İstikâl Marşının Kabulü - 12 Mart 1921 |
07-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstikâl Marşının Kabulü - 12 Mart 1921İstiklâl Marşının Kabulü - İstiklâl Marşı Nasıl Kabul edildi - İstiklal Marşı Hakkında - İstiklâl Marşı Ne Zaman Kabul Edildi İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ Türkiye’de ilk defa bir milli marş yazılması teşebbüsü, 1920’de Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü tarafından yapıldı Maarif Vekili Dr Rıza Nur’u ziyaret eden İsmet İnönü, Milli heyecanı koruyacak, milli azim ve imanı besleyecek, zinde tutacak bir marşın yazılmasını, ordu adına teklif etti Yarışma Maarif Vekaletinin genelgesiyle okullara duyuruldu ve basın yoluyla da “Türk şairlerinin nazarı dikkatine” sunuldu Yarışmaya 724 parça şiir katıldı Fakat hiçbirisi milli marş olmaya layık görülmedi Böyle bir marşın ancak Mehmet Akif tarafından yazılabileceği ve para meselesinden dolayı yarışmaya katılmadığı da ağızlarda dolaşıyordu Hasan Basri Bey, para meselesinin kaldırıldığını söyleyerek, Akif’in yarışmaya katılmasını sağladı Mehmet Akif’in şiiriyle birlikte üç parça, orduya gönderilerek, asker üzerinde tesiri en fazla olan eserin tespit edilmesi istendiCevap olarak Mehmet Akif’in şiirinin beğenildiği bildirildi Maarif Vekaleti tarafından gönderilen İstiklal Marşı teklifi gündeme alındı Başkanvekili Hasan Fehmi Efe’nin başkanlığındaki toplantıda ele alınan marşın tab ve tevziine karar verildi Marş, Hamdullah Suphi tarafından Meclis’te okundu Büyük bir coşkuyla dinlenen marş, sık sık alkışlarla kesildi Marşın kabul edilmesi, 12 Mart 1921 tarihindeki toplantının öğleden sonraki oturumunda ele alındı Akif’in marşının oya sunulması kararlaştırıldı ve “Oy birliği ile kabul edildi” Marş teklif üzerine en son ayakta dinlendi Kahraman orduya ithaf edilen marş, İstiklal marşı olarak kabul edildi Akif “Onu milletime ve kahraman ordumuza hediye ettim Zaten o milletin eseridir, milletin malıdır Ben yalnız gördüğümü yazdım” dedi ve bu marşı Safahat’a almadı İstiklâl Marşı Nasıl Kabul Edildi? İstiklâl mücâdelesinin en çetin bir safhasında milletin duygularını belirtecek bir "İstiklâl Marşı"nın yazılması istenmiş ve böylece, Maarif Vekâleti tarafından bir müsabaka açılmış ve müsabakada birinciliği kazanacak zâta 500 lira nakdî mükâfat verileceği ilân edilmişti Yurdun her tarafından 500'den fazla şâir müsabakaya girmişti Fakat yazılan marşlar, milletin hissiyatına tercüman olacak bir durumda değildi Mehmet Âkit, marşın mükâfatlı olmasından dolayı müsabakaya katılmamıştı Zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi böyle bir marşın ancak, Safahat nâzımı şâir Mehmed Akif tarafından yazılabileceğine inanmış ve 5 Şubat 1337, Milâdî 1921 tarihinde şu mektubu kendisine yazmıştır "Pek aziz ve muhterem efendim, İstiklâl marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır Zât-i üstadânelerinin matlûb şi'iri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır Asl endîşenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız Memleketi bu müessir telkin ve tehiç vâsıtalarından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbeti arz ve tekrar eylerim'' Bu mektubun yazılmasından bir ay bile geçmeden milletin istediği İstiklâl Marşı yazılmış ve kahraman orduya ithaf olunmuştu Marş, Maarif Vekili Hamdullah Suphi ve arkadaşları tarafından beğenilmişti Yalnız bu marşın üstada-ı rencide etmeden Büyük Millet Meclisi'nden nasıl geçirileceği üzerinde düşünülmüştü Bu sıralarda Maarif Vekâletince seçilen yedi marş da Büyük Millet Meclisi'ne getirilmişti Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Mart 1337 (1921) tarihindeki toplantısında kararı, Karesi Meb'usu Basri Çantay, Meclise gelen marşlardan birinin okunması için bir takrir vermişti Bu takrir Meclis üyelerinin re'yine sunulmuş ve tasvîb olunmuştur Marşlardan birinin okunması için Meclis Reisi tarafından, Hamdullah Suphi Bey kürsüye davet edilmiş ve ezcümle şöyle konuşmuştur: -Arkadaşlar, hatırlarsanız, Maarif Vekâleti son mücâdelemizin ruhunu terennüm edecek bir marş için şâirlerimize müracaat etmiştir Birçok şiirler geldi, burada yedi tanesi en fazla vasfı hâiz olarak görülmüş ve seçilmiştir Hamdullah Suphi, Mehmed Âkif'ten bir marş yazmasını rica ettiğini, marşın yazıldığını, beğenildiğini söylemiş ve intihabının Meclis'e ait olduğunu da sözlerine ilâve etmiştir Hamdullah Suphi, gür sesiyle Meclis'in kürsüsünde İstiklâl Marşı'nı okumuştur "Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır, Hakka tapan milletimin İSTİKLÂL" mısraları ile bu marş, Meclis üyelerinin şiddetli ve heyecanlı tezahüratına vesile olmuş, salon alkış sesleriyle dolmuştur Kastamonu meb'usu Dr Suad Beyin 12 Mart 1337 (1921) tarihinde Büyük Millet Meclisi Riyasetine vermiş olduğu takrirde: Riyâset-i Celîleye : Müzâkere kifayetini ve Mehmed Akif Beyin İstiklâl Marşı'nın kabulünü teklif ederim Bundan başka Bolu meb'usu Tunalı Hilmi de takrir vermiş ise de reddedilmiş ve gene aynı tarihte Karâsi meb'usu Hasan Basri tarafından Riyâset-i Celîleye verilen takrirde: Riyâset-i Celîleye : "Bütün meclisin ve halkın takdîrâtını celbeden Mehmed Âkif Beyefendinin şiirinin tercîhan kabulünü teklif ederim ' ' Takrir Meclis Reisi tarafından oya sunulmuş ve kabul edilmiştir Böylece Mehmed Âkif tarafından yazılan marş İstiklâl Marşı olarak ekseriyetle kabul edilmiştir Kırşehir Meb'usu Müfid Efendi, bu marşın, Hamdullah Suphi Bey tarafından Kürsüde tekrar okunmasını Konya Mebusu Refik Koraltan da Milletin ruhuna tercüman olan işbu İstiklâl Marşının ayakta dinlenmesini teklif etmiştir Bunun üzerine 12 Mart 1337 (1921) 'de kabul edilen ve kanuniyet kesbeden İstiklâl Marşı tekrar Hamdullah Suphi tarafından okunmuş ve marş ayakta dinlenmiştir "Doğacaktır sana vâdettiği günler Hakkın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın" İşte bu ruh ve îmân ile Türk Ordusu Sakarya boylarında, İzmir yollarında Allah'ın lütuf ve insaniyle şecaat ve kahramanlıklarını göstermiş ve nihayet 9 Eylü 1922 tarihinde Hakk'ın vaat ettiği o parlak güneş, İzmir ufuklarında doğmuş, Müslüman Türkün saffet ve kudreti karşısında düşman büyük bir hezimete uğramış ve denize dökülmüştür Aziz ve mübarek vatanımızın her karış toprağı şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış, zaferin şahikasına ulaşmıştır Nitekim İstiklâl Marşında: "Korkma ! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak, O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!" mısraları ne derin bir mânâ taşımaktadır İzmir'in meşhur Kadife Kalesi'nde büyük Şanlı Türk bayrağı dalgalanmağa ve şiddetli alkışlar arasında yurdun her tarafında zafer şenlikleri yapılmağa başlanmıştı Mehmed Âkif'e niçin istiklâl Marşı'nı Safahâtı'na koymadığı sorulduğunda o büyük insan: "O benim değildir Ancak milletimindir" diye cevapta bulunmuştu Aynı zamanda müsabaka için ayrılan (500) TL o zaman fakir çocuk ve kadınlara örgü öğretmek, bir geçim sağlamak emeliyle teşekkül etmek üzere bulunan Darü'l Nisaiyye'ye teberru etmiştir Yakın arkadaşlarından, Ankara Baytar Müdürü'nün anlattığı palto hikâyesine göre Millî Mücâdele sırasında Ankara Baytar Müdürlüğünde bulunmuş olan bir zât Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi konferans salonundaki bir konuşmasında şöyle demişti: Mehmed Âkif'in giyecek bir paltosu yoktu Tâceddin Dergâhi'ndan Büyük Millet Meclisi'ne kadar paltosuz olarak yaya giderdi O zamanlar Ankara'nın soğuğu çok şiddetli idi Ben daireme gelir, paltomu Mehmed Âkif'e gönderirdim O da giyer Meclise giderdi, İstiklâl Marşı için verilen parayı geri vermesinden dolayı kendisine, Mehmed Âkif üzerinde bir palton yok, verilen parayı da almazsın, dedim Bunun üzerine, bana darıldı, paltomu da kabul etmedi O soğuklarda paltosuz olarak Büyük Millet Meclisine gitti, geldi Mehmed Akif'in buna benzer şahsına has daha birçok meziyetleri vardır Dürüsttür, hattâ Harb-i Umûmî içinde kardeşinin evinde çayı şekerle içtiklerini görünce, milletin yemediğini siz nasıl yiyorsunuz, demiş ve bir müddet kardeşinin evine bile gitmemiştir Mehmed Âkif'in rahatsız bulunduğu Alemdağı'nda son günlerde içlerinde Târık Us'un da bulunduğu bir grup üstadın ziyaretine gitmişler, Mehmed Âkif bitkin bir hâlde yatağında yatıyordu Konuşma esnasında söz İstiklâl Marşı'na intikâl ettirilmiş, gelen ziyaretçilerden biri: — Acaba İstiklâl Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demiş, bu söz üzerine yatağında bitkin bir hâlde yatmakta olan Akif; birdenbire başını kaldırmış ve ona: — Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın! Evet: — Allah bir daha bu memleketin, bu milletin istiklâlini tehlikeye düşürmesin! Bir daha onu istiklâl Marşı yazmaya mecbur etmesin, sözüyle ziyaretçileri susturmuş, o büyük insanın ne demek istediği herkes tarafından anlaşılmıştı Büyük insan Mehmed Akif Ersoy, mezarına milleti için yazmış olduğu istiklâl Marşı'yla konulmuştur Tarihte kendi eseriyle gömülen ilk bahtiyar ölülerden biri de şüphesiz Mehmed Âkif Ersoy olmuştur Cenâb-ı Hak rahmet etsin, ruhu şad olsun *Veli Ertan, Milli Kültür Dergisi, Aralık 1979 |
|