Ayurveda |
09-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaBİR YAŞAM BİÇİMİ: AYURVEDA [color="#535353"][/b] Ruh ve beden yapısına göre kişiye özel bir yaşam sistemi oluşturuluyor Amaç sağlıklı ve uzun bir yaşam Ayurvedaya göre sağlığı korumak, tedavi etmekten daha önemli Dosha adı verilen beden tipleri, hangi tür hastalıklara meyilli olduğumuz konusunda ipucu veriyor Kişide birden fazla beden tipi bulunabiliyor ancak kimseninki bir diğeriyle aynı değil Bir beden tipi için iyi olabilecek bir yiyecek, bir diğeri için etkisiz olabiliyor Ayurvedada belli başlı üç beden tipi var Bu beden tipleri Vata, Pitta ve Kapha olarak sıralanıyor Aile Hekimliği konusunda uzmanlaşmış olan Dr Ender Saraç, "Ayurveda" ve "Ayurveda ile Zayıflama " isimli kitaplarında, alınan fazla sayıda kimyasal ilâcın yol açtığı yan etkilere dikkat çekiyor İnsanların tamamıyla iyileşmediğini, sadece semptomların bastırıldığını belirten Saraç, bu yüzden tamamlayıcı tıbba olan ilgiyi doğal buluyor ancak kutuplaşmaya da karşı Saraç'a göre ayurveda, koruyucu hekimlik alanında stresle başa çıkma, enfeksiyondan korunma ve anti-aging kapsamında batı tıbbıyla paralel bir uygulama Özellikle cerrahi hastalıklarda Batı tıbbının gerekliliğinin altını çiziyor Saraç, tıp doktorları dışındaki, ehil olmayan kişiler tarafından yapılan uygulamaların zararlı sonuçlara yol açabileceğinin altını çiziyor Saraç'a göre, dünyadaki her bilgi gibi ayurveda da kadim bilgileri referans alan öğretileri barındırıyor ancak bunlar, dini veya siyasi başka amaçlarla karıştırılmamalı Bu tür uygulamalar yapan yerlerden de uzak durmalı |
Ayurveda |
09-06-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaMutluluk diyeti ! Mutluluk diyeti ! Beslenme uzmanı Tea Garland, ruh sağlığını dengeleyecek bir diyet programı hazırladı İşte psikolojik ve bedensel sorunlar, bunların besinlerle çözümleri Yorgunluk ve enerji azlığı: Daha fazla ekmek, makarna, pilav gibi karbonhidratlı besin almalısınız Günde en az 8 bardak su için Kepekli ekmek, kuru yemiş, üzerine kabak veya ay çekirdeği, çamfıstığı konmuş yeşil salata, kırmızı et, koyu yeşil renkli sebzeler, kuru fasulye ve mercimek de eksikliği giderecektirEndişe, stres ve öfke: Kafein içeren içeceklerden ve alkolden sakının Günde birkaç porsiyon sebze ve meyve, iki porsiyon et, balık, tavuk gibi protein değeri yüksek yiyecekler, haftada 5 porsiyon tahıllı besin alın, sütlü mamulleri fazla kaçırmayın, az yağlı peynir ve sütü seçinDepresyon: Şeker ve kafein içeren yiyecek ve içeceklerden uzak durun Vücudunuzda demir, B12 vitamini, folik asitin eksik olup olmadığını öğrenin Bu eksikleri gidermek için peynir, uskumru, somon, morina gibi yağlı balıkla, yumurta, kuru badem, ceviz, kuru fasulye, patates ve balkabağı yiyin Az az, kısa ve eşit aralıklarla yiyinUnutkanlık ve zihinsel yorgunluk: Anti - oksidan ve omega 3 yağlarını içeren besinlere, koyu renkli sebzelere ağırlık verin Yağlı balık, ceviz, yaş meyve (özellikle böğürtlen, limon, greyfurt, avokado), kuru kayısı, domates yoğurt yiyin Güne büyük bir tabak meyve ile başlayın Çiğ besinler tüketin; soya, susam ve zeytinyağını diğer yağlara tercih edin |
Ayurveda |
09-06-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaMehmet Öz'den akıllı hasta tüyoları Mehmet Öz'den akıllı hasta tüyoları Dünyaca ünlü kalp cerrahı Prof Dr Mehmet Öz, akıllı hasta olmanın günümüzde çok büyük bir önem kazandığını söyledi İşte Mehmet Öz'den akıllı hasta olmanın püf noktaları: İstanbul Halk Ekmek'in ana sponsorluğunda, Colombia/Cornell Üniversitelerine bağlı New York Presbyterian Hastanesi Intermed Polikliniği ve Türk medya grubu işbirliğinde düzenlenen ''Sağlıklı Yaşam Konferansı''nın 4'üncüsü yapılacak ''Akıllı Hasta Olmak'' konusunun ele alınacağı konferans öncesi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Mehmet Öz, her 5 kişiden ikisinin hayatı boyunca önemli bir tıbbi hatayla karşılaşma olasılığı bulunduğunu, en ileri teknolojiyi kullanan en iyi doktorların bile bunu önleyemediğini söyledi Öz, bu nedenle ABD'de her yıl 100 bin insanın hayatını kaybettiğini, Türkiye'de de bu rakamın 20-25 bin kişi olduğunun tahmin edildiğini kaydederek, bu nedenle günümüzde ''akıllı hasta olmanın'' çok büyük önem kazandığını vurguladı ''Hastalığı suça, kişinin öz geçmişini de delillere'' benzeten Öz, en güvenli ve en iyi bakımı almayı garantileyebilecek tek yerin, kişinin kendisi olduğunu, bunun da dedektiflerin kullandığı bazı teknik ve stratejilerle yapılabileceğini söyledi Prof Dr Mehmet Öz, ''Tıpkı bir dedektifin ip uçlarını izleyerek bir davayı nasıl çözeceğini bilmesi gibi, sağlık sisteminde de delil toplamayı, analiz etmeyi ve kaliteli tedavi edinmesini sağlayacak bir ekip oluşturmayı öğrenmelisiniz'' dedi -HEMŞİREYE SORUN- Konuşmasında akıllı hasta olmanın püf noktaları hakkında bilgi de veren Öz, şöyle konuştu: ''Doktorunuzu dikkatli bir şekilde seçmelisiniz Bu konuda hemşirelere sorular sorarak hangisinin çalışkan ya da gece gelip hastasına baktığını öğrenebilirsiniz Hekiminize giderken sorularınızı baştan hazırlayın ve cevapları not edin Yanınızda mutlaka refakatçi götürün Kullandığınız ilaç, vitamin ve doğal bitkilerin yer aldığı bir liste hazırlayın Teşhis konusunda başka bir doktordan bilgi alın'' Mehmet Öz, kalp cerrahisi alanında meydana gelen önemli değişiklikler hakkında da bilgi vererek, yaşlanma ya da doğumsal sorunlara bağlı aort kapakçığı darlıklarının artık cerrahi müdahale olmadan ''kateter'' yardımıyla girilerek değiştirilebildiğini söyledi Öz, ayrıca, ani, şiddetli kalp rahatsızlıklarında, kalp krizi ve kalbin görevini yerine getiremediği durumda da ani müdahale için yeni bir kalp destek cihazı geliştirdiklerini bildirdi Colombia Üniversitesi Kardiyoloji Uzmanı Doç Dr Özgen Doğan da ani kalp krizlerinde ilk müdahalenin önemine işaret ederek, bu durumlarda elektrik şokunun çok önemli olduğunu kaydetti Doğan, desibilatör cihazı ile elektrik şokunun ilk 3 dakikada verilmesi halinde kişinin yaşama dönme şansının yüzde 80 olduğunu, 11 yaşındaki oğlunun okulunda bu cihazdan iki tane bulunduğunu ve tüm hastanelerde de bulunması gerektiğini söyledi Brady Vakfı Üroloji Bölümü'nden Dr Ashutosh Tewari de bugüne kadar bin 400 prostat kanseri hastasına robotik cerrahi uyguladığını anlattı Prostat kanserinin en yaygın kanser türlerinden biri olduğunu belirten Tewari, ''Prostat kanseri dünyada o kadar çok yaygın ki eğer İstanbul'daki konutları boşaltıp sadece bu hastaları getirseydik tüm konutlar dolardı'' dedi Tewari, erken teşhisin önemine de dikkati çekerek, bunun için ''lütfen hayatta kalın'' adını verdiği ''TSA'' testinin yapılmasını önerdi |
Ayurveda |
09-06-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaSağlık ve güzelliğe böğürtlen Sağlık ve güzelliğe böğürtlen Hafıza kaybından, ishale kadar bir çok rahatsızlığa iyi geldiği belirtilen böğürtlene olan ilginin, her geçen gün arttığı bildirildi Uzmanlar tarafından, çiçekleri ve taze meyvesinin bir çok hastalığa iyi geldiği belirtilen böğürtlen, iklim özellikleri nedeniyle en çok Mersin ve Bursa yörelerinde yetiştiriliyor Kozmetik sanayisi ise böğürtlen aroması bulunan duş jeli ve güzellik losyonları üretmeye başladı Böğürtlenin sıkılarak elde edilen suyunun ishal rahatsızlıklarına, taze veya kurutulmuş 20 gram böğürtlen yaprağından yapılan çayın ise, ağız yaralarına iyi geldiğini belirten uzmanlar, antioksidanlar açısından zengin olduğunu belirttikleri meyvesinin ise yaşlılıktan kaynaklanan hafıza kayıplarına, diyabete ve böbrek taşlarına karşı kullanıldığını söylediler Böğürtlen bu özelliklerinin yanı sıra, son günlerde değişik kozmetik firmaları tarafından da doğal bitkilerden üretilen ürünlerin hammaddesini de oluşturduğu belirtildi Firmaların vücut güzellik losyonları ve duş jeli gibi doğal bitkilerden imal ettikleri ürünlerinde böğürtlen çiçeği ve meyve aromasını kullandıkları kaydedildi TALEP ARTTI Mersin'in Silifke İlçesi Böğürtlen Üreticileri Birliği Başkanı Ekrem Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, anavatanı Bursa olmasına karşın Türkiye'de en erkenci bögürtlen meyvesinin Silifke'de yetiştirildiğini söyledi Silifke Ovası'nda bu yıl toplam 180 dekar alanda ekim yaptıklarını ve yaklaşık 330 ton rekolte beklediklerini belirten Doğan, artan talep karşısında ekim alanlarının her geçen yıl arttığını ifade etti Böğürtlenin taze olarak tüketilmesinin yanı sıra reçel, marmelat gibi bir çok kullanım alanının bulunduğunu anlatan Doğan, uzmanlar tarafından bir çok hastalığa iyi geldiğinin de bilimsel olarak kanıtlandığını sözlerine ekledi |
Ayurveda |
09-06-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaDetoksifikasyon tedavisi Detoksifikasyon tedavisi Çevre kirliliği, sağlığımızı tehdit eden önemli bir sorundur Şu veya bu şekilde bedenimizi kirleten çevresel toksinleri yok edici (detoksifiye edici) yöntemleri (detoks kürleri) ve araçları kullanmamız sağlıklı ve uzun bir yaşam için gereklidir Vücudumuza zarar veren bu zehirli kimyasallar; dokularımızın, organlarımızın, hücrelerimizin ve hücre içi organcıkların başlıca düşmanları ve tahrip edicileridir Çevremizin ve bedenimizin ürettiği toksinlere karşı detoks sistemlerimizin yetersiz kalması halinde toksin yükümüz artar, yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik, kendini iyi hissetmeme, aşırı uyku ya da uykusuzluk, kas ve eklemlerde gerginlik, ağrı ve güçsüzlük, sinirlilik, bunaltı hissi gibi birçok sağlık sorunu ortaya çıkar Aslında, vücudumuz terleme, solunum, idrar yapma, bağırsakları boşaltma ve safra oluşumu ile bedende normal :-):-):-):-)bolizma süreçleri sonucu oluşan toksinlerden korunmayı çok iyi bilmektedir Bedenimizin normal :-):-):-):-)bolik faaliyetleri ile oluşan toksik ürünlerden başka karşılaştığı çeşitli ruhsal ve fiziki stresler, çeşitli enfeksiyonlarla mücadele faaliyetleri sonrası oluşan zararlı atıklar da; böbrekler, karaciğer, akciğer ve deri gibi birçok organın ortak çabası ile vücuttan uzaklaştırılır Her yıl insanlar, topraktan, sudan, soludukları havadan yani atmosferden ve aldıkları gıdalardan binlerce kimyasal toksik ve zehirleyici maddelerin etkisi altında kalmaktadırlar Bu zehirleyici maddeler insan organizmasında, beden direnç sisteminin azalması veya yok olması, hormonal dengesizlik veya fonksiyon bozuklukları, sinir sistemi bozuklukları veya direnç kaybı, fizyolojik dengesizlikler ve hatta geriye dönüşü olmayan hastalılar ( kanser ) gibi çok çeşitli ve farklı belirtilerle kendilerini gösterirler Detoksifikasyon ise, organizmanın kendisine yaramayan ve bozucu etkileri olan bu zehirli maddelerden kurtulmasıdır Doğal olarak beden kendisine zararlı olan toksinleri karaciğer, böbrekler, idrar, dışkı, solunum yolu ve ter ile deriden atarak temizler ve kendisini arındırır Ancak özellikle ikinci Dünya Savaşı sonrası endüstrinin giderek yoğunlaşmasıyla beraber gelen petro-kimyasal devrim, toksinlerin, insan :-):-):-):-)bolizmasının kendini temizleme sürecinden çok daha hızlı yığımlanmalarına yol açmış ve organizma kendi kendini temizleyemez hale gelmiştir Çağımızda özellikle metropollerde yaşayan insan bedenlerinde endüstriyel kimyasallar, pestisit diye tanımlanan tarımda kullanılan zehirli maddeler, gıdaların bozulmaması için kullanılan katkı maddeleri, ağır :-):-):-):-)ller, anesaaaik maddelerin ve özellikle bilinçsizce kullandıkları ilaçların kimyasal kalıntıları, toplumlarca legal kabul edilen drogların ( alkol, tütün, kafein ) kalıntılarıyla beraber illegal droglardan (eroin, kokain vs gibi) oluşan çok karmaşık bir kokteylin etkisi altında yaşamlarını sürdürme çabasındadırlar Metropollerdeki standardın üzerindeki hava kirliliği, çevre kirliliği nedeniyle içme sularında kurşun, cıva gibi ağır :-):-):-):-)llerle beraber yedi yüze yakın yabancı madde ve istenmeyen maddenin aşırı oranda bulunmasıyla beraber onbin'e yakın solvent, emülsifer, gıda koruyucu, gıda katkı maddelerinin iz ve artıklarını bedenimizde yıllarca taşımaktayız Bununla beraber özellikle ülkemizde çoğu gıda maddesi üzerinde maalesef içeriğinin yazmaması durumu daha da ağırlaştırdığı gibi özel besi çiftliklerinde yetiştirilen kanatlılar, balıklar ve diğer canlılarında kimyasal katkılarla beslendiklerini unutmamak gerekir Diğer taraftan dünya denizlerinin sanayii nedeniyle giderek kirlenmesi, bunun ülkemizde özellikle Karadenizden gelen sanayii atıklarının Marmara denizini ve dolayısıyla boğazları ve kuzey Ege denizini de ciddi şekilde tehdit ettiğini ve buralardan elde edilen besinlerinde yoğun olarak tüketildiğinide düşünecek olursak bedenimizde, organizmamızdaki toksik maddelerin ne denli yoğunlaştığı hakkında ciddi endişelerin oluşacağı bir gerçektir Gerek havadan, gerek yediğimiz ve içtiğimiz maddelerden aldığımız toksik maddeler zincirine tüm petrol ürünü yakıtların atıklarını, evlerde kullanılan temizleyicileri, kuru temizleme maddelerini eklemeyi de unutmamak gerekir Dünyamız kirlendikçe bedenimiz bir filtre gibi bu kirlilikleri süzmekte ve bu toksinler bizim fizyolojik fonksiyonlarımızı bozmaktadır Gerek aldığımız gıdalardaki kimyasallar, içtiğimiz sudaki zararlılar ve bunların yanı sıra yaşadığımız iç ve dış mekanlardaki elektronik ve kimyasal toksinler sürekli olarak bedenimizde süzülerek yığımlanırlar Çevremizdeki ekolojik değişikliklerin hızına insan organizmasının aynı tempoda cevap verememesi, bedenin kendi kendini temizlemede yavaş kalması, fizyolojik fonksiyonlarda aksama yaratacağı gibi hastalıklar diye tanımlayabileceğimiz birçok fonksiyon dengesizliklerini ortaya çıkartırGünümüzde bilinen bir gerçek ise bu biyo-akümülasyonların ( bedenimizde yığımlanan yabancı maddeler ) ciddi bir şekilde gerek fizyolojik, gerekse psikolojik sağlığımızı tehdit ettiğidir Yıllardır bu konu üzerinde yapılan çalışmalarda, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin ve bununla beraber doğru çalışan eliminasyon sistemlerinin gerek sinirsel gerekse fizyolojik ve psikolojik olarak insanın dışarıdan gelen bu toksinlere karşı daha dayanıklı olduğunu ortaya konmuştur Dolayısıyla sağlıklı ve dinç bir yaşam için bedene dışarıdan bilinçli bir şekilde yardım etmek ve organizmadan toksinlerin atılmasını sağlamak gerekir Detoksifikasyon olarak adlandırılan bu işlem, birkaç yönlü olarak gerçekleştirilebilir Bunlar; özel diyetlerle vucudu arındırma, belli sürelerde doktor kontürolünde su, sebze suyu ve meyva suyu rejimleri, vucudu toksinlerden arıtan ve temizlenmesine yardımcı olan bazı vitamin, amino asit, bitki çayları, bitki rejimleri, şelazyon tedavileri, homeopatik tedaviler, yosun banyoları, sauna, hamam, kaplıca, hipertermik seanslar (terleme) ve en önemlisi kolon temizleme ( Kolon hidro terapi) ve ozon uygulamalarıdır Günümüzde çağdaş yaşamın temposuna ayak uydurmak zorunluluğundan ötürü beslenmemize fazla dikkat edememekteyiz Bilinçli olmamıza rağmen çoğu kez birçok yan nedenlerden ötürü günlük aldığımız gıdanın yüzde on'u kadar olması gereken hayvansal proteini daha fazla tükettiğimiz gibi bunun yanında kafein, alkol, yağlar, bilinçsizce kullanılan ilaçlar, özellikle antibiyotikler ve bedene dışarıdan sokulan diğer sağlıksızların çokça kullanılmaları, yaşamın ileri dönemlerinde kalp-damar problemleri, artiritis denen eklem hastalıkları, aşırı kilo, diabet gibi başedilmesi zor olan bir çok sorunlarla bizi karşı karşıya bırakabilir Birkaç tanesini saydığımız bu zararlıların, organizmadaki hücre fonksiyonlarını yavaşlattıkları hatta çalıştırmadıkları bilinmektedir Bedenin Detoksifikasyonu ile öncelikle hücre sağlığını kazanmak amaçlanır Yıllardır aldığımız besinler bağırsaklarımızda yığımlanmaktadır Yukarıda tanımlamaya çalıştığımız toksik maddeler bağırsak floramızı bozarak bağırsaklarımızın normal görevini yapamaz hale gelmesine neden olmaktadır Bağırsak florasının tekrar düzenlenerek kabul edilen normal sınırlar içinde tutmak eğer sağlıklı bir yaşam istiyorsak olmazsa olmaz bir şarttır Bağırsak florasını düzenleyen en etkin tedavi şekli kolon hidro terapi yöntemidir Her 35 yaşına gelmiş insanın yılda bir kez kapsamlı gaita analizi yaptırarak bağırsak florasının durumunu görmesi son derce önemlidir Bağırsak florasının düzenlenmesi, böylece toksinlerden arınmış beden daima daha duru ve süratli düşünecek, unutkanlıklardan arınacak, stres'e karşı daha dirençli olup daha az sinirleneceği gibi aynı zamanda bağışıklık düzeyi yükseleceğinden daha az hastalanacak, enfeksiyonlara direnç gösterecek, daha verimli, daha sağlıklı ve sorunsuz bir yaşam sürdürecektir Her birey bir diğerine göre farklı bir yapıya sahip olduğundan hastalıklara ve diğer dış etkenlere nasıl farklı farklı reaksiyonlar veriyorsak toksinlere karşıda kişiler farklı reaksiyonlar verebilirler Bazılarının bedenleri toksinleri daha kolay elimine etme özelliğine sahipken bazılarının :-):-):-):-)bolizmaları bu fonksiyonları yerine getirmekte istenilen duyarlılığı gösteremez Bu nedenlerle kişinin bedeninin ne zaman detoksifiye edilmesinin gerekliliği kişinin :-):-):-):-)bolizmasına bağlıdır Bununla beraber unutmamak gerekir ki buradaki en önemli faktör :-):-):-):-)bolizmadaki toksinlerin seviyesidir Bedende sınırı aşmış toksin seviyesi mutlaka bir yerden kendisini hissettirir Bedenin detoksifikasyona ihtiyacının olduğu, tabii ki tıbbı verilerin dışında; durup dururken hiç bir nedene bağlı olmayan baş, sırt ve boyun ağrıları, alerjik semptomlar, uykusuzluklar, davranış değişiklikleri, mafsal ağrıları, sürekli tekrarlayan solunum problemleri, gıdalara karşı alerjik belirtiler gibi görülen belirtiler olabilir Diğer taraftan artiritis, sürekli kabızlık, hemoroit sorunları, sindirim sistemi yaraları – ülserler – sinüs tıkanıklıkları, ekzemalar, sedef hastalığı gibi cilt sorunlarının da detoksifikasyon için iyi birer neden olduğu artık günümüzde açıkça belirtilmektedir Kişi kendisini rahat hissetmeyip böyle bir takım huzursuzluklarla hekimine baş vurduğunda tabii ki laboratuarda yapılacak olan kan, idrar, dışkı, saç analizleri, karaciğer fonksyon testleri sonucu, hekim gözetiminde detoksifikasyon uygulamalarının yapılması sağlıklı bir uygulama açısından çok anlamlı olacaktır |
Ayurveda |
09-06-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaDetoks nedir, nasıl yapılmalıdır? Detoks nedir, nasıl yapılmalıdır? Detoks, vücudumuza çeşitli yollarla giren ve atık madde olarak dışarı atılmayı bekleyen zararlı toksinlerden kurtulmaktır Nasıl yapılır, neler yenmeli veya yememelidir? Detoks Kimler İçin Gerekli ve Nasıl Uygulanabilir? Herkesin belirli aralıklarla vücudunu dinlendirmeye ve vücudunu temizlemeye ihtiyacı var Aslında vücutlarımız her gün, özellikle gece ve sabah erken saatlerde, kendisini temizlemeye programlanmıştır Alfa Yayıncılık tarafından piyasaya çıkarılan "Detoks" adlı kitapta Daniel Reid detoks ihtiyacımızı şöyle tarif ediyor: "Vücutta toksinlerin tutulmasının iki temel sebebi vardır Birincisi yiyeceklerde, havada ve suda doğal olmayan çevresel toksinlere aşırı maruz kalmamız yüzünden oluşan, :-):-):-):-)bolizmanın doğal seviyenin çok üstünde toksin yüklenmesi Diğeri ise, sağlıksız kişisel alışkanlıklar, aşırı yorgunluk ve hiperaktif modern yaşam stilleri yüzünden zayıflayan sinir sistemi sebebiyle işlemeyen normal atılım sürecidir" Herkesin kendi yaşam tarzına ve ihtiyaçlarına göre değişik miktarlarda ve şekillerde detoksa ihtiyacı var Reid'in kitabında bu konu bütün hatları ile gayet açık seçik ve detaylı olarak yer alıyor Ancak siz bu kitaptan derlenen bilgiler ışığında ana hatlarıyla yapılması ve yapılmaması gerekenleri öğrenebilirsiniz Detoksa İhtiyacınız Olduğunu Gösteren İşaretler Baş ağrısı, sırt ağrıları, sık sık soğuk algınlığına yakalanmak, yorgunluk, eklem ağrıları, burun kaşıntısı, sinirlilik, deri döküntüleri, öksürük, uyku hali, deri kızarıklıkları, göğüs hırıltısı, gözlerde iritasyon, uykusuzluk, bulantı, boğaz ağrısı, savunma sisteminizde yavaşlama, baş dönmesi, hazımsızlık, boyun tutulması, değişken ruhsal yapı, anoreksiya, sinüslerin tıkanması, anksiyete, ağız kokusu, dolaşım bozukluğu, ateş, depresyon, kabızlık 1 İlk önce soluduğumuz hava temiz olmalı Doğru bir şekilde solunum yapmayı bilmeli, diyaframımızı kullanmayı öğrenmeliyiz 2 Kanımızda bulunan oksijen miktarı düşük olmamalı Aksi takdirde detoks yapamayız çünkü oksijen var olan en etkili antioksidandır 200 yıl önce atmosferde yüzde 38 oranında oksijen bulunurken bugün sadece yüzde 19 oksijen mevcut Tüm toksinler vücuttan atılmak için önce oksijenle birleşmeli, bu nedenle oksijen takviyesi almak için ozon ve oksijen tedavileri uygulatmak çok önemli 3 Yenilenler ve içilenler toksik olmamalı İçtiğiniz suyun kalitesi çok önemli İdeal bir diyet uygulandığında dahi içilen suyun ph derecesi ile vücudunuzun asit dengesini bozabilirsiniz Su, ideal olarak ph 735 ile 760 değerleri arasında olmalıdır İçtiğiniz suyun değerlerini bilmiyor ya da belirtilene güvenmiyorsanız, herhangi bir laboratuvara giderek değerleri çok ucuza öğrenebilirsiniz 4 "AsiditeDetoks" kitabının yazarı Daniel Reid'e göre sağlıklı bir vücutta kan ve diğer vücut sıvılarının birçoğu, deniz suyuna benzer şekilde hafif alkaliktir Alkalik ve oksijen, sağlıklı olmanın ve güçlü bir bağışıklık sisteminin şartlarıdır; bakteriyel, virütik ve mantar kökenli enfeksiyonlar oksijenle yeterince beslenmiş ve alkalik dokularda gelişemezler Mikropların neredeyse tamamı bu ortamda etkisiz hale gelir 5 Demek ki detoks yaparken amacımız; asit oranımızı ph 7 oranında tutmaya çalışmak ve oksijen oranımızı arttırmak olmalıdır Bu sonuçları elde etmek için düzenli bir şekilde beslenip, yaşam tarzımızı da değiştirmeliyiz Detoks Programları Detoks, sadece beslenme ile sağlanamıyor Beslenmemizde yapacağımız değişikliklerle vücudumuza yeni toksinler eklemeyi kısıtlayabiliriz ancak var olan toksinleri vücuttan atmak için egzersizlerle terlememiz gerekir Ayrıca idrar ve dışkı yoluyla da zehirlerimizi atabilmeliyiz Ülkemizde de çok çeşitli spa merkezleri ve otellerde, uzman doktorlar tarafından uygulanan destek tedaviler mevcut Ancak evde haftada bir, üç ya da yedi gün veya en uzun 15 günlük kürler uygulayabilirsiniz Uzman kontrolü olmayan ev tedavilerinde daha temkinli davranmanızı öneriyoruz Evde Detoks Detoks'un beslenme ayağında çok çeşitli seçenekler ve programlar söz konusu Detoks'ta ufak birkaç değişiklikten tutun da sadece elma yenilen, meyve suları tüketilen diyetlere ve hatta sadece su içilen oruçlara kadar uzanan çok geniş bir yelpaze söz konusu Herhangi bir radikal diyet veya uygulamadan önce mutlaka doktora danışmalısınız Su Orucu, meyve suyu diyeti veya tek tip gıda ile yapılan aşırı programları uygulamadan önce dikkatle düşünün Çünkü bu tip diyetlerin yarardan çok zararı olabilir Beslenme Dışında Toksin Alımını Azaltmak İçin Neler Yapmalıyız? PİŞİRME METOTLARI: Tükettiğimiz gıdalar kadar önemli bir diğer unsur ise pişirme metotlarımız Kızartma yapmamaya, yağı aşırı ısıtmamaya özen göstermeliyiz Haşlama ya da buharda pişirme usullerini tercih etmeliyiz Ayrıca pişirme yapılan kapların paslanmaz çelik, cam veya porselen olmasına dikkat etmeliyiz SABUNLAR VE DETERJANLAR: Gerek bulaşık yıkarken gerekse banyoda kullandığımız sabunların, bitkisel özlerden olmasına dikkat etmeliyiz Kimyasal katkıları olan ürünlerden kaçınmalıyız DENİZ SUYU MUCİZESİ: Denize yakın bir yerde oturuyorsanız ve suyun temizliğinden eminseniz, her gün birkaç damla deniz suyunu içme suyuna damlatarak içmeniz vücut asit dengeniz için son derece yararlı olacaktır Denizde yüzmenin de tedavi edici özellikleri var ve günde belirli aralıklarla suya girilmesi çok yararlı DENİZ VE DAĞ HAVASI: Bu gibi mekanlarda havanın iyonizasyonu ve kalitesi farklı olduğundan, "biraz dağ havası almak" veya " deniz havası solumak" hurafe değil Sağlık üzerinde oksijen arttırıcı ve denge düzenleyici etkileri var DETOKS SAĞLAYAN ÇAYLAR: Başta yeşil çay olmak üzere birçok bitkisel çayın detoks etkisi yüksektir Papatya, ginseng, ginko biloba, ekinezya, kırmızı pancar, zencefil, meyankökü de toksin arındırıcı özellikleri olan önemli kaynaklardır DUŞ VE BANYO: Sıcak suyun ve su ile masajın faydaları büyük Ayrıca ölü derilerimizden arınarak gözeneklerimizi açtığımız takdirde toksinlerden daha kolay kurtulabiliriz Cilde kuru fırça ile yapılan masaj kan dolaşımını hızlandırarak, ciltteki oksijen oranını arttırır Cildimiz ve iç organlarımıza çok yararlıdır Küveti su ile doldurup, evde detoks yapmak istediğinizde cildi tahriş eden zararlı kimyasallar içeren sabunlar yerine, papatya, biberiye, okaliptüs ve adaçayı gibi doğal yağlar kullanmayı tercih etmelisiniz Ayrıca banyonuza yarım bardak içme sodası ve/veya deniz tuzu da ilave edebilirsiniz KOKULAR: Kokular bizim tahminimizden çok daha önemli Çağlar boyunca çeşitli hastalıklar insanlığı tehdit ederken, bu virüs ve bakterilerden en az etkilenen veya hiç etkilenmeyen grup insan, çiçekler, çiçek suları ve yağlarıyla uğraşanlar olmuş Kimyasal kokular bu kategoriye girmezler ve zararları da vardır VİTAMİNLER: Detoks sırasında, beslenme programınızı ve diğer tedavilerinizi desteklemek için alınması gereken en ideal antioksidan vitaminler: çinko, kalsiyum, B vitaminleri (özellikle B3), C vitamini, selenyum, A vitamini, E vitamini olarak özetlenir Baharat ve Çaylarla Arınma Programı İyi bir beslenme programına ilaveten: Uyanınca: Bir bardak ılık suya bir kaşık limon suyu veya bir kaşık elma sirkesi ekleyerek için Yemeklerde: Maydanoz ve sarımsak tüketin (tercihen çiğ), ayrıca kırmızı biber ve zencefil (çorbalara katılarak tüketilebilir) de tüketilmesi gerekir Yemek Aralarında: Papatya, zencefil, ıhlamur, meyankökü gibi arındırıcı çaylar tüketin Akşam: Papatya çayı rahatlatıcı özelliği ile uyku için de idealdir İdeal Beslenme * Haftada 1 kez vücudumuzu arındırmamız gerekiyor Örneğin bir gün boyunca sadece evde sıkılmış doğal meyve suyu, içme suyu ve yanında çiğ meyve ve sebze tüketmemiz öneriliyor * Bunları sofranızdan kaldırmaya ya da çok ender tüketmeye çalışın Kırmızı et, şarküteri etler, sakatat, rafine edilmiş gıdalar, konserveler, şeker, tuz, doymuş yağlar, kahve, alkollü içecekler ve nikotin * Mümkün olduğunca organik gıda tüketmeye çalışın * Sadece filtre edilmiş, mineralleri uygun ve ph düzeyi 7 veya üzerinde olan içme sularından tüketin * Yumurta, buğday, süt ve ürünlerini belirli dönemlerde sıra ile yiyin Hepsini aynı dönemde tüketmemeye özen gösterin * Mevsim meyve ve sebzelerini tüketmeye özen gösterin * Sofranızda en sık bulunan ürünler: meyve, sebze, yeşillik, tahıl, baklagiller, düşük yağ oranlı süt/yoğurt/peynir, organik beyaz et ve taze balık olmalı * Limon asidik olarak düşünülse de, vücudumuz için en ideal asit düzenleyici maddelerdendir ve her gün bir miktar tüketilmesi hararetle tavsiye edilir * Doğanın antibiyotiği olan sarımsak, insan yapımı antibiyotikler gibi yan etkileri olmayan muhteşem bir antioksidandır Belirli aralıklarda sarımsak kürü yapılması tavsiye edilir * Bir bağ maydanozu kaynayan suya atıp, suyun altını kapatın ve bu suyu ılık olarak gün içerisinde tüketin, hem klorofil hem de diğer vitaminler açısından ideal detoks ajanı olacaktır |
Ayurveda |
09-06-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaSAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZINA DOĞRU SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZINA DOĞRU Alışmış olduğu bir hayat tarzının dışına çıkmak insanoğlu için herzaman sıkıntı vericidir Bu hayat tarzı farkında olmadan dışarıdan dayatılmış olsa da bu böyledir Bir hücre dahi dış dünyanın zararlı etkilerine DNA’sında yerleştirilmiş koruma yöntemi ile karşı koyarken, en gelişmiş canlı olan insanoğlu nasıl oluyor da dış dünyanın dayatmalarına karşı koyamıyor? Diğer tüm canlılardan farklı olarak çevreyi değiştirebilme yeteneğine sahip olan insan, nasıl oluyor da kendisine dayatılan bir yaşam tarzının kölesi olmayı içine sindirebiliyor? Halbu ki, yaldızlı, şatafatlı reklâmlarla kendisine dayatılan bu yaşam tarzını sürdürdü- ğünden beri toplumun her geçen gün sağlığı bozulmakta, hastalıkların ve bu hastalıklar sonucu ölümlerin sayıları hızla artmaktadır Kalp hastalıklarından muzdarip insan sayısı 3 milyon cıvarına ulaşmıştır Yılda bu hastalıktan 260 bin insanımız ölüyor Heryıl 150 bin yeni kanser hastası ekleniyor ve heryıl 100bin insanımız kanserden ölüyor Ülkemizde 26 milyon insanımız sıgara içiyor Bunun 17 milyonu sıgara bağımlısı haline gelmiş Heryıl 600 bin çocuk ve gencimiz kendilerini koruyacak bir merci olmadığı için sıgaraya başlıyor Uyuşturucu kurbanlarının %99 uuyuşturucuya önce sıgara ile başlıyor Ülkemizde sağlığa harcanan para 14 milyar ABD dolarıdır Sıgara, alkol ve bunların yol açtığı sorunlara ödenen ise 30 milyar ABD dolarıdır Bu akıl almaz çelişkinin muhatabı kimdir ve nerededir? Yanlış beslenmenin sonucu yağlanan vücutta oluşabilen tansiyon, kan şekeri ve zararlı kolestrol gibi hastalıkların görülme sıklığı 20-30 yaş arasındaki insanlarımızda %10 iken, 60-70 yaş arasındaki insanlarımızda %60-75 ‘e dayanmış durumdadırBu istatistik rakkamları çoğaltabilir, çeşitlendirebiliriz Ancak bu rakamlar dahi birşeylerin iyi ve düzgün gitmediğini göstermeye yetmektedir Fast-food, cola, sigara, alkol ve birçok zararlı kimyasal katkıların kullanıldığı gıdaların oluşturduğu yanlış beslenme ve insanlarımızın hareket etme azlığı sağlıksız yaşam tarzımızı tehlikeli boyutlara çıkarmış ve kalp hastalıkları, kalp krizleri, felç, kanser, tansiyon, kan şekeri ve bağışıklık sistem bozuklukları gibi hastalıkların hızla artmasına yol açmıştır Felaket tellallığı yapmıyorum Çeşitli kurumların rakkamlarla ortaya koyduğu bir tablodan söz ediyorum İşin garip tarafı ise, hergeçen gün daha da belirgin hale gelen bu sağlıksız yaşam tarzını sürdürebilmek için ülkemiz yılda milyarlarca dolar ödemektedir Ülkemiz, gelişmiş Ülkelerin gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerinin ve bunların teknolojilerinin pazarı haline gelmektedir Böyle devam ederse, güçlükle kazandığımız dövizleri, başkalarının ürettiği ve yüksek fiyatlarla sattığı, pahallı teknoloji ürünlerine, gıda, ilaç, kozmetik ve teknoloji transferlerine ödemek zorunda kalacağız Şüphesiz, gelişmiş ülkelerde de çöreklenmiş, trilyonlarca dolarlık gıda, sağlık ve kozmetik sektörleri geleceklerini düşünmek ve Pazar alanlarını planlamak zorundadırlar Bu sebeple, distrübütör ismi altında ajanlarını, siyasi otoriteleri, gerekirse güçlü ve gelişmiş ülkelerin kontrolunda olan Dünya Bankası ve İMF’yi kullanarak bu planlarını en acımasız şekilde uygulamaktan çekinmemektedirler Sonuçta, bu küresel güçler hertürlü kirli metodları kullanarak Trilyonlarca dolarlık gıda, ilaç, kozmetik, malzeme, teçhizat, cihaz ürünlerini bizim gibi uydu ülkelere yüksek fiyatlarla pazarlayacaklar ve bağımlılığımızı daha da güçlendirmeye devam edeceklerdir SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZINA DÖNMELİMİYİZ? İçinde bulunduğumuz süreç, toplumsal yapımızı tüketen bir süreçtir Bu süreçten biran evvel kurtulmak gerekmektedir Evet! Bağımsız irademizle yeni bir yaşam tarzını düşünmeliyiz Tarih boyunca bizi biz yapan, manevî değerlerimizle uyumlu, bize yaşama sevincimizi tekrar kazandıracak yeniden Sağlıklı bir yaşam tarzına dönüş yapmalıyız Bu karar o kadar da korkulacak bir karar değildir Düşünün 50, bilemediniz 100 yıl öncesine kadar yüzlerce asır yaşamış insanlar bugün vazgeçemiyeceğimizi sandığımız bu ürünlerle yaşamadılar Ceddimiz Sağlıklı yaşam tarzını uygulayarak asırlar boyu güçlü ve saygın devletler kurdular Toplumumuzun şimdilerde kaybolmuş gözüken doğal ve organik yaşam unsurlarını tekrar gün ışığına çıkarmak herhalde gurur verici bir şey olmalıdır Hür irademizle önce kendi nefsimizde oluşturacağımız doğal ve sağlıklı yaşam tarzı çevremizde de kabul gördükçe kısa zamanda güçlü bir harekete ulaşacaktır Başlangıçta kurulu düzenleri ve kısa vadeli menfaatları sebebi ile üreticiler ve satıcılar, bu harekete hemen katılamaya- caklardır Ama eninde sonunda uymak zorunda kalacaklardır Bu yeni sürecin ilk adımı şüphesiz mevcut sağlıksız yaşam düzenini boykot etmektir Boykot sürdükçe ve yayıldıkça üretici ve satıcılar çözüm aramak zorunda kalacaklardır Boykot kararımızı her platformda dile getirmeliyiz Firmalara, Bakanlıklara mesajlarımızı ulaştırmalıyız Bir yan- dan da, evlerimizde, iş yerlerimizde sağlıklı yaşam tarzımızın gereklerini uygulamayı- başlatmalıyız Bütün bunları, artık iyice belirgin hale gelmiş Toplumlarımızın felaketini durdurmak için yapmak zorundayız HKBüyüközer DrMüh |
Ayurveda |
09-06-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedadetoks tavsiyesi Kendinize orjinal bir detoks yapın Detoks son yıllarda oldukça popüler bir kelime olarak hayatımızdaki yerini her geçen gün kuvvetlendiriyor Detoks bedende birikmiş olan toksinlerden arınma anlamını taşırBunun bir çok farklı yöntemi vardırBu yöntemler günümüz modern tıbbının da kabul ettiği insanın zihnen ve ruhen önemli oranda şifaya kavuşmasını sağlayan yöntemlerdirSadece beslenme alışkanlığında yapılan değişimler detoksu tarif etmek için yeterli değildirMeditasyon, yoga, sauna, masaj, refleksoloji ve daha sayılabilecek bir çok yöntem vardır İnsan bedeninde birikmiş olan bu toksinler nasıl oluşur? Sigara dumanı vasıtasıyla aldığımız binlerce kanserojen madde, eksoz dumanları vasıtasıyla aldığımız kimyasallar, ilaçlarla aldığımız kimyasal maddeler, yanlış düşünme modelleri, yemeklerden aldığımız zehirli atıklar, bedenin kendisinin atmakla görevli olduğu fakat hareketsizliğe bağlı olarak atamadığı zehirli atıklar, cep telefonları vasıtasıyla bedenin olumsuz etkilenmesine bağlı olarak gelişmiş kimyasal maddelerden temizlenmektir Nasıl ki bedenininizin dışındaki deri kısmını sürekli su ile temizliyorsanız bedenin iç kısmının da sürekli temizlenmesi gerekirSu ana temizleyicidirYalnız suya ilave olarak yapılacak bazı bitki ve baharatlar, yemek yeme ve davranış değişiklikleri ile detoks bedenin en derin kısımlarına kadar temizlenip arınmayı sağlayacaktırBuradaki en önemli temizlik başta karaciğer olmak üzere tüm kanımızdırDolaşım sistemimizdir İnsanın kendi başına beslenmesi sayesinde yapacağı basit bir o kadar da etkili detoks tavsiyemiz aşağıdadır Sabahları erken kalkılmalıdırGüneş doğmadanGüneş doğduktan sonra geç saatlerde yapılan kahvaltı ile detoks yapılamazErken kalkarak sabah yürüyüşü yapmak yada hafif basit egzersizlerde bulunmak en güzelidir Sabahları kalktığınızda bir bardak ılık su içine bir tatlı kaşığı elma sirkesi katarak yavaşça yudum yudum içiniz Kahvaltıdan önce bir bardak kaynamaya yakın sıcaklıkta su içine bir tatlı kaşığı zerdeçal, bir çay kaşığı keten tohumu, yarım çay kaşığı üzüm çekirdeği, bir tutam(yaklaşık yarım çay kaşığı miktarı)kekik, bir tutam zencefil katarak bunların hepsini birkaç dakika karıştırarak yavaşça içinizBardağın dibinde kalan tüm tortularla birlikte Kahvaltınızı hafif yapmalısınızBir dilim peynir, bir tatlı kaşığı bal, domaaaa, biber, maydanoz ve dere otu ile birlikte yapılmış salataya bol zeytin yağı ve limon katmayı ihmal etmeyinizEkmeği olabildiğince azaltmak gerekirBir dilim uygundurŞekerde azaltılmalıdırYarım kesme şeker bir bardak çay için yeterlidir Lütfen yediğiniz her şeyi ağzınızın içinde iyice çiğnemeden yutmayınız İnsanın içindeki sır saklı iken insanın esiri durumundadırİnsanın içindeki sır nasıl ki dışarıya çıktığında yani bir başkası ile paylaşıldığında insanı esir alıyorsa yenilen yemeklerde eğer iyice çiğnenmeden yenilirse adeta insanı esir almaktadırBu yüzden masraf yaparak aldığınız gıdaları bedeninizin içine gönderirken onlara esiri olmaktan kaçının Öğlen yemeğine kadar en az dört beş bardak ılık su içilmelidirSu detoksun en önemli bileşenidirSusuz bir detoks mümkün değildirÖğlen yemeğinde olabildiğince her çeşit yenilen gıdalar azaltılmış olarak yenmelidirÖrneğin yarım tabak çorba ekmeksiz olarak içilmelidirİçine beden özelliklerine uygun tarzda baharatlar konulması faydalı olacaktır(Not:Beden özellikleri ve buna göre bitkisel ek tavsiyeler DrRecai Yahyaoğlu'nun mozaik yayınlarından çıkmış olan mükemmel sağlık adlı kitabından öğrenilebilir) Öğlen yemeğinde yarım tabak çorba ile başlamak en iyi tavsiyedirÇorbadan sonra bir porsiyon yada bir tabak sebze yemeği tavsiye edilirYemek arasında olabildiğince az su içilmelidirSuyu lütfen yemekten yarım saat önce ve bol olarak rahatlıkla içebilirsinizEn büyük yanılgılarımızdan birisi de yemek yemeden su içmeyi uygun bulmayışımızdırÇok komik ve fakat çok yaygın bir yanlış kanaat vardır bu konu hakkındaİnsanlar genellikle yemek yemeksizin su içmenin yanlış olduğunu düşünürler Lütfen yemek yedikten yarım saat hatta bir saat sonra su içmeye başlayınBu şekilde davranarak sindirim sisteminizin güçlenmesine katkıda bulunmuş olursunuzÖğlen yemeğinde çorba, sebze yemeği yeterlidirFakat doymakta sıkıntı yaşayanlara zorlama yapmaksızın hafif bir çeşit yemek yada bolca salata tavsiye edilir Akşam yemeğine kadar yine bolca su içmeye devam edilmelidirSu ile zerdeçal yada beden özelliğine göre bitkisel takviyeler kullanılabilirYemekten sonra gün içinde fırsat buldukça fazlaca hareket etmeye çalışmak gerekirİşyerinizde, oturduğunuz apartman dairesinde lütfen merdivenleri kullanınızAsansör kullanmak bedeninize yaptığınız en önemli ihanetlerdendirTıpkı sigara içmek gibi Sigara içenler ve sürekli oturarak iş yapmak zorunda olanlar bir de fazlaca yemek yiyorlarsa hayatlarını kısaltmak için ellerinden geleni maksimum oranda yapıyorlar demektirBu insanlardan kilo sorunu olanlar depresyon yaşamakta, zayıf olanlar gizlice kalp ve damar hastası olma potansiyeline sahip bulunmaktadırlarDepresyonda olanlar her an bu hastalığın verdiği sıkıntıyı yaşarlarZayıf olanlar şu anda pek sıkıntı yaşamıyor gibi görülebilirlerPek yakın gelecek onlar için sürprizler hazırlamaktadırSigara içen ve hareketsiz yaşam tarzına uygun yaşayan iştahı açık insanları kalp ve damar hastalıkları sürpriz yaparak kırklı yaşlarda (yada artık günümüzde bu yaş daha aşağılara doğru inmektedir) mutlaka yoklayacaktırBu yüzden mutlaka gerekli olan yaşam standartlarındaki hatalı davranış ve alışkanlıklarımızdan kurtulmak zorundayız Öğlen ve akşam yemekleri arasında yine en az dört beş bardak ılık su içilmelidirGün içinde ılık ve hatta sıcağa yakın su içmeyi alışkanlık haline getirmek en güzelidirKesinlikle soğuk gıdalar ve soğuk sudan uzak durulmalıdırSoğuk su barsakları anında durdurarak sindirim sistemimizin çalışmasını sabote ederSoğuk su mideye indirilmiş midede yada sindirim sisteminin her hangi bir yerinde patlamaya hazır bir bombadırNe zaman ve nereyi ne oranda tahrip edeceğini önceden bilmek çok zordur Akşam yemeği yemeden önce yarım saat yürüyüş yapılmalıdırİş dönüşleri akşam saatlerinde yürümek son derece yararlıdırGünün stersinin boşalması için harika bir fırsattırYemek akşam yediden sonraya kalmamalıdırYemekte bir kaç çeşit yemek yenilebilirEkmeksizYemekler ekmeksiz olmasına rağmen bolca çiğnenerek yenmelidirAkşam yemeği içinde mutlaka maydanoz, roka, dere otu ve kekik bulunmalıdırYapılan salata bolca yenebilirAkşam yemekten yarım saat yada daha güzeli bir saat sonra çay içilmeli ve meyve yenmeye başlanmalıdır Yemek sonrasında bir süre hareketsiz kalarak dinlendikten sonra gece yatmadan önce mutlaka biraz hareket etmek gerekirHareket sağlığımız için en temel gereksinmemizdirHareketimiz kadar bedenimiz enerji dolmaya başlarGece yarılarına kadar hareketsiz kalıp televizyon karşısında oturulmamalıdırYatmadan önce mutlaka ılık bir bardak suyun içine zerdeçal, zencefil, kekik, nane, keten tohumundan yarımşar çay kaşığı konularak içilmelidir |
Ayurveda |
09-06-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaDetox rejimi hakkında bilmek istedikleriniz Detox rejimi hakkında bilmek istedikleriniz Organizmamız her gün sağlıksız beslenmenin neden olduğu toksinlerle savaşıyor Toksinlerin atılması anlamına gelen 'detox' rejiminin amacı, :-):-):-):-)bolizmayı hızlandırarak kilo verilmesini sağlamak Siz de 'detox' rejimiyle vücudunuzda iyi bir bahar temizliği yapın ve zinde olun! Hepimiz baharın gelmesiyle hissettiğimiz rehavet ve yorgunluktan şikayet ederiz Peki bu yorgunluğun nedeninin organizmada biriken ve onun sağlıklı çalışmasını bir anlamda engelleyen toksinlerden kaynaklanabileceğini hiç düşündünüz mü? 'Detox' rejiminin size önerdiği gibi meyva, sebze, tahıl ürünlerini daha fazla tüketerek vücudunuzu toksinlerden arındırmaya çalışan böbrek ve karaciğerinize yardım edebilir, hatta bir an önce bu toksinlerden büyük ölçüde kurtulabilirsiniz 'Detox' rejiminin sağlıklı alışkanlıkları 'Detox' rejimi, belirli bir menü değil sadece sağlığınız için en uygun olanı ortaya koyarak 10 gün boyunca vücudunuzu toksinlerden uzak tutmanızı sağlayan bir yol göstericidir Umarız bu öneriler, bir süre sonra eski alışkanlıklarınızın yerini alır 'Fast-food' yemeyi kesin Bu ürünlerde bulunan tat aromaları ve koruyucuları karaciğeri yorar Tabii sevdiğiniz bu ürünleri yiyemiyorsunuz diye lezzetten ödün vermek zorunda değilsiniz Kendinize çamfıstığı parçaları ya da kavrulmuş susam ekleyerek enfes ve bir o kadar da sağlıklı bir salata hazırlayabilirsiniz Üzerine yoğurt sosu (3 çorba kaşığı yoğurt, 1 çorba kaşığı limon veye greyfrut suyu, 1/2 çorba kaşığı zeytinyağı, tuz ve karabiber) veya biraz zeytinyağı ya da elma sirkesi gezdirerek salatanıza değişik tatlar verebilirsiniz Toksinleri arındırıcı özelliği en fazla olan sarmısak, soğan ve dereotu, maydanoz gibi otları yemeklerinizde mümkün olduğunca sık kullanın Öğün arasında acıktığınızda bir elma, havuç veya birkaç çilek yiyin ya da kendinize bir meyva/sebze kokteyli hazırlayın Kahve ve sigarayı mümkün olduğunca azaltın Eğer kahveden vazgeçemiyorsanız miktarını günde sadece bir fincanla sınırlayın ya da kahve yerine anti-oksidan bakımından zengin yeşil çayı tercih edin Aynı şekilde bir kadeh içki yerine bir bardak meyve kokteylini deneyin Yemeklerinizi buharda, mikrodalgada, fırında yağlı kağıda sararak düşük ısıda pişirin Yavaş ve en son hazmedilen moleküller yağlardır Bu nedenle sindirimde çok fazla kalırlar ve emilimleri organizmaya fazla kalori sağlamaz Mesela bir porsiyon pilavla bir porsiyon pırasa böreği temelde aynı kaloriye sahiptir Ama pırasa böreği daha yağlı olmasına rağmen daha az doyurucudur Nişastalı besinleri, sadece sindirimleri kolay olduğu için değil organizmaya yağlı besinlerden iki ve hatta üç kere daha fazla enerji sağladıkları için tercih etmelisiniz Yine de vücudun her gün alması gereken belli bir yağ oranı vardır, bu yüzden yemeklerinizi hafif yağlı yapabilirsiniz Somon ve ton balığı vücudunuz için gerekli yağ asitleri bakımından zengin besinlerdir Organizma, ihtiyaç duyduğu günlük enerjinin % 50sini yağlardan, % 35ini karbonhidratlardan (şekerli-nişastalı yiyecekler), % 15ini proteinlerden (et ve özellikle balık) alır Aslında bu oranlar için ideal ölçü, enerjinin % 55inin karbonhidratlardan, % 30unun yağlardan sağlanmasıdır Meyva ve meyvalı yoğurt ya da dondurma yiyerek bu karbonhidrat ihtiyacını karşılayabilirsiniz Yağlar ise kızartmalar, hazır yemekler, şarküteri ürünleri ve soslarda bol miktarda bulunur Kompleks şeker bileşikler artık maddelerin bağırsakta ilerlemesini sağlayarak sindirimi devam ettirirler ve bu bileşikler yeşil ve çiğ sebzelerde daha fazla oranda bulunur Sindirim sisteminin sağlıklı çalışması için bu besinleri daha çok tüketmelisiniz Günde en az 1,5 litre su için Suyu özellikle öğün aralarında içmeye gayret edin Su toksinleri vücudunuzdan atmak için en etkili silahınızdır Ne kadar az su içerseniz, toksinler vücudunuzda o kadar çok birikir Stres organizmanın en büyük düşmanıdır Beslenme alışkanlığımızı değiştirir, ama en önemlisi :-):-):-):-)bolizmanın dengesini bozar Magnezyum seviyesini azaltır, serbest radikalleri çoğaltarak oksidatif strese neden olur Küçük kaçamaklar yapın: Solunum rahatsızlığınız ya da yüksek tansiyonunuz yoksa saunada terlemek sizin için harika bir değişiklik olacaktır Terlemek, hem toksinleri atar hem de :-):-):-):-)bolizmanızı hızlandırır En güzel kıyafetlerinizi giyin ve makyaj yapın Ormanda yürüyüşe çıkın Hareket edin ! Kalori yakmak için egzersiz yapmak gerektiğini herkes bilir Aynı zamanda egzersiz, vücudun bütün organlarının daha düzenli çalışmasına ve sakinleşmeye yardımcı olur Bunun için haftada 2 gün 1 saatinizi veya 3 gün 45 dakikanızı ayırmanız yeterli Spor yapmaktan hoşlanmıyorsanız günde yarım saat yürüyün, bisikletle gezin ya da ip atlayın Önemli olan kendiniz için vakit ayırmaktır |
Ayurveda |
09-06-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedaruh haline göre yemek Akıllı insan aklını kullanır, daha akıllı insan başkalarının aklını da kullanır Bernard Shaw RUH HALİMİZE GÖRE YİYECEKLER ÖFKE: Kızgın ve öfkeliyseniz, sizi daha da sinirlendirecek, burnunuzdan solur hale getirecek uyarıcı niteliklere sahip olan çay, kahve ve şaraptan kesinlikle uzak durun Kırmızı eti de ağzınıza sürmeyin YALNIZLIK SIKINTISI: Yalnızsınız ve içiniz sıkılıyorsa; rahatlamak için domates, patlıcan, biber, patates yumurta ve karnabahar yiyin BEZGİNLİK: Güvensizlik ve bezginlikte peyniri, kırmızı eti unutun aaaİFSİZLİK: Hiçbir şeyden memnun olmuyorsanız, hiç aaafiniz yoksa, soğan ve pırasayı tercih edin KARASEVDA: Pirinç ve şekerden kaçının Bu iki gıda, melankoliyi azdırıyor ÖZGÜVEN: Turunçgillerin hepsi insana özgüven aşılıyor ve umut saçıyor DÜŞ KIRIKLIĞI: Kereviz ve havuç, kaybolan hayallerin, düş kırıklıklarının yaralarını sarmaya birebir geliyor ÇEKİNGENLİK: Kuşku ve çekingenliğe karşı mercimek en iyi ilaç YORGUNLUK: Çalışmaktan yıpranmaya karşı bezelye yiyin ENDİŞE: Üzerinizdeki endişeyi atmak, hata yapabileceğiniz saplantısını aklınızdan çıkartmak için marula güvenin AGRESİFLİK: Saldırganlığınızı, agresifliğinizi kontrol altında tutmak için cevize başvurun İHTİRAS: Çok dikkat edin, çikolata her türlü isteği kamçılar, ihtirasları şahlandırır HİDDET: Badem hiddeti dindirir AŞIRI ÖFKE: Patlama durumundaysanız makarna, ekmek, taze meyve ve sebze yiyin ZİHİN KARIŞIKLIĞI: Kafanız karışıksa nane çiğneyin DEPRESYON; Bergamot ve maydanoz, bir numaralı ilacı Prof Di FLAVIANO |
Ayurveda |
09-06-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedamutluluk veren on besin Dostların sıkıntıda iken onları mutlu oldukları zamankinden daha çok ara Chilon MUTLULUK VEREN ON BESİN İçinde endorfin bulunan besinlerin insanı mutlu ettiğini belirten bilimadamları, bu maddeyi en çok barındıran on besini sıraladı Bu besinler kalori bakımından çok zengin; mutluluk için kalori miktarları hesaplanarak yenilirse fazla kilo alınması da önlenmiş olur ÇİLEK C vitamini deposu olan çilek, önde gelen afrodizyaklar arasında yer alır Çilek bütün salgı bezlerini çalıştırarak vücuda gençlik ve kuvvet kazandırır Çileği çok olan bölgenin halkı uzun yaşar Yüksek tansiyonu düşürür, damarları temizler, kansere karşı korur, böbrekte kum ve taş oluşmasını önler MUZ Kokusuyla bile mutluluk aşılayan muz, tam bir endorphin deposudur Kendinizi güçsüz ve sinirli mi hissediyorsunuz, hemen bir muz yiyin Kalsiyum ve magnezyum içeren bu meyve strese karşı birebirdir Sinir hastalığı olanlar için her gün yemek arası saatlerde tüketilmesi gereken bir besindir ÜZÜM Kırmızı ve beyaz üzüm yiyen herkes gülücükler saçar Üzümde yüzde 20 oranında direkt olarak kana karışan şeker vardır Bedenen ve zihnen çalışanlar için iyi bir gıdadır Gıda şekli anne sütüne benzer Üzümdeki bol demir kan yapar Yüz ve boyuna taze üzüm suyu sürülüp on dakika sonra yıkanırsa cilde dirilik verir PORTAKAL C ve B vitamini açısından zengin olan portakal, insana dinamizm verir Portakal içindeki C vitamini ince ve kalın damarların yumuşak kalmasını sağlar Bacaklardaki varisi geçirir Vücuttaki direnci arttırır Grip ve nezlede portakal suyu, şeker ve şarapla karıştırılıp üzerine sıcak su katılarak içilir Kanın durulmasına ve temizlenmesine yardımcı olur Hazmı kolaylaştırır Portakal reçeli ise karaciğeri çalıştırır ÇİKOLATA Stresin bir numaralı düşmanıdır Kendinizi kötü hissediyorsanız, hemen bir parça çikolata yiyin Flört etmek gibi bir şey Bir kalem yemek yeterlidir Mutluluk hormonu 'serotonin' anında beyinde dolaşıma çıkar Çikolatanın içerdiği 'penilatilamin' insanı bulutlara çıkarıyor Çikolatada, yeşil çay ve sebze-meyvelerde bulunan 'flavonoid' adlı madde bol miktarda vardır Bu madde kanı sulandırır, kalp hastalıkları riskini azaltır Çikolata kötü kolestrolün (LDL) okside olarak damar çeperine yapışmasını da engeller Tıpkı aspirin gibi kanda pıhtılaşmanın önüne geçer Düzenli tüketenlerde ölüm, yemeyenlere kıyasla yüzde 30 daha geç gerçekleşiyor (günde 30 gr) DONDURMA Çok yenirse şişmanlatıyor, az yenirse mutluluğa mutluluk katıyor Dondurma yaşlanmayı önlüyor 100 gr dondurmada ortalama 135 mg kalsiyum, 115 mg fosfor, 100 mg sodyum, 160 mg potasyum, 25 gr karbonhidrat bulunuyor Amerika'da kişi başına 25 kg, Türkiye'de kişi başına 6 külah tüketiliyor Dondurma, sütten daha zengin bir besin maddesi A, B, C, D ve E vitamini içerir Çocukların sağlıklı büyümesi ve kemik erimesi sorunu olan kişiler için büyük önem taşıyor Beslenme uzmanları dört mevsim tüketilmesini öneriyor MAKARNA Çok ağır soslarla yenilmediği sürece enerji veren ve mutlu eden besinler arasında yer alıyor Hazmı kolay Özellikle sadece salata ile birlikte yenilirse şişmanlatmaz EKMEK Buğday ekmeği de sıkıntıları unutturuyor FISTIK Yağ oranı yüksek ama yine de insanı mutlu ediyor Roma İmparatorluğu'nda 'Tanrı yiyeceği' olarak adlandırılan fıstığın kolestrolü düşürdüğü ve kalp krizi riskini azalttığı bildiriliyor Çocuklar ve sporcular daha fazla yiyebilirler Demir, bakır, selenyum, magnezyum, çinko, potasyum ve fosfor gibi minerallerin doğal kaynağı olan bu çerez kalbimizin yanı sıra beyin-sinir sistemi, kas ve kemiklerimizin de dostu Tuzsuz olanından her gün 10-15 adet yenilebilir SUSAM Dar gelirlerinin baştacı olan simit, mutluluğa giden yolda önemli bir yere sahiptir Yağ ve protein içerir Susamdan elde edilen tahin bal ile karıştırılıp yenirse boğaz ağrısı ve bronşite iyi gelir Kışa girerken bağışıklık sistemini güçlendirmek için bolca tüketilmesi tavsiye edilir Demir bakımından zengindir ŞARAP Tabiat ananın bir şaheseri, bir armağanıdır Toprak, hava, su ve doğaya dair ne varsa hepsi şarapta birleşir ve insanın kanını kaynatır Şarap hayatı sonuna kadar yaşama aracıdır Müthiş bir romantizme sürüklenirsiniz Şarap tüm kategorileri, mutlak değerleri, sınırları dinamitler Şarap mükemmel bir insan kaynakları aracıdır Her kapıyı açar, dostlukları geliştirir, iş muhabbetlerini derinleştirir Doğal vitaminleri bir bardak iyi şarapla almak, hap yutmaktan daha iyidir Günde 15 kadeh şarap içerek Alzheimer ve Parkinson gibi önemli hastalıkların önlenmesine yardımcı olabilirsiniz DoçDr Mehmet GÜRSEL |
Ayurveda |
09-06-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedaşifalı besinler Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir John Christian ŞİFALI BESİNLER Dünya doğaya dönüyor Avrupa ve Amerika´da insanlar, bilinçli beslenme sayesinde, ameliyatlara gerek kalmaksızın yaşlanmayı geciktiriyor ve bazı sağlık sorunlarını kolayca bertaraf ediyorlar Rafine edilmiş pirinçten, beyazlatılmış şekerden uzak duruyorlar Dünyada, mutfakları eczaneye dönüştürme eğilimine karşılık, Türkiye´de beslenme kültürü giderek bozuluyor: Etin çok az olduğu Osmanlı mutfağının yerini kebap ve fast-food kültürü aldı Oysa Hipokrat´ın da dediği gibi, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için yapılacak tek bir şey var: ''Aldığın besin ilacın, aldığın ilacın da besinin olsun'' Yediklerimiz ne zaman ilaca dönüşür? Konuyla ilgili sorularımızı Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr Ender Saraç yanıtladı Hipokrat´ın da dediği gibi: ''Yediklerimiz ilaçlarımızdır'' İnsanlar genellikle bir hap aldıkları zaman sağlıklarına kavuşacaklarına inanırlar Bu, tabii ki doğru ancak hap, bir kere veya belli bir süreliğine kullanılabilecek bir şeydir, oysa yediklerimiz, içtiklerimiz, doğduğumuz andan itibaren, ana enerji kaynağımızdır Bilinçli beslenirsek, hiçbir müdahaleye gerek kalmadan yaşlanma ve yıpranmayı geciktirebiliriz Dolayısıyla yiyecek ve içeceklerin ilaç etkisi yarattıklarını da bizzat görürüz Örnek verebilir miyiz? Örneğin ödeme karşı magnezyumun etkilerini çoğu kişi bilmez Erkeklerde cinsel fonksiyonun iyi çalışması için çinkonun yararlı olduğunu da çok az kişi biliyor Keten tohumu, mükemmel bir Vitamin B12 kaynağı Kansere karşı koruyucu, bağırsakları çalıştırıcı ve yüksek oranda posa, lif içeriyor Yediklerimiz içinde mutlaka yeşil lifli, yapraklı sebzeleri, lifli, çeperli gıdaları, tahılları daha fazla arttırırken, öbür yandan kırmızı et, sucuk, sosis, salam ve eski, yağlı peynirleri, rafine şekeri azaltmamız lazım Özellikle çerezler; şişmanlatmayacak kadar yenen badem, ceviz, antepfıstığı, fındık, keşu fıstığı (Hint yerfıstığı) son derece faydalı Kuru meyveler: Kuru üzüm, kuru incir gibi Doymuş yağlardan, doymamış sıvı yağlara dönüş yapılmalı Özellikle zeytin ve kanola yağı kalp hastalıklarını önlüyor Başta yeşil çay olmak üzere bitki çayları çok önemli Ayrıca hem besin değeri olan hem vücuttaki toksinleri atan biberiye, dereotu, taze nane, zencefil, zerdeçal gibi birtakım baharatı sık tüketmek lazım Özellikle yaz aylarında ayran ve cacık, hem kalsiyum hem de protein kaynağı Bol dereotlu, salatalıklı ve naneli cacık çok yararlı Ayranı ise sulu içmek daha yararlı Bitkilerle tedavi nasıl olabilir? Sağlıklı bir insan, ufak tefek sorunlarda bitkilere başvurabilir Ancak çok ciddi bir sağlık sorunu varsa, mutlaka doktorla görüşülmeli ve gerekli tetkikler yapılmalı Tedaviye ek olarak da doğal yöntemlere başvurmak yararlı olabilir Besinleri bir ilaç gibi kullanarak uzun süre sağlıklı ve formda kalmak mümkün Ufak tefek hilelerle de istediğinizi yiyebilirsiniz Örneğin kolesterol hastasıysanız ve peynir yiyemiyorsanız, az tuzlu ve yağsız peynir alıp üzerine zeytinyağı dökebilirsiniz Bu şekilde kolesterol de yükselmez Beslenme işi bir sanattır Neden insanlar bitkilerden ve doğal ürünlerden bu kadar uzaklaştı? İnsan, teknolojinin tadını keşfetti Hepimiz şu an adeta bir ''teknoloji görgüsüzüyüz'' Bugün insanlar arabaları için uygun yakıtı kullanıyorlar Dizel bir arabaya, normal benzin koymuyorlar Ancak kendilerine yanlış yakıt koyuyorlar İnsanlar doğanın nimetlerini keşfetmeliler Bir hastalığın mutlaka doğada çaresi vardır Eski beslenme tarzımıza dönmeliyiz aslında Eskiden hoşaflar, kompostolar, şerbetler, zeytinyağlı yemekler, baharatlar vardı Osmanlı mutfağında çok fazla et yoktur Kebap kültüründen vazgeçmeliyiz artık Çocuklar için çok üzücü bir gelecek söz konusu Çocukların önemli bir kısmı, taze sebze-meyve tüketmiyor, birçok sebze meyvenin adını bile bilmiyor Kanserli, kalp hastalıklı, daha doğrusu toksik bir nesil yetişiyor maalesef BİTKİLERLE İLGİLİ KÜÇÜK HİLELER Shifa Home Doğal Ürünler Merkezi Medikal Direktörü Dr Senai Demirci son iki yüzyılda kimya ve biyokimyadaki ilerlemelerin bitkilerin doğrudan kullanımı gibi köklü geleneği unutturduğunu belirterek sentetik tüketiminin yerleştiğini söyledi Ancak sentetik ilaçların yol açtığı yan etkiler ve ekonomik kaygıların tedavide bitkilerin doğrudan kullanımı konusunu yeniden gündeme getirdiğini hatırlatan Demirci, pek çok araştırma merkezinde, bitkilerin kontrollü araştırma yöntemleriyle denenip tıp dünyasına sunulduğunu anlattı: "Bu araştırmalar arasında, kanser, AIDS, hepatit, şeker hastalığı gibi ciddi hastalıklara karşı özellikle etkili olan, bitkilerle ilgili heyecan verici haberler de var Ancak ülkemizde bitkileri iyi tanıyanlar tıbbı bilmemekte, tıbbı bilenlerse bitkilerin yararlı etkilerine burun kıvırmaktadır Sorun, hem tıbbı bilen hem de bitkileri çok iyi tanıyan bir uzmandan, yerinde ve yararlı tavsiyeler almakla çözülebilir" Dr Senai Demirci bitkilerin sırlarını da sıraladı: Sarmısak: Zeytinyağlı soğuk yemeklerin içinde doğal haliyle alınabilir, koku etkisi en aza iner ve damak tadınızı rahatsız etmeden almış olursunuz Tansiyon ve kolesterol düşürücü etkisi kesindir Ayrıca çok iyi bir antioksidan ve antiseptiktir Yine de doğrudan ve özel olarak sarmısak almak istiyorsanız, sarmısağı bir cezve içinde sütle kaynatın, daha sonra sütünü dökün, öyle yiyin Sinameki yaprağı: Çok iyi bir müshil Kabızlık durumunda, kısa bir süre için kullanabilirsiniz On günden fazla kullanmanız sakıncalıdır, bağırsakları tahriş edebilir Lavanta: Mutfağınızda sürekli bulunsun Aromatik etkisiyle konsantrasyonu arttırır Baş ağrınız olduğunda şakaklarınıza parmaklarınızla friksiyon yaparak sürün Lavanta yağını böcek/sinek ısırıkları için de doğrudan sürebilirsiniz Nane: Çok iyi bir iştah açıcı ve sakinleştirici Çorbalarınızda mutlaka bulunmalı Nane yağını baş ağrısı için şakaklarınıza masaj yaparak kullanabilirsiniz Biberiye: Çayını yapabilirsiniz Saç dökülmelerinde ve baş ağrılarında iyi gelir Biberiyenin esansını bir yağdanlık üzerinde ısıtarak, aromatik etkisiyle konsantrasyonunuzu arttırabilirsiniz Adaçayı: Taze adaçayı yaprakları, ısırıklar ve sıyrıklar üzerine doğrudan uygulanabilir Adaçayını kaynatarak değil, kaynar suya daldırarak çay yapın Adaçayı, aşırı terlemesi olanlara iyi gelir Menopoza geçiş döneminde estrojen gibi etki ederek menopoz belirtilerini (ateş basması, terleme gibi) hafifletir Doğum kontrolü uygulayan ve emziren kadınların adaçayı kullanması sakıncalıdır: Gebe kalmayı kolaylaştırır, anne sütünü azaltır Gebe kalma problemi olan kadınların adaçayını tercih etmeleri gerekir Adet dönemi öncesi ağrıları olanlar için de adaçayı önerilir Kekik: Öksürük ve üst solunum yolları enfeksiyonları için kekik şurubu hazırlayabilirsiniz Kekiği kaynamış suyun içine atıp 5-10 dakika bekleyin, balla karıştırın, daha sonra soğumaya alın ve temiz bir şişeye koyun Üzerini mantar tıpa ile kapatın Şurup bekleme sırasında fermante olabilir Yivli kapakla kapamayın Isırgan Otu: Isırgan otu yaprakları, havuç ve soğandan yapacağınız çorbayı düzenli olarak için Kansızlık için birebirdir Isırgan kökünü kaynatarak yaşlı erkeklerde prostat büyümesini önleyebilir ya da yavaşlatabilirsiniz Soğan: Soğan suyunu balla karıştırarak soğuk algınlığında kullanabilirsiniz Kuru incir: Kuru incir oldukça etkili bir yumuşatıcıdır Kronik kabızlıkta güvenle kullanabilirsiniz Ihlamur: Tansiyon hastalarının düzenli olarak ıhlamur çayı içmeleri tavsiye edilir Hem sakinleştirir hem tansiyonu düşürür Özellikle sinirsel kaynaklı yüksek tansiyonda tavsiye edilir Maydanoz: Mide rahatsızlıkları için oldukça iyidir Yaprağı ile birlikte sapını da kullanmalısınız Turp ve bal: Bir turpu oyarak içine bal koyun ve bir süre bekletin Bal, turpun suyunu çektiğinde öksürük şurubu olarak kullanılabilir Aynı işlemi soğanla da yapabilirsiniz Üzüm: Üzüm yaprakları, özellikle kızıllaşmış olanları iltihap çözücüdür, antiseptik etkilidir Üzüm yapraklarının çayıyla ishali ve ağır âdet kanamalarını hafifletebilirsiniz Üzüm yaprağı çayını soğutarak ağız aftları için gargara olarak kullanabilirsiniz Üzüm yüksek besin içeriğine sahiptir ve hafif derecede müshil (yumuşatıcı) etkilidir Sindirim sistemi ve karaciğer hastalıkları sırasında bağışıklık sistemine destek verir Üzüm, sıvı içeriği insan kanı içeriğine en yakın olan meyvedir Bol üzümlü bir diyet, toksik arınma kürü olarak işlev görür Karpuz: Yaz ayları için en uygun sıvı kaynağıdır İdrar akımını da arttırarak, sıvı azlığından ya da aşırı terlemeden oluşabilecek taşları önler HASTALIKLARA KARŞI SAĞLIKLI BESLENME KALP HASTALIKLARI: · C ve E Vitamini · Keten tohumu · Magnezyum · Kırmızı üzümü kabuk ve çekirdekleriyle beraber, bol biberiye ve akdiken otu ile birlikte tüketin Kalbi güçlendirmek ve damarları açmakta yararı var Özellikle biberiye kolesterolü düşürüyor · Kekik suyu kolesterolü düşürür ve dolaşımı canlandırır MANTAR: · Şarap, sirke, peynir, yoğurt, kabaran hamur, pasta, kek, ekmek ve mayalı gıdaların yanında, beyaz un ve beyaz şeker ve beyaz pirinç tüketiminin artması, toplumda sindirim sisteminde bazı mantar veya maya enfeksiyonlarının daha sık görülmesine neden oldu Bol miktarda karanfil, zencefil, sarmısak ve bitki çayı vücuttaki bu mayaları atmak için yararlı KOLESTEROL: · Az kahve tüketin · Bol miktarda su için · Greyfurdu, lifleri ve posalarıyla birlikte tüketin veya için · Doğal B vitamini alın · Keten tohumu · Sarmısak · Biberiye · Zencefil · Yeşil çay · Soya fasulyesi · Omega 3 yağları · Az tuzlu ve yağsız peynir alıp üzerine zeytinyağı dökebilirsiniz ÖDEMLER: · Şişliklerde, dolaşımı canlandırıcı ve idrar söktürücü olarak bir tutam kiraz sapı, mısır püskülü, saplarıyla beraber maydanoz, birkaç yaprak melisa, az miktarda da biberiye kaynatılıp sabah-akşam içildiği zaman idrar söktürmede yardımcı olur SİNDİRİM SİSTEMİ SORUNLARI: · Rezene ve sinamekiyi birlikte, günde bir fincan için Sinamekinin tek başına içilmesi yanlış; çünkü gaz ve kolit yapar · Keten tohumu · Patlıcan tohumu · Bamya · Bütün yeşil lifli yapraklı sebzeler · Bol miktarda sıcak su için · Kayısı kompostosu · Mürdüm eriği kompostosu TANSİYON: · Tansiyon düşükse, tuz tüketimini arttırın (tuzlu ayran), yüksek tansiyonda ise günde birkaç diş sarmısak tüketmek önemli Sarmısak, tansiyonu dengeler ve bazı kanser risklerini ortadan kaldırır KANSIZLIK: · Kırmızı et (hastanın kolesterolü yoksa) · Kuru üzüm, pekmez (şeker hastası değilse) · Sakatatlar · Çinko (yeşil yapraklı sebzeler ve kuru yemişler) |
Ayurveda |
09-06-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedaginseng Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir John Christian GINSENG Farklı bitkilerden çıkartılan bir kök Çoğunlukla Kore ginsengi (Panax ginseng) veya Amerikan ginsengi (Panax quinquefolius) olarak bilinir Tonik olarak kullanılan köklerin strese karşı direnci artırdığına, yaşlanmayı geciktirdiğine, bağışıklığı güçlendirdiğine ve cinsel performansı düzelttiğine inanılıyor Aktif hammaddesi bilinmiyor İshal ve yüksek tansiyona neden olabilir Bazı ilaçlarla zararlı etkileşime girebilir Çok çeşitli şifalı bitkinin ginseng adı altında pazarlanması bitki üzerinde yapılması planlanan klinik deneyleri olumsuz yönde etkiliyor Son yapılan 16 deneyde tatmin edici bir sonuç alınamadı Popülerliğinden dolayı üzerinde daha ciddi çalışmaların yapılması öneriliyor |
Ayurveda |
09-06-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayurvedajohns fort Günün birinde insanlar gürültüyle, salgın hastalıkların mikroplarıyla savaşır gibi savaşmak zorunda kalacak! Robert Koch St JOHN'S WORT (Sarı Kantaron - Binbirdelik Otu) Türkçe'de sarı kantaron ve binbirdelik otu olarak bilinir Hypericum performatum adındaki bitkiden elde edilir Orta şiddette depresyon tedavisinde kullanılır İçinde iki düzineden fazla aktif hammadde olduğu biliniyor Bunların birçoğunun ne işe yaradığı henüz bilinmiyor Diğer antidepresanlarda olduğu gibi ağızda kuruluk, başağrısı, kabızlık, çarpıntı, terleme ve mide bulantısı gibi yan etkileri vardır Kullananların parlak ışığa çıkmaları katarakta neden olabilir Bazı ilaçlarla zararlı etkileşim yaratabilir Bu ilaç üzerinde sayıca fazla, sistematik araştırmalar yapılmıştır Son yıllarda sonuçlanan iki klinik deney, St John's Wort'un trisiklik antidepresan olarak plasebodan daha yararlı olduğunu göstermiştir Uzun vadedeki etkileri ve modern ilaçlarla karşılaştırması konusunda detaylı araştırmalar henüz söz konusu değil Bu arada ağır depresyon vakalarında etkili olmadığı görülmüştür |
Ayurveda |
09-06-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
AyurvedaANTİ - AGİNG İnsanın gözü karanlıkta da iyi görmez, çok parlak ışıkta da Montaigne ANTI-AGING : SAĞLIKLI YAŞAMA YÖNTEMLERİ Naturel Ankara Festivali'ndeki sunum, 29 Şubat 2004 Aslında anti-aging diye bir şey yok diye söze başlamak istiyorum Çünkü bütün canlılar, hepimiz doğduğumuz andan itibaren yaşlanmaya başlıyoruz Bu kaçınılmaz bir süreç İçimizde bir biyolojik program var ve eninde sonunda ölümle bitiyor Bu gezegende yaşam süresi bize verilmiş bir armağan Ben insanların ruhlarına da inanan bir kişiyim Ruhlarımızı tekâmül ettirebilmek için bu gezegene belli bir zaman diliminde geliyoruz ve görevimiz bitince de buradan ayrılıyoruz Tabiî, bu görevi yaparken, ruhumuzu tekâmül ettirirken, beden bizim için çok önemli bir araç Bedenimize iyi bakmamız gerekiyor Bunu da oyunu kurallarına göre oynayarak başarabiliyoruz Çünkü bizler düşünen, akıllı canlı türüyüz ve bu biyolojik programı en maksimum şekilde kullanma yetimiz, aklımız var Yapılan araştırmalara göre, günümüzde insan yaşamının 100-120 yaşına kadar olduğu söyleniyor Çünkü günümüzde sayısı az olsa bile, 120 yaşına kadar yaşayan, bunu başaran insan sayısı giderek artmaya başlamış durumda Onun için deniliyor ki, en az 100 yaşına kadar yaşayabilirsiniz Ben lise çağlarında iken, Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiiri vardı, “Yaş 35, yolun yarısı” 35 yaş o zaman çok uzak geliyordu 35 yaşına gelince demek ki yolun yarısına geleceğim derdim Sonra 35 yaşına geldim, baktım ki yolun yarısındayım, ama daha yapacak birçok işlerim var Şimdi 100’lü yaşların yarısındayım, 50’li yaşlardayım Önümde bir 50 yıl daha var ve buna seviniyorum, bunu maksimum bir şekilde kullanmak istiyorum Çünkü burada hâlâ deneyimlemek istediğim pek çok şey var Bunun için de bedenimi mümkün olduğu kadar iyi kullanmak zorundayım Bunu yaklaşık kendimde 10 yıldan beri uyguluyorum Neden uyguluyorum? Çünkü, en son çocuğumu kırklı yaşlara doğru doğurdum ve minicik bir çocuğu kucağıma aldığım zaman baktım ki, onu dünyaya getirmekle bir görev yaptım ama, bu çocuğu yetiştirmek için benim sağlıklı, uzun yaşamam lâzım Şimdi anti-aging’e geri dönersek, aslında hedef sağlıklı bir şekilde yaşamamız Tabiî, bunun yan ürünü olarak da genç görünüm ortaya çıkıyor Yani, hiçbir zaman sonsuza kadar yaşamak mümkün değil Çünkü, içimizdeki biyolojik programla devamlı bir yaşlanma ve geriye doğru gitme durumundayız, zamanı durdurmamızın imkânı yok Bilim adamları araştırmışlar ve bununla ilgili pek çok teoriler ortaya koymuşlar Meselâ DNA ve Genetik Teori, Nöroendokrin Teorisi, Serbest Radikal Teorisi ki, onu birazdan daha da açacağım, Hücre Zarı Teorisi, Hayflenglik Teorisi, Mitokondriyel Azalma Teorisi ve Çapraz Bağlanma Teorisi diye birtakım teorilerle yaşlanmayı izah etmeye çalışmışlar Bunların içinde Serbest Radikal Teorisi, pek çok kişinin bugün kabul gördüğü ve uygulamaya çalıştığı bir teori; kısaca bunu açıklamak istiyorum Serbest radikal nedir? Bedenimizde hem devamlı birtakım kimyasal reaksiyonlar oluyor, hem de bulunduğumuz çevre koşullarından dolayı devamlı kimyasal maddelere maruz kalıyoruz Nasıl? Meselâ, bu toplantıları izlemek için hepiniz dört günden berigeliyorsunuz Belki fark ediyorsunuzdur, eve gidince herkeste müthiş bir yorgunluk oluyor; hiçbir iş yapmadığımız hâlde yoruluyoruz Neden yoruluyoruz? Çünkü, bulunduğumuz havada pozitif iyonların miktarı çok fazla; bu bizi aşırı derecede yoruyor Düşüncenin pozitifi iyi ama, havadaki, iyonlardaki pozitif sayının artması bizi bir şekilde yoruyor çünkü bunlar bizim bedenimizde zararlı serbest radikallerin artmasına neden oluyor Keza, içtiğimiz su, yediğimiz yemekler, ambalaj içine girmiş her tür yiyeceğin içinde bizim için zararlı kimyasal maddeler var Bunların en basiti, yani en az zararlısı olduğu söylenen, bromürler en zararlısı, sodyum benzuat dâhil pek çok kimyasal madde var ve bunlar bizim bedenimize girdiği zaman bizi bir şekilde yıpratmaya başlıyor Aynı şekilde, kaçınılmaz olarak kullandığımız yine bir dolu temizlik ve kozmetik ürünü var Hepimiz bundan vazgeçemiyoruz Nasıl vazgeçemiyoruz? Bütün kadınlar deodorant kullanıyor Deodorantların içinde alüminyumlu bileşikler var, alüminyum :-):-):-):-)li var ve diyorlar ki bazı araştırıcılar, kadınlardaki meme kanserinin bu kadar artmasının sebebi kullandıkları deodorantlar Çünkü, özellikle bizim ülkemizdeki deodorantların pek çoğunda alüminyumlu birleşikler var Koltuk altındaki kıl köklerinden lenf yoluyla bedenine girip orada birtakım değişikliklere ve ilerlemiş hâllerinde de kansere neden oluyor Yine aynı şekilde gündelik hayatımızda kullandığımız diş macunları Diş macunlarının hepsinin içinde flor var Florun fazlasının, bugün serbest radikal görev yaptığı ve kanserojen etki yaptığı yine ispatlanmış durumda Her şeyi bırakın, çeşmeden akan su; hepimiz yıkanıyoruz, elimizi yüzümüzü yıkıyoruz, parası ve vakti olanlar koşarak havuzlara gidiyor Ne yapıyoruz? Sürekli klorlu suları kullanıyoruz Şimdi klor da gene aynı şekilde vücut için son derece zararlı bir kimyasal madde ve serbest radikallerle reaksiyona girip beden için kanserojen etki yapıyor Yine içtiğimiz sularda klor miktarı fazla Yine yapılan araştırmalara göre, özellikle mevsim dışında yenilen sebze, meyvelerin içlerinde, kullanılan sun’î gübrelerle veyahut da hormonlarla aktive edilmiş sebze ve meyvelerin içinde serbest radikalleri oluşturan kimyasallar çok miktarda Yani ezcümle, soluduğumuz hava, içtiğimiz, kullandığımız su, yediğimiz yiyeceklerle devamlı bir kimyasal bombardıman hâlindeyiz Tabi, işin en acıklısı bir de kendi kendimize bu serbest radikalleri, kimyasal maddeleri üretiyoruz Nasıl üretiyoruz? Bir defa her saniye 30 bin kimyasal reaksiyon oluyor vücutta Bunlar peş peşe devam ediyor Bunu durdurmak mümkün değil Fakat, yapılan araştırmalara göre, stres altında kaldığı zaman insan bedeni, böbrek üstü bezlerinden birtakım hormonlar salgılanıyor ve bu hormonların fazla miktarda olması yine vücut için zararlı kimyasal maddelere dönüşüyor Biz kaçınılmaz bir şekilde bu zararlı kimyasal maddeleri sürekli vücudumuzda ya kendimiz üretiyoruz, ya yaşam koşullarımızdan dolayı dışarıdan alıyoruz ve böylece bir kimyasal bombardıman hâlindeyiz Ben, 1977 Tıp Fakültesi mezunuyum ve son 30 yıldan beri şöyle bir baktığım zaman, okuduklarım, araştırmalarım, bu konulardaki edindiğim bilgiler çerçevesinde artık insanı şöyle görüyorum: Biz çok iyi elektrik donanımlı kimyasal bir fabrikayız Muhteşem bir sistem ve her geçen gün insana olan hayranlığım artıyor Çünkü, işin inceliklerini keşfetmeye başladıkça ne kadar mükemmel olduğumuzu fark ediyor insan ve bundan büyük aaaif alıyor Bu mükemmel sistem öyle güzel bir program içinde ki, eğer dağın başında yaşarsak, buz gibi kaynak sularını içersek, tamamıyla mevsiminde yetişmiş, organik tarımla gıdaları alırsak, stresimiz olmazsa, koşturmacamız olmazsa, bir yere yetişme kaygımız olmazsa, çocuklarımızın veya evdeki faturaların taksitlerini ödeme sorunumuz olmazsa son derece sağlıklı, mükemmel bir şekilde yaşayabiliriz Çünkü, artık tıbbın geldiği nokta, eskiden insanlar için baş belâsı olan bazı hastalıklarla, özelliklerle bulaşıcı hastalıklarla, kitleleri toplu olarak ortadan kaldıran bazı hastalıklarla baş edebilme gücüne eriştiği için, sağlıklı, uzun bir şekilde yaşayabiliriz Ama bu mümkün değil Çünkü, dediğim gibi hepimiz metropollerde yaşıyoruz, hepimiz bir koşturmaca içindeyiz, stres katsayımız çok yüksek Onun için sürekli vücudumuzdaki kimyasal olaylar yürürken, ilâve olarak biz bunlara yük bindirmek durumundayız Şimdi bu kimyasallardan bahsederken, söyleyeceğim; ne oluyor da bize zarar veriliyor? Aslında serbest radikal teorisinde söylenen bu kimyasallar vücutta oluyor ve serbest radikal dediğimiz moleküller derhal oksijenle birleşiyor Tek elektronu olmayan ve stabil olmayan molekül bunlar Doğada her şey kendini stabil etmek istiyor Kendini nötrlemesi için etrafta bulunan, negatif yükünü tamamlayacak pozitif bir şeye ihtiyacı var, Ne yapıyor? Civarda eğer bunu “chelation” yapacak, bağlayacak bir madde varsa ki, birazdan asıl ana konuyu getireceğim nokta o, anti-oksidanlara ihtiyacı var Anti-oksidan olduğu zaman, serbest radikal anti-oksidanla birleşiyor ve vücuda zarar vermeyecek bir hâle geliyor, daha sonra da vücuttan atılıyor Eğer ortamda bunu nötrleyecek anti-oksidan dediğimiz maddeler yoksa, derhâl LDH kolesterolle birleşiyor, küçük damarların -endotel diyoruz- iç cephelerine yapışıyor ve damar yapısında bozukluk ortaya çıkarıyor Bu sırada eğer ortamda virüs, bakteri veyahut da “mite” türü parazit vesaire bir madde varsa onun da yapısını alıyor Ne oluyor? Damar yapısında bozulma oluyor Şimdi radyologların çok sevdiğim bir lafı var, diyorlar ki; “Bir kişinin yaşı eşittir damar yaşı” Bir kişinin damarı ne kadar sağlıklıysa, lenf sistemi ne kadar sağlıklıysa o kişi o kadar sağlıklı oluyor Bu oluşan serbest radikal, dediğim gibi ya endetole gidiyor LDH ile yapışıyor, veyahut da ikinci afinitesi, hücrenin çekirdeğindeki DNA’ya yöneliyor, DNA’nın bir parçasına gidip yapışıyor Bu sefer, orada DNA’da bir takım bozukluklar yapıyor Yani, bunun sonucunda da bizim otoimmün, kanser, yine sebebini Batı tıbbının tam açıklayamadığı pek çok hastalıkların oluşmasında rol oynuyor Bu serbest radikalleri bir şekilde ortamdan uzaklaştırmak için çılgınca bir anti-oksidan pazarı oluşmaya başladı 1950’li yıllardan itibaren kimya sanayinin çok gelişmesiyle ilâç sektörü inanılmaz boyutlara ulaştı Fakat, o sırada bazı bilim adamları baktılar ki, bu ilâçlar da aslında kimyasal madde ve bunlar avuç avuç alınıyor Şunu belirtmek istiyorum, dünyadaki en çok antibiyotik kullanılan ülkelerden biri ülkemiz Kat’iyen Batılı bir ülkede gidip de eczaneden, “bana şu antibiyotiği ver, alayım, on gün içeyim”, böyle bir şey yapamazsınız Hatta kutu içinde bile satmıyorlar, poşetler içinde, kişiye yönelik, ancak az sayıda veriliyor Bizde hem hekimler bunun maalesef öncülüğünü çekiyor, çok bol miktarda antibiyotikleri yıllarca insanlara yazdılar, hem de halkımız bilinçsizce gidip kendileri eczanelerden bunları talep ediyor Yani, bu kimyasal zehirlenmelere ilâve olarak, bir de bizim hekimler tarafından ve kendi bilinçsizliğimiz yüzünden aldığımız ilâç sektörünün, ilâç tröstlerinin yaptığı kimyasallar var Fakat o sırada, 1960-1970’li yılların sonunda Luis Polling diye -kendisi Nobel ödülü almıştır- bir zat araştırmaları sonunda bakıyor ki, bu kimyasalları, ilâç sektörünün bu ilâçlarını alıp da insanların bedeninde birtakım hasarlar ortaya çıkıyor ve neticede tedavilerde pek olumlu olmuyor Ama, araştırmaları sonucunda bakmış ki, C vitamini, ki çok iyi bir anti-oksidandır; çünkü insan bedeni doğada C vitaminini senaaa edemeyen bir tür Doğada üç tane canlı senaaa edemiyor; bir tanesi bir kobay türü, primatlardan bir tür, bir de insanlar Onun dışında doğadaki bütün hayvanlar kendi C vitaminlerini senaaa edebiliyor Bu ne demek? Biz senaaa edemediğimiz için dışardan C vitaminine ihtiyacı var bedenimizin İşte Luis Polling bunun araştırmalarını yapıyor ve diyor ki; “Yüksek dozda C vitamini alırsa birey, vücuttaki bu oluşan zararlı kimyasallarla C vitamini birleşip, bedeni bir şekilde arındırıp sağlıklı hâle gelebiliyor” Tabiî bununla ilgili karşı taraftaki ilâç tröstlerinin de bir dolu araştırmaları oluyor ve devamlı bir savaş sürüyor Ama, baktığımız zaman, Polling çok başarılı bir şekilde 90’lı yaşlara kadar yaşamış ve son ana kadar makalelerini yazmış, son derece sağlıklı uzun bir ömür sürmüş C vitamini ve diğer anti-oksidanları birey aldığı zaman vücudundaki dengeleri biraz koruyabiliyor Fakat bu da yetmiyor Neden yetmiyor? Yılların verdiği birikim var Bu birikimler öyle bir hâle geliyor ki, ne kadar siz anti-oksidanları da verseniz, hücresel seviyede bu olayı çözemiyorsunuz Onun için, bir şekilde şimdi moda olan detox olayı çıkıyor Bunun öncülüğünü bizim Ankara Tıp’tan benimle aynı dönemlerde olan bir arkadaşım pek çok yazılar yazarak “detox, detox” diye gazetelerde ve basında insanlara anlatmaya çalıştı Detox ne demek? Demin de söylediğim gibi, biz çok iyi elektronik donanımlı kimyasal bir fabrikayız En küçük hücremiz de kimyasal bir fabrika Asıl büyük kimyasal fabrika neresi? Bizim karaciğerimiz, akciğerimiz, derimiz ve böbreklerimiz Bu dört tane sistemle vücuttaki oluşan zararlı kimyasallar bir şekilde nötr hâle getirilip sistemden atılmaya çalışılıyor Bu arındırmanın en önemli yeri karaciğer Karaciğeri bir kişinin iyi çalışıyorsa, o kişi bir şekilde yaşamı daha iyi başarma şansına ulaşıyor Detox’u, biraz açmak istiyorum Çünkü, detox değişik yöntemlerle yapılabiliyor Nasıl oluyor? Anti-oksidanlar da aslında detox için yardımcı bir şey ama, hücresel seviyede, hücreyi temizlemeden, boşaltmadan, sistemi arındırmadan mevcut reaksiyonları engelleyip serbest radikallerin oluşmasını bir şekilde kesseniz bile, sistem dolu olduğu için başarı şansınız olmuyor Hayal edebilmeniz için şöyle bir şey anlatacağım Amerika’da pek çok evde vakum sistemi vardır Odaların altında bir sistem kurmuşlardır, günün belli saatlerinde vakumu çalıştırırsınız, ortamdaki kirleri vakumla çeker ve pırıl pırıl olur mekân Ama, eğer o mekanda çok iri kirler varsa, büyük taşlar, topraklar, tahtalar vesaire varsa, siz ne kadar vakumu çalıştırırsanız da sistemi düzeltemezseniz Bunun için de bir şekilde hem hücresel seviyede, hem de karaciğer düzeyinde bizim önce bedeni arındırmamız lâzım Bunun en kolay, en ucuz yolu beslenme diye bir cins özel diyet uygulayarak yapılanıdır Nasıl yapılıyor? Bir defa bunu uygulayan kişi bir hafta süreyle eti kesiyor Sadece haşlanmış sebzeleri yiyor, yanında bol miktarda su içiyor Yalnız su derken, maksimum 4 litre, bütün sıvılarla birlikte 4 litre sıvı alıyor ve beden bir şekilde yıkanıp arınmaya başlıyor Birinci haftanın sonunda meyve sularına geçiliyor Meyve sularıyla da bir haftalık bir süre geçiriliyor, yine et yenmiyor ama, sebze de kesiliyor Yani, günde 4 litreye kadar meyve suyu ve su içiliyor Böylece yine bir hücrelerde yıkanma, karaciğerde, sistemde bir temizlik oluyor Daha sonraki hafta, yavaş yavaş meyve sularının yanına sebzeler ilâve ediliyor, yine bir hafta böyle devam ediliyor Fakat, bu süreç sırasında tabiî bedende bir dolu reaksiyon oluyor Bu reaksiyonlar sonucunda kişide halsizlik, yorgunluk, baş ağrıları, bedeninde ne kadar toksik madde biriktiyse o kadar o kişide ağır semptomlar görülüyor Yani, o kişi rahatsız bir dönem geçiriyor sağlığına kavuşmak için Çünkü, bir şekilde tutup da hortumla yıkayamıyoruz biz bunu, kendi sistemi içinde bir arınma, yıkanma programı uyguluyoruz Bu, onun için insanların çok hoşuna gitmeyen, çok aaaif almadıkları bir şey ama, bilinçli bir insan bunu yaptığı zaman bedenindeki arınmayı kendisi gözlemliyor Bu kadar sabrı olmayan, parası olan kişiler için bunun Amerika’da en az 400 tane merkezi var EDTA diye bir uygulama var, etilen diamin tetra asatik asit Belli bir protokolle, damardan kimyasal madde veriliyor ve “chelation” dediğimiz olayı yapıyor, bu kimyasal madde gidiyor, vücudun içindeki birikmiş olan o atıkları, serbest radikallerle oluşmuş endotel çeperindeki maddelere yapışıp bir şekilde bedeni arındırıyor Buna “chelation” terapisi deniliyor Yine aynı şekilde, EDTA kadar pahalı olmasa bile skualen diye bir madde var, bir cins köpekbalığı karaciğerinden elde edilmiş kapsüller Bunları da belli bir protokolle birey aldığı zaman, karaciğer, hücreler yavaş yavaş temizleniyor ve bir arınma ortaya çıkıyor Şimdi bu ilk temizlik Yani, biz vakumları çalıştırmadan önce ortadaki büyük kütleleri, bedendeki o zararlı şeyleri bir şekilde temizleme harekâtımız Daha sonra, kişiye başka tekniklerle nöral terapi dediğimiz başka bir terapi uygulanıyor Nöral terapi ile hedef, yine birtakım kimyasal reaksiyonları tetikleyip, hücreler arasındaki elektrolit balansını yeniden düzgün hâle getirme tekniği Bunun da uzman bir kişi tarafından belli periyotlarla yapılıp, bedeni bir şekilde sempatik-parasempatik sistem düzenlemesi gibi açıklayabilirim Daha sonra buna ilâve olarak, ya da bu işlem yapılırken, nöral terapi sırasında bazı homeopatik maddeler Homeopatide de kullanılan bir iki madde var Bunlardan bir tanesi, hepinizin bildiği küçük Hindistan cevizi, ondan yapılmış homeopat karışımlarla beden bir şekilde yine arındırma sistemine sokuluyor Daha sonra da, arındıktan sonra, kişiye deniliyor ki; “Kardeşim sen günde en az 1 gram C vitamini içeceksin, eğer para durumun iyiyse, E vitamini içeceksin günde en az 400 miligram, 400 ünite Eğer daha ağır bir tahribat varsa 800 ünite E vitamini alacaksın Yanında, paran varsa biraz da selenyum alacaksın Eğer daha da ekonomik durumun iyiyse koenzim Q’yu ilâve edeceksin” diye uzman olan kişi, arındırılan kişiye bunları öneriyor Beden bir şekilde arındıktan ve düzenli bir hâle getirilten sonra bireyin kendi sorumluluğunu eline alması lâzım Benim, bana gelen kişilere söylediğim bir şey var; “Ben hiçbir zaman sizi tedavi edemem Ben size coaching’lik yaparım Yani nedir? Basket koçu gibi, voleybol koçu gibi size yaşam koçluğu yapabilirim Size doğruları söylerim, ama direksiyon sizin elinizde” Çünkü, herkesin bu gezegende çok uzun kalması diye bir şey yok Yani, bazı insanlar çok hızlı yaşayıp kendilerine verilmiş olan bu yaşam şansını kısa sürede tüketip kısa sürede gidebilir Ama, eğer burada uzun kalmak istiyorsak, bu arınma programından sonra yeni bir sayfa açıp yaşamımıza yön vermemiz lâzım Birkaç kelime de bundan bahsetmek istiyorum; ne yapabiliriz? Çünkü çılgınca bir şey var; herkes böyle birtakım şeyler yapıp burada uzun süre kalmak istiyor “Kardeşim niye kalmak istiyorsun? Tüketmek için mi kalmak istiyorsun?” Çünkü, gezegende artık yer kalmadı, yedi milyarlık nüfusa ulaştı Tüketerek bir noktaya varılmayacağını artık insanlar anladı Bundan bir hafta önce televizyonda bile Amerika’da yapılan bazı araştırmalarla ilgili böyle kısa bir haber geçti; 20-25 yıl sonra bir göktaşı çarpmasına gerek yok diye hesap ediyorlar Bu çevre kirliliği çok geometrik olarak artacak ve gezegen gidecek diye hesaplar yapıyorlar Tüketerek bir yere varamıyoruz; ancak, az şeylerle yetinip üretmemiz lâzım Beslenme konusunda hep örnek veriyorum, yine bu yaşlanmayla ilgili yapılan çalışmalarda fareleri incelemişler İki grup fare almışlar, bir gruba normal besin vermişler, diğer gruba da besini yarıdan daha aza indirmişler Bakmışlar ki, çok az yiyen fareler diğerlerine göre iki misli daha uzun yaşıyor Yani ne demek? Biz de kilo almayacağız Fazla tüketip fazla yemeyeceğiz Ama, tabiî alışkanlıklarımız var, bir yaşam stilimiz var ve yemek yemek aaaifli bir şey Çünkü, yine yaşamın çok önemli bir noktası var, ben hep onu söylüyorum; aslında herşey bizim bedenimizin içinde kodlanmış Yaşamı ve bağışıklık sistemini, ki bağışıklık sistemi bence yaşamın anahtarı, bağışıklık sistemini en güçlü hâle getiren kendi içimizde ürettiğimiz endorfinler Yemek yerken de endorfinler’imiz artıyor, mutlu oluyoruz, aaaif alıyoruz Onun için Tibet’li bir rahip gibi bir avuç çay suyunun içine bir kaşık yağ konulup, onu içip, sonra birkaç tahıl parçasıyla yaşamak bence yaşam değil Yani yerken de aaaif alacağız Son 20 yıldan beri beslenmeyle ilgili pek çok araştırmalar yapıldı Duymuşsunuzdur, mesela Japonların yaptığı Okinava projesi Bakmışlar ki, o adada yaşayan Japonlar çok uzun yaşıyor Hakikaten adamlar çiğ balık yiyor, pirinç yiyor ve uzun yaşıyor Ama araştırmanın sonunda bir bakmışlar ki, aslında adamları en çok hayatta tutan, uzun yaşatan, stresin yokluğu Adamlar saat kullanmıyor, hiçbir kaygıları yok Bir toplantı yapıyor bu araştırmayı düzenleyenler, diyorlar ki; köyün 100 yaşın üstündekilerini çağırıyorlar, “öğlen 12 ‘de gelin” diyorlar Toplantıya hepsi saat 4’te geliyor, yavaş yavaş yürüyerek Hiçbir kaygıları yok Bakmışlar ki, bu Japon tipi beslenme de çok parlak değil Neticede, bugünkü bilim adamlarının geldiği nokta, keşfettikleri şey, aslında bizim topraklarımıza yakın beslenme şekli olan Girit usulü beslenme Girit usulü beslenmenin temeli; bol sebze, meyve yenilecek, arada bir kırmızı şarabını içeceksin, haftada üç dört gün balığını yiyeceksin Burada hemen ben ilâve edeceğim; ben katı vejetaryenliğe çok karşı bir insanım Çünkü, az miktarda ki, şöyle ifade edeyim; haftada 1 veya 2 gün kırmızı et ve koyun, koyunun altını özellikle çiziyorum, çünkü sığır etlerinde ve maalesef tavuk etlerinde bizler için pek çok zararlı, hatta kansorejen olduğu söylenen maddeler, bakteriler var Onun için bol sebze, meyve ağırlıklı arada bir, haftada bir-iki gün koyun eti, kuzu eti yiyerek, arada da balıkla aaaifli bir şekilde beslenmemizi yapabiliriz Şimdi, aranızda ben dahil sigara içenler var herhâlde; sigarayı hayatımızdan derhal çıkarmamız lâzım Yoksa ikide bir bu detox programına girip, bu kişinin uzmanlarına gidip, benim yaptırdığım gibi arada bir nöral terapi yaptırtıp sisteminizi boşaltıp, sonra gidip sigara içmenin hiçbir mantığı yok Sigarayı içmemek lâzım Çünkü, yine benim çok hoşuma giden bir şey, geçen hafta elime geçti, Fhilip Morris firması böyle bir katalog bastırmış ve her tarafa dağıtmış, gözlerim yaşardı Çünkü, beklemiyordum Türkiye’de bunu yapacaklarını Demek ki, o kadar tazminatlar ödemişler ki, o kitapçıkta sigaranın ne kadar sağlığa zararlı olduğu yazıyor, tavsiye ederim okuyun Her sigaranın içinde 3000 tane zararlı kimyasal madde var, molekül olarak Şimdi ne yapıyoruz? Biz bir tane sigarayı içtiğimiz zaman vücudumuzda 3 milyon tane zararlı serbest radikal oluşuyor Demek ki sigarayı hayatımızdan çıkaracağız Alkolü, yine yapılan araştırmalara göre, Girit usulü beslenmede en ideali, kadınlar için -kadınlar alkolü daha zor vücuttan atıyor- kadınlara bir kadeh kırmızı şarap, erkeklere de iki kadeh kırmızı şarap ideali Ama arada bir gideceksiniz, sonuna kadar içmeyeceksiniz Tabiî insanız, bunları da yapacağız ama, ideallerini ben size söylüyorum En iyi doğal anti-oksidan sızma zeytinyağı Hayatımıza sızma zeytinyağını sokacağız Çay çok iyi bir anti-oksidan, meyve ve sebzeler Yapılan araştırmalara göre, meyve ve sebzelerin içinde yaklaşık 600 tane doğal olarak bulunan anti-oksidan var Bunları hayatımızda bol bol alacağız bedenimize Kırmızı şarap, içindeki polifenollerden dolayı çok iyi bir anti-oksidan ve dediğim gibi dışardan aldığımız sentetik vitaminler Bütün bunları yaptıktan sonra, sağlıklı bir hâle gelip gelmediğimizi periyodik kontrollerle mutlaka yaptıracağız Ama, benim meslek hayatım boyunca izlenimim, lâboratuar testlerinin bazı parametrelerle bakıldığı zaman özellikle tümör konusunda çok yanıltıcı olduğunu gördüm Çünkü, çok ağır hâle gelmiş kanser vakalarında bile tamamıyla normal çıkabiliyor testler Onun için hiçbir zaman testleri çok güvenilir kabul etmiyorum Tabi ki, yılda bir kere veya belli periyotlarla tahlil yapılmalı ama, bir çılgın gibi her 3 ayda bir gidip, kanlar aldırıp, “acaba benim vücudumdaki kollestrol lipit ne kadar” vesaire diye endişeye girmek de yok Yani bir yaşam biçimi hâlinde beslenme ve kullandığımız sıvılarla, kimyasal maddeleri mümkün olduğu kadar azaltılarak da sağlıklı bir hâle getirebiliyoruz bedenimizi Stres ile ilgili kısaca bir iki şey söylemek istiyorum Bütün stresle başa çıkma tekniklerinin hepsi, bu 5000 yıllık insanlık tarihinde uygulanan meditasyonlar, birtakım Tibet, Çin, hatta Anadolu tekniklerinin hepsi bireyi stresten kurtarmak için Ne yapıyor aslında bu nefes egzersizleri, chigong’lar vesaire? Parasempatik ve sempatik sistemi dengeye getirmeye çalışıyor Fakat, deminki o vakum örneğinde söylediğim gibi, eğer ortam çok kirliyse, “sadece ben nefes egzersizi yapayım, reiki biliyorum, arkadaşım reiki hocası veya uygulayıcısı, ellerini koysun, benim buradaki serbest radikallerim ortadan gitsin”, böyle bir şey yok Önce arınacağız Arındıktan sonra stresle başa çıkmayı öğreneceğiz Ben kendi adıma hiç meditasyon yapmayan bir insanım Gelen hastalarıma meditasyon tekniklerini öğretiyorum, ama yapmıyorum Neden yapmıyorum? Çünkü, bence yaşamın sırrı anı yaşamakta ve sürekli mutlu olmakta Hayatımıza çok basit şeyleri sokabiliriz, gülmeyi sokabiliriz, cinselliği sokabiliriz Çünkü bunlar ne yapıyor? Bizim vücudumuzdaki doğal endorfinleri, morfin türevi maddeleri arttırıyor ve böylece bedenimiz daha sağlıklı, daha genç hâle geliyor Dr Şule Bademli Naturel Ankara 2004 |
|