Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürkün, gönderdiği, kimlerdir, kişiler, yurtdışına, öğrencileri

Atatürk'ün Yurtdışına Gönderdiği Kişiler Kimlerdir? Atatürk'ün Öğrencileri

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Yurtdışına Gönderdiği Kişiler Kimlerdir? Atatürk'ün Öğrencileri



Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği kişiler kimlerdir? Atatürk'ün Öğrencileri

Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği kişiler kimlerdir? Atatürk'ün Öğrencileri






Arka sıra soldan sağa: Nüvit Arıcan, Necip Tolon, Emin Ünalan, Haşim Şensoy, Lütfullah Ulukan, Mustafa Bayram, Tahsin Önalp, Şükrü Topsakal Oturanlar soldan sağa: Prof Seyfettin Saraçoğlu, Adnan Erkmenol, Bedrettin Sarp, Suat Seyhun

Atatürk'ün öğrencileri buluştu

Melis CALAPKULU

Atatürk'ün, Cumhuriyet'in ilk yıllarında eğitim almaları için yurtdışına gönderdiği yüzlerce öğrenciden çok azı hayatta Çoğu 90'ını aşmış, Türkiye'de büyük başarılara imza atan bu öğrencilerden bir bölümü, yılda iki kez bir araya geliyor

Türkiye'deki pek çok sorun eğitim eksikliğine bağlanır "Eğitim şart!" der dururuz Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de eğitimin şart olduğuna inandı ve bu ülkenin gelişmesi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması için bu konuda somut girişimlerde bulundu Bu girişimlerden biri de, cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllarda yetenekli bazı öğrencileri, eğitim için yurtdışına göndermesiydi Milli Eğitim Bakanlığı, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Sümerbank gibi farklı kurum ve kuruluşların açtığı sınavları kazanan yetenekli öğrencilerden kimi mühendislik, kimi tıp eğitimi almaya gittiler yurtdışına

KİTABA KONU OLDULAR

Çoğu Almanya'ya, bazıları da Fransa, İsviçre, Amerika gibi ülkelere gönderildi Döndüklerinde, her biri branşında büyük başarılara imza attı Bazıları eğitimci olup bilgilerini paylaştı, bazılarıysa modern Türkiye'nin inşaasında görev aldı İlgilenenler için belirtelim, geçen yıl Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'dan çıkan, Kansu Şarman'ın Türk Promethe'ler Cumhuriyet'in Öğrencileri Avrupa'da adlı kitabında, 'Cumhuriyet öğrencileri'nin tarihçesi ve bazı öğrencilerin yaşamları detaylarıyla yer alıyor İşte o dönem, Atatürk'ün teşvikiyle yurtdışına okumaya giden bu yüzlerce öğrenciden bugün pek azı hayatta Onların da çoğu 90'lı yaşlarını sürüyor İçlerinden bazıları, tekstil mühendisi Nüvit Arıcan'ın çabalarıyla son beş yıldır, her 23 Nisan ve 10 Kasım'larda bir araya geliyor; hem geçmişi hem geleceği konuşuyor hem de Atatürk'ü yad ediyorlar Nüvit Arıcan, "Biz Atatürk gençliğiyiz Dürüst ve çalışkan bir topluluğun az sayıda kalan bir bölümüyüz Buluşmalarımızda tabii ki ülkenin durumuyla ilgili günün havası eser ama genel olarak politika konuşmayız Biz politik değil kültürel bir topluluğuz Bizler artık bazı konuların içine, aktif olarak girecek yaşta değiliz," diyor

Atatürk'ün1927 yılında türk müzisyenleri yurt dışına gönderişini türk beşlileri diye adlandırılan bu grubun isimleri şunlardır

Cemal Reşit Rey
Cemal Reşit Rey, ( 25 Ekim 1904 Kudüs – 7 Ekim 1985 İstanbul ) Cumhuriyet tarihinin ilk kuşak bestecilerinden, Türk Beşleri grubunun bir üyesi, Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat opereti gibi ünlü eserlerin yaratıcısı
Yaşamı
Çocukluğu ve Gençliği
Babasının Kudüs mutasarrıflığı görevinde bulunduğu sırada doğdu Müziğe küçük yaşta annesinden aldığı piyano dersleriyle başlamıştır Daha sonraları İstanbul'a yerleşen aile İkinci Meşrutiyet'ten sonra, siyasi sebeplerden 1913 yılında Paris'e göçmek zorunda kaldı Dönemin kültür başkentinde müzik çalışmalarını piyanist Marguerite Long'la devam ettirdi I Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine ailesiyle İsviçre'ye giden Cemal Reşit, Cenevre Konservatuvarı'nda eğitimini sürdürmüş ve bestecilikte ustalık sınıfına kadar yükselmiştir Babasının Dahiliye Nezaretine atanmasıyla anayurda dönerler ancak burada ders aldığı hocasının seviyesini aştığından 1920'de yine tek başına Paris'e dönerek Marguerite Long'la eğitimine kaldığı yerden devam ederken, Paris Konservatuvar'ında Paul Laparra ile bestecilik, Gabriel Faure ile müzik estetiği, Henri Defosse ile orkestra şefliği çalışmıştır Cumhuriyet'in ilanından kısa bir süre önce Paris Konservatuvarı'ından mezun oldu
1923'de 19 yaşında Türkiye'ye dönerek, Dar-ül Elhan'da henüz açılmış Klasik Batı Müziği bölümünün aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyeti'nde klasik batı müziğinin kurucuları arasında yer almıştır
Olgunluk Çağları
Ankara ve İstanbul radyolarında uzun yıllar görev yapan Rey, yurtdışında birkaç konser verdi Çoksesli Türk müziğini geniş kitlelere yaymak amacıyla, Türk halk müziği ezgilerinden yararlanarak,1933 ve (1937) yıllarında gibi çok sevilen operetler besteledi Bunların dışında konçertoları, senfonik şiirleri ve başka orkestra yapıtları da olan Rey, meşhur Onuncu Yıl Marşı ve Lüküs Hayat'ın da bestecisidir
Son yılları ve ölümü
1970'lerde Cemal Reşit Rey, Haldun Dormen'in sahneye koyacağı bir müzikalin siparişini alır Erol Günaydın'ın librettosunu yazdığı Yaygara büyük başarı kazanır Ardından Uy Balon Dünya isimli ikinci bir müzikal yapılır ama aynı başarıyı yakalayamaz 1980'lerde Rey iyice kendi dünyasına çekilir 1985'de Lüküs Hayat 51 yıl aradan sonra yine aynı sahnede İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelenecektir Cemal Reşit Rey, gala gecesi için özel olarak hastaneden çıkarılır ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na getirilir Eser yıllar sonra yine büyük bir başarı kazanır Bundan kısa bir süre sonra İstanbul'da vefat eder
Cemal Reşit Rey sarayla yakın ilişkileri olan, son Osmanlı ailelerinden birinin oğluydu 25 Ekim 1904'te Kudüs'te doğdu Babası Ahmet Reşit Bey, o dönemde Kudüs'e mutasarrıf olarak atanmıştı Cemal Reşit'in müziğe yeteneği o yıllarda ortaya çıktı Diğer çocuklar sokakta oynarken o bulduğu bir akordiyonu çalmaya ve ondan çıkan sesleri taklit etmeye çalışıyordu Beş yaşındayken ailecek İstanbul'a geldiler Burada bir yandan ilkokula giderken, bir yandan da piyano çalışmaya başlar Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladığı yıllarda babasının politik durumu nedeniyle 1913 yılında zorunlu olarak Paris'e taşınırlar Burada özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Raymond Poincare aileye sahip çıkar Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına çok az zaman vardır ve Ahmet Reşit Bey ve ailesi dünyanın kültür başkenti Paris'te yaşamaya başlarlarCemal Reşit Bey daha çocuk yaşlarında Mahler'i orkestra yönetirken görecek, konservatuvarda onu müdür ve ünlü besteci Gabriel Faure dinleyecektir Faure onu dinledikten sonra ünlü pedagog Marguerite Long'a telefon açar ve "Madam size bir Türk çocuğu gönderiyorum ve hiçbir şey söylemiyorum, kendiniz göreceksiniz" der Sonra babasına dönerek "Oğlunuz hayatta müzikten başka hiçbir şey yapamaz" diye onun müzik dehasını hemen keşfeder Debussy'nin öğrencisi, Ravel'in en yakın dostlarından ve eserlerini en iyi yorumlayan piyanistlerden biri olan Marguerite Long, 19 yaşına kadar hiç para almadan Cemal Reşit'in eğitimi ile yakından ilgilenecektir
Ahmet Reşit Bey ve ailesi, savaş başlayınca Paris'te uzun süre kalamazlar Cenevre'ye yerleşirler Cemal Reşit eğitimine burada Cenevre Konservatuvarı'nda devam ederken, normal lise eğitimini de sürdürür Konservatuvarın ustalık sınıfına kadar yükselir ancak 1919'da babası dahiliye nazırlığına atanınca İstanbul'a gelirler Baba oğlunu hemen İstanbul'da bir piyano öğretmenine götürür Ancak çocuğun piyano bilgisi öğretmeninkinden fazladır Cemal Reşit bu kez tek başına Paris'e eğitime gönderilecek, tekrar Marguerite Long'la çalışmaya başlayacaktır Konservatuvarda Gabriel Fauret'den müzik estetiği dersleri alır Besteci, piyanist ve orkestra şefliği üzerinde eğitim görür Daha okul yıllarında besteleriyle ilgi çekmeye başlar
Cemal Reşit, cumhuriyetin ilanından iki ay önce Paris Konservatuvarından mezun olur Bu arada İstanbul Belediyesi Darülelhan'a (ilk konservatuvar) batı müziği bölümü açılmasına karar verilir ve hoca olarak genç Cemal Reşit çağrılır Bu onun için dünyanın en büyük mutluluğudur Henüz 19 yaşındadır, onu Avrupa'da büyük bir kariyer beklemektedir ancak hocalarının tüm engellemelerine karşın İstanbul'a döner Belki Batı'daki büyük kariyerini bırakmıştır ama, Cemal Reşit Rey Türkiye'de klasik müziğin kuruluşuna öncülük etmiş, pek çok öğrenci yetiştirmiş ve yaşamı boyunca müzik dünyasının hep bir numarasında yaşamıştır Türkiye'ye döndükten sonra yaşamı boyunca artık kendi ülkesinden hiç ayrılmayacak, çeşitli orkestralar kurup, bunlarla yurt içi ve dışında konserler yönetecek, dünyanın en ünlü sanatçılarını şef olarak Türkiye'de ağarlayacak, Türkiye'de bir yandan klasik müziğin yaygınlaşması için çalışırken, öte yandan yazdığı operetlerle tiyatro dünyasında unutulmayacak eserlere imza atacaktır
Cemal Reşit Rey'in yaşamı sürekli çalışarak, üreterek geçti Ailesiyle birlikte oturdukları Nişantaşı'nda Şair Nigar Sokak'taki konukta anne babası, ağabeyi Ekrem Reşit, kız kardeşi Semine ve eşi Semih Argeşo ile birlikte yaşıyorlardı Semih Argeşo Cemal Bey'in kurup yönettiği İstanbul Senfoni Orkestrası'nın baş kemancısıydı Semine Hanım da orkestrada keman çalıyordu Konakta hem ciddi klasik müzik çalışmaları yapılıyor, hem de ağabeyi Ekrem Reşit'le birlikte müzikaller üzerine çalışıyorlardı Cemal Bey'in müzikalleri zevk almasının ötesinde yapacağı klasik müzik çalışmalarında özellikle yurt dışı konserlerinde değerlendirmek için para kazanmaya yönelik olarak da yaptığı oluyordu Çünkü özellikle o yıllarda Türkiye'de klasik müzik yapmak bir misyoner gibi çalışmayı gerektiriyordu Babasının ölümü, ardından Semine Hanım ve eşinin ayrı bir eve çıkarak konaktan ayrılmaları, Ekrem Reşit Bey'in ve 1962'de annesinin ölümü ile Cemal Bey'in konak yaşamı son buldu Koca İstanbul'da tek başına kalmıştı Yanında ağabeyine çok iyi baktığı için aile emektarı olan Rıfkı Ergün ve ailesiyle birlikte Serencebey'de bir apartman dairesine taşınır Orkestradan emekli olan Cemal Bey, piyano dersleri vermekte, yine evi eski dostları ve öğrencileri ile dolup taşmaktadır ama artık o eski debdebeli günler geride kalmıştır Bir zamanlar şık giysileri ile her yerde dikkat çeken Cemal Reşit Rey üzerinde eski kıyafetleri, mütevazı evi ile onu eskiden tanıyanların içlerini acıtmaktadır Giderek Rıfkı Ergün'ün ailesini kendi ailesi gibi görmeye başlar Hele içlerinde sağır dilsiz olan Melek'i özel bir ihtimamla büyütür
1970'lerde Cemal Reşit Rey, Haldun Dormen'in sahneye koyacağı bir müzikalin siparişini alır Ağabeyinin ölümünden sonra müzikal yazmamaya karar veren Rey, Erol Günaydın'ın yazacağı metinleri müzikleyebileceğini söyleyerek herkesi şaşırtır Erol Günaydın'la kısa süre içinde çok iyi dost olurlar ve Yaygara 70 büyük başarı kazanır Ardından Uy Balon Dünya isimli ikinci bir müzikal yapılır ama aynı başarıyı yakalayamaz 1980'lerde Cemal Bey iyice kendi dünyasına çekilir 1985'de Lüküs Hayat 51 yıl aradan sonra yine aynı sahnede İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelenecektir Cemal Bey, gala gecesi için özel olarak hastaneden çıkarılır ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na getirilir Eser yıllar sonra yine büyük bir başarı kazanmıştır Haldun Dormen ve Gencay Gürün onu alkışlar arasında sahneye çıkarırlar Anlatılmaz derecede mutludur Seyirci onu dakikalarca ayakta alkışlar Bu onun son sahneye çıkışı olacaktır Ertesi gün tekrar hastaneye yatırılır ve buradan ikinci çıkışında Edirnekapı'daki aile mezarlığına defnedilecektir

Ulvi Cemal Erkin
, (d 14 Mart 1906 – ö 15 Eylül 1973), Türk klasik müzik bestecisi
14 Mart 1906 tarihinde doğdu Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra yetenekli gençler için açılan yarışmayı kazanarak Cezmi Rıfkı Erinç ve Ekrem Zeki Ün ile birlikte 1925'te devlet tarafından Paris Konservatuvarı'na gönderildi Ayrıca, burada uzun yıllar Amerika’da kompozisyon öğretmenliği yapan ve ilk kadın orkestra şefi olarak da bilinen Nadia Boulanger ile “Ecole Normale Musique”’de kompozisyon çalışmıştır 1930 senesinde Türkiye'ye geri dönerek Musiki Muallim Mektebi’nde piyano ve armoni öğretmenliğine başlamıştır
Aynı sene Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmen olarak göreve başladı Aynı okulda öğretmen olan piyanist Ferhunde Remzi ile 29 Eylül 1932'de evlendi
1943 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nin açtığı beste yarışmasının büyük ödülünü Ahmet Adnan Saygun ve Hasan Ferit Alnar'la paylaştı Ulvi Cemal Erkin bu yarışmaya Köçekçe ve Piyano Konçertosu ile katılmış ve Piyano Konçertosu ödüle layık görülmüştür Ulvi Cemal Erkin o dönemde verdiği bir mülakatta konçerto yazma fikrini kendisine ünlü piyanist Alfred Cortot'nun verdiği söylemiştir
Bu piyano konçertosu aynı senenin 11 Mart'ında Riyaseti Cumhur Orkestrası tarafından şef Dr Ernst Praetorius yönetiminde ve Ferhunde Erkin'in solistliğinde seslendirilmiştir Dönemin Almanya büyükelçisi Franz von Papen'nin girişimleri ile 8 Ekim 1943 tarihinde bombardıman altındaki Berlin'de Berlin Şehir Orkestrası tarafından seslendirilmiştir Berlin Şehir Orkestrası'nın Fritz Zaun yönetmiş, solist yine Ferhunde Erkin olmuştur
Ulvi Cemal Erkin, 15 Eylül 1972 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucunda hayata veda etmiştir
Ulvi Cemal Erkin, Palm Academique, Legion d'Honneur şövalye ve officiale nişanları ile ufficiale derecesinde İtalyan Cumhuriyet nişanını almıştır 1971 senesinde devlet sanatçısı olan besteciye ölümünden sonra 1991 senesinde Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından onur altın madalyası verilmiştir PTT de 1985 senesinde besteci adına bir pul çıkartmıştır

Ulvi Cemal Erkin'in eserlerinden bazıları ve ilk çalınışları:
• 20041946 1 Senfoni (bestecilerimizin senfonik alanda yazdığı ilk eser)
• Piyano için sonat15 Ocak 1948’de eşi tarafından çalınmıştır
• Keman konçertosu2 Nisan 1948’de Ulvi Cemal Erkin yönetiminde Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası eşliğinde Licco Amar tarafından Devlet Opera ve Tiyatro Binası’nın açılış töreninde çalınmıştır
• 2nci Senfoni2 Temmuz 1958’de Karl Oehring yönetiminde Münih Filarmoni Orkestrası tarafından Almanya’da seslendirildi
• Keloğlan bale müziği2 Haziran 1950 Koreografisinin Dame Ninet de Valois’nin üstlendiği, Erkin’in “5 damla piyano” eserinin orkestralaması
• Altı prelüdİlk defa 20 Kasım 1949’da Gülay Uğurtan’ın resitalinde çalınmıştır
• 7 halk türküsüivan, Ah Hanifem, Çamdan Sakız Akıyor, Ayın Ondördü, Maya, Türkmeni, Bülbül
• 15121972 Şef Hikmet Şimşek yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde, bas Ayhan Baran tarafından “Ah hanifem, Çamdan Sakız Akıyor, Ayın Ondördü ve Divan” söylenmiştir Türkülerin tamamı gene Ayhan Baran tarafından 6 Ocak 1978’de seslendirilmiştir
• Konçertant Senfoni1966’da yazıldı 10 Kasım 1967’de ProfLessing tarafından yönetildi Piyanoda Verda Erman vardı
• Senfonik Bölüm (Büyük Orkestra için) 1968-1969’da yazılmıştır 8 Ekim 1976’da Şef Perisson yönetiminde seslendirilmiştir
1930’lu yılların başından itibaren Türkiye’nin kültürel değişim döneminde, hem eğitim hem de müzik alanında önemli roller oynayan Türk Beşleri’nden biri de Ulvi Cemal Erkin’dir Türk makamlarına ait dizileri almış, ancak makamlara ait seyirler yerine farklı yürüyüşler ve melodik yapılar kullanarak asıl makamın önerdiğinden farklı renkler ve hisler yakalamıştır
Alanındaki ilk ürünlerini Paris’te veren besteci, Türkiye’ye döndükten sonra da kompozisyon çalışmalarını sürdürür
Eserleri
ŞAN VE ORKESTRA ESERLERİ
1 “Bülbül ve Ayın Ondördü”, soprano ve küçük orkestra için, 1932
2 “Yedi Halk Şarkısı”, basbariton ve orkestra için, 1936 – 1939
KORO ESERLERİ
1 “İki sesli Halk Şarkıları”, (On parça), 1936
2 “Yedi Halk Türküsü”, Karma Koro İçin, 1943
3 “On Halk Türküsü”, Karma Koro İçin, 1963
4 “Yedi Halk Şarkısı”, Şan ve Piyano için, 1936
ORKESTRA ESERLERİ
1 “İki Dans”, büyük orkestra için, 1930
2 “Bayram”, büyük orkestra için, 1934
3 “Köçekçeler” orkestra için rapsodi, 1943
4 “1 Senfoni”, 1944 – 1946
5 “2 Senfoni”, 1948 – 1951
6 “Senfonik Bölüm”, büyük orkestra için, 1969
7 “Senfonik Episodlar”, (yarım kaldı), 1970 – 1971
KONÇERTOLARI
1 Piyano Konçertosu, 1942 İlk seslendirme Ferhunde Erkin
2 Keman konçertosu, 1947
SOLO ÇALGI VE ORKESTRA ESERLERİ
1 “Konçertino”, piyano ve orkestra için, 1932
2 “Senfoni Konçertant”, piyano ve orkestra için, 1966
ODA MÜZİKLERİ
1 “Yaylılar Dörtlüsü”, 1935 – 1936
2 “Beşli”, piyano, iki keman, viyola ve viyolonsel, 1943
3 “Sinfonietta”, yaylılar için, 1951 – 1959
PİYANO ESERLERİ
1 “Beş Damla”, piyano için, çocuklar için yedi kolay parça, 1931
2 “Duyuşlar”, piyano için on bir parça, 1937
3 “Sonat”, piyano için, 1946
4 “Altı Prelüd”, piyano için, 1965 – 1967
KEMAN VE PİYANO ESERLERİ SAHNE YAPITLARI
1 “Ninni, Improvisation ve Zeybek Türküsü”, 1929 – 1932
2 “Karagöz”, çocuk oyunu için müzik, 1940
3 “Keloğlan”, bale müziği, 1950
OPERA ÇEVİRİLERİ
1 Pietro Mascagni/Cavalleria Rusticana, (Erkin ve Fuat Turkay)
2 Georges Bizet/Carmen, (Erkin ve Akses)
3 Charles Gounod/Faust, (Erkin ve Akses)
4 Giuseppe Verdi/Aida, (Erkin ve Akses)
5 Gioacchino Rossini/Sevil Berberi, (Erkin ve Akses)
6 Giacoma Puccini/İl Tabarro,(Erkin ve Halil Bedii Yönetken)
7 Giuseppe Verdi/Othello, (Erkin ve Akses)
8 Richard Strauss/Salome, (Erkin ve Saadet İkesus)
9 Ludwig van Beethoven/Fidelio, (Erkin ve Akses)

Hasan Ferit Anlar
(1906-1978) dünya müzikçileri arasında “geleneksel” müzikten gelerek evrensel müziğe geçen ve bu alanda uluslararası başarılar elde etmiş Türk bestecilerindendir Klasik Türk Müziği öğeleriyle Batı müziği tekniklerini bağdaştırma çalışmalarıyla tanınır
Yaşamı [değiştir]
Küçük yaşta geleneksel sanat müziğine başlayan ve on dört yaşındayken İstanbul’da bir “kanun virtüozu” olarak ün yapan Alnar, ilk gençlik yıllarında özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri alarak yeteneğini çoksesli müzik alanına kaydırdı 16 yaşındayken ilk bestesini yaptı O yıllar İstanbul Sultanisi'nde (İstanbul Lisesi) okuyor, aynı zamanda geceleri, Darüt Talimi Musikisi topluluğuyla sahneye çıkıyordu Yine o sıralar aynı toplulukla Berlin'e giderek Alman Polydor firması için birkaç plak doldurdu Bu yolculuklarından birinde Berlin Yüksek Okul müdürü ve besteci Franz Schreker ile tanışan Alnar çok sesli bestelerinin Schreker'in ilgisini çektiğini görünce, bitirmek üzere olduğu İstanbul Mimarlık Akademisi'nden ayrıldı ve devlet bursuyla 1927'de Viyana'ya yerleşti Viyana Devlet Müzik Akademisi'nin bestecilik bölümünde Joseph Marx'ın öğrencisi oldu, ardından Oswald Kabas ile orkestra şefliği çalıştı
1932’de Türkiye’ye döndü ve İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda orkestra şefliği, Belediye Konservatuarı’nda müzik tarihi hocalığı yaptı 1936’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na (Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası) şef olarak atandı ve Ankara’da ilk opera temsilerini hazırladı Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’nın şefi Dr Praetorius’un ani ölümü üzerine, orkestranın şefliğini 1946 yılında üstlenen Hasan Ferit Alnar, altı yıl boyunca sürdürdüğü bu görevi, sağlığının bozulması dolayısıyla bırakmış, bir süre sonra tekrar Viyana'ya yerleşip çeşitli orkestraları konuk şef olarak yönetmiştir 1964 'te yurda döndükten sonra sanat yaşamını başkentte sürdürmüştür
Yapıtlarında Klasik Türk müziği bilgisinden büyük ölçüe yararlanan Alnar’ın bu açıdan en çok dikkati çeken yapıtı, 1944-1951 yılları arasında bestelediği Kanun ve Yaylı Sazlar Orkestrası İçin Konçerto’dur İlk kez 1958’de yaylı sazlar dörtlüsü eşliğinde Ferit Alnar tarafından Ankara’da seslendirilen yapıt, daha sonra Cem Mansur yönetimindeki orkestra eşliğinde Ruhi Ayangil tarafından uzunçalara kaydedildi Bu konçertoyla, Türkiye’de ilk kez geleneksel bir çalgıyı “solo” olarak değerlendirmiştir
Türk halk müziğine de ilgi gösteren Hasan Ferit Alnar, halk müziği gereçlerini örneğin “Prelüd ve iki Dans” adlı orkestra yapıtında kullanmıştır Bestecinin en çok seslendirilen yapıtlarından bir başkası da "Viyolonsel Konçertosu"dur Sanatçı, Türkiye’de çekilen tümüyle renkli ilk film olan Halıcı Kız’ın müziğini de bestelemiş ve kanunu kendisi seslendirmiştir Klasik Türk Müziği alanındaki besteleri ise son dönemde sık sık seslendirilmeye başlamış ve kayıtları yayınlanmıştır
Türk beşlerinin içinde yer alan Alnar, teksesli Türk Müziğinden yetişmiş olmasıyla ayrı bir yere sahiptir
KANUN KONÇERTOSU
Ferid Alnar daha önce tasarladığı bu konçertoyu 1946 yılında Roma'da bulunduğu sıralarda yazmaya başlamış ve ertesi yıl Ankara'da tamamlamıştır Kanun Konçertosu ilk defa 1951 yılında Viyana Radyosu'nda Viyana Senfoni Orkestrası işliğinde yayınlanmıştır Alnar, daha sonraları konçertonun 3 bölümünü beğenmeyerek bu bölümü yeniden yazmıştır İlk bölümü teması Giriftzen Asım Bey'in "Rast Peşrev"inden esintilidir Kadansta kanun taksimi sergilendikten sonra,ana temanın tekrarlanmasıyla bölüm biter İkinci bölüm kanun ve orkestranınm diyaloğunu saba makamının etkisinde mistik bir hava ile sürdürür Hareketli üçüncü bölümde ana tema kanun ve orkestra tarafından birlikte işlenerek Rast Peşrevi'ne ulaşan çizgilerle sona erer
Eser bestecisinin dışında Ruhi AYANGiL ( 1988, Ankara) ve Tahir Aydoğdu (1997,İstanbul,CRR Senfoni Ork),2O-21 Kasım I998 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şef TStrugala tarafından seslendirilmiştir7 Aralık 1998'de de SCA Vakfı'nın düzenlediği ödül töreni ile 1998 yılı en büyük ödülü cumhurbaşkanımız tarafından Ferit Alnar'a verilmiş, bu ödül töreni sonrası konçerto Anadolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Tahir Aydoğdu tarafından tekrar seslendirilmiştir Aynca 26-27 Şubat I999'da İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile şef Hikmet ŞİMŞEK yönetiminde Kanun Konçertosu Tahir Aydoğdu'nun solistliğinde tekrar seslendirilmiştir
Eserleri [değiştir]
ŞAN VE ORKESTRA ESERİ
“Üç Şarkı”, soprano ve orkestra için, 1948
ORKESTRA ESERLERİ VE KONÇERTO
“Romantik Uvertür”, 1932 “Prelüd ve İki Dans”, 1935 “Türk Suiti”, 1936 “İstanbul, Orkestra Suiti”, 1937 – 1938 “Viyolonsel Konçertosu”, 1943 “Kanun Konçertosu” kanun ve yaylılar orkestrası için, 1944 – 1951
ODA VE SAHNE MÜZİKLERİ
Trio, “Fantezi”, 1929 “Süit”, keman ve piyano için, 1930 Yaylılar Kuarteti, 1933 “Yalova Türküsü”, 1932 “Sarı Zeybek”, 1932 Goethe’nin “Faust”u üzerine müzik, 1944
FİLM VE GELENEKSEL MÜZİK ESERLERİ
“İstanbul Sokakları”, 1931 (Film Müziği) “Namık Kemal”, 1949 (Film Müziği) “Halıcı kız”, 1953 (Film Müziği) “Kelebek Zabit”, tek sesli operet, 1922 “On Saz Semaisi”, 1926 “Bayati Araban Peşrev”, 1927 “Bayati Araban Saz Semaisi”, 1927 'Segah Peşrev”, 1927 “Sözsüz Romans”…

Ahmet Adnan Saygun
Adnan Saygun, (Ahmed Adnan Saygun) (d 7 Eylül 1907, İzmir – ö 6 Ocak 1991, İstanbul) Klasik batı müziğinde yapıtlar vermiş bir Türk bağdarı, müzik eğitimcisi ve budun müzik bilimcisidir (etnomüzikolog) İlk Türk operasının bestecisi de olan Saygun, devlet sanatçısı ünvanını alan ilk sanatçıdır Cumhuriyet Dönemi Türk musikisinin en çok seslendirilen eserlerinden Yunus Emre orotoyosu en önemli yapıtıdır

Yaşamı [değiştir]
Önemli din bilginleri yetiştirmiş İzmirli köklü bir aileden gelen Adnan Saygun'un babası sonradan İzmir Milli Kütüphanesi'nin kurucuları arasında yer alacak olan Mahmut Celalettin Bey'dir
Adnan Saygun, daha ilkokul yıllarında başladığı müzik çalışmalarına, sanat eğitimine ağırlık veren bir okul olan İzmir İttihat ve Terakki İdadisi 'nde, 13 yaşında İzmir'de İsmail Zühtü'den ders alarak sürdürdü 1922 yılında Macar Tevfik Bey 'in öğrencisi oldu 1925 yılında Fransız La Grande Encyclopedie'den müzikle ilgili makaleleri çevirerek birkaç ciltlik büyük bir 'Musiki Lugati' meydana getirdi 1926 yılında İzmir Erkek Lisesi'nde bir süre müzik öğretmenliği yaptıktan sonra, 1928 yılında devlet bursuyla müzik eğitimi için Paris'e gönderilen Saygun, Opus I sıra numaralı Divertissement adlı orkestra eserini de öğrenciliği sırasında bu kentte yazmıştır Saygun’un bu bestesi 1931 yılında Paris’teki bir beste yarışmasında ödül kazanmış, Paris ve Varşova 'da seslendirilmiştir Eser böylece, 1925'de Cemal Reşit Rey 'in yine Paris'te seslendirilmiş bulunan iki eserinden sonra yurtdışında icra edilen üçüncü Türk orkestra eseri olmuştur
Saygun, 1931'de Türkiye'ye dönüp bir süre müzik öğretmenliğinden sonra, 1934 yılında Cumhurbaşkanlığı Orkestrası bir yıl boyunca yönetti CSO şefi olduğu dönemde devlet başkanı Atatürk 'ün talebiyle, Türkiye'yi ziyaret edecek olan İran Şahı şerefine ilk Türk operası olan op9 Öz Soy Operasını bir ay gibi çok kısa bir sürede yazdı Bu opera, Türk Milleti’nin doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kökü uzak tarihe dayanan kardeşliğini ifade etmekteydi
Devlet konservatuvarlarında etnomüzikoloji bölümleri açılması yönünde çalışmalar yapmış, ancak bunlar Atatürk'ün desteğine rağmen maalesef ilgili kurumlarca hayata geçirilememiştir
Saygun, 1934 yılında yine Atatürk'ün talebiyle Taşbebek operasnı besteledi Bu operada yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu anlattı
Kulağındaki bir rahatsızlık nedeniyle tedavi için İstanbul'a giden Saygun, İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda öğretmenliğe geri döndü Saygun, Yunus Emre Orotoryosu adlı ünlü yapıtının seslendirilişine kadar sürecek olan bir gözden düşme dönemine girmişti Ankara'da yeni bir konservatuvar kurma çalışması vardı ne var ki bu çalışmalar Saygun'un savunduğu kültürel ulusallık fikrini değil, evrensel müzik anlayışını destekleyenler tarafından sürdürülmekteydi Konservatuvar, bu iş için danışman olarak getirilen konservatuvar Paul Hindemith'in evrenselci müzik görüşleri doğrultusunda 1936 yılından kuruldu Adnan Saygun ise 1936 yılında ülkemize gelen Macar besteci ve etnomüzikolog Bela Bartok a Anadolu gezisinde eşlik etmekteydi Birlikte özellikle Osmaniye dolaylarından derledikleri türküleri notalaştırdılar Çalışmaları, Bela Bartok’un Türkiye’deki Halk Müziği Araştırmaları başlıklı bir kitap haline getirilerek 1976 yılında Macar ilimler Akademisi tarafından İngilizce bastırılmıştır
Saygun'un 1942'de tamamladığı Yunus Emre Oratoryosu 1946 yılında Ankara’da seslendirildi ve büyük başarı kazandı En önemli eseri kabul edilen bu eser, daha sonra Paris'te ve 1958'de Birleşmiş Milletler kuruluş yıldönümü verilesiyle New York 'ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde seslendirilmiştir Bu eserle Saygun, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı'nın Dervişler Caddesi'nde bugün Anafartalar Caddesi Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve Amerika'ya, Birleşmiş Milletler çatısı altına, sonradan eserin çevrileceği 5 ayrı dile taşımış oluyordu
Yunus Emreden sonra, Kerem, Köroğlu, Gilgameş gibi üç büyük opera, Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan gibi koral eserler, 5 senfoni, çeşitli konçertolar, orkestra, koro, oda müziği eserleri, vokal ve enstrümantal parçalar, sayısız türkü derlemeleri, kitaplar, araştırmalar, makaleler yazdı 1971'de yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk Devlet Sanatçısı unvanı Adnan Saygun'a verilmiştir
A Adnan Saygun, bir konser için Ankara'ya gelen ancak ülkelerindenk Nazi baskısı nedeniyle geri dönmeyen Budapşete Kadın Orkestrası üyelerinden Macar asıllı Irén Szalai sonradan Nilüfer adını almıştır ile 1940 yılında evlenmiştir, çiftin çocuğu olmamıştır Saygun, 6 Ocak 1991 tarihinde hayatını kaybetmiştir
Orkestra, oda müziği, opera, bale, piyano üzerine birçok yapıtı olduğu gibi, etnomüzikoloji ile müzik egitimi konularında yayınları vardır Çalışmaları ve diğer belgeleri Ankara ’da Bilkent Üniversitesi bünyesinde kurulan Ahmet Adnan Saygun Müzik Eğitim ve Araştırma Merkezinde bulunmaktadır
Ahmed Adnan Saygun’un yapıtlarının seslendirme üzerindeki hakları SACEM’e aittir Yayınlanan bir kısım yapıtlarının telif hakları Southern Music Publishing, New York ve Hamburg’taki Peer Musikverlag’a aittir

Necil Kazım Akses
Yaşamı [değiştir]
Müziksever bir ailenin çocuğu olan Akses, küçük yaşta keman dersleri almaya başlamış, on dört yaşındayken, Mesut Cemil’in viyolonsel öğrencisi olmuştur İlk beste denemesini de bu yıllarda viyolonsel için yazdığı bir parçayla yapmıştır Lise öğrenimi sırasında bir yandan İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Cemal Reşit Rey’in armoni sınıfına devam eden Akses, liseyi bitirince kompozisyon öğrenimi için Viyana’ya gider Viyana Müzik Akademisi’nde 1926 yılında başladığı bu eğitimi, Kleinecke’nin viyolonsel, Joseph Marx’ın armoni, kontrpuan ve füg öğrencisi olarak sürdürmüştür Akademiyi bitirdikten sonra Prag Devlet Konservatuvarı’na geçen bestecimiz, burada Josef Suj ile kompozisyon, Alois Haba ile mikrotonlar üzerinde çalışmıştır
1933 yılında Türkiye’ye dönen Akses, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş çalışmalarını yürüten Paul Hindemith’e yardımcı olmuş, konservatuvarın açılmasıyla kompozisyon öğretmenliğine getirilmiştir
Necil Kazım Akses, yaratıcılığını 80 yaşından sonra da sürdürmüş, örneğin “5 Senfoni”sini bu dönemde yazmıştır Onun “Ankara Kalesi” adlı senfonik şiiri, piyano için, “Minyatürler”, keman ve viyola konçertoları, orkestra için “Konçerto” ve “Ballad”ı, beş senfonisi ve yaylılar için dört değerli “Kuartet”i, başlıca yapıtları arasında sayılabilir
Ankara’da uzun yıllar kompozisyon öğretmenliği yapan Akses, 1948 yılında kurucusu olduğu konservatuvarın müdürlüğüne, 1949 yılında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne, 1954 yılında Bern, 1955 yılında Bonn Kültür Ataşeliğine atanmış, 1958 yılında Türkiye’ye dönünce Ankara Operası Müdürü olmuştur
Necil Kazım Akses, çağımızın çeşitli kompozisyon tekniklerini ve stillerini yakından tanımıştır Bülent Tarcan’a göre Akses’in yapıtları, “Yeni – Romantik” eğilimlerle Türk müziğinin birleşimidir Besteci, büyük boyutlu yapıtları, zengin ve dolgun orkestralamanın, karışık ve yüklü bir üslubun adamıdır Önder Kütahyalı’ya göre, yapıtları ilk dinleyişte dağınık bir izlenim bırakabilir Uzun ve duygun cümleler, ana fikirlerin kesin çizgilerle belirlenmesinden kaçınma ve dolgun armoniler, bestecimizin başta gelen özellikleridir Karanlık orkestra renkleriyle tonsuzluk izlenimi veren yoğun bir kromatizme de rastlanabilir Son yapıtlarında belirli bir yumuşama ve aydınlık bir yazı görülmektedir 1970 yılından sonra yazdığı yapıtlar, “Orkestra Konçertosu”nda ve “Bir Divandan Gazel”de görüldüğü gibi, aleotorik (rastlamsal) bir yaklaşımı sergiler Necil Kazım Akses’in yapıtlarının seslendirme hakkı SACEM’indir
Yaratıcı çalışmaları yurt dışında da yankılar uyandıran Necil Kazım Akses, başarıları dolayısıyla çeşitli ülkelerden madalyalar, ödüller almıştır
Ödüller [değiştir]
1 1957’de Almanya’nın birinci derece “Yaratıcı Hizmet Ödülü”
2 1963’te, İtalya’nın “Cavalliere Officiale unvanı”,
3 1973’te, İtalya’nın “Commendatore Madalyası”,
4 1973’te Tunus’un “Habib Burgiba Sanat, Kültür Madalyası”
1971 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan Necil Kazım Akses, 1981 yılında “Atatürk Sanat Armağanı”nı, 1992 yılında And Vakfı’nın “Onur Ödülü Altın Madalyası”nı almıştır
Yapıtlar [değiştir]
Operalar [değiştir]
1 “Mete” tek perde, 1933
2 ”Bayönder”, tek perde, 1934
3 “Timur” (tamamlanmadı), 1956
Şan ve Orkestra [değiştir]
1 “Şiir ve Müzik”, basbariton ve orkestra için, 1935
2 “Senfonik Destan”, soprano, koro ve orkestra için, 1973
3 “Solocular Geçiti”, soprano, mezzo-soprano, bariton, basbariton ve orkestra için, 1976
Koro [değiştir]
1 “Çokseslendirilmiş Türküler”, 1938
2 “Konservatuvar Marşı”, (Erkin ile birlikte), 1940
3 “Eşliksiz Koro Kompozisyonları”, 1947
4 “On Türkü”, eşliksiz karma koro için, 1964
5 “50 Yıl Marşı”, 1973
6 “İstanbul’a Gönül Veren Ozanlar”, eşliksiz koro için, 1983
Şan ve Piyano [değiştir]
1 “Portreler”, 1965
2 “Şiirlerle Müzik”, 1975
3 “Hayır mı, Evet mi”, 1988
Orkestra [değiştir]
1 “Çiftetelli”, senfonik dans, 1940
2 “Ankara Kalesi”, senfonik şiir, 1942
3 “Ballade”, büyük orkestra için, 1947
4 “Eskilerden İki Dans”, 1960
5 “1 Senfoni”, 1966
6 “Itri’nin Nevakarı Üzerine Scherzo”, büyük orkestra için, 1970
7 “Sesleniş”, 1973
8 “2 Senfoni”, yaylılar için, 1978
9 “3 Senfoni”, 1980
10 “Orkestra Konçertosu”, 1976 – 1977
11 “Barış için Savaş”, senfonik şiir, 1981
12 “4 Senfoni” (Sinfonia Romanesca Fantasia), viyolonsel ve orkestra için, 1083 – 1984
13 “5 Senfoni” (Atatürk Diyor ki), retorik senfoni, koro, çocuk korosu, tenor ve org için, 1988
Konçerto Şiir, viyolonsel ve orkestra için, 1946 Keman Konçertosu, 1969 Viyola Konçertosu, 1977 Idyll, viyolonsel ve orkestra için, 1980
Oda Müzikleri [değiştir]
1 “Allegro Feroce”, klarnet, saksafon ve piyano için, 1930
2 “Poéme”, keman ve piyano için, 1930
3 “Sonat”, flüt ve piyano için, 1933
4 “Üç Şiir”, mezzo soprano ve yaylılar dörtlüsü için, 1933
5 “Trio”, yaylılar için, 1945
6 “1 Yaylılar Dörtlüsü”, 1946
7 “2 Yaylılar Dörtlüsü”, 1971
8 “3 Yaylılar Dörtlüsü”, 1979
9 “4 Yaylılar Dörtlüsü”, 1990
Solo çalgı için eserleri [değiştir]
1 “Prelüd ve Fügler”, piyano için, 1929
2 “Beş Piyano Parçası”, 1930
3 “Sonat”, piyano için, 1930
4 “Minyatürler”, piyano için, 1936
5 “Piyano için On Parça”, 1964
6 “Capriccio”, viyola için, 1977
7 “Hüzünlü Melodi”, viyola için, 1984
Sahne Eserleri [değiştir]
1 “Antigone” için müzik, üflemeli çalgılar için, 1936
2 “Kral Oedipus” için müzik, kadınlar korosu ve üflemeli çalgılar için, 1936
3 “Jül Sezar”, için müzik, üflemeli çalgılar için, 1936
Atatürk'ün eğitim için yurt dışına gönderdiği 5sanatçıdan sadece biri

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.