Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cariyeler, osmanlı, sarayındaki

Osmanlı Sarayındaki Cariyeler

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Sarayındaki Cariyeler



OSMANLI SARAYINDAKİ CARİYELER


Soru: Osmanlı İmparatorluğu’nda hemen her padişah imparatorluk sınırları içine giren bölgelerden güzelliğiyle ünlü bazı kadınları saraya alarak cariye yapmıştır Bu sizce uygun mudur? Uygunsa, bu tip cariyelerden bazılarının Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesinde büyük etkileri olmuş mudur? Bunu nasıl izah edersiniz?




Evvelâ, dünyanın her tarafında güzellik kraliçesi gibi güzelliğiyle ün salmış kimselerin Osmanlı sarayına getirilmesi meselesi kat’iyen doğru değildir Böyle bir hâdise bilmem ki bir kere vâki olmuş mudur? Ama o günkü dünya şartları gereği savaşlar birbirini takip ediyor Bu savaşlarda galipler, mağluplar oluyor o günün şartlarına göre savaş meydanında mağlup olan bir devletin bazen kadın ve çocukları da esir ola-biliyordu O zaman esir kampları ve buralarda insanları öldürme ve hapsetme yoktu Esir kamplarında âtıl bırakmak yerine onlar esirleri hususî pazarlarında satıyorlardıBurada, şimdiki esirlere yapılan muameleyi düşünün!– Hitler’in binlerce insanı cayır cayır yaktığı ve 20 asırda buna benzer daha pek çok hâdisenin yaşandığı düşünülünce, eskiden olanların şimdikilerine göre çok daha insanî olduğu söylenebilirEvet, o devirde insanlar esir pazarlarında alınıp satılıyor-ardı Şayet Osmanlı pazarlarına da getirilmiş ve satılmış iseler, Osmanlılar da bu esirleri almıştır Bunlar arasında cariyeler (kadın esirler) de vardır Osmanlı padişahlarının bazılarının saraylarında esirler ve esireler vardır ve bunlar o saraylarda hizmet etmektedirler O günkü şartlar yeniden tahakkuk etse ve yeniden harp esirleri ile karşılaşılsa, zannediyorum, alternatif bir düşünce olarak bazı kimseler onu yine dillendirecektir Osmanlı hanedanı, esirleri saraylarına almış, onlara İs-lâm edep ve terbiyesini öğretmişler ve çok defa da bu kadınları başkaları ile evlendirmiş veya İslâm’ın köleler hakkındaki mükâtebe emrine uyarak onları belli bir ücretle serbest bırakmışlardır Şöyle ki, esir, efendisiyle anlaşıp ona verdiği/vereceği bir miktar parayla hürriyetini satın alır ve esaretten kurtulur Aynı şekilde dinin bir emri olması hasebiyle muhtelif ibadetlerin ve bazı hususî durumların keffareti olarak da esirleri hürriyete kavuşturma yolları vardırAyrıca bu esirler, saraya girmiş, Osmanlı âdâp ve erkânını, İslâm ahlâk ve seciyesini öğrenmiş, Müslümanlarla temas etmiş ve bunlardan da çok istifadeleri olmuştur Sonunda bir de hürriyetlerini elde etmişlerdir ki, bu onlar için “nûrun alâ nûr” olmuştur Öyle ki bazen böyle esirlerin çoğunu Osmanlı serbest bıraktığında, onlar gitmiyorlarmış da hayatlarının geri kalan kısmını onların yanında geçirmek istiyorlarmış…Esirler hakkında İslâm’ın bir hükmü daha var ki, buna göre insan, esiri bir mülk-i yemin olarak istifraş edebilir İnsan, nikâhlısı ile zifafa girdiği gibi, aynı şekilde esir kadınla da zevciyet muamelesinde bulunabilir Bunun sonucunda da ortaya şöyle bir hüküm çıkar: Cariyeden dünyaya gelen bir çocuk, annesini cariyelikten kurtarır Çocuk, o efendinin öz oğlu sayılır ve artık annesi de satılmaz Bir insanın, esirken bir evde kadınefendi olmasının ne zararı var? Cariye meselesi hep mübalâğa ile anlatılır ama, bir kadını sokaktan kurtarma çaresi olarak bunun hiçbir zararı olmadığı açıktır

Osmanlı’nın saraya aldığı kadınlardan bazılarının, devletin gerilemesinde etkileri olduğu söylenmektedir ki, bunlar arasında Kösem Sultan, Hürrem Sultan, 4 Murad’ın zevce-si Venedikli Safiye Sultan gibi kimseler sayılabilir Bunların tasvip edemeyeceğimiz, icraata karışma gibi bazı yanları ola-bilir –tabiî olmayabilir de–… Bu itibarla, Osmanlı sarayın-da bulunan her yabancı kadının zararlı olduğunu söylemek kat’iyen doğru değildir; dahası, bunlar arasında çok faydalı olanlar da olmuştur Meselâ, Yıldırım’ın Sırp Olivera ile evlenmesi, Osmanlılara Balkanlarda sadık bir destek olduğu gibi İstanbul’un kuşatılmasında Yıldırım’a bazı faydaları da olmuş-tur 2 Murad’ın zevcesi olan, Fatih’in analığının da İstanbul’u fethetmede faydaları görülmüştür Demek ki, onları her zaman entrikalarla beraber düşünmek kat’iyen doğru değildirBence ille de bir geriletmeden söz edilecekse, Osmanlı’yı, bir kısım işlemeyen kafalar geriletmiştir Kafa işlemediği, ilim erbabına sırt çevrildiği, meşveretle iş yapılmadığı, ihtilâf ve iftirakların ön aldığı durumlara bağlı olarak Osmanlı gerilemişse gerilemiştir Binaenaleyh onun gerilemesinin, sarayda-ki birkaç kadın entrikasına bağlanması, Osmanlı’yı karalama-ya matuftur ve doğru değildirAyrıca şu hususun hatırlatılmasında da yarar var: Osmanlı’nın gerileme ve yıkılmasının en önemli sebeplerin-den biri hiç şüphesiz Karlofça’dan sonra hasım dünyanın Devlet-i Âliye içindeki çıkardıkları fitnedir Zira onlara göre Osmanlı bölgede bir baştır; o gidince etrafındakiler de paramparça olacaktır Nitekim aynı şey olmuştur da Osmanlı’yı bertaraf edince Hindistan, Afrika, Balkanlar, Fas, Cezayir, Tunus, Basra Körfezi memleketleri birer birer düşmüş ve koca bir dünya yabancılara yem olmuştur O gün-bugün de farklı boyutta yem olmaktadırBurada ecdada saygı üzerinde de durmak istiyorum: Herkes ecdadına hürmetkâr olmalı Avrupa’ya baktığımızda onların doğru-yanlış bir eser ortaya koyan bütün atalarına saygılı olduklarını görürüz Ne acıdır ki, Türk milleti kadar ecdadına söven sayan başka bir millet gösterilemez Öyle ki bu-gün ecdada sövme bu milletin hâsse-i lâzıme-i gayr-i mufarıkası (ondan ayrılmaz bir özelliği) hâline gelmiştir Almanya’da, ilim ve teknoloji ile alâkalı bir müzeyi gezdiğimizde, orada her şeyin başladığı tarihten günümüze, sırasıyla parça parça aletlerin teşhir edildiği görülür Aynı şekilde orada sırasıyla kâşifleri görmek de mümkündür Bu kâşifler içinde bir hayli tespitleri doğru olmayan insanlar da vardır Ama orada herkes saygıyla yâd edilmektedir Kadirşinas düşünce orada Newton’u tazimle andığı gibi, arkasından gelip çok şeyi değiştiren Einstein’ı da onun yanına koymuş ve âbideleştirmiştir Yani Batılı yanlış şeyler söyleyeni de saygıyla anar Sadece bizdedir Fahreddin Râzî gibi büyük âlimlerin, yirminci asırda söylenmesi gereken sözü söylemediklerinden dolayı kınanması Oysaki bugünkü durumumuz itibarıyla gelecek nesillerin bize tükürmemesi mümkün değildir Gelecek tükürüğün yüzümüze gelmemesi için hiç olmazsa gelin ecdadımıza sövmeyelim َّقُد َّقَد َْ “Kim ne yaptıysa aynısını görür” fehvâsınca, geçmişi sövüp de geleceğe kendimizi sövdürmeyelim

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.