Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Ve Türleri |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Ve TürleriHer edebiyatın kendi bünyesi ve özelliklerine uygun nazım şekilleri vardır Türklerin islâmiyet'i kabul etmelerinden sonra Türk edebiyatı Arap ve Acem (Fars) edebiyatlarının etkileri altına girmiş, bu arada bu iki edebiyatın nazım şekilleri de benimsenerek kullanılmaya başlanmıştır Bunlara yanında milli nazım şekilleri olan dörtlüklerin de az çok değiştirilerek ve yeni adlar altında kullanıldıklarını görüyoruz Nazım şekilleri, eski edebiyat kitaplarında "Eşkâl-ı nazm" adı altında incelenirdi Arap ve İran (Fars) edebiyatlarında ve bu arada Türk edebiyatında nazmın en küçük birimi mısra'dır Mısra'ları değişik kafiye düzeni içinde ve değişik sayılar da birleşmelerinden ayrı ayrı adlandırılan nazım şekilleri ortaya çıkmıştır Nazım biçimlerine geçmeden önce bazı kavramları bilmekte yarar var Mısra Mısra 'Arapça'da "kapı kanadı, çadır kapısının iki yan parçası" anlamlarına gelir Nazım terimi olarak da mısra, tam bir aruz kalıbıyla söylenmiş olan beytin yarısına denir Ya da daha geniş bir anlamda bir nazım parçasını oluşturan her bir satıra mısra adı verilir Araplarda ev çadırdır Çadır kapısının iki yanının bir çadırı meydana getirmesi gibi nazımda da iki mısra bir beyti oluşturur Bazen nazmın içinde göze çarpan güzelliği ve anlamın dolgunluğu ile dillerde dolaşan bir mısra atasözü gibi kullanılmaya başlar Böyle mısra'lara Mısra'-ı berceste "sıçramış, fırlamış mısra" adı verilir: Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal "Bakî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" (Bakî) Çeşm-i insaf kadar kamile mizan olmaz "Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz" (Bursalı Talip) "Eğer maksûd eserse mısra'-ı berceste kâfidir" Aceb hayretdeyim ben Sedd-i iskender hususunda (Koca Râgıb Paşa) Miyân-ı güft-gûda bed-meniş îhâm eder kubhun "Şecât'at arzederken merd-i kipti sirkatin söyler" (Koca Râgıb Paşa) Yukarıdaki tırnak içine alman mısra'lar birer mısra'-ı berceste'dirler Berceste sözü aynı zamanda bir şiir ya da bir fikri övmek için de kullanılır: Şi'r-i berceste, fikr-i berceste gibi Bir manzum parça içinde olmayan veya öteki mısra'*** bütünüyle unutulan, anlamı kendi içinde tamamlanan ve mısra'-ı berceste gibi dillerde dolasan tek mısralara Mısra'-ı âzâde ya da sadece Âzâde denir Dr Abdülhak Molla'nın kapısı üzerine yazdırdığı: "Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı" Kırımlı Rahmî'nin: "Gün doğmadan meşîme-i şebden neler doğar" mısraları bu tür âzâde mısra'lardandır Berceste ve âzâde mısra'ları birbirinden ayırmak oldukça zordur Bu yüzden edebiyat kitaplarında birinin diğeri yerine kuljanildiği çok görülmüştür Ayrıca bir beytin anlam bakımından birbirine bağlı olmayan ya da çok uzak bir anlam ilişkisi bulunan iki mısra'nın her birine Âzâde adı verilmiştir: "Fikret-i hatt-ı yâr var serde" "Arzû-yı bahar var serde" (Nazîm) Beyit Beyt Arapça'da "çadır, ev, oda" anlamlarındadır Nazmda iki mısra bir beyti oluşturur Beytin ilk mısra'ına Sadr, ikincisine Acûz denir Bir beytin mısraın birleşmesi gerekli, ama yeterli değildir Ayrı vezinlerde iki mısra bir beyit halinde birleşemez Beyt eski kitaplarda çok kere "şi'r" ile eşanlamlı kullanılmıştır İki mısra'ı birbirine kafiyeli olan beyitlere Mukaffa, Musarrâ veya Matla'; mısraları kafiyeli olmayan beyitlere de Müfred ya da Ferd" adı verilir: Dağıtdun hâb-ı nâz-ı yârı ey feryâd neylersün Edüp fitneyle dünyâyı harâb-âbâd neylersün (Şeyhülislâm Bahâyi) Meyhâne mukassi görinür taşradan ammâ Bir başka ferah başka letâfet var içinde (Nedim) Yukandaki beyitlerden birincisi matla', ikincisi ise mısraları kafiyeli olmadığı için müfred'dir Matla sözü daha çok kaside ve özellikle gazelin iki mısra'ı birbiriyle kafiyeli olan ilk beyitleri için kullanılmıştır Kasidelerde bu matla'dan başka kasidenin içinde söylenen iki mısra'ı kafiyeli beyitlere de matla' adı verilmiştir Ayrıca müretteb divanlann sonunda toplanan tek beyit ve mısra'lara da müfred denmiş ve bunlar Müfredat adı altında biraraya getirilmiştir Eski edebiyatımızda her beytin bir anlam bütünlüğü vardır Beytin anlamı kendi içinde tamamlanır Ama çok az görülmekle birlikte bu kaidenin dışına çıkıldığı da olmuştur Böyle, bir nazım parçasının içinde anlamı kendi içinde tamamlanmayıp alttaki beyitlere de geçen beyitlerin her birine Merhûn adı verilir Nefi'nin Sultan Ahmed vasfında söylediği ve Edirne şehrini anlattığı kasidesinin bazı beyitleri bu tür merhûn beyitlere iyi bir örnek sayılabilir (ProfDr Haluk İpekten, Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri) Divan edebiyatının başlıca nazım biçimleri ve türleri şunlardır: DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Eski Türk edebiyatında kullanılan nazım şekillerini kafiye düzeni ve mısra sayıları bakımından 3 bölümde incelemek mümkün: Beyitlerle Oluşanlar: Gazel, Kaside, Mesnevi, Müstezat, Kıt'a Dörtlüklerle Oluşanlar: Rubai, Tuyuğ Bentlerle Oluşanlar: Murabba, Şarkı, Muhammes, Terkib-i bent, Terci-i bent A) BEYİTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ 1 GAZEL - En az beş en fazla on beş beyitten oluşan, en yaygın lirik şiir türüdür - Aruzun her kalıbıyla yazılabilir - Âşk, şarap, ayrılık, hasret, zamandan yakınma, felsefi - didaktik düşünceler, din ve tasavvuf gibi konular bu nazım biçimiyle ele alınır - Uyak düzeni "aa, ba, ca, da, "biçimindedir - İlk beyitine "matla", ikinci beyitine "hüsn-i matla"; son beyitine "makta" veya "taç beyit", ondan bir öncekine de "hüsn-i makta" denir - En güzel beyitine "beyt-ül gazel" denir - Şairin adı veya mahlası son beyitte geçer - Gazeller redifleriyle adlandırılır - Konu bakımından Halk şiirindeki koşmaya benzer - Gazellerde genellikle her beyit farklı konudan söz eder Konu birliği yoktur - Konu birliği görülen gazellere "yek-ahenk gazel" denir Bütün beyitleri aynı güzellikte olan gazellere "yek-avaz gazel" denir - Dize ortalarında iç uyaklı olan ve dörtlük haline getirilebilen gazellere "musammat gazel" denir Örnek: Bu hüsnile o/ bi - vefa / şöhret-me'ab-ı şivedir Hakka ki gün mihr-i semâ / âli-cenâb-ı şivedir Meyden midir bu haleti / hep nâz ü fitne adeti Çeşm-i siyâh-ı afeti / mest-i harâb-ı şivedir (Danîş) - Felsefi düşüncelerin dile getirildiği gazellere "hikemi gazel" adı verilir - Divan şiirinde en ünlü gazel şairleri şunlardır: "Fuzuli, Nabi, Nedim, Baki, Naili" 2 KASİDE - En az otuz üç, en fazla doksan dokuz beyitten oluşan kaside din ve devlet büyüklerini övmek ya da yermek amacıyla yazılan şiirlerdir - Aruzun değişik kalıplarıyla yazılır - Uyak düzeni gazele benzer: "aa / ba / ca / da /ea" - Gazelde olduğu gibi ilk beyte "matla", son beyte "makta", en güzel beyte "beyt-ül kasid", şairin adı veya mahlasının geçtiği beyte "taç beyit" denir - Kasideler adını rediflerinden, uyaklarındaki son ünsüzden veya nesib bölümündeki tasvirlerden alır - En ünlü kaside şairleri şunlardır: "Nefi, Nedim, Fuzuli, Baki" Kasidenin Bölümleri: Nesib - Teşbib: Bu bölümde kasideyle ilgisi olmayan tasvirler yapılır (yaz, taş, saray, bahar, bahçe) Girizgâh: Asıl konuya giriş bölümüdür Bir veya birkaç beyitten oluşur Methiye: Allah'ın, peygamberin, padişahın veya önde gelen kişilerin övüldüğü bölümdür Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür Tegazzül: Kasidenin ölçüsüne uygun olarak araya sıkıştırılan gazeldir Dua: Bu bölümde kasidenin sunulduğu kişiye sağlık ve zenginlik dilenir Not: "Fahriye" ve "tegazzül" her kasidede bulunmayabilir Konularına Göre Kasideler: Tevhid: Allah'ın birliğini, varlığını anlatan kasidelerdir Münacaat: Allah'a yakarışı dile getiren kasidelerdir Naat: Peygamberi öven kasidelerdir Medhiye: Devrin önde gelen kişilerini; din ve devlet adamlarını öven kasidelerdir Hicviye: Devrin yöneticilerini yermek için yazılan kasidelerdir Mersiye: Önemli birinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren kasidelerdir Cülûsiyye: Padişahın tahta oturması münasebetiyle yazılan kasidelerdir Sûriyye: Düğün ya da sünnet gibi şenlikleri ele alan kasidelerdir Bunların dışında kasidelere, kasidenin nesib bölümünde bahar tasviri yapılmışsa bahariye, kış tasviri yapılmışsa şitâiyye, yaz tasviri yapılmışsa sayfiyye, atların tasviri yapılmışsa rahşiyye, bayram tasviri yapılmışsa lydiyye gibi adlar verilir 3 MÜSTEZAT - Artmış, çoğalmış demektir Gazelin her dizesine, kullanılan ölçüye uymak koşuluyla bir kısa dize eklenerek oluşturulan nazım biçimidir - Kısa dizelere "ziyade" adı verilir - Kısa ve uzun dizeler arasında anlam ilişkisi vardır - Uzun dizeler kendi aralannda, kısa dizeler de kendi aralarında uyaklanır Örnek: Çihre-i zibâsı anun gülşen-i cândur Halk-ı cihâna Mâ'i ridâsı sanasın âb-ı revândur Bâğ-ı cinâna Mutrib-i devrân ile cânânun elinden Nây gibi ben Nâle vü feryâd iderin hayli zamandur Kevn ü mekâna (Taşlıcalı Yahya) 4 KIT'A - Parça, bölüm anlamı taşır - Aruzun her kalıbıyla yazılabilir - En az 2 en fazla 12 beyitten oluşur - Dört beyitten fazla olan kıt'alara "kıta-ı kebire" denir - Uyak düzeni xa/xa/xa/xa şeklindedir - Genellikle "matla" ve "makta" beyti yoktur Örnek: İlm kesbiyle pâye-i rıf'at Arzû-yı muhal imiş ancak Işk imiş her ne var âlemde İlm bir kîyl ü kâl imiş ancak (Fuzûli) 5 MESNEVİ - Fars edebiyatından alınan bir nazım biçimidir - Her beyit kendi arasında uyaklıdır "aa / bb / cc / dd" - Divan edebiyatının en uzun nazım biçimidir Hikâye ve romanın işlevini görür - Aruzun kısa kalıplanyla yazılır - Aşk, tasavvuf, kahramanlık, savaş gibi konuları işler - Beyitler arasında anlamca bir bütünlük vardır - Bir şairin beş mesneviden oluşan eserler bütününe "hamse" denir Edebiyatımızda "Ali Şir Nevai, Taşlıcalı Yahya, Nevizade Atayi" hamse sahibi şairlerdir - Edebiyatımızda ilk mesnevi Yusuf Has Hacip'in "Kutadgu Bilig' adlı eseridir Eser, aruzun kullanıldığı ilk eserdir Türk Edebiyatının Önemli Mesnevileri: - Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip) - iskendername (Ahmedi) - Vesilet-ün Necat (Süleyman Çelebi) - Harnârne (Şeyhi) - Leyla vü Mecnun (Fuzuli) - Hüsrev-ü Şirin (Şeyhi) - Hüsn-ü Aşk (Şeyh Galip) - Mantık-ut Tayr (Gülşehri) - Hayriyye (Nabî) B) DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ 1 RUBAİ - İran (Fars) edebiyatından alınmış, tek dörtlükten oluşan bir nazım biçimidir - Kendine özgü aruz kalıplarıyla yazılır (Bunların sayısı 24 kadardır) - Düşüncelerin özlü bir biçimde anlatılması temeline dayalı nazım biçimidir - Genellikle felsefi konular, öğüt, aşk, şarap, din, tasavvuf konulan işlenir - Uyak düzeni "aaxa" biçimindedir - Genellikle mahlas kullanılmaz - En büyük ustası Ömer Hayyam'dır - Azmîzâde Haleti, sadece rubai yazan tek şair olarak bilinir - Yahya Kemal Beyatlı, Arif Nihat Asya rubaileriyle tanınan şairlerimizdir Örnek: Bir merhaleden güneşle derya görünür Bir merhaleden her iki dünyâ görünür Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür (Yahya Kemâl) 2 TUYUĞ Divan şiirine Türk şairlerin kattığı bir nazım biçimdir - Tek dörtlükten oluşur, uyak düzeni maniye benzer - Halk şiirindeki maninin, Dîvan şiirine yansımış biçimi kabul edilir - Konu sınırlaması yoktur, rubaideki konular tuyuğda da vardır En çok aşk, aşk acısı, şarap konu edilir - Mahlas kullanılmaz Aruzun sadece "fâilâtün / fâilâtün / fâilün" kalıbıyla yazılır - Rubaiden vezin ve cinas yönüyle ayrılır - Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmış şair Kadı Burhanettin'dir Örnek: Ben seven hûblar içinde şâh imiş Sanasın yılduz mâh imiş Ben denize salmışam bir cânumı Kamu işi başaran Allâh imiş (Kadı Burhâneddin) C) BENTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ 1 MURABBA - Dört dizelik bentlerden oluşur Uyak düzeni aaaa / bbba /ccca biçimindedir - En az üç, en fazla altı bentten oluşur - Övgü, yergi, din, felsefi konular işlenir - Nedim ve Namık Kemal bu türün başarılı örneklerini sunan şairlerimizdir Not: Bir şairin bir gazelinin her beytinin üstüne başka bir şairin ikişer dize eklemesiyle oluşan murabbaya "terbi" denir 2 ŞARKI - Divan şiirine Türk şairlerin kattığı bir nazım biçimidir - Halk edebiyatındaki türkünün etkisiyle oluştuğu ifade edilir - Biçim bakımından murabbaya benzeyen şarkılar, genel olarak bestelenmek için yazılır - Dörtlük sonlarında tekrar edilen bölüme nakarat adı verilir Şarkılar bent ve nakarat bölümlerinden oluşur - Dörtlük sayısı üç ve beş arasında değişir - Genellikle aşk, sevgi, eğlence, kadın ve şarap konuları işlenir - Uyak düzeni genelde abab (aaaa) / cccb / dddb biçimindedir - Lale devrinde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır Nedim ve Yahya Kemal bu türün önemli şairleridir Örnek: Sevdiğim canım yolunda hâke yeksan olduğum Iyddir çık nâz ile seyrâna kurbân olduğum Ey benim aşkınla bülbül gibi nâlân olduğum Iyddir çık nâz ile seyrâna kurbân olduğum 3 MUHAMMES - Beş dizelik bentlerden oluşan bir nazım biçimidir - Bent sayısı 4 ile 8 arasında değişmektedir - Muhammes nazım biçimiyle her konu ele alınabilir - Uyak düzeni "aaaaa / bbbba / cccca" şeklindedir Uyarı: Beş dizeli bentlerden oluşan "tardiyye, tahmis, taştir" adlı nazım biçimleri de vardır: Tardiyye: Muhammesten farkı, başka bir aruz kalıbıyla yazılması ve uyak düzenidir Tardiyeler "aaaab/ccccb/ddddb" şeklinde uyaklanır Tahmis: Bir gazelin beyitleri önüne üçer mısra ilave edilerek oluşturulan nazım biçimidir Uyak düzeni "aaaAA/bbbBA/cccCA" şeklindedir Taştir: Genellikle bir gazelin beyitlerinde mısralar arasına üç dize getirilerek oluşturulan nazım biçimidir Uyak düzeni "AaaaA/BbbbA/CcccA" şeklindedir 4 MÜSEDDES: Bentleri altı mısradan oluşan nazım biçimidir 5 MÜSEBBA: Bentleri yedi mısradan oluşan nazım biçimidir 6 MÜSEMMEN: Bentleri sekiz mısradan oluşan nazım biçimidir 7 MÜTESSA: Bentleri dokuz mısradan oluşan nazım biçimidir 8 MU'AŞŞER: Bentleri on mısradan oluşan nazım biçimidir 9 TERKİB-İ BENT - Bent sayısı 5-10 arasında değişir Bentleri oluşturan dizeler, genelde gazeldeki gibi uyaklanır - Her bendin sonunda bir vasıta beyiti vardır Vasıta beyti, her bendin sonunda değişir, bentten ayrı olarak kendi arasında uyaklanır - Vasıta beytinin üstündeki beyitlerin tümüne "terkibhâne" adı verilir - Felsefi ve sosyal düşünceler, zamandan yakınmalar, mersiyeler bu biçimle yazılır - "Kanuni Mersiyesi" terkib-i bent biçiminde yazılmıştır - Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu nazım biçiminin ustalarıdır 10 TERCİ-İ BENT Birçok yönüyle terkib-i bende benzer Fark şudur: - Vasıta beyitleri her bendin sonunda aynen kalır, değişmez - Vasıta beyitlerinin üstündeki beyitlere "terci-hâne" adı verilir - Daha çok Allah'ın varlığı, birliği, kâinatın sonsuzluğu gibi konular işlenir TANZİMAT SONRASI TÜRK ŞİİRİNDE KULLANILAN NAZIM BİÇİMLERİ 1 TERZA-RİMA - Üçer dizeli bentlerden oluşur Uyak düzeni aba/ bcb/cdc/ ded - İtalyan şiirinden Fransız şiirine, Fransız şiirinden de Türk şiirine geçmiştir - Türk şiirinde ilk kez Servet-i Fünun'da Tevfik Fikret tarafından kullanılmıştır - Dante'nin "İlahi Komedya"sı bu nazım biçimiyle yazılmıştır Detaylı bilgi için bakınız>> Terza-rima 2 SONE - İlk defa Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirimizde kullandığı bu nazım biçimi, İtalyan edebiyatından alınmıştır - İki dörtlük ve iki üçlükten oluşan on dört di-zelik bir nazım biçimidir - Uyak düzeni abba / abba / ccd / ede biçimindedir Detaylı bilgi için bakınız>> Sone 3 TRİYOLE - On mısralı bir nazım biçiminin adıdır - Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir - Uyak düzeni AB / aaaA / bbbB şeklindedir 4 BALAD Batı edebiyatlarında konusunu heyecan verici ya da romantik hikâyelerden alan halk türkülerine, halk şiirlerine "balad" adı verilir Baladlar bentlerden oluşur Bent sayısı ve bentlerdeki mısra sayısı bakımından bir sınırlama yoktur Bent ve mısra sayısı şaire ve anlattığı konuya göre değişebilir Bu nazım biçimi Türk edebiyatında fazla kullanılmamıştır Detaylı bilgi için bakınız>> Balat 5 SERBEST MÜSTEZAT - Hem hece hem de aruzun değişik kalıplarıyla yazılır - Aynı şiirde farklı kalıplar kullanılabilir - Kısa ve uzun dizeler düzenli ve düzensiz sıralanabilir - Uyak düzeni şairin isteğine bağlıdır - Fransa'da sembolizmin yaygın olduğu dönemde gelişmiştir - Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin ve Ahmet Haşim'in sıkça kullandığı bir nazım biçimidir |
|