Van |
08-14-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
VanVan Doğal Güzellikleri Genel Bilgi Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir il merkezi olan Van, kuzey ve kuzeybatısında Ağrı, doğusunda İran, güneyinde Hakkari ve Şırnak, güneybatısında Siirt, batısında Van Gölü ve Bitlis ile çevrilidir Türkiye’nin en doğu kesiminde yer alan Van’ın yüksek dağlık alanlardan oluşan engebeli bir arazi yapısı vardır Bu engebeler 1600 mden aşağı değildir İl sınırları içerisinde dorukları 3000 myi aşkın dağlar bulunmaktadır Kuzey kesiminde en yüksek noktası il sınırları dışında olan Aladağ ve Tendürek Dağları’dır Tendürek Dağları aynı zamanda İran ile sınırı oluşturan Sınır Dağları olarak isimlendirilir Aladağ’ın 3211 m yüksekliği ile Kerdahol Tepesi bu kesimin en yüksek tepesidir Doğu kesiminde İran sınırı boyunca kuzey-güney doğrultusunda uzanan Berhebine (Er) Dağı ile Haravil (Yiğit) Dağı (3468 m) bulunmaktadır Güney kesimini ise Güneydoğu Torosların uzantısı olan Kavuşşahap Dağları engebelendirir Bu dağlar Van Gölü’nün güneyini bütünü ile kaplamaktadır Bunların dışında Gökdağ (3604 m), Arnas (Kepçe) Dağı (3537 m), Kavuşşahap Dağı (3634 m), Müküs Dağı (3414 m) ve Artos (Çadır) Dağı (3537 m) bulunmaktadır Van’ın orta kesiminde ise Pirraşit Dağı (3109 m), Mengene Dağı (3412 m), Koçkıran Dağı ve İspiriz Dağı (3668 m) yer almaktadır Bu dağlar Van Doğusu Dağları ismi ile tanınmaktadır Dağların yüksek düzlüklerinde ise yaylalar bulunmaktadır Van’daki başlıca düzlükler; Çaldıran, Bargiri (Muradiye), Erciş, Van, Hoşap, Havasor ovaları ile Karakallı Düzü, Erçek Düzü, Noşar Düzü ve Tarhani Düzü’dür İl topraklarından kaynaklanan Urmiye, Erçek ve Van kapalı havzaları Basra Körfezi’ne ulaşmaktadır Kotur Çayı ise İran’daki Urmiye Gölü’ne dökülür İlin doğusundan kaynaklanan ve doğu-batı doğrultusunda akan Memedik Çayı aracılığı ile Erçek Gölü’ne ulaşan akarsular bulunmaktadır Ayrıca Zilan Deresi, Deliçay, Bendimahi Çayı, Karasu olarak isimlendirilen Marmit Çayı ve Hoşap Suyu Van Gölü’ne dökülen akarsulardır Dicle Nehri’nin başlıca kollarından Büyük Zap Suyu ile Botan Çayı (Ulu Çay) il topraklarından kaynaklanan diğer akarsulardır Van ilinde Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün doğu kesimi bulunmaktadır Bunun dışında Erçek Gölü, Akgöl, Sultan (Süphan) Gölü, Tuz Gölü (Kazlı), Değirmi Göl ve Hasantimur Gölü il toprakları içerisindedir Van’ın doğusundaki Keşiş (Turna) Gölü ise Urartular zamanından sulama amaçlı olarak kullanılmış yapay bir göldür Van Gölü Nemrut Dağı’nın patlaması sonucunda kraterde biriken suların oluşturduğu volkanik bir göldür Gölün yüzölçümü 3713 km2 olup, denizden yüksekliği 1646 m, derinliği de 457 myi aşmaktadır Çok sayıda koyları bulunan gölün doğusunda Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları bulunmaktadır Sit alanı olarak ilan edilen bu adalar turistik özelliğe sahiptir Van Gölü’nün suyu sodalı ve tuzludur Aynı zamanda da dünyada en çok soda içeren göldür Yüzölçümü 19069 km2 olan ilin 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 877524’tür Van Gölü’nün doğu sınırı boyunca uzanan alan ile ilin kuzey ve güney kesimleri fay hattı üzerindedir Bu yüzden de 10 Eylül 1941’de Erciş Depremi, 24 Kasım 1976’da Çaldıran Depremi yörede büyük yıkıma ve can kaybına neden olmuştur Yüksek ve engebeli bir arazide ve denizden uzak olan Van’da Karasal iklim hüküm sürmektedir Mevsimler ve günler arasında sıcaklık farkı büyüktür Kışlar uzun kar yağışlıdır Yazlar ise kısa ve sıcak geçer Van Gölü kıyısındaki iklim doğu ve kuzey kesimlerine göre daha yumuşaktır Van, orman açısından Türkiye’nin en yoksul illerinden birisidir Bitki örtüsü step görünümündedir Eski yıllarda ormanlarla kaplı olan ilin güney kesiminde meşe topluluklarına rastlanır Ancak, yüzyıllardır tahrip edilen ormanlardan çok az ağaç günümüze gelebilmiştir Çalılıklar halindeki bodur meşelerin yanı sıra bodur ardıç, ceviz, doğu çınarı, melengiç, kavak ve kızılcık ağaçları görülmektedir İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, turizm ve balıkçılığa dayalıdır İklimi sert olduğundan tarım pek fazla gelişmemiştir Bununla birlikte yetiştirilen tarımsal ürünler arasında; kuru yem bitkisi, buğday, şeker pancarı, patates bulunmaktadır Az miktarda da arpa, kavun, karpuz, domates, baklagiller, elma, ceviz ve sebze yetiştirilir Van’ın ekonomisinde hayvancılık ön planda gelmektedir Sığır, koyun, kıl keçisi, at, eşek, manda yetiştirilir Koyun ve sığır türlerinin ıslahı için Erciş’te Altındere Tarım İşletmesi kurulmuştur Hayvancılık daha çok yaylacılık yöntemleri ile yapılmaktadır Hayvansal ürünlerin başında Van’a özgü otlu peynir gelmektedir Arıcılık, tavukçulu, Van Gölü başta olmak üzere göllerde ve diğer akarsularda balıkçılık yapılmaktadır Ayrıca Van kilimlerinin Türk halı ve kilim sanatı yönünden önemi büyüktür Kalkınmada öncelikli iller kapsamına 1968’de alınmasına rağmen sanayide büyük bir gelişme görülmemiştir İmalat sanayii daha çok hayvansal ürünlerin işlenmesine dayalıdır Bununla birlikte, Van Et Kombinası, Van Süt ve Mamulleri İşletmesi, Yem Sanayiinin Van Yem Fabrikası, Van Deri ve Kundura Fabrikası , Erciş Şeker Fabrikası, Van Çimento Fabrikası ildeki belli başlı kamuya ait sanayii kurumlarıdır Bunun dışında mandıralar, un, tuğla ve yün ipliği fabrikaları da bulunmaktadır Van doğal ve tarihi değerler yönünden zengin olup, ekonomisinde turizmin büyük katkı payı vardır Van Gölü kıyılarındaki plajlar, Akdamar Adası, Van Kalesi, Bendimahi Çağlayanı ve Erek Vadisi turizm açısından önem taşımaktadır Ayrıca Van'a özgü olup, dünyaca tanınan Van Kedileri koruma altına alınmıştır İl topraklarında mermer yatakları bulunmaktadır Başkale’de traverten, Çaldıran ve Gevaş’ta tuğla-kiremit hammaddesi, Erciş’te linyit, sünger taşı yatakları vardır Ayrıca ilin çeşitli yerlerinde de maden suyu kaynakları bulunmaktadır Van’ın eskiçağlara kadar inen çok eski bir tarihi bulunmaktadır Özellikle Tilkitepe’de yapılan kazılarda ele geçen buluntular Kalkolitik Çağ’dan (MÖ5500-3500) itibaren yörede sürekli bir yerleşim olduğunu göstermiştir Ancak, bu buluntular Van bölgesi ile Mezopotamya kültürleri arasında yakın bir ilişki olduğunu da ortaya koymuştur MÖ3000’de Hurriler burada yaşamıştır Doğu Anadolu’da yaşayan Hurriler burayı merkez konumuna getirmişlerdir Hurrilerin Hititler tarafından yıkılmasından sonra Urartular yöreye hakim olmuş ve Van 300 yıl Urartuların başkenti olmuştur Bu arada İSardur Van Kalesini kurmuş ve buraya Urartu dilinde Biane adı verilmiş, bu isim zamanla Van’a dönüşmüştür Urartuların ileri bir kültür düzeyine eriştikleri; Van’da Tuşba, Çavuştepe ve Topraktepe’de günümüze ulaşan sulama, bağcılık ve mimari alandaki eserleri ile anlaşılmaktadır MÖVIyüzyılın başlarında Medler Urartu Devletini yıkmışlar, bunun ardından da Persler yöreye hakim olmuştur Büyük İskender’in Persleri yenmesinden sonra Makedonyalılar, ardından Seleukoslar burada hüküm sürmüştür MÖIIIyüzyılda Van yöresi kısa bir süre Ptolemaiosların eline geçmiş bunu MÖ129’da Partlar, MÖIyüzyılda Ermeni krallarından Dikran’ın egemenliği izlemiştir Van Partlar ile Romalılar arasında zaman zaman el değiştirmiş, MSIIIyüzyılda Romalılar Sasanilerle yöre için savaşmışlardır Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Bizans yönetiminde kalan Van VIIyüzyılın ortalarında Arapların eline geçmiştir IXyüzyılda Saciler, Xyüzyılda Arap ve Ermeni çekişmelerine sahne olmuştur Bu çekişmelerin ardından 1021’de Bizanslılar yeniden yöreye hakim olmuş ve Bizans’ın Vaspurakan Theması’nın sınırları içerisinde kalmıştır Bu arada Orta Asya’dan Türkmen boyları yöreye akınlar yapmıştır Selçuklular 1054’te Erciş’i, 1064’te de Van çevresini ele geçirmişlerdir Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular yöreye hakim olmuş, 1100’de Sökmenler Van’ı yönetimleri altına almışlardır Bunun ardından Van yöresi 1205’te Gürcülerin saldırısına uğramış ve kısa bir süre de Eyyubiler buraya egemen olmuşlardır Moğolların yağmalamasından sonra yöre yeniden Anadolu Selçuklularının, İlhanlıların ve Timur’un denetiminde kalmış, Hakkari beylerinden Karakoyunlu İzzeddin Şir Van ve çevresini yönetimi altına almıştır Safevilerin bölgede etkin olmasından sonra Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşı’nda Safevileri yenmesiyle Van ve yöresi Osmanlı topraklarına katılmıştır Bununla beraber Van, zaman zaman Osmanlılar ile Safeviler arasında el değiştirmiştir Amasya Antlaşması hükümlerine göre Osmanlı toprakları içerisinde kalan Van zaman zaman İranlıların saldırılarına uğramıştır Osmanlılar ile İranlılar arasında 17 Mayıs 1639’da yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması hükümlerine göre de Osmanlıların İranlılar ile sınırı belirlenmiş ve Van Osmanlı topraklarında kalmıştır Osmanlı döneminde Van, Eyalet statüsü kazanmış olup; 1568-1574 tarihleri arasında 12, 1578-1588’de 27 sancağa sahipti Van yöresi Osmanlı döneminde bazı ayaklanmalara sahne olmuş, 1895’te Ermenilerin başlattığı ayaklanmalar bastırılmıştır Bununla beraber IDünya Savaşı başlarında Ermenilerin Taşnaktzutyun Örgütü Van’ı işgal etmiştir 1915’te Ruslar tarafından işgal edilen yöre, Rus İhtilali nedeni ile Ruslar Anadolu’dan çekilirken Van’ı da boşaltmışlardır Bu kez Ermeniler yeniden Van’ı işgal etmiş, Osmanlının 4kolordusu 7 Nisan 1918’de Van’a girerek bu işgale son vermiştir Van Sözlü Tarih Van Kalesine ilişkin söylence:Urartıların eline geçen Van kalesi öyle muazzam yapılmıştır ki görenler kalenin insan eliyle yapıldığına inanılmazKale dev yapılı insanlar tarafından 80 metre yüksekliğe her biri en az 30 ton gelen düzgün taşlarla sıva ve harç kullanılmadan yapılmış inanışa göre duvar yapımında çalışanlar öyle güçlülerdi ki elleriyle bastırarak taşları hamur haline getirip birbirine yapıştırmışlardırMeher de bu dev yapılı insanlardan biridirAtıyla birlikte Meher Kapı denilen yerde Urartu kaya yazıtının ardında günümüzde de yaşadığına ve kıyamet günü gelince yeniden ortaya çıkılacağına dair efsaneler vardır Meher Kapı değişik inançlara göre kutsal sayılırHristiyanlar bu kapının Paskalya'nın yedinci günü ya da St Jean Bayaramı'nda açıldığına inanılırİslam inanaçlarına göre ise burası bir hazine kapısıdır ve her cuma gecesi açılır,fakat giren mutlaka bir kötülükle karşılaşırBir başka inanışa göre HzAli bu kapı görünümlü yerin ardında yaşamaktadırKapı önündeki su birikintisi atının sidiğidir Şeyh Abdurrahman Söylencesi:İran Şahı Abbas ,Van Kalesi'ni almak için kentin kuzeyindeki ki "Şahbağı"(Beyüzümü Köyü)denilen yerde konaklarKAle çok yüksek ve sağlam olduğu için bir türlü alamazAradan yedi yıl geçerOraları tanıyan biri Şaha:"Kalede Abdurrahman Gazi diye ermiş biri vardırO orada oldukça burayı almamız imkansızdır"derBunun üzerine Şah Abbas,ermişi denemek için bir kuzu bir de köpek kızarttırıp armağan olarak gönderirElçiler armaağnı sunduklarında ,ermiş şöyle bir bakar,köpeği göstererek:"Bunu Şahınıza götürün" der Elçiler geri götürürlerse şahın kendilerini öldüreceğini söylerBunun üzerine Şeyh elini köpeğe doğru uzatarak"hoşt" diye seslenirKöpek canlanıp koşmaya başlarElçiler dönüp durumu Şaha anlatırlarŞahta kuşatmayı kaldırıp ülkesine döner Çomar Bölükbaşı söylencesi:Çomar Bölükbaşı sınır boylarında yıllarca bulunmuş yiğitlikleriyle kahramanlıklarıyla tanınmış bir kahramandırYıllar sonra Van'a gelip Van Beylerbeyi Mehmet Emin Paşa 'nın kale komutanı olurMehmet Emin Paşa bir ara celali olmuş iddiasıyla tutuklanmış,sonra suçsuz bulunarak bırakılmıştırAma kale komutanı asi ilan edilmiştirÇomar Bölükbaşı bir avuç askeriyle Van kalesinde kıstırılırEmir gereği sağ olarak ele geçirilecektirDurumun kötüye gittiğini gören Çomar Bölükbaşı arkadaşlarıyla birlikte kaleden sarkıttığı bir ip merdivenle kaçar ardlarına düşen 600 kişilik ordu Van Gölü'nün güney kıyısında ki Kuskunkıran deresi'nde bunları sıkıştırırKanlı bir savaş olur Çomar Bölükbaşı Orduyu dağıtacakken yardım gelirÇomar Bölükbaşı 'nın kurtulma ümidi kalmamıştırBir yanı yüksek kayalar bir yanı uçurumdurAtından inip onu öper yelesini okşar herkes teslim olcağını düşünürken o atını uçuruma sürerÖldüğü sanılırken bir de bakarlar ki Çomar Bölükbaşı yüzerek gölden karşıya geçmektedirKimileri yakalanmasını kimileri ise Tanrı'nın yardım ettiği bu kahramanın bağışlanmasını ister ama yakalanmasını isteyenler ağır basarOrdu dolaşıp önünü keserÇomar Bölükbaşı güçlükle bataklıktan kıyıya çıkarYeniden orduyla savaşa tutuşurSonunda alnından vurulur başını kesip Van Paşa'sına götürürlerPaşa:"Yazık etmişsiniz böyle bir yiğit vurulur mu,başı kesilir mi? götüün bedeniyle birlikte şehit olduğu yere gömün"diye adamlarını azarlar Dağlar Van yöresinin %53’ünü kaplayan dağlar çeşitli jeolojik dönemlerde kıvrılma ve kırılmalar sonucunda oluşmuştur Bunların başında ilin kuzey kesiminde, dorukları il sınırları dışında kalan Aladağ (3255) ve Tendürek Dağı (3542) bulunmaktadır Bunlardan Tendürek Dağı'nın doğusunda İran sınırına kadar uzanan dağ sıraları bulunmaktadır Bu dağların yüksekliği 2600–2900 mye ulaşmaktadır Bu dağların belli başlı yükseltiler; Dumanlıdağ, Elegen Dağları, Kırklar Dağı, Tavur Dağı ve Kotur Tepesi'dir Bu dağlar arasındaki Bendimahi Havzası ile Karasu havzası yakınında kuzeyde, Alikelle Dağı (2850 m) yer almakta olup dağın uzantıları Abaza düzlüğüne kadar inmektedir Buradaki en yüksek dağ Pirreşit Dağı'dır (3200 m) Bu dağ sıralarını sırasıyla Manda dağı (3020 m), İsabey Dağı (3000) izlemektedir Bunlar düzenli bir sırt halinde güneybatı yönüne uzanarak Karasu Vadisi ile Van Gölü arasında, Şoli Dağı (2900 m) ile devam eder İl alanındaki yükseltiler güneydoğuya gittikçe artar ve düzgün sıra dağlara dönüşür Bu sıra dağların en önemlileri; Ahlat Dağı (2810m) ve Korahal Dağı (2700m) dır Tendürek Dağı'nın uzantısı olan sınır dağları, Gündizin Dağı (3100m), Koçalan Dağı, Bilecik dağı, Melek Dağı yörenin belli başlı dağlarıdır Kesiş gölünün bazı kesimlerinde başlayan dağlar arasında Şuşanıs Dağı (2750m), Narkut Dağı (2800m), İspiriz Dağı (3688m) bulunmaktadır İlin güney kesiminde ise, Güneydoğu Torosların uzantısı Kavuşahap Dağları yer almıştır Gökdağ (3604 m), Müküs Dağı (3414 m) Arnos Dağı (3547 m), Artos Dağı (3537 m) da buradaki diğer önemli yükseltilerdir Plato, Yayla ve Ovalar Van il topraklarının %33’ü plato, ova ve yaylalarla kaplanmıştır Bu alanlar III Zamanda ortaya çıkan yükselmeler sonunda meydana gelmiştir Volkanik olan bu alanların toprakları kireçli ve killidir Bunarın belli başlıları Norduz Yaylası, kuzeyde Çaldıran İlçesinde Abaza Düzü, Sultan Gölü çukurluğunun batısındaki yaylalar, Ahlat Dağında Erçek Gölünün kuzeyindeki yaylalar ile güneydoğusunda Hoşap Suyu çevresinde uzanan geniş yaylalardır İl alanının %13,7 sini kaplayan başlıca ovalardan Van Ovası, Karasu Hoşap Suyu arasında 150 km'lik bir alanı kaplamaktadır Van Gölü’nün kuzeyindeki Erciş Ovası 150 km lik bir alanı kaplamaktadır Gürpınar’da Hoşap Ovası deniz seviyesinden 2400 yükseklikte, 180 km2’lik bir alanı kaplamaktadır Muradiye ilçesindeki Muradiye Ovası deniz seviyesinden 2000 m yükseklikte, 525 km alana yayılmıştır Ayrıca Tarhani Düzü 50 km2, Noşar Düzü 80 km2, deniz seviyesinden 2100 m yükseklikte Saray Ovası 45 km2’lik alana yayılmış olup, ilin en verimli topraklarıdır Bunun yanı sıra Karakallı ve Ercek Düzleri de ilin diğer düzlük alanlarıdır Akarsular Van Havzası dışında kalan alanlarda çok sayıda küçük akarsı bulunmaktadır Ancak bu akarsular yaz aylarında kurumaktadır Ben-i Mahi Suyu Van Gölü Havzasının en büyük akarsuyu olan Bend-i Mahi Suyu ilin kuzeyindeki Aladağ ile Tendürek Dağı arasında çeşitli kolların birleşmesinden meydana gelmiştir Tendürek Dağı’nın güneybatısındaki Sarıgöl ve Kaz Gölünden çıkan bu akarsu sık sık yön değiştirir ve Çaldıran Ovasını suladıktan sonra Yağlıdere ile birleşir ve Göndürme Boğazını aşmaktadır Bundan sonra Muradiye Ovasını sular ve Van Gölünün kuzeyine dökülür Bu akarsuyun uzunluğu 90 kmdir Hoşap Suyu (Güzelsu) Başkale ile İspiriz Dağları ile Norduz Yaylasından kaynaklanan Hoşap Suyu, Koçkıran, Gelispiri ve Geleriş Dağlarından doğan çok sayıdaki derelerle beslenir Derin bir vadiden doğu ve batı yönünde akar, Hoşap Ovası’nı suladıktan sonra Zernek Boğazına girer Bunun ardından Havasor Ovasından geçerek Van Gölüne dökülür Bu akarsuyun uzunluğu 130 kmdir Karasu Özalp ilçesinin kuzeyindeki dağlardan doğan Karasu 130 km uzunluğundadır Çevresindeki yüksek dağlardan inen küçük akarsularla beslendikten sonra derin bir vadiyi aşar, Akbulak Düzlüğüne girer Bu arada Erçek gölüne yaklaşır Timar Ovasından sonra Van Gölüne dökülür Memedik Çayı Özalp ilçesindeki çok sayıdaki akarsuların Saray Düzlüğünde toplanmasından oluşan Memedik Çayı doğu batı yönünde akar Memedik Boğazını geçtikten sonra Erçek Ovasını aşar ve Erçek Gölüne dökülür Bu akarsu 60 km uzunluğundadır Zilan Deresi Aladağ’ın kollarından beslenen Zilan deresi kuzey-güney yönünde akarak doğudan Hacıdiri Deresini sularına katar ve sarp bir vadi içerisinden geçer Bundan sonra genişler, Erçis Ovasını geçtikten sonra Van Gölüne dökülür Van il toprakları içerisinde bu akarsulardan başka Deliçay, İrşat Çayı, Kırkgeçit Deresi, Çığlı Suyu ile Çatak Suyu bulunmaktadır Göller Van da çok sayıda göl bulunmaktadır Bunların başında Van Gölü ile Erçek Gölü gelmektedir Van Gölü Van Gölü, Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın beşinci büyük gölüdür Gölün yüzölçümü 3764 km² olup derinliği bazı yerlerde 100 metreyi geçmektedir Uzunluğu 125 km, genişliği 65 km aşar Deniz seviyesinden yüksekliği 1646 mdir Büyüklüğünden ötürü de halkı tarafından “Van Denizi” diye anılır Tarihi Çağlarda Urartular göle dalgalarından ötürü “Dalgalı Deniz” ismini yakıştırmışlardır Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklular gölün çevresinde yerleşmişlerdir Mezopotamyalılar göle “Nayri Denizi” ismini vermişlerdir Bununla beraber bazı kaynaklarda Küçük Deniz, Ahlat Deryası, Deryaço gibi isimlere de rastlanmıştır Göl çevresinde Ahlat Sazlıkları, Dönemeç Deltası, Karasu deltası, Bendimahi Deltası bulunmaktadır Aynı zamanda bu bölge yakınındaki Nurşun Gölü ile birlikte göçmen kuşların konakladığı bir alandır Nemrut Dağı’ndan çıkan lavların jeolojik devirlerde setler oluşturması sonucu meydana gelen gölün üzerinde Akdamar Adası, Çarpanak Adası, Adır Adası gibi adalar bulunmaktadır Suyu tuzlu 1000/ 210 sodalıdır Bu nedenle de göl sularında temizlik malzemeleri kullanılmadan her türlü çamaşır yıkanabilmektedir Ayrıca gölün tuz oranı % 019 dır Yapılan araştırmalara göre göl suyunun deri ve cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir Gölün en büyük özelliği değişik mevsimlerde değişik zamanlarda farklı renklerde görünmesidir Gölün iki yakasındaki Van ile Tatvan arasında yük vagonlarını taşıyan feribotlar çalışmaktadır Ayrıca Gevaş iskelesinden Akdamar Adası’na dolmuş motorları çalışmaktadır Van sazlığında kuluçkaya yatan yaz ördeği, gölün batısındaki yarımadada üreyen toy, adalarda kuluçkaya yatan Van Gölü martısı ile Van Gölü'ne özgü bir balık türü olan ve planktonlarla beslenen inci kefali (Chalcalburnus tarichi), Van Gölü'nün başlıca doğal özellikleridir Mayıs ve Haziran aylarında yaklaşık 15000 ton avlanan inci kefali lezzeti ve ekonomik değeri yönünden önemli bir besin kaynağıdır Gölün sularının sodalı oluşu inci kefali dışında başka balıkların burada yaşamasına olanak vermemektedir Göl içerisinde bulunan Akdamar Adası’nın bir de öyküsü vardır Buna göre devrin baş keşişinin Tamara isimli çok güzel bir kızı varmış Bu kız, Gevaş'ta yaşayan bir delikanlıya âşık olmuştur Bu genç her gece Tamara'ya ulaşmak için gölü yüzerek geçer, kıyıda elindeki ışıkla da Tamara onu beklemiş Ancak bu gizli buluşmalardan haberdar olan baş keşiş, fırtınalı bir gecede elinde mumla kıyıya inmiş Işığın yerini sürekli değiştirerek gencin gücünü yitirmesine neden olmuş Genç “Ah Tamara, ah Tamara” diyerek Van Gölü’nün sularında boğulmuştur Ah Tamara, Ah Tamara sözcükleri zamanla Ahtamar veya Akdamar biçimine dönüşmüştür Van Gölü'nde bir canavar olduğu konusunda 1997 yılında bazı iddialar ortaya atılmış, toplumun dikkati bu yöne çekilmiştir Bu canavarın 8- 10 m boyunda, ses çıkaran, insanlara zarar vermeyen, kahverengi-siyah arasında bir yaratık olduğu söylentisi, uzun yıllar gizemini korumuştur Van halkı tarafından “Canavan”, “Cano” gibi isimlerle sevimli hale getirilen bu canavarla ilgili olarak Cambridge Üniversitesi'nden dünyaca ünlü su altı biyologu Jacques Cousteau gölde bir araştırma yapmak üzere Van'a gelmiş, bundan sonra da göl turizm yönünden önem kazanmıştır Sonunda bu olay, Van’ın gelişmekte olan bir yöre olduğuna ve yöre halkının turizmi canlandırmak amacıyla böyle bir hikâyeye başvurduğuna bağlanmıştır Erçek Gölü Van Gölü’nden sonra ilin ikinci büyük gölü olan Erçek Gölü Van Gölü’nün doğusunda, IV Zamanda oluşmuş, lav kümelerinin yığılmasından meydana gelmiştir Van Gölü’nden bir eşikle ayrılan bu göl bir çöküntü havzası içerisindedir Kuzeydoğusunda Şeyh Zengi Ovası, güneyinde Irgat dağı ile çevrilidir Deniz seviyesinden yüksekliği 1803 m dir Bu gölün de suları sodalı ve tuzludur Van ilindeki belli başlı bu iki gölden başka İran sınırı yakınında Kaz Gölü ve onun batısında Sor Gölü, kuzeyinde Engiz Gölü ve Hasan Timuran Gölü bulunmaktadır Bunların yanı sıra Akgöl, Sultan (Süphan) Gölü, ilin kuzeyinde Kavak Dağı eteğinde Hıdırmenteş Gölü, Tendürek Dağı eteğinde Sarı Göl vardır Ayrıca Kuh, Kozan ve Erek dağları arasındaki vadide vadi ağzının kapatılmasıyla oluşturulan, yapay bir göl olan Keşiş Gölü bulunmaktadır Keşiş Gölünün kuzeyinde Irgat Dağı eteğinde İmaris Gölü ile Çengi Gölü il topraklarındaki diğer küçük göllerdir İçmeler ve Kaplıcalar Van ili yeraltı su kaynakları yönünden oldukça zengin kaynaklara sahiptir İlin büyük bir kesiminde maden suları ile kaplıcalar bulunmaktadır Akbaş Köyü Madensuyu (Erciş) Van ili Erciş ilçesinde, Akbaş Köyü’nde bulunan Akbaş Kaplıcasının sıcaklığı 19 derecedir Bu maden suyundan aynı zamanda banyo yoluyla da yararlanılmaktadır Aşağı Şerefhane Maden Suyu (Muradiye) Van ili Muradiye ilçesinde Çaldıran ile Muradiye arasında bulunan bu suyun sıcaklığı 10 C olup, debisi 005 lt/sn dir Bu maden suyu sindirim, böbrek ve bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir Bolbülük Maden Suyu (Özalp) Van ili Özalp ilçesinde bulunan bu maden suyunun sıcaklığı 12,5 derecedir Saniyede 8,5 litre kaynamaktadır Bu su da sindirim, bağırsak ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir Hozi Maden Suyu (Başkale) Van ili Başkale ilçesinde bulunan Hozi Maden Suyunun sıcaklığı 13,5 derece, debisi de 009 lt/sn dir Bu maden suyu da sindirim, bağırsak ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir Kanlıbudak Maden Suyu (Başkale) Van ili Başkale ilçesinde bulunan bu maden suyunun sıcaklığı 14 derece olup, saniyede 0,5 lt kaynamaktadır Zereni Kaplıcası (Başkale) Van ili Başkale ilçesinde bulunan bu kaplıcanın suyu 55 derece sıcaklıktadır Saniyede 1 litre kaynamaktadır Hasanabdaz Kaplıcası (Erciş) Van ili Erciş ilçesi Deliçay’da bulunan bu kaplıcanın suyunun sıcaklığı 68 derecedir Kaplıca suyu saniyede 2 litre kaynamaktadır Yoldüştü Köyü Maden Suyu (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi Yoldüştü Köyü’nde bulunan bu maden suyunun sıcaklığı 10 derecedir Saniyede 0,7 litre kaynamaktadır Derviş Kaplıcası (Muradiye) Van ili Muradiye ilçesi Çaldıran’da bulunan bu kaplıcanın suyunun sıcaklığı 36 derecedir Kaplıca suyu saniyede 0,05 litre kaynamaktadır Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır Dergezin Kaplıcası (Muradiye) Van ili Muradiye ilçesi Çaldıran’da bulunan bu kaplıcanın suyunun sıcaklığı 36 derece olup, debisi 5 lt/sn dir Mesire Yerleri Amik Gölü Mesire Yeri Van-Erciş karayolunda, Amik Gölü kıyısında bulunan bu mesire yeri meyve bahçeleri ve göl kıyısındaki doğal plajları ile tanınmıştır Yaz aylarında ilin önemli bir mesire yeridir Çatak Mesire Yeri Van ili Çatak ilçesinde bulunan bu mesire yeri iki çayın birleştiği bir vadide yer almaktadır Çevresi ormanlık olup, Çatak Gölü alabalığı ile ün yapmıştır Aynı zamanda çevresinde dağ keçisi, tilki, tavşan ve keklik gibi av hayvanları yaşamaktadır Erek Vadisi Mesire Yeri Van Erek Vadisi yamaçlarında bulunan bu mesire yeri zengin bir doğaya sahiptir İl merkezinden buraya günü birlik gelenler bulunmaktadır Çevresi av turizmi yönünden önemlidir Horhor Bulağı Mesire Yeri İl merkezinde, Van Kalesi’nin kuzeybatısında bulunan bu mesire yeri kaynak suları ile de ün yapmıştır Edremit Mesire Yeri Van ili Edremit ilçesinde, Van’a 20 km uzaklıktaki bu mesire yeri doğal plajları ve bitki örtüsü ile tanınmıştır Ganiyisippi Şelalesi Van il merkezine 60 km uzaklıkta, Van-Çatak karayolu üzerinde, Çatak ilçesine 5 km uzaklıkta bulunan bu şelalenin çevresinden mesire yeri olarak yararlanılmaktadır Şelalenin çevresinde alabalık tesisleri bulunmaktadır Şelale kayalıklardan, 100 m yükseklikten dökülmektedir Şelalenin suları Nisan ayı sonlarında çok gür olarak akar, yaz aylarının sonlarına doğru da azalmaktadır Muradiye Şelalesi Van ili Muradiye ilçesine 10 km uzaklıkta Bend-i Mahi Çayı üzerindeki bu şelale derin bir vadi içerisinden, 10–20 m yukarıdan aşağıya dökülmektedir Çevresinden mesire yeri olarak yararlanılmaktadır Buradaki asma köprüsü ile de ün yapmıştır Van Peri Bacaları (Vanadokya) (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Yavuzlar Köyü’nde bulunan ve Kapadokya yöresindeki peri bacaları ile oluşum yönünden benzerlik gösteren peri bacalarının bulunduğu alan Vanadokya olarak anılmaktadır Buradaki volkanik Yiğit Dağı’nın püskürttüğü kayaçların aşınmaları sonucunda bu oluşumlar meydana gelmiştir Günümüzde kendi haline terk edilmiş olan bu oluşumların doğal park ilan edilmesi ve koruma altına alınması yerinde olacaktır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Van |
08-14-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : VanVan Cami ve Mescitleri Ulu Cami (Merkez) Eski Van’da Tebriz Kapı ile İskele Kapı arasında bulunan Van Ulu Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan XI-XII Yüzyıl eseri olduğu ileri sürülmüştür Bazı araştırmacılar da XIII-XIV yüzyılda yapıldığını belirtmişlerdir İlk kez Bachmann’ın yayınladığı plan ve resimlere göre yapının 9 m çapında mihrap önünde kubbesi olan beş payeli bir yapıdır İçerisi zengin çini dekorları ile süslü olan bu yapıda İstanbul Üniversitesi’nden Prof Dr Oktay Aslanapa 1970–1971 yılında kazı çalışmaları yapmıştır Bu çalışmalarla karanlıkta kalan noktalar aydınlanmıştır Buna göre XIV yüzyılın başlarına tarihlendirilmesinin daha yerinde olacağı anlaşılmıştır Ayrıca 1571 tarihli Van Vilayeti Evkaf Tahrir Defterinde de bu yapıdan Cami-i Kebir olarak söz edilmiştir Bazı kaynaklarda yapının Ahlatşah’lardan ISökmen (1100–1112), veya II Sökmen (1128–1185) zamanında yapıldığı ileri sürülmüştür Prof Dr Oktay Aslanapa’nın yaptığı kazılar sonucunda yapının kesme taş, tuğla ve moloz taştan dikdörtgen planlı olduğu anlaşılmıştır Duvarların alt kısımlarında kesme taş, üst kısımları ile örtü sistemlerinde, kemerlerde tuğla kullanılmıştır Cami mihrap önü kubbeli, çok payeli, dikdörtgen planlı camiler grubundandır İbadet mekânına kuzey yönüne eklenen Osmanlı dönemine ait bir bölümden girilmektedir Orijinal giriş kapısı geniş kitabe kuşakları ve kademeli kemerlerin çevrelediği görkemli bir görünümdedir İç mekânın iki sıra halinde on sütun, mihrap önünde beş kalın payenin taşıdığı kubbeli bir bölüm olduğu anlaşılmıştır Bu kubbeli bölümün dışında kalan bölümler çapraz tonozlarla örtülmüştür İbadet mekânı içerisindeki payeler birbirlerinden farklı durumdadır İç mekânda çok sayıda bezeme elemanlarına, ştuk parçalarına, mukarnaslara, tuğla süslere, bitkisel bezemelere toprak dolgularda rastlanmıştır Mukarnaslı mihrap cephesinde, mihrabın üzerinde örgülü kufi kitabe kuşağına, plastik bitkisel motiflere rastlanmıştır Burada yer yer de çini bezemeler ile karşılaşılmıştır Bunların bir bölümü Van Müzesi’nde bulunmaktadır Caminin kuzeybatı köşesinde tuğladan silindirik kalın gövdeli minarenin şerefesinden sonraki bölüm yıkılmıştır Minare kaidesi üç kademe halinde olup, yukarıya doğru daralmaktadır Kızıl Cami (Merkez) Eski Van’ın doğusunda, Tebriz Kapı Mahallesi’nde, Ulu Cami yakınında bulunmaktadır Topçuoğlu, Sinaneddin ve Yesir (Esir) Camileri isimleri ile de tanınan bu yapının kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla da özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Buna rağmen minaresine dayanılarak yapının Selçuklu dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır Günümüze cami yıkılmış, yalnızca tuğla minare ile buna sonradan eklenen dikdörtgen planlı küçük bir yapı kalıntısı gelebilmiştir Yıkılan caminin yerine yapılan ikinci cami 110-140 m kalınlığında kesme taş duvarlarla örülmüştür Bu yapıdan da yalnızca son cemaat yerinin kalıntıları günümüze gelebilmiştir Bu kalıntılara dayanılarak ibadet mekânının ortada kubbe, iki yanda da iki beşik tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır Kıble duvarında ise mihrap nişi ile iki yanındaki birer pencere bulunmaktadır Bezemeleri döküldüğünden bu konuda bir bilgi edinilememiştir Caminin orijinal minaresi taş kare bir kaide üzerine tuğladan silindirik olarak yapılmıştır Günümüze 1450 m lik bir bölümü gelebilen minarenin şerefe ve petek kısımları yıkılmıştır Yuvarlak gövdenin üzeri tuğladan eşkenar dörtgen ve geometrik motiflerle bezenmiştir Ayrıca üst kısımlarda kesme tuğlalardan sekiz kollu geçmeler, sekiz ve beş köşeli yıldızlardan oluşan bezemeler yapılmıştır Bunların kenarları da firuze ve lacivert renkte çinilerle tamamlanmıştır Süleyman Han Camisi (Merkez) Van İç Kalesi’nde bulunan bu caminin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bunu belirten kitabesi bulunmadığından ve kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır Evliya Çelebi bu caminin Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında onarıldığını belirtmiştir Kale Mescidi olarak tanınan bu yapı kare planlı küçük bir yapı olup, yalnızca mihrap duvarının bir bölümü ayakta kalabilmiştir Değişik zamanlarda onarım geçiren bu yapının üzeri toprak damla örtülmüştür Minaresi kare kaide üzerinde taştan silindirik gövdeli olup, şerefe korkulukları petek ve külahı yıkılmıştır Hüsrev Paşa Camisi (Merkez) Eski Van’ın Orta Kapı Mahallesi’nde bulunan Hüsrev Paşa yapı topluluğu, cami, medrese, türbe, hamam, aşevi ve misafirhaneden meydana gelmekte idi Bu yapılardan cami dışındakiler yıkılmış ve günümüze gelememiştir Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre h 975 (1567) yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır Bu caminin Mimar Sinan’ın eserleri arasında ismi geçmektedir Günümüzde cami ve çevresinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyelerinden ProfDrAbdusselam Uluçam tarafından kazı çalışmaları yapılmaktadır Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Caminin tromp ve kubbelerinde tuğla kullanılmıştır Girişinde beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunuyorsa da son cemaat yeri yıkılmıştır Son cemaat yerinden ibadet mekânına açılan görkemli bir portal bulunmaktadır Bu kapı üzerinde Farsça mermer zemine altın yaldızla kitabe yazılmıştır Caminin ibadet mekânı kare planlı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe ağırlığı sekiz sivri kemerin ana duvarlara bağlanması ile taşınmaktadır Buradaki duvarlar kesme taş kemerler ve kubbe geçişleri de tuğla örgülüdür İbadet mekânı duvarlardaki ve kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlatılmıştır Zeminden 2 m yüksekliğe kadar duvarlar İznik çinileri ile kaplı idi Bunun üzerindeki duvarlar kalem işleri ile bezelidir Ancak bu bezeme günümüze ulaşamamıştır İbadet mekânının duvarları sarı, kırmızı ve siyah renkli taşlarla kuşaklar halinde şeritlere ayrılmıştır Rusların Van’ı işgali sırasında bu çiniler yerlerinden sökülerek Leningrad Müzesi’ne götürülmüştür Bunun yanı sıra ahşap minberi ile girişteki mahfiller de günümüze gelememiştir Mihrap duvarında yer alan mihrap kalker taşından yapılmış olup, çevresi altı kollu yıldız ve geometrik motiflerle çerçeve içerisine alınmıştır Mihrap üstü mukarnaslı idi Ancak mihrap 1992 yılında define avcıları tarafından tahrip edilmiştir Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan minare iki renkli taşlardan yapılmıştır Kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olup, mukarnaslı şerefesi ve korkuluk levhaları ile birlikte petek kısmı yıkılmıştır Kaya Çelebi Camisi (Merkez) Eski Van’ın Orta Kapı Mahallesi’nde bulunan Kaya Çelebi Camisi, vakfiyesinden öğrenildiğine göre Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 tarihinde yapımına başlanmış, Koçi Bey’in öldürülmesi üzerine de Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından 1662’de tamamlanmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında restore edilmiştir Cami iki renkli kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kuzeyinde beş bölüm halinde son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı ve yanındaki pencereler bitkisel ve geometrik motiflerle bezelidir İbadet mekânı değişik formlarda pencerelerle aydınlatılmıştır Giriş ekseninde bulunan mihrap kalker taşından yapılmış ve mukarnaslı bir bordürle çevrelenmiştir Mukarnaslı olarak sonuçlanan mihrap geometrik ve bitkisel bezemelidir Caminin kuzeybatı köşesindeki minaresi kare kaide üzerinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir Bu yapı Eski Van’da ibadete açık olan tek camidir Horhor Camisi (Merkez) Eski Van’ın Horhor semtinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII yapıldığı sanılmaktadır Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Ancak caminin güney ve doğu duvarları günümüze gelmiş diğer bölümleri yıkılmıştır Giriş eksenindeki mihrap taştan, dışarıya taşkın olup, içerisi istiridye ve bitkisel motiflerle bezelidir Mukarnaslı mihrabın üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi bezemeleri bulunmaktadır Abbasağa Camisi (Merkez) Eski Van'ın kuzeybatısında, Horhor Camisi ile Ulu Cami arasında bulunan Abbasağa Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII-XIX yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Duvarların üst kısımları ker***le örülmüştür Üst örtüsü yıkılmış, ancak düz toprak damlı olduğu sanılmaktadır Giriş eksenindeki mihrap nişi yarım daire şeklindedir Cami içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamıştır Hamurkesen Camisi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi Hamurkesen Köyü’nde, kalenin doğusunda bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Seyyid Muhammed tarafından 1710 yılında yaptırılmıştır Kesme taştan kare planlı olarak yapılan caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönündeki taç kapısı kesme taştan olup, geometrik bezeme ve silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Cami içerisinde herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamıştır Mihrap nişi yarım yuvarlak bir niş şeklindedir Kale Camisi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyü’nde Dış Kale’nin batı yamacında bulunan kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kitabesi günümüze gelememiştir Bu cami kale ile bağlantılı olup, günümüze yalnızca batı duvarının bir bölümü ile bir penceresi gelebilmiştir Caminin güneybatı köşesindeki burç minare olarak kullanılmıştır Van Kilise ve Manastırları Van ili Gevaş ilçesinde, Akdamar Adası’nda bulunan bu kilise kıyıdan 4 km uzaktadır Din adamı yetiştirmek amacıyla ıssız yerlerde kurulan manastırlardan biri olan bu yapıyı Vaspurakan Kralı IGagik 915–921 yıllarında yaptırmıştır Mimarı Manuel isimli bir Ermeni’dir Vaspuragan Krallığı 1021 yılında ortadan kalktıktan sonra bu kilise 113’te manastıra çevrilmiş, 1895 yılına kadar da yöredeki Ermeni Patrikliğinin merkezi olmuştur Manastır 1462 yılında yenilenmiş, 1703 depreminde zarar görmüş, 1712–1720 tarihleri arasında yeniden onarılmıştır Manastırın kuzeydoğusuna şapel 1296 yılında, batısındaki jamatun ise 1763 yılında eklenmiştir Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Kırmızı renkte kesme tüf taşından yapılmış olan küçük ölçüdeki kilise dört yonca yaprağı planında olup, açık Yunan haçı şeklindedir Naosun ortasında yüksek kasnaklı bir piramidal bir kubbe bulunmaktadır Haçın kolları çapraz ve aynalı tonoz örtülüdür Kilisenin doğu yönündeki apsis beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve prothesis hücreleri bulunmaktadır Kilisenin kavsaralı girişleri batı ve kuzey yönündedir Batı cephesindeki dışa çıkıntılı olan girişin üzeri çan kulesi olarak düzenlenmiştir Bu çan kulesi XVIII yüzyılda yenilenmiştir Kilisenin dışı İncil ve Tevrat’tan alınma dini konuları yansıtan taş kabartmalarla bezenmiştir Bu kabartmalarda günlük yaşamdan, saray yaşamından bölümler olduğu gibi av sahnelerine de yer verilmiştir İnsan ve hayvan figürlerinin tasvir edildiği bu sahnelerde Orta Asya Türk sanatının, IX-X yüzyılın Abbasi etkileri de hissedilmektedir StGeorges Kilisesi (Merkez) Van ili Merkez ilçeye bağlı Yaylıyaka Köyü yakınlarında, kıyıdan 2 km uzaklıktaki Adır Adası’nın güneyinde bulunan bu manastır ve kilise XI Yüzyılda yapılmıştır Manastır şapel, papaz okulu, keşiş hücreleri, misafirhane ve kendisine özel bir limandan meydana geliyordu Bu yapılardan yalnızca 1766’da kiliseye eklenen jamatun günümüze gelebilmiştir Kesme taştan yapılan bu yapı Akdamar Kilisesi’ne göre daha sade bir görünümde olup, taş kaplamalar arasında dolgu duvar tekniğine yer verilmiştir Günümüze gelebilen jamatun’un üzeri dokuz küçük kubbe ile örtülmüştür Kare planlı olan bu yapıda taş süslemeye yer verilmemiştir İç mekândaki freskolar ise tamamen dökülmüştür İç mekândaki taşlar arasında daha önceki dönemlere ait mezar taşları da görülmektedir Çarpanak (Ktuc Manastır) Kilisesi (Merkez) Van ili Merkez ilçesi Dibekdüzü Köyü’nde, Çarpanak Adası kara ile bağlantılı iken göl sularının yükselmesi ile bağımsız bir ada konumuna gelmiştir Bu adada bulunan Ktuc, Dörtlü Koruyucu adına yapılan bu manastır IX Yüzyıla tarihlendirilmektedir Manastır XV yüzyıla kadar dini hizmet vermiştir Manastırdaki kilisenin kitabesinden öğrenildiğine göre; usta Etienne Falak ve keşiş mimar Gregoire tarafından 1462 yılında yeni baştan yapılmıştır Bu kitabelerde kilisenin StJean anısına yapıldığı da yazılıdır Kilise 1712–1720 yıllarında mimar Koçbar tarafından yenilenmiştir XIX yüzyılda Rus işgali ve Ermeni olayları nedeniyle kilise Osmanlı karşıtı hareketin merkezi olmuştur Bundan sonra 1918 yılına kadar kullanılmıştır Günümüze kilise ile ona bitişik olan şapel sağlam bir durumda gelebilmiştir Onun dışındaki manastıra ait yapılar yıkılmıştır Kilise kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen bir alanda açık Yunan haçı plan düzenindedir Naosun ortası iki ayak ve doğudan apsis duvarlarına bağlantı sağlayan kemerlerin taşıdığı iki kubbe ile örtülmüştür Naostaki kubbe dıştan yüksek kasnaklı, konik bir külah ile örtülüdür Diğer kubbe girişte yer alıp içten kaburga ve tonozlu bir yapıya sahiptir Kilisenin apsisi oldukça derin ve beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır St Bartholomeus Kilisesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesine bağlı Albayrak Köyü’nde bulunan bu kilise Büyük Zap Vadisi’ne bakan bir tepe üzerinde yer almaktadır Kitabesi günümüze gelememekle beraber yapı üslubundan XIII-XIV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kilise 1647–1655, 1760 ve 1877 yıllarında onarılmış olup, günümüze gelen yapı XIX yüzyıl özelliklerini taşımaktadır Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Düzgün kesme taştan yapılan kilisenin anıtsal girişi batı yönündedir Sivri kemerli alınlıklı portal dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış ve köşe sütunları ile de sınırlandırılmıştır Portal girintisinin alınlığında iki süvarinin birbirleri ile mücadelesi kabartma olarak yapılmıştır Bunun üzerindeki alınlıkta da Tanrı ve Melek tasvirleri bulunmaktadır Buradaki Tanrı altı meleğin taşıdığı bir taht üzerinde oturur konumdadır Tanrı’nın omuzlarında güvercinler, ayakları altında da arslan figürleri bulunmaktadır Buradan içerisine girilen jamaton karşılıklı dört kemerin taşıdığı çapraz tonozlarla örtülmüştür Günümüze bu üst örtüden yalnızca kemerler gelmiş onun dışındaki tonozlar yıkılmıştır Soradir Kilisesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi, Yanal Köyü’nde bulunan bu kilise StEjmiacin adına yapılmıştır XVII-IX Yüzyıllara tarihlendirilen kilisenin kitabesi günümüze gelememiştir Kilise hafif kırmızımtırak düzgün kesme taştan dört yonca yaprağı plan düzenindedir Kilisenin doğu ve batı kolları oldukça uzun tutulmuş, orta mekân karşılıklı ikişer kemerin birbirleri ile kesişmesinden meydana gelmiş kaburgalı yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzerine oturduğu kasnak köşeleri pahlanmış kare biçimindedir Doğu yönündeki apsis dışarıya doğru çıkıntılıdır Varagavank (Yedi Kilise) Manastırı (Merkez) Van ili merkezine 10 km uzaklıktaki Yukarı Bakraçlı Köyü’nde, Erek (Varag) Dağı eteklerinde bulunan, yörenin en zengin manastırı yedi ayrı kiliseden (Azize Sophia Kilisesi, Aziz Yahya Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Aziz Kevork Jamatunu, Kutsal Seal Şapeli, Kutsal Haç Kilisesi, Aziz Sion Kilisesi) meydana gelmiştir Bu yapılar değişik zamanlarda manastıra eklenmiştir Manastırı Vaspurakan Kralı Senekerim-Hovhannes (1003–1022) yaptırmıştır Bazı kaynaklara göre de bu manastırdan önce burada daha başka dini yapılar bulunuyordu Ermeni kaynaklarından öğrenildiğine göre; III Yüzyılın sonlarında Azize Gayene ve Hripsime Hz İsa’nın çarmıha gerildiği haçın bir parçasını buraya getirmişlerdir Söylentiye göre haçın bu parçası bir keşiş tarafından Varag Dağı’nda bulunmuş ve Varagavank Manastırı’na götürülmüştür VII Yüzyıldan sonra da bu haç parçası kaybolmuştur Karal Serekerim’in bu manastırı genişleterek yenilemesi de bu haça bağlanmaktadır Bir başka söylentiye göre de Senekerim bu haç parçasını Sivas’ın dışındaki Surp Nişan Ermeni Manastırı’na götürmüştür Senekerim’in ölümünden sonra haçın parçası Varagavank Manastırı’na geri getirilmiş ve Eski Van’daki Surp Nişan Kilisesi’nde korunmuştur Van’ın 1915 yılında Rus ve Ermeni işgali sırasında haç parçası kaybolmuştur Varagavank Manastırı’nın en eski kilisesi StSophia Kilisesi’dir Güneyde bulunan bu kiliseyi Senekerim’in eşi Khoşuş 981 yılında yaptırmıştır Kubbeli, yonca planlı olan bu kilise 1648 depreminde çökmüştür Günümüze yalnızca apsisi gelebilmiştir İkinci kilise StSophia Kilisesi’nin kuzey duvarına Aziz Yuhanna Kilisesi eklenmiştir Bu kilise üç apsitli, üzeri kubbeli bir yapı idi 1915 yılına kadar ayakta olan kilise yıkılmış ve günümüze gelememiştir Bu iki kilise de manastırın birinci grup kiliseleri olarak isimlendirilmiştir Van ve ilçelerinde bunlardan başka günümüze ulaşabilen kilise ve manastırların başlıcaları; Eski Van'da Çifte Kilise; Erciş'te Salmanağa Kilisesi; Çatak Elmalı Kilisesi ile Ziv, Hişet, Hiris ve Aşağı Hiris kiliseleri; Gürpınar St Merinos Kilisesi, Muradiye'de St Etienne Kilisesi; Gevaş Kırmızı Kilise, St Thomas Manastırı ve Deveboynu Manastırı; Bahçesaray Aparank Manastırı, StJacgues Kilisesi’dir Van Kaleleri Van Kalesi (Merkez) Van il merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Van Kalesi Urartu Kralı I Sarduri tarafından MÖ 840–825 yılları arasında yaptırılmıştır Kalede Urartular döneminden kalan Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Mabedi, IArgişti, Menua ve IISarduri’nin kaya mezarları, Bin Merdivenler, Ana Kaya’ya oyulmuş sur duvarlarının temelleri ve bunların üzerinde yükselen sur duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Urartu döneminden sonra Osmanlı dönemine kadar uzanan zaman süreci içerisinde Pers yazıtları dışında herhangi bir döneme tarihlendirilen bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır Osmanlı dönemine ait sur duvarları, kale giriş kapısı, Yukarı Kale, Süleyman Han Camisi ile minaresi ve çeşitli yapılar da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Urartuların merkezi olan Van’da kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan bu kale günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Düz bir alanda yükselen kaya kütlesi üzerindeki bu kale uzun süre kendi haline bırakılmış, 1915 yılında siyasi nedenlerle tahrip edilmiştir XX yüzyılın sonlarına doğru İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden ProfDrTaner Tarhan ve ProfDrVeli Sevin bu kalede kazı çalışmalarına başlamış, Urartu-Osmanlı dönemi kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup, düzgün bir planı bulunmamaktadır Kalenin genişliği bazı yerlerde 20–120 m arasında değişmektedir Uzunluğu 1800 myi bulmaktadır Ovadan yüksekliği de yaklaşık 100 mdir Kale iç içe dört ayrı surdan meydana gelmiştir Bunlardan ISarduri’nin kesme taştan yaptırdığı burç 51 m uzunluğunda, 26 m genişliğindedir Burcun güney yüzünde yapımı ile ilgili bir kitabe bulunmaktadır Ayrıca IArgistis’in mezarı olduğu sanılan bölümde de uzun bir yazıt bulunmaktadır Kaynaklarda Horhor Kroniği olarak tanımlanan bu anıtsal kaya kitabesinde IArgistis’in döneminde yapılan işler anlatılmıştır Hoşap Kalesi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi merkezine 39 km uzaklıkta bulunan Hoşap Kalesi Hoşap Suyu kenarında, oldukça sarp ve dik kayalıklar üzerine yapılmıştır Kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu döneminde, MÖ IX-XVI yüzyıllar arasında yapılmıştır Bugünkü konumuna Osmanlı döneminde Mahmudi Beyleri’nin yaptırdığı biçimde gelmiştir İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre de Mahmudi Süleyman Bey tarafından h 1052 (1643) tarafında yaptırılmıştır Hoşap Kalesi iç ve dış kale ile seyir kulesinden meydana gelmiştir Kesme taş ve moloz taştan yapılan kalenin dış kale surları arazi yapısına uygun biçimde yapılmış olup, burçlarla desteklenmiştir Kuzey, doğu ve batı yönlerinde burçlarla takviye edilen kalenin içerisine kuzey yönündeki burca açılmış bir kapıdan girilmektedir Buradan kayalara oyulmuş geniş basamaklı merdivenlerle içeriye geçilmektedir Kalenin batı cephesindeki burcu üzerinde kitabe ve arslan figürleri bulunmaktadır Evliya Çelebi bununla ilgili olarak; “…Amma bu Hoşap kalesinin kapısının her kanadı 300 kantar nahçıvan demirindendir Hiç ağaç kısmı yoktur” demektedir Günümüzde bu kapı kanadı orijinal olarak korunmuştur İç kalenin en yüksek ve yöreye hâkim yerine seyir köşkü yapılmıştır Burada biri güvercinlik olmak üzere iki kule, içerisinde hamam ve seyir odaları bulunmaktadır Bu bölümün batısına da harem ve selamlık gibi bölümler Osmanlı döneminde eklenmiştir Ayrıca iç kısımda mescit, fırın, zindan ve sarnıç gibi yapılar da bulunmaktadır Bu nedenle de bu yapıların bütününe de Mahmudi Sarayı ismi yakıştırılmıştır Kale XIX yüzyılın ortalarında terk edilmiş olmasına rağmen içerisindeki yapılar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Toprakkale (Merkez) Van il merkezinin kuzeydoğusunda Zimzim Dağları’nın tepesinde bulunan bu kale Urartu Kralı II Ve III Rusa tarafından MÖ 685–645 tarihleri arasında yaptırılmıştır Bunu belirten kitabeler kale üzerinde bulunmaktadır Kalede 1879’da başlayan kazılar belirli aralıklarla günümüze kadar sürmüştür Bu çalışmalar sonucunda kaledeki Haldi Tapınağı, sarnıçlar, şarap deposu, kalenin batısında da MÖ IX Yüzyıla tarihlendirilen İşpuini ve oğlu Menua’nın ortak krallık döneminde yapılmış Meherkapı Kutsal alanı ortaya çıkarılmıştır Kale iri kalker bloklarından surlarla çevrilmiştir Kuzey-güney doğrultusunda 400 m uzunluğunda, 60–70 m genişliğindeki kale ovadan 200 m yükseklikte olup, tüm çevreye hâkimdir Kalenin iki girişi bulunmaktadır Bunlardan güneydeki kulelerle desteklenmiş ve köşeye yerleştirilmiştir Bu girişten sonra doğrudan doğruya mabet ve saraya geçilmektedir Kuzey yönündeki giriş kapısı diğer mekânlara ve depolara açılmaktadır Kalenin en üst kesimine mabet ve saray yerleştirilmiştir Buradaki küçük buluntular yabancıların yaptıkları kazılar sırasında yurt dışına kaçırılmıştır Çavuştepe Kalesi (Gürpınar) Van ili Gürpınar ilçesi, Çavuştepe Köyü’nde bulunan Çavuştepe Kalesi Van’a 25, Gürpınar’a da 10 km uzaklıkta, Van-Hakkari karayolu üzerindedir Urartu Kralı IISarduri’nin MÖ 764-735 yılları arasında yaptırmış olduğu bu kalede 1961-1986 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden ProfDrAfif Erzen kazılar yapmıştır Bu kazılar sırasında Aşağı ve Yukarı kale, ana giriş kapısı ve diğer yapılar ortaya çıkarılmıştır Kale Aşağı ve Yukarı olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Kurucusundan ötürü “Sarduhinili” olarak isimlendirilen bu kale iri blok taş ve moloz taştan meydana gelmiştir Yukarı Kale, Aşağı Kale’den 30 m yükseklikte olup, içerisinde Haldi Mabedi ile Urartu Tanrısı İrmuşini’ye ait Açık Hava Mabedi bulunmaktadır Aşağı Kale’de ise yapı kalıntılarına ait temeller, depolar ve mahzenler bulunmaktadır Ayrıca kalenin sarayı da yine Aşağı Kale’dedir Ayanıs Kalesi (Merkez) Van il merkezine 35 km uzaklıktaki Ayanıs Köyü’nün kuzeybatısında bir tepe üzerinde bulunan bu kale, kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu Kralı Argişti’nin oğlu Rusa tarafından MÖ645-643 yılları arasında yaptırılmıştır Kale üzerinde Erzurum Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeoloji Bölümü’nden ProfDrAltan Çilingiroğlu 1989 yılından beri kazı çalışmalarını yürütmektedir Kazı çalışmaları sonunda kalenin mimari yapısı, planı ve küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır Andezit ve kalker taşından yapılmış olan kale iki sur duvarı ile çevrelenmiştir Güneyinde giriş kapısı bulunmaktadır Kale doğu-batı doğrultusunda 150 m genişliğinde ve 400 m uzunluğunda olup, Van Gölü’nden de 250 m yüksekliktedir Anzaf Kaleleri (Merkez) Aşağı Anzaf Kalesi Van il merkezinin 10 km kuzeydoğusunda Van-Özalp karayolu yakınında bulunan Aşağı Anzaf Kalesi Urartu Kralı İşpuini (MÖ 830–810) zamanında yapılmış ve kazılarda ortaya çıkan çok sayıdaki tablet de bunu doğrulamıştır Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en sağlam ve en iyi durumdaki Urartu kalesidir Kale fazla yüksek olmayan bir tepe üzerinde yapılmıştır Yaklaşık 12400x7000 büyüklüğünde dikdörtgen planlıdır Kalenin girişi güneybatıda olup, bugün 6–7 m genişliğindeki bu giriş belirgin bir şekilde görülmektedir Kale duvarları yer yer 1,5–200 m yüksekliğindedir Gerçek sur duvarlarının ise 5–6 m arasında değiştiği sanılmaktadır Oldukça kaba şekilde işlenen taş duvarların üzerinde daha da yüksek ker*** duvarlar olduğu sanılmaktadır Kale taşları üzerinde yer yer “Sarduri oğlu İşpuini bu sarayı inşa ettirdi” yazısına rastlanmıştır Bazı araştırmacılar bu kalenin ön karakol niteliğinde olduğunu ileri sürmüş, bazıları da planını Kuzeybatı İran’daki Bastam’da (Rusai Uru Tur) bulunan kale planı ile benzerliğini ortaya koymuştur 1980’li yılların sonuna doğru Van-Özalp karayolu yapımı sırasında kale duvarlarının ne yazık ki büyük bir bölümü yıkılmıştır Kalker blokları da çevredeki evlerin temellerinde kullanılmıştır Yukarı Anzaf Kalesi Aşağı Anzaf Kalesi’nin 600 m güneyinde ve daha yüksek bir tepe üzerinde bulunan Yukarı Anzaf Kalesi, Aşağı Kale’den 30 kat daha büyük ölçüdedir Deniz seviyesinden 1995 m yüksek olan bu kalenin doğu ve güneybatısı yüksek dağlarla yarım ay şeklinde çevrelenmiştir Bu özelliğinden ötürü de doğu ve batıdan rüzgârlara karşı korunmuştur Kalede bilimsel kazılar başlamadan önce kaçak kazılarda çok sayıda çivi yazılı büyük taş bloklar, sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır Bunların üzerindeki yazılara göre Yukarı Anzaf Kalesi İşpuini’nin oğlu Menua zamanında MÖ 810–786 yıllarında yapılmıştır Ancak üzeri yazılı bu taş bloklar yurt dışına kaçırılmış olup, biri Rusya’da Tiflis Müzesi’nde, diğeri de Berlin’de Pergamon Müzesi’nde bulunmaktadır Bununla beraber çivi yazılı bazı taş bloklar ile sütun kaideleri de Van Müzesi’nde sergilenmektedir Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde çok sayıda çivi yazılı kitabe bulunmuş ve diğer Urartu yapılarında ele geçen çivi yazılı kitabeler hiçbir zaman nu sayıya erişememiştir Örenkale Kalesi (Başkale) Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyü’nün kuzeyindeki tepede iç ve dış olmak üzere Urartu dönemine ait bir kale bulunmaktadır Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, yapı üslubu MÖ IX yüzyıla işaret etmektedir Kalenin batı yamacı oldukça dik olup, batı köşesine de sonraki dönemde bir cami yapılmıştır Taş temeller üzerine ker*** duvarlı kale, yarım daire planlı bir burçla güçlendirilmiştir Selçuklu döneminde kaleye eklenen mescidin yanına bir de türbe yapılmıştır Bu kalelerden başka Van yöresinde irili ufaklı birçok kale bulunmaktadır Bunun da nedeni Van’ın bulunduğu yerin Mezopotamya ve İran ile bağlantılı ticare ve askeri yol üzerinde bulunmasıdır Bu kalelerin çoğu savunma ve gözetleme amacı ile yapılmıştır Urartu döneminde yapımına başlanan kaleler daha sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlular tarafından da kullanılmış, Osmanlılar döneminde de yararlanılmıştır Zamanla terk edilen ve kendi haline bırakılan kaleler üzerinde araştırmalar XX yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır Günümüze gelebilen kaleler arasında; Van Gölü’nün doğusundaki Ağartı Kalesi, Kef Kalesi, Zernek (Hamurkesen) Kalesi, Çatak Kalesi, Hişet Kalesi, Ablak (Başkale) Kalesi, Müküs Kalesi, Erciş Kalesi, Yoncatepe Kalesi, Deliçay Kalesi bulunmaktadır Van Kedisi Eski tarihlerden beri Van Gölü çevresinde yaşadığı bilinen uzun tüylü kedi soyu, Van Kedisi ismi ile tanınmıştır Yörede “Pişik” ismi ile tanınan bu kedilerin tüyleri uzun, dalgalı ve sık olup çoğunlukla da parlak beyaz renktedir Kedilerin yüzü yuvarlak, kulakları dik ve kulak içleri pembe renktedir Bu tür kedilerin bir gözü mavi, diğer gözü sarı renktedir Bununla beraber her iki gözü de sarı veya mavi olan türlere de rastlanmaktadır Bu renkler gözlerdeki sarı renk pigmentlerinin yoğunluğuna göre değişmektedir Bazı kedilerde çağla yeşili, kahverengi gözlere de rastlanmaktadır Yavru kedilerin doğumdan 25 gün sonra göz renkleri farklılaşır ve 40 gün sonra da göz renkleri netleşir Van Kedileri Ankara Kedileri ile benzerlik göstermektedir Ancak onlardan ayrılan bazı özellikleri bulunmaktadır Bunların başında, sağırlık oranının çok düşük olması ve kendi başlarına yaşayabilme içgüdüleri gelmektedir Van Kedilerinin yaz aylarını dağlarda, kış aylarını da evde geçirdikleri yöre halkı tarafından söylenmektedir Bununla beraber, günümüzde yaz aylarını dağda geçiren kediye çok az rastlanmaktadır Van kedilerinin erkek cinslilerinin vücut ağılığı yaklaşık 3600 gr, dişilerinin ise 2900 grdır Bu kediler suda yüzen ve sudan korkmayan tek kedi türüdür |
Van-Tarihi-Ekonomisi-Doğal Yaşamı |
02-09-2010 | #3 |
Şengül Şirin
|
Van-Tarihi-Ekonomisi-Doğal YaşamıVan ili, Doğu Anadolu Bölgesi'nin doğu kesiminde yer alır Yüzölçümü açısından ülkemizin en büyük illerinden biri olan Van'da yerleşmeye elverişli alanlar oldukça sınırlıdır Büyük bölümü yüksek, engebeli ve dağlık alanlardan oluşan Van ilini etkisi altında tutan sert iklim, başlıca ekonomik uğraş olan tanmsal üretimin çeşitlenip gelişmesine olanak tanımaz Çok eski bir yerleşim alanı olduğuna ilişkin birçok buluntuya rastlanan Van ili, tarihsel yapı kalıntıları açısından fazla zengin sayılmaz Urartu uygarlığının en önemli merkezlerinden biri olan Van Kalesi ve Ermeniler'e ait dinsel yapılann bulunduğu Akdamar (Ahta-mar) Adası ilin başlıca turistik zenginlikleridir Doğal Yapı Van Gölü kıyısı ve bu kıyıya açılan vadiler dışında ilin hemen her kesiminde doruğu 3000 metreyi aşan dağlara rastlanır Van ilinin kuzey kesimindeki dağlar Aladağ ya da Aladağlar, orta kesimdekiler ise Van Doğusu Dağlan olarak adlandınlır İl topraklarının güneybatı ve güney kesiminde yer alan dağlar ise Güneydoğu Toroslar'a bağlıdır Kuzey kesimi engebelendiren Aladağ'ın doruğu 3356 metreye erişir 3660 metre yüksekliğindeki Tendürek Dağı'nın en yüksek noktası Ağn il sınırındadır İlin doğu kesimindeki başlıca yükselti Haravil Dağı olarak da adlandırılan Yiğit Dağı'dır (3468 metre) Van Doğusu Dağlan'ndan başlıcaları Pirraşit Dağı (3109 metre), Erek Dağı (3204 metre), Mengene Dağı (3412 metre), İspiriz Dağı (3668 metre) ve 3684 metreye ulaşan doruğu ilin en yüksek noktası olan Koçkıran Dağı' dır Güney kesimde yer alan ve Güneydoğu Toroslar'ın parçası olan başlıca yükseltiler ise Artos Dağı olarak da bilinen Çadır Dağı (3537 metre), Müküs Dağı (3414 metre), Kavuşşahap Dağı (3634 metre), Arnas Dağı olarak da adlandırılan Kepçe Dağı (3537 metre) ve Gökdağ'dır (3604 metre) VAN İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER YÜZÖLÇÜMÜ: 19069 km2 NÜFUSU (1990): 637433 İL MERKEZİ: Van İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Merkez ilçe (207870), Bahçesaray (17246), Başkale (55597), Çaldıran (41879), Çatak (21755), Edremit (13989), Erciş (99754), Gevaş (32119), Gürpınar (42947), Muradiye (40040), Özalp (46453), Saray (17784) BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1990): Van (153111), Erciş (40481) BAŞLICA YÜKSELTİLER: Koçkıran Dağı (3684 metre), İspiriz Dağı (3668 metre), Kavuşşahap Dağı (3634 metre), Gökdağ (3604 metre) SICAKLIK: Van kentinde en düşük -28,7°C (1911964), en yüksek 37,5°C (2771966), ortalama 8,8°C YAĞiŞ MİKTARI: Van kentinde yıllık ortalama 386,6 mm İL TRAFİK NO: 65 İLGİÇEKİCİ YERLER: Van Gölü kıyıları, Akdamar Adası, Bendimahi Çağlayanı, Horhor Bulağı; Toprakkale; Van, Norgüh (Norkuh), Hoşap ve Körzüt kaleleri; Akdamar Kilisesi; Van Ulucamisi; Hüsrev Paşa ve İzdi-şar camileri; Halime Hatun Kümbeti; Hoşap Köprüsü; Van Müzesi Dorukları yılın büyük bölümünde karla kaplı olan bu dağların bazı kesimlerinde yazın çayırlarla kaplanan sulak yaylalar önemli hayvancılık alanlarıdır 17 yüzyılda imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla belirlenen İran sınırı ilin doğusundaki dağların en yüksek noktalarını birleştiren su bölümü çizgisinden geçer Sınır çizgisi küçük bir istisna dışında Van ve Erçek gölleri ile Urmiye Gölü kapalı havzalarını birbirinden ayırır Bu istisna, başlangıç kollan Mengene Dağı'nın kuzey yamaçlanndan doğduktan sonra İran'daki Urmiye Gölü'ne dökülen Kotur Çayı'dır Van ili topraklanndan kaynaklanan sulann çoğu Van Gölü'nü besleyen akarsular tarafından toplanır Bunlardan başlıcaları Zilan Deresi, Deliçay, Bendimahi Çayı, Marmit Çayı olarak da bilinen Karasu ve Hoşap Suyu'dur Erçek Gölü'ne dökülen akarsulardan en önemlisi Memedik (Özalp) Çayı'dır Van ilinin güneydoğu ve güneybatı kesimlerinden kaynaklanan akarsular ise Dicle Irmağı aracılığıyla Basra Körfezi'ne ulaşır Türkiye sınırlan dışında Dicle Irmağı'na katılan Büyük Zap Suyu, Yiğit Dağı'nın kuzey ve Mengene Dağı'nın güneydoğu yamaçlanndan doğan derelerin birleşmesiyle oluşur Dicle Irmağı'nın önemli kollanndan olan ve bazı haritalarda Uluçay olarak yazılan Botan Çayı' nın başlangıç kolları olan Çatak ve Bahçesaray dereleri de il topraklanndan çıkar Van ilinde birçok doğal göl vardır Bunlardan başlıcaları Erçek, Süphan (Sultan) ve Tuz (Kazlı) gölleri ile Akgöl'dür Doğu Anadolu Bölgesi'nin üçüncü büyük doğal gölü olan Erçek Gölü'nün suları dışa akışı olmadığından tuzlu ve sodalıdır Van ilindeki başlıca yapay göl ise Keşiş Gölü olarak da bilinen Turna Gölü'dür Türkiye'nin en büyük doğal gölü olan Van Gölü'nün (bak Van Gölü) doğu kesimi il sınırlan içinde yer alır2000 metreden daha alçak alanlara fazla rastlanmayan Van ilindeki başlıca ovalar Van Gölü kıyısında ve vadi tabanlarının genişlediği kesimlerdedir Dağlık alanlar ile orta yükseklikteki yamaçlarda aşınmayla düzleşmiş ve ova ya da düz olarak tanımlanan dalgalı düzlüklere de rastlanır Bunlardan başlıcaları Van, Erciş, Çaldıran, Muradiye ve Hoşap ovaları ile Erçek Düzü'dür En çok ilkbaharda yağış alan Van, Doğu Anadolu Bölgesi'nde görülen sert kara ikliminin etkisi altında kalır Van Gölü kıyısında iklim iç kesimlere göre biraz daha yumuşaktır Kışlan kar yağışlı geçen il merkezinde bazı kışlar hava sıcaklığı �5°C'nin altına bile düşer Daha iç ve yüksek kesimlerde daha düşük hava sıcaklıklarına rastlanır Yazın Van kentinde 40°C'ye çıkan sıcaklar görülmez Bu kentte yıllık ortalama yağış miktarı 400 milimetreye ulaşmazken ilin yüksek kesimlerinde bu miktar 1000 milimetreyi aşabilir Kışın görülen yoğun kar yağışı nedeniyle bazı ilçe merkezleri ve köylere ulaşabilmek bir süre için olanaksız hale gelir Van orman açısından ülkemizin en yoksul illerinden biridir Bunun başlıca nedeni, çok eski bir yerleşim alanı olduğundan, ormanların yüzyıllardan beri insanlar tarafından kesilmesi ve iklim koşullarının yeniden doğal orman oluşumuna elverişli olmamasıdır Yalnızca güneybatı kesimdeki dağlarda bazı meşe kalıntılarına rastlanan ilin doğal bitki örtüsü bozkır görünümündedir Tarih Yapılan kazı ve araştırmalarda ilk kez, günümüzden 7500 yıl önce başlayan Bakır Çağı'nda yerleşildiği anlaşılan Van yöresi 5000 yıl önce Hurriler'in yurduydu Bu yöre bazı Asur kaynaklarında, "dağlık bölge" anlamında Urarti, bazı başka Asur kaynaklarında iseNairi ülkeleri olarak adlandırılan toprakların sınırlan içinde yer alır Asur kaynaklannda Urartular (bak Urartular) olarak adlandın-lan bu halk kendi ülkelerini Biainili adıyla anıyordu Urartular'in en önemli merkezlerinden olan Tuşpa, Sardurihinili (bugün Ça-vuştepe) ve Rusahinili (bugün Toprakkale) Van yöresindeydi İÖ 9 yüzyılda kurulan Urartu Krallığı, etkisi altında kaldığı Asurhılar'la birçok kez savaştıktan sonra İÖ 7 yüzyılda İskit saldırılarıyla sarsıldı ve İÖ 6 yüzyıl başlannda da Medler tarafından yıkıldı Med egemenliğini Persler'in ve Selevkoslar'ın yönetimi izledi İÖ 2 yüzyılda Partlar'a bağlanan bu topraklar İÖ 1 yüzyılda II Dikran'ın eline geçti Bu yüzyıldan başlayarak Roma ile önce Partlar, İS 3 yüzyıldan sonra da Sasaniler arasında el değiştiren Van yöresi, Bizans döneminde Araplar'm saldınsına uğradı 7 yüzyılda başlayan Arap egemenliği sırasında Ermeni yöneticilerin elinde kalan Van, 11 yüzyıl başlannda gene Bizans'a bağlandı Bu yüzyılın sonlarında Selçuklular tarafından alınan yöre, bir süre bazı başka güçlerin saldırısına uğradıktan sonra 13 yüzyılda Moğollar ve Timur ordulan tarafından yağmalandı 15 yüzyıl başlarında Hakkâri beyleri tarafından yönetilmeye başlandı ve 16 yüzyılda Safeviler'in denetimine girdi Osmanlılar ile Safeviler arasında el değiştiren Van, Amasya Antlaşması gereğince Osmanlı topraklanna katıldı Van yöresi bundan sonra da önemli karışıklıklara sahne oldu 19 yüzyılın ikinci yansında Van vilayetinin sınırlan içinde yer alan yöre halkı Kürtler ile Ermeniler'den oluşuyordu 1895'te Ermeniler tarafından düzenlenen ve kısa bir süre sonra Hamidiye alayları tarafından bastırılan ayaklanma yörenin büyük ölçüde yıkıma uğramasına yol açtı 1915'te Van yöresini işgal eden Rus ordusu 1918 başlannda çekildi Ruslar'ın çekilmesinden sonra Ermeniler'in eline geçen Van, 7 Nisan 1918'de Osmanlı ordusu tarafından geri alındı Ekonomi Fazla gelişmemiş illerimiz arasında yer alan Van'da ekonomi daha çok hayvancılık ve ticarete dayalıdır İkliminin sertliği ve ekime elverişli topraklannm sınırlılığı-bitkisel üretimin çeşitlenmesine olanak tanımadığından en önemli uğraş hayvancılıktır Ovalık alanlann-da sığır besiciliği yapılan ilde yaylacılık yöntemiyle kıl keçisi ve çok sayıda koyun yetiştirilir Kışı Siirt ve Şırnak yörelerindeki kuytu köylerde geçiren yarı göçebe aşiretler sürülerini yazın Van yöresindeki yaylalara çıkararak otlatırlar Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği daha çok canlı hayvan ticaretine yönelik olarak yapıldığından hayvansal ürün miktan ve verimi düşüktür Van yöresinin en ünlü hayvansal ürünü otlu peynirdir Hayvansal üretimin geliştirilmesini özendirmek amacıyla Van ilinde bazı sanayi tesisleri kurulmuştur Van ilinde hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunan başlıca kuruluş Erciş'teki Altındere Tarım İşletmesi'dir Hayvancılığın öteki dallan arıcılık ve tavukçuluktur Sulan tatlı olan göller ile Van Gölü'ndeki akarsu ağızlannda balıkçılık yapılmaktadır Ekime aynlabilen toprakları, yüzölçümünün yüzde 10'unu bile bulmayan Van ilindeki sulanabilen bazı topraklarda bitkisel üretim yapılır Başta yem bitkileri olmak üzere en çok buğday, şekerpancan, patates, arpa, lahana, kavun ve karpuz yetiştirilir Van ilinde sanayi fazla gelişmemiş bir düzeydedir Başlıca sanayi kuruluşlan et kombinası ile un, süt ürünleri, şeker, yem, deri ve ayakkabı, yün ipliği, çimento, tuğla ve kiremit fabrikalandır Aynca tereyağı ve peynir üretilen mandıralar da vardır Zengin bir tarihsel geçmişe sahip olan Van yöresi turizm açısından önem taşır Urartular ve Ermeniler tarafından yapılmış olan tarihsel yapılan görmek için her yıl Van'a birçok turist gelir Van ilindeki en önemli yeraltı zenginliği Erciş yöresinde bulunan linyit yataklarıdır Bir sınır ili olan Van, ulaşım açısından önemli bir konumdadır Türkiye'yi İran'a bağlayan demiryolu Van ili topraklarından geçer Tatvan'ın Tuğ iskelesi ile Van iskelesi arasında feribotla taşınan vagonlar Özalp'in güneydoğusundaki Kapıköy sınır kapısında İran'a ulaşır Van Gölü kıyılarından geçen karayolu da Van ilindeki yerleşimleri bölgenin öteki merkezlerine bağlar Toplum ve Kültür Koçkıran Dağı yamaçlarındaki Yedisalkım köyü yakınında yer alan Kızlar Mağarası duvarlarındaki resimlerin, günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce başladığı kabul edilen Yontma Taş Devri'nin sonlarında yapıldığı sanılmaktadır Bu resimlerdeki başlıca özellik, boyutlarının küçük olmasına karşın aynntılann belirtilmesi ile figürlerdeki uyum ve oranın verilmesinde gösterilen üstün beceri ve özendir Daha sonraki dönemlerde Van yöresinde devlet kurmuş olan Urartular'ın yarattığı kültüre ait ilginç kalıntılara da rastlanmaktadır Bunlardan başlıcası Erek Dağı' nın doğusunda yer alan ve Keşiş Gölü olarak da adlandınlan Turna Gölü'dür Tuşpa ve Rusahinili kentlerinin su gereksinimlerinin karşılanması ve çevredeki tanm alanlarının sulanması amacıyla Urartular tarafından yapılan bu yapay göl, o dönemde Rusa Gölü olarak adlandınlıyordu Rusa Gölü'nden kanallarla su getirilmesi ve bozkınn kenannda Van Ovası'nın bir vaha görünümü kazanmaya başlaması, Urartular dönemine rastlar Kışın karadan ulaşımın aylarca sağlanamadığı ilkçağda kıyıdaki kaleler arasında Van Gölü'nde suyolu ulaşımı Urartular döneminde başladı Van yöresine özgü başlıca geleneksel el sanatı dokumacılıktır En ünlü dokumacılık ürünü, hayvancılıkla uğraşan aşiretlerin adıyla da anılan kilimlerdir Öteki dokumacılık ürünleri püsküllü omuz çantalan, çeşitli heybeler ve battaniyelerdir Van yöresine özgü otlu peynir yapımını yaklaşık 200 yıl önce İran'dan gelen bir Ermeni hekimin yaygınlaştırdığı söylenir Bu peynir türü koyun sütü, özel bir peynir mayası ve çiçeklenme döneminde dağlardan toplanan otlardan yapılır Koku ve lezzet açısından öteki peynirlerden çok farklı olan otlu peynir ilaç olarak kullanılmıştır Van Gölü kıyısında yaşadığı bilinen bir kedi soyu ilin adıyla anılır Ankara kedilerine benzeyen uzun, dalgalı beyaz tüylü Van kedileri bu yörede "pişik" adıyla anılır Van kedilerinden bazılarının bir gözü sarı, öbür gözü mavidir Bakıma gerek duymadan yaşayabilen Van kedilerini öteki kedi soylanndan ayıran en önemli özellik su ile olan ilişkisidir Öteki kediler suyla oynamayı sevmezken Van kedisinin Van Göiü'ne girerek yüzdüğü gözlenmiştir İl Merkezi: Van İÖ 3000'lerden 20 yüzyıl başlarına kadar yerleşme yeri olduğu bilinen Van Kalesi Urartular tarafından Tuşpa adıyla anılıyordu Van Gölü'nün doğu kıyısı yakınında, 80 metre yüksekliğindeki bir kayalığın üstünde kurulmuş olan Tuşpa, Urartular'in başkentiydi Kıraç topraklar arasındaki bu yerleşmenin çok uzun bir süre ayakta kalabilmesinin başlıca nedeni, kale yakınında yer alan ovanın Urartular döneminden beri sulanarak yemyeşil bir tarım alanı haline getirilmiş olmasıdır Savunmaya çok elverişli olan Van Kalesi'nin bir vaha kenti olma özelliği yüzyıllarca sürdü Van Kalesi, Urartular'dan sonra Medler, Persler, Ermeniler, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından da kullanıldı Geniş bir alan kaplayan kalenin içinde yapılan kazılarda ilk Tunç Çağı ve Urartular'a ait birçok buluntuya rastlanmıştır Burada yer alan başlıca Selçuklu ve Osmanlı yapı kalıntıları ise Kızıl Cami, Hüsrev Paşa Camisi, Hüsrev Paşa Kümbeti, Süleyman Han Camisi, Kaya Çelebi Camisi ve Çifte Hamam'dırVan Gölü kıyısında bir iskelesi olan bu eski kentin 5 km kadar doğusunda yer alan bağlık ve bahçelik alan daha çok sayfiye konumundaydı 19 yüzyıl sonlarında nüfusu 30 bini aşan kentin sayfiyesi olan alan Van bahçeleri adıyla anılıyordu Okullar, yabancı ülke konsoloslukları ile valilik bu bağlık kesimde bulunurken asıl yerleşme alanları kale içindeydi 19 yüzyılda Doğu Anadolu'nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Van ile göl kıyısındaki öteki yerleşmeler arasında teknelerle ulaşım yapılıyordu 20 yüzyıl başlarında birçok karışıklığa sahne olan kent, I Dünya Savaşı sırasında yaşadığı işgal ve savaşlardan yanmış ve yıkılmış olarak çıktı Savaş nedeniyle başka yerlere göç etmiş olan halk geri döndüğünde, yıkılmış durumda olan eski kentteki evleri yerine bağlık kesimde Ermeniler'in terk ettiği evlere yerleşti ve burada yeni bir kent oluşmaya başladı Cumhuriyet döneminde uzun bir süre kırsal görünümünü koruyan kentin nüfusu 1950'de 15 bini bulmuyordu 1971'de İran Demiryolu' nun açılmasıyla gelişimi hız kazanan kentin nüfusu 1975'te 50 bini, 1985'te de 100 bini aştı ve 1990'da 150 bini buldu Özalp üzerinden Kapıköy sınır kapısından gelen yol ile Van Gölü kıyılarını izleyen ve aynı zamanda Ağrı'yı Hakkâri'ye bağlayan yol kentte kesişir Düzenli feribot seferleri yapılan iskelesine indirilen vagonları Kapıköy'de İran'a ulaştıran demiryolu kentin kuzey kesiminden geçer Yakınında yer alan havaalanından yapılan düzenli uçak seferleriyle ülkenin öteki büyük merkezlerine bağlanan Van, gelişmekte olan kentlerimizdendir Ticaret açısından taşıdığı önemin yanı sıra bölgenin önemli bir hizmet merkezi olan Van kentinde yer alan başlıca eğitim ve kültür kurumu Yüzüncü Yıl Üniversitesi'dir Kentin nüfusu 153525'tir (1990 geçici sonuç) |
|