Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel > Bebek & Çocuk

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akın, edebi, ile, konuştuk, sunay, sözel, üzerine, zeka

Sunay Akın İle Sözel Edebi Zeka Üzerine Konuştuk

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sunay Akın İle Sözel Edebi Zeka Üzerine Konuştuk






Öncelikle çok teşekkür ediyoruz bize zaman ayırdığınız için Özellikle yaşamdan dakikalar Türkiye'de sözel edebi zeka ve duygusal zeka anlamında bir öğreti Sunay Akın'ın sözel edebi zekasının keşfi nasıl oldu? Ben her zaman kendimle ilgili olan söyleşilerden hep kaçtım Neden, çünkü yaptığım şeylerin çok büyük özellikli bir iş olduğuna hiçbir zaman inanmadım Ben sevdiğim mutlu olduğum şeyi yapıyorum Ama benim yaptıklarım her zaman şüphe uyandırmıştır ailemde ve etrafımda Örneğin ilkokul öncesi ve ilkokul döneminde babam beni Atalay Yörükoğlu'na götürmüştü Ankara'ya Bu çocukta bir gariplik var hoca bir bak diye herhalde Ne yapıyordum Evin terasında uçak yapıyordum ve o uçağın uçacağına gerçekten inanıyordum Bu sayede de ilk kez uçağa bindim beni alıp Ankara'ya götürdüler Mutluydum uçağa binmiştim Çok oyuncaklar içinde bir adam vardı Atalay Yörükoğlu onunla bol bol oynadık Sonra şunu söylemiş babama Atalay Yörükoğlu, bu çocuğun kanatlarını sakın kırmayın Benim bu sözel edebi zekadan söz ediyoruz ya herhalde başlangıcını da düşünüyorum bu arada bunun başlangıcı saatli marif takvimi olsa gerek Çünkü benim çocukluğumda evlerin oturma odalarında duvarlarda saatli marif takvimleri vardı Abim ile bir oyun oynardık Bu oyun anne ve babamızın yönlendirmesiyle oynanırdı Akşam yemeğinde tabağında bir tek lokma bırakmayan yani yemeğini ilk bitiren gidecek o duvardaki takvimin yaprağını koparacaktı Bu marif takvimlerinin odaya bakan, gözüken kısmında o günü bildiren tarih ve saatler vardı ve havanın nasıl geçeceği yazılıydı Fakat asıl önemli olan o takvim yaprağının arka sayfasıydı Çünkü orada şiirler vardı, öyküler vardı Yaprağı koparırdık ki annemiz babamız bize o yaprağın arkasındaki şiirleri ve öyküleri okusun diye Birbirinden güzel sözcükler vardı orada Bu oyun abim okula başlayınca sona erdi Artık yalnızca ben tek başıma gidip yaprağı koparıyordum Anneme ve babama veriyordum Ben yaprağı koparırken abim arkada bana bakıyor ve ukala ukala diyordu ki kopar nasıl olsa okuma bilmiyorsun ki ne fark edecek diye benimle dalga geçiyordu Herhalde beni sözel edebiyata iten bu olsa gerek Anlatırken bile o kadar içten gelen duygusal bir tarzda ifade ediyorsunuz ki… Ben bu dediğin konuda kimyadan geçtim Ben hiç kimya dersini sevmedim anlayamadım kimyayı Fakat çok değerli bir kimya öğretmenim vardı ve sınav kağıtlarında o redoks bak hala aklımda kalmış öyle şeyler yapmıyordum Sadece kimyada elementlerin adları vardır ya kısaltma adlarıyla onları alarak sözcükler tümceler türetip oyun oynuyordum ve kağıdı öyle veriyordum Kimya öğretmeni diyordu ki yazıları okurken Sunay yazıların çok saçma ama çok güzel ve beş alıyordum Şunu biliyorum aile çok önemli, çok çok önemli Annem her hafta bir gün abim ve beni giydirirdi Ama en güzel kıyafetlerimizi giydirirdi ve kendisi en güzel makyajını yapıp en güzel elbisesini giyerdi Düğüne gitmiyorduk Abim ve beni alıp sokağa çıkardı Penceredeki kadınlar bizi görünce birbirlerine şunu söylerlerdi Tülay hanım yine iki oğlunu aldı kitap almaya gidiyor Ve o kitap almaya gitmeyi bir törene çevirirdi Annemi hiçbir düğünde o kadar şık ve güzel görmedim Bunu yapan annem ilkokul mezunuydu Evet, bu anlattıklarınız anne ve babalara örnek olması açısından çok değerliBiz Anadolu kadınını hep kağnı peşinde toprak çapalarken düşünürüz Tabi onlarda doğru ve çok güzeldir Ama hayır çok eksik düşünür ve anlatırız Anadolu'da kadın olmak yani Kibele'nin topraklarında kadın olmak düşünceyi, okumayı, ilericiliği beslemektir Babamda çok önemli, neden çünkü babam çocukları iyi okusun diye iyi eğitim alsın diye Trabzon'dan İstanbul'a gelen bir terziydi Trabzon'daki keyfi çok iyiydi, çok da başarılı bir iş adamıydı Ama hayır hayatta asıl olan çocuklarımın okuması dedi bunun için kalktı ve İstanbul'a geldi Babam bizi tamamıyla İstanbul'a göç ettirmeden önce beş yıl her yaz İstanbul'a getirir götürürdü İstanbul'da babamın bizi götürdüğü ilk yer neresi biliyor musun? Arkeoloji Müzesi Bunu yapan babamda ilkokul mezunuydu Ama bugün o bilinç maalesef insanların birçoğunda yokBugün o bilinç yok ama o bilicin beslendiği yer de radyoydu Çünkü o zaman böyle medya yoktu Tırnak içinde söylüyorum medyayı, burada olumsuz anlamda kullanıyorum ama medya olumludur Yani kitle iletişim araçları çok değerlidir, çok önemlidir İbrahim Müteferrikaya karşı çıkamayız Birileri karşı çıkmıştı o dönemde ama değil mi Matbaa istemezuk diye Bugün medya bilginin çoğalması olarak karşımıza çıkmıyor Tek bir radyomuz vardı ama oradan tertemiz bilgi akıyordu evlere Anneler babalar çocuklarını nasıl yetiştirmesi gerektiğini, müzelerin ne olduğunu, radyo tiyatrolarını hep oradan alıyordu Tek bir radyomuz vardı ama çok daha fazla ışık giriyordu evlere Bugün radyolar çok kanallı, bir de televizyon var ama o tek kanallı radyodaki kadar ışık girmiyor insanın beynine Katılıyorum aynı fikirdeyim sizinleÖrneğin yine televizyonun siyah beyaz olduğu dönem bile çok güzeldi Bir dizi vardı ben ortaokula giderken onu hiç kaçırmadım, izlerken televizyonla arama hep annemin leğenini koyardım Üstümü çıkarırdım dizi başladığında Başımı suya daldırır çıkarır ve o dizideki kahramanın arkasında yüzerdim Kaptan Kusto'ydu o Kaptan Kusto önde giderdi arkasında ben Kaptan Kusto'nun her dalışında arkasında ben varım, bak televizyonda oynar hala arkadan biri gidiyor ya o bendim işte Yani bizi oluşturan ortam diyorsun ya kitaplarımda yaşam öyküm bile yoktur benim şimdi sana anlatıyorum Burada ne görüyoruz, aileyi görüyoruz, öğretmen öğretmen öğretmen bir dakika Çok değerli öğretmenlerin elinde yetiştim Abimin öğretmeniydi bizim öğretmenimiz değildi ama bize de bir derse gelmişti Mevsimleri anlatacaktı bize ilkokul birinci sınıfta O gün bir gece önce annemiz babamızdan öğrendik kışın kar yağar sonbaharda yaprak düşer diye Öğretmen içeri bir girdi elinde keman çocuklar dedi işte kış ve başladı keman çalmaya Bizde ilk kez keman görüyoruz sesini dinliyoruz Üşüdük biliyor musun? Sonra bahar geldi çocuklar ısınmaya başladık Kemanın melodisi değişti Farklı bir ses çıkartıyor bu garip alet Çiçekler kelebekler sınıfa doldu Yaz deniz kıyısına gittik kumdan kale yaptık sınıfta Sonbahar yaprakları gördük hüzünlendik Niyazi öğretmen mevsimlerin değişimini bize kemanıyla anlatmıştı Dört MevsimOnu çalmıştı herhalde Vivaldi'nin dört mevsimini, hatırlamıyorum ama köy enstitüsü mezunuydu Köy enstitüsü mezunu olan öğretmenler bir başka oluyorİşte bak biz çıktık onun içinden Onlar yükseltti, onlardan bir tomurcuk, işte biz çıktık Diyorsun ya bana nedir bu zeka, işte ben orada gördüm, orada başka bir şey gördüm kitaptaki didaktik bilginin dışında başka bir şey var orada ya Öğretmen bize başka bir şey anlatıyor Evet, bu kış ama hayır keman o hayır kış o Başka bir şey anlatıyor ama kitap da bu yoktur, kitap didaktik bir bilgidir Biz zaten hep öğretmenlerimizden öğrendik Bu millet hala ayakta duruyorsa öğretmenleri sayesinde duruyor Bu kötü kitaplar, bu kötü eğitim sistemiyle değil tabi ki Çok çok önemli şeyler söylüyorsunuz Hatta bu söylediğinizle paralellik arz edecek bir konuyu Sn Suna Kan ile müzik zekası röportajı yaparken konuşmuştuk Suna hanıma müzik zekası üzerinde edebiyatın çok etkisi olduğunu belirtmişlerdi Farklı zeka boyutlarının birbirini desteklemesi konusunda ne düşünüyor sunuz? Müthiş bir konu Bütün sanat eserleri insanları eğitir Aslında çok büyük bir okulun içindeyiz Bu okulun duvarları yok Bu okulun öğretmenlerinin çoğu yaşamıyor Ama eserleri var Bir resim, bir beste, bir kitap büyük bir okuldur, eğitir Babam saz çalardı Evimizde iki ses eksik olmazdı bir Ruhi Su birde Ruhi Su'nun plağı Pikapta dönünce kanarya da öterdi Bana sorarlar nereden geldin diye işte o sanat eserlerinin karşısından geldim İşte o resimler, o ressamlar, o müzisyenler, heykeltıraşlar, tiyatro eserlerini yazanlar ve oynayanlar hepsi beni eğitti Büyük bir okul Ama diğer sanat dallarında beslenmenin bizim ülkemizde bütün sanatçılar arasında yapıldığını hiç söyleyemem Birbirlerinden haberleri yok Her biri kendi kuyularında birbirlerini boğma telaşında


Eğitim sistemi de dehanın yok olmasında önemli bir etki yaratıyor ve de özellikle modellemeİnsanlık tarihi boyunca bilim insanları sanatçılar hayatı biraz daha güzelleştirmek, insanın geleceğini aydınlatmak için eserler ortaya koydular Şimdi bu eserler bir bilgi yumağı oluşturdu Biz ne yapıyoruz Bu bilgilerden bir mayın tarlası yapıyoruz Buna seçme sınavları diyoruz Bütün gençleri hep beraber uygun adım marş diyoruz o tarlaya sürüyoruz Mayınları patlatmadan karşıya geçen bir şey oluyor, ne oluyor o da bilmiyor Çünkü gelen puana göre belirleyecek ne olduğunu Hala bilmiyoruz yani Puan geliyor, o puanla bakıyor hangi mesleği seçeceğine, bu mudur? Bu mu yani? Evet, her insanın içinde bir deha vardır Her insanın bir ilgi duyduğu başarılı olacağı kendinden sonraki kuşaklara ışık katacağı bir alan, kendi mutlu olacağı bir uğraş vardır Artık bu sanat mıdır, bilim midir nedir başka bir şey midir bilmiyorum Ama orada mutlu olacaktır o Eğitim bunu ölçmek ve buna hizmet için vardır Ama biz bir mayın tarlası oluşturuyoruz Ve o patlayan mayınlar nice insanı sakat bırakıyor Karşıya geçeni ise yine mutlu etmiyor Çünkü yine ne olduğunu o gene bilmiyor Bu kadar çoğulcu arasında, kaybedenin olduğu bir yerde sen mühendis olamazsın, doktor olamazsın, sen avukat olmazsın çünkü kaybedenlerin arasından çıkıyorsun Oysa senin içinden çıkmalı o Parçalanmış umutlar düşler arasından çıkıyorsan sen, doktor oldum diyorsan ama sen doktor değilsin aslında Onu demenin yeri orası değildir Hele bu yapıda bir de eğitim parası olana göre daha iyi sunuluyorsa Hele bir de parası olan ailelerin çocukları daha iyi eğitim alıyorsa o kutuları işaretlemede daha da ustalaşıyorsa hiç değildir Onun için sen böyle bir ortamda tutmuşsun zekadan bahsediyorsun ben ona şaştım Ciddi misin sen ya, vay anasına bravo Sen diyorsun ki bu sularda balina var Çok güzel millet kaya balığı falan tutmaya çalışıyor kıyıda Sen diyorsun ki burada balina var Evet balina var haklısın Ben de böyle düşünüyorum, çok güzel Sana bir şey anlatayım mı, buyur işte tam onun yeri oyuncak müzesi Yukarıda savaşan askerlerin olduğu oda var Hitler dönemi Almanya'sında yapılan oyuncak askerler, korkunç bunlar Bir Amerikan askeri ve bir Alman Nazi askeri mermileri bitmiş tüfeklerin dipçiklerini birbirlerine vurmaya çalışıyorlar Yedi yaşında bir çocuk baktı ve ne dedi annesine biliyor musun? Anne bak tüfeklerini kırıyorlar Anne dedi ki hayır evladım tüfeklerini kırmıyorlar mermileri bitti onlar birbirlerinin kafalarını kırmaya çalışıyorlar Çocuk dedi ki gene ısrarcı hayır anne onlar barış istiyor Hadi bakalım kim zeki Hadi bakalım şimdi zeka nedir Tespit etmek saptamak mıdır zeki olmak yoksa insanlık adına onu yorumlamak söz söylemek mi? Çocuğun dediği mi? Hayati bir konuya değindiniz Çünkü çocuk büyük bir satranç oyuncusu O camekana gelip o askeri görenler bak bunlar kafalarını kıracak diyenler oyunu bir dama olarak görüyorlar Oysaki o bir satranç oyunu O çocuk hamle yapıyor Söz hamle yapmaktır Geleceğe bir taş bırakmaktır O çocuğun yüreğine ve zekasına ihtiyacımız var O bizi geleceğe götürecek Hey insanlar buradan gidilir diyor çocuk Hep söylüyorum benim en büyük kaygım çocuklarıma yeteri kadar zaman ayıramamak Çünkü çok okuyorum, çok yazıyorum çok geziyorum Etkinlikler gösteriler yani bir baba olarak çok iyi bir rol model baba olmadığımı biliyorum Ama hep şunu söylüyorum, çocuklarım beni anlayacak Çocuklar düşünecek ya babamız hep şunu söylerdi Sizin mutluluğunuz Sunay Akın'ın çocukları olarak mutlu olmanız değildir Bütün dünya çocuklarının mutluluğu içinde mutluluğunuzun bir anlamı vardır O kadar çocuk aç sefil içinde suça itilirken kapkaççı, tinerci diye horlanırken ve bu ülkede eline tabanca verilip insan öldürtülürken ve kuş gribi geldiğinde yalnızca çocuklar ölüyorken bizim mutluluğumuzun benim mutluluğumun hiçbir anlamı yoktur Bunu nereden aldım, bunu şuradan aldım Toplama kamplarının hepsini gördüm ben İkinci dünya savaşında açılan toplama kamplarının hepsini gezdim Şu anda müzeler ya koruma altındalar ya çoğu da yok ediliyor aslında unutturulmak isteniyor ayrı bir konu Gaz odalarında hep şu görüntü vardı İnsanlar oraya çırılçıplak getirtiliyor yukarıdan gaz veriliyor ölüyorlar sonra Yakılmak üzere krematoryuma götürülüyorlardı, işte cesetler çıkarılmak için gaz odalarına girildiğinde görülen görüntü hep şuydu Cesetler gaz odasında dağınık değildi Hepsi bir köşeye yığılmış yığın halinde Bütün gaz odaları böyle Birazcık temiz hava alabilmek için birbirlerinin sırtlarına çıkıyorlar Şimdi ceset yığınındaki tabakalarda katmanlarda her gaz odasında aynıydı Hiç değişmezdi En yukarıda gençler sağlam güçlü olanlar, onun altında orta yaş, onun altında daha çok kadınlar, onun altında ihtiyarlar ve en altta hep çocuklar Ne korkunç değil mi? Peki, sokaklarımızda kapkaççı tinerci binlerce kişi söylediğim bu sıralama daha nereye gidiyor En alta Peki, ezilenler horlananlar geleceği elinden alınanlar hep çocuklar değil mi? Peki öyleyse ikinci dünya savaşındaki toplama kamplarından bugüne değişen ne? Nedir değişen? Çıkın bakalım bu ülkenin sokaklarına caddelerine kelebek gibi arabaya yapışıp silmeye çalışan ya da biraz üstü başı kirli sana doğru yaklaştığı için çantanı hemen çekindiğin kendini korumaya çalıştığın kimler? Hep çocuklar değil mi? Çünkü biz daha çok yukarı çıkmak daha çok etiket güç para için bütün dünyayı şu anda o gaz odası yaptık En altta kalanlar hep çocuk Bu anlamda ben hep diyorum ki insanların %95'i ve hatta daha fazlası zihinsel ve duygusal doğumunu gerçekleştiremeden armağan edilen bir bedensel doğumla yaşayıp tamamen yaşamını bitirmekteOnlar sperm şampiyonu o kadar Hayatta tek başarısı hayat öncesi Üç yüz bin sperm geliyor biri içeri giriyor orada bitiyor O, ben neden buradayım sorusu sormuyor Şimdi yani bu tablo içinde sen mutlu olduğunu söyle Bir insanın mülküyle sosyal yeriyle parasıyla hayattayım demesi kadar aptal, hayatı kirleten başka bir şey göremiyorum Üstelik insanlığın geleceği için bir tabela bir yol var hey buradan dedi ya o çocuk, hani anne bak barış istiyorlar insanlık çıkış burası diyordu ya bize çıkışı gösteriyordu Günümüzde tamamen borsalardaki oklar egemen dolar düştü yükseldi efendim o oklar yukarı doğru olursa biz kurtuluyormuşuz Oysa bu hep aldatma Çünkü şunu söylerim Yaşamın gerçek değerleri hisse senetlerinde değil hissi senetlerdedir Hissi senetleri eğer siz bir topluma anlatamazsanız toplumu oluşturamazsınız Bu millet olmaz Neden bir aradayız, neden hayattayız bu soruların yanıtları hissi senetlerdedir Onun dışında insan nedir işte efendim daha yeni ev daha yeni model araba bitti o girdabın içindesin, işte boğuldun gittin Mutluluk başka bir şey Böyle olup da gülenler var görüyorum Edip Cansever der ki Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir Çok çok güzel bir konuya temas ettinizEge Üniversitesinde bundan on beş yıl önce bir anket yapıldı Bu anketin sonucu şu, öğrencilerin % 90'ı kendi geleceğini çok parlak görüyor Ama yine % 90'ı ülkelerinin geleceğini karanlık bulmuşlardır Aynen böyleydi İşte buyurun Buyurun ne diyeyim abi ben yırtarım Altta kalanın canı çıksın Biliyor musun ne kadar acıBütün bu konuştuğumuz konular açısından sözel edebi zeka son derece önemli Çünkü yapıyı kuracak temel taşlardan birisi sözel edebi zekaŞu anda bir kitap okuyorum Ürgüp'te eşekli kütüphane 50'li yıllarda güzel bir insan Ürgüp'te kütüphane müdürü olarak oraya geliyor ama köylüler oraya gelmiyor Ben onlara kitap götürürüm diyor ve eşeklere kitapları yükleyip köyün yolunu tutuyor Bu olay oluyor Türkiye'de bu dünyaya taşınıyor Hatta dünyadan pek çok gazeteci geliyor Bir bakıyorlar ki Ürgüp'ün köylerinde köy kahvelerinde millet oturmuş Balzac okuyor Soruyorlar oradaki bir genç çocuğa ya kitap okumak sana ne kattı Diyor ki kitap okuyarak ben hapisten kurtuldum Nasıl oldu bu ben bir kızı seviyordum onu kaçıracaktım O da beni seviyordu Ama sonra okudum ki kız kaçırmanın cezası yedi yılmış Vazgeçtim böylelikle kitap okudum hapisten kurtuldum Şimdi bunu olumlu olarak gösteriyorlar ben de diyorum ki oğlum sen okuduğundan hiçbir şey anlamamışsın Bütün o kitaplar bütün o edebiyat sana o kızı kaçır diyor oğlum İşte duygusal zeka diyoruz ya Şimdi ben bu espriyi niye yapıyorum Şimdi sen direk alır okursan hukuku bilgi o mu? Bilgi sadece bu mu? Bu çok kötü bir şey, bu zararlı üstelik Vazgeçmiş abi adam kızı kaçırmaktan Halbuki kızı kaçır kızı kaçır ki o edebi eserler olsun Tabi canım, bunları yoksa nasıl yazardık biz Bu konuda şöyle bir örnek verebiliriz sanırım, ilham kavramının tanımına baktığımızda gelen bir şey olarak tanımlanıyor ama aslında ilham çağrılan bir şeyŞimdi çok güzel bir yere geldin Helikon dağında Zeus'un dokuz güzel kızı vardır Apollo tepelerindedirler Bunlar düşünceyi yönlendirirler Bunlar ilham taşırlar Musalar diye geçer adları Sonra Tevrat'ta İncil'de ve Kuran'da aynı Musalar diye yazılırlar bunlar Bunlar ilham perileridir Musalar Fransızca Musee yani müzeden gelmektedir Müzenin sözcük anlamı ilham perisidir Bir milletin ne kadar müzesi varsa işte o kadar ilham perisi var demektir Bir toplumun ne kadar müzesi varsa geleceği o kadar aydınlık demektir Şimdi biz Avrupa birliğine üye olmak istiyoruz Zeki yöneticilerimiz tarih boyunca, tarih boyunca dediğim zaman yakın tarih boyunca 50 – 60 yıl her neyse gidip geliyorlar Avrupa'ya Bizi Avrupa birliğine üye yapmak için sağ olsunlar Bunların zekalarından da hiç şüphem yok Ama aralarından biri şu soruyu bir kere kendilerine sordu mu? Bu millet, Avrupalı önce parayı buldu zengin oldu sonra fark etti ki müzelerimiz yokmuş be ya müze unuttuk a müze koymadık ama para var, her şey para değil mi, para var kur o zaman müzeleri bütün Avrupa'ya Ben de diyorum ki yoksa bu Avrupalı millet önce müzelerini kurdu ilham perilerini evlerine açtı Oralardan geçerek mi buralara ulaştı Bunu anlamak çok basit Paranın tarihi ile müzenin tarihini yan yana getir hangisi dipte ortaya çıkar Toplumların nereden geçtiğini gösterir Üstelik paranın üstündeki resimler kim ya Paraların üstündeki resimler kimler Mimar Sinan, Newton, Mozart tamam Hani müzelerin hani ilham perilerin Bir milletin zekasını geliştirecek olan yapılan müzelerdir Ben ne anladım geldim 44 yaşına ben tüm bu oyuncakları müze kurmak için bir araya getirdim ya Siz burada aslında duygusal zekayı besliyorsunuzBaşkada olmaz Tamamıyla odur Zaten bu duygusal zeka bütün zeka boyutlarını destekler Sözel edebi zeka ile de yakından ilgilidir Bak şimdi bir şey söyleyeyim mi bana öyle bir mekan söyle ki bir anne ya da baba elinden çocuğunu tutsun içeri girsin kapıdan çıkarken de öbür eliyle kendi çocukluğunu tutsun Oyuncak müzesidir işte bu, başka hiçbir kapı bunu veremez Bana bir mekan söyle ki çocuklar anne ve babalarının çocukluklarıyla arkadaş olsun Neresi, burası işte… İşte bu insanın duygusal zekasını besleyecek ilham perileri Romantizmin lirizmin giderek yok olduğu bir dünyada yaşıyoruz insanlık adına Biz ama romantizmi bile anlayamadık Romantizm denildiğinde nedir otururlar masada mum yanar keman çalar ay ne romantik Romantizmin reddettiği onlar aslında Mum ışığı değil ay ışığı doğaya çık diyor sana kendini bul İşte doğacı zeka burada başlıyor Sen kendi şarkını söyle Kendi içindekini ortaya dök Bir ben vardır bende benden içeru bak geldik gene Yunus'a, bütün kapılar yine Yunus'a çıktı Ben ne kadar yol dolaştıysam karşıma ya Mevlana ya da Yunus çıktı Ben hep derim ki yükselmek için içinde derinleşeceksin Tamam Bodler der ki Fransız şair Gerçek yolcu yalnızca gitmek için gidendir Nedir peki o gitmek için gidenin adımları nereye yolculuk yapıyor
Bedensel yolculuk yapmıyor oTamam, gitmek için gitmeyi ayaklarına soramayacaksın Beyninle yüreğin arasındaki yol Beyinle yürek arasında bir yol var ya hayat burada gidiyor Bu yolda yürüyemezsen bunu kavrayamazsan üniversite birincisi olsan da ülken batarPeki, size bir şey sormak istiyorum Leonardo Da Vincinin söylediği bir söz var diyor ki Ellerim duygularımı resmetmekte yetersiz kalıyor Aslında bu durum kelimeler içinde geçerli değil mi Sözel edebi zeka bunun farkına varmak değil mi bir yerde? İfade edebilmenin arayışı içerisinde olmalı insanOrhan Veli diyor ya her şeyi söylemek mümkün ama anlatamıyorum Nazım der ya En güzel şiir henüz yazılmamış olandır Yetersizlik, tabi zaten onunla uğraşan bir insan geldiği noktada bir yerde hiç olduğunu anlıyor İlk yazdığım zamanlarda ilk şiirim çıktığı zaman ben dedim Nobel'i ben alırım diye Şiirim yayınlandı dergide Nobel geliyor Türkiye'ye Öyledir bu işler Çoğu orada kalır Fakat okursan öğrenirsen bu satranç oyununu anlarsın ki sen sadece okyanusta bir dalga kırılmasısın Ama okyanusta Kendinde bir okyanussun aynı zamanda Ben insanların hayatını ve dehalarını incelerken batıda Leonardo'nun Michelangelo ile yaptığı konuşmalar kadar kayıtlara inebiliyorum Ve duygusal boyutta çok büyük bir arşiv çıkıyor karşıma Nasıl yaşadıkları, hissettikleri evrensel mesajları Sözel edebi zekayı destekleyecek büyük bir arşiv var Bir de Mimar Sinan var bizde ama ben kayıtlara indiğimde Mimar Sinan hakkında hiçbir şey bulamıyorum Şimdi bak bulamazsın, şunu bile bulamazsın ki ordu geliyor Van Gölüne dayanıyor ve karşıya geçecek Nasıl geçeriz kardeşim? Valla burada bir çocuk var yetenekli birine benziyor bu anlıyor marangozluk işinden bu bize gemi yapsın diyorlar Getirin şu çocuğu, sen gemi yapar mısın çocuğum diyorlar, yaparım diyor Tutuyor bir gemi yapıyor İlk eseri Van gölünde yüzüyor Mimar Sinan'ın İşte bu bilgi lazım duygusal anlamda beslenebilmemiz içinMimar Sinan'ın ilk işinin gemi olduğunu bilmez çoğu insan Sonra Nuh'un gemisi gibi tapınaklar yapıyor Devasa koca koca Ama bizde şu var tarih kitaplarında padişahın döneminin savaşları antlaşmaları yazılır çalışılır En arkada iki sayfada da o dönemin yenilikleri vardır Öğretmen zaten orayı işlemez Ama biraz duyarlı bir öğretmense işlese bile oradan soru çıkmaz Oysa hayatın her şeyi öğrenme anlamında tarihi bilimi Sinan'ı oradadır Galileo'yu herkes tanır onunla çağdaş olan İstanbul'da gözlem evi kuran Takittin Efendiyi kimse duymamıştır Takittin efendinin teleskopunun Galileo'dan daha ilerideki yıldızları gördüğünü de kimse bilmez Denizaltının tarihi anlatılır ilk denizaltının haliçte yüzdüğü söylenir Amerika iç savaşı sırasında 1860'larda Amerika'da bir nehirde yüzdürüldüğü söylenir ilk denizaltının Oysaki ilk denizaltı 1721 yılında 3Ahmet döneminde Haliç'te timsah şeklinde yüzdürüldüğünü ve bunu yapanın da tersanenin mühendisi İbrahim Efendi olduğunu kimse bilmez Biz bunları bilmeyince tarihten beslenemiyoruzZaten kavrayamazsın ki o zaman


Benim merak ettiğim bu bilgiler hala tozlu raflarda duruyor mu yoksa o da mı yok bizde?Hepsi var Ama arayana yol yok Kapı yok Aramaya çalış bakalım ne oluyor Neyle arayacaksın Aramaya git gel git gel baktın posta kutusundan elektrik faturası çıksın Bir daha gidiyorum çocuğun bir şey parası çıksın Kira, apartman aidatı bu paraları bulmak için aramaları durduracaksın başka bir şey arayacaksın Sonuçta gene arıyorsun ya, sen bunu arama git bunu ara oğlum Kolay mı ya, kolay mı ben buraya gelene kadar bana çelme takılmadık bir an var mı? Hayatın her alanında kolaymı şiir yazıyorsun bir şey kurmak istiyorsun müze kolay mı? Manyakmısın oğlum git paranı bul Kolay mıydı? Hala da bütün mahalle deli diye bakarlar Burada bir defa 12 katlı bir apartman olabilirdi bu adam bunu yapmadı manyak Suna Buraları hep köşktü Bunlar bir de çıkar der ki efendim nerede o güzel İstanbul Hadi oradan sahtekar hiçbiri yüzüme bakamaz benim, gelsin bir de karşımda desinler Efendim geldiler İstanbul'u bozdular Zorla mı aldılar o dedelerinizin köşklerini konaklarını Sen verdin al dik apartman yap diye Beş tane fazla almak için yalan mı? Zorla mı aldılar elinizden o güzel konakları Bırak ya Peki, biraz da oyuncaktan bahsedelim Ben müzeyi gezerken oyuncaklarla etkileştiğimi hissettim Çoğu oyuncak zamanda yolculuk yaptırdı bana ama bugünkü oyuncak mağazalarına gittiğimde bu duygusallığı yaşayamıyorum Ama burada oyuncakları gördümGüzel Çünkü 1980 yılında teneke oyuncak yasaklandı Çocuğa zarar veriyor diye Tamam doğrudur Fakat şu kayboldu teneke oyuncağın üzerinde resim vardı O teneke oyuncağın üzerindeki resimler çocuğun hayal dünyasını zenginleştiriyordu Bugün ise tamamen plastik bir kalıp Oyuncak kutunun içinde ama aslında kendisi kutu Aslında kutu kendisi yani Kutu içinde kutu alıyorsun Hayal gücünü yönlendirecek oyuncak yok Gelişmiş ülkelerde oyuncak çocuğa yeteneklerini değerlendirsin diye alınıyor Anne ve baba çocuğa oyuncak alıyor ki onu gözlemliyor Bu çocuğun neye ilgisi var, iç dünyasında neler oluyor öğrenmek için alıyor oyuncağı Bizim gibi ülkelerde ise oyuncak çocuğa anne ve babadan uzaklaşsın diye alınıyor Oyuncak alalım ki çocuk ayakaltında dolaşmasın Odasında oyalansın Hala da böyle alınır Genelden söz ediyorum ya da rüşvet, uslu durursan, sesini çıkarmazsan sana bir oyuncak alırım İyi bir karne getir sana oyuncak alayım Oyuncak bizde küçümsenir Bu iş çocuk oyuncağı canım Onun elinde oyuncak olmuşsun be Ama bir uygar ülke bir gelişmiş ülke böyle bakmıyor oyuncağa Orada bu deyimler yoktur Oyuncak çok önemlidir Bir dildir Çocuğun yeteneklerini anlattığı bir dildir o İnsanoğlu uzaya gitmeden önce uzaya nasıl gidileceğinin düşüyle önce oyuncaklarını yapmış Bugün müzedeki uzay odasında var O oyuncakları yapan ülkeler gittiler uzaya sen gidemedin O oyuncaklarla oynayan çocuklar gitti Çünkü onları hayalleri düşleri var Sense gidemedin işte gidemezsin de Öper bayrağı teslim edersin onlar götürür getirir bayrağı Özet, bilim ve sanat toplumlar için iki kanat gibidir Duygusal zekanın gövdesi bilim ve sanattır Bilimin sanatı, sanatın bilimiO kadar Bunla uçar bir insan, bir aile, bir sokak, bir kent, bir ülke İnsanlık bununla yükselir Bu iki kanadı kullanan milletler özgür olurlar Bu iki kanadı kullanamayan milletler uçamazlar tavuk olurlar Tavuk toplumlar ne bekler birisi önüne yem atsın Bunun adı IMF kredisidir Atarlar yemi bu senindir derler sen sevinçle gagalarken arkadan yumurtaların gider Kendine ait her şeyi alırlar Beyin göçüde bundan nasibini alıyor zaten Her şey gider Sayın Sunay Akın'a paylaşımlarından dolayı çok teşekkür ederiz
Kaynak: Anneyiz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.