Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
80lerin, 90ların, başında, çocuk, olmak, sonunda

80'lerin Sonunda 90'ların Başında Çocuk Olmak...

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

80'lerin Sonunda 90'ların Başında Çocuk Olmak...



Geçenlerde forumlarda gezerken gözüme çarpan hoş bi yazı 90 larda Yaşamışsanız Eğer Çocukluğunuzu, İllaki Size Ait Bir Anı Çıkacaktır Bu yazının İçinde



doksanlarda çocuk olmak enteresanlıktır pazar akşamları bizimkiler izlemektir pazartesinin okul hazırlığı yapılır, sanki pazar değil de pazartesi banyo yapsak olmuyormuş gibi illa pazar günleri banyo yapardık çocuk kalbimizle kapıcı Caferi sever, Sabri beye kıl olurduk ali desen, bizimle büyüyordu onu gördükçe büyüdüğümüzü hissediyorduk geleceğe dönüş televizyon ekranında her görüldüğünde kalpte tuhaf bir çarpıntı hisseder dokuz aylık oynarken topun beşikten geçmesi üzerine "off! gitti namus!" derdik patlayan şeker ile kolanın bir arada tüketilmesi ile midenin patlayacağına inanır, bayramlarda tanıdık evleri dolaşıp el öpmek, english with me lerle İngilizce öğrenmeye çalışırdık biraz da "türkiş kovboylar" şarkısını diline dolamaktır doksanlarda çocuk olmak




micheal jackson’ın eski halini görüp hayretlere düşmek, elm sokağında kabus izleyip akşam annenin seninle uyuması için yalvarmak, kanald'nin ilk açıldığı dönemlerde tsubasa izlemek, yerli malı haftasında okula çikita muz getirenleri kınamak çikita yerli değil öğretmenim diyip getireni ispiyonlamak, gazetelerden kupon kesip 14 kupona kocaamaan oyuncak ayı almak, annenin gazetelerden gelen tabak çanak için aynı gazeteden on tane aldığına tanık olmak, bir dönem tüm evlerdeki tabak çanağın "acropal" olması ve misafirliğe gelince tabaklara bakıp sırıtmak, hey corç versene borç şarkısını ezbere bilmek anlam verememek ve tam teçhizatlı kameraman arkadaş cevat kelle'ye sempati beslemektir doksanlarda çocuk olmak




yazları, sabah uyanıp susam sokağı seyredip, öğlen, annenin elimize tutuşturduğu nevaleler ile "anneeeeaaa ben mahalle maçına gidiyom" diyip, "ezan okunmadan önce evde ol eşek sıpası" nidaları eşliğinde, koltuk altında bilmem kaç katlı kames top ile ışık hızıyla evden kaçıp soluğu arkadaşlarla birlikte atari salonunda almak, street fighter 'dan sıkılıp, en sıkı arkadaş ile haggar oynamaktı




susam sokağı'ndaki Nihat amcayı, Zehra teyzeyi, Tahsin ustayı ve dev yaratık minik kuş'u herkesten iyi bilsen de aslında yıllar sonra fark edilir ki, zihinde kurulanla onların gördüğü çok farklıdır senin kurabiye canavarının kocaman dişleri vardır örneğin ve kırpık, ayakları görünmeden küfede yaşayan türden bi kahraman değildir Edi ile büdü 'nin hangisinin uzun ince, hangisinin kısa tombul olduğu arada gider gelir, zira ezber yanıltır seni kimi zaman, ve karıştırıverirsin uysal ve güler yüzlü olanla hırçın ve aksi olanı şu hep konusu geçen "sev dünyayı açılır her kapı, işte susam sokağı" şarkısını acayip merak edersin ve hiç duymadığın için seslerini, altan erkekli'nin edi'yi seslendiriyor olması en az seni şaşırtır



doksanlarda, pazar günleri evlerde genelde misafir olurdu ya da biz misafirliğe giderdik bir süre evin içinde oturup da illallah dedirtecek kadar çok şey kırar, argo konuşarak anneyi sinirlendirmeyi başarır, nihayet annelerin başından savma amaçlı izinleriyle sokağa çıkardık güçlü olanın kazandığını, yaşı büyük olanın hiyerarşi estirdiğini misket oynarken öğrendik son rakamına göre, takımına göre, futbolcu kartlarıyla kapışmak, ütmek fiilini ilk bu oyunla öğrenmekti sen kazanmış olsan bile o dönemde “piç” diye tarif ettiğimiz bir çocuğun futbolcu kartlarını kapıp kaçtığını gözlerimizle gördük, play station bize uzaktı atarilerimizi canımız kadar sever ama önce arkadaş derdik parkta yeterince yorulup, 9 taş da kazanmadan, üstümüz yeterince kirlenmeden ya da annemiz bizi eve çağırmadan, ev denen şeyin varlığı aklımızda yoktu




ayrıca doksanlarda çocuk olmak televizyondaki haber bültenlerinde Bosna hersek’teki katliam görüntülerini büyük bir dehşetle izlemek, savaşın ne kadar berbat bir şey olduğunu anlamak ve niçin savaş olduğunu sorgulamaktır katliam görüntülerini izlerken gözyaşlarını tutamamaktır ayrıca her gün '*** yine şu kadar askerimizi şehit etti' , '*** bir otobüsü durdurdu ve içindekileri taradı' türünden haberleri duymak ve terörden nefret etmektir


biz tarkanı kendi ellerimizle büyütmüştük dişlerinin ayrık olduğu günleri bilirdik divalığının nerden geldiğini anlayamadığımız bir ajda pekkan vardı, bebeto burak kut vardı mesela bizim için bişey ifade etmese de ablamın odasındaki

posterini hala hatırlarım, şimdi zar zor hatırladığım ortada kuyu var yandan geç ozan, arabası olup da ruhu olmayan mustafa sandal çıktığında biz çocuktuk yonca evcimik aboneydi o zamanlar, nedendir bilinmez 915 vapurunu beklerdi sezen hep sezendi


biz 90ların çocukları ne 80ler gibi siyasi bir karmaşanın ortasındaydık, ne de milenyum çocukları gibi teknolojinin içine doğmuştuk hem atari hem bilgisayar kullandık, hem rock hem arabesk dinledik, trt nin tek kanal günlerini görmemiş olsak dahi az kanal nedir bilirizbiz hem erkan yolaç' a, hem cem yılmaz' a güldük, cem özer' in laf lafı açıyorla türkiye’nin ilahı olduğu günleri de hatırlarız



bir de süper mario vardı mesela, ondan sonra hiçbir oyun kahramanını sevemedim, ondan sonra hiç kimse mantarını taştan çıkarmadı bir de hiçbir oyunu bitirmek için bu kadar çok uğraşmadım hiçbir oyunun sonuyla ilgili süper marionun son bölümüyle ilgili duyduğum kadar çok yalan duymadım;


-ya benim kuzenim bitirdi süper marioyu son bölümde ateşten atlayıp, suda yüzyomuşsun, havada ateş edip, karada sıçıyomuşsun!

-yalan atma! yalancı abim dedi ki sonunda mario ölüyomuş




super marioyu bitirme hayalleri kurup her seferinde "thank you mario but the princess is an another castle" yazısını görüp bişi anlamayıp ingilizce bilen ablaya sorup "yok prensesi kurtaramamışsın başka bi kaledeymiş" diyince üzülmek, gün geldi 8-4e gelip bitirdik marioyu zaten bizim eve de bilgisayar gelmişti mario’nun pabucu dama tabi sonra gömleklerimi pazar akşamları annem değil, pazartesi sabahı bizzat ben okula geç kalmamak için bir yandan diş fırçalayarak ütüler oldum pazar günleri ben arkadaşlarımla geziyor, annemle babamsa haftanın yorgunluğunu atmak için evde kalıyorlardı velhasıl 90lar bitiyor, ben büyüyordum


80'lerin Sonunda 90'ların Başında Çocuk Olmak

Süper Baba'nın müziğini flütle çalmışsanız


LC Waikiki veya benetton tüm renkleriyle kıyafetlerinizde önemli markalar olduysa


SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız dup dıbu dıp dıp dıbı dıp dumTabi ki bir de :İyi TV eyç bi bi, eyç bi bi iyi TV


Önce hüplet sonra gümlet' hayat felsefeniz olmuşsa


Bizimkiler dizisi ertesi gun okul oldugunu bi sureligine unutturduysa


Parliament pazar gecesi sinemaları müziğini duyduğunuzda içinizde hala garip duygular uyanıyorsa (yarın okul var hüznü, ailenin seni yatırıyor olmasına duyduğun kızgınlık, o güzel mavinin romantizmi)


Polis Akademisindeki her sesi çıkaran adama hayranlık duyuyorsanız


Elm sokağında kabus yüzünden hala yatağın altına bakmaktan korkuyorsanız


Chucky yüzünden en sevdiğiniz oyuncağınızı bile göz önünden kaldırmışsanız


Okulda coca-cola kutusunu ezip mac yaptiysaniz (kızlar yan yatırıp üstüne tam ortasına ayagı yerlestirip ustune basıp yururlerdi, topuklu ayakkabı gibi olurdu)


Apartmanin altindaki zil veya taksi diafonuna basmak müthiş heyecanlı bir yaramazlıksa


Tutti frutti çok ayıp ve olağanüstü merak uyandırıcı bir şovsa


Dört tekerlekli ayakkabının üstüne takılan patenlerden sonra roller bladeler size büyüleyici geldiyse


Bakkala gönderilmenin en güzel yanı küçük sarellenin dibini minik plastik kaşığıyla kazımak veya leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmaksa


Aterideki ördek vurmaca oyununda silahın nasıl çalıştığına hala kafa yoruyorsanız


Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsuruysa


Bayramda harçlıklarla aldığınız ilk şey kinder süpriz yumurtasıysa(kağıdını tırnakla yırtmadan dümdüz yapmak da sabır ister doğrusu)


Clementine sizde derin izler bırakmışsa


Kasete kayit yapilabilmesi icin alt tarafinda bulunan karelerin bantla kapatilmasi gerektiğini öğrenmenin önemini biliyorsanız


Commodore 64'de tornavidayla kasetin kafa ayarını yaptıysanız


Anne saat kaç, simiiit, birdir bir, çay kahve gazoz, akşam ebesi, dansa davet, çatlak patlak, yakan top gibi kalabalık oynanan sokak oyunlarından sonra anneniz sizi balkondan yemeğe çağırmışsa

________________________________



"bandıra bandıra ye beni" şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa


Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız


Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız


Haftasonları çizgi film izlemek için errken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız


Şirinler geyiğini arkadaşlarınızla mutlaka çevirdiyseniz (Şirine aslında Gargamel tarafından yapıldı)


Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız


Bir Başka Gece çocukluk hayatınızdaki en görkemli şovsa


Pazar geceleri yıkanma günüyse


Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız


Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa


Bir sanal bebeğiniz olmuşsa,


Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,


MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorrsanız)


ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız


Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,


Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz


Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız


Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon,

Topitop, Yumiyumvb çok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa


Sulugöz'ü düşününce bile ağzınız sulanıyorsa


Küçük bir kızsanız Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız


Tsubasa'yı ve küre biçimindeki sahanın sonundaki dev kaleyi hatırlıyorsanız


"Hey Corç versene borç" deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız


Macarena dansını yapabiliyorsanız


TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa


Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız


İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz


Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız


Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız


Annenizin mavi ped torbalarını şişirip patlattıysanız


Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız


Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız


Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç gibi programları hatırlıyorsanız


Lambada'nın müziği kulağınızda çalabiliyorsa


"Nereye çufçufluyoruz"un kimin dediğini biliyorsanız


Sayısız joystik kırdıysanız ve gün gelince artık joystik satılmadığını fark ettiyseniz


Fame City cennetle eşdeğerse


En sevdiğiniz sayı altıysa


Prince of Persia'da alttaki dikenlere düşünce çıkan dınnzk sesini ve kanları hatırlıyorsanız


Mon Ami 48 lik boyalardaki altın ve gümüş renkleri statü sembolüyse


Gençlik hayaliniz Beverly Hills teki havuzlu arabalarsa


Uhuyla oynamanın zevkini biliyorsanız


Kolalı jelibonun önce kapağını yediyseniz


annenizin poşetler dolusu taso,misket, sporcu kağıtları,

gazoz kapaklarını attığını öğrenince ağladıysanız


Peçete, kağıt, poşet vb koleksiyonu yapmışsanız




Sizde o güzelim yılların birer parçasıymıssınız



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.