Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Tıp / Biyoloji / Farmakoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
biyoritm

Biyoritm 2

Eski 07-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Biyoritm 2



BİYOLOJİK RİTMLER ÇEVREYE UYUMLUDUR

Burada canlı hayatına 24 saat boyunca âhenkli ve ölçülü bir ritm veren “iç saat”ten söz etmekteyiz Buna organizmanın “merkezî şalteri” veya “trafo merkezi” denilmektedir

Bu merkez insanda beynin bu işle vazifeli sadece küçük bir hücre topluluğundan meydana gelmektedir Buna tıp literatüründe “nucieus suprachiasmaticus” (SCN) olarak adlandırılır Bu ara beynin bir bölümü olup, görme sinirlerinin kesiştiği yere yakın bulunur

Maddî ve mânevî cihetle, acaba dışarısı aydınlık mı yoksa karanlık mı şeklindeki önemli bilgileri kaydeder ve değerlendirir Kısa zaman içinde bu değerlendirmeleri sinir ağları vasıtasıyla birkaç santim uzunluktaki epifize (diensefalin) iletilir Tıpta buna corpus pineaie veya epiphysis cerebri adı verilir

Hemen hemen bir göz kadar mükemmel gelişmiştir, yani bir nevi “üçüncü göz” dür Pekçok sürüngende ve bazı kuş türlerinde bu uzuv doğrudan dışarıdaki ışık hüzmelerini algılayabilmektedir İnsanlarda da SCN çok gelişmiş durumdadır İmpulslarının gücü ışık ile eşdeğerdedir Dolayısıyla epifiz, hormonel ürünü olan melatonin ile devreye girer

Diyebiliriz ki nucieus suprachiasmaticus eğer “biyolojik iç saat”ise, o zaman melatonin de bu saatin “akreb”idir Bunun sadece milyonda bir gramı her gün tekrar eden biyoritmleri çok rahat ayarlar ve düzenler; gece-gündüz değişiminde bile

Aydınlık günlerde epifiz daha az melatonin hormonu salgılar Hava karardıkça melatonin salgılanması da artış gösterir, bu değer geceleyin 0100-0300 saatlerinde maksimum seviyeye ulaşır ve günün ağarmasıyla birlikte minimum noktaya düşer ki bu değer azamî sekizde bir veya altıda birdir

Vücudumuzun bu “ayar” merkezinde bunlar vuku bulurken, organizmamız da bu ritmlerden payını alır Çünkü melatonin hormonu ara beyinde yer alan hipotalamusa tesir etmektedir Hipotalamus, “başbez” olarak hormonel sistemi sevk eden hipofiz gibi vejetatif sinir sisteminin idarî merkezidir

İşte “iç saat” bu hipotalamus-hipofiz zincirinin üzerinden insana biyolojik ritmlerini aktarır ve hayatî önem arzeden bütün fonksiyonların, kendi zaman ayarı doğrultusunda işlemesini sağlar “İç saat”in etkisinde kalanların başında metabolizma, bağışıklık sistemi, uyku devreleri, uyanıklık vakitleri, aktivite ve cinsî hayat gelmektedir

Ne kadar çok melatonin salgılanırsa, o derece insanda hayatî olaylar yavaşlar, yani bastırılır O kadar ki insan, dinlenip zindeliğe kavuştuğu uykuya dalar gider Eğer melatonin azalırsa, insandaki hayatî fonksiyonlar canlanmaya başlar, yani insan güne yepyeni ve dopdolu bir güç ve enerjiyle merhaba der

Sadece bunlarla mı yetiniyor melatonin? Tabiî ki hayır Sadece sirkadiyen ritmlerine bağlı günlük hâdiselerle iktifa edilmemekte, buna sirkatrigintan ritmler de iştirak etmektedir Kadınların karşılaştıkları âdet günleri buna önemli bir misal ve yaşanan bir gerçek olarak yer almaktadır Burada enteresan bir biyolojik ritm sözkonusudur

Âdet kanamaları en düşük konsantrasyona ulaştığında ve aynı zamanda fallop borusuna olgun bir yumurta indiğinde, kanda yüksek seviyede bir artış gözlenir Niye böyle olduğu henüz detaylı olarak izah edilebilmiş değildir

Epifizden salgılanan melatonin hormonunun insanlardaki sirkannual ritmlerinin belirli seyrini idare ettiği de gözlenmiştir Bu gözlem ışığında Finlandiyalı doktorlar hamileliğin mevsimlere göre değişiklikler gösterdiğini, yani dalgalanmalarda bulunduğunu tespit ettiler Acaba ne gibi ritmik değişiklikler vuku buluyor dersiniz?

Melatonin hormonunun diğer aylara nazaran nispeten az salgılandığı güneşli, aydınlık yaz aylarında, hamile kadınlarda artış gözlenmektedir Buna mukabil uzun ve karanlık kış aylarında ise -ki bu aylarda epifizden çok miktarda melatonin salgılanır, binaenaleyh âdet döneminde yumurtanın olgunlaşıp fallopa gelişi gecikir -hamilelik vakasına nisbeten daha az rastlanmaktadır

Alman tıp uzmanları melatonin salgısının mevsimlere göre uğradığı değişikliklerdeki bir başka inceliği ve âhengi şu şekilde açıklıyorlar: Diğer mevsimlere nispeten ilkbahar mevsiminde daha fazla meme kanseri vakası tespit edilmektedir Günler uzadıkça melatonin oranı da düşer ve aynı anda ve oranda cinsel hormonda artış olur Bu hormonun adı kadınlarda östrojendir

Bundan dolayıdır ki kanser hücrelerinin artışı bu östrojen hormonu ile körüklenmiş olur Neticede memedeki tümör büyümekte ve büyüdükçe de hemen uzmanlar tarafından tespit ve teşhis edilmektedir Bu teşhis işlemi cerrahî müdahale ve hastanın şifa bulması açısından çok büyük bir önem arzetmektedir Rusya'da bu teşhisi, dıştan kontrolle, yani melatonini azaltarak veya artırarak yapmak, bütün hastahanelerde yaygındır

BİYORİTMDE PERİYODİK GEN

Biyoritm, epifiz ve ara beyin üçlüsü gerçekten bir insicam meydana getiriyor Ancak şunu hemen ifade etmekte fayda var: Nucleus suprachiasmaticus (SCN) yegâne “biyolojik iç saat” olmadığı gibi, melatonin hormonu da tek “akrep” değildir Bugüne kadar kuvvetli, kuvvetli olduğu kadar da önemli birçok tespitlerle epifizin, melatoninden başka özelliklere sahip maddeler salgıladığı ve sirkadiyen ritminin, pekçok hücrelerdeki irsî istidatlar ile idare edildiği ortaya çıkarılmıştır

Buna bugün “periyodik gen” adı verilmektedir Bahsedilen bu “periyodik gen” Dtosophila türü meyve sineğinde keşfedilmiştir Evet, genetikçilerin “evcil” olarak adlandırdıkları bu kolay deney sineği ile ilgili gözlemleri gerçekten enteresandır: Sineğin “periyodik gen”i tahrip edildiğinde biyolojik ritmlerinde karışıklık hasıl olur Hatta, bu gen değişikliğe uğratıldığında sineğin ömrünün kısaldığı da gözlenmiştir

İnsan, hiçbir saatte aynı minval üzere kalmaz Fakat insan, her yeni günün başlangıcında yine aynı insandır Vücudumuzdaki fonksiyonlar, günün 24 saatinde faaliyetini ahenkli ve aksaksız bir şekilde sürdürür “İç saati”n kontrolündeki bu ritmlerin iniş-çıkışları, dalgalanmaları insanın hayatına yön vermekte, insan fıtratına paralel olarak periyodik çizgiler çizmektedir Dikkate değerdir ki doğum sancıları genellikle gece yarısının önemli saatlerinde ortaya çıkmakta ve insanların büyük çoğunluğu da umumiyetle sabahın erken saatlerinde ölümle pençeleşmektedir

Evet, metabolik faaliyetlerin ayarlanıp yürütüldüğü bu ara beyin merkezindeki hücre kompleksine “iç saat” ve epifizden salgılanan melatonine iç saatin “akrep”i denildiğine göre, hipotalamusa da bu durumda “saat kadranı” demek doğru olur Beynin sadece küçük bir bölümünü kaplayan bu merkezî bölge sadece ve sadece yaklaşık 5 gram ağırlığındadır Ancak bu maddî küçüklüğü yanında yüklendiği misyon gerçekten büyüktür

Geceleri insanoğlu için dinlenme ve gündüzleri de faaliyette bulunma zamanları olarak tanzim edilmiştir Gecelerin ve gündüzlerin alt zaman birimlerine ayrıldığı da bilinmektedir Vücudumuzdaki biyoritm dakika dakika, saat saat, gün gün periyodik ve insicam halinde işlemekte ve bizler de bu fıtrî ayar istikametinde ayak uydurmaya gayret etmekteyiz Bu fıtrî ritmleri kuvveden fiile geçirmek için hipotalamus iki yol izler:

Birincisi; vejetatif sinir sistemine elektrikî impulslar ile süratli olarak doğrudan mesaj iletilir

İkincisi; hormonel sistemde bazen yavaş cereyan eden bazen de uzun süre devam eden hipofiz sisteminin kimyevî mesajcı maddeleri ile bilgi iletilir Bu ince hususları daha iyi anlayabilmemiz için gelin bunları ayrıntılı olarak inceleyelim

VEJETATİF SİNİR SİSTEMİNİN BİYORİTMDEKİ ROLÜ

Vejetatif sinir sistemi, insanın nefes alıp verme, kan dolaşımı, metabolizma, sindirim sistemi, vücut ısısı ve üreme sistemi gibi irade dışı çalışan hayatî fonksiyonlarını düzenler ve korur Adeta tam otomatik fonksiyonlara sahip olması ve gayri irâdî olarak cereyan etmesi sebebiyle “otonom sinir sistemi”adı verilmiştir

Vejetatif sinir sistemi iki önemli bölümden oluşmaktadır:

a Sempatik; teşvik ederek, işleyerek ve gücü artırarak bütün organizmaya tesir eder
b Parasempatik; (vagus da denir) vücudu hafifletir, yumuşatır, teskin eder

Görüldüğü gibi “sempatik” ve “parasempatik” sistem işleyişte farklı, fakat hedefte ortak hareket ediyorlar Yani birbirleriyle dengeli ve simetrik olarak nöbetleşe faaliyet gösteriyorlar insan vücudunda

“Sempatik” ağırlıklı olarak günboyu faaliyet gösterir, yani gündüz nöbeti ondadır Deri altındaki damarları daraltarak, iç organlara kâfi miktarda kan ulaşmasını temin eder Bu şekilde vücut ısısının artışını sağlar ki bu durum insana serinlik, canlılık ve zindelik kazandırır “Parasempatik” ise idareyi akşam devralır ve gece boyu devam eder Deri altındaki damarları genişleterek, içten dışa doğru daha fazla kanın akışını sağlar Bu şekilde derideki ısı artışı da hız kazanır Böylece insan kendini rahat ve uykulu, yani gevşemiş olarak hissetmeye başlar

HORMONEL SİSTEMİN BİYORİTMDEKİ ROLÜ

Buraya kadar vejetatif sinir sisteminin üstlendiği görevleri genel hatlarıyla ele aldık Şimdi hipotalamusun diğer önemli faaliyet kolu olan hormonel sisteme göz atalım Hormonel sistem hipotalamusun bir saat kadranı gibi organizmaya ulaştırdığı biyolojik 24 saat sisteminin bir diğer ayar koludur Ağırlığı yaklaşık olarak 1 gram ve büyüklüğü de bir kiraz çekirdeği kadardır

Hipofiz bezi (baş bez) hipotalamustan emir alır Bu emirler en kısa yoldan sinir ve kan yoluyla hipofizin ön kısmına ulaşır Burası da hemen devreye girerek aldığı emirleri mesajcı maddeler ile diğer gerekli bezlere iletir Bu önemli bezler tiroit bezi, böbrek üstü bezi, testisler ve paratiroit bezidir Böbrek üstü bezi iliğinde adrenalin ve noradrenalin adlı stres hormonları teşekkül ettirilir Böbrek üstü bezi kabuğunda ise kortikosteroit hormonu teşekkül eder Buna kortisol da dahildir Yukarıdan aşağıya doğru bir hizmet biriminin elemanları olarak saydığımız bu hormonel sistem, düzenli bir ritm şeklinde faaliyet gösterir

Geceleyin kortisol salgılayarak (korteks) kanla birlikte vücutta dolaşır Hemen akabinde de (saat 0200'den sonra) böbrek üstü bezinin kabuk kısmı aktif hale gelir Dolayısıyla kandaki kortizol oranı artmaya başlar ve sabah 0900'larda en yüksek seviyesine ulaşır

Kandaki kortisol konsantrasyonunun insan hayatında çok önemli yeri vardır Çünkü, böbrek üstü bezinin kabuklarından salgılanan kortikosteroit hormonu, hücrelerin arasında birçok biyolojik hâdiseyi yürütür, enzimlerin salgılanmasını ve metabolizmayı düzenler

Mesela kortisol, proteinin teşkilini hızlandırdığı gibi, bağışıklık sisteminin antikorlarının üretimini de yavaşlatır Netice olarak diyebiliriz ki, kortisol seviyesi ne kadar yüksek olursa kandaki savunma maddeleri de o kadar düşük olur

Şunu bilmekte fayda var: Biz sadece beden ve mideden, yani maddeden ibaret değiliz Aslımızı meydana getiren ruhumuz gözardı edilmemelidir İnsanın ruhî durumunun; beyin faaliyetleri, hipofiz ve hipotalamus yoluyla vejetatif sinir sistemini çalıştırmada çok önemli rolü vardır Bunların da kendilerine göre periyodik gıdaları sözkonusudur, Yukarıdakine benzer olarak organizmada şimdiye kadar tespit edilen belki yüz kadar ritmik dalgalanmalar ve bunları ayarlayan muhtelif hormonlar ve sistemler mevcuttur

Hepsi de bu biyoritm düzeninde ayrı ayrı görev yapmaktadır Birinin aksaklığa uğraması, ritmin bir an bozulması (endişe, asabiyet, uykusuzluk, bazı iç organ rahatsızlıkları, baş ağrıları, vesvese, vb) ciddi birçok biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara götürür Bu aynen bir müzik parçasının kilit noktaları, yani düzen ve ritm sağlayan notaları gibidir Birinin vurgulanmaması halinde müzik kulaklarımızı tırmalayacak şekilde bozulur İşte canlılardaki biyolojik ritmler de böyledir Bu ritm, günümüz bilim adamlarının ellerindeki son biyoteknolojik imkanlarla dahi hâlâ çözemedikleri, fakat yavaş yavaş ucundan, kıyısından keşfedebildikleri, büyük ilim ve sanat gerektiren bir hayat programıdır

Binaenaleyh insan fıtratına, mizacına paralellik arzeden biyoritm, yani sağlıklı hayat programı artık son yüzyılımızda apayrı, bir bilim sahası olarak kabul edilmekte ve “kronobiyoloji” adı altında faaliyet göstermektedir Siz, öyle zannediyorum ki bu ritmik hâdise ve faaliyetleri okudukça “Demek, benim başımdan geçen şu hâdise veya her ayın belli günlerinde bende hasıl olan ruhî gerilim veya sevinç ve neşeli hâllerim hep bu 'iç saat'in teskindeki fıtrî ritmlerle bağlantılıymış ”gibi düşünceleri hayretle kafanızdan geçiriyor olmalısınız Şunu hiç unutmamak lazım: “Kim inatla bu fıtrî biyolojik riîmlerine karşı durursa, hastalıklardan yakasını kurtaramaz





Ziya AYDIN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.