Fareler Birbirini Yer | Aziz Nesin |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Fareler Birbirini Yer | Aziz NesinFareler Birbirini Yer M e m l e k e t i n B i r i n d e Bir zamanlar Memleketin birinde Hayır, masal değil bu En doğrusu, yeriyle, zamanıyla anlatalım Zaman: Milattan sonra Yer: Bu yeryüzünde bir yer İşte yeri belli, zamanı belirli Gelelim olaya Söylenilen zamanda, adı geçen yerde, bir büyüüük ambar varmış Bu ambar, tıklım tıklım yiyecek, yakacak, yunacak, giyecekle doluymuş Herşey düzenlice ayrılmışmış Pirinç, nohut, fasulye, bakla gibi kuru zerzavat biyanda, buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahıl biyanda Sabunlar, yağlar ayrı yerde; giysiler, ayakkabılar ayrı yerde Söylenilen yerdeki, adı geçen zamandaki, sözü geçen büyüüük ambarı, çok işbilir birisi yönetirmiş Bu işbilir, becerikli yönetmen günün birinde ne yapacağını şaşırmış Çünkü o ambarı fareler sarmış Yiyecekler gündengüne eksiliyor, peynirler, peksimetler kemiriliyormuş Becerikli yönetmen elbet elleri böğründe oturmuyor, boş durmuyormuş Canla başla farelere karşı savaşıyormuş Ama ne yapsa savaşta başarı kazanamıyormuş Kemirilen sabunlar, peynir tekerleri gündengüne eksiliyormuş Giysiler didik didik, parça parçaymış Un çuvallarının içi fare yuvaları Ambarda farelerden hiç mi hiç aman yok Kavurmaları, tahılları yedikçe semirip şişiyorlar, şiştikçe azıp dolaşıyorlar, üreyip artıyorlar Ambar farelerle dolmuş O koskoca ambarı fareler ordusu işgal etmiş Artık başa çıkılır gibi değilmiş Yalnız yiyecekleri yemek, elbiseleri kemirmek, peyniri, sucuğu dişlemekle kalmıyor; ayakkabıları, derileri, tahtaları bile kemire kemire dişlerini, tırnaklarını biliyorlarmış Fareler bol bol beslene beslene kedi kadar irileşmişler, gitgide semirip köpek kadar olmuşlar Hiç dur durak yok, ambarın içinde koşup oynayıp, atlayıp sıçrayıp duruyorlarmış Üstelik ambarın en güneşli, en güzel, en görüntülü yerlerini de onlar kapmışlar Becerikli yönetmen, farelere karşı amansız savaşını sürdürüyormuş Ambarın her yerine, her kıyı bucağına en etkili fare zehiri koymuş; hiç işe yaramamış İşe yaramadıktan başka, insanların keyif verici zehirlere alışmaları gibi, ambardaki fareler de, ambar yönetmeninin ölsünler diye oraya buraya yerleştirdiği zehirlere öylesine alışmışlar ki gündengüne daha çok zehir istemeye başlamışlar Zehirleri hergün biraz daha arttırılarak verilmezse, ambarı yıkacak gibi tepiniyorlarmış Ambar yönetmeni, en avcı kedileri toplayıp gece ambara bırakmış Ama ertesi sabah ambarda, zavallı kedilerin tüyleriyle bir iki parça kemiğini bulabilmişler Farelerle kediler başedemiyorlar, en etkili zehirler bile onları öldürmüyormuş Ambarın becerikli yönetmeni büyük kapanlar kurmaya başlamış Kapana yakalanan fare oluyormuş Ama gecede beş fare kapana tutulsa, günde en az yirmi otuz fare ürüyormuş Sonunda yönetmen düşüne taşına kendince bir yol bulmuş Üç tane büyük demir kafes yaptırmış Kapana yakalanan canlı fareleri bu kafese atıyormuş Her kafes farelerle dolmuş Yönetmen kafeslerdeki farelere yiyecek hiçbişey vermiyormuş Bir gün, üç gün, beş gün kafeste aç kalan fareler, içlerinden en zayıf olan kendilerinden birini parçalayıp yemişler Karınlarını doyurmuşlar Bir zaman sonra yine acıkınca aralarında dalaşmaya başlamışlar Bu kanlı dalaşma sonunda, yine içlerinden birini boğup parçalayıp yemişler İşte böyle böyle her üç kafesteki farelerin sayısı gündengüne azalıyormuş En kodamanları kalıyor, güçsüzleri, ufakları parçalanıp yeniliyormuş Fare dolu kafesler, canlı savaş alanına dönmüş Sonunda her kafeste üçer, beşer fare kalmış Bu kez, geri kalan fareler, karınlarının acıkmasını beklemeden içlerinden birinin üzerine atılıp onu parçalamaya başlamışlar ki, biri ötekini parçalamazsa, nasıl olsa o kendisini parçalayacak İşte o yüzden kendi canlarını kurtarmak isteyen fareler içlerinden birini, uyurken, uyuklarken, dalgınlığından yararlanarak boğup parçalıyormuş Dahası, kafeste ikisi, üçü birleşip birinin üzerine atıldığı bile oluyormuş Aralarında o birleşenler de, sonunda bir punduna getirip birbirlerini yiyorlarmış Sonunda, her kafeste tek fare kalmış, en iri, en büyük, en kurnaz, en güçlü fare Becerikli yönetmen, her kafeste birer fare kalınca kafeslerin kapılarını açıp fareleri teker teker ambarın içine salmış Kendi türlerini yemeğe alışmış, yani canavarlaşmış olan o besili kocaman üç fare kafeslerinden kurtulunca ambarda ne kadar fare varsa üzerlerine atılıp onları boğmaya, paralayıp parçalamaya başlamışlar Bikez canavarlaşmış olduklarından, yediklerini yiyor, yiyemediklerini de, onlar kendisini boğup yemesinler diye, öz güvenceleri için öldürüyorlarmış İşte böylece, söylenilen zamandaki, adı geçen yerdeki, sözü geçen ambar, hiç olmazsa bir süre için farelerden kurtulmuş Olay burda bitiyor Şimdi sizlere bir soru: Becerikli ambar yönetmeninin aklına, şeytanın bile aklına gelmeyecek bu kurnazlık nerden geliyor? Fareleri birbirine yedirerek onları yok etme yöntemini nasıl buluyor? Cevap: Çünkü o becerikli yönetmen, kendisi de, kendi türdeşlerini yok ede ede sağ kalan en güçlü fare idi, kendi arkadaşlarını yiye yiye, yok ede ede, o büyüüüük ambarın başyönetmeni olmuştu Kendi yaşamındaki başarı yöntemini farelere uygulamıştı Sonuç: Fareler birbirlerini yer! Aziz NESİN |
|