|
|
Konu Araçları |
hali, ile, ilgili, kabir, rüyaları, salihlerin |
Bazı Salihlerin Kabir Hâli İle İlgili Rüyaları |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bazı Salihlerin Kabir Hâli İle İlgili RüyalarıBAZI SALİHLERİN KABİR HÂLİ İLE İLGİLİ RÜYALARI Bilmiş ol ki, Allah’ın (cc) Kitab’ı, Resûlullah’ın (sav) sünneti ve birtakım ibret yollarıyla elde edilmiş basiret nurları, ölülerin halleri ve onların cennetlik ya da cehennemlik oldukları hakkında özetle de olsa bizleri haberdar etmektedir Şu kadar var ki hayatta olan bir kimsenin kabirde yaşayacağı durumu (Allah’ın bildirdikleri müstesna) kimse bilemez Şayet, mümin bir kimsenin yaşantısına bakıp imanlı olduğunu söylesek bile, onun nasıl bir hal üzere öldüğünü ve sonunun nasıl bittiğini bilemeyiz Eğer onun iyi haline göre bir hüküm vermeye çalışsak bu da tam isabetli olmaz; çünkü takvânın yeri kalptir[size="4"] Kalp öyle gizli ve sırlı bir cevherdir ki onun hakikati sahibine bile gizlidir, başkasının ondan nasıl haberi olsun! Bu hususta Allah (cc) buyurmuştur ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder” [size="4"] Bu bakımdan, yaşayan kimseler hakkında bir karara varmak için onların nelerle karşılaştıklarını görmek gerekir, ölen kimsenin durumunu müşahede etmek ise bizim için mümkün değildir Kişi öldüğü zaman mülk ve şehâdet âleminden gayb ve melekût âlemine intikal etmektedir O âlemde yaşananların şu baş gözüyle görülmesi mümkün değildir O, başka bir gözle görülür, bu göz de her insanın kalbinde yaratılmış olan basiret gözüdür Fakat insan dünyevî meşgaleler ve şehvet gibi bir sürü perdelerle o kalbinin üstünü örtmüş olduğundan bu haliyle onunla da göremez Kalp gözünün üstündeki bu perdeyi ortadan kaldırmadan melekût ve gayb âleminden herhangi bir şeyi görmesi mümkün değildir Peygamberlerin (Allah hepsine salât etsin) gözlerinden bu perdeler kaldırıldığı için onlar melekût âlemine bakabilir ve onun hayret verici şeylerini müşahede edebilirler Ölüler de, bahsettiğimiz gayb ve melekût âleminden oldukları için peygamberler (ve salihler) onları görüp haberlerini nakletmişlerdir Nitekim Resûlullah’ın, Sa‘d b Muâz[size="4"] ve kızı Zeyneb’in kabirde sıkıştırıldıklarını görüp haber vermesi buna birer örnek ve delildir Yine Allah Resûlü (sav) Ebû Câbir’in babası (Abdullah b Harâm) Uhud’da şehit edildiğini ve Allah’ın (cc) onu arada hiçbir perde bulunmaksızın huzurunda oturttuğunu haber vermesi de melekût âleminin müşahede edilmesinin delillerindendir Bu âlemleri, ancak peygamberler ve Allah’ın sevgili dostları seyredebilir Bizler için mümkün olan ise bu müşahedenin başka ve zayıf bir yönüdür Aslında bu da peygamberlere ait ilim yollarından birisidir Bununla anlatmak istediğim salih rüyalar yoluyla elde edilen müşahedelerdir Zaten onların kaynağı da nübüvvet nurudur Bu konuda Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Salih rüya, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir parçadır” [size="4"] Evet, salih rüya da mânevî âlemin inkişafıdır ve o kalbin üzerindeki perdelerin kalkmasıyla meydana gelir Bu sebeple sadece salih ve doğru kimselerin rüyalarına güvenilir Yalan dolanla uğraşan kimselerin rüyaları doğru çıkmaz Kimin bozuk işleri artar ve günahları çoğalırsa, onu gördüğü rüyalar karma karışık şeyler olur Bu sebeple Resûlullah (sav), temiz olarak uyumak için abdestli yatmayı tavsiye etmiştir [size="4"] Bu, kişinin iç âleminin temiz olmasının gerektiğine bir işarettir ki zaten asıl olan da budur Dış temizlik iç temizliğin bir tamamlayıcısı niteliğindedir Artık kişinin iç âlemi pak ve saf olduğunda kalbinin içine (basiretine), gelecekte olacak olaylar yansımaya başlar Nitekim Resûlullah (sav) Mekke’yi fethedeceğini rüyasında görmüştür Yüce Allah bu hususta: “Andolsun ki Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı”[size="4"]buyurmuştur Nice kereler insan, gördüğü ve birtakım olaylara işaret eden rüyalarını ilerde gerçek olarak karşısında bulabilmektedir RÜYANIN ASLI VE HÜKMÜ Rüya işi ve rüyada gaybı (ileride zuhur edecek olayları) bilmek, Allah Teâlâ’nın hayret verici sanatlarındandır ve insanoğlunun yaratılışının güzelliklerindendir Rüya hâdisesi aynı zamanda melekût (gayb) âleminin varlığını gösteren en büyük delillerden biridir, ancak insanlar, kendilerinde olan şu kalbin ve yaşadıkları kâinatın acayip sırlarından gafil oldukları için bundan da gafil ve habersiz kalmışlardır Rüya ilminin incelikleri, mükâşefe ilminin inceliklerinde gizlidir; o bakımdan muamelât ilmine ilâveten anlatılması ne mümkün ne de doğru olur Ancak rüya hakkında maksada ulaştıracak kadar bilgiyi burada zikretmek mümkündür Bil ki kalp, şekillerin ve her türlü işin hakikatinin yansıdığı bir ayna gibidir Allah Teâlâ’nın takdir ettiği her şey; âlemin yaratılışından sonuna kadar olmuş ve olacak ne varsa -Kur’an-ı Kerîm’de de geçtiği üzere- Levh-i Mahfûz, Kitâbu’l-Mübîn, İmâmü’l-Mübîn diye isimlendirdiği levha ya da sahifelerde yazılıdır Kâinatta olmuş ve olacak ne varsa, hepsi buraya yazılmış ve nakşedilmiştir, fakat onların şu baş gözüyle görülmesi mümkün değildir Bu levhanın tahtadan, demirden ya da kemikten veyahut kâğıttan ve deriden yapılmış bir kitap gibi olduğunu düşünme! Şunu kesinlikle bilmelisin ki, Allah’ın zâtı ve sıfatları nasıl ki yaratılmışların zât ve sıfatlarına benzemiyorsa, O’nun Levh’i ve Kitab’ı da bizim şu âlemde gördüğümüz şeylere benzemez Bu meseleyi anlayışına daha yaklaştıracak bir örnek verelim: Kâinatta olmuş ve olacak her şeyin, kısacası mukadderatın Levh-i Mahfûz’da yazılı olması, bir hafızın beyninde ve kalbinde Kur’an-ı Kerîm’in harfleri ve kelimeleriyle var olmasına benzer Zira Kur’an âdeta onun kalbine yazılmıştır Öyle ki, onu ezbere Kur’an okurken görsen, kitaba bakarak okuyor sanırsın Şimdi bu hafızın beyni hücre hücre parçalara ayrılsa orada bu kelimelerden ya da harflerden birine rastlayabilir misin? İşte Levh-i Mahfûz’u da bu şekilde anlamalı, Allah Teâlâ’nın takdir ettiği her şeyin ona bu şekilde nakşedildiğini kavramalısın Levh-i Mahfûz, şekillerin görüntüsünün içinde belirdiği bir ayna gibidir Bir aynanın karşısına başka bir ayna konulsa, her iki ayna da birbirinin görüntüsünü diğerine aksettirir, ta ki aralarına görüntüyü engelleyecek bir perde girene dek Kalp, sadece bazı ilimleri gösterebilecek bir ayna iken, Levh-i Mahfûz bütün ilimleri ve resimlerini kendinde toplar Kalbin şehevî arzu ve hislerle meşgul olması, onun melekût âleminde olan Levh-i Mahfûz’u görmesini ve onda olanları okumasını engelleyen bir perde olmuştur Bir (mânevî) rüzgâr eser de bu perdeyi hareketlendirir ve kaldırırsa, işte o zaman kalp aynası, gözleri kamaştıran bir şimşek edasıyla, melekût âleminin haberleriyle dolar Bu durum bazen devam eder ki bu çok nadirdir; bazen de kısa sürer hemen kesiliverir İnsan uyanık olduğu müddetçe bu dünya ile meşgul olup kendi nefsî hisleriyle uğraştığından melekût âleminden haberdâr olamaz [color="RoyalBlue"] Bir defasında Resûlullah (sav) kalbini işaret ederek, “Takvânın yeri burasıdır”el-Müsned, 2/277 buyurmuşlardır Bkz: Tirmizî, Birr, 17; Ahmed b Hanbel, [color="RoyalBlue"] Mâide 5/27 [color="RoyalBlue"] Bkz: 184 dipnot ve metni [color="RoyalBlue"] Buhârî, Ta‘bîr, 4; Müslim, Rü’yâ, 6-7; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, nr 7626; Tirmizî, Rü’yâ, 1, Şemâil, nr 413; İbn Mâce, T‘abîru’r-Rü’yâ, 1; Ahmed b Hanbel, el-Müsned,, Şerhu’s-Sünnet, nr 3286 2/18; Beğavî [color="RoyalBlue"] Resûlullah’ın (sav) bu konuda söylemiş oldukları hadislerden biri şöyledir: “Yatağına yatacağın zaman önce namaz abdesti alır gibi abdest al sonra yat Sonra sağ yanının üzerine uyu”Bkz: Buhârî, Deavât, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 107 [color="RoyalBlue"] Fetih 48/27 |
|