İslâm Ordusunun Medine'den Uğurlanışı |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İslâm Ordusunun Medine'den UğurlanışıÜç bin kişilik İslâm ordusu bir vücud haline gelmiş, harekete hazır bekliyordu O sırada Peygamber Efendimiz beyaz bir sancak bağlayıp komutan Hz Zeyd'e verdi ve "Hâris bin Umeyr'in öldürüldüğü yere kadar gidiniz Orada bulunanlara İslâmı teklif ediniz Kabul ederlerse ne âlâ! Etmezlerse Allah'ın yardımına güvenerek onlarla çarpışınız!" diye emretti Bu tavsiyeden bile, İslâm ordusunun intikam duygusundan uzak, İslâmı teklif etmek gibi ulvî bir gayeyle yola çıkarıldığını pekâla anlamak mümkündür Mücahidleri uğurlamaya Resûl-i Ekremle birlikte bir çok Müslüman da Seniyyetü'l-Veda'a (Veda' Yokuşuna) kadar gelmişti Resûl-i Ekrem burada durdu ve mücahidlere şu emir ve tavsiyelerde bulundu: "Ben, size Allah'ın emirlerini yerine getirmenizi, yasaklarından uzak kalmanızı, Müslümanlardan yanınızda bulunanlara karşı hayırlı olmanızı ve iyi davranmanızı tasviye ederim" "Allah yolunda Allah'ın ismiyle savaşınız!" "Ahde vefâsızlık göstermeyiniz!" "Küçük çocukları öldürmeyiniz!" "Kadınları, yaşlanmış pir-i fânileri katletmeyiniz!" "Ağaçları kesip yakmayınız!" "Evleri yıkmayınız! "Orada, Nasranîlerin kiliselerinde, halktan uzaklaşmış, kendilerini tamamen ibâdete vermiş bir takım kimseler bulacaksınız Sakın onlara dokunmayınız!"Peygamber Efendimiz (asm) sonra, ordunun komutanı Hz Zeyd bin Hârise'ye de şunları emretti: "Müşriklerden düşmanınla karşılaştığın zaman, onları üç husustan birine dâvet et! Hangisini kabul ederlerse, onlara dokunma Sonra onları Muhacirler yurdu olan Medine'ye hicrete dâvet et! Dâvetine icabet ederlerse, Muhacirlerin sahip oldukları haklara kendilerinin de sahip olacaklarını ve onların mükellef bulundukları vazifelerle kendilerinin de mükellef olacaklarını bildir!" "Eğer, Müslüman olup yurtlarında oturmayı isterlerse, Müslümanların göçebe Araplar gibi olacaklarını ve onlar hakkında uygulanan İlâhî hükmün, kendileri hakkında da uygulanacağını, harp ganimetlerinden kendilerine bir şey verilmeyeceğini ve ganimetten ancak Müslümanların yanında muharebe etmiş olanların faydalanacaklarını haber ver!" "Eğer, Müslüman olmaya yanaşmazlarsa, onları cizye vermeye dâvet et! Onlardan, bunu kabul edenlere dokunma! "Cizye vermeye de yanaşmazlarsa, Allah'ın yardımına sığınarak onlarla çarpış!" "Eğer, muhasara ettiğin kale veya şehir halkı, kendilerini Allah'ın hükmüne göre teslim almanı senden isterlerse, onları Allah'ın hükmüne göre teslim alma! Fakat kendi hükmüne göre teslim al! Çünkü sen, Allah'ın, onlar hakkındaki hükmüne isâbet edip etmeyeceğini bilemezsin!^" "Eğer muhasara ettiğin kale veya şehir halkı, senden, kendileri için Allah'ın ve Resûlunün emânını isterlerse, sen, onlara Allah ve Resûlü adına emân verme! Fakat kendi emânını, babanın emânını ve arkadaşlarının emânını ver Çünkü, siz kendinizin ve babalarınızın vermiş olduğu emân sözünü bozacak olursanız, bu, Allah ve Resûlü adına vermiş olduğunuz emân sözünü bozmanızdan, sizin için günahça daha hafiftir" Bu emir ve tavsiyelerinden sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz mücahidlerle vedalaştı Orduyu uğurlamak için gelen Müslümanlar da, "Allah, sizleri her türlü tehlikeden korusun, yine sağ salim geri çevirsin" diyerek duâ ettiler Medine'ye dönen Resûl-i Kibriyâ Efendimizi ise, Abdullah bin Ravâha (ra) şöyle selamladı: "Geride kalan hurmalıkta kendisine vedâ ettiğim zâta; o, en hayırlı uğurlayıcıya, en hayırlı dosta selâm olsun!" Artık, İslâm ordusu göz ve gönül yaşları arasında Medine'den uğurlanmıştı Hz Fahr-i Âlemin bizzat kendi eliyle verdiği beyaz sancak başlar üzerinde ihtişamla dalgalanıyordu Sinedeki yürekler, Hz Resûlullahın sunduğu sözler, verdiği öz ve ruh ile atıyordu Çölün saf, uçsuz bucaksız sinesine süzülen bu mücahidler kimlere ve hangi diyara gidiyordu? Görünüşe bakılırsa Suriye hududunda bulunan reisliğini Şürahbil bin Amr'ın yaptığı beylikle hesaplaşmaya gidiyordu Fakat, hayır! Bu, işin sadece dış görünüşü idi Hakikatte ise, koca bir Bizans İmparatorluğunun gururlu, kibirli ordusuyla hesaplaşmaya gidiyordu Salih SURUÇ |
|