İçkincilik - İçrekçilik (Batınilik) |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İçkincilik - İçrekçilik (Batınilik)İçkincilik Tanrının insanda içkin olduğu görüşü Doğu ve Batı gizemciliğinin kimi kolları bu görüşü savunurlar Ancak bunu, gizemciliğin genellikle ileri sürdüğü tanrıyla birleşirle düşüncesiyle karıştırmamalıdır Bu ikinci görüşte tanrı, içkin değil, aşkındır; ama sevgi ve bilgi yoluyla ona ulaşılıp onunla birleşmek mümkündür Din duygusunun insanda içkin bulunduğunu ileri sürenlere de içkinci denmiştir, bu anlayışa göre tanrı aslan bir varlık değil insanda içkin bir duygudur Dinsel felsefenin dışında varlığın bilinçte içkin bulunduğunu ileri süren görüşler de içkinciler (İmmanantistler) adıyla anılırlar Aşkıncılık ve deneyüstücülük anlayışlarına idealist bir açıdan karşı çıkan Schuppe, Schubert-Soldern, Loski, Leclair, Rehmke ve hatta bir ölçüde Ernst Mach ve Richard Avenarius XIX yüzyılın sonlarında Kant’a dönüş anlayışına sırt çevirerek Berkeley'e dönüş anlayışını savunmuşlardır Nesneyi öznede içkin sayan bu görüş savunucuları tekbenciliğe düşme korkusundan, ne biçim bir şey olduğunu kendilerinin de anlatamadıkları beyinden bağımsız bir bilinç ilerisürmüşlerdir Bunların öğretilerine haklı olarak beyinsiz felsefe denir Bu beyinsiz felsefeye göre örneğin tarih, hiç bir insansal etkinin sözkonusu olmadığı saf bir süreçtir, varlığı ve yasaları kendisinde içkindir Bu beyinsiz felsefeye içkinlik felsefesi de denir İçrekçilik (Batınilik) İçrekçi öğretilerin genel adı Batı içrekçiliğiyle aynı düzeyde bulunan İslam içrekçiliği adını taşır Bu öğretilerde genellikle tanrısal bilgilerin ve kimilerinde herkese duyurulması sakıncalı görünen bilgilerin belli bir kültür çizgisine erişenlerce anlaşılabileceği gerekçesi gizliliği zorunlu kılmıştır Bu anlamda Aristoteles öğretisi de içrek sayılmaktadır; Aristoteles sabahları seçkin öğrencilerine ve akşamları da halka ders verirmiş, öğrettikleri de ayrı bilgilermiş İçrekçilik, gerek öğretiye katılmayı ve gerek öğrenme işlemini birtakım biçimlere, törenlere, simgelere bağlar, öğretilecek gerçeklerin azar azar ve alıştırarak verilmesini gerektirir Bu yüzden da çeşitli aşama dereceleri kurmak, bunların birinden öbürüne geçebilmek için çeşitli sınavlar tertiplemek zorundadır Hermesçiliğin, Yunan kaynakları aracılığıyla öğrenilen şu sözlerinde içrekçiliğin gerekçesi açıklanmaktadır: Her akıl, büyük gerçekleri kavrayamaz Çoğunluk, ya aptal ya kötüdür Aptalsalar gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler Kötüyseler bu gerçeği kötüye kullanarak büsbütün kötülük ederler Gerçeği gizlemekten başka çıkar bir yol yoktur: Bilmek, bulmak, susmak gerek Büyük Türk gizemcisi Şeyh Bedreddin {1337-1420) de bu konuda şunları söylemektedir: Her bilgi, kendi aşamasında (mertebe) haktır Gerçek halka daha işin başında söylenirse ya yollarını saptırırlar ya da gerçeği söyleyeni suçlarlar Halk ve hak, ortalama bir yolla ve ayrı ayrı gözetilerek birbirlerine alıştırılabilirler Ama herhalde halk, hak ve hakikate alıştırılmalıdır |
|