Manisa... |
11-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Manisa...Manisa’nın güneyinde Sandıkkale Tepesi yamacında, şehre hâkim bir konumda bulunan Ulu Cami Saruhanoğullarından Fahreddin İlyas Bey tarafından 1366’da yaptırılmıştır Caminin bulunduğu yerde daha önce yapılmış bir Bizans kilisesi bulunuyordu Caminin yapımında bu kiliseye ait mimari parçalar kullanılmıştır Manisa Ulu Camisi Osmanlı sanatında revaklı avlu kısmı küçülmüş olarak yeniden ortaya çıkmıştır Burada küçülmüş halde yeniden ortaya çıkan revaklı avlu cami ile hemen bir planın iki yarısı konumundadır Antik çağlara ait yapılardan toplanan mermer blokların yanı sıra kaba yontma taş ve tuğlalardan yapılan cami iki ana bölümden meydana gelmiştir Caminin önünde 17ooX3000 m ölçüsünde bir iç avlu ile1550x3000 m ölçüsünde kapalı, bir bölüm bulunmaktadır Avluda üzeri açık bırakılan bölüm, kapalı olan kısımda kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönünde merdivenle çıkılan ve oldukça sade kesme taştan bir portal bulunmaktadır Bu giriş taş kemerlidir ve iki yanında da mihrapçık bulunmaktadır Girişin üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür Bunun üzerinde tek satırlı bir kuşak halinde kitabe nişin batı duvarından başlayarak iç avluya açılan basık kemerli giriş kapısı üzerinde de devam etmektedir Kitabenin mealen anlamı şöyledir: “Bağışlayıcı ve esirgeyici Allah adına mescitleri ibadet yeri kılan Allaha hâmd ve yaratılanların en hayırlısı olan Muhammed Peygambere salât ve selâm olsun Hâlen ayakta duran bu güzel mabedin, camii şerifin ve yüce kapının yapılmasına emir veren ve tamamlanması için gayretle çalışan büyük Sultan Ümmetinin kullarına sahip, ikinci İskender olarak anılan, asilerle uğraşan, kâfirleri kahreyleyen, Allah yolunda savaşan, muzaffer, mansur, mağfiret sahibi, Allahın lütfüyle güçlü Sultanoğlu Sultan, Saruhanoğlu, İlyasoğlu Ulu Sultan İshak Çelebi, Allah devletini daim etsin Sene yedi yüz altmış sekiz h768 (1368)” Caminin iç avlusu yüksek sivri kemerlerin meydana getirdiği revaklar kuzeyde tek sıra, doğu ve batıda çift sıra halindedir Buradan kapalı bölüme geçilen avlunun güneyinde ise revak bulunmamaktadır Bu avlunun doğusunda, yandaki sokağa açılan ve batısındaki medreseye geçişi sağlayan birer kapı daha bulunmaktadır Bunlardan doğu kapısı nişinin üzeri sivri tonoz ile örtülmüştür Bu kapı üzerinde kitabe bulunmamaktadır Giriş kapısı üzerine iki pencere açılmıştır Avlunun ortasında ise üzeri açık sekiz kenarlı bir mermer şadırvana yer verilmiştir Revaklar tuğla döşemeli olup avlu ile kapı geçitleri zeminden 50 cm daha yüksektir Revaklar pandantifli kubbelerle örtülmüştür Buradaki sütunlar üzerinde Bizans ve Roma dönemine ait sütun başlıklarının yanı sıra Türk başlıkları da birlikte kullanılmıştır Girişin batsında içeriden çatıya çıkan taş bir merdivene yer verilmiştir Bu nedenle de caminin kuzey cephesinin batısındaki dışarıya çıkıntılı minareye çıkışta bu merdivenden yararlanılmaktadır Minarenin kapısı çatı üzerinde olup gövdesi yeşil, mavi ve sarı renkte tuğlalarla bezenmiştir İç avlunun güneydeki cephe duvarının önündeki kısım revak döşemesinden daha yüksektedir Bu cephenin ortasındaki kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekânına geçilmektedir Bu cephede üç kapı vardır ve bunarın iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir Caminin kapalı bölümü büyük bir kubbenin örttüğü mihrap önündeki sahın ile onun iki yanındaki sahın ile iki tarafındaki ikişer sıra yan ve arka sahından meydana gelmiştir Mihrap duvarına paralel yedi bölümlü ve dört neften meydana gelen camide mihrap duvarına bitişik iki sütun ve altı payenin oluşturduğu sekizgen planın üzerine kemerlerle oturan 1080 m çapında pandantifli mihrap önü kubbesi bulunmakta olup, bu bölüm diğer nefleri kesmektedir Kapalı kısmın sahınları yuvarlak sütunlar ve sivri kemerlerin taşıdığı basık kubbelerle üzerleri örtülmüştür İbadet mekânı kuzey cephesindeki pencerelerin yanı sıra doğudaki altlı üstlü altı pencere ile aydınlatılmıştır Caminin minberi kündekâri tekniğinde yapılmış olup devrinin en güzel örneklerindendir Günümüzde Manisa Müzesi’nde bulunan minber kapısı üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır: “Ümmetin kullarına malik Ulu Sultan İlyas oğlu İshak Çelebi Nasri aziz olsun, bu mübarek minberin yapımını emretti Sene yedi yüz yetmiş sekiz (1376)” Bunun altında da “Bunu yazan nakşeden, resimlerini yapan Yusuf oğlu Fatih, imal eden de el dikki oğlu Hacı Mehmet” yazılıdır Sultan Camisi (Merkez) Manisa Sultan Camisi’ni Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa Sultan 1522 yılında, külliye ile birlikte yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, sıbyan mektebi, hankâh, imaret ve iki medreseden meydana gelmiştir Sonraki yıllarda yapı topluluğuna darüşşifa ve çifte hamam eklenmiştir Medreselerden Dış Medrese olarak isimlendirilen medrese yıkılmış ve günümüze gelememiştir Kurtuluş Savaşı sırasında hankâh ve imaret yanmış ve yıkılmıştır Günümüzde bu yapıların yeri Sultan Parkı’na dönüştürülmüştür Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı’ndan sonra 1514’de Tebriz’e girmiş ve Osmanlı Ordusuna katılan Tebriz Türklerinden Acem Alisi’ni (Esir Ali) yanına almış ve Manisa’da yapılmasını düşündüğü külliyenin yapımı ile onu görevlendirmiştir Külliyenin yapımı için hazırlıklara başlanıldığı sırada Yavuz Sultan Selim ölmüş ve Şehzade Süleyman annesi Hafsa Sultan’ı Manisa’da bırakarak İstanbul’a dönmüş, 1520’de Osmanlı tahtına Kanuni Sultan Süleyman olarak oturmuştur Bu arada da Acem Ali (Esir Ali) Ser Mimarlığa getirilmiştir Caminin yapımına büyük olasılıkla 22 Mart 1521’de başlanılmıştır Hafsa Sultan h929 (1523) yılında vakfiyesini düzenletmiş ve yapı topluluğu 1523 yılı Ramazan ayında ibadete ve kullanıma açılmıştır XVI yüzyıl Klasik Osmanlı mimarisinin örneklerinden olan cami, kesme taş ve tuğladan yapılmış olup önünde beş bölümlü bir son cemaat yeri ile ibadet yeri merkezi kubbelidir Yapı topluluğu geniş bir avlu ortasındadır Avluya doğu, güney ve batı yönünden kemerli, kuzeyden ise kubbeli birer kapıdan girilmektedir Ayrıca batı duvarında bir güneş saati ile hünkâr mahfeline giriş kapısı bulunmaktadır Sultan Camisinin bir özelliği de Manisa’daki ezani saat ayarının buradaki muvakkithaneden yapılmış olmasıdır Cami XVIyüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır Cami kare planlı kesme taş ve tuğladan, oldukça sade bir üslupta yapılmıştır İbadet mekânının üzerini yüksek dikdörtgen bir kasnak üzerine yuvarlak kasnaklı bir kubbe örtmektedir Önünde yuvarlak kemerlere birbirine bağlanmış altı sütunun oluşturduğu üzeri kubbeli beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Sütunları birbirine bağlayan kemerler beyaz ve kırmızıya yakın renklerde taşların alternatifli olarak sıralanmasından meydana gelmiştir Son cemaat yerinin giriş kapısı üzerinde sülüs yazı ile iki satırlı bir mısra yazılmıştır: “Bu mekan âşıkların kıblesi oldu, her kim buraya eksik gelirse tamam olur” Giriş kapısı üzerine de Arapça yazılı bir kitabe yerleştirilmiştir: Ümmü-üs-Sultan Süleyman-il mekin Kad benet Lillâhi beyt-es-sacidin Mamislühu kadcaeha tarihuhu Hüve Camiün e-ilmüttekin-il-hamidin Bu kitabenin son tarih mısraı ebced hesabına göre h929 (1522) yılını göstermektedir İbadet mekânını örten kubbe iki yarım kubbe ile desteklenmiştir Kubbenin sağ ve solundaki alçak çift kubbeler ortada birer sütunla duvarlara dayanmaktadır Caminin sol tarafındaki ikinci kapı sultanlara ayrılmıştır Mihrap mermerden olup stalâktitli olarak sona erer Mermer minber üzerinde “Cuma namazı gibi hutbeyi de dinlemek farzdır” anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır İç mekân XVI yüzyıl çinileri, kubbede kalem işleriyle bezenmiştir Caminin iki yanındaki minareler kırmızı taştan kuşaklarla bölünmüş, taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Avlunun ortasında şadırvan bulunmaktadır |
|