Mor Başlı Şeker Ördek |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mor Başlı Şeker ÖrdekMor Başlı Şeker Ördek - Şule Meryem Canpolat küçükken bilmezdim; mor, kırmızı, beyaz ve siyah renkli adamlarıbirbirini sevdiğini söyleyip, birbirine atanlarıdostluğa, kardeşliğe bakmadan birbirini satanları daha çok küçüktük o zamanlar ve amca, hala, komşu çocuklarıyla her akşam harmanda saklambaç oynardıkhint filmlerindeki dans şölenlerini andırırdı coşkumuzbiz büyük bir ekiptikellerimizde dedemden emanet bir gaz lambası ya da el fenerleri olurdubahçeyle harman arasındaki geniş arazide sık ağaç topluluklarının altlarına, arkalarına gizlenirdik heyecan içinde bazen de küçük ot yığınlarının diplerine gömülür, dedem görecek diye ödümüz kopardıeğer etrafı talan etmişsek ve biçilmeden otları çiğnemişsek seyreyleyin gümbürtüyüdedem bizi harman boyu kovalardıbu, saklambaçtan daha heyecanlı daha korkulu olurduama dayağını yemedim hiçelinde sopası olurdu kovalarken(:dedem çerkez bu arada heybetli ve uzun boylugözleri yeşil ve bakışları keskinkorkmayan ölsün bahçenin altı ufak bir deredere boyu dizilmiş kavaklarormanda yolculuk adetadereye ellerimi yıkamaya gittiğimde dönmek istemezdimyeşillerin içinde doğaya dalıp hayal kurmak ne güzeldidere; çeşmeyi andıran el yapımı bir oluktan avuçlarımıza dökülürdüben yosunların ve kırmızı çamurların içinde çimlere dalardımhavlu görevi gören büyük yapraklar, sabun görevi gören ıslak kumlar, dünyada maddeye bağımlı olmadan da yaşanıldığını öğretiyordu adeta ben köyümü çok severdimanaokulu gibi güne bir sürü akaraba çocuğuyla uyanmak farklı bir duyguydu çünküöyle ki; ailem beni merkeze getirdiğinde, rüyalarımda yeşil köyü görebilmek için dualar ederdimeğer görmüşsem uyandırıldığımda sitemler biz çamurdan evler yapmayı bu köyde öğrendiktencereler, ocaklar telaş içinde oyuncak hayatları canlandırdık, çocuksu rollerdeama mutluluklar doğal ve gerçekti akşamın karanlığında bize en çok eşlik eden iki şey de, yüksekde olduğumuz için, ay ve yıldızlardısanki elimizi uzatsak tutacakmışız gibibiz gökyüzüne bakmayı çok severdik dedem anlatırdı bazı akşamlar; -bakın bu samanyolu, şu kuyruklu yıldız diyebizim köy galaksiyi andırırdı saklambaç oynarken karanlıkta ağaca çıkan bile vardıben bisiklet kullanmayı ve ağaca çıkmayı öğrenemedim bir tekama cesur arkadaşlarıma imrenirdimben hep kenarda oynamayı severdimsobelenmekten korkardım kah, kah da beceriksizliğimdenoyunlar konusunda yeteneksizdimhantal oluşuma verrirdim bunuhızlı koşamazdım(: bizim köyde evin içinde odalara monte edilmiş makad( oturmalık) sedirler olurdu bir baştan bir başaeğer zorla içeri alınmışsak, o zaman da dede hikayeleri, savaş anıları ve çerkezlerin göç anıları eşlik ederdi mutluluğumuzahepimiz susup dinlerdik bir fırsat bulmuşsak, sedirler arasında koşar, sedir direklerine tutunur, kovalamaç oynardıkduvardaki harita bulmaca oyunu çocukluğumun en güzel oyunlarından biriydiyine de büyüyünce coğrafya derslerim o kadar güzel olmadıbiz küçükken hep birlikte TRT radyosundan solo şarkılar ve kasetten türküler dinlerdik itina ile teybe yerleştirilenteybimizin örtüsü bile vardı tozlanmaması için çok yaramazlık yapmışsak diğer odaya alınırdık demir süngülü ahşap kapımızı içerden kilitler, dışarda kalanı içeri almazdıkgülmece, şamata fasılasız sürerdibu sefer de gece lambası ışığında ebeleme oynardık odadakimse bizi durduramazdıebe, sobenin farklı versiyonu(: tilki yavrusunu, yılanı, renkli ve farklı kuşları bu köyde gördüm bentavuskuşu ahenginde bir kuşu, komşu kedinin avlayışına şahit oldum elinden aldıysak da az bir zaman yaşadı kuşcağızilahi nizamın tecellilerini ve hoş zincirini burada keşfettim ilkin ben küçükken bilmezdim insanların, mor, yeşil, kırmızı ya da siyah başlı olduğunubüyüdükçe farkettim bu çok renkliliği!ben tek renk görürdüm oysa küçükken dünyayıdünya benim için "sevmek" demektisevginin rengi "paylaşmaktı"bencillik bizlmezdik bizlerçamurlarla oynarken hamurlarımızı esirgemezdik birbirimizdenocağımız ortaktı ve hepimiz aynı tatlı aşı yerdik bir tabaktan insanların sıkıntılı olduğunu büyüyünce gördüm benbüyüdükçe aslında ne kadar küçüldüğümüzütüm güzel şeyleri geride bıraktığımızı, hırslarla örülü bir dünyaya alıştığımızı, geliştiğimizi sandıkça daraldığımızı şimdi anladım ben neden mor renkli olduğumu çözemedim hala?beyazın neden beyaz, siyahın neden siyah olduğuna değilsadece insan oluşuna ve kalbine bakıldığı bir dünyayı bulamadım hala? kırmızı olduğu için, sevgiyi aşkı anlattığı için dışlanan, vahşice yalnızlığa terkedilen kalpzedelerin terkedilmişliğini çözemedim hala? bu da mı ilahi olanın bir sırrı?yoksa insanların insafsızlığı mı?"kızılderilinin, kendi topraklarında özgürce dolaşmasına" izin vermeyen, bir beyazi zihniyetin ürünü mü ya da?yoksa yoksa bu; adaleti, atalete, sevgiyi, nefrete çevirmek steyen şeytani güçlerin bir oyunu mu? bir melek düşlüyorum şimdilerde geceleri üstümü örten, korkunca ansızın, yanağıma bir öpücük konduran bir hayat düşlüyorum şimdilerde, zulümlere dur diyen, renk, kalp, dil ayırmadan hep seven bir dünya düşlüyorum şimdilerde insanların dostluğa kanat çırptığı, şeytanların tatile çıktığı bu dünya bizim dünyamız olsun içinde saf çocukluklar, sobelenmekten korkmayan yürekler olsun Şule Meryem Canpolat |
|