Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
asra, bedelkitabı, gün, olur, uzar, yüzyıl, özeti

Gün Uzar Yüzyıl Olur (Gün Olur Asra Bedel)-Kitabı Özeti

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gün Uzar Yüzyıl Olur (Gün Olur Asra Bedel)-Kitabı Özeti



Gün Uzar Yüzyıl Olur (Gün Olur Asra Bedel) kitabı özeti

Cengiz Aytmatov, dünyanın en önde gelen roman ve öykü yazarlarındandır Yapıtlarını Rusça veya Kırgızca olarak kaleme alan Aytmatov, roman ve öykülerinde Kırgız halkının yaşamını, kültürel yabancılaşmadan çevre kirliliğine değin pek çok sorunu değişik ve çarpıcı üslûpla kaleme almıştır
Pek çok ödül ve nişanın sahibi olan Aytmatov, yazarlığın yanında Kırgızistanın Lüksemburg Büyük Elçiliği görevini yürütmektedir
***
“Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir…gider gelirdi Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı Özek uzar giderdi Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider, gelirdi…”
Aytmatovun çok tanınan eserlerinden biri olan “Gün Olur Asra Bedel”, diğer adıyla “Gün Uzar Yüzyıl Olur” esas itibarıyla Sovyetler Birliği döneminde yaşanan sosyal ve kültürel sorunların bir öz eleştirisidir Aytmatov, romanında, geçmişin efsaneleriyle geleceğin bilim kurgusunu harmanladığı çok özel bir teknik uygulamıştır
Çağdaş romancılığın başyapıtlarından biri olan Gün Olur Yüzyıl Olur, aslında yalın bir kurguya dayalıdır Uçsuz bucaksız bozkırların kuş uçmaz kervan geçmez köşelerinin birinde, belki ayda bir trenin geçtiği istasyonda görevli iki arkadaştır, Yedigey ve Kazgangap
Aytmatov romanında, sıradan bir yaşamdan, ulusal ve toplumsal sorunlara gönderme yaparYer, Sarı Özek bozkırıdır…Kırgızistanın uçsuz bucaksız bozkırlarının birinde Sarı Özekteki basit ve tekdüze bir yaşamın; demiryolcu Yedigeyin, İkinci Dünya Savaşından beri arkadaşı ve en yakın dostu Kazangapı, vasiyeti üzerine, atalarından miras kaldığına inandığı ve kutsal bildiği Sarı Özek bölgesinde bir mezarlığa gömmek istemesinin ve bu süreçte yaşadığı çelişkilerin öyküsüdür Çevre ve kişiler, bize pek yabancı olmayan, Orta Anadolu bozkırlarının ve halkının adeta bir kopyasıdır
Aytmatovun yapıtlarında başlangıç, aynı zamanda bitiştir Başlayan her şey biter, biten her şey de yeni bir başlangıçtır Zamanın erdiği bozkırlarda, gün, yüzyıl kadar uzun; geçen yüzyıllar ise bugün kadar yakındır aslında Aytmatov tren raylarının sonsuzluğa uzayıp giden kıvrımları arasında yiyecek arayan bir tilkinin yaşadıklarını adeta empatik yaklaşımla yaşatır bizlere
Kazgangap, sağlığında, Kırgız efsanelerinin birinde adı geçen Nayman Ana türbesinin yer aldığı Ana Beyit bölgesine gömülmek istediğini söylemiştir
Her şey, bir devenin sırtında Ana Beyit mezarlığına yol alan cenaze konvoyunun en önünde giden Yedigeyin bilincinde oluşur ve gelişir Sarı Özekteki istasyondan kutsal mezarlığa giden cenaze konvoyunun başını çeken Yedigey, can dostu Kazgangapla yaşadıklarını, bu kısa yolculuk sırasında geri dönüşlerle bilinç üstüne çıkarır Romanın ilerleyen sayfalarında, anlatılanların, bu yolculuk boyunca tahayyül edilenlerin ürünü olduğu ortaya çıkar Yedigey, koca ömrü, bir güne hatta saatlere sığdırır; geçmişin, şu anın ve geleceğin aynı şey olduğunu, deve sırtındaki bilinç akışlarında yaşar ve yaşatır
Gün Olur Yüzyıl Olur, dönemin yönetim anlayışına, Stalin diktatörlüğüne eleştirel bir bakış getirir Bu eleştirel bakış, devlet kademelerinde görev yapan kişilere olumsuz karakterler çizilmesiyle kendisini gösterir Roman kahramanlarında Sabitcan, bozkırın karşısında şehri, sıradan Kırgızın karşısında ise yönetime yakın, toplumsal yabancılaşmaya örneği temsil eder Aytmatovun yapıtlarında olumsuz kişilerin şahsında, sistemin yozlaşmış uygulamaları, üstü kapalı da olsa acımasızca eleştilir
Yedigey, can dostu Kazgangapın naaşını vefa borcunu ödemek üzere küçük bir cenaze konvoyuyla Ana Beyite götürmektedir Ancak, destan kahramanı Nayman Ananın mezarının bulunduğu Ana Beyitte, Sovyet yönetimince bir uzay üssü kurulmuştur
Cengiz Aytmatov, romanında “mankurt” kavramını bir sosyoloji terimi yapacak derecede çarpıcı sosyolojik saptama yapar Mankurt, Aytmatovdan sonra, geçmişini unutmuş, bedeniyle ve ruhuyla karşı tarafın buyruğu altına girmiş, yeni efendisine yaranmak için kendi değerlerine, ailesine ihanet edenlerin ortak adıdır
Nayman Ana, mankurt olan oğlunu kurtarmaya çalışan, umut ve korku dolu bir yürekle çalkalanan bir Kırgız anasıdır Onun mücadelesi, trajediyle bitse de, sonraki yüzyıllarda yaşanacaklara âdeta geçmiş çağlardan, ötelerden bir uyarıdır
Kırgız ananın trajedisi, bulduğu sandığı bir anda, oğlunun okuyla öldürülmesiyle, efsaneden modern topluma bir projeksiyon tutar Tarihsel mankurtlaşma, aslında, modern zamanlarda yaşanan mankurtlaşmanın iz düşümüdür âdeta
Gün Uzar Yüzyıl Olurda geçmiş ile şu an, gerçekler ile destanlar iç içedir Juan Juanlar, Sarı Özek bozkırında yaşayan Naymanların topraklarını istilâ eder Tutsak aldıkları Nayman gençlerinin kafalarına yaş deve derisinden bir başlık geçirirler Güneş altında kurumaya ve daralmaya başlayan deri, esirlere korkunç acılar verir Tutsaklar bu işkencenin sonunda ya ölürler ya da mankurtlaşırlar yani belleklerini ve bilinçlerini yitirirler Juan Juanlar, tutsakların anılarını belleklerinden silmekle, insanlığın bilincini yok etmekle insanlık onurunu ayaklar altına almayı başarmış (?) bir topluluktur
Mankurtlaşan tutsak artık efendisinden başkasını tanımaz Ne *******, ne babasını, ne de bir başka şeyi hatırlar Ağzı var, dili yoktur artık; isyanı ve itaatsizliği hiç düşünmeyen tek varlıktır yeryüzünde,
Yedigeyin Kazgangapı gömmek istediği yer, Nayman Ananın mezarı artık uzay üssüdür Romanda yerleşik sistemin değerlerini simgeleyen Kazgangapın oğlu Sabitcan ise babasının cenazesine dahi zorla gelmiştir; herhangi bir sorun çıkmadan bir an önce törenin bitmesini ve şehre dönmeyi istemektedir
Üsse yaklaşan cenaze konvoyunu durduran nöbetçiler, buranın askerî bölge olduğunu söyleyerek cenaze konvoyunun Ana Beyite girmesine izin vermek istemezler Tartışma sürerken Nöbetçi subay gelir Nöbetçi subay Kırgız kökenli bir delikanlıdır Kendi halkından bir muhatapla karşılaşan Yedigey sorunu çözeceği inancıyla konuyu açıklamaya başlar Nöbetçi subayın cevabı çok kısa ve çarpıcıdır: “Yoldaş, Rusça konuş” Yedigey afallayarak niçin Kırgızca konuşmadığını sorar Kırgız subay görevde olduğunu, görevde iken Kırgızca konuşamayacağı cevabını verir
Konvoy çaresizlik içinde, kutsal topraklardan uzaklaşır Yedigey başka bir yerde cenazeyi yaparak gömer; ancak Kırgız geleneklerini, tam olarak bilmeden ve uygulayamadan gömmek onu çok rahatsız etmiştir
***
Aytmatov, baskıcı bir rejimin yerel ve ulusal değerleri silmeye çalıştığı bir zamanda alegrofik imgelerle ulusal kimliğini örten perdeyi aralamayı bilmiş, toplumsal sorunları ve bu sorunların derin yapılarını zamanın gündemine taşıma olanağını yaratmış ve romanlarıyla insanlığın hizmetine sunmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.