Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gelmiştir, insan, maymundan, topraktan, yaratılmış

İnsan Topraktan Mı Yaratılmış Maymundan Mı Gelmiştir

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsan Topraktan Mı Yaratılmış Maymundan Mı Gelmiştir



İnsanın kendi geçmişi ile ilgilenmesi, şüphesiz aklın gereğidir Dünyaya nereden ve nasıl geldiğini bulmaya çalışması gayet tabiidir Ancak, bu tip soruları nasıl çözecek, konu ile ilgili dokümanları neyle tartıp değerlendirecektir? Sadece mücerret akıl bu soruları cevaplandırmaya kafi midir?

Bu konunun açıklığa kavuşması için önce aklın çalışma prensibinin bilinmesi gerekir; Akıl, hadiseleri değerlendirme ve yorumlamada, duyu organlarıyla alınan bilgileri mantık süzgecinden geçirir Duygu organlarının görevi farklı olduğu gibi, tesir sahaları da sınırlıdır Kulağımızla bütün sesleri işitebiliyor muyuz? Hayır! Sadece titreşimleri 20 ile 20000 arasındaki sesleri alabiliyoruz Nitekim göz de ancak belli dalga boyundaki ışıkları seçebiliyor Yedi renkli bir daireyi hızla döndürünce beyaz görürüz Beyaz ışık da renk tayflarına ayrılınca yedi renk olarak karşımıza çıkar Demek ki, göz aldanabiliyor Bir başka misal; sıcak sudan çıkan elimizi ılık suya batırınca, bu suyun soğuk olduğuna hükmederiz Ama hakikatte su ılıktır
Aslında burada aldanan ne gözdür, ne de el Beyin, bu duyu organlarından gelen bilgilere dayanarak hükümler çıkarmıştır Yani, her iki halde de yanılmış olan beyindir

Herhangi bir konu hakkında akıl; “tüme varım” ve “tümden gelim” metotlarıyla değerlendirme yapar ve bir hükme varır Bu hüküm gerçek bir hüküm olmayabilir de Zira, daha sonra duyu organlarının akla vereceği malzemenin değişmesiyle aklın ortaya koyacağı kıymet hükümleri de değişebilecektir Çünkü, tesir sahaları sınırlı olan duyu organlarından elde edilmiş bilgilerin de eksik olacağı tabiidir Yetersiz bilgi ile aklın yeterli hüküm çıkarması beklenebilir mi? Bundan dolayı bir çokları tarafından bilim; "Her an yanlışlığı ispatlanabilen değer hükümleri" olarak tarif edilir

150 yıl önce ses ve şekillerin nakliyle ilgili bilgiler şimdikinden çok eksikti Bu bilgilerle o zaman, görüntülerin nakledilemeyeceği hükmü çıkarılmıştı Demek ki çevreden elde edilen bilgilerin değişmesine paralel olarak, aklın ortaya koyduğu değer hükümleri de değişiyor

O halde, ilk insanın yaratılışı hakkında öyle bir hüküm ortaya koymalıyız ki, zaman ve zemine bağlı olarak değişmesin Yani, gerçek bir hüküm olsun

Akıl yaratılışı tek başına ne dereceye kadar kavrayabilir? Bu sorunun isabetli cevaplandırılması, mes'elenin çözümünü yarı yarıya kolaylaştıracaktır

Aklın nüfuz edebildiği saha belirli ve sınırlıdır Bu alan dışında kalan ve aklın tek başına çözemediği problemler, metafiziğin konusunu teşkil ederler

İşte aklın nüfuz sahası dışında olan metafizik konularından birisi de "yaradılış”tır Konu, ilk insanın yaratılışı olunca, iş daha da zorlaşır Aklın burada tek başına varacağı sonuçta hata payı büyük olacaktır Akıl bu vadide yalnız gidemez Giderse hatalı sonuçlara varması kaçınılmaz olur Çünkü, bir anlama aleti olan aklın idrak sahası sınırlıdır, dardır Onun için aklın burada ilahi beyan ve hükümlere, yani külli bir akla ihtiyacı vardır O da Kur'an-ı Kerim'dir

Yaratılışı sadece akla güvenerek çözmek isteyenler de çıktı Hem de büyük bir gürültü ile Ama sonuç ne oldu? Sonunda "Çıkmaz yol"a girdiler İnsanın, bir takım hayvanların evrimiyle ve tesadüfen ortaya çıktığını iddia eder oldular ve bu düşünce günümüzde bir doktrin, bir felsefe şeklini aldı "Evrim felsefesi" olarak kendisine bir hayli taraftar da buldu Bu felsefenin bazı ateşli taraftarları, işi daha da ileri götürdüler Öyle ki, evrim bunların elinde bir inanç sistemi haline geldi Evrime inanmayan aydınlar, bu ilim çevrelerince aforoz edildiler Orta çağda mı? Hayır! Yirminci yüzyılda
Şunu hemen ifade edelim ki, evrimciler yaratılışı değil, evrimi kabul ederler Onlara göre; tek hücre zamanla değişikliğe uğrayarak günümüzdeki milyonlarca çeşit canlı hasıl oldu Tabii insan da bunlar arasındaydı ve bu değişiklikten o da nasibini aldı

Bu değişiklikler nasıl oldu? Bunu kim yaptı? Evrimcilere göre bu soruların cevabı gayet basittir Bu farklılaşma onlara göre; tesadüfen olmuştur Bu durumun ise çok uzun zamanda cereyan ettiğini söylerler Mesela; ne kadar zamanda? Bu zaman öyle bir süredir ki, tetkiki mümkün değildir Faraza, iddia ettikleri değişikliğin, ileri sürdükleri zamanda cereyan etmediğini ortaya koysanız, evrimci sizi başka geçmişlere havale eder

Evrimciler, bırakın yeni canlıların ortaya çıkışını, insan türünün ırklarını bile açıklayamıyorlar Meşhur evrimci T Dobzhansky, bununla ilgili olarak şöyle diyor:
"Darwin'den bu yana bir asır geçtiği halde, insan türündeki farklı ırkların orijinine ait problemi çözemedik Mesele hala bir asır önceki kadar karışık" (*)

Bir kimse, ırkların orijinini dahi izah edemeyen bir teoriyle, bütün canlıların yaratılışı ve geçirdiği değişiklikler gibi derin meseleleri nasıl açıklayacaktır? Anlaşılan odur ki, evrim teorisine ilmi delillerle yaklaştıkça, bu teorinin müdafaası imkansız hale gelecektir

Meşhur bir evrimci olan Simpson, insanın yaratılışıyla ilgili olarak şöyle der:
"İnsan, kainatta anlama kapasitesine ve potansiyeline sahip tek varlıktır Şuursuz ve akılsız maddelerin bir ürünüdür Dünyaya gelişini kendisi başarmış olan insan, sadece kendisine karşı sorumludur İnsan, kainatta yaratıcı, kontrol ve tayin edici bir güce sahip değildir Fakat, kendisinin ustası ve amiridir Bu bakımdan insan, kendi kaderini kendisi tayin ve idare etmelidir"

Simpson, evrim felsefesini açıklarken akıl ve mantık sınırını zorlamakta, bir cümlede söylediğini diğerinde yalanlamaktadır İnsan, hem "Kainatta anlama kapasitesine ve potansiyeline sahip tek varlık" olarak kabul ediliyor, hem de "şuursuz ve akılsız maddelerin ürünüdür" deniyor Şuursuz ve akılsız bu maddeler, şuurlu insanı nasıl meydana getirecek?
Maddelerin kendilerinde "anlama ve şuur" yok ki, insana verebilsin

Paragrafın devamında "dünyaya gelişini kendisi başarmış bir insan" deniyor Bir yaşında ancak ayağa kalkabilen ve 5-6 yaşında çevresini tanımaya başlayan insanın, kendisini yokluktan meydana getirmesine imkan var mı? Başlangıçta yok olan insan nasıl kendisini meydana getirecek?

Simpson yazısına şöyle devam ediyor: "insan kainatta yaratıcı, kontrol ve tayin edici bir güce sahip değildir Fakat kendisinin ustası ve amiridir" Hem insanın kainatta bir güce sahip olmadığı, hem de kendisinin ustası olduğu iddia ediliyor Kainata sözü geçmeyen insan, nasıl kendisinin ustası olacak? Zira, insanın var olabilmesi için yer küreye, güneşe, aya, havaya, kısacası bütün bir kainata gerek vardır

Meseleleri doğru değerlendiremeyeceği düşüncesi ile 18 yaşına kadar kendisine kanuni ehliyet tanınmayan insana Simpson, anne karnında ve hatta önceki safhalarda kendi kendini idare ettiriyor

En basit bir hücre içinde bile, yüzlerce olay bir anda cereyan ediyor Milyonlarca hücreden meydana gelen ve hücreleri devamlı değişip tazelenen insanın, kendisini idaresi elbette düşünülemez Kalbin çalışması, sinir sisteminin işlemesi, kanın temizlenmesi ve besinlerin sindirim için hazırlanıp taşınması gibi yüzlerce olayın cereyanı insanın isteğine mi bağlı? Hayır İnsanın hiç müdahalesi olmadan bu hadiseler devam ediyor Simpson'un kendisi de bu kanunun dışında değil

Atom ve moleküllerden varlıkların teşkili ve kainatta cereyan eden bütün hadiselerin idaresi; ancak, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının, kainatta her an tasarrufta bulunmasıyla mümkündür

Meşhur evrimcilerden L Zuckerman da çalışma prensiplerini şöyle dile getirir: "Saf ilmi düşünceyle, fizik ve kimya kanunları ışığında işe başlıyoruz Fakat, hemen objektif hakikatlerden uzaklaşarak kıyas ve tahmine dayanan sahaya kayıyoruz Hissi bir sezişle veya izah tarzıyla insanın fosil tarihiyle ilgili hükmü veriyoruz"

Yine evrimcilerden Gould, çaresizliğini şu soru ile dile getiriyor: "Cedlerle nesiller arasında geçiş gösteren hangi deliller var?" O'nun bu sorusuna evrimci anatomi profesörü Kitts şöyle cevap veriyor: "Paleontolojinin (Fosil bilgisi), evrimle ilgili delilleri sağladığına dair parlak sözlerine rağmen, evrimcilerin problemleri çözülememiştir Bunların en önemlisi, fosiller arasındaki boşluklardır Evrim için türler arasında geçiş formu gereklidir Halbuki paleontoloji bunu temin edememiştir"

İnsanın sorası geliyor Madem evrim için geçiş formu gereklidir Bu geçiş formları da bulunamamıştır O halde niçin evrimi müdafaa ediyorsunuz?

Evrimcilerin bu şekildeki itirafları daha da çoğaltılabilir Ama dikkat edilirse görülecektir ki, iddia ettikleri evrim fikrini destekleyen hiç bir delil yoktur O halde niçin bu görüşlerinde ısrarlıdırlar? Tek cümle ile; bir Yaratıcıyı kabul etmemek için
Evrimcilerin temel felsefesini şöyle özetlemek mümkündür: Sanat var, fakat sanatkar yok Eser var, usta yok Kitap var, fakat bunu yazan yoktur

Evrimcilerin görüş ve düşüncelerinin nereye dayandığını Gish, şu ifadelerle en iyi şekilde dile getiriyor: "Evrim felsefesi, evrimcilerin kendi dünya görüşleri içerisinde yer alan bir inanç sistemidir, bir dindir"

Aslında evrim felsefesi materyalizmle iç içedir Gish bu konuya şu sözlerle dikkat çekmektedir: "Bir çok ilim adamının evrimi kabul etmesinin sebebi, bu teorinin, bütün canlıların yaratılışını materyalist ve tabiatçı bir düşünce ile izah etmesindedir Çünkü bunlar, materyalizme ve tabiata inanırlar" Nitekim bununla ilgili olarak meşhur evrimci Dobzshansky de şöyle der: "Bugün materyalist felsefe, mevcut biyoloji ilimlerinden çoğunun temelini teşkil eder"

Evrim teorisinin bütün ilim adamları tarafından kabul edildiği sık sık tekrarlanır Aslında, bu, münakaşayı kazanmak için uydurulmuş ve alışkanlık haline getirilmiş bir yoldur

İnsanın atası olarak ileri sürülen fosiller arasında beş tanesi çok fazla tartışma konusu yapılmaktadır Üzerinde en çok tartışma yapılan bu fosillere kısaca temas edeceğiz

1— Java Adamı
Java adamı olarak ileri sürülen varlık, şu parçalardan meydana gelmiştir: Yarım kafatası, uyluk kemiği, iki büyük ve bir küçük azı dişi

Bu parçalar bir yerde ve aynı anda mı bulunmuştur? Hayır Birbirinden uzak mesafelerde ve 1891-1898 yılları arasında toplanmıştır Yani, sekiz yıl arayla

Java adamı resimleri tamamen uydurmadır
Son yapılan araştırmalarda bu kafatasının şempanzeye, büyük iki azı dişinin orangutana, küçük azı dişi ile uyluk kemiğinin de insana ait olduğu anlaşılmıştır
Nitekim fosilleri bulan Dubois de, hayatının sonuna doğru gerçeği itiraf etmiş ve Java adamı olarak ileriye sürdüğü yaratığın gibbon maymunu olduğunu açıklamıştır Ama artık ok yaydan çıkmış, Java adamı evrimciler katında müstesna yerini almıştır

Orta öğretim ve hatta yüksek öğretim kitaplarında hemen hepimizin zaman zaman şahit olduğu; yüzü kıllı, alnı çekik, burnu ve çenesi ileriye doğru çıkmış Java adamının gerçekle ilgisi yoktur O halde bu resim ve şekiller nedir? Bunlar tamamen hayal mahsulü olarak çizilmiş veya elle yapılmış modellerdir

2— Pekin Adamı
Bu yaratığın; üç azı dişi, kafatası parçası ve iki alt çeneden meydana geldiği iddia edilir "İddia edilir" diyoruz Çünkü, adı geçen bu fosillerden iki diş hariç, diğerleri mevcut değildir Şu anda sadece bu iki dişle evrimci Weidenreich tarafından yapılmış modeller bulunmaktadır

Pekin adamına ait fosillerin kaybolduğu ileri sürülür Bunların kayboluş hikayesi ise anlatana göre değişmekte, gerçek durumu hiç kimse bilmemektedir Bazı evrimciler, 1921-1928 yılları arasında Dr Black tarafından bulunan bu fosillerin, İkinci Dünya Harbi esnasında Japonlar'ın Pekin'i istilası sırasında kaybolduğunu iddia ederler O sıra Pekin'de görevli bulunan O'Connel ise, Japonlar'ın buraya gelmediğini, bu fosilleri evrimcilerin kendilerinin imha ettiğini belirtir Ona göre, eldeki materyaller iddia edildiği gibi maymunla insan arasında geçişi gösteren bir varlığın fosilleri değildir Kafatası, o devirde avcıların avladıkları orangutan maymununa aittir Bu hakikati gizlemek için evrimciler, eldeki fosilleri kendileri imha etmişlerdir

Yapılan araştırmalar da Pekin adamının, insanın evrime uğramış bir atası değil, orangutan benzeri bir maymun olduğunu ortaya çıkarmıştır

Şimdi bir biyoloji kitabına baksanız, Pekin adamına ait düzgün bir baş modeli veya kafatası iskeleti ile çene kemiği ve dişlerin resmini görürsünüz Bunlar gerçeği değil, evrimci Weidenreich'in hayalindeki varlığı yansıtırlar Çünkü, hakikatte ne böyle bir varlık yaşamış ve ne de fosili bulunmuştur

3— Piltdown Adamı
İngiltere'de bulunduğu 1912 yılından 1960'lı yıllara kadar hakkında ciltlerle kitap yazılmış bir varlık da Piltdown adamıdır Bu kitaplarda insanın maymundan nasıl evrimleştiği, adı geçen fosil delil gösterilerek enine boyuna anlatılır Bu izahlar zaman zaman inandırıcı da olmaktadır Zira, mevcut fosiller içinde en idealidir Bütün kafatası ve çene kemikleri ile dişler tamdır Bu fosil, bir müze müdürü olan Woodward ile tıp doktoru Dawson tarafından bulunmuş ve takriben 500 bin yıl önce yaşamış olduğu bildirilmiştir

1955 yılından sonra fluor testine tabi tutulan bu fosilin öyle iddia edildiği gibi eski değil, çok yeni olduğu ortaya çıktı Daha sonra üzerinde yapılan detaylı araştırma ile eldeki materyalin sahtekarlık belgesi olduğu görüldü Hem öyle bir sahtekarlık belgesi ki, kafatası ve dişler insana, çene ise 10 yaşındaki bir orangutan maymununa ait Bu insan dişleri, maymunun çene kemiğine uydurmak için eğelenmiş Bununla da kalınmamış Kafatası ve çene kemiklerine, eskiye ait olduğu görüntüsünü vermek için potasyum dikromat ile lekelendirilip Piltdown semti yakınında bir çukura gizlice gömülmüş Tabii bir müddet sonra da buradan merasimle çıkarmak için

Bu sahtekarlığın ortaya çıkmasıyla ne değişti? Hemen hemen hiçbir şey Sahtekarlığı yapanlar ölmüştü Mes'uliyeti kimse üzerine almadı Bu fosilleri ilim alemine takdim edenler ise, Afrika ve Avustralya'da yeniden arzularına uygun fosil aramaya başladılar Bunlar zaman zaman insanın atasına ait olan fosiller bulduklarını iddia ediyorlar Bu fosillerin insanın atası ile bir ilgisinin olmadığını anlamak için tekrar 40-50 yıl beklemeye bilmem gerek var mı?

4— Nebraska Adamı
Evrimciler tarafından insanın atası olarak ileri sürülen fosillerden birisi de Nebraska adamıdır Tennessee'de HF Osborn tarafından 1922 yılında ortaya atılmıştır Bu varlığa ait delil nedir? Sadece bir azı dişi Bu dişin takriben bir milyon yıl önce yaşadığı farz edilen Prehistorik (Tarih öncesi) insana ait olduğu iddia ediliyordu William Bryan, tek azı dişi ile insanın atası hakkında hüküm vermede acele edilmemesi gerektiğini bildirince bütün şimşekleri üzerine çekti Evrimciler kendisini, geri kafalı olmakla itham ettiler Fakat yıllar sonra yapılan detaylı araştırmalarla bu dişin bir domuza ait olduğu ispatlandı

5— Hong Kong Adamı
Bu adamın da tuhaf antropolojik bir hikayesi vardır Von Koenigswald, bir Çin dükkanından bir miktar fosil diş satın alır Bunlardan üç dişi ayırır, bir kenara koyar Bu hususta kendisine Weidenreich de yardımcıdır Neticede bu üç dişe dayanarak bir fosil adam tayinine karar verirler Buna bir de isim gereklidir O da bulunur, "Hong-Kong Adamı" (*)

Sonuç olarak denilebilir ki, canlıların silsile halinde birbirinden hasıl olduğu görüşü tutarsız, tamamen sathi ve subjektiftir İnsanın geçmişi ile ilgili iddialar da bu paraleldedir Hiç bir ilmi delili ve tutarlılığı yoktur Üstelik bugün evrimcilerin bazı sahtekarlıklarının ortaya çıkmış olması, kendilerine güveni iyice sarsmıştır

Anlaşıldığı kadarıyla, bütün canlılar ve hususan insan, doğrudan mükemmel şekliyle yaratılmıştır
Evrimcilerin yanıldığı noktalardan birisi de, bütün hayvan ve insanları; göz, kulak, burun vb gibi organlardan ibaret olarak değerlendirmeleridir Bir türden bir başkasının teşekkül ettiği iddia edilirken, bunların his ve duygu dünyasını da gözden uzak tutmamak gerekir

Ceset veya vücut, canlıların elbisesi gibidir Her canlının cesedi de ruhuna, hissiyatına uygundur Koyunun bedenine münasip ruhu ve aslanın da yine ruhuna uygun bir bedeni vardır

Koyunun ruhu ottan hoşlanır Ona aslanın pençesini takmakla duygularını değiştirebilir miyiz? Bütün vücut üyelerini değiştirsek bile, ruhunu değiştiremediğimiz sürece, o yine ot peşinde koşan munis bir koyun olarak kalacaktır
İnsan da böyledir Onun da cesedi, ruhunun elbisesidir Bedeniyle ruh duyguları arasında tam bir uygunluk vardır İnsanda yazma hissi mevcuttur Elleri de buna uygun olup kalemi tutacak şekildedir

Görüldüğü gibi, maddeten ve manen mükemmel insan bedeninin; "Bir takım hayvani bedenlerin evrimiyle meydana geldiği"ni ileri sürmek, bu noktadan da tutarsızdır

Batı'da evrim teorisinin lehinde büyük bir kampanya yürütülmektedir Bu kampanyanın hangi ölçülerde sürdürüldüğü, aşağıdaki bir kaç misalle bir nebze anlaşılacaktır, sanırım

Önde gelen biyoloğlardan A N Field, 1971 yılında yayınladığı "The Evolution Hoax Exposed" isimli eserinde şu görüşlere yer verir:
"Evrimin ispat edilmiş bir vakıa olduğu, halkın boğazına takılırcasına her fırsatta tekrar edilmektedir Evrim teorisinin, ilim kisvesi altında bir şebeke tarafından yürütüldüğü bilinmektedir"

Meşhur bir anatomi profesörü olan Thomas Dwight'ın ifadeleri de oldukça dikkat çekici Bakın ne diyor:
"Evrim konusunda kurulmuş olan diktatörlük, meselenin dışında olanların tahmin edemeyeceği kadar despot hale gelmiştir Sadece düşünce sistemimizi etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda terör çağlarını aratan bir baskıyı da sürdürüyor Acaba bilim dünyası liderlerinden kaç tanesi bu konudaki düşüncelerini aynen açıklayabilir?"

İngiltere Kraliyet Derneği üyesi Paleontolog Merson Davis, 1926 yılında Victoria Enstitüsü yayınlarından birinde şunları yazmaktadır:
"Bugünlerde evrime karşı çıkmak, başkalarının da söylediği gibi para kazandırmıyor Acaba kaç kişi Avrupa çapında meşhur zoolog Fleischmann'ın, evrimin ilmi olarak kabullenemeyeceğini ifade eden sözlerinden haberdardır? Fleischmann'a hiç kimse doğrudan doğruya karşı çıkmamıştır Fakat üstü kapalı bir şekilde kınanmış ve kısa zamanda unutturulmuştur İlim adamları, bu ve buna benzer hadiselerle karşılaştıkça bu konudaki fikirlerini beyan etmeyip kendilerini saklamaktadırlar"

1928 yılında Paul Shorey, Amerika'da yayınlanan Atlantic Montly dergisinde aşağıdaki görüşlere yer verir:
"Sadece gazete idarehanelerinde değil, Kuzey Amerika'daki bütün üniversitelerde hiç bir şey 'EVRİM' kadar kutsal olamaz Bunun tenkidi mümkün değildir Bir profesör, Hıristiyanlığa, ABD anayasasına, George Washington'a, kadın haklarına, evliliğe veya özel mülkiyete serbestçe dil uzatabilir Fakat evrime asla Bu, müsamahasızlık ve geri kafalılık olur"

Sir Ambrose Fleming'i sanırım tanımayan yok gibidir Bu zat, radyo yayınlarını sağlayan termo iyonik radyo lambasını keşfetmiştir 1934 yılında İngiltere'de teşekkül eden evrimi protesto hareketinde Fleming de vardır ve evrimi çürütecek bir metni radyoda okumak için BBC (İngiliz radyo ve televizyon kurumu) idaresinden müsaade ister Fakat BBC müdürü C A Siepmann bu teklifi reddeder Gerekçesi de şudur:
"Memlekette önde gelen bilginlerin çoğunluğunun desteğini sağlayabilmemiz için bu tip yayın yapılmaması, BBC'nin umumi politikasıdır"

Evrim lehindeki bu baskı, meşhur biyolog Prof Sir William Batenson'u ise hayata küstürmüştür Batenson, Amerikan ilmi İlerleme Birliği'nin Toronto'da yapılan kongresinde evrimi destekleyen delilin bulunmadığını dile getirmiştir Lakin, tarafsız bir şekilde ortaya koyduğu bu düşüncesinden dolayı meslektaşlarının üzücü ve devamlı protestosuyla karşılaşması, O'nu büyük bir ümitsizliğe itmiş ve sonunda mesleğini terk etmiştir

Dünya çapında meşhur evrimcilerden Douglas Dewar 1912 yılında "Türlerin Teşekkülü" adlı evrimi destekleyen bir kitap yazar Bu kitabı, devrin başkanı Roosevelt tarafından da tavsiye görür Dewar bu yayınından sonra araştırmasını daha da genişletir ve Hindistan kuşlarını detaylı şekilde inceler Neticede, ani mutasyonlarla (değişme) türlerin değişmediği kanaatine varır ve evrim teorisini reddeder Daha sonra "İnsan Özel Yaratık" adlı kitabını neşreder Bu kitabının bir yerinde şöyle der:
"Evrimcilerin basını ele geçirmelerinin önemini pek az insan idrak etmiştir Bu gün pek az dergide evrim teorisini reddeden makale çıkar Hatta dini dergilerin bile bir çokları insanın hayvan soyundan geldiğini kabul eden modernistlerin elindedir Genellikle bütün gazetelerin yazı işleri müdürleri evrimi, ispat edilmiş bir vakıa olarak bilmekte ve bu teoriye karşı herkesi cehalet, ya da delilikle suçlamaktadırlar Hemen hepsi, evrimciler tarafından çıkarılan ilmi mecmualar ise, evrim mefhumuna ufak bir gölge düşürecek yazıyı bile yayınlamak istememektedirler Kitap neşredenler ise, yürürlükte olan böyle bir teoriye karşı çıkıp da üzerine hücumlar toplayacak veya rağbet görmeyecek bir kitabı basmazlar Hatta basım masrafları yazara ait olsa bile Bununla yayınevinin itibar kaybedeceğini düşünürler Böylece halk, meseleyi tek yönlü olarak bilmektedir Halktan birisi, evrimi, yer çekimi kanunu gibi ispat edilmiş bir gerçek olarak bilir"

Batıdaki bu taassubun uzun sürmemesini dileriz

Evrim teorisini müdafaa edenlerin büyük bir kısmının esas maksadı, insanın maymundan geldiği safsatasını zihinlerde yerleştirmektir Bunu doğrudan söyleyemedikleri için, ilim kisvesi altında evrim teorisini ileri sürüp, bunu ispata çalışırlar
Akla şöyle bir soru gelebilir: Niçin ısrarla insanın maymundan geldiği iddia ediliyor? Bu sorunun bir kaç cevabı olabilir
Birinci ve en önemlisi; inançları sarsarak, materyalist felsefeyi ve inançsızlığı bütün dünyaya yaymaktır Gerek Kur'an-ı Kerim'de ve gerekse İncil ve Tevrat gibi diğer semavi kitaplarda; insanın ilk atasının Hz Adem olduğu bildirilir Onun da topraktan yaratıldığı beyan edilir Dolayısıyla dini inancı sarsmanın yollarından birisi, bu semavi hükme ters düşen felsefeyi ileri sürmektir

Evrim nedir? İleri sürdüğü deliller nelerdir? Teori nedir? Bu teorinin leh ve aleyhindeki düşünceler nelerdir? Bütün bu soruların cevabını anlama ve araştırma safhasında olmayan gençlerin zihinleri, biyolojiden tarihe varıncaya kadar bütün derslerde evrim felsefesinin bombardımanı altındadır

Evrim felsefesinin özellikle insanın geçmişi ile alakalı görüşü, ilim kisvesiyle bir kanun gibi devamlı telkin edilir Ayrıca, evrim anlatıldıktan sonra, din ve ilmin çatıştığı tekerlemesinin de hemen ilave edildiğini unutmamak icap eder Belki de bu genç, din ile ilmin değil, gerçekte evrim felsefesinin ortaya koymaya çalıştığı hayal mahsulü ile dinin çatıştığını, hayatı boyunca öğrenme imkanı bulamayacaktır

Bazılarının evrimi savunmasının diğer bir sebebi de mesuliyetten kaçma hissidir Çünkü, yaratılışı kabul, bir Yaratıcının varlığını gerektirir Yaratıcıyı kabul edince ardından O'nun emir ve yasaklarına riayet gelecektir Bu sorumluluktan kaçmanın tek yolu, yaratılışı tesadüf ve sebeplere havale etmektir

(*) Daha fazla bilgi için: Fosiller ve Evrim, Tercüme; Â Tatlı, Cihan Yayınları, 1984
(**) Daha fazla bilgi için: Şişli, N ve ark Genel Biyoloji, MEB Yayınları, 1979, Ankara

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.