Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ardahan, efsaneleri, halk, hikayesi, yöresel

Ardahan Efsaneleri - Yöresel Halk Hikayesi

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ardahan Efsaneleri - Yöresel Halk Hikayesi




Ardahan Efsaneleri

YÖREMİZDE EFSANELERİ

KÜR ÜZERİNDEKİ UĞUZ TAŞI EFSANESİ

Ahıska Nekeleye köyü Hırtıs arasında Ardahan'dan gelen Kura suyunun üzerinde Uğuz taşı denen iki kapı boyunda bir kesme taş vardır Uğuzlar'dan iki kardeş o koca kaya gibi taşı bir taş ocağından keserek buraya köprü kurmak için getiriyorlar Bunlar taşı kesip Kura'nın kıyısına koyduktan sonra öğle yemeği için evlerine giderler Bu sırada Uğuzlar'a göre ufak yapılı bir adam da onların evine konuk giderUğuz'un atının torbası bir Somar (320-330 kg kadar) arpa alır O ufak adam Uğuz'un gözünün koca bir kilim gibi duran atın torbasını doldurduktan sonra gücü yetmediğinden atın başını eğdirir ve kolaylıkla arpa dolu torbayı hayvanın başına takar Uğuz'un anası bunu görünce oğullarına der ki "Sonunda dünyayı bunlar ele geçirip yiyecekler" Bu durumu gören iki Uğuz kardeş de ufak adamın gücü ile büyük işleri başardığını bu at torbası olayında gözleri ile gördüğünden Kura üzerinde kurmak istedikleri taş köprüyü yapmaktan vazgeçerler Sonradan o uzun ve dev yapılı Uğuzlar saflık ve hile bilmezliklerinden zamanla yok olup giderler Uğuzlar sık sık uyumazlarmış Uyudukları zaman da yedi gün aralıksız uyurlarmış "Uğuz'un uykusuna yattığı" sözü buradan kalmadır

ÇILDIR GÖLÜ DİBİNDEKİ ESKİ ŞEHİR

Eskiden Çıldır Gölü'nün dibinde bir şehir varmış Buranın beyi Akçakala'da otururmuş Çukurda kurulmuş olan bu şehrin, dokuz burma musluklu çeşmesi varmış Bey "Gece gündüz çeşmeden su alanlar sakın çeşmeyi kapatmayı unutmasınlar yoksa şehri su basar" demiş Şehirde kadın erkek bu buyruğa uyarmış Bir gün akşamın karanlığı basmışken çeşmeden su doldurmakta olan bir kıza yedi yıldır gurbette olan ağabeyinin geldiğini müjdelemişler Dokuz burma musluklu çeşmenin bir musluğundan su dolduran kız sevindiğinden evine koşup giderken burmayı kapatmayı unutur O gece karanlığında çukur yerlerdeki evleri su basarken artık dokuz burmalı çeşmenin yeri de belli olmaz Evi biraz yüksekte olanlar işin farkına varınca çoluk çocuğun elinden tutarak hiçbir eşya almadan yokuş yukarı kaçarlar Ertesi gün şehirden ancak kilisenin kümbeti görülür ve akşama kadar onlarda sular altında kalır Şehirden sağ kurtulup kaçanlar Akçakala adasına gelirler Çıldır gölü işte dibindeki o dokuz burmalı çeşmenin suyundan ortaya çıkmıştır Eğer (güneydeki) Taşbaşından bu gölün ayağı Zarşat'a doğru akmasaydı Akçakala adası ile öteki köyleri de su basardı

UĞUZ ÇAYIRI VE UĞUZ DAĞI EFSANESİ

Eskiler der ki Gürcülükten bile önceleri Cınıvızlar (Cenevizli-Romalılar) daha görünmeden Uğuz dağı ile çevresindeki yaylalarda Uğuz (Oğuz) denilen çok iri yapılı bir millet yaşarmış Bu Uğuzlar'ın bir beyi varmış ki bütün Ardahan ve Cavk da denilen Akhılkelek ile Zegan (Posof'un Ilgar ve Cin Dağı kesimleri ile Şavşat sınırlarındaki Arsiyan dağı etekleri) bunun mülkü imiş Bu Uğuz'un dağı ile çevresinde ve Kura suyu üzerindeki kışlaklar bu beyin has otlağı imiş Öteki dağlar ve anılan yerlerde o zamanlar hep çamlık ve ormanlık imiş Uğuz dağının yanında her yıl 300 araba ot biçilmekte olan Uğuz'un çayırını bu bey her yaz bir Uğuz'a biçtirirmiş Biçen adam buralarda yaylayan ve çok iri birisiymiş Bu Uğuz, Uğuz çayırının 300 arabalık otunu bir günde hem biçer hem de yığarmış Uğuz bir yaz günü buraları tırpan ile biçerken bacısı kendisine öğle yemeği getirir Sıcakta biçen*le uğraşırken kendi terinin buğusu gözlerini bürüyen Uğuz çayırın gür bir yerinde kızgın kızgın çalışır Bu sırada omzunda heybesiyle öğle yemeği getiren ve yanına yaklaşan bacısını gözü görmez ve otlarla birlikte onu da ikiye biçer ve bunu yaparken bile farkına varmaz Kol başına geldiğinde bel den çıkarttığı masatını tırpanına vurmaya çalışan Uğuz bir de görür ki tırpanı al kana boyanmış "Bir hayvanın canına mı kıydım" diyerek yazıklanırken hemen o kol boyunu dolaşır Bir de ne görsün öğle yemeğini getirmiş olan bacısını ikiye biçmiş Hiddetle masatı yere vurur aktaştan olan mastın yarısı çayıra saplanır Bugün dışarıda kalan kesimi bir adam boyundan yüksektir Ellerini yere vurup tırpanı da bırakarak hemen bacısının iki parçasını birleştirip masatın dibine gömer Kendisi kederinden Uğuz dağının tepesine çıkar ve orada ölür

KURŞUN ASKER EFSANESİ

Posof ilçesine bağlı secede de Kahraman Mehmetçik hudut karakolunda nöbetçidir Kulağına sesler gelir ve karşı tepeden düşman görünür Arkadaşları duysun diye silah atar, onlar gelinceye kadar düşman sarar Ruslar kurşun yağmuruna tutulur Bu köye "Kurşun Çavuş" denmiştir

TEKÇAM EFSANESİ

İlimizin merkeze bağlı Ovapınar Köyü dağlarında bulunan ormanlık bir alan zamanla yok olur, ancak bir tane çam ağacına kimse dokunmaz Geceleri ağacın etrafında mumların yandığını gören yöre halkı bu çam ağacının kutsal olduğuna inanır ve dilek dilemek için buraya gelir Ancak bir gün çevredeki köylerden birinde yaşayan bir adam ağacı kesmeye karar verir Ağacın yanına gelerek baltasıyla kesmeye başlar ve baltayı vurduğu yerden kan gelir Ağacı kesmeye kararlı olan adam vazgeçmez ve ağacı keserek evine götürür O günün akşamında bu bölgeye görülmemiş derecede bir yağmur yağar ve adamın yaşadığı köyden bir sel geçer Sel köyden sadece bu adamın evini ve ailesini götürürken, başka kimseye zarar vermez Bugün ağacın bulunduğu yerde "Tekçam" denilen bir çeşme akmakta ve yöre halkı yağmur yağmadığı zaman buraya gelerek yağmur duası etmektedir

HOCA

Eskiden hocalar maaş alamazlarmış, üç hoca bir eve misafir olmuşlar, akşam yemeği hafif yenirBirisi yatsıdan sonra acıkmış, sayıklama numarası yapmış;

"Kapan geldi üç molla, dosta hediye yolla , yassuluğa helva gele,topar laha" demiş, ev sahibi cevap vermiş;

"Senin dediğin hağdur, o da bizde yoktur Kavuğunu koltuğuna sığdurSayığla , dur sayığla"

MERTEK

Ölüm döşeğinde yatan adam çocuklarını çağırarak;

-Ben öldükten sonra mezarımın üzerini eski merteklerle (evlerin üzerini örtmekte kullanılan tahta) örtün der

Çocukları bunun köylü tarafından hoş karşılanmayacağını ve kendileri için bir ayıp olduğunu söyleseler de adam eğer vasiyetini getirmezlerse hakkını helal etmeyeceğini söyler ve bir müddet sonra ölür Bunun üzerine çocukları babalarının vasiyetini yerine getirir ve mezarın üzerini eski merteklerle örterler

Toprağa verilen adamın yanına melekler gelir ve ilk sorgusunu yapacaklarını söylerler Hazırlıklı olan adam meleklere çıkışarak;

-Bu ne biçim iştir kardeşim, kaç defa hesap vereceğizBeni hatırlamıyorsunuz, şu üzerimdeki tahtaları da mı görmüyorsunuz?Diyerek melekleri geri gönderir

BUJLANMA

Annesi hastalanan adam, oldukça yaşlı olan annesini doktora götürürHastasını muayene eden doktor, nineye;

-Şikayetin ne teyze , diye sorunca,

Yaşlı kadın:

-Ayağlarım bujlaniyir oğlum der

Bu yöresel terimden hiçbir şey anlamayan doktor bu sefer oğluna sorarAdam

-Yani doktor bey,demek istediki;Ayağlarım gejerleniyir,tikine duramiyirim

Gejerlenme-Bujlanma=Uyuşma



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.