7 Dil, 7 ırk, 7 Din Mardin’de Dostça Bir Arada Yaşıyor |
10-16-2009 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
7 Dil, 7 ırk, 7 Din Mardin’de Dostça Bir Arada YaşıyorBabiller, Asurlar, Hititler, Urartular, Persler, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Artukoğulları ve Osmanlılar dönemlerinde hep yerleşim merkezi olan Mardin, renkli bir kültürel yapıya sahip Ulucami’nin minaresi Mezopotamya Ovasına hakim bir konumda Bu nokta ziyaretçilerin Mardin’de en çok uğradığı yerlerden Farklı 7 din, 7 ırkın bulunduğu; 7 dilin konuşulduğu binlerce yıllık bir medeniyet merkezini, kültürler mozaiğini anlatmak çok zor Venedik ve Kudüs’ten sonra tamamı SİT olan dünyadaki üç şehirden biri olan Mardin, günden güne daha çok kişi tarafından keşfediliyor Tepede bir kale, eteklerde sarı taşlarla ilmek ilmek işlenmiş sanat harikaları ve aşağıda uçsuz bucaksız bir ova Mardin Müzesi’ne gidiyoruz Cumhuriyet Alanı’nın yanında bulunan bu yapı 1895 yılında Süryani Katolik Patrikhanesi olarak yapılmış, 1988 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Katolik Vakfından satın alınarak restore edilmiş, müzeye dönüştürülmüş Üç katlı, sarımtırak kalker taşından yapılmış bu bina kemer ve sütun başlıklarındaki taş oymaları ve süslemeleriyle dikkat çekiyor Müze’de, bu yörede bulunmuş çeşitli dönemlere ait tarihi eserler sergileniyor “KARTAL YUVASI” KALE Tarihî Mardin sokaklarında tırmanarak Zinciriye (İsabey) Medresesi’ne gidiyoruz 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmış bu medrese Kale’nin hemen altında, Mardin ve Mezopotamya Ovası’nı tepeden gören bir konumdadır Medrese’nin giriş kapısında durup o müthiş güzellikleri seyre dalıyoruz Kapıdaki taş işlemeleri ve dilimli kubbeleriyle muhteşem bir eser İçinde Sultan İsa türbesi ve birçok kitabesi bulunan medrese, geçmişte rasathane olarak da kullanılmış Zinciriye Merdesesi’nin hemen yukarısında bulunan ve turizme kapalı olan Mardin Kalesi’ne bakıyoruz Şehre hakim tepeye kurulan ve muhteşem yapıları taçlandıran bu çok korunaklı kale, tarihte “Kartal Yuvası” olarak anılmış Geçmişte, içinde ambar, sarnıç, hamam gibi çok sayıda yapının bulunduğu Mardin Kalesi, Emir Timur tarafından alınamamış ender kalelerden “Mardin Kalesi Kayalarını Güçlendirme Projesi” yapım çalışmalarının kısa sürede bitirilerek, kalenin turizme açılması için çaba gösteriliyor HER ADIMDA BİR ESER İnişe geçerken karşımıza Kız Meslek Lisesi çıkıyor Görkemli taş işçiliğiyle göz kamaştıran bu anıt yapı 1901’de Mardin İdadi Mektebi olarak yapılmış Caddeyi geçip, çarşı içinden Ulucami’ye gidiyoruz Mardin’in bu en eski camisinin Selçuklular tarafından yapıldığı, Artuklu Dönemi’nde bugünkü şeklini aldığı söyleniyor Muhteşem minaresi ve devasa yapısıyla Mezopotamya Ovası’na nazır olan bu tarihî cami, Mardin’in bağrında bir elmas gibi durmakta Taş evler, daracık sokaklar arasından geçerek, Sıtti Radviyye (Hatuniyye) Medresesi’ne gidiyor, bu çok özel esere hayran kalıyoruz Kutbeddin İlgazi’nin annesi Sıtti Radviyye tarafından 1184’te yaptırılmış 12 yüzyılın mimari özelliklerini taşıyan bu medresede, Peygamber Efendimizin mübarek ayak izleri olduğu belirtilen Kadem-i Şerif bulunmaktadır KASIMİYE MEDRESESİ Bu defa da şehrin Güneybatısındaki tepelerin altında, Mezopotamya Ovası’na nazır bir konumda yapılmış Kasımiye Medresesi’ne gidiyoruz Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Padişah döneminde tamamlanan bu muhteşem eser de taş işçiliği ve süslemeleriyle hayranlık uyandırmakta Şehre gelen turistlerin en çok ziyaret ettikleri tarihî mekanlardan biri olan 650 yıllık geçmişe sahip Kasımiye Medresesi’nin restorasyonu tamamlanmış durumunda, çevre düzenlemesi ve yol yapım çalışmaları başlayacak Camileri, medreseleri, kaleleri, hanları, hamamları, köprüleri ve manastırlarıyla 665 tarihî Mardin eserini buraya sığdırmam elbette mümkün değil Tarihî Mardin’den gece bakınca, Mezopotamya Ovası’ndaki yerleşim yerleri, limanları ve gemileri andırıyor; ışıklandırılmış kale de gerdanlık gibi Gören herkes gibi, benim de aklım Mardin’de kaldı Sıtti Radviyye (Hatuniyye) Medresesi’nde peygamber efendimizin mübarek ayak izleri olduğu belirtilen Kadem-i Şerif bulunmakta Şeyh Musa hazretlerinin türbesinde, Hacı Şehmus Bakış ve çevre halkıyla sohbet ettik Mardinliler’in ismi Şeyh Musa hazretlerinden Mardin’de Şehmus ismi yaygın olarak kullanılmakta Bunun sebebi, Abdülkadir-i Geylani hazretleri devrinde yaşamış, evliyanın büyüklerinden olan Şeyh Musa hazretlerinin Mardin’de yaşamış olması Kabri şerifleri, Mardin’e yaklaşık 20 km mesafede, Diyarbakır yolu üzerinde Bu mübarek zatın türbesinin bulunduğu mekan, her zamanki gibi kalabalıktı Türbenin bulunduğu tarihî taş binalar, bir zamanlar medrese ve irşat mekanları olarak kullanılmış İçeride Şeyh Musa hazretlerinin halifeleri, yakınlarına ait bazı zatların kabirleri de bulunmakta Oranın müdavimlerinden Hacı Şehmus Bakış’la oturup çay içiyoruz Hacı Şeyhmus, Şeyh Musa hazretlerinin kerametlerinden anlattı, o mübarek zatın büyüklüğünü bir daha hatırlattı O civarda oturan Şeyhayn aşireti mensuplarının çoğunun bu mübarek zatın soyundan geldiği söylendi Maraşlıların Ükkaşe hazretlerine olan sevgilerinden dolayı Ökkeş, Adıyamanlıların Abu Zer Gıffari hazretlerine olan bağlılıklarından dolayı Ebuzer, Mardinlilerin de Şeyh Musa hazretlerine olan muhabbetlerinden dolayı Şehmus ismini çok kullandıklarını bir daha hatırlatalım ve insanlarımızdaki bu hassasiyetin hep devam etmesini dileyelim Kabri şeriflerinin bulunduğu makam, aynı zamanda irşad faaliyetlerini sürdürdüğü dergahı idi Heybetli, gayet güzel görünüşlü, cemil, duası kabul edilen, keramet sahibi büyük bir Hak dostu idi Mardin kebap ve içli köfte Mardin’in her alanda olduğu gibi, mutfağı da çok zengin Minimutfak’tan Günay Berbercuma, bu lezzetlerden ‘Mardin Kebap’ ile ‘İçli Köfte’yi hem tattırdı hem anlattı Mardin kebap için, yüzde 50’si dana eti, yüzde 25’i kuzu eti, yüzde 25’i de kuyruk yağı bir araya getirilir, zırh ile kıyılarak karıştırılır İsteğe göre 100 gram ceviz veya fıstık katılıp kıyılır (4 kişilik), 200 gr yeşil veya kırmızı biber, bir avuç un katılarak karıştırılır Sonra yuvarlak şişlere takılarak, közde pişirilir İçli köftede ise hamur ve iç, ayrı hazırlanır Hamur için; (4 kişilik) yarım kilo iç köftelik bulgur, 2 adet haşlanmış patates, 100 gr iç köftelik et, 1 adet yumurta, 1 çay kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı kişniş kullanılır Çiğ köftelik bulgur, sıcak suda 15 dakika bekletilir, sonra bütün malzeme yoğurularak hamur haline getirilir, bu hamur, avuç içi ile açılır İç için ise; yarım kilo kıyma ile kıyılmış 4 adet soğan kavrulur, yenibahar ve karabiber katılır, kıyılmış maydanoz ilave edilir, soğutulur Hazırlanmış bu iç, hamurun içine konur, sarılır Sonra da köfte, sıcak yağda kavrulur Telkari gümüş işçiliğinde Türkiye’nin lideri Mardin’de el sanatları çok çeşitlilik gösterir Bu ilin, telkari gümüş işçiliğinde Türkiye’nin merkezi olduğu söyleniyor Devlet Sanatçılığı unvanını almış, Prens Charles’a bile bu sanatı anlatmış yılların ustası, Suphi Hindiyerli’nin, müzenin yanı başında bulunan atölyesine gidiyorum Suphi Usta güler yüzle karşılıyor bizi, hemen çay ikramında bulunuyor Duvarlar, kendisiyle ilgili gazete haberleri ve fotoğraflarla dolu Devlet büyükleri, meşhurlar, İngiltere Prensi Charles Suphi Usta 65 yaşında, 10 yaşından itibaren bu işe başlamış, 55 yıldır devam ediyor, ama hâlâ usta olamadığını, usta olmanın kolay olmadığını söylüyor Mesleği ağabeyinden öğrendiğini söyleyen Suphi Usta, eleman bulmakta zorlanınca 1974’te Mardin’i terk etmiş, 4 sene İskenderun’da, 20 sene de İstanbul’da kalmış Telkari sanatının tükenmekte olduğunu görmüş Suphi Usta, biraz da memleket hasreti ağır basmış, 1997’de tekrar Mardin’e dönmüş Şimdi Halk Eğitim Merkezi’nde öğreticilik de yapan Suphi Usta, kendini bu sanata adamış, öğrenci yetiştiriyor Son 5 ay içinde telkariyi ve Mardin’i tanıtmak için 3 defa ABD’ye gittiğini söyleyen Suphi Usta, bu sanatın yok olmaması için çok çaba gösteriyor Telkarinin MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da yapıldığını söylüyor Suphi Usta, günümüzde de bunun aslının Mardin ve Midyat’ta olduğunu belirtiyor Saf gümüşten (bin ayar) ince tellerden takı, kemer, vazo, isimlik, bronş, kolye, bilezik yapılıyor ‘PARA KAZANAMIYORUZ’ Mardin’e gelen ziyaretçilerden ilgi gören telkari gümüş işlemelerinin kopyaları, çevre illerden ve Uzak Doğu’dan getiriliyormuş Bu duruma üzüldüğünü söyleyen Suphi Usta, “Eski ustaların çoğu işi bıraktı, bu işten para kazanamıyoruz” diyor Behçet Fakihoğlu- İrfan Özfatura
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|