Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hızır, musa

Hz. Musa Ve Hz. Hızır

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Musa Ve Hz. Hızır



Hz Musa ve Hz Hızır

Hazreti Musa, İsrailoğulları arasında hutbe vermek için ayağa kalkar Bu sırada kendisine; İnsanların en bilgini kimdir? diye sorulur

Hazreti Musa - Ben- cevabını verince Cenab-ı Allah (cc), ona şöyle vahyeder: - İki denizin birleştiği yerde kullarımızdan bir kul vardır ki, o senden daha bilgisizdir-

Hazreti Musa: - Ey Rabbim ona nasıl ulaşabilirim
- diye sorunca Cenab-ı Allah Azze ve Celle kendisine şöyle vahyeder:

- Bir zenbil içerisine bir balık al ve taşı, balığı kaybettiğin zaman ki yer işte arasıdır-

Hz Musa yanına bir arkadaşını da alarak yola çıkar Bir kayaya varıp biraz dinlenince balık zenbilden çıkıp denize dolar Uyandıklarında tekrar yolculuklarına devam ederler Sabah olunca Hz Musa arkadaşına - Yemeğimizi getir, yolculuğumuzda yorulduk- der Arkadaşı:- Hani bir kayaya vermiştik ya işte ben orada balığı unuttum -diye cevap verir - Hz Musa; - İşte benim de aradığım buydu - deyip geri dönerler Kayaya vardıklarında bir adam (Hızır) görürler Hz Musa, selam verir Hz Hızır, kim olduğunu sorunca - Ben Musa yım der Hz Hızır: -İsrailoğullarının Musa sı mı? - der Hz Musa: -Evet- der ve devam eder:
-Sana öğretilen ilimden bana öğretmen üzere sana tabi alabilir miyim?- sözünü bitirince Hz Hızır: Sen benimle asla dayanamazsın Ey Musa! Ben, Allah ın (cc) bana öğrettiği senin bilmediğin bir bilgi üzerindeyim Sen de benim bilmediğim sana öğretilen bir bilgi üzerindesin Diye cevap verir Bunun üzerine Hz Musa İnşallah beni sabırlı bulacaksın, sana hiçbir şeyde karşı çıkmayacağım diye cevap verir

Hz Musa ile Hz Hızır sahilde yürüyerek aradan ayrılırlar Buldukları bir gemiden kendilerini gemiye almalarını isterler Hz Hızırı tanıyan gemilerden biri onları ücretsiz gemiye alır Bu sırada bir serçe gelip geminin kenarından iki yudum su alır Hz Hızır;

Ey Musa, benim bilgim ve senin bilgin Allah ın (cc) bilgisinden ancakşu serçenin denizden aldığı yudum kadar eksiltebilirler

Adamlar bizi gemiye ücretsiz bindirirler Sende içindekiler batsın diye gemiyi deldin

Bu sözler üzerine Hz Hızır;

Ben sana benimle dayanamazsın demedim mi? der Hz Musa;
Unuttuğumdan ötürü beni cezalandırma ve bu davranışımdan dolayı bana güçlük yükleme diye Hz Hızıra cevap verir

Yollarına devam ettikleri sırada Hz Hızır oyun oynayan bir çocuk gurubundan bir çocuğun kafasını tutup eliyle başını koparır Hz Musa dayanamayıp;

Bir kısas olmadan suçsuz bir cana kıydın deyince Hz Hızır ikinci defa;

Ben sana, benimle dayanamazsın demedim mi? der

Yollarına yeniden devam ederler Bir müddet sonra yıkılmak üzere olan bir duvar görürler Hz Hızır bu duvarı eliyle düzeltince Hz Musa;

İsteseydin bundan dolayı ücret alabilirdin der ve bu konuşması Hz Hızırla arkadaşlıklarının sonuna getirir Hz Hızır;

İşte bu benimle senin ayrılmamıza sebeptir Der ve yaptıklarının sebebini açıklar;

Gemi denizde çalışan birkaç yoksula çıttı Onu kusurla kılmak istedim, çünkü ötelerinde her gemiye el koyan bir hükümdar vardı

Çocuğa gelince, onun anne ve babası inanmış kimselerdi Çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk Rablerinin daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birisinin vermesini istedik

Duvar ise şehirde iki yetim çocuğa çıttı Duvarın altında onların bir hazinesi vardı, Babaları da iyi bir insandı Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi

Ben bunları kendiliğinden yapmadım İşte dayanamadığın şeylerin yorumu budur

Peygamber Efendimiz Aleyhisselam, Hz Musa ve Hz Hızırın kıssasını yukarıdakine benzer anlattıktan sonra:

Allah (cc) Musaya merhamet etsin istedik ki keşke sabretseydi de bize ilginç işlerini anlatsaydı Buyurmuştur

Hz Musa ve Hz Hızırın kıssaları Kuran-ı Kerimde Kehf Süresinin 60 ayetiyle başlayıp 82 ayetiyle biter Selam ve Duâ ile

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz. Musa Ve Hz. Hızır

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Musa Ve Hz. Hızır



Hz Musa, İsrâiloğulları'na gönderilen peygamberlerdendir Peygamberler içinde üstünlükleri olan ve kendilerine “ulü'l-azm” denilen 6 peygamberin üçüncüsüdür Allah-u teâlâ ile konuştuğu için, “Kelîmullah” denilmiştir Benî İsrâil'e (İsrailoğulları'na)gelmiştir Hz Yâkûb'un soyundandır Hz Hârûn'un kardeşidir Babasının ismi İmrân'dır Annesinin ismi, Nüceyb veya Nâciye veya Yuhâbil'dir

Hz Yûsuf'tan sonra, Mısır'da, İsrâiloğulları iyice artıp çoğaldı Bunlar Hz Yâkûb ve Hz Yûsuf'un bildirdikleri dîne inanıyorlar ve emirlerini yerine getiriyorlardı Mısır'ın eski yerlisi Kıbtî kavmiyse yıldızlara ve putlara taparlardı ve İsrâiloğulları'na hakâret gözüyle bakar, başlarında bulunan firavunlar onları esir gibi ağır işlerde kullanırlardı Onların çoğalmasından endişe ederlerdi Benî İsrâil, Kıbtî kavminin kötü muâmelelerinden ve firavunların ağır tekliflerinden bezmiş, usanmışlardı Bu bakımdan dedelerinin eski yurtları olan Kenân diyârına gitmek isterlerdi Fakat firavunlar, onların Mısır'dan çıkmasına izin vermeyip, eziyetlerini artırırlardı Mısır'ın idâresini elinde bulunduran ve firavun denilen krallar, kendilerine mezar olarak dağ gibi piramitler yaptırıyorlar ve bu piramitlerin yapımında binlerce insanı zorla çalıştırıyorlardı Allah-u teâlâyı inkâr edip, ilâhlık dâvâsında bulunuyorlardı Bu zamanda falcılık, sihirbâzlık meslek hâline getirilmiş ve ülkenin her tarafında kâhinler, sihirbâzlar türemişti Bu sırada Mısır halkının başında bulunan Firavun, bir gece rüyâsında Kudüs tarafından çıkan bir ateşin Mısır'ın yerli halkı Kıptiler'i yaktığını, İsrâiloğulları'na ise hiç zarar vermediğini gördü Bu rüyâyı yorumlayan kâhinler;
«İsrâiloğulları'ndan bir erkek çocuk dünyâya gelecek, senin saltanatını yıkacak ve sen helâk olacaksın»
dediler Bunun üzerine Firavun on iki kabîle hâlinde olan ve her bir kabîlenin başında bir idârecisi bulunan İsrâiloğulları'nın birleşmesinden de iyice endişelendi İsrâiloğulları'ndan doğacak erkek çocukların öldürülmeleri için kânun çıkardı Bu hâdise karşısında İsrâiloğulları'nın sıkıntıları iyice arttı Firavun'un emrine karşı gelenler, topluca öldürülmeye başlandı Bu sırada doğan Hz Mûsâ'nın annesi, onun da öldürülmesinden korkmuş ve çok endişelenmişti Kuran-ı Kerîm'de onun kalbine meâlen şöyle ilhâm edildiği bildirilmektedir:
«Hz Mûsâ'nın annesine şöyle ilhâm ettik: Bu çocuğu (Hz Mûsâ'yı) emzir; sonra öldürülmesinden korktuğun zaman onu suya (Nil Nehrine) bırakıver, boğulmasından korkma, ayrılmasından kederlenme Çünkü biz, muhakkak onu sana geri vereceğiz ve kendisini peygamberlerden yapacağız» (Kasas sûresi: 7)

Hz Mûsâ'nın annesi, onu bir sandığın içine koyup Nil Nehri'ne bıraktı Nehir üzerinde akıp giderken akıntı onu Firavun'un sarayına doğru sürükledi Firavun'un hanımı Âsiye, sandığı görerek yakalayıp saraya götürdü Sandığı açıp içinde nûr topu gibi bir çocuk görünce onu cân u gönülden sevip;
«Aman bunu öldürmeyiniz Belki büyür de işimize yarar, yâhut onu oğul ediniriz»
dedi Onu emzirmek için pek çok süt analar getirtti Hz Mûsâ, hiçbirisinin memesini almadı Annesi, çocuğunun Firavun'un sarayına alındığını ve süt annesi arandığını öğrendi Süt annesi olabileceğini söylemesi için kızını yâni Hz Mûsâ'nın kardeşini gönderdi Kardeşi, saraya gidip;
«Size bu çocuğu emzirecek, onu güzel yetiştirecek bir hanımı haber vereyim mi?»
dedi Bunun üzerine Hz Mûsâ'nın annesini getirttiler Hz Mûsâ onun memesini aldı ve bunun üzerine Firavun'un hanımı Âsiye onu süt anneliğine kabûl etti Böylece kimsenin haberi olmaksızın kendi oğlunu Firavun'un sarayında emzirip büyüttü

Hz Mûsâ, Firavun'un sarayında büyüdükten sonra sarayı terk edip akrabâsının ve büyük kardeşi Hz Hârûn'un yanına gitti Bir gün gördü ki; İsrâiloğulları'ndan biriyle bir Kıptî kavga ediyor Hz Mûsâ, aralarına girip ayırmak için Kıptî'yi itip hafifçe göğsüne vurdu Kıbtî, yere düşüp öldü Hz Mûsâ, elinden böyle bir kazâ çıkmasına üzüldü Firavun'un şerrinden çekinip, Mısır'dan ayrılarak Medyen'e gitti Orada peygamber olan Şuayb'la buluşup, 10 yıl Medyen'de kaldı ve Hz Şuayb'ın kızıyla evlendi Daha sonra Mısır'a gitmek üzere Medyen'den ayrıldı Tur Dağına geldiği sırada mekânsız olarak Allah-u teâlâ ile konuştu Kendisine ve kardeşi Hz Hârûn'a peygamberlik verildi Elindeki asânın yılan olması mûcizesi ve elini koynuna sokup çıkarınca bembeyaz olup, ışık yayması mûcizeleri verildi Sonra da Kurân-ı kerîm'de meâlen şöyle vahyedildiği bildirilmektedir:
«Bu iki mûcize Firavun ve adamlarına karşı Rabbinin iki delîlidir Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir Firavun'a git, doğrusu o azmıştır» (Kasas sûresi: 32-33)

Hz Mûsâ, Mısır'a varıp, kardeşi Hz Hârûn ile görüşüp, durumu anlattı Firavun'a gidip onu dîne dâvet ettiler İsrâiloğulları'nı serbest bırakmasını istediler Firavun, ilâhlık dâvâsında bulunarak kabûl etmedi Bunun üzerine Hz Mûsâ, elindeki asâsını yere bıraktı Kocaman bir ejderhâ olup, hareket etmeye başladı Elini koynuna sokup çıkardı, eli bembeyaz göründü Bu mûcize karşısında şaşırıp kalan Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, o sihirbâzdır dediler Hz Mûsâ;
«Size gelen gerçeğe dil mi uzatıyorsunuz Bu, sihir değildir Bu, her şeyin yaratıcısı olan Allah-u teâlânın verdiği bir mûcizesidir»
diyerek onları îmâna çağırdı Firavun ve adamları Hz Mûsâ'nın sözlerini dinlemediler Gösterdiği mûcizelere inanmayıp, sihirdir diye ısrâr ettiler Firavun;
«Ey Hz Mûsâ! Sihirbâzlığın ile bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir göstereceğiz Bir vakit ve yer tâyin et»
diyerek ülkesindeki bütün sihirbâzları topladı Hz Mûsâ, Allah-u teâlâya duâ ederek, sihirbazlarla karşılaşmayı kabûl etti Mısır halkı önünde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler Sihirbazlar ellerindeki ip ve sopaları yere attılar, göz bağcılık ile bir takım yılanlar geziyor gibi gösterdiler Bu sırada Hz Mûsâ elindeki asâsını yere bırakıverdi Mûcize olarak dehşetli ve çevik bir ejderhâ olup, sihirbazların yere attıkları ve yılan gibi gösterdikleri şeyleri yuttu Bunu gören sihirbazlar;
«Bu mutlaka insan gücünün dışında bir mûcizedir»
dediler ve Hz Mûsâ'ya îmân ettiler Bu hâdise karşısında Firavun iyice azgınlaşıp, baskı ve zulmünü arttırdı Hz Mûsâ'ya inananları şehit ettirdi Hz Mûsâ'ya îmân etmiş olan kendi hanımı Âsiye'yi de şehit etti

Firavun ve kavmi, küfürde ve imansızlıkta ısrâr edince, Allah-u teâlâ onlara çeşitli belâlar verdi Önce şiddetli bir kuraklık oldu ve çetin bir kıtlığa tutuldular Sonra su baskını, çekirge, haşarât ve kurbağa istilâsına uğradılar Başlarına belâ geldikçe Hz Mûsâ'ya gidip belânın kaldırılmasını ve îmân edeceklerini söylediler Fakat belâ kalkınca azgınlıklarına devâm ederek îmân etmediler Tekrar belâlar başlarına geldi Buna rağmen îmân etmediler Firavun ve kavmine gönderilen bu belâlar Kurân-ı kerîm'in A'raf sûresinde bildirilmektedir

Firavun ve kavmi, Hz Mûsâ'nın gösterdiği mûcizeler karşısında İsrâiloğulları'nın Mısır'dan gitmelerine izin verdi Hz Mûsâ, bir vakit tâyin ederek bir gece vakti bütün İsrâiloğulları'nı toplayıp Mısır'dan çıktı Bunun üzerine Firavun izin verdiğine pişmân oldu Derhâl askerini toplayıp, peşlerine düştü ve sabaha doğru onlara Kızıldeniz kenarında yetişti Önlerinde denizi arkalarında düşmanı gören İsrâiloğulları endişeye kapıldılar Bu sırada Allah-u teâlâ Hz Mûsâ'ya meâlen;
«Asân ile denize vur» (Şuarâ sûresi: 63)
diye vahyetti Hz Mûsâ, bu emir üzerine asâsını denize vurdu Deniz, hemen ikiye ayrıldı Her bir tarafı, yüksek bir dağ gibiydi Önlerine çok geniş ve kupkuru on iki tâne yol açıldı On iki sülâle olan İsrâiloğulları, bu yollardan yürüyüp karşıya geçtiler Firavun, askerleriyle birlikte peşlerine düşüp denizde açılan yola dalınca, açılan yol kapanıp sular kavuştu Firavun, askerleriyle birlikte boğuldu Firavun, boğulmak üzere iken “inandım” demişse de onun ye'se kapılarak söylediği bu sözü kabul olunmadı Bu hususta Kurân-ı Kerîm'de meâlen şöyle buyrulmaktadır:
«İsrâiloğulları'nı denizden geçirdik Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla arkalarına düştüler Firavun boğulacağı anda, “İsrâiloğullarının îmân ettiğinden (Allah'tan) başka bir ilâh olmadığına inandım, artık ben de Müslümanlardanım” dedi» (Yûnus sûresi: 90)
Ancak Allah-u teâlâ, Firavun'un îmânını kabul etmedi ve ona Cebrâil vâsıtasıyla şöyle hitap buyurdu:
«Şimdi mi inandın daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin» (Yûnus sûresi: 91)
«Biz de bugün seni cansız bedeninle denizden yüksek bir yere atacağız ki, arkadan geleceklere bir ibret olasın Bununla berâber doğrusu insanlardan birçok kimseler âyetlerimizden (ibret verici mûcizelerimizden) gâfildirler» (Yûnus sûresi: 92)
Tefsîr âlimlerinden Zemahşerî, bu âyeti şöyle tefsir etmiştir

« Seni deniz kenarında bir köşeye atacağız Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış hâlde çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız»

Firavun'un cesedi, bir İngiliz araştırma ekibi tarafından Kızıldeniz kenârında kumlar arasında bulunarak İngiltere'ye götürülmüştür Hâdisenin olduğu zamandan bugüne kadar 3000 yıl geçmiş olmasına rağmen, Firavun'un vücudu bozulmamış, etleri dökülmemiş, tüyleri kaybolmamış hâliyle secde eder vaziyette Londra'daki meşhur British Museum'da sergilenmektedir

Hz Mûsâ, Kızıldeniz'i geçtikten sonra, İsrâiloğulları'nı Ken'an diyârına doğru götürdü Yolda putperest bir kavmin yurduna uğradılar Bu kavim, öküz sûretinde yapılmış bir puta tapıyorlardı Onların bu hâlini gören İsrâiloğulları, onlara meylettiler Hz Mûsâ'ya;
«Yâ Hz Mûsâ! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap»
dediler Hz Mûsâ onlara;
«Siz, câhil bir kavimsiniz Allah-u teâlâ size nîmet ve kurtuluş verdi Allah-u teâlâya îmân ediniz, şirkten ve putlardan kaçınınız»
diye nasîhat etti

Allah-u teâlâ Hz Mûsâ'ya bir kitap indireceğini vaat etmişti Tûr Dağına çıkması bildirildi Hz Mûsâ, kardeşi Hz Hârûn'u yerine vekil bırakıp, kendisi Tûr Dağına gitti 40 gün Tûr Dağında kalıp ibâdet etti Vâsıtasız olarak Allah-u teâlânın kelâmını işitti Bu sırada Tevrât kitâbı nâzil oldu

Hz Mûsâ, Tûr'da iken, Sâmirî adında bir münâfık İsrâiloğulları'nın ellerindeki altınları topladı Eriterek bir buzağı heykeli yapıp işte sizin ilâhınız budur diyerek İsrâiloğulları'nı aldatınca, buzağıya tapmaya başladılar Hz Hârûn, her ne kadar nasîhat ettiyse de dinlemeyip, ona karşı çıktılar Hz Mûsâ, Tûr'dan dönünce; bu hâle çok gazaplanıp Sâmirî'yi reddetti ve yaptığı buzağı heykelini yakıp denize attı Sâmirî de insanlardan ayrı ve uzak, vahşî bir şekilde, başkaları ona yaklaşamadığı gibi, o da başkalarına yaklaşamaz hâlde yaşadı Bu hâlde bulunan Sâmirî, sahrâda perişan bir hâlde helâk oldu Hz Hârûn'a bu durumu sorunca;
“Nasîhat ettim dinlemediler Az kaldı beni öldüreceklerdi»
dedi Böylece Hz Mûsâ'nın gazabı geçti Onlara, kendisine Tevrât'ın indirildiğini bildirdi İsrâiloğulları da Tevrât'ta bildirilen hükümlerle amel etmeye başladılar Putlara tapmaktan vazgeçtiler Şirkten kurtulup, Allah-u teâlâya îmân ve ibâdet ettiler

İsrâiloğulları, Tih Sahrasında kaldıkları sırada Hz Mûsâ'nın bildirdiklerine uymayıp yine taşkınlık gösterdiler Hz Mûsâ'dan çeşitli isteklerde bulundular Allah-u teâlâ, Hz Mûsâ'nın duâsı üzerine, Tîh Sahrasında susuz kalan İsrâiloğulları'na su ihsân etti Allah-u teâlânın emriyle Hz Mûsâ, asâsını yere vurup, on iki tâne pınar fışkırıp İsrâiloğulları içtiler Allah-u teâlâ onlara “selva” denilen bıldırcın eti ve “men” denilen kudret helvası ihsân etti Nihâyet; “Biz bunları yemekten usandık, bakla, soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz” dediler Bu nîmetlere karşı nankörlük yapan İsrâiloğulları, Hz Mûsâ'nın Ken'an diyârında bulunan Cebbâr (zâlim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul etmediler Hz Mûsâ'ya; “Sen ve Rabbin cebbârlara karşı gidip savaş edin dediler Hz Mûsâ'nın akrabâlarından olan Kârûn, Hz Mûsâ'ya karşı iftirâda bulunduğu için malları ve servetiyle yerin dibine battı İsrâiloğulları böyle taşkınlıklar gösterdikleri için Allah-u teâlâ onları kırk sene müddetle Tîh Sahrâsında kalmakla cezâlandırdı Kırk sene müddetle Tîh Sahrâsında şaşkın ve perişan bir hâlde dolaşan İsrâiloğulları, perişan hâlde telef oldular

Nihâyet aradan epey bir zaman geçip İsrâiloğulları'nın çocukları itâatkâr ve savaşacak bir tarzda yetiştiler Bu sırada Hz Hârûn da vefât etti

Hz Mûsâ, İsrâiloğulları'nı alıp, Lût Gölünün güney tarafına getirdi Buradan da hareket ederek Üç bin Unk adında zâlim bir kralın ordusu ile savaş yapıp gâlip geldiler Böylece Şeria Nehri'nin doğusuna sâhip oldular Eriha şehrinin karşısındaki dağa çıktılar Buradan Kenan diyârı gözüküyordu Bu sırada 120 yaşında bulunan Hz Mûsâ, vefât etti Hz Mûsâ'nın nerede vefât ettiği ve kabrinin nerede olduğu husûsunda muhtelif rivâyetler vardır Kudüs civârında veya Nebû Dağı'nda olduğu bu rivâyetlerdendir Hz Mûsâ'nın şerîati (bildirdiği dîni), Hz Îsâ'nın gönderilmesine kadar devâm etti İkisi arasında gelen peygamberler, hep Hz Mûsâ'nın şerîatı ile amel etmekle mükellef oldular İsrâiloğulları, daha sonra Tevrât'ı değiştirip hak dinden uzaklaşıp 71 fırkaya ayrıldılar Bunlara "Yahûdîler" denilmiştir
Mucizeleri[*]Asâsının ejderhâ (büyük yılan) olması[*]Yed-i Beydâ: Sağ elini koynuna sokup çıkarınca, güneş gibi parlaması Bu nûru gören düşmanları kaçışırlardı[*]Kavmiyle Kızıldeniz'in kenarına gelince asâsını vurup denizde yol açması[*]Tîh Sahrâsında kavminin susuz kalıp, su istemeleri üzerine asâsını bir taşa vurup Benî İsrâil'in kabîleleri adedince, 12 pınar akıtması[*]Firavun ve Kıbtî kavmi İsrâiloğulları'na zulüm ettiği ve Hz Mûsâ'ya inanmayıp isyân ettiklerinde, Allah-u teâlâ Hz Mûsâ'ya tûfân mûcizesini vermiştir Çok şiddetli yağmur yağdı Öyle bir karanlık ve fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı çıkamadı Ayın ve güneşin ışığı görünmez oldu Kıptilerin evlerini su bastı Ayakta durur oldular Su boğazlarına kadar yükseldi İsrâiloğulları'nın evlerine ise bir damla su girmedi Firavun ve Kıbtî kavmi, bu belânın kaldırılmasını ve îmân edeceklerini söylediler Kaldırıldı fakat yine îmân etmediler ve başka belâlara dûçâr oldular[*]Kıbtî kavminin ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin tavanlarını yiyen çekirge sürülerinin istilâsına uğramaları mûcizesi Bu çekirgeler İsrâiloğulları'na hiç dokunmayıp, Firavun'un kavmi Kıptilere musallat olmuştur[*]Kumnel yâni bit ve ekin böceği denen haşaratın Hz Mûsâ'nın mûcizesi olarak Kıbtî kavmine musallat olması[*]Kurbağa mûcizesi Kıbtî kavmi her belâya tutuldukça, belâ kaldırıldığında îmân edeceklerini söylemelerine rağmen, sözlerinden vazgeçmeleri üzerine üst üstüne belâya tutuldular Kurbağaların istilâsına uğramaları da bu şiddetli belâlardan biridir Kurbağalar, yiyeceklerine, içeceklerine düşer, kalırdı Bir söz söylemek isteseler ağızlarını açarken birkaç küçük kurbağa ağızlarından mîdelerine girerdi Geceleri üzerlerinde toplanan kurbağaların seslerinden uyuyamazlardı Firavun, bu belâ kaldırıldığı taktirde, îmân edeceğini söylemesine rağmen, belâ kalkınca yine îmân etmedi[*]Kan belâsı Mısır'da bulunan bütün sular, Kıptilerin kaplarına doldurulurken kan hâlini alırdı Böylece susuzluktan çâresiz kalmışlardı İsrâiloğulları'na ise böyle bir şey olmazdı[*]İsrâiloğulları'ndan biri öldürüldüğü vakit kimin öldürdüğü bilinemeyince, Hz Mûsâ'nın duâsı ile dirilip, kendisini öldüreni haber vermiştir[*]Hz Mûsâ, kavmiyle Tîh Çölüne geldiği zaman, kavminin yiyeceği kalmadığı için, Hz Mûsâ'ya gelerek çoluk-çocuğumuzla açlığa dayanamıyoruz, dediklerinde Hz Mûsâ, Allah-u teâlâya duâ etti Kudret helvâsı ve bıldırcın kebabı indi Her ne zaman isteseler önlerinde hazır olurdu[*]Hz Mûsâ'nın duâsı ile kuraklıktan kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hâlini almıştır[*]Hz Mûsâ, Tîh Sahrâsında bulunan İsrâiloğulları'nın durumunu merak edince bir kurt gelip onların hâllerini haber vermiştir[*]Hz Mûsâ'nın duâsıyla sarı dikenler altın olmuştur Malı ve zenginliğiyle gururlanıp isyân etmesinden dolayı malı ve mülkü ile birlikte yere batırılan Kârun, bu mûcize karşısında âciz kalıp, haset ederdi[*]Yolculukta Hz Mûsâ'ya uzun mesâfeler kısalır, kısa zamanda çok uzak mesâfeleri kat ederdi Kurân-ı Kerîm'de Hz Mûsâ'dan 136 yerde bahsedilmektedir Hakkında çok hadîs-i şerîf vardır Yine Kurân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerde Hızır ile yaptıkları seyâhat bildirilmektedir Vahyi tebliğ için Cebrâil, ona 400 kere gelmiştir

Peygamber efendimiz (SAV) buyuruyorlar ki:

Kendimi, peygamberler arasında gördüm Hz Mûsâ ayakta namaz kılıyordu Esmerdi, saçları dağınık ve sarkık değildi Zât kabilesinden bir yiğit gibiydi

Sonra bizi altıncı semâya doğru yükseltti Cibrîl () onun kapısını çaldı Kim o! denildi Cibrîl'dir dedi Yanındaki kimdir? denildi Muhammed'dir dedi O'na “dâvet” gönderilmiş midir? denildi Cibrîl O'na “dâvet”gönderilmiştir dedi Onun üzerine bize açıldı Ben orada Hz Mûsâ () ile karşılaştım Bana merhabâ dedi ve hayır duâ eyledi[1]

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.