Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arabistan, peygamberimizden, önce

Peygamberimizden Önce Arabistan..

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberimizden Önce Arabistan..



Peygamber Efendimiz'den önce Araplar, bir kısım bâtıl zihniyet ve hurâfelerin te'siri altında Dîn-i Hanîf'i (hak dînini) unutmuşlar, hak yoldan sapmışlar, putlara, heykellere tapmağa başlamışlardı Bâtıl bir düşünce neticesi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi Kumar, içki, fuhuş alelâde şeylerden sayılırdı İnsanlar kabîlelere ayrılmış, kabîleler arasında kan dâvâları zuhûr etmiş, birbirlerine diş bileyen düşman hizipler ve harp hâlinde idi Hakdan, adâletten uzaklaşmış bir cemiyette, kuvvetliler zayıflara, âcizlere saldırıyor, elinde nesi varsa alıyordu Köleler, esirler, acınacak bir halde idi Kadının cemiyette bir yeri yoktu O, pazarlarda gezdirilen, para ile alınıp satılan basit bir eşya muâmelesi görüyordu

Târih ve edebiyatçıların «Fetret Devri, (Câhiliyye Devri)» adını verdikleri, cihânın zulmetle âlûde olduğu bu devirde, bütün insanlık, kendilerini bu dalâletten kurtaracak, bir kurtarıcı, bir peygamber bekliyordu

Allâhü Teâlâ tarafından, Yahûdîlere indirilen Tevrat'ta ve Hzİsa'ya verilen İncil'de; âhir zamanda bir halaskârın, bir büyük Peygamberin geleceği de müjdelenmişti Bu yüzden ehli kitap olan Yahûdîler ve Hıristiyanlar O'nu bekliyorlardı İşte O, âlemlere en büyük rahmet olan Hazreti Muhammed (SAV)'di

Bütün dünyâ milletlerinin mânevî çöküntü ve yıkıntı içinde kaldıkları bu devirde Araplar, diğer milletlere göre soy ve nesebe dikkat eden, hakka daha saygılı ve mert bir milletti Dünyâ milletlerinin her sâhada gerilediği bu devirde, Arabistan'da edebiyat çok gelişmiş ve ilerlemişti Ümmî (okuma-yazma bilmeyen) oldukları halde içlerinde çok güzel şiir söyleyenler vardı Araplarda, gerek şehirlerde oturanı, gerekse bedevîleri şiir yazmaz fakat söylerdi Yazmağı bilenler azdı Amma bilhâssa bedevîlerin şiirleri çok dokunaklı ve gerçekçi olurdu Çünkü onlar, kırlarda gezerler, hissettiklerini yazarlardı Her sene Mecenne, Zülmecaz ve bilhâssa Ukaz panayırlarında toplanan geniş halk huzurunda, edebî müsâbaka, şiir yarışmaları yapılırdı Araplar inşad ettikleri şiirleri (kaidesine uygun, ahenk ile söyledikleri şiirleri), aralarında en şerefli kabile olan Kureyş'e arz ederler, Kureyş izin verirse birincilik alan şâir ve edipler, mükâfatlandırılırlar ve onların şiirleri şanına tazimen Kâbe'nin duvarına asılırdı Fesâhat ve belâğat yönünden değer taşımayan şiirlere îtibar edilmez, hiçbir kıymet atfedilmezdi Yıllarca yapılan bu müsâbakalarda ancak yedi kişinin şiiri birincilik alarak Kâbe duvarına asılmıştı Târihte bu yedi şiire «Muallekât-ı Seb'a» denilir Bunlardan en güzel şiir, İmri-ül Kays'a âit olup, O'nun şiiri diğer şiirlerin en üstüne asılmıştı Bu şiir, Peygamber Efendimiz'in doğuşuna kadar asılı kalmıştı

Câhiliyyet devrinde, Arapların belâğat ve fesâhata bu kadar ehemmiyet vermelerine dikkat edilecek olursa, bundan ibret almak gerekir Çünkü dalâlet ve cehâletin derinliklerinde bulunmalarına rağmen, edebî yönlerinin artması, Arapça'nın kemâle ermesi, muhakkak ki Allâhü Teâlâ tarafından bu lisan üzere gönderilecek Kitâb'ı anlamaları için, onları hazırlamak ve teşvikten ibâretti

Araplar, asırlar boyunca mütekâmil dillerinin sâfiyetini muhafaza etmişlerdir HzMuhammed (SAV)'den evvelki nazım ve nesir, aradan geçen 1500 yıla rağmen, bugünkünden ne kelime, ne dilbilgisi, ne de morfoloji bakımından farklıdır Şu içinde yaşadığımız asırda, diğer dünyâ milletleri ise lisanlarını düzelteceğiz diye, yeni yeni kelimeler bularak, koyarak, değiştirip durdukları halde, Arapların böyle bir dert ve sıkıntısı hiçbir zaman olmamıştır Çünkü, bu zengin ve güzel lisan noksanlıklardan ârîdir

Peygamber Efendimiz'den önce Arabistan'da edebiyatın çok ileriye gitmiş olması, Arapça'nın kemâle ermesi; Allâhü Teâlâ tarafından indirilecek kitâbın, kutsiyyet ve kıymetini bilip takdir etmelerine mâtufdu Çünkü O Kelâmı, fesâhat ve belâğatın insan gücüyle ulaşılması mümkün olmayan bir mûcizedir



MEKKE-İ MÜKERREME VE KÂBE
Arap yarımadasının ve bütün dünyânın kalbi olan Mekke-i Mükerreme'de Müslümanların namaz ibâdetini îfa ederken, yönlerini kendisine çevirmeleri Allâhü Teâlâ tarafından emredilen mübârek Kâbe'yi, Mevlâ'nın emriyle, Hzİbrâhim, oğlu İsmâil Aleyhis'selâm ile binâ ettiler(HzAdem,in yaptığı temeller üzerine yeniden inşaa ettiler) Böylece, Mekke'de halkın ibâdeti için Beyt-i Harem kuruldu Bu mübârek Kâbe; ibâdet edenler, rükû ve secde yapanlar için tertemizdi, içinde heykel, put vb yoktu Ancak, sonradan Araplar oraya, elleri ile yapıp taptıkları putları doldurdular Etraftan gelen ziyâretçiler, bunlara kurban kesmeğe başladılar Şirk aldı yürüdü

Mekke, çok eski bir şehir olup (Dünayada kurulan ilk şehir) Kâbe'yi ziyârete gelenler, orada ticâret de yaparlardı Ziraat mümkün olmadığından, Mekke halkı zaman zaman etrafa ticâret kervanı gönderirlerdi Mekke'den, Yemen'e ve Şam'a ticâret kervanları gidip gelirdi Bu sâyede, Arabistan yarımadası içinde, Mekke, yüksek mevkîini almış, rakipsiz bir merkez olmuştu

Çöl manzarası göstermesine rağmen Mekke'nin ehemmiyeti o kadar büyüktü ki, Roma ve Bizans imparatorları, Acem ve Habeş kralları, sırasıyle hepsi, bu şehri kendi arâzilerine bağlama teşebbüslerinde bulunmuşlardı Fakat, İslâmdan önce aldığı ismiyle, Ümmül Kur'a (şehirlerin anası) denilen Mekke, hiçbir zaman ecnebî işgâlinde kalmamıştır



Kâbe'deki Vazîfeler

Mukaddes Kâbe'ye yapılacak hizmetler Hz İsmâil'in sülâlesinden olan Hz Peygamberimiz'in soyunda toplanmıştı

Bu hizmetler şunlardır: Sigâye, imâre, rifâde, sidâne, i'sar, emvâl-ı muhcere, nedve, hılf-ül'fudul, liva', kıyâde Bunların içinde sigâye, rifâde Huccâca, diğerleri Kâbe'ye âitti

1- Sigâye: Kâbe'yi ziyârete gelen hacıların suyunu tedarik etmek, zemzem kuyusuna bakmak, hacıları susuz bırakmamak vazîfesiydi Bu vazîfe Hâşimoğullarının uhdesinde idi

2- İmâre: Kâbe'nin bakım ve îmârını yapmak vazîfesiydi Bu vazîfenin îfâsına her kabîle iştirak ederdi ve bu vazîfenin idâresi Ben-i Hâşim uhdesinde idi

3- Rifâde: Gelen hacıları konuklatıp ağırlamak, onları barındırmak vazîfesiydi Kureyş arasında bu vazîfe Nevfeloğulları tarafından îfa olunuyordu

4- Sidâne: Kâbe'nin kilitlerini muhafaza etmek Bu vazîfe İzaroğullarında idi

5- İ'sar: Her iş için fal oku çekmek ve neticesini söylemek işiydi Bu vazîfe Ben-i Cumh'a âit bir vazîfe idi

6- Emvâl-ı Muhcere: Kâbe için yapılan vakıflar ile meşgul olup onları yerine sarfetmek vazîfesiydi Bu vazîfe Sehimoğullarına âitti

7- Nedve: Nedvedeki toplantılara başkanlık etmek vazîfesiydi Bu vazîfe Esedoğullarının reîsine âitti Kureyşliler, Kâbe yanında inşa edilmiş olan Dâru'nnedve adlı binâda toplanırlar, ehemmiyetli işleri görüşüp kararlaştırırlardı Harp, sulh, ticâret kervanları tertibi, resmî törenler ve nikah akitleri burada yapılırdı

8- Hılfü'l-Fudul: Fadıllar anlaşması, adâlet tevzîine nezâretle, zulüm ve fesâdın önüne geçmek için kararlaştırılmış bir kurulun alacağı kararlar Bu kurul, Abdullah ibn-i Cüdâ'nın başkanlığında toplanırdı Bir defasında onaltı yaşlarında iken, Peygamber Efendimiz de toplantıda bulunmuştu

Bu mevzûda daha sonra Rasûlü Ekrem buyuruyor ki: "Abdullah ibn-i Cüdâ'nın evinde bir hılfe (bir ittifâka) şâhit oldum Onun aynı için bugün de dâvet olunsam, bu dâvete icâbet ederim"

Bu toplantıda, Yemenli bir tüccarın malını alıp parasını vermeyen Mekkeli müşrik As ibn-i Vâil'e, borcu ödettirilmiş, bu zulüm önlenmiş ve bâ'demâ, böyle zâlimliklere meydan verilmeyeceğine karar alınmıştı

9- Liva': Bayraktarlık vazîfesiydi Harp zamanlarında bayrağı taşıyan vazîfeliler bulunurdu

10- Kıyâde: Kumandanlık Harp ve ticaret seferlerinde kafilenin başında kumandanlık edip onlara istikamet vermek Bu vazîfe Ümeyyeoğullarının elindeydi




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.