Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
milet

Milet

Eski 06-13-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Milet



Milet




MİLET

Milet’te ilk kazılar 1899’da Th Wiegand tarafından başlatılmış ve 1938’e kadar devam etmiştir İkinci Dünya Savaşından sonra tekrar başlatılan çalışmalar hâlen kazı ve onarımlarla Alman uzmanlar tarafından sürdürülmektedir
MÖ 38’de şehir, Roma imparatorlarının özel ilgisiyle özerkliğini elde etti Böylece Milet İyon şehirleri arasında metropol düzeyine ulaştı MS 3 yüzyıldan başlayarak, bu parlak dönem yavaş yavaş kötüye gitmeye başladı Şehir, limanlar alüvyonla doldukça, etrafı bataklığa döndükçe ve sıtma tehlikeli boyutlara ulaştıkça terk edilmeye başlandı Bizans döneminde, şehrin sınırları oldukça daralmıştı ve binalar tiyatronun çevresinde toplanmıştı Duvarlar yeniden inşa edildi ve bazı binalar restore edildi MS 6 yüzyılda ilerlemek için yapılan çabalar ise uzun sürmedi


Milet kuruluşunda bir liman kenti olmakla beraber, Büyük Menderes nehrinin getirdiğiiçin bugün denizden içeride bulunmaktadır Kentte ızgara plân uygulanmış ve yapılar bu plânın öngördüğü biçimde konumlanmışlardır Kentte bulunan yapılar arasında 15000 kişilik kapasitesi olan ve son yıllarda onarılmaya başlanan Roma çağı yapısı Tiyatro, MS 1 yüzyılda inşa edilmiş Roma Hamamları, ana dini merkez olan Delphinion, Kuzey Agora, MS 1 yüzyıla ait Ionik Stoa, Capito hamamları, Gymnasium, 2 yüzyılda inşa edilen Bouleterion, 164x196 m boyutlarındaki Güney Agora, MS 2 yüzyılda yapılan Faustina Hamamı önem kazanır


Miletos, Batı Anadolu’da Malandros’un (Büyük Menderes) denize döküldüğü yerde bulunan Antik Çağın en önemli kentlerindendir Miletos’un kuzeyinde Mykale Dağı (Samsun dağı) doğusunda Latmos dağları (Beşparmak dağları), güneyinde de bu dağların denize doğru alçalan yayvan tepeleri bulunmaktadır Yüzyıllar öncesi Ege Denizi Beşparmak dağlarına kadar sokuluyor, Bafa gölü ile birlikte Miletos’u da içerisine alarak geniş bir körfezi oluşturuyordu Böylece Miletos antik çağın en önemli limanlarından biri olma özelliğini kazanıyordu Ancak Maiandros’un getirdiği alüvyonlar zamanla Latmos körfezini doldurarak Miletos’u yavaş yavaş denizden uzaklaştırmıştır
Miletos günümüzde Aydın’ın Didim ilçesine bağlı olup Balat köyü yakınında ören yeri konumundadır
Miletos sözcüğünün Hellen dilinde bir anlamı yoktur Hitit tabletlerinde ismi geçen, Aizawa kentlerinden Milawada’dan dönüştüğü sanılmaktadır”Ana Tanrıça’ya ibadete giden yolun sahibi olan kent” anlamındadır




Miletos’un kuruluşu ile ilgili bazı mythoslar vardır Bunlardan birine göre Delone ismi ile tanınan Akakallis, Girit kralı Minos’un kızı idi Apollon ile beraberliğinden üç oğlu dünyaya gelmiştir Bu çocuklardan biri olan Miletos’u annesi, babasının korkusundan ormana bırakmıştır Bu çocuğa kurtlar süt vermiş, çobanlar da büyütmüştür Miletos, genç bir delikanlı olduğunda dedesinin kendisini öldüreceğini anlamış ve Anadolu’ya kaçmıştır Orada Miletos’u kurmuş Maiandros’un (Menderes nehrinin tanrısı) kızı Kyane ile evlenmiştir Bu evlilikten Kaunus ve Byblis isimlerinde çocukları olmuş, onlar da büyüdüklerinde kendi kentlerini kurmuşlardır



Başka bir mythosa göre Atina kralı Kadros’un oğlu Pyloslu Neleus’un önderliğinde bir grup insan MÖ X-XIyyda Miletos’un bulunduğu yere gelmiş, oradaki erkekleri öldürerek eşleri ile evlenmişlerdir Böylece çoğalan insanlar Miletos kentini kurmuşlardır
Bazı araştırmacılar, kesin bulgulara dayanmamakla birlikte Miletos’un Karia’lı barbarlar tarafından kurulduğuna değinmişlerdir Strabon, Miletos’un kuzeyindeki Miletos isimli bir yerden gelen Giritlilerce kurulduğunu ileri sürmüştür Homeros’un İliada’sında ise limana gelen gemilerin listesinde bu kentin ismi geçmiştir


Athena Mabedinin çevresinde yapılan kazılar, MÖ 2000’in ikinci yarısına tarihlenen, Girit’te yapılmış Geç Myken keramiklerini ortaya çıkarmıştır Bu keramikler Miletos ile Myken kolonisinin de varlığını kanıtlamaktadır Bunun yanı sıra ProfCarl Weickert ve ProfKleiner’in birlikte yürüttükleri kazılar sonunda MÖ 1600 yıllarına kadar inen duvar kalıntıları ile Geç Myken keramiklerini ortaya çıkarmıştır MÖ 1400 yıllarında Miletos bilinmeyen bir nedenle saldırıya uğrayarak yıkılmış, bundan sonra da yerleşim alanının çevresi surlarla çevrilmiştir
Arkaik Çağda (MÖ650-480) Miletos ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır MÖ 670’den sonra Miletos’lular Karadeniz (Pontos Eokseinos), Marmara (Popontis) ve Akdeniz ( Mare Pamphylium-Mare Lycium) ile olan ticaretlerini geliştirdikleri, bunun için de oralarda koloniler kurdukları bilinmektedir MÖ 611-600 ‘de Lydia’lıların ezici baskısı altında kalmışlarsa da Miletos onların eline geçmemiştir MiletosThrasbulas isimli bir tiranın yönetiminde en parlak günlerini yaşamış,kültürel ve ekonomik yönden diğer İon kentlerinin önüne geçmiştir


Lydia Kralı Kroisos’un Pers Kralı Kyros’a yenilmesinden sonra Miletos’da diğer İon kentleri gibi Pers egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır Persler, Miletos’un kolonilerinden sağladığı gelire ortak olmak isteyince Miletos Tiranı Aristogoras isyan etmiştir İonya kentleri başlangıçta bazı başarılar elde etmişlerse de sonunda Pers orduları karşısında yenilmişlerdir Bunun ardından MÖ494’de Lade adası önündeki deniz savaşında da bir kez daha onlara boyun eğmişlerdir Bundan sonra Persler Miletos’u yakıp yıkmış,halkını da Mezopotamya’ya sürmüştürMÖ477’de Attika-Delos deniz birliğine katılarak Spartalı’ların yanında yer alan Miletos, yine de Pers egemenliğinden kendini kurtaramamıştır Bu durum MÖIV üncü yyın sonuna kadar sürmüş ve Miletos’da dikkati çeken bir gelişim olmamıştır MÖ 334’de Büyük İskender’in komutanlarından Granikos Miletos’u diğer İon kentleriyle ele geçirdikten sonra kentte büyük bir rahatlama gözlemlenmiştir Ekonomik gelişimin katkısıyla surlar yenilenmiş, yeniden yapılanma başlamıştır


Miletos Hellenistik çağda (MÖ300-MS30) Seleukos ve Pergamon krallıklarının yönetiminde kalmıştır Bu arada birkaç kez el değiştirmiş, Magnesia savaşında Seleukoslar’ın yenilmesinden sonra (MÖ 188) bir süre bağımsızlığını kazanmışsa da Apamea barışından sonra Pergamon krallığına bağlanmıştır
MÖ133’de Roma İmparatorları Miletos’la ilgilenmiş, kentin yeniden yapılanmasında büyük payları olmuştur Özellikle İmparator Claudius buraya İon üslûbunda Stoalar ile Capitol hamamını yaptırmıştır Miletos’un mimari yapılanması İmparator Taryanus ve Hadrianus’un zamanında da sürmüş ve bu dönemde Miletos’dan Didyma’ya kadar uzanan yol,anıtsal çeşme, Delpinion, Güney Agora kapısı ve Faustina hamamı yapılmıştır
Ne var ki, MSIIIyyda doğa Miletos’a acımasızca davranmaya başlamıştır Latmos körfezinin dolması, kıyıların bataklığa dönüşmesi Miletosluları kentten göç etmeye zorunlu kılmıştır Miletos Bizans döneminde sönükleşmiş ve oldukça küçük bir kent durumuna girmiştir MSVIyyın sonunda ise önemini bütünüyle yitirmiş, 1261’den sonra Kariada kurulan Menteşe Beyliği yöredeki diğer kentlerle birlikte Miletos’u topraklarına katmıştır Menteşe beyi Orhan Bey 1333 de adına bastırdığı sikkelerde şehrin adını Palatia olarak yazdırmıştır


1424’de Sultan IIMurad’ın Menteşe Beyliğini ortadan kaldırmasıyla birlikte çok daha önce önemini yitiren ve harabeye dönen Miletos Osmanlı topraklarına katılmıştır
Araştırmacı ve Gezginler Miletos ile XVinci yyın ortalarından itibaren ilgilenmeye başlamışlardır Buradan ilk kez 1446’da Cyrianus söz etmiş, onun ardından Evliya Çelebi Seyyahatnamesinde (1670) Miletos’a değinmiştir Onların ardından Pickorin ile Salter (1673),Sherard (1716), RWood (1750), Revett (1764), Chandler (1765), Gell (1812), Hugot (1820),CTexier (1835) ,LRoss (1844), Newton (1857-58), ORayet (1872-73) ve CHumann (1891) Miletos’a gelmişlerdir CHumann ayakta kalabilmiş kalıntıların plânlarını çizmiştir1895-96’da Haussoullier Miletos’un yanı sıra Didyma’da da araştırmalar yapmıştır 1899’da Berlin Kraliyet Müzesinin sağladığı maddi katkı ile ThWiegand Miletos’u ilk kez kazmaya başlamış ve çalışmalarını IDünya savaşına kadar sürdürmüştür Onun yanında
AVGerkan, Krischen,HKnakfuss, PWilski, GKawrau, ARehm, JHülsen gibi akademisyenler çalışmışlardır


Miletos çalışmalarına uzun bir aradan sonra ProfCarl Weickaert tarafından 1955-57 yıllarında yeniden başlanmıştır Wolfgang Müller Wiener de kazı başkanlığı yapmıştır
Miletos’da son yıllarda yapılan kazılar, kentin üç ayrı evresi olduğunu göstermiştir Bunlar Geç Khalkolatik, Erken Tunç ve Orta Tunç Çağlarına ait yerleşim yerleridir Miletos yakınındaki Killiktepe’de yapılan kazılar MÖ 7000-5000’e tarihlenen Neolitik Çağın bir duvarı ile çanak, çömlek, taş aletleri ortaya çıkarmıştır
Miletos çevresindeki yüzey araştırmalarında Geç Neolitik ve Khalkolitik yerleşim yerleri saptanmıştır Khalkolitik dönemin en erken örnekleri tiyatro Limanı yakınları ile Athena mabedi çevresindedir Ayrıca Bouleterion’un batısında, Kaletepe’de, Heroon’un altında Khalkolitik çağın çanak çömleği ile karşılaşılmıştır Erken Tunç Çağı ( MÖ3100-2000) buluntuları Athena Mabedi çevresinde ortaya çıkmıştır Orta Tunç Çağı Miletos’da tam olarak anlaşılmamıştır Geç Tunç Çağı’na ait tabakaları T,Wiegand 1907’de yapmış olduğu kazılarda bulmuştur Sonraki yıllarda benzeri buluntulara Stadium tepesi, tiyatro limanı ve Athena mabedinde de rastlanmıştır
Kuşkusuz Miletos, Batı Anadolu ile Ege adaları arasında bağlantıyı sağlayan konumdadır Nitekim Minos ve Myken kültürlerine Miletos’un dışında Anadolu’nun başka bir yerinde rastlanmamaktadır

Delphinion



Stoanın doğusunda yer alan Delphinion kentin en büyük kutsal merkeziydi Burada Apollon Delphinios’a tapılıyordu Hellen dilinde delphis yani yunus balığı, akıllılığı ve müzik severliği yüzünden Apollon’un kutsal hayvanı olarak bilindiği için, bu tanrı birçok sıfatının yanı sıra özellikle denizcilerin ve gemilerin koruyucusu olarak kabul olunuyordu İlk temenos Arkaik Dönem’de yapılmıştır; ancak bugünkü kalıntıları Hellenistik Dönem’de inşa edilmiş, üç yanı stoalarla çevrili yapının Roma Çağı’ndaki değişikliğe uğramış haline aittir 50-60m Ölçüsündeki temenosa Hellenistik Dönem’de batıdaki üç kapı ile, Roma Çağı’nda ise aynı yöndeki bir propylon ile giriliyordu Stoalar Helenistik Dönem’de Dor, Roma Çağı’nda ise Korinth düzeninde idi Avlunun içinde bir sunak, bir yuvarlak yapı ve üç exedraya ait temel kalıntısı ile birlikte ayrıca dört tane de taşınabilir sunak bulunmuştur Avluya batıdan girilince hemen önde ve ortada görülen dikdörtgen temel kalıntısı, temenosun sunağına aittir Kazılar sırasında ele geçen ve bu yapıya ait oldukları anlaşılan eşsiz güzellikteki köşe akroteri ile bazı korniş parçaları, sunağın MÖ 6 yy’ın ikinci yarısında yapılmış olduğunu açıklamaktadır Taşınır yuvarlak sunaklar da Arkaik Dönem’e aittirler Bunlardan bir tanesi diğerlerinden daha eski olup, sunak temelinin doğusuna karşı durmaktadır Yazıtından anlaşıldığına göre sunak, tanrı kadın Hekate’ye sunulmuştur Sunak temelinin doğusunda görülen iki exedra, yani heykel koymaya ve ayrıca oturmaya yarayan yarım daire şekilli platform Hellenistik


Dönem’dendir Her iki exedranın doğusunda yer alan büyük daire şekilli temel, yuvarlak ve yüksek kaide üzerinde duran sütunlu bir yapıya, olasılıkla bir Heroona aittir Daire şekilli temelin hemen altında, biraz önce söz konusu olan exedraların bir eşi yer almaktadır Bu nedenle Heroon olarak düşünülen yuvarlak anıt, Geç Hellenistlik Dönem’den ya da Roma Çağı’ndandır

Athena Tapınağı

Milet’in en eski tapınağı olup eski yerleşme yerindedir Tiyatronun güney batısındaki yarım adada geç Hellenistik mezarın güneyinde Myken sur duvarı yakınında yer almaktadır Tapınak, kentin yakınındaki Beşparmak dağlarından getirilen iri temel taşlarından anlamaktayız Tapınağın alışagelmişinin dışında kuzey güney yönünde olduğu ve ölçülerinin 18x30m Tespit edilmiştir Tapınağın sella kısmı kare şeklindedir Pronaosla genişletilmiş, pronaos ve öndeki sütunlarının genişliği sellaya eşittir Tapınak bir podyum üzerinde yer alıyor Ele geçen buluntulara göre İon başlıklı sütunlar kullanılmış sütun başlıkları ve yumurta dizilerine göre tapınak MÖ 479’dan yani Pers tahribinden sonra inşa edilmiş olmalı; ancak tapınağın Arkaik dönemi tam olarak bilemiyoruz Hellenistlik dönemde de batı agorası yapılırken tapınağın arka kısmı kısalmış Tapınağın kökeninin 2bine kadar gittiği kabul edilir Buna göre Athena’nın varlığı da Myken dönemine kadar gitmektedir Tapınağın önünde 6, arkada 7, yanlarda 10’ar sütun olduğu sanılıyor Bu tapınağın altında yani güney yönünde uzanan tapınağın yerinde MÖ 7yyda doğu-batı yönünde uzanan bir tapınağın olduğu kazılarla ortaya çıkmıştır Tapınağın yakınında yuvarlak bir hazine binasıyla bir mendirek bulunmuş Hazine binası tapınakla bağlantılı olmalıydı Mendirek de tapınağın limanın yakınında olduğunu gösteriyor

Serapis Tapınağı


Mısır orduları Anadolu’ya girince Mısır tanrıları da Anadolu’da saygı görmeye başlamıştır plan ve yapı tarzı yönünden tapınak geç antik devir özellikleri yansıtıyor Serapis, Kral Pitolemaios döneminde Osiris ile Apis’ten ortaya çıkmış ve Helyas ile birleştirilmiş Bu kült imparator Septimuc Severuz döenminde yükselmiş ve yaygınlaşmıştır Tapınak daha çok bir kiliseyi andırır 3 nefli iç kısmı ile tapınak 1250m genişliğinde 2250m uzunluğundadır Tapınaktan yivsiz İon sütunları ile bir İon başlığı ele geçmiş Sonradan ilave edilmiş izlenimi uyandıran propylonda bulunan bir yazıtta pronaostan bahsedilmesine rağmen pronaos bulunamamıştır Yazıtta Julius Aurelius Menegles adı geçmektedir Yazıttaki isim harf karakterine göre imparator Aurelion dönemine aittir Bu imparator güneş kültünün güçlü bir savunucusuydu Tapınak septimus severus döneminde, propylon ise daha sonra yapılmış olmalı Yanlarda sütun olmadığı halde propylonda 2x4 sütun yer alıyor Giriş kapısı güneybatıda olup giriş zengin bezemelerle süslenmiş, sütunlar kompozit başlıklara sahiptir Ön taraftaki tavan kasetlerinde tanrı büstleri vardır Sellanın arka kısmında kare bir bölüm tesbit edilmiş, son iki sütun ile duvarların duvarların arası örülmüş, üzeri kapatılmış Buranın sunak olduğu ileri sürülmektedir

Güney Agora

Kentin bu pazar yeri, Hellenistik Dönem’de 164x196m Ölçüsünde çok büyük bir kolonadlı avlu olarak inşa edilmiştir Agoranın tümü kazılmamış olmakla beraber, planı tam olarak ortaya çıkarılmıştır Planda görüldüğü üzere, daha Hellenistik Dönem’de agoranın dört yanı stoalarla çevrilmişti Ancak, kolonadlar birbirinden ayrı üç yapı etkisini uyandırırlar Oysa her üçü aynı inşa planı içinde yapılmış olup, Dor düzenindedirler Doğu stoa önlü arkalı olmak üzere 39 çift dükkândan oluşuyordu; şöyle ki dükkânların bir yarısı doğuya, öteki yarısı batıya, yani agora avlusuna açılıyordu Agoraya açılan dükkânların arkalarında ayrıca birer depoları da bulunuyordu Güneybatı stoasının güney yönünde 19 dükkân bulunuyordu; bunlar düzensiz bir şekilde biri dışarıya, öteki içeriye olmak üzere yer almaktadırlar Güney agoranın her üç stoası da bouleuterion ve gymnasionla aynı plan sistemi içerisinde, onlara uygun bir düzenle yer almış olduklarından, belli ki aynı zamanda, yani MÖ 2 Yüzyılın ortalarında inşa edilmişlerdir Güney agoranın ve bouleuterionun batı yönleri boyunca uzanan depo yapısı da Hellenistik Dönem’de inşa edilmiştir

Büyük Depo

Güney Agora batısında yer alan hem agora hem de bouleterionla bağlantılıdır1340m genişliğinde 16340m uzunluğundadır Güney Agoranın batı girişinden bouleterionun kuzeyine kadar devam eder Geç dönemde bouleteriona denk gelen kısım kaldırılmış güney agora ile aynı düzeye getirilmiştir Deponun batı duvarı aynı zamanda arazinin eğimi nedeniyle destek duvarı görevi de görmekteydi Kuzey ve güney agoranın batısında birer girişi yer alıyor Güneydeki plasterler arasında yarım dor sütunları ile ion dor karışımı bir fasat eklenmiş bu şekliyle bouleteriona benziyor ve olasılıkla ondan esinlenerek yapılmış olmalı Bu yapıda pencere bulunamamış Junstinion döneminde yapı az da olsa değiştirilerek üzeri üçgen çatı ile örtülmüştür Yapının iç kısmına 26 paye yerleştirilerek iki sahına bölünmüş yapının asıl girişi batıdandır Yapıda bulunan sikkelerden buranın ilk olarak Helenistik Dönemde inşa edildiği daha sonraları değiştirildiği anlaşılıyor Agoranın batı duvarı ile depo arasında tuvaletler ele geçmiştir

Büyük Liman Anıtı


Helenistik Dönem sonunda limana iki anıt inşa edilmiş Büyük Liman Anıtı daha önce inşa edilmiştir Yüksek kaide üzerine oturan 3 Ayağın altında milet’in sembolü olan aslanlar yer alıyor Bunların altında kenarları içbükey olan bir kaide bulunuyordu Bu kaidenin altında da uç kısmı gemi ucuna benzeyen bir kaide daha vardı Gemi uçları ile aradaki toytanlar anıtın deniz zaferi ile ilişkili olduğunu göstermektedir İşçilik geç Helenistik özelliği yansıtıyor Bunun inşası ile ilgili iki görüş ileri sürülmektedir 1Augustus’un MÖ 31 yılında Aktium’da kazandığı zafer için (nedeniyle)2MÖ 63 yılında milet’te büyük saygı gören Pompeius için yapılmış olabilir Daha çok Pompeius için yapıldığı kabul edilmektedir Çünkü Pompeius daha önce Didymayı yağmalayan Akdeniz’deki korsanlarla savaşmıştır


Tiyatro

Hellenistik Dönem’de gerek skene ile proskenion, gerekse cavea için birbirini izleyen dört inşa evresi saptanmıştır Hellenistik Dönem’De yalnız 5300 kişilik oturma yeri vardı Hellenistik taş işçiliğini ayırt edebilen ziyaretçiler daha sonra Roma Çağı’nda eklenmiş olan duvarların arasındaki Hellenistik duvarları kolaylıkla görebilirler Tiyatronun ön yüzü bugün 140m genişliğindedir ve auditoriumun yüksekliği de 30m’ye ulaşır Roma Çağı’nda günümüzde görülmeyen üst galerilerle birlikte auditoriumun yüksekliği 40m’yi buluyordu Antik çağda deniz kıyısında yer alan tiyatronun bu kolossal yapısı herhalde çok etkileyiciydi İlk yapı 4yy inşa edilmiş ve sonradan Hellenistik Dönem’de genişletilmiştir Roma Çağı’nda ise günümüzdekiölçülerine ulaşmıştır 15000’den fazla oturma yeri olan tiyatroda imparator yeri en alt sırada bulunuyordu Oyunlar sırasında gerilen bir tenteyi dört sütun taşıyordu Bu sütunlardan ikisi bugünde yerinde durmaktadır Hellenistik Dönem’den önceye, Arkaik Dönem’e değin uzanan kent duvarlarının kalıntıları tiyatronun ön yüzü altında kalmıştır Ön yüzün doğu ucuna yakın bir yerde proskenion ile aynı doğrultuda duran bir Arkaik kule kolaylıkla görülebilir

Bouleterion

Kentin en önemli yapılarındandır İnşa tarihi kesin olarak bilindiğinden daha da önem kazanmıştır İnşa tarihini yapıdaki yazıtlardan öğreniyoruz Kral IV Antiochos tarafından imtiyaz verilen Timarchos ve Heraklerdes tarafından yapı inşa edilip krala adanmıştır Bunların isimleri Tevrat’ta da geçmektedir Ayrıca tarihçi Polybios da bunlardandır Yapı simetrik olup buraya ana giriş dışında batıdaki caddeden de iki kapı ile giriliyordu Bu kapılardan oturma basamaklarının en üst kısmına ulaşmaktaydı Avludan girişler orkestranın iki yan kısmına denk gelmekteydi Güneybatıdaki koridorda bir düzineye yakın iskelet bulunmuş bu iskeletlerin üzeri mermer plokolarla kapatılmıştır


Buranın hazinelik olduğu kabul edilir Bu koridorun kuzeyinde duvara bir yazı yazılmış bu yazıtta CJULİU EUKRATES’in dedesinin isteyi üzerine Sezar adını aldığı yazılıdır Burada ayrıca giyinik kadın heykeline ait parçalar ile İonik sütün başlığına ait parçalar ele geçmiştir Bu koridordan 1200 kişilik oturma kısmına geçilirdi Oturma basamaklarında 2 ayrı işçilik görülmekteydi Bu da basamakların bazılarının sonradan değiştirildiğini gösterir Bu değişiklik olasılıkla yangın sonrasında yapılmış olmalı bu kadar büyük bir yapının üzeri ancak ahşap bir çatı ile örtülebilirdi Yapı 2429m genişliğinde 3484m uzunluğundadır Çatıyı 4 adet İon başlıklı sütunlar taşıyordu Bu sütun ve başlıklardan parçalar ele geçmiştir Bu bu sütunların iki tanesi orkestranın sağ ve solunda yer almaktadır Diğer ikisinin basamaklarının olduğu kısımda yer aldığı kabul edilmesine rağmen diğerleri kesin olarak belirlenememiştir

Ayrıca burada olduğu bilinen mermer üç ayağın da yeri belirlenememiş mermer ve üç ayağa ait parçalar avluda ve yapının içinde ele geçmiştir Bu üçayağın 2 adet olduğu ve oturma yerlerinin üst kısımında bir yerde olduğu kabul edilir Yapının doğusunda yer alan avlu sütunlu galerilerle çevrilmiş ve bu sütunlu galerinin seviyesine kadar yapının duvarları düz devam etmiş üst kısımda ise yarım dor başlıklı sütunlar kullanılmıştır Sütunların arasında pencere ve kalkan motifleri yer alıyor Üstte triğlif ve metoplar vardır Bunların da üzerinde geison ve sima yer alıyor ön kısımda aslan başlı çörtenler vardı Öndeki avlu kare şeklindedir Avlunun ana kaya düzeltilerek bırakılan bölümleri dışında kalan kısım mermer levhalarla döşenmiştir Üç girişli propylon korint başlıklı sütunlara sahiptir ve dışta yapının çevresine uygun olarak üç basamak yer alıyor Propylon’da korint başlıklı sütunlar kullanılmış ve bunların üzerindeki frizde silahlar yer alıyor Avlunun orta kısmında 2 katlı bir anıt bulunmaktadır Burada antoninler dönemine ait bir yazıt ele geçmiştir Artemis, ,Apollo, Leto kültüyle ilgili sahneler inşa edilmiştir

Capito Hamamı

Capito Hamamı batı tarafına yaklaşık kare planlı bir palestra eklenmiştir Palestranın bir kenarının uzunluğu 38m’dir Güneyinde ise gymnasium yer alıyor Hamamın genelinde kireç taşı kullanılmış Palestradaki sütunların hiçbirisinde kaide ele geçmemiş Yivsiz olan sütunlar tipik başlılara sahiptir Sütun başlığı yumurta dizisi ile sona eriyor Hamamın ön kısmına havuzlu bir fosat eklenmiştir Yalnız baştabana ait parçalar bulunmuştur Bitkisel motiflerin yer aldığı bir friz ve ‘Vergilius Capito’ yazılı yazıt ele geçmiştir 2 Katın sütunları arasındaki koltuklarda lotus palmet bezemelerinin olduğu kabul edilir Capito hamamı plastra ile birlikte simetrik yapılmış burası Roma Valisi CN Vergilius Capito tarafından Cladius döneminde inşa ettirilmiş olmalı Tamamı kazılmadığından bazı odaların işlevleri bilinmiyor Palestrada yarım daire şeklinde natatio kısmındaki havuzdan sonra apoditerium kısmına girilirdi Bu odanın içinde nişler yer aldığından apoditerium olduğu kabul ediliyor Bunun sağ ve solundaki odalar da aynı amaçla kullanılmış olmalı bundan sonra tepidarium ve callidarium kısmına geçiliyordu Bu hamamda en az üç yapı evresi var Yazıta göre Vergilius Capito yalnız hamamı inşa ettirmiş İon stildeki palestra daha sonraki özellikler gösteriyor

Faustina Hamamı


Çok iyi korunmuş olan bu yapı, Hıppodamos’un kent planına uymamaktadır Hamamın palaestrası kareye yakın bir biçimde olup 77,50x79,42 m boyutlarındadır Avluyu çevreleyen kolonadlar Korinth düzenindedir Palaestradan uzun bir salon olan apoditeriuma geçiliyordu Apoditeriumun küzey ucundaki nişlerde bulunan musa heykelleri halen İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndedir Apoditeriumdan üç odadan oluşan frigidariuma, yani soğukluğa giriliyordu Frigidariumun orta salonunda büyük bir havuz bulunmaktadır Burada çeşme işlevi gören, bir nehir tanrısı ve aslan heykeli orijinal yerlerinde durmaktadır Soğukluktan hamamın güneydogusundaki apsisli iki büyük salonu içeren caldariuma, yani sıcaklığa ulaşılıyordu Altı boş iki oda güneydeki külhanlardan gelen sıcak hava ile ısıtılıyordu Sıcak hava ayrıca duvarlar içindeki künklerden de geçerek bu salonların ısınmasını sağlıyordu Sıcaklıkta yıkananlar büyük caldariumun batısındaki tepidariuma, yani ılıklık bölümüne gelip, oradan da hamama girerken giysilerini bıraktıkları apoditeriuma dönüyorlardı Kazı sırasında bulunan yazıtlardan, hamamı yaptıranın Marcus Aurelius’un (MS 161-180) karısı Faustina olduğu anlaşılmaktadır

Stadyum

Bu yapı MÖ 2 yy ortalarında inşa edilmiştir Yönü bouleterionunkine paralel kuzey ve güney agoralara ise diktir Ayrıca Roma Çagın stadyumlarında olduğu gibi uçları yuvarlak bitmez Birbirlerine paralel karşılıklı iki kanat, güney agorada gördüğümüz düzeni anımsatan bir biçimde, birbirinden ayrı iki yapı etkisi uyandırmaktadır Gerçekten stadyumun dogu ucunda gün ışığına çıkarılmış olan duvar parçası, güzel kesme taşları ve özenli işçiliği ile Hellenistik Dönem özelliği gösterir Ayrıca stadyumun içeriye bakan kapısı, hem planı hemde bezemeleri ile Hellenistik özelliktedir Buna karşın stadyum doğu kapısı Roma Çağı’ndandır Stadyumun boyutları 191x 29,5m olup 15000 kişilik oturma yeri bulunuyordu

Nympheum

Capito hamamı ile güney ağora arasındadır Nympheler su perileridir Bu yapı da onlar için yapılmıştır Bugün 1 Katın ortasında ve güneyinde nişler görülen nympheum 3 katlı idi Burada 9 niş yer alıyor 1kattaki ön sütunlar plaster şeklinde idi2katta ise normal yivsiz korınt sütunları vardır 1kattaki sütunlar bir podyum üzerine, 2kattakiler ise yüksek kaideler üzerine oturtulmuştur Yapının arka kısmındaki 3 oda suyun toplandığı kısımlardı Bu kısımların üzeri tonozla kapatılmıştı Alt katın arşitravunda yer alan yazıt epigraflar tarafından Traianın babasının dönemine yani (79-80) yıllarına verir Bu tarihte Traianın babası Asya’da vali idi Çeşme büyük ihtimalle onun döneminde inşa edilmişti Üst katın arşitravında ise yunanca bir yzıt yer alıyor ve bu yazıtta IIIGordianus tarafından süslemelerin yaptırıldığı yazılmış Aynı tarihte buradaki figürler de yapılmış olmalı Nymoheumun güneyinde 6,63m uzunluğunda templümin ante tipte tonozlu bir yapı bulunmuş Girişi batıdan olan bu yapının işlevi belirlenememiş

Heroon

Tiyatro tepesinin kuzeydoğusunda ortaçağ kalesine giden yolun üzerinde yer alır Kent içindeki en eski yapılardandır Mezar odası paros bloklarıyla örülmüş ve üzeri Tümülüs şekline dönüştürülmüştür Arkadaki sıra odalarının önüne İon sütunlu bir galeri eklenmiş burada 2 odanın içinde çakıl taşı mozaiği bulunmuş Roma Döneminde doğudaki odalar değiştirilmiş asıl mezar odasına dromos’tan geçilerek girilirdi Ana odanın arkasında 5 adet çekmeli mezar ele geçmiş bunlardan hangisini asıl mezar olduğu bilinmiyor Duvar tekniğinden dolayı bunun Makedonyalı birine ait olduğu kabul edilir


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Milet – Aydın

Eski 09-24-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Milet – Aydın



Milet – Aydın





yonya Birliği’nin filozoflarıyla ünlü ve en önemli şehri “Miletos” bugün Aydın ili, Didim ilçesi sınırları içerisindeki Balat Köyü üzerinde ve Büyük Menderes Nehri kıyısında kurulmuştu Büyük Menderes’in biriktirdiği alüvyonlar sonucu günümüzde denizden 10 km kadar içeride kalmıştırGünümüzden 2000 yıl önce Söke ovası tamamen bir deniz, Bafa gölü de bir koy şeklinde idi Bu deniz kenarlarında antik çağın en güzel kentlerinden Milet, Priene ve Didim yer alıyordu Büyük Menderes Irmağı ( Maiandros ) zamanla taşıdığı alüvyonlar ile; ilk önce Priene önündeki denizi daha sonrada Milet ve Lade Adası’nı da içine alan tüm bölgeyi doldurmuştur Aynı dönemlerde Efes’ de deniz kenarında iken, zamanla ön tarafı dolarak günümüzde ki halini almıştır



Tarihte önemli bir yeri olan bu şehir, felsefenin kurucusu sayılan ve güneş tutulmasını önceden hesaplayan Thales’i; Anaximenes, Anaximandros, Hekataios gibi filozoflari yetiştirmiştir İlk kent plancısı Hippodamos ve Ayasofya’yı inşa eden 2 mimardan biri olan İsidoros da Miletosluydu Bütün diğer İyon Kentleri gibi Lidya, Pers, Makedonya, Selevkos ve Bergama egemenlikleri yaşadı Yine diger İyon şehirleri gibi mö 133 yılında Pergamon (Bergama) kralı 3 Attalos’un devletini Roma’ya miras bırakması ile Roma’nın asya eyaletinin bir parçası oldu Romalılar zamanında kent önemini korudu ve Romalılar şehri bayındırlık eserleriyle süslediler


Serapis Tapınağı, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un eşinin ismini alan Faustina Hamamı vs Miletoslular mimariye büyük önem verdiler Yine bir İyon kenti olan rakipleri Ephesos’un dünyanın 7 harikasindan biri olan Artemis Tapınağı’ndan daha büyük ve daha görkemli bir tapınağı yapmak için kolları sıvadılar ve Didyma’da mitolojide Artemis’in ikiz kardeii olan Apollon için bir tapınak inşa ettiler Yalnız tapınağın ölçeğini o kadar büyük tuttular ki bitirebilmek ne Miletoslular’a, ne Büyük İskender’e ne de Romalilar’a nasip oldu


Didyma ile Miletos arasinda 24 km uzunluğunda 6 m genişliğinde, iki yaninda aslanların ve Brankos’un heykellerinin bulunduğu kutsal yolu inşa ettiler Miletoslular kehanet merkezleri Didyma Apollon Tapınağı’na törenler eşliğinde bu kutsal yolla gidiliyorlardi Bugün Antik Yunan’ın 3 büyük tapınağından biri durumundadır, diğerleri Artemis Tapınağı ve Sisam Adası’ndaki Hera Tapınağıdir

Milet‘ ismi mitolojik açıdan “Apollon” ile ilgilidir Apollon ile Girit Kralı `Minos’ un kızı `kakallis’ Akakallis’in üç çocuğundan biri olan `Miletos’a, Minos’ un kötülük yapmaması için onu dağa bırakır Çocuğa kurtlar bakar Daha sonra çobanların büyüttükleri Miletos, Anadolu’ya , gelerek Menderes Nehri’nin kızı `Kyane’ ıle evlenerek `Miletos’ şehrini kurar Milet MÖ 7 ve 6 yy’da en parlak dönemini yaşamıştır Miletliler, özellikle MÖ 6yy’da deniz ticaretini ele geçirmelerinden sonra Akdeniz ve Karadeniz’de kurdukları koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişlerdir Giderek Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmiştir Plinus’ un bildirdiğine göre Milet Kenti yaklaşık 90 koloni kurmuştur Bunların arasında “Sinop” , “Trabzon”; Giresun’ gibi şehirler vardır Milet Lade Deniz Savaşı’na 80 gemi ile katılmış tüm donanmasını yitirmiş ve zaferi kazanan Persler M Ö 494′de kenti bu arada Apollon Mabedi’ni de yakıp yıkmışlardır Klasik dönemde önemi büyük ölçüde azalmış olmasına karşın Milet Hellenistik Dönem’in ticaret, sanat ve bilim alanında başta gelen merkezlerden biri olmuştur Roma çağında bağımsız bir kent olarak `Asia Eyaleti’ nin yani `Batı Anadolu’nun belli başlı metropollerinden biri sayılmıştır `Laimos Ktirfezi’nin, M53 yy’da dolması üzerine körfez çevresindeki Priene’, `Myus’ `Herakleia’ gibi kıyı kentleriyle birlikte Milet de sönükleşmiş ve küçülmeye başlamıştır `Bizans çağında küçük bir köye dönüşmüştür


MS 1071 `Malazgirt’ zaferinden sonra `Türkler ` Ege kıyılarına geldiler O dönemde Bizans Mileti kendi sınırları içine almış ise de Karia’daki `Menteşeoğulları Beyleri’nden `Orhan’ Milet‘de kendi adına sikke bastırarak şehrin adını `PLATA’ (Bugünkü BALAT) diye yazdırmıştır Osmanlı Padişahı II Murat, Menteşeoglu Beyliği’ ne son verince Platia `Osmanlı idaresıne geçmiştir Balat da 1369 yılına kadar bir bağımsız ‘Metropolit vardı Bu yıldan sonra Metropolit, `Afrodisias’a taşınmıştır

6 yy Eski Yunan Kent Devletleri’nde,
a) Kölelerin sanayide yaygın bir biçimde kullanıldığı,
b) Paranın mal değişiminde ana değer olduğu,
c) Tarımsal kesimde yapılan reformların soyluların gücünü kırdığı,
d) Sanayici ve tüccarın siyasal iktidarı ele geçirdiği yüzyıldır
Köleler 6 yy ‘dan önce savaş tutsakları olarak egemen soyluların ev hizmetlerinde ve çiftliklerinde kullanılıyordu Akdeniz’de Fenikelilerle sürdürülen ticari rekabete paralel olarak büyüyen ekonomi, sanayide ve ticarette de köle kullanımı gerektirmiştir; maden ocaklarında, tersanelerde, silah, araç gereç, şarap ve süs eşyası yapan atölyelerde, gemilerin yürütülmesinde köle kullanımı sanayici ve tüccarın büyüyen sermayesinin doğurduğu gereksinimleri karşılarken iktidarı ele geçirmesine de yardımcı olmuştur Özellikle 7 yy’dan sonra köleler herhangi bir mal gibi para ile satılmaya başlamıştır Köleci tüccarlar için Trakya ve Rusya köle bulmada geniş kaynak topraklar olmuştur Köleler bir yandan sanayici ve tüccarlar tarafından üretimde kullanılırken diğer yandan da yeni bir ticarete konu olarak tüccarlara tatlı karlar bırakan, alınıp satılan ve çok aranan bir mal değeri kazandılar Köleler sayesinde Yunanlı sanayici, hammaddeden işlenmiş araç gerece kadar her türlü ürünü çok ucuz elde etti : Yunanlı tüccar ise ürünlerin pazarlaması aşamasında Fenikeli rakiplerine karşı durabildi Kölelerin yaygın biçimde kullanılması paranın kullanılması ile aynı zamana rastlar

Sikke ilk kez MÖ 7 yy İyonlar’a doğudan komşu olan Lidyalılar tarafından kullanıldı; daha sonra İyonlar, adalar halkı ve Atikalılar tarafından benimsendi Doğu ülkelerinde ise çok sonra, İran Kralı Darius zamanında kullanılmaya başlandı Parasal ekonomi beraberinde yeni bir yaşama biçimi ve o yüzyıla kadar duyulmamış yeni gereksinimler getirdi Bu gereksinimlerin siyasal ve sosyal nitelikli olanları kanlı ayaklanmalar biçiminde başlayarak iktidarın sanayici ve tüccardan yana el değiştirmesi ile sonuçlandı
Özellikle 7 yy İyonya ve Atika’da birbirini izleyen Hükümet darbeleri, devrimler ve reformlar yüzyılıdır Oligarşik yönetimler ya Tiranlar’ın militarist darbeleri ile çökmüş yada bir sıra reformlarla göçüp gitmiştir Tiran’lar genellikle soyluları savunan Eski Yunanlı yazarların, tiyatro ve şiirlerinde kanlı zalimler olarak gösterilir; gerçekte ise, tarih, Tiranlar’ın eli ile sanayi ve ticaretteki gelişmeyle çatışan eski kurumları yeni oluşan , büyüyen ekonominin bütün yükünü taşıyan sınıf ve tabakalar yararına temizlemiştir Tiranlar’ı genellikle köleci demokratik yapıyı kuran siyasal ve sosyal reformlar izlemiştir Reformları uygulayan ‘nomotes’lerin en ünlüleri Solon ve Kleitenes dir


Bütün bu kanlı ayaklanmalar ve devrimler, Yunan Kent Devletleri’nin bir bölümünde, sanayici ve tüccarın egemen olduğu İlk Çağ’ın ünlü köleci demokrasilerinin kurulması ile sonuçlandı Demokratik yapı tüm siyasal özgürlükler ile beraber o çağa kadar hiçbir toplumda görülmemiş olan bilimsel araştırma ve düşünce özgürlüğünü de getirdiBilimsel araştırma özgürlüğü diğer tüm özgürlükler gibi yeni toplumun en temel , gereksinimlerinden birine yanıt olarak kurumlaştı ye felsefenin doğuşunu hazırladı
Yeni egemen güçler, sanayici ve tüccarlar, topluma kendileri için ölüm kalım sorunu olan bir gerekirlilikten hareketle , kendi bilim anlayışlarını dikte ettiler

Eski Yunanlı sanayici ve tüccara dünya pazarlarını eline geçirebilmesi, başta Fenikeliler olmak üzere diğer tüm rakiplerini ezebilmesi için artık yeni bir tür bilgi gerekliydi; yalnızca kör tecrübeye dayanan eski bilgilerle yetinemezdi Onlara gerekli olan olaylar arasındaki nedensel bağı, doğadaki olayları belirleyen yasa ve ilkeleri kavramlaştıran matematik formülasyonunu kuran kuramsal araştırmalardı Çünkü madenleri en verimli bir biçimde ve büyük miktarlarda çıkarabilmek, arıtmak , işlemek, bunları araç gereç ve silaha dönüştürebilmek için , maddenin temel determinasyonlarını bulmak, bunları kavramlar ve formüller biçiminde saptamak gerekiyordu

Aynı biçimle madenleri, mamul veya yarı-mamul ürünleri Karadeniz’den Cebelitarık’a kadar uzanan bir deniz trafiği içerisinde taşıyabilecek yeterlilikte gemilerin yapımını sağlayacak; bu büyük çaplı ticaretin güvenliği için denizlerin ve kıyıların gizlerini açıklayacak; gidilecek yönün ve bulunulan yerin sağlıklı olarak saptanabilmesi için dünyanın ve yıldızların hareketlerini doğru olarak verecek yeni bir bilme biçimine, yeni bir araştırma yöntemine gereksinme, oluşan demokratik sosyal yapının kaçınılmaz ürünü oldu Bu nedenlerden ötürü felsefe, kendisini yaşamın kaçınılmaz bir gereksinimi kılan ilk demokratik toplumda doğdu

Felsefenin iyonyada başlaması tarihsel bir rastlantının ürünü değil tarihsel bir zorunluluğun sonucudur Ege Kent Devletleri sosyo ekonomik gelişimlerini ayrı zaman dilimleri içerisinde tamamlamışlardır Yeni ekonominin doğurduğu yeni köleci demokrat toplum, ilk önce İyonya’da görülmüştür İyon Kent Devletleri içerisinde de MÖ 6 yy’da diğerlerine göre hem bir büyük üretim merkezi hem de bir ticaret limanı olan Milet, ilk filozofu Thales’i yetiştirmek onurunu sosyo ekonomik yapısındaki gelişimin önceliğine borçludur İranlılar İyonya’yı işgal edene kadar filozoflar İyonya’nın büyük ticaret ve sanayi merkezlerinde yetişmişlerdir İran işgalinden sonra İyonya’da tarihin ilk demokrasisi ve ticaret toplumları ile beraber felsefe de son bulmuştur

Atika Yarımadası’ndaki Yunan Kent Devletleri içerisinde bile bu yeni tür bilgi, felsefe, ancak yeni ekonomik yapının, yeni demokratik toplumun oluştuğu kent devletlerinde gelişmiş, yeni sorunlara yeni çözümler getirebilmiştir Örneğin İyonya’nın İranlılar tarafından çiğnenmesinden sonra Atika Yarımadası’nda, Miletin sosyo ekonomik gelişim sürecine benzer bir gelişim süreci geçiren Atina kenti, felsefenin geliştiği önemli bir bilim merkezi olmuştur Sanayici ve tüccar egemenliğindeki demokratik Atina’da sanat ve felsefe büyük atılımlar yapar; gelişirken, köleci demokrasiyi kuracak olan toplumsal güçleri barbarca ezen militarist bir kıliğin yönetimdeki İsparta’da hiçbir felsefe ve sanat başarısı gözlenmez Çünkü İsparta yaşamı, sanata, felsefe’ye gereksinim doğuracak toplumsal bazdan yoksundur


















__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.