Halk Oyunları |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Halk OyunlarıBatı dillerinde tiyatro sözcüğü opera ve baleyi de kapsamaktadır Bizde bale, önce Osmanlıda, sarayda, sonra da cumhuriyet döneminde devlet tarafından benimsenmiş, devlet opera ve balesi adı altında kurumsallaştırılmıştır Tanzimat tan beri batı yanlısı seçkinci ve devletçi aydın ve sanatçılarımız batıdaki baleyi bale eğitimini birebir ithal ederek ülkemize getirmişler ve bu alanda, söylenildiğine göre, çok ta başarılı sanatçılarımız yetişmiştir Osmanlı zamanında ki saray-halk karşıtlığı ve saray (divan) edebiyatı ile halk edebiyatı zıtlığı, günümüze dek devlet ile halkın sanat konusundaki tercih ve beğeni farklılıkları süregelmiştir Aslında bu bir paradokstur Cumhuriyeti ilan eden Atatürk, cumhuriyeti halka ve halk egemenliğine dayandırmıştır Gel gelelim devletin, bürokrat, yetişmiş yönetici takımı her nedense halkın balesi olan halk oyunlarını değil de batılı anlamda baleyi benimsemiş ve bunu kurumsallaştırmıştır Esasen bu bakış açısı sadece bale için değil, opera ve özellikle de tiyatro için de geçerlidir Atatürk , kurtuluş savaşı sırasında o zamana kadar Osmanlıların reaya (topraksız köylü) ve kul olarak gördükleri Türk halkına bir kimlik ve kişilik kazandırarak Türk halkını ilk defa yönetime ortak ederek "egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir"sözleri ile halkın üzerindeki her türlü egemenliği kaldırmıştır Atatürk batıdan emperyalizmi değil, onları çağdaş ve uygar yapan kurum ve kuruluşları almıştır Büyük tiyatro kuramcısı İsmail Hakkı Baltacıoğlu' nun dediği gibi, batıdan sadece teknik biçim alınmıştır Bu biçimin özü elbette ki bize özgü olacaktır Atatürk ün kurduğu opera açılışını Carmen yada bayan Batırflay veya aida ile değil Özsoy operası ile yapmış olması onun opera konusunda ne düşündüğünü anlamamız için güzel bir örnektir Yine tiyatrodaki "bay önder", "mete" gibi oyunlar onun tercih ve beğenisinin körü körüne batı sanatından yana olmadığının delilidir Atatürk, sanat kurumlarını kurmuş, bunların ilkelerini belirlemiş ve devlet tiyatro, opera ve balesini kurumsallaştırırken ilerleyecekleri yolu yasalarla belgelemiştir Atatürk ten sonra bu kurumların hala halktan ve halkın beğenisinden uzaklaşarak, devlet protokolünde, yabancılara "bakın bizde de sizdeki gibi tiyatro, opera ve bale var" havası atılmak için oluşturulmuş sanat kurumu durumuna düşürülerek, hedef kitle olarak halk yerine bir avuç seçkinci devlet geleneği yanlıları seçilmiştir İçtenlikle belirtmek gerekirse Halk Tiyatrosunun yaşadığı zorlukların bir benzerini de Türk Müziği yaşamıştır Tek Partili dönem boyunca Türk Müziğinin radyolarda yasaklanmış olması belleklerde tazeliğini henüz yitirmemiştir Neyse ki günümüzde bu zorluklar aşılmış, gerek Türk Müziği (Saray kökenli Türk Sanat Müziği) gerekse Hititlerden beri (belki daha eskiden beri) saz çalan bir coğrafyanın çocukları olan Anadolu insanının binlerce yıl önceden süzerek günümüze getirdiği Halk Türküleri, halkımızın gönlünde hak ettikleri yeri almış görünmektedir Şimdi sıra halk türkülerimizin yolundan giderek, öz kültürümüzden yola çıkarak kendi balemizi, operamızı ve kendi tiyatromuzu hak ettiği yere getirmektir Halk Oyunlarımız, folklor geleneğimiz için olduğu kadar tiyatro geleneğimiz için de önemli bir kaynaktır Ülkemizde henüz yürümeye başlayan hiçbir çocuk asla point yapmazken, her çocuk mutlaka ilk olarak göbek atmayı, oynamayı öğrenir Okullarda çoğumuz yöresel halk oyunlarının bir yada birkaçını öğreniriz Buralardan yola çıkarak, kendi balemizi oluşturmak yerine neden batıdaki baleyi birebir taklit ederiz? Halk Oyunlarımızda gelecekteki Türk Tiyatrosuna kaynaklık edebilecek pek çok öğe bulabiliriz Kukla tiyatrosu bölümünde değindiğimiz "Çatal Adam" halk dansı ile "Aşık ile Maşuk" halk dansları bağlı başına bir inceleme konusudur |
|