İsimlerin Dildeki Önemi |
06-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İsimlerin Dildeki ÖnemiKişi adları bir milletin dil, folklor, tarih ve kültürü açısından büyük önem taşırlar Türk kişi adları, çok uzun bir tarih boyunca, bulunduğu coğrafyaya ve yaşattığı töreye (gelenek ve göreneklere) göre farklı şekiller göstermiştir Türklere: 1 Güçlü hayvanların (Aslan,Boğa, Baybars, Yolbars, Kartal, Şahin, Atmaca vb) adları, 2 Güzel görünüşlü, uysal hayvanların (Sülün, Kumru, Suna “yeşilbaş ördek”, Keklik, Turna, Horozbay/Orozbay; Ahu, Ceylan, Maral, Ceren vb) adları, 3 Şehirlerin ve ülkelerin (Medine, Bağdat, Cezayir, Dağıstan, Kırgız, Kıpçak, Türkmen, Uygur, Ankara vb) adları, 4Nehir, göl ve denizlerin (Ege, Baykal, Aral, Orhun/Orhon/Orkun, Aras, Tuna, İdil, Ural, Seyhun, Ceyhun, Ceyhan, Seyhan, Hazar, Dicle, Fırat, Meriç, Munzurvb) adları, 5Kavimlerin (Tatar, Kıpçak, Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur, Moğol, Arap, Çerkez, Gürcü, Macarvb) adları, 6Yönlerin (Doğu, Batı, Kuzey, Güney) adları, 7 Bitkilerin (Buğday, Arpa, Çavdar, Çınar, Gül, Menekşe, Orkide, Manolya, Yasemin, Fulya, Başak, Fidan, Filiz, Fundavb) adları, 8 Değerli madenlerin (Altın/Altun, Demir, Çelik/Polat, Gümüş, Yâkut, Zümrütvb) adları, 9Gök cisimlerinin (Güneş, Hilâl/Kamer, Ay (Aybike, Aybala, Ayhan), Süreyya, Merih, Yıldız, Yediyıldız “soyadı”vb) adları, 10 Renklerin (Beyaz/Ak, Sarı, Yeşil, Mavi/Gök, Al/Kızıl) adları ile kurulmuş “kişi adları” verilmiştir Bunların dışında, zaman zaman, günün modasına uygun olarak, Türk çocuklarına Arapça ve Farsça isimlerden başka, Çin, Hint-Tibet, İngiliz (Can/John’dan, Cansın/ Johnson’dan), Fransız (Sibel), Eski Yunan (Hektor), İslâv (Orta Asya Türk kavimlerinde çoktur), Moğol (Batur-Batır-Bagatur, Çinggiz/Cengiz, Batu, Mergen "usta", Cebe, Tarhan/Tarkan "bir askerî rütbe", Noyan "bey", Subutay-Sübütey, Olcay "ganimet", Olcaytu/Olcaytovb) isimleri de verilmiştir Türkiye’de Türk kişi adları üzerine yapılan yayınlar oldukça azdır Macar Türkoloğu Prof Dr Laszlo Rasonyi’nin Türk adlarının tasnifi ve Kıpçak adları ile ilgili makaleleri bu konuda örnek ve kaynak çalışmalardır Prof Dr Hasan Eren’in Türk yer adları yanında kişi adları ile ilgili bazı yayınları bulunmaktadır Bizim, 1967 yılından beri yirmi binden fazla malzeme topladığımız Onomasticum Mongolicum-Turcicum adlı çalışmamızın kaynakları (Moğolların Gizli Tarihi, Altan Topçi, Şecere-i Terâkime, Şecere-i Türkî, Çinggiznâme, Câmi’ü’t-Tevârih, Târih-i Cihângūşâ, Türk mitolojisinin temel kaynakları, Arapça Türk tarih kaynakları, Farsça Türk tarih kaynakları, Bizans tarihleri, Süryanî tarihleri, Gürcü tarihleri; Çin vekayinâmeleri, Rus vekayinâmelerivb) eserlerdir Bu kaynaklarda geçen kişi adları imlâlarıyla birlikte fişlenmiş, anlamları ve kaynakları kaydedilerek tasnif edilmiştir Tarihçilerimizden Prof Dr Bahaeddin Ögel de zaman zaman Türk ve Moğol kişi adları üzerine çalışmalar yapmıştır Bunlardan en önemlisi “Cacaoğlu Vakfiyesinde geçen kişi adları” ile ilgili uzun makalesidir Macar Türkolog ve Mongolisti Prof Dr Lajos Beşe ile Prof Dr Istvan Mandoki-Kongur’un Türk ve Moğol kişi adları üzerine yaptıkları çalışmalar kayda değerdir Onomastik/toponomi/hidronomi (kişi, yer, su, dağ vb adları) çalışmaları Avrupa’da ve Amerika’da oldukça ileridir Avrupa’da bu konuda yayımlanan Onoma adlı bir bilimsel dergi de bulunmaktadır Kişi ve yer adları, boy-soy-oymak-cemaat-oba adları ile birlikte, iç içe yaşamakta, bir milletin “tapu kayıtları”nı oluşturmaktadırlar Türk kişi adlarının kaynakları: 1) Mezar taşları, 2) Nüfus kütükleri, 3) Kadı (şeriyye) sicilleri, 4) Vakfiyeler, 5) Modern çağda: Telefon rehberleri, 6) Okul kayıt defterleri, 7) Evlilik kayıt defterleri, 8) Doğum evi kayıt defterleri, 9) Ölüm kayıt defterleri gibi yazılı belgelerdir Zaman zaman yaptığımız mezarlık ziyaretlerinde, mezar taşlarındaki isim-soyadı ile birlikte, bazı taşların üzerine yazılmış olan, mısralar, dörtlükler ve vecize gibi sözler, ilgimizi çektiği için defterlere geçirilmiş, kayda alınmıştır Zaman zaman bu isim, soyadı ve şiirleri bilimsel metotlarla işleyerek sunmak istiyorum İşte bunlardan ilki, geçtiğimiz Temmuz ayı içinde ziyaret ettiğimiz Ankara-Yahyalar Mezarlığındaki taşlardan kaydettiğimiz kadın ve erkek kişi adlarıdır Bu adların pek çoğu bugün kullanılmamakta, bir kısmı da çok az kullanılmaktadır: Alırsatar (soyadı); Alişan (1914); Anahanım; Anakız; Appas (Abbas’tan bozulmuş olmalı); Arıkan; Aykan; Balak (soyadı) (=tilki yavrusu); Berkan; Besti (1903, Bafra); Beyaz Yokuş; Cimşit (= Cem Şarabı keşfettiği söylenen İran hükümdarı); Çiçek; Dağıstan; Deste (kadın, 1316) (Farsça, Bir araya toplanmış şeylerden oluşan bağ, demet, el, tutam); Döne (Türkçe dön- fiilinden Kızı çok olan babaların dileği: Erkeğe dönsün!); Duman (soyadı da Duman); Durak (Türkçe Dur- fiilinden Kız ya da erkek çocuğu çok olan babaların isteği Bk Aşağıdaki Dur-’lu isimler); Durbaba; Durkadın; Durkız; Durmaz; Durşen; Efo Görmüş (kadın)/__ Efo “?”; Eley (1931); Elmas (Sivas-Atlıca köyünden, 1947); Emine Kafiye; Emsal; Erte; Eyyub el-Ensari (d 3051995-ö 3151995); Fatielma Abuşağı (1932-1995Mucur-Avcı köyünden), Fehâmet; Feriser (d Çatalca, 1315); Feriz; Ferizan (1973); Firdes (Doğrusu: Firdevs Farsça, "cennette altıncı bahçe"); Ganime (Doğrusu: Ganîmet); Ganiymet (1918 Doğrusu: Ganîmet Arapça, savaşta kazanılan para, mal, esir); Güldane (1927) (Türkçede, Fars kökenli Gül adından pek çok kız adı yapılmaktadır Türkler tarafından sevilen bu çiçek adının sonuna eklenen +dane, +hanım, +name, +peri, +zade, +şen, +ten, +seren, +deren, +gûn, +istan, vb gibi ek ya da isimler hâlâ kız çocuklarına verilmektedir); Gülende (Kaman, Meşe köyü, 1918) (Farsça, Gülendâm "gül boylu" adından bozulmuş olabilir); Gülhanım (Farsça, gül+ Türkçe hanım’dan birleşik isim); Gülnâme (Farsça gül+nâme “mektup; aşk mektubu” adlarından birleşik isim); Gülperi (Farsça, gül+peri adlarından birleşik isim); Gülzade (Farsça, gül+zade “oğul, evlât; doğmuş, doğan; asil”= gül evlâdı/gül doğmuş/gül (gibi) asil anlamlarında); Gürcü (Gürcistan ahalisinden veya bu ahalinin soyundan olan); Güzeyde (1937) (Bu ad Farsça, “seçilmiş, seçme; seçkin, mümtaz” anlamlarına gelen Güzîde’den bozulmuş olmalıdır); Hacı Bektaş (1331) (Büyük Türk mutasavvıfı Hacı Bektaş-ı Veli’nin adından); Hafiye (Arapça, "gizli polis; gizli"); Hanım (Türkçe, “kadınlar için kullanılan saygı sözü”dür); Helim (Arapça sıfat olan Halim’den bozulmuş olmalı “Uysal, yumuşak huylu”); Hurda Raziye (1900-1995) (Hurda, Farsça, sıfat: “1ufak, ince; 2 iyice yıpranmış eşya; 3 [argo] esrar"); Hürkan (Arapça, hür "esir olmayan, köle olmayan, âzad"+ Türkçe kan'dan yapılmış birleşik isim); Hürü (Arapça, Huri'den bozulma "Cennet kızı, Cennet güzeli; (mecazî) çok güzel kadın"); İbiş (Orta oyunu ve kukla tiplerinden gülünç şahıs; (argo) avanak, aptal); İkbal (Arapça, "talih açıklığı, baht uyanıklığı"); İltan (1861) (Türkçe, il+tan'dan yapılmış birleşik isim= ülkenin aydınlığı); İsmihan (Farsça terkip: ism-i han= han isimli); Kalbim (Arapça kalb+ Türkçe:+m "birinci şahıs eki"= benim kalbim); Kaniye (Arapça isim Kani'nin müennesi "Kanaat eden, yetinen"); Kestane (soyadı) [Yunanca isim, castanea sativa]; Ketan (kadın adı; 1912) (Arapça, Keten'den bozulmuş olmalı); Kevser (Arapça, "Cennet'te bulunan bir akarsu"); Kılıç Arslan (Selçuklu Sultanının adından), Kiraz (Yozgat, Yastı Höyük köyünden, 1944) [Bu isim Yunanca kökenli olup Türkçede ad ve soyadı olarak kullanılmaktadır]; Kurban (Arapça, "Bir fikir veya dava yolunda kendini feda eden kimse"); Letâfet (1933) (Arapça, "lâtiflik, hoşluk, güzellik, yumuşaklık; nezaket, incelik"); Maşam/_(?) (krş Farsça meşam "=burun"); Mayılmayıl (soyadı); Mehbup (Doğrusu: Arapça, mahbub "sevilen kimse/dişi"); Memiş (Arapça Mehmet adının bozulmuşudur Sevgi ifade eder Mehmet adının: Memet, Memo gibi bozulmuş şekilleri de vardır); Menşure (Arapça, menşur "padişah tarafından vezaret veya müşirlik rütbesi verildiğini bildiren ferman" anlamındaki ismin müennesidir); Mercimek (Farsça, aslı merdümek "1 küçük adam; 2 göz bebeği; 3 mercimek); Merfin/_ (?)(krş Farsça, berfin "kardan, kara ait"); Mesruriye (Arapça, sıfat, mesrûr "sevinçli, memnun, şen"); Meymenet (Arapça, uğur, kut, bahtiyarlık, kutluluk); Minciye Saliç (Arapça, münci "kurtaran, kurtarıcı, halaskâr" sıfatından); Müslimet (Arapça, müslim "İslâm dininden olan, Müslüman" adından); Naki; Nanos Demir (Nanos/_?); Naz (Farsça, "işve, cilve"); Nemika (Arapça, nâmık "yazıcı, kâtip" adının müennesi Nâmıka'dan bozulmuş olmalıdır); Nubin (Farsça "nev=yeni" ile Arapça "-bin=gören, görücü" sıfatlarının birleşmesinden olabilir); Porsel Fatma (Porsel/_?); Pumbul (/_?); Reşadiye (1936) (Arapça, reşâd "doğru yolda, hak yolunda yürüme" adından); Sabır (Arapça, "acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma; zorluk, güçlük ve musibetlere dayanma"); Saliç; Sariye (1911)/_?; Satılmış (1335) (Türkçe sat- fiilinden yapılmış isim: başkasına para veya mal karşılığında verilmiş Bu tür isimler, erkek çocukları sık ölen aileler tarafından verilmekte olup, Şamanizm inancına dayanmaktadır Bu suretle "kötü ruhlar"ın çocukları almasına engel olunmaktadır); Sazımet; Sefore (d 1899; İzmir-Karaburun, Kösedere köyünden); Semine (1903, Bafra) [Arapça, "semiz; kıymetli, değerli"]; Seyat (kadın, 1326); Sırma (1324) [Türkçe, "altın yaldızlı veya yaldızsız gümüş tel"]; Sobutay (soyadı, Moğolcadan); Sultan (Arapça, "iktidar sahibi; hükümdar, hakan, han, bey; Osmanlı padişahlarının anne, karı veya kızlarının unvanı"); Şahamettin; Şahinnaz; Şah İsmail Türk (Sivas-Divriği, Ersun köyü, 1968) [Safevî Devletinin Türk sultanının adından]; Şarıka (1333) [Arapça, şârık "doğup parlayan, parlak" adının müennesi]; Şavvaş; Şebiye (/_?); Şehriban (Arapça şehir adı ile Farsça -ban edatından); Tamam (kadın Kars, 1973) [Arapça, "noksansız, eksiksiz, tam, kâmil"]; Tenzile (Arapça,tenzil "aşağılatma, indirme, düşürme; çıkarma adından müennes); Teslime (Arapça, "boyun eğme, rıza; haklılığını kabul etme"); Türkmen (kadın) [Türkçe kavim adı]; Uğraş (Türkçe, "kavga, savaş, mücadele"); Ümiye (Arapça, ümmî "okur yazar olmayan" sıfatından); Ümmügülsüm (Arapça ümmü+ Türkçe gülsüm); Ünzile Dudu (Çanakkale-Ayvacık, 1334); Yeter (1932) [Türk ad verme geleneğinde, çok kız çocuğu olan babanın dileğidir]; Zabıt Kendir (1923) [Arapça, zabt "sıkı şekilde tutma; anlama; tutulan kayıt"; kendir, Türkçe "kendirgillerden bir bitki"], Zahidi (Arapça, zâhid "şüpheli şeyleri bile terk ederek günahtan kaçan, Allah korkusuyla dünya nimetlerinden el çeken kimse" adından); Zekine (Arapça, sekîne "sakin olma, sükûnet; huzur, gönül rahatlığı" adından); Zinnet (Arapça: Zinet "süs, bezek" adından); Zöhre (Arapça, Zühre "Güneşe yakınlık bakımından ikinci durumda olan gezegen, Venüs, Çulpan, Nâhid, Çobanyıldızı"); Zülfinaz (Arapça zülüf+ Farsça naz'dan= nazlı zülüf); Zülfiye (1334) [Arapça zülüf adının müennesi] Görüldüğü üzere, altmış kadar isim içerisinde bugün kullanılmayan isimler de bulunmaktadır Bunlardan bir kısmı eskimiş olup, bir kısmının da "anlamı" bulunmamaktadır Anlamsız gibi görünenlerin belki "mahallî" söyleyişlerle ilgisi bulunabilir veya Anadolu'ya göç eden Balkan ya da Kafkas asıllı kişilerin getirmiş oldukları isimler olabilir Ancak, Hafiye, Hurda, İbiş, Meymenet, Nanoş, Nubin, Porsel, Sefore gibi isimlerin ne maksatla konulduğu anlaşılamamıştır Hele "hurda" adı taşıdığı anlam itibarıyla da güzel değildir Bunların yanında, Kiraz ve Kestane gibi Yunanca adların kökenleri bilinmeden Türkçede kullanıldığı görülmektedir Bu isimler, Türk insanı tarafından sevilen iki meyve adından başka bir şey değildir Kısa bir mezarlık ziyareti sırasında tutulan notlara dayanan bu küçük araştırmanın bize verdiği mesaj şudur: Türk insanının taşımış olduğu adların büyük bir kısmı "mezar taşları"nda yaşamaktadır Bu adların büyük bir kısmı tarih içerisinde eriyip kaybolmuş, bazıları da "torun"ların adlarında yaşayagelmiştir Türk kişi adlarının tarihî geçmişi araştırılacak ise "mezarlıklar"ın unutulmaması, mermer taşların mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir |
|