Zeugma Mozaikleri |
04-06-2009 | #1 |
yesimciwciw
|
Zeugma MozaikleriZeugma Mozaikleri Zeugma Antik Kenti Tarihi Belkıs/Zeugma Antik Kenti , Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır Büyük İskender’in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek MÖ300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adında bir kent kurar Daha sonraları MÖ1yy’da kent Roma hakimiyetine girer Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle “ Zeugma” adını alır Roma İmparatorluğu’nun 4Skitia Lejyon Garnizonu’nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma’da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir 80 bin kişilik nüfus Zeugma’yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır’daki İskenderiye’den ( Aleksandreia) ‘dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) ‘dan ise birkaç kat büyüklükteydi Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma’dan bahsetmektedir Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma’da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke’nin bir tapınağı yapılmıştır Bu tapınak halen toprak altındadır Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır Mozaikler Fırat Nehri'nin Kralı AKHELOOS Fırat’ın bolluk ve bereketi diğer bir Zeugma mozaiğine daha konu olmuştur Fırat Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır Saçına çiçekler takılmış Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir Akheleoos Helen teogonisinde yer alan en eski çiftlerden olan Okeanos ile Tethys’in her biri ırmak tanrısı olan 3 bin oğlunun en büyüğüydüAkheloos ise ilgili değişik efsaneler mevcuttur Bu efsanelerden birine göre ; Aitolia’da Kalydon Kralı Oineus’un komşusu olan Akheloos , kralın kızı Deianeria’ya evlenme teklifi eder Ancak ırmak tanrısı olarak Akheloos’un metamorfoz yeteneği vardı; istediği şekle girebilmekteydiKimi zaman boğa, kimi zaman ejderha vs olabiliyordu Bu yetenek, böylesine rahatsız edici bir kocayla evlenmeyi düşünmeyen Deianeria’yı korkuttu Herakles, Oineus’un sarayına kendini takdim edip kızı Deineria’ya evlenme teklif edince güzel kız da bu teklifi hemen kabul etti Bununla birlikte Herakles, yerinin alınmasına kolay kolay razı olmayan Akheloos yüzünden kızı elde etmek için zorluk çekti İki talip arasında kıyasıya bir çatışma oldu Akheloos bütün yeteneklerini, Herakles de bütün gücünü kullandıMücadele sırasında Akheloos boğaya dönüştüHerakles O’nun boynuzlarından birini kopardıBunun üzerine Akheloos kendini yenik sayarak teslim olduDeineria’yla evlenme hakkını Herakles’e bıraktı ama kırılan boynuzunu geri istedi Herakles bu boynuza karşılıtk, Zeus’un sütannesi keçi Amaltheia’nın bol çiçekler ve meyvalar saçan, bir boynuzunu ona hediye etti Bazı yazarlar bu harika boynuzun Akheloos’un kendi boynuçu olduğunu da ileri sürerler Günümüzde Akheloos Irmağı Astropotamo adını taşımaktadır ve Patras Körfezi’nin girişinde Yunan Denizi’ne dökülür Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog) PERSEUS VE ANDROMEDE Dedesi Akrisios’un zulmünden Zeus’un yardımıyla kaçmayı başaran Perseus ve annesi Danae , Seriphos Kralı Polydektes’in yanına sığındı Genc ve kudreti dillere destan Perseus kısa zamanda Kralın öz oğlu gibi olurken, annesi Danae de Polydektes’in aklını başından almıştı ve Kral O’nunla evlenmek istiyordu Ancak Polydektes , Perseus’un gençliğinin verdiği tez kanlılıkla bir aksilik yapacağını düşünüyor ve oğlu Perseus’u ortadan kaldırmak istiyordu Aradan epey bir zaman geçti Kral memleketinin en tanınmış ve güzel kızlarından Hippodameia ile evleneceği haberini etrafa yaydı Ve adete göre şenlikler sırasında herkes Krala hediye vermek durumundaydı Perseus , Kral’ın hediye olarak ne istediğini sordu Kral atlardan hoşlandığını söyledi Perseus daha şerefli bir hediye sunmak istediğini ve O’na Medusa’nın başını getirebileceğini söyledi Kral ilk anda bu teklifi yanıtsız bırakınca Perseus da her kes gibi hediye olarak bir at getirdi Ancak Kral bu hediyeyi kabul etmedi -Madem bana söz verdin, Medusa’nın başını getirmelisin, dedi Amacı bu imkansız görevi vererek Perseus’u başından savmak ve gönlünü kaptırdığı genç annesi Danae’yi metres yapmaktı Medusa gerçekten de yenilmez ve çok korkunç bir yaratıktı Kocaman ve iğrenç suratında yassı bir burun ve iki geniş kulak, ağzında yaban domuzlarını andıran uzun dişler, yanık tenli alnının üzerinde saç yerine kıvrım kıvrım zehir saçan yılanlar vardı Tunç kollarla mücehhez bu acuze kadının sesi vahşi hayvanları andırır , dehşet saçan gözlerine bakanlar hemen taş kesilirdi Perseus verdiği bu büyük sözü tutmak zorunda olduğunu anlayınca düşünceye daldı Yanına gelen Hermes, Zeka tanrıçası Athena’nın yardımıyla bu işi başarabileceğini söyledi Athena’dan aldığı cin fikirlerle ihtiyar Grai’lardan bir çift kanatlı sandal, bir heybe bir de başına takanı görünmez yapan eğreti saç almayı başardı Kanatlı sandalları iki ayağına bağlayan, kendisini görünmez yapan takma saçı başına takan ve heybeyi sırtına alan Perseus, Medusa’nın bulunduğu yere doğru yola çıktı Üç iğrenç kız kardeşleri yani Gorgon’ları uyur halde buldu Fani olan Medusa’ya yaklaştı Kendisine bakıp taşlaştırmasın diye arkasını dönüp kılıcını Medusa’nın başına savurdu Kopan kafasını heybesine koydu Medusa’nın yere dökülen kanlarından kanatlı at Pegasus doğdu Perseus uçarak oradan uzaklaştı Yolda heybeden damlayan Medusa’nın kanlarından , bugün dünyanın her tarafında görülen zehirli yılanlar doğdu Perseus akşamüzeri şark ülkesine doğru yaklaştığında yeni bir macera ile karşılaştı O’nun ulaştığı Memlekette Kepheus adında bir Kral hüküm sürüyordu Kepheus’un karısı Kassiepeia gururuna kapılarak kendisinin Nereid’lerden daha güzel olduğunu düşündü Kızlarının küçümsenmesine hiddetlenen Tanrı Posseidon Kepheus’un yurduna karşı konulmaz bir deniz canavarını musallat etti Tanrılara danışan Kral Kepheus , bu afetten kurtulmasının tek yolunun güzel kızı Andromede’yi bu deniz canavarına kurban etmek olduğunu öğrendi Perseus , Habeşistan’a geldiği zaman Andromede’yi koca bir kayaya bağlı olarak buldu Olayın içyüzünü öğrendikten sonra bu dünyalar güzeli kıza aşık oldu Tam o sırada korkun deniz canavarı ortaya çıktı Kocaman ağzını kayalara bağlı olan Andromede’yi yutmak için açarak geldiği sırada Perseus bir ok gibi fırladı ve ucu demirli mızrağını canavarın göğsüne sapladı Perseus Andromede’nin bağlarını çözdü Babası Kral Kepheus’a götürerek evlenmek istediğini söyledi Beladan kurtulan Kral da bu teklifi kabul etti Muhteşem bir düğünle evlenen çift daha sonra Medusa’nın kesik başını da alarak Seriphos adasına doğru yola koyuldular Fakat Seriphos Kralı Polydektes ,Perseus’un yokluğundan faydalanarak annesi Danae’ye sahip olmak istemiş, buna karşı koyan Danae de bir mabede sığınmak zorunda kalmıştı İşte tam bu sırada ve olanlardan habersiz Kral Polydektes’in huzuruna çıkan Perseus, Medusa’nın başını getirdiğini söyledi Fakat kalbi kinle dolu olan Kral Polydektes, Perseus’a yalan söylediğini ve zaferinden şüphe ettiğini söyledi Kralın bu tavrına sinirlenen Perseus Medusa’nın başını heybeden çıkararak Kralâ uzattı Polydektes Medusa’nın kesik başını görür görmez tahtının üzerinde taş kesildi ANTIOPE ve SATYROS Mozaiği Antiope çok güzel bir kadındır Antiope'nin dillere destan güzelliğini gören tanrıların tanrısı Zeus O'na aşık olur Ve bir Satyros ( Dionysos dininde şarap içerek ayin eden erkeklere verilen isim ) kılığına girerek Antiope'ye yaklaşır Antiope'nin gönlünü çalan Zeus 'un güzel kadından iki çocuğu olur Ancak Zeus'un terketmesiyle güzel Antiope ortada kalır Babasından korkup evden kaçan Antiopes daha sonra Sikyon Kralı Epopeus'la evlenir ÇİNGENE MOZAİĞİ (GAİA) Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma'nın simgesi haline geldiİlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildiAncak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedirGaia , Hesiodos'un Theogonia'sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros'un poemlerinde hiç görülmez Hesiodos'a göre Gaia, Khaos'tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O'nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştirGaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök'u (Ouranos) ve Dağlar'ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos'u doğurduGök'ün doğuşundan sonra , Gaia O'nunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldularÖnce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdularBunlar dişi tanrısal varlıklardırBu kuşağın en genci Kronos'tur Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlarAdları:Arges, Steropes ve Brontes diVe nihayet Ouranos'un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir'ler doğdu BEREKET TANRISI DEMETER Fırat ile ilgili tanrıları batı bitişiğinde kare sığ bir havuz içinde buğday başakları ve çiçeklerle taçlandırılmış, sol omuzu üzerinde bereket boynuzu olan Toprak ve ürün tanrısı olan Demeter büstünün olduğu mozaik yer alır Burada mozaik ustası önce suyu Fırat Nehir tanrılarının olduğu havuzdan geçirip sonra bolluk ve bereket tanrıçası Demeter’in olduğu havuza ileterek Fırat’ın çevresine sundğu bolluk ve bereketi tasvir edip, ürün ve üretem denklemini kurmuştur Ayrıca, Demeter büstü sırasıyla sekizgen kuşak, sekizgen dalga kuşağı, doksan derece döndürülerek iç içe geçirilen iki eşkenar dörtgen ve bu dörtgenlerin sekiz köşesi aralarında sekiz balta betimi bulunan bezeklerin merkezindedir Sekiz sayısının geometrik bezeklerle verildiği bu kompozisyon köşeleri ışkın süren bitkisel bezekli kare içine yerleştirilen dairevi bir kuşakla çevrilir Bu panodaki sekiz sayısı Demeter’in kızı Persophone ile ilişkili olmalıdır Çünkü Zeus Persophone’nin yılın üçte ikisini (sekiz ay) yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in geri kalan üçte birini yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesi kararlaştırmıştır Demeter tapımında da (efsanesinde) Persephone’den ayrılmaz Bu anne kıza “ilk tanrıça” da denir Bu sebeplerle anne kız Belkıs/ Zeugma mozaiklerinde de birbirinden ayrılmamış olup, burada Persophone sekiz sayısı kuralına göre yerleştirilen geometrik bezeklerle temsil edilmiştir Kaynak:Mehmet ÖNAL (Arkeolog) APHRODITHE 'İN (VENÜS)DOĞUŞU Roma? da eski İtalya?nın tanrıçası Venüs?le özdeşleştirilen aşk tanrıçası Doğuşu konusunda iki farklı tradisyon vardır: bazen Zeus? la Dione? nin kızı sayılır, bazen de Ouranos? un kızı olarak kabul edilir Buna göre, Ouranos? un, Kronos tarafından kesilen cinsel organları denize düşmüş ve bu tanrıçayı (dalgalardan doğan kadın veya ?Tanrının tohumlarından doğan kadın?) halk etmiştir Aphrodite, denizden çıkar çıkmaz, Zephyroslar tarafından önce Kythira? ya, sonra da Kıbrıs kıyılarına götürüldü Orada Mevsimler tarafından karşılandı, giydirildi,süslendi ve ölümsüzler alemine götürüldü Lukianos? un anlattığı efsanede ise, Aphrodite? nin önce Nereus tarafından büyütüldüğü söylenir Daha sonra Platon iki ayrı değişik Aphrodite tasavvur etti:Ouranos? dan doğan saf aşk tanrıçası Aphrodite Oirania; ve Dione?nin kızı, sıradan aşk tanrıçası Aphrodite Pandemos Ama bu, geç döneme ait felsefi bir yorum olup, tanrıçaya ilişkin çok eski mitoslara yabancıdır Aphrodite? nin çevresinde, tutarlı bir anlatı oluşturmayan, ama tanrıçanın arada devreye girdiği çeşitli epizotları inceleyen değişik efsaneler meydana gelmiştir Aphrodite , Lemnoslu topal tanrı Hephaistos? la evlendirildi Ama o, savaş tanrısı Ares? i seviyordu Homeros, bir sabat Güneş tarafından nasıl yakalandıklarını ve maceranın nasıl Hephaistos? a bildirildiğini anlatır Hephaistos; gizlice bir tuzak hazırlar: bu, yalnızca kendisinin çalıştıra bildiği sihirli bir ağdır İki aşığın Aphrodite? nin yatağında bir araya geldikleri bir gece, Hephaistos, ağı onların üzerine atar ve Olympos? un bütün tanrılarını çağırır Bu manzara onları çok büyük bir neşeye garkeder Poseidon? un ricası üzerine, Hephaistos ağı kaldırmaya razı olur, ama utanç içinde ki tanrıça Kıbrıs? a, Ares? de Trakya? ya kaçarlar Aphrodite? nin aşklarından Eros ve Anteros, Deimos ve Phobos (Dehşet ve Korku), Harmonia (daha sonraları Thebai? de Kadmos? un karısı olmuştur) doğmuşlardır Bazen, bu listeye bahçelerin koruyucusu Lampsakoslu tanrı Priapos? da eklenir Aphrodite bahçe tanrıçası olarak gösterilir; ama, bu daha çok Aphrodite? nin İtalyan versiyonu olarak gösterilir Aphrodite? nin, aşkları Ares? le sınırlı olarak kalmadı Ağaca dönüşen Myra, Adonis? i dünyaya getirdiği zaman, Aphrodite olağanüstü güzellikteki bu çocuğu aldıve onu Persophane? ye emanet etti Ama, Persophane çocuğu geri vermek istemedi Olay Zeus? un hakemliğine sunuldu, Zeus, delikanlının üçte birini Persophane? yle, yılın üçte birini Aphrodite? le, geri kalan üçte birini de istediğiyle geçirmesine karar verdi Ne var ki Adonis yılın üçte birini Persophane? yle, yılın üçte ikisini Aphrodite? le geçiriyordu Çok geçmeden bir yaban domuzu tarafından yaralanan Adonis belki de Ares? in kıskançlığının kurbanı olarak öldü Tanrıça, İda? da Agkhises? e gönül verdi ve ondan iki oğlu oldu: Aineias ve bazı tradisyonlara göre, Lyrnos Aphrodite? in, öfkeleri ve lanetleri ünlüydü Ares? in aşkını kabul ettiği için Eos? u cezalandırmak amacıyla, onda Orinos? a karşı dayanılmaz bir aşk uyandırdı Yine, kendisini onurlandırmadıkları için, bütün Lemnos? lu kadınlara, kocalarını Trakyalı tutsak kadınların yanına kaçırtacak kadar tahammül bir arız ederek, onları cezalandırdı Lenmnos? lu kadınlar, adadaki bütün erkekleri öldürdüler ve bir kadınlar topluluğu kurdular: Argonautlar gelip onları bir çocuk sahibi yapana kadar sürdü bu Aphrodite, Paphos? ta Kinyras? ın kızlarını da, onları yabancılara fuhuş yapmaya zorlayarak, cezalandırdı Aphrodite? in lütfu da daha az tehlikeli değildi Bir gün, Nifak tanrıçası ,Hera, Athena ve Aphrodite arasında en güzele karar vermek üzere ortaya bir elma koydu Zeus, daha sonraları Paris adıyla tanınacak olan Aleksandros? un üç tanrıçaya hakemlik etmesi için,Hermes? e, onları Traos? daki İda dağına çıkarmasını emretti Üç tanrıça Aleksandros? un önünde tartışmaya başladılar;güzellikleriyle övünüyor ona armağan vaat ediyorlardı Hera, ona evrenin krallığını,Athena savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise Heleneyle evlenmeyi vaat ediyordu Sonunda Aleksandros Aphrodite ? i seçti Böylece, Aphrodite,Troya savaşının başlamasına neden oldu Bütün savaş boyunca, Troyalılar? dan özellikle de tüm savaş boyunca Paris? ten himayesini eksik etmediaris Menelaos? la teke tek dövüştüğü ve neredeyse yenik düşeceği sırada, Paris? i tehlikeden kurtardı ve böylece savaşın yeniden genellik kazanmasına yol açtı Daha sonra, Diomedes tarafından az daha öldürülecek olan Aineias? ı aynı şekilde korudu Hata Diomedes, tanrıçayı yaraladı Ne var ki Aphrodite? nin koruması, Troya? nın düşmesini ve Paris? in ölmesini önleyemedi Bununla birlikte Aphrodite, Troyalılar soyunu devam muhafaza edebildi Onun sayesindedir ki Aineias, babası Agkhises ve oğlu İulius ile birlikte ve Troya Penatlarını da taşıyarak, alevler içindeki şehirden kaçabildi ve yeni bir yurt kurabileceği bir toprak arayıp bulabildi Aphrodite-Venüs? ün, Roma şehrinin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilmesi bu yüzdendir Venüs, ayrıca İulii ailesinin atası olarak kabul ediliyordu Çünkü, İulii, İulius? un ahfadındandı ve dolayısıyla tanrıçanın altsoyunu oluşturuyordu Bu nedenledir ki, Sezar,ona Venüs Ana,Venüs Genitrix adıyla bir tapınak inşa ettirmiştir Tanrıçanın en sevdiği hayvanlar güvercinlerdi Arabasına güvercinler konulmuştu Sevdiği bitkiler de gül ve nergisti DIONYSOS 'UN DÜĞÜNÜ Tasvir panosundaki on figür soldan sağa doğru; Ayakta duran ve kase ile içki içen bir erkek figürü- oturur durumda ve elinde meşale tutan bir Menad – sağa doğru yürüyen ve kaldırdığı kollarıyla elinde tuttuğu nesnenin ne olduğu( mozaiğin bu bölümde tahrip olması nedeniyle) anlaşılamayan giyimli bir kadın figürü tahtta oturan giyimli bir kadın ile çıplak torsosu etrafında dalgalanan bol kumaş kütleleri ile tasvir edilmiş, başının etrafı hareli bir erkek figürü hahtın hemen yanında çıplak küçük bir çocuk figürü sola doğru yürüyen giyimli iki kadın figürü (ki, soldakinin başı tahrip olmuş , sağdaki daha sağlam ve elinde içinde eşyalar bulunan kapağı açık bir kutu tutmaktadır ) en sağda ise iki elinde de bir tür flüt tutan bir kadın ile , arkasında vücudunun üst bölümü çıplak, dağınık saçlı ve sakallı bir erkek figürü yer almaktadır Merkezdeki grubu oluşturan çifttin yanında bir “ Çocuk Eros”un bulunması bunlara yönelik bir armağan kutusu taşıyan sağdaki iki kadın ile, kollarının hareketinde Ariadne’nin başına koymak üzere olasılıkla bir defne çelengi uzattığını veya baht-kader ağını örmek üzere ip eğirdiğini düşündüğümüz soldaki kadının varlığı, sahnenin merkezindeki bu çiftin Dionysos ile Ariadne birlikteliğini, başka bir deyişle düğününü yansıttığını akla getirmektedir Dionysos’un Ariadne’yi Naxos adasında bulmasından sonra gerçekleştirilen şenlikli evlenme törenleri, Dionysos konulu kompozisyonlarda oldukça sık betimlendiğinden , buradaki sahneyi de Thiasos’ dan çok Dionysos ile Ariadne’nin düğünü olarak yorumlamak daha uygun olsa gerektir Sol baştaki Menad , bu evlilikten hoşnut olmayan , Dionysos’u yitirmek üzere olmanın huzursuzluğu ve küskünlüğünü yaşayan bir sevgili durumundadır AŞK (EROS) VE RUH (PHYSKE) Eros annesi Aphrodite gibi dünyaya güzellik ve neşe getirir, insanların gönüllerini aşk ateşi ile yakar, insanların mutluluklarını yada sonlarını hazırlardı Sırtında bir çift kanadı vardı Bu kanatlarla uçarak dünyayı dolaşır geçtiği yerlere çiçek kokuları saçardı Eros'un elinde her zaman okları olurdu Bu oklarla insanları kalplerinden vurur onları birbirlerine aşık ederdi Ve bir gün kendiside bir güzele aşık oldu Psykhe (Ruh) bir kralın üç kızının en güzeli idi Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki görenler onu Aphrodite sanıyorlar ona tapınıyorlardı Aphrodite bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı Bu yüzden bir gün oğlu Eros'u yanına çağırdı ve onu dünyanın en çirkin erkeğine aşık ederek cezalandırmasını istedi Eros annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola koyuldu Psykhe'yi bulduğunda, çok gururlu olan ve kimseye aşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine aşık etmeye niyetliydi ancak kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken Psykhe'nin güzelliği aklını başından aldı Onu başkasına aşık etmek isterken kendisi aşık olmuştu Psykhe'yi alıp sihirli bir saraya götürdü Bu saray uyuyan bir ormanın ortasında kurulmuş, muhteşem fakat ıssız bir saraydı Kanatlı güzel delikanlı gece karanlık düştükten sonra kendini göstermeden saraya giriyor ve sevdiği ile buluşuyordu Sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey vardı Fakat Psykhe'nin tek istediği kendisini deliler gibi seven bu delikanlının yüzünü görmekti Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş yada mum yakılmasını yasaklamıştı Psykhe ne kadar yalvrsa da fayda etmedi"Aşkımızın sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın" dedi Eros "Beni görmeyi aklından bile geçirme, kim olduğumu yada kimin oğlu olduğumu öğrenme, bilmeden tanımadan beni körü körüne sevsenden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak mutlu olma fırsatnı elinden kaçırma"Ve Psykhe de bunu kabul etmişEros'u görmeden kim olduğunu bilmeden körü körüne sevmişti Birlikte çok mutluydular ancak Psykhe'nin kızkardeşleri onların bu mutluluğunu kıskandılarBir gün kardeşlerini ziyarete geldiklerinde ona sevdiği delikanlının dünyanın en çirkin en iğrenç en vahşi görünüşlü adamı olduğunu söylediler Eğer güzel bir delikenlı olsaydı, sevdiğinden yüzünü gizlemezdi, seni böyle ıssız bir sarayda tutmzdı dediler Ve ona gece sevdiği gelmeden önce yanan bir lambanın üzerine vazoyu ters çevirip koymasını söylediler Böylece Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp aydınlıkta onun yüzünü görebilecektiPsykhe merakına engel olamayarak kardeşlerinin dediklerini yaptı Yanan lambayı bir vazonun altına gizleyerek sevdiğini beklemeye başladı Eros her şeyden habersiz saraya dönmüş , kendini sevdiği kadının kollarının arasına bırakmıştı Kısa sürede uykuya daldı Psykhe , Eros uyuyunca gürültü yapmadan yavaşça yataktan kalktı ve ters çevirdiği vazoyu alarak lambayı eline aldı, yatağa yaklaştığında gördükleri karşısında hayrete düştü Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi beklerken genç ve çok yakışıklı bir erkekle karşılaşmıştı Eros'un yakışıklılığı dünyada ki başka hiç bir erkekle kıyaslanamadı Yüzü tarif edilemeyecek kadar güzel bu delikalıyı görünce Psykhe'nin ona duyduğu aşk daha da arttıSevdiğini alnından öpmek için eğildiğinde, elindeki tabağı düz tutamadığından içinde fitil bulunan lambanın kızgın yağından bir damla Eros'un çıplak omuzuna damladı Eros duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı Sevgilisinin kendisini dinlemeyip yüzünü görmek için ona oyun oynadığını anlayınca hemen kanatlarını açıp uçarak oradan uzaklaştı Eros'un gitmesiyle Psykhe için yaptığı büyülü sarayda bozuldu Psykhe üzüntüden ne yapacağını bilmez olmuştu Hatası yüzünden dünyada her şeyden çok sevdiği kişiyi kaybetmenin acısıyla yollara düştüSevdiğini tekrar bulma ümidiyle tüm dünyayı dolaştı, sayısız yerler gezdi ** bir türlü Eros'un izine rastlayamadı Nihayet dolaşmaktan bitkin bir halde Aphrodite'in sarayının kapısını çaldı Onun kendisine acıyıp oğlunun yerini söyleyebileceğini düşünmüştü, ancak Aphrodite ona yardım etmek bir yana onu bir köle olarak çalıştırmaya başladı Zavallı Psykhe sevdiğine ulaşabilmek için buna da razı oldu ve tek kelime dahi etmeden kendisine emredilen her şeyi yaptı Eros için her türlü acıya katlanmaya razı oldu Nihayet bir gün Eros'un yanan omzu iyileşti ve kendisine bu kadar yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için Olympos'a gitti Zeus'un ayaklarına kapanıp Psykhe'nin kurtarılması ve kendisine eş olarak verilmesi için yalvardı Zeus onun tüm isteklerini kabul ederek Hermes'e Psykhe'nin Olympos'a getirilmesini emrettiPsykhe, tanrılar katına getirildi ve orada hayatta her şeyden daha çok sevdiği erkekle evlenerek çok mutlu bir hayat sürdü
__________________
|
|