Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
küreselleşme, mimarlikkitap, özeti

Küreselleşme Ve Mimarlik-Kitap Özeti

Eski 11-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Küreselleşme Ve Mimarlik-Kitap Özeti



KÜRESELLEŞME VE MİMARLIK-Kitap Özeti

Mimarlık söylemcileri (zorunlu olarak kuramcıları değil) piyasaya çıkan her yeni kavramı mimarlık bağlamında değerlendirmek zorundadırlar Bu çağdaş mimarlık kültüründe güncel olmanın bir koşuludur Küreselleşme bu yeni kavramların en moda olanlarından biri Ayrıca bizdeki gibi bunun bağımsızlık idealiyle karşıtlaştığının düşünüldüğü bir kültür ortamında, mimari küreselleşme ve mimarlık ve küreselleşme denince, küreselleşmenin hangi boyutuna referans verileceğini başından belirtmek gerekiyor Yoksa 20 yüzyıl mimarisinin dünyanın bir ucundan öbür ucuna zaten küresel bir fenomen olduğundan kim şüphe edebilir
Küreselleşmenin birincil tanımı finans kapitalin dünya egemenliği osmanlı döneminde mimarların yetişme ve örgüt düzeni ve bu egemenliğin harekete geçirdiği bütün mekanizmaları kapsayan bazen Batı dünyasmın bir fesadı (conspiracy) olarak da düşünülen, binalarda tesisat yalıtımı ve ekonomik bağlamda bir örgütlenmedir Bundan esinlenerek kurulmağa çalışılan yangın yalıtımı ve güçlü ekonomilerin iştahını kabartan olgu ise tek bir dünya hayalidir Bu hayalin gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu anlamak için, zengin ülkelerin bütün dünya eğitimini sağlayacak büyüklükte bir parayı kozmetik için harcadıklarını, ya da Kuzey ile Güney arasındaki ekonomik farkın giderek arttığını anımsamak yetişir 2050 yılına kadar ikiye katlanacak bir dünya nüfusu perspektifinde bugün konuştuğumuz nazik kültür sorunları ayıp sayılmaya başlanabilir İnsanlar başka gelişme yolları bulamayıp direksiyonu financier denilen para molekülü beyinlere bırakınca, geleceğin bugünden daha parlak olması için hiç bir neden düşünülemez Kuşkusuz önümüzdeki yüzyılda yaşayacak kuşaklar için söz konusu olamayacak, daha doğrusu insanların büyük çoğunluğunun finans kapital tarafından sömürüsü olarak tezahür edecek bu bütünleşmiş ekonominin bir araya getireceği bir insanlık hayali üzerine bir mimari söylem kurmak aklı başında olan birisinin heves edeceği bir soruna benzemiyor Fakat bu söylemin etkili olduğu yadsınamaz Çünkü finans kapital medyayı da elinde tutuyor
Finans kapitalin mimari sözcüleri çok Örneğin, Türkiyede nedense pek tutulan “Any” adlı göz boyamacılık bu tür bir söylem Her söylemi çağdaş mimarlık kamuoyuna bir sine qua non olarak şırınga etmenin yöntemi ise Postmodern söylemin dilbazları tarafından neredeyse bir gramer olarak geliştirildiği için, her söyleme biraz Hegel, bir parça salça gibi Saussure, biraz Marksist diyalektik garnitürü, Freuda uzanan biraz baharat, çağdaş Fransız deconstructionundan sos eklenince, iştahla tüketilen bir tat vermek olası Bu jargon o kadar geçerli ki, bunun ne anlama geldiği ya da dünyada olup biten yapılaşma olgusunun binde kaçını etkilediğini kimse söz konusu etmiyor
Fakat küreselleşmenin bir başka anlamı daha var Bu bütün tarih boyunca varolan ses yalıtımı konusunda bir kaç açıklama ve iletişim dünyasmda ekonomik küreselleşmeden çok daha ötede, henüz finans kapital türünden kavramların varolmadığı bir dönemde ortaya çıktıktan sonra gerçekten küreselleşmiş bir olgular toplumu Bunun başında aklın bütünleştirdiği bilimsel düşünce, teknoloji, estetik hissin bütünleştirdiği sanat, bütünleştirdiği kadar da bölen din gibi evrensel olgular var Kaldı ki, tarihsel bağlamdan soyutlandığı zaman, silahın, tekerleğin, ipeğin, kağıdın, pusulanın hatta baharatın da küreselleşme süreçleri var Bugün insanları bütünleştiren bilim, teknik suyun sebep olduğu korozyonun yapı dayanımı üzerindeki etkisi ve sanattan daha ileri bir ekonomik olgu söz konusu değil Dinler yapılarda korozyon ve inançlar bu rolü oynar gibi gözükseler de insanları birleştirdikleri kadar düşman da yaptıkları için onları başka bir kategoriye koymak gerek Ekonomik olgu, bazı insanların diğerlerini sömürmesi üzerine kurulu olduğu için, bilim, teknoloji betonarme yapılarda donatıların korozyonu ve su yalıtımı ve sanatm kimseyi sömürmemesi ekonominin binalarda pis su tesisatı ve politikanın emrine girmemelerini gerektiriyor Ne var ki, böyle bir bağımsızlık söz konusu olmamış tarihte Bu bilinen handikabı aşmak için, özeilikle bilim kamu hizmetlerinde kalite yönetimi ve sanatın kendi iç bağımsızlıkları olduğunu savlıyoruz
Evrensellik bağlamında mimari, yaşam çabasının en büyük bölümünü harcayan bir etkinlik olarak, başka hiçbir alanda görülmediği kadar insanları tanımlıyor Birbirlerinin dilini konuşmayan insanlar duvarları, çatıları, pencereleri, kapıları gördükleri zaman birbirlerini anlıyorlar Hepsi çamuru, taşı ağacı, kubbeyi, kemeri, revağı birbirine benzer şekillerde kullanmışlar Uygarlığın yakın tarihinde mimari üslup açısından 19 yüzyıldan bu yana, bugün hiçbir alanda görme olasılığı olmayan bir küreselleşme olmuş 19 yüzyıl emperyalizmi, güce bartın ırmağı yağış havzasındaki havza amenajmanı sorunları ve kültürel hegemonyaya dayalı bir mimari küreselleşmeyi Hollandanın Jakartasından, Rajın Hindistanma, Afrikaya endüstriyel tesislerde yardımcı servisler otomasyonu ve Osmanlı başkentine kadar taşınmıştır Daha yakın dönemde örneğin benim kuşağımın mimari öğretimi -bazı kısa sapmalar olsa bile- neredeyse yeminli enternasyonalizmiyle başlamıştı Bizler kemer kullanmayı bir küfür sayıyorduk Burada Enternasyonal Stiin ustalarının herkesin anımsayacağı teknolojiye dayalı Evrensel Mimari Üslup proje aplikasyonu ve onun estetiği konusundaki sözlerini yinelemek gereksiz
Bugün dünyada yerel boyutları her yerde ortadan kaldıran kabuklar; dayanımı geometrik biçimlerine bağlı olan taşıyıcı sistemler ve Postmodernist söylemin artık modasının geçtiğini ilan ettiği Modern mimarinin küreselleşmesi yanında, bütün alanlar, bilim taşıyıcı sistemlerin tasarım felsefesi ve sanatın küreselleşmesi de dahil, çok cılız kalır İslam dünyasında bilim hala Ortaçağa methiyeler düzüyor ama, şeriatçı Arap diktatörleri yabancılara Modern taşıyıcı sistem düzenleme esasları ile ilgili kısa bilgiler ve Postmodern yapılar yaptırıyorlar Büyük anıtlar olmasa kentlerimizin gelenekle neredeyse ilgisi kalmadı Bütün bu evrensel cilanın arkasında 19 yüzyılın başından bu yana gelişen yapı teknolojisi var Bu teknolojiye paralel bir mimari söylemin dile getirdiklerini çoktan unutmuş olarak, bütün dünya Modern Mimari Üslupun sözlüğünü başını, gözünü yararak kullanıyor
Ekonomik küreselleşmenin mimarideki rahatsız edici etkileri hoşa giden yargılara olanak vermiyor Fredric Jamesonun New Left Reviewun 228 sayısında (1998) “The Brick and the Balloon Architecture, Idealism and Land Speculation” adlı bir makalesi var Gerçi Jameson mimari derzler, derzdolgu malzemeleri ve derzlerin uygulanması ve kent olgusunu kapitalist toplumun spekülasyon aracı yaptığım, artık sakız olmuş kavramlarla açıklarken, kapitalist mimari sergerdeliğe çanak tutmuş yazar zemin sertleştirici uygulama ve kontrol esasları ve mimarlara da ara sıra atıflar yapıyor Bir yandan çağdaş kapitalizme meydan okurken, öte yandan aynı kültürün satış construction claims checklist ve tüketim davranışlarmdan da kendini soyutlayamıyor Yine de bu ünlü sosyologun bazı yorumlarını aktarmak, öte yandan da çağdaş kültürel söylemin kafa karıştıran jargonundan bir örnek vermek istiyorum
Jameson: “Mimari documenting a construction claim ve şehircilik konularında daha genel yargılara ulaşmak için bazı sorular sormak zorundayım: Örneğin Postmodern kültür üretiminde soyutlama dinamiğini araştırırken, özellikle Postmodernizmde Soyutlamanın strüktürel rolü ile Modernizmde etkili soyutlamalar arasındaki köklü farklılık, beni para biçimini (money form) -Soyutlamanın temel kaynağı- yeniden irdelemeğe götürdü” diyerek para sirkülasyonunun bugün aldığı şeklin Postmodernist dönemde gerçekleştiğine işaret ediyor Burada finans kapitalin kendine özgü soyutlamalarıyla kültürel metinlerdeki açıklamalar arasındaki ilişkilere dikkat çekiyor Bunun küreselleşme, yani bugünkü olguların güncel yapısınm ifadesi olduğunu söylüyor Eğer okuyucu bu ilişkileri Jamesonun görmek ve göstermek istediği gibi gördüyse bir ilginç ilişkiyi daha vurguluyor “Mekan düzenleme sorunsalında finans kapitale benzer bir şeyler var Gerçekten ona sıkıca bağlı bir fenomen: Arsa spekülasyonu (…) günümüzde hemen hemen tümüyle bir kent olgusu, Öyleyse kentsel arsa spekülasyonunun özel durumu ile Postmodern Mimari arasmdaki ilişki nedir?” diye soruyor Bu gözlemler için Jamesonun ne kadar yetkili olduğu sorulabilir Makalesinde, örneğin sosyal olanla mimari arasındaki sıkı ilişki gibi, herkesin bildiği yavan bilgiler, çağdaş mimari kuramı bağlammda estetik ve kültürel olguların yarı bağımsız doğası gibi beylik yargılar var Çoğu yazar gibi o da, kendi alanı olmayan konularda o alanların moda söylemcilerine başvuruyor Oysa bu tür yazar ve mimarlar en soyut ve zor anlaşılır ve en karşıt göründükleri zaman bile, çağdaş kapitalist düzenin gerçek bileşenleridir
Fakat Jamesonun Georg Simmelin bu yüzyıl başında yazdığı ünlü Paranın Felsefesi kitabından alıp kendi yorumuna temel yaptığı düşünceler ilgi çekici: Simmel çağdaş yaşamın giderek artan bir soyutlama ortamında her olgunun nasıl soyut bir biçim aldığını anlatır Ve her şeyin soyutlaşmasını açıklayan bir olgu olarak kentte arazi kirasının -örneğin sadece bir trafik aksının değişmesine bağlı olarak- malikine artan bir gelir getirme olgusunu anlatarak, bunun hak edilmemiş artış (unearned increment) olduğunu söyler Jameson bu düşünceden hareket ederek, finans kapitalin bir alışveriş aracı olan para kavramının soyutlanması aşaması olduğunu ve bunun giderek bizi yeni bir estetik kuramın eşiğine ulaştırdığını ya da ulaştıracağını savlar Ne var ki burada bunun hangi yapıya yansıyan estetik olduğunu, daha doğrusu finans kapitalin teşvik ettiği gelişmeler doğrultusunda ortaya çıkan biçimlerin nasıl bir estetik tanımladığını söylemez ya da söyleyemez
Simmelin “hak edilmemiş artış” kavramı son yarım yüzyıl Türkiyesinde en güçlü kentsel yaşam olgusudur Ve bu sadece bir trafik aksının değişmesinin getirdiği tesadüfi bir artış değil, bir arsayı gasp ettikten sonra trafik aksını ona yönlendirterek yapılan bir hak edilmemiş kazançtır Yağmaya dönüşen bu kamu malı gaspı yıldırım hızıyla artarak Türkiyenin ekonomik yapısını değiştirmiş, sanayi üretimini baltalamış ve eski kentleri tahrip ederek onları içinden çıkılmaz hale getirmiş, toplum ahlakını bozmuş ve bir yasadışılık kumarı oynayan güçlü bir sınıf oluşturmuştur Bunlar hak edilmemiş kazançlarını en çok emin oldukları alana, yani toprak ve yapıya yatırmışlar, isteklerini de mimarlar proje ve yapıya çevirmişlerdir Bu mimariye finans kapitalin teşvik ettiği mimari olarak bakabiliriz Gökdelenler, yüksek büro blokları, bankalar, oteller, tatil köyleri, marinalar, hatta yeni üniversiteler, kent içi compoundları bu tür yapılardır Ne var ki bunlar bir estetiğe özenseler de, bir estetik yaratmıyorlar Genelgeçer düşüncelerden yararlanıyor, simgesel biçimler ve büyük boyutlarla etkili olmağa çalışıyorlar Belki de yeni estetik basamak, Hong Kong Bankası ya da Gehrynin Bilbao Müzesi gibi yapılarında görüldüğü gibi, mimarları ip üzerinde perendeler atmağa zorlamaktadır Büyük yatırımların ürünleri olan dev yapılarda simgesellik, reklam, para kazanma hırsı birleşiyor Gökdelen simge olsun diye mi yüksek oluyor, yoksa yüksek olduğu için mi simgeleşiyor, ya da para hırsı mı bu yapılarda simgeleşiyor? Gökdelen bir sabun şirketi, bir uçak şirketi, bir banka ya da bir holdingi aynı şekilde çerçeveliyor Temelde içine ne girerse girsin, kapitalin şarkısını çaldırıyor Onun için kimsenin malı da değil Yaptıranlar ve tasarlayanlar da dahil Dünyayı kafaların üzerinde kontrol eden, amoral bir güç mekanizmasını simgeliyorlar Bu yapılardan bazılarının yeni bir mimari vizyon sundukları kabul edilebilir Fakat bu sadece milyonlarca insanın sırtından çıkarılan artı-ürünün propagandasını yapan bir mimarinin estetiğidir Ahlak boyutu da sıfırdır Kuşkusuz burada söz konusu olan insanı soyutlayan, hiçe sayan, karınca gibi ezilmesine aldırış etmeyen bir felsefenin göstergesi olan ahlaktır
Mimarın kişisel ahlakı ile ilgisi yok Finans kapitalin, yani en büyük ekonomik gücün aracı oldukları için de güçlü bir propaganda olanakları var Mimarların kitaplıklarını sergileyen her biri bir hamalın taşıyabileceği görkemli ciltler, finans kapitalin sponsorluğunu yaptığı mimari yapıtlara ilişkin kitaplardır Öte yandan finans kapitalin değil, fakat kapitalizmin asıl estetiği kentlerdeki sıradan yapıların estetiğidir Özellikle Türkiye gibi ülkelerdeki vahşi kapitalizmin ürettiği fiziksel çevrenin bir anti-estetik ifadesi olduğu da söylenebilir Fakat itiraf etmek gerekir ki en çok küreselleşen budur İlkel kapitalist tavırlar, ilkel bir tüketicilik, kontrolsüz bir yapı etkinliği, büyük toprak yağmaları, kırsal kültürün dışarıdan geleni sünger gibi çekip, günübirlik amaçlar için yorumlaması, bütün bunlar 19 yüzyılın Amerikasından, bugünün gelişmekte olan (!) ekonomilerinin egemen olduğu bütün ülkelere kadar her iklimde İstanbullar, Ankaralar, Mexico Cityler, Karaçiler, Kahireler, Jakartalar yaratmıştır Bu çirkinliklere ilişkin görsel bilgileri de ancak bilimsel makalelerin siyah beyaz fotoğraflarında bulabiliyoruz
Şu ya da bu nedenle yaratılan yeni mimari bir yeni üslup da yaratıyor mu? Postmodernizm sözcüleri üzerinde çoktan itirazlar yükselen teknoloji-modernizm ikilisine karşı gelişen düşünce ortamından yararlanıp bir yeni eklektizism önerdiler Bu bir entel modası olarak kaldı Finans kapital bunun sponsorluğunu yaptı Fakat eğer Postmodern bir mimari estetik olacaksa, ya da Jamesonun söylediği gibi, biz yeni bir estetik devrimin eşiğinde isek, bunun halk tarafmdan algılanması için herhalde uzun zaman beklemek gerekecek Oysa Modernizmin üslubu sadece sıradan mimari uygulamalarda değil, çok daha büyük yapılarda da etkisini sürdürmekte devam ediyor Bugün mimaride küreselleşme, henüz Modernizmin getirdiği küreselleşmedir
Bu tartışmaları yaparken söylemin en son ucunda görünmek için bir yüzyıl boyunca, hatta daha da eskiye giden tartışmaları yok saymak, ya da anımsamamak, bazen de düpedüz cahili olmak insana tuhaf geliyor Bu tartışma Ikinci Dünya Savaşından sonra da vardı Modernizm ve Enternasyonal Stile karşı geleneksel ve yerelin çatışması bizim öğrencilik yıllarımızı renklendirmişti 1950′li yıllarda Bülent Özer ve Doğan Hasolla birlikte çıkardığmız Mimarlık ve Sanat dergisinin bir sayısında “Benzerlikler ve Farklar” diye bir makale yazdığımı ve Bülentin bu konudaki karşı düşüncelerini anımsıyorum İslam ülkeleri hala kültürel kimliklerini çağdaşa yapıştırılmış gelenek kırpıntılarıyla savunmağa çalışıyorlar Türkiyede ise çağdaş ve geleneksel tartışmasının, kültürel turizm ve korumacılık dışında fazla bir yeri kalmadığını söyleyebilirim Etrafımıza baktığımız zaman gelenekseli isteyenin de fazla olmadığını görüyoruz Finans kapital temsilcilerimiz ise ABD markalı bir mimariye özeniyor, mimarlarını bile nedense oradan getiriyorlar Finch Assasination of New York kitabında Rockefeller ailesinin 13 milyar dolarlık zenginliğinin Rockfeller Centreden geldiğini söylüyor Bizimkilerden çoğunun da bu tür gelirlere özendikleri kesin Yoksa zamanlarının yarısını arsa kapatmaya harcamazlardı
Tafurinin Amerikan kentleri için yaptığı gözlemlerin bizim kentler için de aynen geçerli olduğunu (başlangıç süresi olarak) görüyoruz: Geçmişin yokluğu, göç ve bir tabula rasa üzerinde inşaat Ne var ki Türkiyede kentlerin görkemli bir geçmişleri vardı Ve kentler boş topraklar üzerinde yükselmediler, Amerikadaki gibi Amerikalı göçer Avrupadan geliyordu, bizimkisi Anadoludan Bizdeki yağmanın bileşenleri daha güçlü olmalı Yağma edilecek dünya da giderek küçülüyor Ama mimarlar bunları ne diye düşünsün denilebilir Dünyanın bütün büyük anıtları, insanların kanını içen hükümdarlar için yapılmıştı, sanat tarihlerimizi de onlara bakıp yazıyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.