Halk Edebiyatı |
01-03-2011 | #1 |
Şengül Şirin
|
Halk EdebiyatıANADOLU TÜRK EDEBİYATI Türklerin Anadolu’ya gelmeden önceki edebiyatları iki gruba ayrılmıştı Arapçayı ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu “Yüksek Zümre Edebiyatı” ve İslam öncesinden gelen sözlü bir “Halk Edebiyatı” Anadolu’ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatları tesirini sürdürürken halk yine saz şairleri aracılığıyla Halk edebiyatını devam ettirdi Öyleyse biz Anadolu Türk Edebiyatını iki grupta incelemeliyiz HALK EDEBİYATI Oğuz Türkleri, Anadolu’ya dilleriyle, gelenekleriyle, geleneksel halk edebiyatlarıyla gelmişlerdir Ozan dedikleri saz şairleri, Anadolu’nun gittikçe Türkleşen bölgelerinde, gezici şairler olarak, sazlarıyla şiirler söylüyorlardı Bunların tarihi gelişimlerini yüzyıllarına göre inceleyelim 13 Yüzyıl Bu yüzyılda ele geçen eserler, daha çok fetih ve savaşlara aittir Bunların en önemlileri İslami Türk destanlarıdır Bunlardan Battal Gazi Destanı, Danişmentname en ünlüleridir Bu dönemin en ünlü kişisi şüphesiz Nasrettin Hoca’dır O, zekasıyla, keskin görüşleri ve zeki söyleyişleriyle, nükteleriyle dünyaca tanınmış bir filozoftur 13 yüzyılda yaşadığı halde, halka öyle mal olmuştur ki kendinden bir asır sonra gelen Timurlenk ile karşılaştırılmıştır 1208 yılında Sivrihisar’da doğan Hoca, Akşehir’de, Konya’da medrese tahsili yapmış bir alimdir Bu asrın en önemli şairi, hatta Türk edebiyatının, ünü sınırları aşan şairi şüphesiz Yunus Emre’dir Yunus Emre Halk diliyle tasavvufu anlatan Yunus Emre, böylece dini Halk edebiyatı sayılan Tekke Edebiyatı’nın da kurucusu olmuştur Dili yaşadığı dönemin halk dilidir Tasavvufun en zor kavramlarını bile akıcı Türkçesiyle açıkça anlatmıştır İki eseri vardır Birisi Risalet’ün Nushiye adlı aruzla yazılan 550 beyitlik bir mesnevidir Didaktik bir eserdir Eserde dini kavramlar ve insanın nefsiyle nasıl mücadele edeceği anlatılmıştır İkinci eseri “Divan” dır Buradaki şiirlerin bir bölümü aruzla, çoğu heceyle söylenmiştir Özellikle ilahileri bugün bile dilden dile dolaşır 14 Yüzyıl Bu asrın en önemli eseri Kitab-ı Dede Korkut’tur Dede Korkut Hikayeleri Bu kitaptaki hikayeler Oğuz Türkleri arasında yaşamış ve yayılmıştır Kitapta Oğuz Türklerinin Gürcüler, Rumlar, Ermeniler ve diğer Türk boylarıyla yaptıkları savaşlar anlatılır Hikayelerde nazım, nesir iç içedir Dili destansı bir dildir Hatta bazı yönleriyle destana benzer Bu yüzden “destandan halk hikayeciliğine geçiş” ürünü olarak görülür Halkın kullandığı dille yazılmıştır Kimin yazıya geçirdiği belli değildir Kitapta geçen Dede Korkut, bilge bir kişidir Halk arasında sözü geçen, gerektikçe keramet gösterebilen veli bir zattır Bu asırdaki en ünlü şair, Yunus tarzı söyleyişleriyle ün yapan tekke şairi Kaygusuz Abdal’dır 15 Yüzyıl Bu yüzyılın tanınmış ismi Hacı Bayram Veli’dir Ankara’da doğan Hacı Bayram Veli çok güçlü bir medrese tahsili yapmıştır Aruzla da yazmakla birlikte daha çok heceyi kullanmış ve dini şiirler yazmıştır İlahileri tekkelerde zaviyelerde dillerden düşmemiştir 16 Yüzyıl Bu yüzyılda sadece Tekke edebiyatının değil din dışı konularda söylenen şiirlerin de metinleri ele geçmiştir Ellerinde sazlarla diyar diyar dolaşan, nerede bir güzel görürlerse ona aşık olan ve şiirler söyleyen şairler, ordularda, kışlalarda, hudut boylarında boy gösteren aşıklar, eski halk ozanı geleneğini sürdürmüşler ve “Aşık Edebiyatı” denen edebiyatı yaşatmışlardır Bunların en tanınmışı,yüzyılın sonlarında şöhret kazanan Köroğlu’dur Köroğlu Köroğlu aslında bir Celali eşkiyasıdır Bu adı eski Türk destanlarındaki bir kahramandan almıştır, asıl adı Ruşen’dir Şiirlerinin çoğu kahramanlık üzerinedir Hatta halk arasında yayılan Köroğlu Destanı, onun kahramanlıklarını anlatır “Tüfek icad oldu mertlik bozuldu” sözü ona aittir Bu asırda Köroğlu’ndan başka Kul Mehmet, Hayali, Bahşi adlı aşıklar da vardır Tekke edebiyatının bu asırdaki temsilcisi Pir Sultan Abdal’dır Pir Sultan Abdal Sivas’ta doğan ve orada yaşayan şair, alevi tekkelerinde yetişmiş, coşkun bir lirizmi olan şiirlerinde aleviliği anlatmıştır Tekke şairleri arasında şiirlerini sazla söyleyen ender kişilerdendir Daha çok nefesleriyle tanınır 17 Yüzyıl Bu dönem Türk Halk edebiyatının altın çağıdır Hem Aşık edebiyatı, hem Tekke edebiyatı hem de Anonim (söyleyeni belli olmayan) halk edebiyatı ürünlerinden birçoğu elimize geçmiştir Tekke edebiyatının önde gelen şairleri Aziz Mahmut Hüdai ve Niyazi Mısri’dir Her iki şair de derin ilim sahibi kişilerdir Bu asırda Aşık edebiyatında büyük gelişmeler olmuş, Divan şairlerine bile ilham verecek lirik şiirler söylenmiştir Ayrıca aruzla şiir söyleyen saz şairleri, kendilerini Divan şairleri kadar başarılı saymışlardır Bunlar arasında Yeniçeri ordusunda bulunan ve Evliya Çelebi’nin bile dikkatini çeken Katibi, denizci olan Kayıkçı Kul Mustafa ünlüdür Ancak günümüzde bile çok sevilen, şiirlerinin çoğu halk türküsü haline gelen aşık, Karacaoğlan’dır Şiirlerinin tümünü heceyle söyleyen, halk anlayışını, yaşayışını şiirine en iyi şekilde yansıtan Karacaoğlan, tabiat ve sevgililer hakkındaki koşmalarıyla tanınır Bu asırda dikkati çeken diğer büyük saz şairi Aşık Ömer’dir Halk şairleri arasında en kültürlü, en yaratıcı kişi olarak tanınır Divan şairleriyle boy ölçüşen şair, gerçekten onları aratmayacak tarzda gazeller, murabbalar söylemiştir Dilindeki sadelik ve akıcılık, onun başarısının delilidir 18 Yüzyıl Geçen asırda altın devrini yaşayan Halk edebiyatı bu asırda aynı gücünü devam ettirmiştir Divan şairleriyle boy ölçüşme, aruzla şiir söyleme, bu devirde biraz daha yaygınlaşmıştır Tekke edebiyatı bu dönemde bir duraklama içindedir Dönemin en büyük tekke şairi, aynı zamanda büyük bir alim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’dır İlahiname adlı divanında genellikle tasavvufi, kasideler, gazeller, ilahiler bulunur Ayrıca Marifetname adında nesir eseri de vardır 19 Yüzyıl Halk şiir geleneği bu asırda klasik söyleyişini sürdürmüştür Özellikle Aşık edebiyatının çok yetenekli saz şairleri görülür Bunlardan biri de Bayburtlu Zihni’dir Hem divan tarzı hem de aşık tarzı şiirleriyle tanınmıştır Çok iyi bir medrese eğitimi görmüştür Bu nedenle divan tarzında yazdığı şiirleri, Divan şairlerini aratmaz Ayrıca Halk tarzında söylediği şiirlerde tam bir aşık söyleyişi görülür Dönemin diğer tanınmış şahsiyeti Erzurumlu Emrah’tır Bunda da Divan tarzı söyleyişler görülür Ancak bu şiirleri çok başarılı sayılmaz Asıl lirik şiirleri koşma tarzında söyledikleridir Diğer dikkate değer isim Dadaloğlu’dur Üzerinde Divan şiirinin etkisi pek görülmeyen bu saz şairi, dönemin padişahına kafa tutan koçaklamalarıyla tanınır Tarihi gelişimini kısaca anlattığımız Halk edebiyatının genel özelliklerini de şu şekilde sıralayabiliriz: 1 Şiirler çoğu zaman saz eşliğinde söylenir Duruma göre şiir söyleyen aşıklar, şiirleri için bir ön hazırlık yapamazlar Bu yüzden şiirlerinde derin bir anlam, kusursuz bir biçim görülmez 2 Aruzla şiir yazanlar olmakla birlikte kullanılan asıl ölçü hecedir 3 Nazım birimi dörtlüktür Ancak çok az da olsa türkülerde ve ninnilerde üçlü, beşli söyleyişler görülür 4 Dili tam bir Halk dilidir Bu dilin öz Türkçe olduğu söylenemez Ancak halka mal olmamış sözcükler kullanılmamıştır 5 Şiirler hazırlıksız söylendiğinden daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır 6 Nazım şekli olarak mani, koşma, varsağı, semai, destan vs kullanılmıştır 7 Konu olarak Aşık edebiyatında aşk, ölüm, hasret, ayrılık gibi duygusal konular, doğa sevgisi, yiğitlik, zamandan şikayet işlenmiştir Tekke edebiyatında ise elbette konu dindir 8 Söyleyişlerde doğa ile iç içe olmaktan kaynaklanan bir somutluk hakimdir 9 Halk şairlerinin hayat hikayeleri ve şiirleri cönk adı verilen eserlerde toplanır HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Nazım biçimi, şiirde dizelerin, nazım birimine (beyit, dörtlük vs), ölçüsüne göre belli bir düzen içinde bulunmasından doğar Halk şiirinde kullanılan nazım biçimleri dört grupta incelenir 1 Anonim Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri Bu edebiyatın ürünlerinin kim tarafından söylendiği belli değildir Dilden dile dolaşarak süregelmiş ve halkın ortak malı olmuştur Mani Tek dörtlükten oluşan nazım biçimidir Yedili hece ölçüsüyle “aaxa” kafiye örgüsüyle söylenir Yani birinci, ikinci ve dördüncü dizeler kendi arasında kafiyeli, üçüncü dize serbesttir Çok az da olsa “xaxa” şeklinde kafiyelenen maniler de vardır Maniler her konuda söylenebilir Dörtlüğün ilk iki dizesi genellikle konuyla ilgili olmayan doldurma dizelerdir Asıl anlatılmak istenen, son iki dizede söylenir Bahçenizde dut var mı Havada bulut var mı Ben yarimi kaybettim Bulmaya umut var mı Kimi maniler dört dizeden fazla olabilir; ancak bu, çok yaygın değildir Kafiyelerinin cinaslı sözcüklerle sağlandığı manilere cinaslı mani denir Bazen cinas oluşturan sözcük dize olarak alınır, bazen ise dörtlüğün başında söylenir Böyle bağlar Yar başın böyle bağlar Gül açmaz bülbül ötmez Yıkılsın böyle bağlar Maniler halk arasında oldukça sevilen ve yaygın olarak kullanılan nazım biçimidir Genellikle karşılıklı olarak söylenir Türkü Kendine özgü bir ezgiyle söylenen nazım biçimidir Çoğu zaman diğer nazım biçimleri türkü ezgisiyle söylenebilir Bu nedenle söyleyeni belli türküler de vardır Türkü hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenir Daha çok, yedili, sekizli ve on birli ölçüler kullanılır Her konuda türkü söylenebilir Bunlar arasında elbette aşk, hasret ilk sırayı alır Halk arasında heyecan uyandıran olaylarla ilgili yakılan türküler bestelenir, zamanla yurdun her köşesine yayılır Değişik bölgelerde değişik biçimlere göre, kimi dizeler düşer, yerlerine yenileri eklenir Böylece türkü, halka mal olur gider Türküler genellikle iki bölümden oluşur Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür Buna bent adı verilir İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarat bölümleridir Bunlara da kavuştak denir Bentler ve kavuştaklar kendi aralarında kafiyelenir Ninni Annenin, çocuğunu uyutmak için kendine özgü bir ezgiyle söylediği şiirlerdir Belli bir kafiye örgüsü olmadığı gibi, çoğu zaman dizeler arasında tam bir ölçü birliği de görülmez Hatta ninnilerin dörtlükler halinde olmayanları da vardır AŞIK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Bu nazım biçimleri saz şairleri tarafından kullanılmıştır Koşma Aşık edebiyatının en çok kullanılan ve en çok sevilen nazım biçimidir Hece ölçüsünün 11′li kalıbıyla 3 veya 5 dörtlük arasında söylenir İlk dörtlüğün kafiye örgüsü xaxa ya da aaab biçiminde olur Diğer dörtlüklerin ilk üç dizesi kendi arasında kafiyelenir, dördüncü dize birinci dörtlüğün son dizesiyle kafiyelenir Yani cccb , dddb … Koşmanın son dörtlüğünde şair, mahlasını kullanır Koşmalar konularına göre dört grupta incelenir Aşk, hasret, ayrılık, doğa sevgisi gibi lirik konuları işleyenlere güzelleme; kahramanlık konularını işleyenlere koçaklama; bir kişi olay ya da, durumu eleştirenlere taşlama; ölen bir kişinin ardından söylenenlere ağıt adı verilir Aslında konulara göre olan bu ayrım sadece koşma için değil semai için de geçerlidir O yüzden bu ayrıma nazım türleri diyenler de vardır Aşağıda bir koşma örneği görülmektedir Semai Hecenin 8′li kalıbıyla 3 – 5 dörtlük arasında söylenen şiirlerdir Kafiye örgüsü olarak koşmaya benzer Kendine özgü bir ezgisi vardır Semailer konusuna göre güzelleme ya da ağıt türlerinde olabilir Varsağı Hecenin 8′li kalıbıyla söylenen koçaklama tarzı şiirlerdir Güney Anadolu’da yaşayan Varsak boyunda yaygın olduğundan bu adı almıştır Kendine özgü bir ezgisi vardır Kafiye örgüsü, dörtlük sayısı koşmayla aynıdır Her yönüyle semaiye benzeyen varsağılar, onlardan, ilk dörtlükte kullanılan “bre, behey, hey, hey gidi” gibi ünlemlerle ayrılır Eğer bu ünlemler yoksa onu ayırmanın tek yolu ezgisidir Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır Destan Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir 100 dörtlüğe kadar olanları vardır Genellikle hecenin 11′li kalıbıyla söylenir Kafiye örgüsü koşmayla aynıdır Savaş, deprem, yangın, salgın hastalık, eşkiya ve ünlü kişilerin serüvenleri gibi sosyal konuların yanında, mizahi ya da kişisel destanlar da vardır TEKKE EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ Tekke ve tarikatlarda dinle, tasavvufla ilgili düşünceleri anlatmak için, ilahi aşk, peygamber sevgisi konularında ya da mensup olunan tarikatın özelliklerini anlatmak için söylenen şiirlerdir İlahi Allah sevgisini işleyen ya da ona yalvarmak için söylenen şiirlerdir Kendine özgü bir ezgiyle okunurYunus Emre ilahileriyle tanınır Kafiye örgüsü koşmayla aynıdır 8′li hece ölçüsüyle söylenir Nefes Bektaşi şairlerin yazdıkları tasavvufi şiirlerdir Peygamberimiz ve HzAli’ye övgüler işlenir Hecenin 11′li kalıbıyla olabileceği gibi 8′li de olabilir Özellikle Pir Sultan Abdal bu tarzdaki şiirleriyle tanınır Nutuk Pirlerin, mürşitlerin tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini, adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir 11′li hece ölçüsüyle söylenir Devriye İnsanın var oluşunu anlatan tasavvufi şiirlerdir Felsefi bir konuyu işlediğinden anlaşılması zordur 11′li hece ölçüsüyle söylenir Şathiye Okunduğunda saçma sanılan sözlerden oluşan ancak gerçekte çok derin tasavvufi konuları işleyen felsefik şiirlerdir ARUZ ÖLÇÜSÜYLE YAZILAN HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ Kendilerini Divan şairleri kadar yetenekli ve güçlü göstermek isteyen bazı Halk şairleri aruz ölçüsüyle şiir söylemişlerdir Ancak birkaç şiir istisna tutulursa, saz şairlerinin bu konuda başarılı olduklarını söylemek zordur Çünkü aruz ölçüsüyle hazırlıksız şiir söylemek kolay değildir Aruzu kullanarak söylenen şiirlerin yine özel ezgileri bulunur Bu tür nazım biçimlerinin adlarının bilinmesi yeterlidir Bunlar Divan, Selis, Kalenderi, Satranç, Semai, Vezn-i Aher’dir Semainin heceyle söyleneni elbette aruzla söylenenden çok daha yaygındır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|