Dünyayı Tanıyan Genç |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyayı Tanıyan GençDünyayı Tanıyan Genç Bir genç ki hayal kurmayı çok sever Bir genç ki gördüğüne aldanır masal sanır dünyayı Bir genç ki kalbi katıca, huyu delice; bakınca boş gözlerle bakarmış etrafına, düşünmezmiş altlarında yatan hakikatları Bir genç ki gezmek en büyük zevki, istermiş ki yesin içsin gezsin görsün deryayı Derya dediği ne ki şuncağız bir su imiş Bizim akıllı oğlan çıkmış yola koyulmuş… Az gitmiş uz gitmiş… Dereler, tepeler, çukurlar, göller görmüş Dağlardan aşmış, sulardan geçmiş Nehirler taşmış, bayırlar dik… Anlaşılan bu yolculuk biraz zorcaymış Dağlar varmış; kayalıklarla dolu yüksek, keskin sivri Çıkılması zormuş bir hayli Uçurumlar varmış yer yer dibi bucağı görünmezmiş, pek yüksekmiş Ormanlar, denizler, kırlar, yollar aşarken birden yol bitivermiş olduğu yerde Önüne çıkan koskoca dağ kaplıyormuş bütün yolu Bir geldiği yollara bakmış, bir uçurumlara, bir dağlara, bir kayalıklara Gözü korkmuş birden, ‘zor’ demiş ‘Ama aşacağız…’ Bakmış bu engin dağlar, ormanlar, sular, denizler pek de bir sıkıcıymış Koskoca dünyada kendini yapayalnız hissetmiş Yorgunluk da bastırınca oturuvermiş olduğu yere Çıkınından çıkarmış bir parçacık ekmeği, tam ağzına atarken bir kuş kapmış elinden Kuş uçmuş uçmuş da bir kayanın tepesine konmuş Ekmeği oracıkta bırakıp oradan uzaklaşmış Kayanın ötesi görünmüyormuş Çocuk bir boş kalan eline bakmış, bir uçmakta olan kuşa Bir sağına bakmış, bir soluna Yiyecek bir lokma aramış ama yokmuş Güneş tepedeymiş, hava sıcakmış, su ırakmış, gölge uzakmış Bakmış olacak gibi değil açlık son haddine vardı, biraz üzgün biraz meraklı uzanıvermiş olduğu yere Belki uyuyunca açlık biraz basılır diye düşünürken uyuyuvermiş Uyandığında ne olduğunu anlayamamuş Güneşe bakmış olduğu yerde duruyormuş Az önceki kuş hâlâ uçmaktaymış kayalıkların tepesinde Ağacın gölgesi bir adım bile ilerlememiş… Ama o uyumuş… Bu işte bir iş var ama… ‘Haydi bakalım’ demiş kalkmış Torbasını eline alınca bir şey düşmüş yere ‘pat’ diye Bu yemyeşil bir elmaymış Açlıktan zor ayakta duran genç ‘nereden geldi bu elma’ demeye kalmadan elmadan ısırıvermiş Elma suluymuş, elma tatlıymış, biraz ekşiceymiş ama pek de güzelmiş Yemiş… Yedikçe de karnı bir güzel doymuş Bir güç bir kuvvet gelmiş, bir canlı bir sağlıklı hissetmiş kendisini ‘Ne kadar da iyi geldi’ diye düşünürken kuşu görmüş kayaların tepesinde - Geliyorum, uçup gideyim deme, az sonra oradayım Çaldığın ekmeğimi geri alacağım senden Yolların eğile büğüle uzandığı bu dağda kayalar o kadar sıkmış ki toprak yok denecek kadar azmış Şu karşı ovalar da ne çorakmış ‘Buralarda bu kuştan başka canlı yok mu’ dediğinde tırmandığı yerin aslında küçücük bir dağ olduğunu farketmiş Şaşkınlıktan olduğu yerde donakalmış Dönüp arkasına baktığında şaşkınlığı bir kat daha artmış Gele gele bir adım gelmesin mi, çıka çıka bir karış çıkmasın mı? Genç şaşkın şaşkın etrafına bakınırken kuş görünmüş tepesinde ‘Uzakta değilsin biliyorum’ demiş ‘Ama ne kadar gideceğimi bilmiyorum Kısıldım’ demiş Kuş; ‘kendini tanımayanlar buraya gelemezler, önce kendini tanı’ demiş Bir taş almış yerden atmış kuşa; ‘ekmeğimi çaldın, şimdi de aklımı mı istersin, beni deli mi sandın?’ demiş çocuk ‘Ben kendimi herkesten daha iyi bilirim’ Çorak kayaların yanına yaklaştıkça bir ses gelmiş kulağına, iyice dinleyince bunun su sesi olduğunu anlamış, sevinmiş Orada dinlenebileceğini düşünmüş, kayaların ardına geçmiş Koca koca taşların kapattığı küçücük bir şelalecikmiş bu, şırıl şırıl akmaktaymış suyu İçinde renk renk balıklar varmış Sıçraya sıçraya suyun yüzüne çıkıyor bir iki kulaç yükselip tekrar suya düşüyorlarmış Seyretmeye daldığında bir balığın sıçrarken bir taşın üzerine düştüğünü görmüş Balık çırpınıyormuş suya geri dönebilmek için Çocuk seyrediyormuş balığın çırpınışlarını İçinden koşup zavallı balıkcığı kurtarmak geçse de ‘bana ne ki başkası yapsın, bana çok uzak’ diye düşünmüş Sonunda balığın çırpnışları yavaşlamış, tam son nefesini verecekken kuş yaniden görünmüş Kaptığı gibi balığı suya atmış Çocuk hırsından deliye dönmüş; -Benim yemeğimi gene çaldın Oraya gelip yuvanı darmadağın edeceğim Hızlı hızlı kayaları tırmanmaya başlamış, tırmanırken de aslında balığın kurtulmasına üzülmediğini, içinden birşeylerin buna memnun olduğunu farketmiş Tutacak bir yer bulmanın zorluğu onu daha da yormuş Etraf o kadar çorakmış ki bir yabani ot bile yokmuş ‘Bu kadar taş gibi olacak ne vardı, biraz yumuşak olsaydın senin de ağaçların, dalların, yaprakların, otların, üzerinde yaşayan hayvanların olurdu’ diye düşündüğünde artık soluk dahi alamayacak hale geldiğini çok yorulduğunu anlamış Biraz dinlenmek için durmuş Güneşe bakmış, güneş veda etmekteymiş artık Yavaş yavaş gölgeleri kaybolmaya yüz tutmuş kayaların Birbirine düşen, ama hep aynı şekilde olan ‘sivri’ tepelerinden Gölgeler giderken hava iyice kararmış Ortalık bir ölüm sessizliğine bürünmüş Kuşun sesi de duyulmaz olmuş artık şelaleninki de Bir ürperti hissetmiş tırnak uçlarına kadar bütün vücudunu saran Buz gibi kayaların gecenin soğuğunda karanlığı sırtlamış devler gibi görünmesiyle iyice büzülen genç bir kanat sesinin kendisine yaklaşmasıyla irkilmiş Kanat sesi iyice yaklaşmış yaklaşmış ve yanına gelince durmuş Ses biraz daha yaklaşınca bunun bir kuş olduğunu görmüş Ama bu ekmeğini çalan kuş değilmiş Kanatları beyaz başı yeşilmiş, gövdesi mor renkteymiş Oturmuş kuşa bakmış, korkusu da kalmamış artık Kuş anlatmaya başlamış Kuş anlatmış o dinlemiş, kuş anlatmış o seyretmiş kuşun güzelliğini Kuş; ‘Sana birkaç lafım var’ demiş ‘Dünyayı tanımaya çıktığın şu yolda kendini tanımadan geçme’ ‘Korkma!’ demiş ve eklemiş ‘vicdanınla konuştuklarını yabana atma, o sana kılavuzdur’ demiş, uçmuş gitmiş Çocuk anlamamış bir şey ama gene de çok güzel bir kuştu diye düşünürken uyanmış Doğrulmuş, etrafına bakmış, bir anlam verememiş ‘Bu bir düş olmalı’ Ne bir kuş, ne de başka bir canlı varmış Tabiat güneşin o taptaze ışıklarıyla sabahın gelişine hazırlanmaktaymış ‘Ne güzel bir hayvandı’ demiş ‘Kanatları pek güzel, dili de ne tatlıydı’ derken ‘acaba ne dediydi’ diye düşünmüş - Beni benden iyi kim tanır doğduğumden beri ben benimle beraberim, demiş Ama… - Vicdan dediğin ne ki insan her şeyi aklıyla tartmalı Ama… Güneş karşı tepelerden görünüvermiş Öyle nazlı öyle hayali imiş ki güneşin doğuşunu seyre dalan genç ilk kez böyle bir doğuşu seyrettiğinin farkına ancak güneş yükselirken varmış Kendine hayret ederek yoluna devam etmek için ayağa kalktığında üstünün başının tozunu silkelerken bir yandan da ‘ne kadar esrarlı doğdu güneş, bense ilk defa farkettim’ diye söyleniyormuş Tırmanma vakti gelmiş, dağa çıkmak zormuş, dağ biraz dikmiş, kayalar sivriymiş, düzlükler yokmuş Hani birşeyler olsa tutunacak tutacakmış ama yokmuş Merak bu ya, arttıkça da artmış Hırsız kuşun ekmeğini bıraktığı yere varmak için uğraşıyor da uğraşıyormuş Bütün gayretiyle tırmandıkça tırmanmış, ha biraz daha ha biraz daha derken sanki o hırslandıkça yollar daha da uzuyor gibi gelmiş ona Bir geçtiği yerden bir daha geçtiğini zannetmiş Soluğu kesilince oturmuş olduğu yere ‘Ne fena yerler’ demiş, ‘ne kötü kokuyor’ demiş, ‘tutacak bir dalı bile yok’ demiş, ‘ne aşı var, ne suyu’ demiş, ‘ne bir canlı, ne ölü’ demiş Demiş de demiş ‘Sanki birisi oraya varmamı istemiyor’ demiş Güneş tam tepeye gelince çocuk da tepeye ulaşmış Tepe uzakmış, tepe çorakmış diye hayâl ederken, çıkmış oturmuş, etrafına bakmadan Kafasini kaldirinca bir başka alem görmüş Dağın tepesi düzlükmüş Bir ucundan bakınca diğer ucu görünüyormuş Yemyeşil çayır çimenmiş Yer yer meyve ağaçları varmış Mis gibi de kokuyormuş, güneş sımsıcak ısıtıyormuş buraları Mini mini gelincikler varmış çimenlerin arasında Papatyalar serpilmiş bembeyaz Karanfiller, zambaklar bir de güller… Merakla bakmış çocuk; ne kuşu görmüş, ne de ekmeğini… İleride bir elma ağacı varmış, altında bir kız şarkı söylüyormuş Eteğine yemyeşil elmaları toplamış gelen kuşların ayaklarının arasına sıkıştırıp bir yerlere gönderiyormuş Kız onun geldiğini görünce eliyle ‘gel’ demiş, bir elma da ona uzatmış ‘al’ demiş Çocuk almış elmayı ısırmış Isırınca hatırlamış Hatırlayınca geçip kızın karşısına oturmuş; ‘Bu elma…’ demiş Kız eliyle ‘sus’ demiş ‘Veren el alan elden üstündür, sana minnettarız’ demiş Çocuk; ‘ne yaptım bilmiyorum’ demiş Kız; ‘bize verdiğin ekmek sayesinde bir can kurtuldu’ demiş Çocuk olanları bir bir gözünün önünden geçirince anlamış, utanmış, başını önüne eğmiş Tam ‘ben vermedim’ diyecekmiş ki Kız; ‘sus… buralarda fazla konuşulmaz’ demiş ‘Biz konuşurken yüreğimizi alırız elimize’ demiş ‘Buralar vicdanlı insanların diyarıdır, burada üzülmek yoktur, sıkılmak yoktur’ demiş Çocuk; ‘bir şey sorsam size’ demiş Kız; ‘her sorunun cevabını önce kalp bilir’ demiş Ardından da ‘biraz sabır’ demiş Çocuk ‘burada bir kuş yok muydu’ diyecek olmuş, kız; ‘git… Az ileride bir gül ağacı var onun gölgesinde bekle, az sonra geleceğim’ demiş Çocuk sevinmiş Sağına bakmış, soluna bakmış gül ağacını aramış, bulamamış Kızın sözleri gelmiş aklına Sabırla beklemiş Bir gölge belirmiş üstünde, arkasını döndüğünde sırtını dayadığı ağacın gül ağacı olduğunu farketmiş Kız gelmiş yanına, ‘anlat’ demiş Çocuk anlatmış kız dinlemiş Gördüklerini ve yaşadıklarını çocuk anlatmış kız gülmüş Çocuk anlatmış kız ağlamış Çocuk; ‘neden ağlıyorsun ki’ diye sormuş, kız; ‘ömrünün anlamsız geçen dakikalarına’ demiş ‘Bakarken göz ile değil gönül ile bakmalı’ demiş ‘Lafa bakma kalbe bak’ demiş Oğlanı bir düşüncedir almış Başına gelenleri düşünmüş; ‘zaman geçmedi’ demiş Kız; ‘musibet zamanı uzundur’ demiş Çocuk; ‘bir hırsız ekmeğimi çaldı aldı buralara attı’ deyince kız; ‘o senin için zararlıydı Küflenmiş, yenmeyecek hale gelmişti Onu aldık Ölmek üzere olan bir hayvana verdik O yaşadı Sana da daha iyisini gönderdik’ demiş Çocuk uyandığı zaman yediği elmayı yeniden hatırlamış Sonra dönmüş kıza, ‘her taraf kayalıktı, bu dağda ağaç yoktu’ demiş Kız ‘gel benimle’ demiş Kırların bittiği, aşağıya doğru uzanan yamaca gitmiş ‘Bak’ demiş, uzatmış parmağını ileriye doğru… Çocuk şaşkın bir o kadar da merakla bakmış gösterilen yere Baktıkça şaşkınlığı bir kat daha artmış Baktıkça meraktan gözleri açılmış kocaman kocaman Her taraf yemyeşil, her taraf ormanlıkmış Etraf ışıl ışıl çağlayanlar cıvıl cıvıl kuşlarla doluymuş, hayvanlar dolanırmış ağaçların altında, sincaplar atlarmış bir o dala bir bu dala Sanki bir parçaymış cennetten ya da burası cennet miymiş anlayamamış Dönmüş kıza; ‘sen kimsin, ya bu gördüklerim düş müdür’ demiş Kız; ‘insan var aklı başında, insan var aklı bozulmuş İnsan var aklı yok, insan var aklını unutmuş İnsan var aklını kullanırken kalbini de koymuş yanına İnsan var yüreğiyle bakar, insan var bakar da görmez İnsan var bakmaz İnsan var gözleri bakar ama yüreğindedir marifet Her baktığından bir anlam alır, baktığını tartar, hisseder, düşünür Dilini anlar, özünü anlar, içini anlar, muhabbetini anlar, hüznünü anlar, merhametini anlar, düşmanlığın kime dostluğun kime gerektiğini bilir, karıştırmadan birbirine, içini açar döker kendini tanır, halini anlar… gerisini anlar’ demiş ‘Kendini iyi tanı, kılavuzunu iyi seç, yolda kalma’ demiş ‘Kılavuz var yol gösterir, kılavuz var yoldan saptırır’ demiş ‘Sen vicdanına kulak verenlerden ol’ demiş ‘İnsan bir yolcudur’ demiş ‘Yolculuk ruhların dünyasında başlar, çocukluktan, gençlikten, yaşlılıktan geçer’ demiş ‘Bu dünya çok kısadır, ömür bir damla sudur kaybolur gider’ demiş Çocuk sessiz ve düşünceli tepelerden vadiye doğru bakarken ekmeğini alan kuşu hatırlamış, ölüme terkettiği kuşu ve kafasından geçen düşünceleri… Ve kendini… kendini… kendini… |
Dünyayı Tanıyan Genç |
10-24-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünyayı Tanıyan GençDünyanın Hikayesi Her şey 15 milyar yıl önce futbol topu büyüklügünde bir noktadan başladı O noktada kaynaşma vardıtıkış-tıkıştısıkışıktı Evrende bu gün mevcut olan her şey o noktada idi Ve,nokta patladımuazzam bir enerji maddeyi ve evreni oluşturmak için serbest kaldı Bu enerji şuurlu idi ve vazifesini biliyordu İnfilak parçaları her tarafa yayıldıbu parçalardan birisi de Dünya olacaktı Uzun bir süre kızğın-şekilsiz bir bulut olarak dolaştı durdu 20 milyon derece idi,eksiktieksiklikleri sonra giderilecekti Oluşan Güneşin kütle çekimi ile bulut-Dünya yörüngeye girdi Ekseni etrafında dönmeye başlamıştıdöndükçe de, Çömlekçi çarkındaki çamurun topaklanması gibi topaklandı, yuvarlak bir şekil aldıHenüz sıcak ve ğaz idi Oluşum serüveni başladı Zamanla soğudu,bir kısım madde merkeze çökerek sıvılaştı Arada bir gök taşları ve kuyruklu yıldızlar Dünyaya düşüyor, yeni-eksik parçaları tamamlıyorlardıKütle kazanıyordu Dünya Büyüyordu Soğuma devam etti Sıvı madde sütün kaymak bağlaması gibi kabuk bağladı sonra Katı hale de geçiş tamamlanmıştı O anda Dünya 4 milyar yaşında idi Soğurken çıkardığı buhurlar atmosferi ve suları oluşturmuştu Artık Dünya oluşmuştu,bir su gezegeni idi Her yer su idi,kara yoktuHayat henüz yok idi Bomboş ve ıssızdı Dünya Sonrauzaktan haşmetli bir kuyruklu yıldız göründü Hızla Dünyaya yaklaşıyordu Dış Uzaydan gelmişti,güneş sisteminin dışından İçinde hayat taşıyordu,hayatın yapı taşlarını taşıyan bir karğo idi '''Hedefi''' belirlenmiş,rotası çizilmişti,hedefi Dünya idi Ve hızla atmosfere girdi Kuyruğu yüzlerce kmuzunlukta ve alev-alev idi, iri başı ise akkor Dış katmanları yandı fakat,içindeki karğo zarar görmedi O anın fotoğrafı şöyle idi: Kuyruklu yıldızın o hali bir spermayaDünya ise yuvarlak dev bir yumurtaya benziyordu Dünya,onukuyruklu yıldızı alacak,birleşecek ve hayat doğuracaktı Öyle de oldu Hayat suda başladızaten Dünyada sudan başka bir şey yoktu O zaman kara diye bir şey yoktuHer yer sularla kaplıydı İlk tek hücre deniz suyunu kullanarak çalışmaya başladı Önce alglersonra yosunlar Hayat başlamıştı Sonra,sığ deniz tabanında bir sıkışma-kıvrılma oldu, deniz tabanı kıvrılıp yükselerek su üzerine çıktı Kıbrıs adası büyüklügünde bir kara belirdi Zamanla sertleşip kurudukıta çekirdegi oluşmuştu Bu kara kütlesi sonradan yan kıvrımlarla büyüdübüyüdü bir dev kıta ve dev bir okyanus vardı artık 4 milyar yıl geçmiş idi Denizdeki yosunlar karaya yayıldı Önce ot,sonra ağaç olup her tarafı kapladı Bitkilerin önceligi şundan idi: Suda ve havada oksijen yoktu,oksijeni fotosentez ile bitkiler ve bazı bakteriler üretecekti Öyle de oldu,atmosfer ve su oksijenle zenginleşti Daha sonra yaratılacak canlılar için ortam uygun hale getirildi Bitkileri diger canlılar izledi Balıklar,böcekler,sürüngenler ve kuşlar Ve nihayet memeliler ortaya çıktılar Herşey bir eksigi ile tam idi İnsan henüz yaratılmamıştı Dünya geri herşeyi ile tamam olmuştu Günümüzden 600 bin yıl önce Homo Erectu(Neanderthal) yaratıldı Ön insandıbundan 250 bin yıl önce de Homo Sapiens sapiens doğdu, yani bizler İnsan çağı başlamıştı 4,6 milyar yaşındaki Dünyanın kısa hikayesi, Budur |
|