Türk Dili Ve Edebiyatinda Nazim Türleri |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Dili Ve Edebiyatinda Nazim Türleri• NAZIM TÜRLERİ Kahramanlık şiirleri • Yine soylu savaşçılarla, hükümdarların kahramanlıklarını ağırbaşlı, yüce, dramatik bir üslupla, belirli biçimsel kurallara bağlı kalarak anlatan şiirlerdir Genellikle tek tip çalgı eşliğinde okunur ya da hal şarkısı olarak söylenirler Halk ozanlarının yapıtları aracılığıyla kuşaktan kuşağa nakledilirler Halk edebiyatında yiğitlik, yurt sevgisi gibi konuları ya da tarihsel olayları coşkulu bir anlatımla işleyen kahramanlık şiirleri vardır Şiir, destan ve koçaklama türünde yazılmışlardır Halk şarkısı • En eski halk edebiyatı biçimlerinden biridir Sözlü gelenek içinde yaşayan, daha çok duyarak, yani kulaktan öğrenilen ve alilerle sınırlı toplumsal gruplar içinde yayılan şarkılardır En belirgin özelliği, günlük yaşamdaki etkinliklerle yakın ilişkili olmasıdır Köylerde bu tür etkinlikler ekin, hasat, harman, iplik eğirme, dokuma, bebek uyutma, içki, oyun oynama gibi etkinliklerdir Halk şarkılarının haber ve dedikodu iletmek, yerel tarihle, aile kütüklerini belgelemek, bir topluluğun bilgi ve edebiyat birikimini korumak, sürdürmek gibi işlevleri de vardır Koşma • Halk edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türü Dörder dizelik bendlerden oluşur Bend sayısı genellikle 3, 5 arasındadır Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler Koşmalar dile gitirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır Karşılıklı konuşma şeklinde yani "dedim" "dedi" diye başlayan dizelerle de söylenebilir Bu tür koşmalara "mürâcaa" ismi verilir Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalara "tecnis" denir ÖRNEK KOŞMA: Karacaoğlan ÖRNEK MÜRÂCAA KOŞMA: Kul Nesimi ÖRNEK TECNİS KOŞMA: Derd-i dilim arttı yârimin derdim Seksende doksanda yüzde seyr eyle Gonca güllerini yârimin derdim Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle Sel gelince yıkılırmış yar dedim Al hançeri vur sineye yâr dedim Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne El bağladım yâre durdum dîvâne Dedi var yıkıl git behey dîvâne Aşkın deryasında yüz de seyr eyle Çeşmi Koşmalar ezgilerine göre ve yapılarına göre olmak üzere ikiye ayrılır Ezgilerine göre koşmalar: Özel bir zegiyle okunurlar ve hece sayısı dikkate alınmaz Ankara koşması, Acem koşması, Kerem, kesik Kerem, Gevherî, Sümmâni koşması gibi Yapılarına göre koşmalar: Koşmalar yapılarına göre 7’ye ayrılır Düz koşma: Âşık edebiyatında en sık kullanılar tür Adi koşma olarak da adlandırılır Yedekli koşma: İki şekli vardır İlki koşma-mani halidir Koşma bendlerinin arasına aynı kafiyede bir bayati bendi ya da 7 heceli bend girer İkincisi yedekli 5’li koşma diye adlandırılır 8’li hece ölçüsüyle yazılır İlk bend 5, ikinci ve yedek sayılan bend 4 dizelidir ÖRNEK KOŞMA-MANİ: Zülalî Musammat koşma: Divan edebiyatındaki musammat gazele benzer İç kafiyeli koşmalardır Her dizenin birinci ve ikinci kısımları kafiyelidir 6+5 duraklı kalıpla yazılır ÖRNEK MUSAMMAT KOŞMA: Miratî Ayaklı koşma: İlk bendin dize sonlarına, diğer bendlerin ise sadece son dizelerine ziyade eklenerek oluşturulur Ziyadeler 5 hecelidir Genellikle musammat koşma şeklinde yazıldıklarından musammat ayaklı koşma da denir ÖRNEK AYAKLI KOŞMA: Gedâyî Zincirleme koşma: Bendlerinin dördüncü dizesinin kafiyesi bir sonraki bendin ilk dizesinin başında tekrarlanan koşmalardır Genellikle destanlarda kullanılır ÖRNEK ZİNCİRLEME KOŞMA: Zülalî Zincirleme ayaklı koşma: Zincirleme koşmalara ziyadeler eklenerek yazılır Koşma şarkı: Her bendinin dördüncü dizelere aynı olan kavuştaklı koşmalardır Türkü • Türkiye’nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirinin her çeşidini göstermek için en çok kullanılan ad "türkü"dür Özel durumlarda ya da ezginin, sözlerin çeşitlemesine göre ninni, ağıt, deyiş, hava adları da kullanılmaktadır Türk halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür Ezgisi yönüyle diğer halk şiiri türlerinden ayrılır Türküler genellikle anonimdir İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuştur İlk türkü söyleme "Türkü yakmak" diye anılır Türkü adı Türk sözcüğüne Arapça "ı" eki eklenmesiyle ortaya çıkmıştır "Türk’e özge" anlamına gelir Türkü, Türk halk şiirinin en eski türlerindendir Bu kelime ilk defa XV Yüzyılda Doğu Türkleri tarafından kullanılmıştır Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da türkünün ilk örneğini Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana gelir Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır Bu kısım bağlama veya kavuştak diye de bilinir Türküleri kesin ayrıma sokmak güçtür Bir yörede yakılan türkü diğer bir yöreye şekli ve söyleniş biçimi değişerek geçebilir Türküler ezgilerine, konularına ve yapılarına göre ayrılır 1 Ezgilerine Göre Türküler a Usulsüzler: Uzun havalardır Divan, koşma, hoyrat gibi çeşitlere ayrılır b Usullüler: Oyun havalarıdır Bu türe Konya’da oturak, Urfa’da kırık denilir 2 Konularına Göre Türküler: Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine türküler, aşk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri, tören türküleri, iş türküleri, eşkıya türküleri, acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen türküler, oyun türküleri, ağıtlar 3 Yapılarına Göre Türküler: a Mani kıt’alarından kurulu türküler: Birbirleriyle ilgili konularda söylenmiş manilerin sıralanarak ezgiyle okunmasından meydana gelir b Dörtlüklerle kurulu türküler ÖRNEK: HAVADA BULUT Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölüm yok bu ne figandır Adı Yemen’dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş’tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir Kışlanın önünde redif sesi var Bakın çantasına acep nesi var Bir çift kundurayla bir de fesi var Adı Yemen’dir gülü çimendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş’tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir HAM MEYVE Çamlığı başında tüter bir tütün Acı çekmeyenin yüreği bütün Ziyamın atını pazara çekin Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler Uzun olur gemilerin direği Yanık olur anaların yüreği Ne sen gelin oldun ne ben güveyi Onun için açık gider gözlerim Ham meyveyi kopardılar dalından Beni ayırdılar nazlı yârimden Eğer yârim tutmaz ise elimden Onun için açık gider gözlerim Benim yârim yaylalarda oturur Ak ellerin soğuk suya batırır Demedim mi nazlı yârim ben sana Çok muhabbet tez ayrılık getirir Taşlama • Bir kimseyi yermek veya toplunun bozuk yönlerini iğneleyici bir dille eleştirmek için yazılan şiir Halk edebiyatı nazım türüdür ÖRNEK TAŞLAMA: Ruhsatî Tekerleme • Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir Çokluk çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için bu yola başvurulur Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve sonunda söylenirler Yöreye göre değişik isimle de söylenirler Doğu Anadolu’da döşeme, Güney Anadolu’da sayışma denir Karagöz ve ortaoyununda muhavere, çocuk oyununda ebe, çıkarmada ise sayışma diyebiliriz Türk edebiyatında ilk tekerleme örneklerine XI yüzyıldan itibaren rastlanır Divanü Lügati’t Türk’te bazı tekerlemeler yer alır ÖRNEK TEKERLEME: Yağ yağ yağmur Tarlada çamur Teknere hamur Ver Allahım ver Sellice yağmur Evvel zaman içinde Kalbur zaman içinde Deve tellal iken Sinek berber iken Ben annemin babamın beşiğini Tıngır mıngır sallar iken O yalan bu yalan Fili yuttu bir yılan Bu da mı yalan Tekerleme • Âşık fasıllarında, saz şairlerinin yaptıkları şiir yarışmaları Halk dilinde tekerleme, âşıklar arasında tekellüm olarak adlandırılır Bu tür şiirler ya söylenmesi zor sözcüklerden meydana getirilir ya da darayak şeklindedir Ayak daraldıkça kafiye bulmak zorlaşır Âşıklardan biri fasal aralarında tekerlemeye başlar ve yeni bir ayak açar ÖRNEK TEKERLEME: Kâtibî Mani • Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türü Çoğunlukla 7 heceli dört dezilek bir bendden meydana gelir Ama dizeleri 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş maniler de vardır Birinci, ikinci dördüncü dizeler birbirleriyle kafiyeli, üçüncü dize serbesttir Yani kafiye dizilişi aaxa'dır Aaaxa düzeninde maniler de var İlk iki dize hazırlık dizeleridir Son iki dize ile anlam bağlantısı yoktur Asıl anlatılmak istenen son iki dizede verilir Bir çok mani çeşidi vardır En çok kullanılanlar düz ya da tam mani, kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani, artık mani’dir Düz mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur Kafiyeleri çokluk cinassızdır ÖRNEK MANİLER: Akşamlar olmasaydı Badeler dolmasaydı Yâr koynuna girince Hiç sabah olmasaydı A benim bahtiyarım Gönülde tahtı yârim Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yârim Anne demeye geldim Kaymak yemeye geldim Meramım kaymak değil Yâri görmeye geldim Bağlarında üzüm var Mor şalvarda gözüm var Kaçma yârim uzağa Sana bir çift sözüm var Dağlarda gezer oldum Okuyup yazar oldum Ben bir güzel uğruna Kuruyup gazel oldum Hıçkırık tuttu beni Tuttu kuruttu beni Elin oğlu değil mi Gitti unuttu beni Kahve Yemen’den gelir Bülbül çimenden gelir Ak topuk beyaz gerdan Her gün hamamdan gelir Kesik mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar Eğer meydan ve kahvehanelerde söylenen ve ilk dizeleri "aman aman" ünlemi ile doldurulan manilerse bunlara İstanbul manileri denir ÖRNEK KESİK MANİ: Karaca Aldım aşkın tüfeğin Vurdum bir kaç karaca Dünyada bir yâr sevdim Kaşı gözü karaca Dağ bana Bahçe sana bağ bana Değme zincir kâr etmez Zülfin teli bağ bana Ayağı Kuşlardan bir kuş gördüm Var başında ayağı Üstad manici isen Aç maniden ayağı Cinaslı mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir Yedekli mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır Yedekli maniye artık mani de denir ÖRNEK ARTIK MANİ: Ağlarım çağlar gibi Derdim var dağlar gibi Ciğerden yaralıyım Gülerim çağlar gibi Her gelen bir gül ister Sahipsiz bağlar gibi Tası yok tası yok Ne viran çeşme imiş Su içecek tası yok Yıkıldı viran gönlüm Yapacak ustası yok Şu vefasız dünyanın Ucu var ortası yok Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir Soru yanıt şeklinde düzenlenir Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır ÖRNEK DEYİŞ: Adilem sen naçarsın İnci mercan saçarsın Dünya deniz olanda Gönlüm nere kaçarsın Ağam derim naçarım İnci mercan saçarım Dünya deniz olunca Ben kuş olup kaçarım Adilem sen naçarsın La’l ü gevher saçarsın Ben bir şahin olunca Yavrum nere kaçarsın Ağam derim naçarım La’l ü gevher saçarım Sen bir şahin olunca Ben yerlere kaçarım Adilem sen naçarsın La’lü gevher saçarsın Ben azrail olunca Kuzum nere kaçarsın Ağam derim naçarım La’l ü gevher saçarım Sen azrail olunca Ben cennete kaçarım Ninni • Çocuğun uyumasının sağlanması ya da ağlamasının durması için, sade bir dille ve hece ölçüsüne göre ezgili olarak söylenen ürünler Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur Özel bir beste ile söylenir Bu sözler annenin o andaki ruh durumunu yansıtır Ninniler genellikle mani türünde bir dörtlükten meydana gelen bir çeşit türküdür Ninni, Divanü Lügati’t Türk de "balubalu" diye adlandırılır Öteki Türk boylarında değişik isimler verilmiştir ÖRNEK NİNNİ: Dandini dandini danalı bebek Elleri kolları kınalı bebek Benim oğlum nazlı bebek Uyusun yavrum ninni (Manisa yöresinden) Çaya vardım çay susuz Çadır kurdum yaylasız Benim yavrum pek huysuz Ninni yavrum ninni (Denizli yöresinden) Ağıt • Doğal afetler, ölüm, hastalık vb çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir ÖRNEK AĞIT: Celali İlahi • Tanrıyı övmek, ona yakarmak için söylenilen dini şarkılara ilahi denir Tekke edebiyatında ise din ve ahlakla ilgili şiirler ilahi adıyla tanımlanır Hem koşma, hem semai biçiminde ve hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazılmış şiirlerdir Hece ölçüsünde 7, 8 ve 11’li kalıplar tercih edilmiştir İlahi yazarı halk şairleri içinde ilk akla gelen Yunus Emre’dir Daha sonra Eşrefoğlu Rumi, Niyazi-i Mısrai, Aziz Mahmut Hüdayi, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır Bektaşi ilahilerine "nefes", Alevi ilahilerine "nefes", "deme", "deyiş", Mevlevi ilahilerine "ayin", Gülşeni ilahilerine "tapuğ", Halveti ilahilerine "durak", diğer tarikatlar da ise cumhur veya ilahi adı verilir Dörtlüklerle yazılanlarda kafiye düzeni koşmaya, beyitlerle yazılanlarda kafiye düzeni gazele benzer Giriş bölümüne zemin, gelişme ve sonuç bölümüne miyan denir Bu ikisinin arasında nakarat bölümleri bulunur Müzik parçası olarak bakıldığında zemin-nakarat-meyan-nakarat sistemindeki bir kalıba uyarlar Toplu halde seslendirilmek için bestelenmiş ilahiler "cumhur ilahi" diye bilinir Solo ilahilerde de koronun söylediği parçaya "cumhur" adı verilir İlahiler okundukları yer ve zamana göre cami ilahisi, tekke ilahisi, mektep ilahisi, ramazan ve muharrem ilahisi, Mekke ilahisi, Kadir Gecesi ilahisi gibi adlarla anılır ÖRNEK İLAHİ: Yunus Emre Semai • Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler Semainin hece ölçüsünün yanında aruz kullanılarak yazılanları da vardır ÖRNEK SEMAİ: Karacaoğlan Varsağı • Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır Semâiye benzer Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır 4+4 duraklı veya duraksız olur Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca Semâiden ezgi yönüyle ayrılır Varsağı yiğitçe bir havayla okunur Çokluk içinde "bre", "hey", "hey gidi", gibi ünlümler yer alır Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir ÖRNEK VARSAĞI: Karacaoğlan Selis • Halk edebiyatında aruz ölçüsü kullanılarak yazılan şiirlerdir Genellikle 19’uncu yüzyıl aşıkları tarafından kullanılan selisin en fazla yazılan tipi gazeldir Hece ölçüsünün on beşli kalıbına da uyan selislerin en belirgin özellikleri farklı bir ezgiye sahip olmalıdır Nefes • Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir Fazla da olabilir ÖRNEK NEFES: Biz Urum Abdallarıyız Maksadımız yârdır bizim Geçtik ziynet kabâsından Gencinemiz erdir bizim Dâim kılarız biz zârı Harceyleriz elden var, Dost yoluna verdik seri Mürkirimiz hârdır bizim Aşk bülbülüyüz öteriz Râh-i Hakka yüz tutarız Mânâ gevherin satarız Mürşidimiz vardır bizim İstivâyı gözler gözüm Seb’almesanidir yüzüm Ene’l Hakk’ı söyler sözüm Mi’râcımız dârdır bizim Haber aldık mahkemâttan Geçmeyiz zâttan sıfattan Balım nihan söyler Haktan İrşâdımız sırdır bizim Balım Sultan Ayin • Mutasavvıflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin, daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatı’na da geçmiş Mevleviler’in sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur Tapuğ • Gülşeni adlı tarikata bağlı şairlerin ayinler sırasında okudukları makamlı şiirlere tapuğ adı verilir Cumhur • Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışındaki dergah ve tarikatlarda topluca okunan ilahilere verilen addır Hikmet • Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere hikmet denir Devriye • Dini ve tasavvufi halk edebiyatında devir felsefesini savunan ve anlatan şirlerdir Devriye, evrenin ve insanın tanrıdan çıkıp, tekrar tanrıya döndüğünü savunan felsefedir Şathiye • Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır ÖRNEK ŞATHİYE: Azmî Tevhid • Allah’ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzumelere "tevhid" denir Çoğunlukla Divan edebiyatı nazım türleri olan gazel, kaside ve mesnevi biçimlerinde kaleme alınmışlardır Ve ölçüleri de çoğunlukla aruzdur Nutuk • Tekkelerde tarikat ulularının özellikle eğitici mahiyette olmak üzere söyledikleri şiirlerdir Deme • Alevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine "deme" adı verilir Genellikle 8’li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir Duvaz • Yine Alevi ve Bektaşi şiirinde bir türdür Düvaz imam, düvaze, imam da denilen duvazlar On İki İmam’ı öven nefeslerdir Güzelleme • Âşık edebiyatında insan ve doğa güzelliklerini işleyen koşmalar Genellikle aşık olunan kadın, kız, gelin, dağ ağaç, hayvan, çiçek gibi unsurlar işlenir ÖRNEK GÜZELLEME: Ruhsatî Hoyrat ya da Horyat • Dört dizelik serbest tarzda halk edebiyatı nazım türü Söz ve ezgisinde yiğitlik havası hakimdir Irak’ta Türkler’in yoğun olduğu Kerkük ve Erbil ile Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Kars yörelerimizde yaygındır Basit üsluplu, derin anlamlı, uyumlu, cinaslı sözcüklerden kuruludur Genellikle 7 hecelidir Benzer dizelerin başına veya sonuna konulan ve miyan denilen ek sözcüklerle vezin bozulabilir İlk dize bir anlam ifade eden ve diğer dizelere ayak veren cinaslı bir sözcüktür Hoyran söyleyenlere hoyrat çağıran ya da sazlıyan (yas törenlerinde ağıt yakan anlamında) denir Anadolu’da hoyratların bir bölümüne ayaklı mani, kesik mani adı da verilir ÖRNEK HOYRAT: Dolandı gün Döndü gün dolandı gün Men sene daldalandım Sene de dolandı gün Güle naz Bilbil eyler güle naz Girdim dost bağçasına Ağlayan çok gülen az Yüz aya değer Hüsniv yüz aya değer Ay var bir güne değmez Gün var yüz aya değer Düşte gör Hayalde gör Hayalde gör düşte gör Düşenin dosti olmaz İnanmazsan düşte gör Kalenderî • Halk şairleri tarafından aruzun mef’ûlü mefâ’îlü kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde söylenen şiire denir Özel bir ezgiyle okunur Ezgisi bakımından düz kalenderî, Acem kalenderisi, Emrah kalenderisi gibi çeşitlere ayrılır Kafiye düzeni divan ve semaî ile aynıdır Bu tür şiirler 3+4+3+4 veya 7+7 şeklinde ondört heeceli iken, sonradan yerine aruz vezninin geçtiğini ileri sürenler vardır ÖRNEK KALENDERÎ: Tokatlı Nurî Kavuştak • Halk edebiyatında bentler arasında tekrarlanan dizelerdir Bağlama ve nakaratla aynı anlamdadır Türkülerde sık kullanılır ÖRNEK KAVUŞTAK: Keklikte gelek olmaz Sen boyda melek olmaz Gözünü sevdiğim yâr Her yerde henek olmaz Gel gel yanıma keklik Kadan canıma keklik Kınalı parmakların Batır kanıma keklik Tüyünü döker gelir Ayağın seker gelir Yâri arzulayan da Dağları söker gelir Gel gel yanıma keklik Kadan canıma keklik Kınalı parmakların Batır kanıma keklik Koçaklama • Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık olan halk edebiyatı şiirleri Çoşkun ve yüksek tempolu söyleyişleri vardır Halk edebiyatımızda bu türün en güzel örneklerini Köroğlu ile Dadaloğlu vermiştir ÖRNEK KOÇAKLAMA: Köroğlu |
|