İlk Çağ'da Türk Dünyası |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İlk Çağ'da Türk DünyasıHunlardan kalan bir kemer tokası İlk çağ'da tüm Orta Asya'yı egemenliği altına alan devlet, Hiung-nu tanhuluğu'dur MÖ 220 yıllarında kurulduğu tahmin edilen bu devlet, Türk boylarını da içinde barındıran konfederatif birliğine dayanmaktadır MÖ 220 yıllarında Teoman Tanhu ve yerine geçen oğlu Motun Tanhu (Mete Han) döneminde güçlenmiştir Hiung-nu'lar ve yarattığı tarihi etkiler MS 500'lere kadar sürmüştür Bu dönemde Türk kavimleri sık sık Çinlilerle mücadeleye girmişti 400'lerde Türk Dünyası Hinung-nu'nun ortadan kalktığı bu dönem; Orta Asya'nın yeniden toparlanma dönemidir Avrupa için Avrupa Hunları'nın dönemidir Afganistan ve çevresinde de Akhunlar'ın görüldüğü dönemdir Bu yıllarda kurulan Türk devletleri;
Ana madde: Avrupa Hun İmparatorluğu Atilanın askerleri IV yüzyılın sonlarına doğru Balamir'in önderliğinde batıya doğru yürüyen Hunların bir bölümü ilk defa Doğu Anadolu'ya girdiler Balamir'in ölümünden sonra oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız döneminde ise Karpat dağlarını aşıp Macaristan'a girerek burada Avrupa Hun Devleti'ni kurdular [kaynak belirtilmeli]Avrupa Hun Devleti'nin dış politikası Uldız döneminde belirlenmiştir Bu politikaya göre Bizans baskı altında tutulacak ve Germen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapılacaktır Uldız, Bizans'ı baskı altına almak amacıyla Trakya üzerine yürüdü Barış isteyen Trakya valisine Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim diyerek Doğu Roma(Bizans)'ya meydan okudu Türklerin gücünden çekinen Bizans, anlaşma yaparak Hunların üstünlüğünü kabul etti Bu dönemde Hunlar, Orta Avrupa'dan Hazar'ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardıDevletin doğu bölgesini Karaton'un yönettiği biliniyorsa da bu hükümdar hakkında fazla bilgi yoktur Devletin en ünlü kağanı Attila zamanında Bizans yenilgiye uğratılmış, Batı Roma'ya sefere çıkmıştır 500'lerde Türk Dünyası
Ana maddeler: Göktürk Kağanlığı, Batı Göktürk Kağanlığı ve İkinci Göktürk Kağanlığı Orta Asya'yı yeniden tek çatı altında toparlayan Göktürkler veya 'Kök-Türkler' Orta Asya ve Çin'de yaşamış eski bir Türk toplumudur Göktürkler inanç ve düşünce yapılarına göre Göktanrı (Tanrı veya Tengri) tarafından devlet kurma görevinin kendilerine verildiğine inanmakta ve bu doğrultuda hareket etmektedirler Bu yüzden kendilerini Göktürk olarak tanımlamışlardırlar Türk adı ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir Hiung-nu yıkıldıktan sonra Orta Asya'da kurulan 2 büyük Türk devletidir Ayrıca "Türk" adını siyasi olarak kullanılan ilk Türk devletidir Devletin kurucusu Bumin Kağan'dır Bumin Kağanın kardeşi İstemi Yabgu ile ülkeyi yönetirler Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran)ve Bizans ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular Doğu Göktürk Devleti 630 yılında Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında Çin yönetimi altına girdiler Göktürk İmparatorluğu 552 - 745 yıllar arasında varlığını sürdürdü Çin İmparatorluğu ile uzun süre rekabet ve savaş içinde bulundu Kardeş kavgaları, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar yıkılmalarına neden oldu Yine de Türk toplumu tarafından kurulmuş olan bu İmparatorluk Asya tarihinde kalıcı izler bıraktı
Göktürk Medeniyeti Devleti Kağan ünvanlı hükümdâr idâre ederdi Kağan'da Bilgelik, Alplik ve Erdemlilik özellikleri aranırdı İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, fazîletli devlet başkanı idâre ederdi Kağan'ın vazîfeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskan, 'töre' denilen kânunları düzenlemek, ahâliyi doyurup giydirmek vardır Ülke geniş bölge teşkilâtı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi Kağanın eşine Katun denirdi Kağandan sonra gelen yüksek rütbe Yabguluktu Göktürkler, devlet idâresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdirÖnceleri sayısı bir olan Yabguya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri tâyin edilmiştir Şehzâdelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy adı verilirdi Tiginler, umûmî vâlilik, başkumandanlık gibi mühim memuriyetleri yaparlardı Boy hükümdârına Kan (Han) denmektedir Tarkan, Çur, Apa, Tudun, büyük memuriyetlerdendir Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyâfetli devlet meclisi mâhiyetinde Kengeş Meclisi toplanırlardı Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asyanın en güçlü askerî kuvvetiydi [kaynak belirtilmeli]Ordunun üçte ikisi süvâri,üçte biri de piyâdeydi Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir İlk Türk âbidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır Bunlar kısa metinlerdir Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya 'Türük Bengü Taşları' da denen üç büyük kitâbedir Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır Bu kitâbeler; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir Kitâbeler kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribâtına mâruz kalıp, bozulmuştur Bu yüzden bâzı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır Kül Tigin kitâbesi, içlerinde en az tahribâta uğrayanıdır Avarlar Orta Asya'dan göçerek, 560 yılında Macaristan merkez olmak üzere büyük bir devlet kurdular Bu tarihte Avarların başında Bayan Han bulunuyordu Bayan Han döneminde Franklar yenilgiye uğratıldı Bizans topraklarına girilerek Sırbistan ve Makedonyadaki sınır kaleleri ele geçirildi 592 yılında Konstantinopolis (bugünkü İstanbul)'i kuşatmak için Çorlu'ya gelen Bayan Han, Bizansta büyük endişeye yol açtı Avarlar, 619 ve 626 yılında Konstantinopolis'i iki kez kuşattılar 2 kuşatmayı Sasanilerle ortaklaşa yapmışlardır 750 yıllarında zayıflayan devlette, Türk soylu Bulgarlar Balkanlara geldiler ve bugünkü Bulgaristan'ın temelini attılar 791 yılında Şarlman'ın karşısında başarısız oldular Tuna havzasını Slavlara kaptırdılar Avarların bir kısmı hristiyanlığı kabul ederek Slavlaştılar; bir kısmı Bulgarlara katıldılar Bir kısmıda diğer Türk boylarını içine karıştılar Bir kısmıda Bizanslılar tarafından askeri amaçla alındılar 600'lerde Türk Dünyası
Talas Savaşı, 751 yılında bugünkü Kırgızistan sınırları civarında Araplarla Çinliler arasında yapılan savaş Parçalanan Türkeşlerin “Kara Türkeşler” gurubu 742 de Çinlilerin desteğiyle Tumoça komutasında bağımsızlıklarını korudular Taşkent (Keş)teki bu Kara Türkeşlerin sonraki hükümdarı Bahadır Tudun, Çinli komutan Kao Siyen Çe (ya da Gao Hsien-çı) tarafından öldürüldü (751) Bütün mallarına el konuldu Şehir yağma edildi Çinli komutan hükümdara söz verdiği halde, onu komplo ile ve onursuzca öldürtmüştü Bu olaydan sonra kaçmayı başaran hükümdarın oğlu, Karluk Türklerinden ve Araplardan yardım istedi Türklerin yardım istediği sırada Horasan valisi olan Ebu Müslim, Arap liderleri gibi düşünmedi ve komutanı Ziya bin Salihi gönderdi Karluk Türkleri (Karahanlılar Devletini kuran ana boydur) ise zaten Çinlilere düşmandı II Göktürk Devletinin yıkılmasıyla bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı Onlar da olumlu cevap verdiler Böylece 751de birleşen kuvvetler, Talas nehri kıyılarında Çin ordusunu ezdiler Çinlilerin yok olurcasına yenilmelerinde Karluk ve Yağma Türklerinin Çin ordusunun arkasına sarkmaları ve onları iki ateş arasında bırakmaları etkili oldu Bu olaydan sonra, Türkler müslümanlıkla tanışmaya başladı 800'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Karahanlılar Ana madde: Batı Karahanlılar Ana madde: Doğu Karahanlılar Kaşgarlı Mahmut Karahanlılar, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Çin toprakları üzerinde hüküm sürmüş Türk devletidir Karahanlılar, Karluk, Çiğil, Yağma ve dığer boylarından oluşmuştur Devlet, 840 yılında Uygur Kağanlığı'nın, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül kadir han [kaynak belirtilmeli]tarafından kurulmuştur 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur 10 yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Saltuk'un (Saltuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Saltuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samaniler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir Karahanlılar Türk tarihinde İslamiyeti kabul eden devlet olmuştur Halife Nasr Bin Ali döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır Samanoğulları ile itilafta olan Karahanlılar, Gaznelileri destekleyerek Samanoğulları Devleti'ni yıkmıştır Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügati't-Türk, İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar adlı çalışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıdır Gazneliler Ana madde: Gazneliler Devleti Gazne Devleti 963-1186 yılları arasında hüküm süren, İran'ın kuzeyinde, Horasan'da kurulmuş Türk devletiSamani Devleti'nin önemli şahsiyetlerinden Horasan kumandanı Alp Tigin (Alptegin), 961'de Vezir Ali Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi adayını zorla Samani tahtına oturtmak istediğinde başarısızlığa uğrar Böylelikle Gazne Devleti'nin temeli atılmış olur Gazneliler Devleti sadece Alptegin'in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmaktadır Gazneli Mahmut'un oğlu olan 1 Mesut'un tahta gelmesiyle hanedanlık geriler Dandanakan Savaşı'yla da Selçuklular ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirirler Gazneli Mahmut Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarına karşı korumuş; halife, Gazneli Mahmuda Sultan unvanını vermiştir Bu tarihten sonra Türkler, Sünni İslamiyetin savunucusu konumuna gelmişlerdir Sultan unvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır Selçuklular'ın büyük güç olacağını önceden sezmiş, Aslan Yabguyu esir alarak bunu engellemeye çalışmıştır Gazneli Mahmud döneminde askeri alanda önemli bir yenilik olarak filler orduda kullanılmaya başlanmıştır 1040 Dandanakan savaşı sonunda ağır yenilgi alan Gazneliler Devleti 1187 yılında Afganlar tarafından yıkılmıştır Tarihçilere göre Gazneliler Türklerin kurduğu çok uluslu devletlerin ilkidir[kaynak belirtilmeli] Devletin çökmesinde bu çok uluslu yapı da önemli rol oynamıştır 1000'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Büyük Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu Devleti, Selçuklular hanedanının kurduğu ilk devlettir Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler ise, Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir 1038-1157 arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu'ya egemen olmuş Türk devletidir Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey'in lideri (yabgu) olduğu Kınık boyu, Oğuz boylarından biriydi Kınıklar, 10 yüzyılda öbür Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asyada yaşıyorlardı Selçuk Beyin önderliğinde, 10 yüzyılın ikinci yarısında göç ederek Cend bölgesine yerleştiler ve İslam dinini benimsediler Bu göçebe topluluk, Karahanlılara ve Samanilere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde ettiler Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler 1037'de de, bugünkü Türkmenistanda yer alan Merv kentini ele geçirdiler 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu Selçuklu Medeniyeti Büyük Selçuklu Devletinin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devletinde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü Eyaletlerin yönetimi de melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre yabgu deniyordu İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak sultan unvanını kullandılar Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu Hükümdarların "danışman"ı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır Büyük Selçuklu Devletinde devlet işleri "Divanı Âlâ " adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı Toprak yönetimi ve ordu Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu Toplumsal ve ekonomik yaşam Büyük Selçuklu Devleti'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı Büyük Selçuklular ticaretin gelişmesini destekliyor ve kervan yollarının güvenliğini sağlıyorlardı Bu dönemde en önemli uluslararası ticaret, Uzakdoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan İpek Yolu ve Baharat Yolu aracılığıyla gerçekleşiyordu Tarımın gelişmesi için sulama kanalları vardı Yün, pamuk, ipek dokumacılığı çok gelişmişti Büyük Selçuklu Devletinde öğrencilerin, yolcuların ve yoksul halkın doyurulduğu sosyal yardım kurumu olan imarethaneler vardı Devletin yönetici-memur kadroları, Nizamülmülkün kuruluşuna öncülük ettiği Nizamiye medreselerinde yetiştiriliyordu Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler Vezir Nizamülmülkün öncülüğünde ve onun adanı taşıyan yeni medreseler kurdular Nizamiye medreselerinin ilki 1067de Bağdat'ta açıldı Daha sonra Isfahan, Rey, Merv(selçukluların başkenti), Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu Melikşah döneminde önce Isfahan'da, sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu Büyük Selçuklular Arapça'yı din ve bilim dili, Farsça'yı edebiyat ve devlet dili, Türkçe'yi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı Büyük Selçuklular, var olan kentleri bayındır hale getirirken yeni kentler de kurdular Ülkenin pek çok yerinde yeni kurumlar ve yapılar inşa ettiler Bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane, köprü, çeşme, imaret, han, hamam, türbe ve kümbet gibi yapılardı Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu Büyük Selçuklu sanatında hat (yazı), minyatür, ahşap ve taş oymacılığı, çinicilik, maden işleme, cilt ve çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti 1071 Malazgirt Savaşı ve Anadolu'nun Fethi Malazgirt Savaşı 26 Ağustos 1071 tarihinde Alp Arslan tarafından yönetilen Selçuklular ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu'nun yenilgisi ve İmparator 4 Romen Diyojen'in esir düşmesiyle sona ermiştir Yenilgiye rağmen, Bizanslılar'ın kayıpları göreceli olarak düşüktü Ducas hiç kayıp vermeden kaçmıştı ve Diyojen'e karşı bir darbe girişiminde bulunmak için İstanbul'a hızla geri dönmüştü Bryennius da kanadının bozguna uğramasına rağmen az adam kaybetmişti Gece karanlığına kadar savaş olmadığı için, Alp Arslan kaçan Bizans ordusunun arkasından gitmedi, ki Bizans ordusunun çoğunu bu karar kurtardı Öyle ki, Türkler Malazgirt'i bu noktada ele geçirmedi bile Bizans ordusu yeniden gruplaştı ve Diyojen bir hafta sonrasında serbest bırakıldığında imparatorla Tosya'da birleştiler Görünüşe bakılırsa en önemli kayıp imparatorun lüks arabası olmuştu Yıllar ve asırlar sonra, Malazgirt'in Bizans İmparatorluğu için bir felaket olduğu düşünülmeye başlandı ve sonraki kaynaklar savaştaki asker sayılarını ve kayıpları abartılı bir şekilde göstermeye başladılar Bizans tarihçileri sık sık geriye bakıp o günkü 'felaket' için yas tutar, imparatorluğun çöküşünün başlangıcı olarak Malazgirt Savaşı'nı gösterirlerdi Halbuki, savaş, askeri açıdan, hemen gerçekleşen bir felaket değildi; çoğu birlik sağ kalmıştı ve birkaç ay içinde Balkanlar'da veya Anadolu'da savaşlara gönderilmişlerdi Öte yandan, Bizanslılar'ın yenilgisi Selçuklular'a Bizanslılar'ın yenilemez ve ele geçirilemez olmadıklarını göstermişti Andronicus Dukas'ın darbesi de imparatorluğu politik dengesizliğe sürüklemişti ve savaş sonrasında başlayan Türk göçlerine karşı direnişi organize etmek zorlaşmıştı Birkaç yıl içinde neredeyse tüm Anadolu, Selçuklular tarafından ele geçirildi 1075'de Selçuklu hanedanından Kutalmışoğlu Süleyman Şah İznik'i alarak başkent yapmış, 1081'de Çaka Bey'in müstakil kuvvetleri İzmir'i alarak ve hemen bir donanma inşa ederek, Ege Denizi'nde ve Çanakkale Boğazı'nda Bizans İmparatorluğu'nu tehdit etmeye başlamışlardı Bu ilk Türk ilerleyişi 1095'teki Haçlı Seferi'ne kadar sürdü Haçlı orduları karşısında Türkler Orta Anadolu'ya çekilerek Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdular ve Batı Anadolu Anadolu Beylikleri dönemine kadar sürecek şekilde yeniden Bizans denetimine geçti Tarihçiler Bizanslılar'ın çöküşünün bu savaş sonrasında başladığı konusunda hemfikirdirler Türkler için ise Malazgirt Savaşı 'Türkler'e Anadolu kapılarını açan savaş' olarak tarihe geçmiştir Ayrıca Malazgirt Savaşı Haçlı Seferleri'nin temel nedenlerinden biri olarak görülür Batı, Bizanslılar'ın doğudaki hristiyanlığı artık koruyamadığını bu savaş sonrasında anlamıştır Bu savaş Türkler'in Anadolu'da yaşayış sürecini başlatmıştır Anadolu'nun Türkleşmesi Alp Arslan Anadoluyu fethetmekle görevlendirdiği Türkmen beylerine, ele geçirdikleri yerleri yurt olarak verdi Bu beyliklerin çoğu da Alp Arslan'ın ordusunda görev almış bu Türkmen beylerince kuruldu Bu beylikler, Büyük Selçuklu Devletine bağlıydı, ama bağımsız yönetiliyordu 13 yüzyılda Anadolu'nun büyük bölümüne egemen olan Anadolu Selçukluları bu beyliklerle zaman zaman çatışmış, birçoğunun topraklarını ele geçirmiştir Bu beyliklerden Anadolu tarihine yön veren Artuklular, Danişmendliler ve Saltuklular ayrıca önem arz eder Artuklular Artuklular, Oğuzların komutanlarından olan Artuk Bey'in oğullarınca kuruldu 1101'de Anadolu'nun güneydoğusundaki Hısn Keyfa (bugünkü Hasankeyf), Mardin ve Harput yöresinde üç ayrı beylik halinde varlığını sürdürdü Hısn Keyfa Artukluları, 1232'de Eyyubiler tarafından ortadan kaldırıldı Mardin Artukluları 1409'da Karakoyunlular tarafından yıkıldı Harput Artukluları, Harput ve çevresinde kuruldu Yaklaşık 50 yıl varlığını sürdüren bu beylik, 1234'te Anadolu Selçukluları tarafından ortadan kaldırıldı Artuklular özellikle Mardin, Diyarbakır, Silvan ve Hasankeyf'te mimari açıdan önemli camiler, medreseler ve köprüler yaptırmışlardır Danişmendliler Danişmend Gazi olarak anılan Gümüştigin Ahmed Gazi, 1071deki Malazgirt Savaşı'nın ardından Anadolu içlerine ilerleyerek Amasya, Tokat, Sivas, Niksar, Malatya ve Yozgat'ı ele geçirdi Aynı yıl bu bölgede beyliğini kurdu 1105te ölen Danişmend Gazinin yerine oğlu Emir Gazi geçti Emir Gazi, Ankara ve Kayseriyi de alarak devletin sınırlarını genişletti 1107'de I Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devletindeki taht mücadelesinde damadı I Mesudu destekledi I Mesud'un tahta geçmesinden sonra uzun süre Anadolu Selçukluları üzerinde etkili oldu 1142de Melik Muhammed'in ölümünden sonra başlayan taht kavgaları Danişmendlileri zayıflattı Nizameddin Yağıbasan Sivasta, Aynüddevle Elbistan ve Malatyada, Zünnun da Kayseride egemenliklerini ilan ettiler Danişmendlilerin parçalanmasından yararlanan Anadolu Selçuklu Sultanı II Kılıç Arslan, Danişmendli topraklarını yavaş yavaş ele geçirdi Sonunda Malatyayı da alarak 1175'te Danişmendlileri tamamen ortadan kaldırdı Danişmendliler, Tokat, Malatya, Sivas ve Kayseri'yi değerli yapılarla zenginleştirdiler Anadolu'nun Türkleşmesinde ve bu topraklarda İslam dininin yayılmasında önemli rol oynadılar Danişmend Gazi'nin yaşamı ve Anadolu'nun fethinde gösterdiği kahramanlıkları “Danişmendname” adlı destanın konusunu oluşturur Saltuklular Saltuklu Beyliği, Alp Arslanın komutanlarından Emir Saltukun fethettiği Erzurum ve çevresinde kuruldu Emir Saltukun oğlu Ebul-Kasım, Anadolu Selçuklu Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şahın fetihlerine katıldı 1092'de bağımsız bir devlet haline gelen Saltuklular, Kuzeydoğu Anadolu'daki Kars, Bayburt, Oltu, Tortum, İspir ve Tercan yöresine egemen oldular Beyliğin merkezi Erzurumdu Saltuklular Trabzon İmparatorluğu'na ve Gürcülere karşı savaştılar Ne var ki II Saltuk, 1153te Gürcülere tutsak düştü Saltuklular daha sonra da Doğu Anadoluda Gürcüler karşısında varlık gösteremediler Bu tehdit karşısında Anadolu Selçuklu Sultanı II Süleyman Şah, 1202de Erzurumu alarak Saltuklu Devletine son verdi Saltuklular döneminde komşu ülkelerden gelen tüccarların uğrak yeri olan Erzurum ekonomik yönden gelişti Saltuklular bu kentte ve başka yerlerde camiler, kaleler ve kümbetler yaptırdılar 1100'lerde Türk Dünyası
Ana madde: Anadolu Selçuklu Devleti Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin içişlerine karışmaya başladı 1078'de büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadoluda ayrı bir devlet kuran I Süleyman Şahın güçlenmesinden kaygı duymaya başladı 1078'de ordusunu Süleyman Şah'ın üzerine gönderdi beklediği zaferi kazanamadı Süleyman Şah, Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak sınırlarını genişletmeyi bırakmak zorunda kaldı Daha sonra I Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya topraklarına sahip oldu 1084'te de Antakya'yı ele geçirdi Ardından Büyük Selçuklu İznikte Ebu'l-Kasım'ı bırakmıştı Melikşah, Süleyman Şah'ın ölümünden sonra İznik üzerine yeni bir ordu gönderdi Ebu'l-Kasım, Bizanstan destek alarak Büyük Selçukluyu geri çekilmek zorunda bıraktı ve böylece Anadolu Selçuklu tahtını korudu Anadolu Selçuklu Medeniyeti Anadolu Selçuklularında devlet toprakları hanedanın ortak mülküydü Sultan ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırıyordu ve şehzadeler yönetimleri altındaki bölgelerde yarı bağımsız hareket ediyorlardı Bu, Anadolu Selçuklu Devletindeki taht kavgalarının ve şehzadelerin ayaklanmalarının önemli nedenlerinden biriydi I Gıyaseddin Keyhüsrev bu geleneğe son verdi ve merkezi yapıyı güçlendirdi Sultan unvanıyla anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı Merkezi devlet işleri Divan-ı Âli (Büyük Divan) adı verilen bir kurulda görüşülür ve karar bağlanırdı Bu kurula vezirler başkanlık ederdi Vezirden sonraki en yüksek devlet görevi, Niyabet-i saltanatlık makamıydı Bu makama atanan saltanat naibi, yokluğunda sultana vekâlet ederdi Öbür yüksek devlet görevlilerinden müstevfi, maliye işlerini yürütürdü Pervane, divanın yaptığı atamalara ve dirliklerin (iktaların) dağıtım işlerine bakardı Yazışmaları tuğracı yürütür, hukuk işlerine emir-i dâd bakar ve askerlik işleriyle beylerbeyi ilgilenirdi Askeri davalara ise Kadı-i leşker bakardı Anadolu Selçukluları'nda devletin malı olan topraklar üçe ayrılırdı Bunlara dirlik, vakıf ve mülk denirdi Selçuklu ordusu asıl olarak, beylerinin komutasında savaşa katılan Türkmenlere dayanıyordu Anadolu Selçukluları döneminde ülkenin hemen her yerinde imarethaneler vardı Buralarda yoksul halka, öğrencilere ve yolculara parasız yemek verilirdi Başlıca eğitim kurumları medreselerdi Başta Konya, Sivas, Tokat ve Amasya olmak üzere birçok kentte medreseler kurulmuştu Darüşşifa denen hastaneler daha çok Divriği, Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri, Konya ve Kastamonu gibi kent merkezlerinde yoğunlaşmıştı Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yollar üzerinde han ve kervansaray denen konaklama yerleri vardı Ulaşım ve ticaretin gelişmesine bağlı olarak bu tür konaklama yerlerin sayısı gittikçe arttı Bu kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdıAnadolu Selçukluları ticarete ve yol güvenliğine büyük önem verdiler Kervan yollarının güvenliğinin sağlanmasına bağlı olarak Anadolu'da ticaret büyük ölçüde gelişti Karadeniz ve Akdeniz'deki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna geldi Anadolu Selçukluları Devletinde edebiyat ve düşüncede büyük gelişmeler oldu Necmeddin İshak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi gibi bilgin ve yazarlar yetiştiAnadolu Selçukluları ülkenin pek çok yerinde cami, han, kervansaray, imaret, köprü, çeşme ve medreseler yaptırdılar Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camisi (1296), Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan en önemli örneklerden biridir Ağaç direkler üzerine kurulan, içi çini mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslenen tip camilerin başka örnekleri de vardır Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında, Konya ve Niğde'deki Alaeddin Camileri, Ankara'daki Aslanhane Camisi, Kayseri'deki Huand Hatun Camisi ve Külliyesi, Afyonkarahisar'daki Ulucami, Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese, Sivas'taki Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehir'deki Melik Gazi Kümbeti,Tercan'daki Mama Hatun Türbesi, Ahlat'taki Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile Nevşehir İl sınırı içerisinde bulunan pek çok cami (Tuzköy camii, Kızılkaya camii) ve diğer yapılar (Nevşehir Kalesi vb) gösterilebilir Harzemşahlar Ana madde: Harzemşahlar Devleti Büyük Selçukluların varisi olan Harzemşahlar, Batı Türkistan, İran ve Anadolu'da büyük bir devlet kurmaya hazırlanırken Moğol istilasına uğradı Harzem bölgesinde Selçuklu devletine bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalet Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlamışlardır 1128de Harzem valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır 1141 Katvan Savaşında Selçukluların ağır yenilgi almasıyla tamamen bağımsız kalma fırsatı doğmasına rağmen Oğuz soylu oldukları için Sencere bağlı kalmayı tercih etmişlerdir Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir Bu dönemde Irak, Azerbaycan, Karadenizin kuzeyi, Horasan ve Doğu Türkistanın bir bölümü ele geçirilmiştir Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve “Sencer” unvanını kullanmıştır Abbasilerle iyi ilişkiler kurmuş; Batinilere karşı halifeyi savunmuşlardırBir Moğol ticaret kervanının Harzemşah valisi İnalcık tarafından yağmalanması ve geri kalanlarının da sakallarının yakılıp geri gönderilmesi yüzünden Moğollarla ilişkiler bozulmuştur; bu olay tarihe OTRAR FACİASI olarak geçmiştir Bu olayın özelliği; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyası üzerinde Moğol tehlikesinin başlamasına neden olmuştur 1220de başlayan Moğol istilası Harzem devletinin sonunu hazırlamıştırMoğollardan kaçan bir kısım halk ve Harzem soyluları Anadoluya sığınmak istemişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1230 Yassı Çemen savaşında Harzem hükümdarlığını yok etmiştir Tarihçiler arasında, barış sağlansaydı Moğol istilasına karşı güçlü bir Türk Dünyası doğabileceği varsayımı yaygındır |
|