ah etmesine gerek kalmayacaktı, ahlar felekleri yakmayacaktı Tüm bunların yerine duaları kabul olmuş, muradının mumu yanmış olacaktı

Divan edebiyatında bimar mazmununun kullanım kapsamı çok geniştir Aşık hasta ise maşuk için Lokman Hekim?e telmihte bulunulur Hasta olma durumu aşık ile maşuk arasında bir buluşma nedeni de olabilir Bimar olmanın sebebi önceden vücuttaki dört sıvı arasındaki dengenin bozulması olarak gösteriliyordu Bu dört sıvı, göz yaşı, kan, safra ve balgam idi Göz yaşını tetikleyen şey ise kalbin tam ortasındaki kara nokta olan süveydadır Aşık kendisine kayıtsız kalındıkça, aşkına karşılık bulamadıkça ağlamakta, artan göz yaşı da kendisini hasta etmekteydi

Kamu bimarı ifadesi ile sevgiliye ilgi duyanlar anlatılır Bu şiirde topluluk adı kullanıldığından dolayı rakibin tek olmadığını görüyoruz Sevgili hayranlık duyulan birisidir ve ona çok kişinin ilgi duyması da böyle açıklanabilir

Aşık ile rakib arasındaki çekişme divan edebiyatının tüm dönemlerinde görülür Şair bazen rakib kelimesini tersten yazar Başı aşağı gelsin diye Ona söylemediğini bırakmaz Çünkü aşık ile maşuğun arasındaki en önemli engeldir Aşık ile maşuğun ayrılması da hoş karşılanmadığı için ve hatta şair de daima aşığın tarafında yer aldığı için rakib kötü, yalancı, iftiracı, zahid kişiler olarak tanıtılır

Rakible ilgili bu düşüncelerden sonra görüntü bir anda değişir, karanlık ortaya çıkar ve feryatlar yükselir Üçüncü dizede Fuzuli ?ayrılık gecesi canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker, feryatlarım halkı uyandırır da kara bahtım uyanmaz mı? diyerek bu tabloyu netleştirir

Üçüncü beyit imgeler ve mazmunlar açısından zengin bir beyittir Tasavvufi öğeleri de içinde barındırır Bu öğeleri daha sonra ele alacağım Bunun dışında gözün ağlamaktan artık kan döker hale gelmesi önemlidir Çünkü aşık ağlama, sitem etme, ah etme aşamalarından geçip gözlerinden kan dökme aşamasına gelmiştir

Öte yandan maşukların genel tasvirine bakarsak onların esmer, gamzeli, gül goncası gibi dudağı olan, kaşın ok gibi göründüğü bir sevgili buluruz Burada Fuzuli, aşığın ile maşuğun yanakların kırmızılığını belirtiyor Bir çeşit eşitleme yoluna gidiyor Aşık gözünden yaş döküldüğü için yanakları kandan kızarmış, maşuğun ise gamzesi olduğundan o bölgedeki kanın yüzeye daha yakın olmasıyla ikisinin de yanaklarındaki renk eşliğini görebiliriz

Aşık derdinden o kadar muzdarib ki artık feryatları figanları halkı uyandırır olmuş Ancak bu feryatların hiçbiri kara bahtını değiştirmeye, iyiye çevirmeye yetmemiş Bu arada Fuzuli?nin platonik aşktan zaten memnun olduğunu da kaydedelim Zira kendisi başka bir eserinde ?Aşk derdine derman arayan derman bulamasın? diyerek aşk anlayışını açık biçimde ortaya koymuştur

?Yanağının gülüne karşı gözümden kanlı yaşlı yaşlar akar, sevgilim gülün bahşıdır, bu akarsular bulanmaz mı? diyerek dördüncü beyitinde de hem sorularına devam ediyor, hem de az önce verdiğimiz maşuk tipine uygun olarak yanağını güle, yani kırmızılığına dikkati çekiyor

Bir yandan da akarsuların bulanmasını da kışın yağan karın baharda eriyerek dereye, nehire karışmasıyla suların bulandığından yola çıkarak gözünden akan kanların göz yaşlarını bulandırdığını belirtiyor

Beşinci beyitte ?Ben gamımı gizli tutardım, bana derdini yara aç dediler O vefasıza desem bilmem ki inanır mı inanmaz mı? ifadesiyle ikinci beyite tekrar gönderme yapıyor Orada da kendisini bimar olarak görmeyen maşuğun bu beyitte de kendi söylediklerine inanacağından kuşkulu görünüyor

Sevgilinin kuşkulu olması daha da ıztırap çektireceğinin habercisidir Çünkü aşığın sevgisinden emin değil, aşığı sınıyor ve büyük ihtimalle kendisine karşılık vermeyecek Karşılıksız aşk da bu yüzden bu kadar acı ve ızdırap vericidir Fuzuli içinse bu acının ayrı bir önemi ve güzelliği vardır

Sevgili kuşkulu ki, aşığına ilgi göstermiyor, vefa göstermiyor Kendisiyle ilgili olduğu ve hatta aşığının varlığından bile haberi yok Bu da durumu elbette biraz da zorlaştırıyor

?Ben sana meyilli değildim, sen aklımı yok ettin, bana söven gafiller seni görse sövdüklerinden dolayı utanmaz mı? ifadesi ile doğrudan Yusuf ve Züleyha kıssasına telmih yapılıyor

O kıssada da Züleyha kendi çalışanı ve kölesi olan Yusuf?a aşıktır Züleyha?nın çevresindekiler de bir köleye aşık olduğu için Züleyha?yı eleştirirler Bir gün Züleyha aşkının büyüklüğünü ve Yusuf?un güzelliğini kanıtlamak için onu eleştiren bayanları davet eder Hepsine birer bıçak ve portakal verir Misafirler portakalları soyarken Yusuf?un içeri alınmasını ister Yusuf? u gören misafirler onun güzelliği karşısında şaşkınlıktan hepsi bıçakla ellerini keserler O zaman anlarlar ki Züleyha Yusuf?a aşık olmakta haklıdır Bu güzellik karşısında kayıtsız kalmak mümkün değildir

Ayrıca üzerinde durduğumuz altıncı beyitin ilk dizesinde şairin ?ben sana meyilli değildim, sen aklımı yok ettin (aklımı başımdan aldın)? demesiyle aşığın maşuğunun güzelliğini görmesiyle aklının başından gittiğini, ondan sonra maşuğuna meylettiğini belirtiyor

Gazelin son beyiti olan makta beyitinde ise ? Fuzuli çılgın bir rinddir, halka da rüsvadır Sorun bu ne sevdadır, bu sevdadan usanmaz mı? diyerek sevdasının aklını başından aldığını, bu uğurda halka rezil olduğunu belirtiyor

Ama daha çarpıcı bir şey var ki, Fuzuli, aşığı ?aşkından çıldırmış bir rind? olarak tanımlıyor Daha önceki beyitte de aynı konuya değinmişti şair Ancak yeni bir şey ekliyor O da aşığın rind olmasıdır Bilinir ki maşuğun çevresinde daima bir rind ve zahid kavgası vardır Rind ve zahidler bir çekişme halindedir Şairler de bu çekişmenin istisnasız olarak rind tarafını tutarlar O yüzden zahidlerle dalga geçerler, onları küçük düşürürler

Divan şiirinde aşık rind, rakip zahiddir Ortada bir maşuk olduğundan zaten rekabet içindedirler Ancak rekabettin dallanıp budaklanması içinde bulunulan durumu iyice acımasızlaştırır

Son dizede ise aşığın aşkından rezil olmasına karşılık bu aşkın ne kadar büyük olduğunu söylüyor ve bu aşktan usanmaz mı diyerek soruyor

Fuzuli?nin bu gazeli mecaz aşktan ilahi aşka uzanan bir köprü gibidir İçinde hem tasavvufi öğeler bulundurur hem de mecazi aşkı anlatır Bu zamana kadar ele aldığımız bakış açısı, mecaz aşk üzerineydi Ancak şiirin belirli noktalarda tasavvufi bir bakış açısıyla da yorumlanması gereklidir

Örneğin ?şeb-i hicran? olarak söylenilen ayrılık gecesi ifadesi bizi doğrudan bezm-i elest?e götürür Burada Elest bezminde toplanan ruhlara ?Ben Tanrınız değil miyim?? diye sormuş, karşılığında ?Evet, sen bizim Tanrımızsın? yanıtını almıştır Bu olaya Kalu Bela da denmektedir Bu ruhların kavlleşmesi yani yeminleşmesi olarak da bilinir Elest bezminden sonra herkes Tanrının varlığını, birliğini bilmiş ve cevaplarıyla sözlerini bozmayacaklarını söylemişlerdir Oradaki coşkun ruh haline karşılık dünyaya inince buranın karanlık olduğunu, gerçek aşkı olan tanrıdan ayrı uzakta olan şaire hayat ayrılık gecesi olarak görünmektedir

Yine beşinci beyitteki fas-ı gül ifadesi ile de peygambere telmih vardır Çünkü peygamberimiz HzMuhammed(SAV) ?in sembolü de güldür Burada şair peygamberine olan sevgisini ve bağlılığını göstermektedir

Aynı şekilde altıncı beyitte de Yusuf kıssasına telmihi açıklamıştım

Yine son beyitte şairin bir rind olması da Allah?a korku ve çıkarla bağlı değil, sevgiyle, aşkla bağlı olduğunu gösterir

Görüldüğü üzere, Fuzuli?nin bu gazeli hem estetik güzelliklerle doludur hem de geniş bir anlatım yelpazesine sahiptir Çokça mazmunun böylesine şifre misali kullanılması çok önemlidir

GAZEL-FUZULÎ

Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân devâ-yi derd ider ihsân

Niçin kılmaz mana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

Gamım pinhân dutardum ben dediler yâre kıl rûşen

Desem ol bî-vefâ bilmen inanur mı inanmaz mı

Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım

Uyayır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su

Habîbüm fasl-ı güldür bu akarsular bulanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil

Mana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır

Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

FUZÛLÎ

Mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün

Ölçünün bulunması hakkında ayrıntılı bilgi için ARUZ ÖLÇÜSÜ'ne bakınız

Kelimeler

atıf: Yöneltme, çevirme; ilişkili bulma

bîmâr: Hasta

bî-vefâ: Vefasız, sözünde durmayan ?bî-? Farsça bir ön ektir Başına geldiği kelimenin anlamını olumsuz yapar

cânân: Sevgili

cefâ: Eziyet

çeşm-i giryân: Ağlayan göz

devâ: Derman, çare

efgân: Feryat, figan, çığlık

fasl-ı gül: Gül mevsimi, ilk bahar

felek: Gök yüzü Edebiyatta felek daha çok şikâyet yerine kullanılır Divan şairleri tarafından daha çok yükseklik, yücelik, genişlik, sonsuzluk ve parlaklık gibi özellikleriyle anılmıştır Âşığın çektiği acı ve ızdıraplardan dolayı ettiği âh ve figanlar de felekler kadar sonsuzdur Felek ihtiyarlığı, dönekliği, kimseye yâr olmaması, *****liği gibi özelikleriyle şikâyetlere sebep olur

gâfil: Herhangi bir konuda haberi ve bilgisi olmayan

gam: Keder, üzüntü

giryân: Ağlayan

görgeç: Görünce, gördüğünde

habîb: Sevgili

hemîşe: Sürekli, her zaman

hicrân: Ayrılık

ihsân: Bağış, yardım

kamu: Bütün, hep, tamam

mâil: Meyletmiş, gönül vermiş

murâd: İstek, arzu

pinhân: Gizli

rind: Dünya işlerine önem vermeyen kişi, kalender

ruhsâr: Yanak

rûşen kılmak: Açıklamak, aydınlatmak, anlatmak

rüsvâ: Rezil

şeb: Gece

şeb-i hicrân: Ayrılık gecesi

şem?: Mum

şeydâ: Çılgın, deli, şaşkın

ta?n eylemek: Ayıplamak

zâil etmek: Sona erdirmek, ortadan kaldırmak

Metin Üzerinde Araştırmalar

1- Şiirin teması nedir?

Şiirin teması, sevgiliye olan aşk ve ona kavuşamamanın verdiği acıdır

2- Şiirde âşık ve sevgili tiplerinin hangi özelliklerinden söz edilmektedir?

Şiirde anlatılan sevgili, klâsik Türk edebiyatındaki sevgili tiplemesi ile uygunluk göstermektedir Âşık canından usandığı hâlde sevgili eziyet etmekten vazgeçmez Sevgili bütün hastaların dertlerine çare bulur, ama âşığın derdiyle ilgilenmez, âşık da ona duyduğu sevgiyi gizlemektedir; çünkü açığa vurduğu zaman sevgilinin ona inanacağından emin değildir Ayrılık gecesinde sabaha kadar kanlı göz yaşı döker, feryat eder Yine de kara bahtı uyanmaz Sevgilinin güzelliği onun aklını başından almıştır Durumu bilmeyip de bu yüzden âşığı ayıplayanlar, sevgilinin güzelliğini gördüklerinde mahcup olacaklardır

3- ?Felekler yandı âhımdan? sözünden ne anlıyorsunuz?

Şair sevgilinin kendisine çektirdiği cefa yüzünden ah çekmekte ve yüreği yanmaktadır Ah çekerken yanmış yüreğinden çıkan ah ateşi gökleri yakmaktadır Burada mübalağa sanatından söz edilebilir Şairin asıl anlatmak istediği ah sesinin göklere kadar ulaştığı ve oraları dahi yaktığı, ama muradının mumunun yanmadığı yani sevgilisinin onun sevgisini görmezlikten geldiğidir
Burada murat mumunun yanması toplumdaki bir geleneği hatırlatır Bir isteği olanlar evliya türbelerine veya efsaneleşmiş ağaç vb yerlerde adak adar Kişinin dileği gerçekleşince oraya mum yakar Aslında batıl inanç olan bu gelenek az da olsa halk arasında yaşamaktadır Burada bu geleneğe de atıf vardır
4- Sevgili kimlere ilgi gösteriyor? Âşığa nasıl davranıyor?

Sevgili kendisine âşık olan herkesle konuşarak onlara ilgi gösteriyor Dolayısıyla onunla konuşma isteğinde olan âşıklarının derdine derman oluyor Burada âşık sevgiliyi başkalarından kıskanmaktadır Hasta kelimesini mecazi olarak âşık anlamında kullanıyor Sevgilinin konuştuğu insanlar onun akrabaları da olabilir Şair onu kıskandığı için onları âşıkları zannedebilir Fakat sevgilinin âşığa yüz vermemesi onunla hiç ilgilenmemesi buna sebep olmaktadır

5- Âşık sevgiliden neyi gizliyor, kimler ne tavsiye ediyor?

Âşık sevgiliye duyduğu aşk yüzünden çektiği acıyı sevgilisine açıklamaktan çekiniyor Arkadaşları ona karşı duyduğu sevgiyi açıklamasını tavsiye ediyorlar Âşığın çekinmesinin sebebi sevgilinin kendisine inanmayabileceği endişesidir Eski toplumların kapalı oluşu, insanların karşı cinse duygularını günümüzdeki kadar açıkça söyleme imkânı bulamamaları, âşığın içe dönük bir karaktere sahip oluşu da etkili olabilir

6- Âşığın sevgiliye olan bağlılığı çevresi tarafından nasıl karşılanıyor?

Sevgili çok güzel olduğu için, onu görür görmez âşık olan şair zamanla aklıyla değil hisleriyle hareket ediyor Yani hareketlerini kontrol edemiyor Bu sebeple çevresindekiler onu ayıplıyor ve herkesin diline düşüyor Çevresindekiler, bir kadın için bu kadar gözyaşı dökmesini, feryat etmesini doğru bulmuyorlar Ama o bu sevdadan memnun olduğunu ve usanmadığını belirtiyor

Fuzûlî âşık olmayı ve aşk derdini çekmeyi, sevgiliye kavuşmaya tercih eder Çünkü bu mecazi aşk onu olgunlaştıracak ve hakiki aşka yükselmesini sağlayacaktır Oysa sevgiliye kavuşması onu bu ruh olgunluğuna kavuşmaktan mahrum edecektir O sevgilinin aşkıyla ıstırap çekmekten, acıyla yoğrulmaktan ve acılarını terennüm etmekten memnundur Bunu bir başka beytinde şöyle dile getirir:

?Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim, zehr-i dermânındadır?
(Aşk derdiyle hoşnudum, ey doktor! Bana ilaç verme ki benim helâk olmam senin derman olsun diye vereceğin zehrindedir)

7- Âşık, sevgilinin gül yanağına karşı kanlı göz yaşı dökmesinin sebebini nasıl açıklıyor?

Âşık sevgilinin kendisine çektirdiği acı yüzünden çok ağlıyor ve artık göz yaşları bulanık yani kanlı akmaya başlıyor Çok ağlayan insan için ?gözleri kan çanağına döndü? denildiğini hatırlarsak sevginin derecesine göre buradaki anlatımın gerçek olabileceğini düşünürüz Şair kanlı göz yaşlarını ilk baharda bulanık akan sulara benzetiyor Fakat gözlerinden akan yaşların kanlı olmasının bilinen sebebi dışında gül mevsiminde bulanık akan sular gibi kendi gözyaşlarının da sevgilinin gül yanağının sebebiyle kanlı aktığını anlatıyor Bir olayı bilinen sebebin dışında daha güzel bir sebebe bağlama sanatını hüsn-i talil denir Bu beyitte şair sevgilinin yanağını güzelliği ve kırmızılığı sebebiyle güle benzetiyor Burada gözyaşının kanlı olmasında sevgilinin gül yanağının kırmızı renginin gözyaşı damlacıklarına aksetmiş olduğu düşüncesi de gizlidir

Şair, şiirin bütününde düşüncelerini, anlatımı etkili kılmak için soru sorarak ifade ediyor Edebiyatta bu sanata istifham (soru sorma) sanatı denir Bu sanatta okuyucunun sorulan soruya farklı cevap verme ihtimali yoktur, yani soruda cevabı verilmiştir Fakat cevabını okuyucu verince şairin savunduğu düşünceyi kendi düşüncesi zannederek, buna katılma ihtimali artar

8- Beşinci beyitte yer alan ?akar su? kelimeleri arasında nasıl bir anlam ilişkisi vardır?

Beşinci beyitte olan ahar su kelimelerinin yazılışları aynı anlamları ayrı olduğu için bunlar arasında cinas sanatı söz konusudur Birinci mısrada suların akacağını söylüyor İkinci mısrada ise ?akarsu? anlamında kullanıyor

9- Bu gazelde hangi edebî sanatlar yapılmıştır?

Birinci beyitte ?Felekler yandı ahımdan? derken ahının ateşiyle göklerin tutuştuğunu söylüyor Bu gerçekte mümkün olamayacağı için mübalağa sanatı olarak nitelendirilebilir

İkinci beyitte bimar (hasta), derd, derman, deva kelimeleri anlamca birbirine uygun kelimelerdir Dolayısıyla bu beyitte tenasüp sanatı vardır Şair, ?Niçün kılmaz mana derman? derken, cevabını bildiği bir konuyu bilmez göründüğü için tecahül-i arif; ayrıca bimar kelimesi hasta anlamı yanında ?aşk derdine düşen? anlamında kullandığı için mecaz sanatı yapmıştır

Üçüncü beyitte pinhan tut- (gizlemek); ruşen kıl- (açıklamak) kelimeleri arasında tezat sanatı vardır

Dördüncü beyitte çeşm, giryan, efgan, dökmek arasında ve çeşm, şeb, uyandırmak arasında tenasüp sanatı vardır ?Kara bahtım uyanmaz mı?? sorusu ile cansız bir kavrama insana mahsus bir özelliği yüklediği için teşhis sanatı vardır

Beşinci beyitte sevgilinin gül yanağı yüzünden gözünden kanlı yaş gelmesinin sebebini bir başka olaya gül mevsiminin gelmesine ve bu mevsimde suların akmasına bağlanarak hüsn-i talil sanatı yapılmıştır Gül, su, ruhsar, fasl-ı gül (ilkbahar) kelimeleri arasında tenasüp; akar su ve akarsu arasında cinas sanatı yapılmıştır

Altıncı beyitte şair kendisini arkadaşlarının ayıplaması üzerine Yusuf ile Züleyha hikâyesindeki şu olayı örnek gösteriyor: "Züleyha'nın Hz Yusuf'a (as) âşık olması üzerine arkadaşları kendisini ayıplıyorlar ve bir erkek için bir vezir eşinin böyle durumlara düşmesini eleştiriyorlar Bunun üzerine Züleyha da arkadaşlarını saraya davet ediyor, onlara meyve ikram ediyor Kadınlar meyvelerini yerken sarayda çalışan Yusuf'u bir bahaneyle oraya çağırıyor Kadınlar Yusuf'un güzelliği karşısında kendilerinden geçiyor ve farkında olmadan elmalarını kesecek yerde ellerini kesiyorlar Bu olaydan sonra Züleyha'yı ayıplamakta haksız davrandıklarını anlıyorlar" Herkesçe bilinen bu olay hatırlatıldığı için telmih sanatı yapılıyor

Yedinci beyitte ?rind-i şeyda? tamlaması ile asıl kastedilen Mecnun'dur Bu beytin içinde Leyla ve Mecnun mazmunu vardır

Ayrıca bütün beyitlerde anlamı kuvvetlendirmek için soru sorularak istifham sanatı yapılmıştır

10- Şiirin kafiye ve rediflerini gösteriniz, şekil özelliklerini belirtiniz

Bu şiir bir musammat gazeldir
Musammat gazellerin ortasında iç kafiye bulunur ve gazel ortadan ikiye bölünüp dörtlük haline getirildiği zaman kafiye şeması abcb, dddb, eeeb, fffb, gggb, hhhb, ıııb şekline dönüşür

Beni cândan usandırdı a
cefâdan yâr usanmaz mı b
Felekler yandı âhımdan c
murâdım şem'i yanmaz mı b

Kamu bîmârına cânân d
devâ-yi derd ider ihsân d
Niçin kılmaz mana dermân d
meni bîmâr[ı] sanmaz mı b

Gamım pinhân dutardum ben
dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen
inanur mı inanmaz mı

Şeb-i hicrân yanar cânım
döker kan çeşm-i giryânım
Uyayır halkı efgânım
kara bahtım uyanmaz mı

Gül-i ruhsârına karşu
gözümden kanlu akar su
Habîbüm fasl-ı güldür bu
akarsular bulanmaz mı

Değildim ben sana mâil
sen ettin aklımı zâil
Mana ta'n eyleyen gâfil
seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır
hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır
bu sevdâdan usanmaz mı

Buna göre usanmaz mı, yanmaz mı, sanmaz mı, inanmaz mı, uyanmaz mı, bulanmaz mı, utanmaz mı kelimelerinde -an hecesi tam kafiye, -maz mı ekleri ise aynı görevde olduğu için rediftir
Canan, ihsan, derman, kelimelerindeki -an sesi zengin kafiye (bir uzun sesli ve bir sessiz harften oluşan kafiye zengin sayılır);
men, ruşen, bilmen kelimelerindeki -en sesi tam kafiye;
canım, giryanım, efganım, kelimelerindeki -an zengin kafiye; -ım'lar redif;
karşu, su, bu kelimelerindeki -u sesi yarım kafiye;
mail, zail, gafil kelimelerindeki -il sesi tam kafiyedir
Şeydadır, rüsvadır, sevdadır kelimelerindeki -a tam kafiye (uzun olduğu için), -dur hecesi rediftir

Divan şiirinde genellikle tam ve zengin kafiye kullanılır Bu şiirin son derece ahenkli olmasında iç kafiyenin de etkisi vardır

Bu gazel; aruzun mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün kalıbıyla yazılmış
aa, ba, ca, da, ea, fa, ga şeklinde kafiyelenmiştir
Nazım birimi beyittir ve konusu aşktır
?Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı / Felekler yandı âhumdan murâdım şem?i yanmaz mı? matla beytidir Bu beyit şiirin doğduğu beyittir Şairin, şiirin kafiyesine ve ölçüsüne karar verdiği beyittir Diğer beyitler buna bağlı olarak yazıldığı için matla beyti önemlidir
Konu bütünlüğü olduğu için yek-ahenk gazeldir;
bütün beyitlerinde söyleyiş güzelliği olduğu için yek-âvâz olduğu da söylenebilir
Şiirin hüsn-i talil yapılan ?Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım / Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı? şeklindeki beyti beytü'l-gazel olarak kabul edilebilir Şair son beyitte mahlasını söylemiştir ve artık şiirini bitirmiştir Bunun için bu beyte makta beyti denir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.