Bilecik-Pazaryeri |
08-11-2006 | #1 |
karizma_20
|
Bilecik-PazaryeriPazaryeri'nin tarihi çok eskilere dayanmaktadır İlkçağlarda "BİTHİNİA" denilen bugün Bursa, Bilecik, Kocaeli topraklarını kapsayan bölgenin güney batı bölümünde yer alıyordu Roma döneminde Anadolu'nun içinden gelip Bursa'ya giden Roma yolu Pazaryeri'nden geçerdi Bu yolun geçtiği yerler halen yöre halkı tarafından "BAĞDAT YOLU" veya "İPEK YOLU" olarak bilinir Roma döneminden kalma antik eserlere Firanlar, Ahmetler köyleri ve Doğanlar mevkiinde rastlanır Bizans döneminde, Pazaryeri "BİTHİNİA THEMAKİON" bölgesinde "ARMENO KASTRON" adı yerleşim birimiydi Bu ismin anlamı "Ermeni Kalesi"dir Fakat bu bölgede Ermeniler yaşamamıştır "ARMENO" ismi Ahi dağlarının antik ismidir Bu isim Anadolu'nun yaklaşık MÖ 3000-2000 yılları arasında yaşamış "LUVİ" halkının konuştuğu dilde "Aytanrısı Ülkesi"dir Bizanslılar bu dağların geçit bölgelerine haberleşme ve gözetleme kuleleri yaptığı için bu ismi vermişlerdir Kayı aşireti 1132 yılında Söğüt'e yerleştikten sonra Ertuğrul Gazi'ye yaylak olarak verilen Domaniç yaylasına giden en kısa yol Pazaryeri'nden geçmekte idi Osman Bey Osmanlı devletini kurduktan sonra İnegöl'e (ANGELO KOMA) ve verimli ovalara ulaşmak ve fethetmek amacı ile batıya yöneldi "Ermeni Derbendi" denilen bugünkü Pazaryeri'nin civarından geçen yolu kullandı Bu isim Osmanlılar tarafından Ahı dağında verilen "Ermenek" isminden geldiği sanılır Adı geçen Söğüt-Bozhüyük'ten gelir "Karani Derbendi'nden (Bu derbent bugün Pazaryeri'ne bağlı Karaköy civarındadır) geçip Pazaryeri'ne vardıktan sonra Ahi Beli/Büyük Derbent/ Nazif Paşa köyü civarında Ahi dağını kuzeyden aşardı Küçük Derbent/Bahçesultan köyünden geçerek Kurşunlu yolu ile İnegöl'e ulaşırdı Osman Bey buraları fethettikten sonra III oğlu olan Yahşi Pazarlu Bey'e iskan ve idare etmesi amacıyla Pazaryerini ve havalisini verdi Bu bölgenin ismini Yahşi Pazarlu Bey kendi adını taşıyan "PAZARLUCUK" ismi ile değiştirdi Bu isim zamanla "Pazarcık"a dönüştü Osmanlılar döneminde önemli ticaret ve askeri yolların üzerinde olduğu için Avrupalı seyyahlar Anadolu'ya giderlerken Pazaryeri'nden geçerlerdi Ünlü Avusturya'lı seyyah Hans DERNSCWAM 1553-1555 yılları arasında Anadolu'ya yaptığı seyahat sırasında Pazaryeri'nden geçmiştir Bunları şöyle anlatır: "Pazargik'te bir mescit var Burada yalnız Türk'ler oturuyor Rum yok Sağ tarafta yol kenarında büyük bir kervansaray gördük Kervansarayın içinde orta kısmında 12 tane meşe direk var Bu direkler taşlar üzerinde oturtulmuş Bütün binayı taşıyorlar 20 baca saydım Kervansaray herkese açık İçinde 150-200 at barınabilirPazargik (Pazarcık) sakin iki tarafı dağlarla çevrili güzel bir yer Buarada üzüm yetişmiyor Bir Rum bize ilerideki Rum köyünden bir tulum şarap getirdi 19 Mart sabahı Pazargik'ten Boz Gywck (Bozüyük)'e dığru yola çıktık" 17 yy'da İran seferine çıkan IVMurat sadrazamı Kara Mustafa Paşa ordusu ile birlikte askeri yol üzerinde olan Pazaryerine uğramış ve konaklamıştır Buraya kendi adını taşıyan cami ve külliyeyi yaptırmıştır Fakat bu cami Yunan işgali sırasında yıkılmış yalnız tarihi minaresi kalmıştır Caminin yerine yenisi yapılmıştır Pazaryeri 19 yy'ın sonlarına kadar Hüdavendigar (Bursa) livasına (vilayet) bağlı bir nahiye idi 1852'de (H1301) Pazarcık adı ile Ertuğrul (Bilecik) livası merkez kazasına bağlı nahiye merkezi oldu Rumeli'den Kafkaslar'dan gelen göçmenlerin ve Yörüklerin buralara iskan edilmesiyle Pazaryeri'nin nüfusu artmış Çok renkli ve gelişmiş bir kültür alt yapısı oluşmuştur Kurtuluş Savaşı zamanında Pazaryeri üç kez Yunan işgaline uğramış ve yıkılmıştır Miralay Ayıcı Arif Bey komutasındaki birliklerimizle yunanlı işgalcileri arasında kanlı çarpışmalar sonucunda 5 Eylül 1922 tarihinde Yunanlılar Pazaryeri'ni boşalttılar Ancak çekilirken yakıp yıktıklarından Pazaryeri harabe halinde bırakılmıştır 1926 yılında, yeniden yapılan idari taksimata göre, Pazarcık, Bilecik İli Bozüyük ilçesine bağlı bir bucak merkezi oldu Pazarcık bucağı 1953 yılında Maraş ilinin Pazarcık ilçesi ile isim benzerliği ve bu benzerliğin çeşitli karışıklıklara sebep olacağı gerekçesi ile PAZARYERİ ismi ile ilçe merkezi oldu 1974 yılında Eskişehir-Bursa karayolu üzerindeyken 1974'den sonra yeni açılan Mezit Boğazı ile kıyıda kalmış ve gelişememiştir Birinci Derecede Tavsiye Edeceğimiz Yerler: 24 köyünden herbiri ayrı bir güzelliğe sahiptir Herbirinde doya doya tabiatın güzelliğini yaşayabilirsiniz Zaman sınırlaması sorununuz olursa aşağıdaki tavsiye ettiğimiz yerlere öncelik veriniz Uzunçam Yaylası İlçenin güneyinde ilçe merkezine 5 km uzaklıkta bir yayladır Ahı Dağı'nın bir uzantısıdır 1300-1500 metre yükseklikte olduğu için yazın serin, kışın soğuktur Çevresi çam, meşe, köknar ve kayın ağaçlarıyla çevrilidir Piknik yapmak ve kamp kurmak için elverişli bir yerdir Karateke Yaylası İlçenin güneyinde ilçe merkezine 4 km uzaklıkta olup meşe ve çam ağaçlarıyla çevrili bir yayladır Yakın çevresinde hazmı kolaylaştırıcı sularıyla meşhur çeşmeler vardır Piknik yapmaya ve kamp kurmaya elverişli bir yerdir Esere Göleti İlçenin güney doğusunda ilçe merkezine 3km uzaklıkta ormanlarla çevrili güzel manzaralı bir gölettir Piknik ve kamp alanı olarak kullanılabilir Küçükelmalı Köyü ve Göleti İlçenin güney batısında ilçe merkezine 11km uzaklıkta 251 nüfuslu şirin bir köydür Küçükelmalı Köyü Kayı Boyuna mensup Karakeçeli Yörüklerinin yaklaşık 150-200 sene önce yerleşik hayata geçmeleriyle kurulmuş Yörük adetlerinin düğünlerde ve bayramlarda yaşatıldığı otantik bir köydür Köyde yaşan kadınların halen giydikleri geleneksel yörük kıyafetleri görülmeye değerdir Köy halkı gayet misafir severdir Ziyaretçilerini yöresel yörük yemekleriyle ve ayranlarıyla ağırlarlar Köyde bulunan Küçükelmalı Göleti ve piknik alanı eşsiz doğası ve nefis manzarasıyla güzel bir mesire yeridir Piknik alanında çeşitli spor faaliyetlerinin yapıldığı tenis kortu, doğal çimli futbol sahası, voleybol sahası ve yürüyüş parkuru vardır Ayrıca izciler için yapılmış bir izci evi faaliyettedir Bozacaarmut Köyü ve Göleti İlçenin güney batısında ilçe merkezine 18km uzaklıkta 471 nüfuslu güzel bir köydür Köyü yıllar önce Bulgaristan'dan göç eden soydaşlarımız kurmuştur Ormanlık arazide kurulduğu için manzarası ve havası güzeldir Köyde nefis çilekler yetiştirilir Köyde konaklama için eski okul binası, sağlık evi gibi tesisler Köylere Hizmet Götürme Birliğince düzenlenerek hizmete sunulmuştur İsteyenler köy evlerinde konaklayabilirler [IMG]Bozacaarmut Köyü ve Göleti[/IMG] Selvi boylu çam ağaçlarının arasında bulunan gölet ve uzantısındaki yayla dinlenmek, kamp kurmak ve piknik yapmak için çok elverişlidir Doğayla baş başa kalmayı sevenler, balık tutmak isteyenler mutlaka görmeli Kınık Köyü ve Çömlekçilik İlçenin güney batısında ilçeye 7 km uzaklıkta 493 nüfuslu evlernini ve sokaklarının temizliği ile dikkat çeken bir köydür Kınık Köyü Bulgaristan'dan göç eden soydaşlarımız tarafından kurulmuştur Köyün toprak yapısının uygunluğu ve köy halkının geçmişte Bulgaristan'dan getirdiği seramikçilik sanatının gelişmesine yol açmış, zamanla köye halkı bir şöhret kazandırmıştır Usta ellerde yoğurulan ve şekillenen toprağın genç kızların el emeği ve göz nuruyla süsledikleri vazolar, biblolar, testiler vb birer sanat eseri güzelliğindedir Köyde birbirinden farklı stilleri olan 60-70 adet atölye vardır Kınık Köyünün eski adı "Otanlı" olan şirin bir köydür Pazaryeri Kınık sapağına gelince "Kınık Çömlekçilik Araştırma Geliştirme ve Uygulama Köyü", "Kınık Toprak El Sanatları 1 km" tabelaları ile karışılaşırsınız Kınık Köyü'ne Bursa yolu ile ulaşmak da mümkündür Bu yol daha uzundur ve hayli yükseklerden dolaştığı için kış ve bahar aylarında tipik dağ köylerinin nostaljik hava değişimine tanık olursunuz Köye girişte, Kınık seramikçiliğinin uygulanabildiği her iki tarafı rengarenk köy evlerinden oluşan dar ve uzun bir sokak karşılar bizi Her evin sokağa bakan yüzünde genellikle o evde üretilen seramik türlerinin sergilendiği bir vitrin pencere yer alır Ne yazık ki, gün geçtikçe bu geleneği uygulayan evler, ya da "ocaklar" azalmaktadır Bu pembe mavi badanalı köy evleri, taşıdıkları seramik fırınları nedeniyle "ocak" diye anılır Ocak evlerinin konuksever sahipleri, eskimeye yüz tutmuş doğal ahşap kapılarını size büyük bir zevkle açarlar ve gururla korumaya çalıştıkları seramik fırınları ile kendi ailelerince üretilmiş eski "kınıkları" gösterirler |
|