Dünya Kültüründe Kilim |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünya Kültüründe KilimKilim, bilinen en eski dokuma türlerinden biri olarak kabul ediliyor Yapılan araştırmalar, insanların döşeme, örtü ve yaygı gereksinimlerini karşılama amacıyla, yün ipliklerini birbirinin arasından bir alt, bir üst geçirerek ilk olarak kilim yaptıklarını, daha sonra bu ipliklerin arasına yün iplikleri düğümleyerek halıyı oluşturdukları görüşünü güçlendiriyor Selçuklular döneminde çok gelişmiş olan dokumacılığın en yaygın türlerinden birinin de kilim olduğu sanılmaktadır Dokumalar dış etkenlerden kolay çürüdükleri için, bu el sanatı ürünlerinin en eski örneklerine ilişkin çok az bulgu vardır Anadolu kilim sanatının ele geçebilen ilk örnekleri XVI yy'a aittir Geleneksel Türk el sanatlarından olan kilim, enine ve dikey, iki ya da daha çok iplik grubunun değişik şekilleri birbiri arasından geçmesiyle ortaya çıkan bir dokuma sanatıdır Hiç bir mekanik işlem olmaksızın tamamıyla insan emeği ile örülür Tarihçesine baktığımızda; Türk yörüklerinin yanlız kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kilim dokuduklarını görüyoruz Eski çağlardan beri, Orta Asya, İran, Anadolu ve Kafkasya'da hayvancılıkla yaşayan göçebe aşiretlerin yapıp kullandıkları bu dokuma günümüzde de devam etmektedir Bu ülkelerin dışında Avrupa'da, Balkan ve İskandinav ülkelerinde Kuzey Amerika'da "navajo" adı verilen Kızılderili aşiretlerinde ve Güney Amerika'da Peru halkı arasında, dokunuş ve desen yönünden aynı tarz dokumalara rastlamak mümkündür Yörükler geçimlerini koyun yetiştiriciliği ile sağladıklarından, kilimlerin hammaddesi koyun yünü veya keçi kılıdır Boyaları ise doğal "kök" boyalardır Göçebe yörükler bu yaptıkları dokumaları bazen heybe olarak, bazen de beşik örtüsü veya çuval olarak değişik ihtiyaçlarına cevap vermek için kullanmışlardır Ancak; bilinen o ki, Türk kilimleri gerek desen gerekse renk canlılığı ve çeşitliliği ile dünyaca meşhurdur Çin'e veya İran'a ait bir kilime baktığımızda genelinde tekdüzelik hakimdir; adeta hepsi birbirine benzer Kilim Anadolu'nun hemen her yöresinde dokunmuş ve dokunmaktadır Anadolu'da yaşamış etnik gruplar ve kültürler nedeniyle bu kilimlerin desenleri birbirinden çok farklıdır Kilim, köylerde ve göçebe aşiretlerde genellikle kadınlar tarafından "istar" denilen ilkel ve kolay taşınabilir tezgahlarda dokunur Bu tezgahlar dik veya eğik olarak yerleştirilir Atış ve argaç denen dikey ve yatay iplik atkıların meydana getirdiği ana kasnak üzerinde, motiften motife geçilerek dokunan kilimlerde, gerek atkı, gerek çözgü telleri hep yündendir Kök boyalarla boyanan iplikler zamanla solmama ve hatta daha hoş bir parlaklık kazanma özelliğine de sahiptirler Dokuma tekniğinin ilk olarak ne zaman ve nerede başladığı tam olarak bilinmese de hiç kuşku yok ki dokuma sanatı, genel bağlamda, Orta Asya'da başlamıştır Bu bölgede yaşayan yerliler, ki göç eden bu kabilelere yörük ya da göçebe kabileler denilmektedir, büyük bir nüfus patlaması neticesinde Asya'nın batılarına göç edip kendilerine yaşamak için daha uygun alanlar aramaya başladıklarında göçebeler şiddetli bir çok hava koşullarına maruz kalmışladır Bu nedenle çadırlarını kurmak için keçi yünü kullanmaya başlamışlardır Keçi yünü koyun yününe nazaran çok daha uzun ve sıkıdır Düz dokuma tekniği bu anlamda ilk defa göçebe tenteleri yapmak için kullanılmıştır Küçük bir kızın saç örgüsü at kuyruğundaki kısa ve sıkı saçların dışarı çıkması gibi keçi yünü de dokuma kumaşın dışına çıkarak düz dokuma çadırındaki delikleri kapar ve çadırı adeta su geçirmez bir halde getirir Daha sonraları, bu göçebe insanlar çadırlarının toprak zeminindeki rutubetten kendilerini korumak ihtiyacı duymuşlardır Bu yüzden düz dokuma tekniğinin aynısını kullanarak "Kilim" adını verdikleri zemin kaplamalarını üretmişlerdir Yaşadıkları bu alanda pagan inanışlar hakim olduğu için düz dokuma motiflerinin çoğu tapınılan bir takım sembol betimlemeleri yansıtır Bir süre sonra dokuma sanatı gelişti ve günlük yaşamda kullanılan bir çok eşya; örneğin ulaşımda kullanılan at veya develerin eyer çantası gibi, dokumaydı Yörükler keçi yününden kilimler dokuyarak bunları sıcak battaniyeler olarak kullanıyorlardı Kilimler ayrıca çadırların içinde bölmeler yaratmak için kullanıldığı gibi bebek beşiklerinde de kullanıldır Kilim kenarlarından çadır direklerine bağlanarak beşiğin öne ve arkaya sallanmasına ve bu sayede de bebeğin uyuması sağlanırdı Bu tür çeşitli dokumalar zaman içerisinde bir takım ek kullanımların oluşmasıyla evrimsel temelde gelişmiştir Çadırlarda yaşayan bu göçebeler ilk başlarda kuru yaprak yığınlarını çadırlarının köşelerine dizmiş ve bunları yatak olarak kullanmışlardır Ancak vücut ağırlığı altındaki bu yatakların toz toprak olmaları, çok az konfor sağlamaları ve sıklıkla değiştirilmek zorunda olmaları gibi dezavantajları bulunmaktaydı Daha sonraları hayvan postlarının kullanımını model alarak, göçebeler bu düz dokumalarına (pile) eklemeye başladılar Bu ilk pile kilimleri oldukça esneklerdi Göçebeler bu kilimleri kolaylıkla katlayıp atların sırtlarına atarak bunları uzun yolculukları esnasında uyku çantaları olarak kullanmaktaydılar Daha önce de belirttiğimiz gibi, ilk düğüm atılmış- pile halıların ne zaman ve nerede dokunduğunu hiç kimse tam olarak bilmemektedir Ancak hayatta kalmayı başaran en eski pile halı Altay dağlarının Pazyryk vadisindeki bir Sycthian prensinin mezarında keşfedilmiştir İlk kez Sibirya'da bir rus arkeolog tarafından 1947'de segilenmiş ve şu anda da Leningrad'daki Hermitage Müzesi'nde sergilenmektedir Bu halı Türk çift düğümü ile dokunmuş olup metrekaresinde 347000 düğüm bulunmaktadır Boyutları 3,62 m2 olan bu halıya yapılmış olan incelemeler neticesinde İsa'dan Önce 5 yüzyıla ait olduğu ortaya çıkmıştır Pazyryk, diğer ismiyle Altay halısı oldukça gelişmiş bir görünüme sahiptir ve bu sebeple de dokumacılığın uzun bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı niteliğindedir Türk halıları, ister düğümlü ister düz dokuma olsun, Türkler tarafından üretilmiş bilinen en mükemmel sanat şeklidir Orta Asya'dan Türkiye'ye kadar tüm Türkler arasında halı dokuma sanatının yaygınlaşmasının çevresel, sosyal, ekonomik ve dinsel nedenleri vardır Yüzyıllar boyu Türklerin yaşamış olduğu coğrafi bölgeler ılıman hava ikliminin bulunduğu alanlardı Gündüz ve gece, yaz ve kış sıcaklık farkları oldukça değişkendi Türk göçebeler, tarımsal alanlarda ya da kasabalarda kurdukları çadırlarda ya da büyük şehirlerdeki büyük evlerde yaşıyorlardı ve kendilerini soğuk havanın etkilerinden korumak için yerleri bazen de duvar ve girişleri halılarla kaplıyorlardı Halılar her zaman pamuk ya da yün, nadiren de ipek eklemeleri el yapımı olurdu Bu halılar soğuğa karşı doğal duvar görevini görmekteydiler Düz dokuma kilimler ise sıklıkla batteniye, perde ya da koltukların üzerine konulan kaplamalar olarak kullanılırdı Türk halıları, tüm dünyadaki ev eşyaları arasında en çok satılanlarıdır Zengin renkleri, sıcak tonları ve olağanüstü dokuları ile geleneksel motifleri Türk halılarının 13 yüzyıldan bu yana koruduğu mevkide büyük bir paya sahiptir 13 yüzyılda Anadolu'yu dolaşmış olan Marco Polo, bu halıların güzelliği ve sanatsal değeri üzerine yorumlarda bulunmuştur Bu dönemden kalan ve Selçuk halıları olarak bilinen diğer bir kaç halı, orta Anadolu'daki bir çok camide keşfedilmiştir Selçuk Halıları bugün Konya ve İstanbul'daki müzelerde sergilenmektedir Marco Polo'nun 1272 senesinde övmüş olduğu halıların aynısına bakıyor olabileceğimiz düşüncesi oldukça heyecan vericidir Türk Kilim ve Halı dokumacılığının Anadolu'daki yayılması ve gelişmesi Selçuklu İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır Dokuma sanatı Anadolu'ya 11 yüzyılın sonları ve 12 yüzyılın başlarına doğru en güçlü dönemini yaşamış olan Selçuklular tarafından tanıtılmıştır Bir çoğu halen belgelenememiş sayısız halı parçasının yanı sıra, Selçuklu kökenli 18 adet halı ve parçası bulunmaktadır Bilinen en eski Selçuklu halıları 13 ve 14 yüzyıllardan kalmadır Bu halıların 8'i Selçukluların başkenti olan Konya'daki Alaattin Camisi'nde 1905 yılında Alman Konsolosluğu üyesi Loytred tarafından bulunmuştur Bulunan bu halıların 1220 ile 1250 yılalrı arasında Selçuklu bölgesinde dokunmuş olduğu bilinmektedir 3 büyük eksiksiz kilim, diğer bir takım ufak kilimlerden kalmış 3 büyük parça ve büyük kilimlerden kalmış 2 oldukça küçük parçadan oluşan 8 çarpıcı kilim 1930 yılında Beyşehir'deki Esrefoğlu Camisinde bulunmuştur Günümüzde, bu kilimler Konya'daki Mevlana Müzesi'nde ve Londra'daki Kier Kolleksiyonunda sergilenmektedir Üçüncü bir grup halı kalıntısı ise 1935-1936 yıllarında Fostad'da ( Eski Kaire) bulunmuştur Fostad'da bulunmuş bu 7 kilimin 14 yüzyılda Anadolu'da dokunmuş olduğu belgelenmiştir Bahsettiğimiz bu 18 kilimin ortak tasarım özelliği Kufic kenarları, 8 uçlu yıldız ve geometrik motifleridir Orta Asya kökenli Türk kilimleri 14 yüzyıla kadar tüm karakteristik özelliklerini korumuştur Osmanlıların tüm Anadolu'da kontrolü ele geçirmelerinden sonra motiflerin karakteristik özellikleri ve ölçülerinde bir takım değişimler olmaya başlamıştır Osmanlı Hükümdarlığı esnasında bir çok Türk kabile beraber yerleşip bir dizi kasaba ve küçük şehir kurmaya karar vermiştir Hereke şehri Marmara Denizi'nin kıyısında İstanbulun 60 km kadar doğusunda kurulmuştur İlk saray halısı atölyesi Hereke'de tesis edilmiştir ve Osmanlı saraylarını dekore etmek üzere değişik ölçülerde halı dokumacılığına başlanmıştır Bu istisnai güzellikteki kilimler aynı zamanda barış ve savaş dönemlerinde Avrupa ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmek adına kral ve kraliçelere, ordu komutanlarına hediye olarak da yollanmıştır 14 yüzyıl sonlarına doğru bu kilimler Avrupa evlerine, kiliselerine ve şatolarına girmeye başlamıştır 14-16 yüzyıllar süresince Türk kilim tasarımları Holbein, Lotto, Memling ve Van Eyck gibi Avrupalı birçok ünlü sanatçının resimlerinde yer almıştır 16 yüzyıl başlarında Avrupalı neredeyse her prensin kendine özel bir koleksiyonu vardı Viyena'da insanların kilim almasına ise ancak 1671'den sonra izin verilmeye başlanmıştır Türklerin Viyena'yı terketmesinden sonra birçok Türk kilimi çadırlar içinde bırakılmıştır Bu sayede güzel Türk halıları Avrupa halkı tarafından tanınmıştır Bir süre sonra ise Avrupalı kral ve kraliçeler şatolarını ve saraylarını ziyarete açmışlardır Bu da Türk kilimlerine olan ilgiyi arttırmış ve bu sayede kilimlere olan talep de artmıştı 19 yüzyılda İstanbul'un Kumkapı, Topkapı ve Üsküdar gibi bölgelerinde saray halısı atölyeleri açılmaya başlanmıştır 1891 de ise Sultan Abdülhamit II Hereke'deki atölyelerin sayısını ve büyüklüğünü arttırmıştır Böylece Hereke'deki halı dokumacılığı çeşitlilik kazanmıştır Bu gelişim süresince Orta Asya'dan Anadolunun ovalarına ve kıyı şeritlerine kadar Anadolu kilimleri saflığını ve karakteristik özelliklerini korumuştur Türk saray kilimleri Türk egemenliğideki kaynaklardan esinlenmiş olup Türk standart ve gereksinimlerine göre değişikliklere uğramıştır Bu süreç içerisinde kilimler Avrupa'da da hakettikleri yere ulaşmıştır Hereke, Uşak ve Bergama gibi bölgelerin kilimleri zaman içinde ünlenmiştir Anadolu kilimlerinin tasarım, renk ve sembolleri inanılmaz bir şekilde zengindir Bu kilimler günümüzde 750den fazla köyde dokunmaktadır Orta Asya Kilimleri Irak'ın yanısıra Afganistan, Hindistan ve Pakistan gibi diğer ülkeler de ihracat için el dokuma kilimleri üretmektedir Hem Pakistan hem de Hindistan oldukça modern kilim ve tekstil endüstrisi geliştirmişken Afganistan'ın kilim ihraç endüstrisi oldukça kısıtlı kalmıştır Hindistan Kilim dokumacılığı Hindistan'da İran'da olduğu kadar eski bir gelenek değildir Kilim dokumacılığı Hindistan'a 16 yüzyılda İran İmparatorluğu tarafında tanıtılmıştır 1526-1530 yılları arasında İran kilim dokuma endüstrisi gelişmeye başlamıştı 15 yüzyıl sonunda İran'daki Mongol hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan kilim dokuması konusunda bir hayli ilerlemişti 1501 yılında İran yönetimi Hindistan'da dokumacılık için profesyonel atölyeler açmış ve bu konuda uzman kişileri denetleyeci olarak atamıştır Sonuç olarak neredeyse tüm Hint tasarımları ünlü İran tasarımlarının birer imitasyonudur Bu kilimleri birbirinden ayırın tek özellik yünün ve dokumanın farklı nitelileridir 15 yüzyıldan 17 yüzyıla kadar Hindistanda üretilmiş kilimlerin çoğu nerdeyse İran dokumaclığı kadar iyidi ancak 17 yüzyılın sonunda bu sanat hemen hemen sona erdi Dokuma endüstrisi 1800li yıllardan İngilizler tarafından yeniden kuruldu ancak bu tarihten sonra üretilen halılar eskisi gibi olamadı Hint kilimlerinde kullanılan yünün İran halılarında kullanılandan daha kalındı Ayrıca Hint kilimlerini sertliklerinden ötürü katlamak çok daha zordur Yine de güzel görünümleri ile zeminlerinizi süsleyip uzun seneler yıpranmayan kilimledir Pakistan Hindistan'daki gibi Pakistan'ın kilim endüstrisi de İran İmparatorluğu'ndan etkilenmiştir İran yönetiminin 16 ve 17 yüzyıllarda Pakistan'a kilim üretim olanakları getirmesiyle dokumacılık bu bölgede de önemli ölçüde gelişmiştir Pakistan'ın bugünkü stil ve desenleri ya İran, ya Türk ya da Buhara tasarımlarını örnek alır niteliktedir Buhara kilimleri oldukça yumuşak ve parlak bir yün yapısına sahiptir Bu kilimlere olağanüstü bir yumuşaklık kazandırmak amacıyla saf koyun yünü kullanılmaktadır Bu tasarımlarda sadece 2 ya da 4 renk kullanıır ve bu renkler de genellikle yeşil, mavi ya da kırmızının tonlarından oluşmaktadır İran kilimlerine benzer olan çeşitleri ise hem kalite bakımından hem de fiyat açısından yüksektir Bugün Pakistan dünya çapındaki en büyük 4 halı üreticisidir Afganistan Afganistan'ın halı endüstrisi, ülkenin politik sorunlarla karşılaşmasından önce olduğu kadar iyi değildir Günümüzde ülkede bir çok kilim üretiliyor olmasına karşın ihracat oldukça azdır Bu nedenle Afganistan halılarını diğer dünya ülkelerine Pakistan ve İran aracılığıyla pazarlamaktadır Afgan kilimleri genellikle Buhara kilimlerine ve Türkiye'de üretilenlerle doğu Türkmenistan kilimlerine benzemektedir Afgan kilimlerinde kullanılan renkler heyecan verici ve kilimin tarzına özel renklerdir Çeçen kabileleri gibi Afgan göçebeleri günümüzde halen kilim üretmektedir ancak bunlar çok az miktarda olduklarından ötürü oldukça nadir ve zor bulunurlar Umuyoruz ki bu politik kaos içerisinde Afganistan kilimleri sonsuza dek yol olmaz Avrupa Kilimleri Avrupa'daki kilim dokuma sanatının kökeni belirsiz olmaklaberaber bazı Avrupa ülkelerinin neredeyse 1000 yıl evvel düz dokumalar ve duvar halıları üretmiş olduğu bilinmektedir Kanıtlar göstermektedir ki doğu kilimleri ilk olarak MS 1000 yılı sonrasında ithal edilmiştir Bu da pile-knotting tekniğinin hemen taklit edilmesiyse eğer daha önceden biliniyor olduğu anlamına gelmektedir Şile halıların Avrupa'da yayılması 11 ve 13 yüzyıllarda sürmüş Haçlı Seferleri, Marco Polo'nun (1254-1324) seyehatleri ve Venedik'teki elçilikler sayesinde gerçekleşmiştir Ayrıca Portekiz'in 14 yüzyılda başlamış olan koloni genişlemesi da etkenlerden biriolarak kabul edilir Avrupa pile halılarından kalan en eski parça Harz Dağı bölgesindeki Quedlinburg'daki Schlosskirche'de korunmaktadır Bu kilim tek pile düğüm ile dokunmuş olup bu özelliği ile İspanyol halılarına benzemektedir ancak yapılan araştırmalarda bu kilimin İspanyol dokumacılığı ile bir bağlantısı bulunamıştır 1255 yılında Castilelı Eleanor İngiltereli Edward I ile evlendiğinde yanında bir çok İspanyol kilimi getirmiştir İngiltere'nin büyük bir bölümünde17 yüzyıl başlarına kadar saraylarda ve büyük evlerde bile hasır ve samanlar zemin kaplaması olarak kullanılmaktaydı Britanya zaman içerisinde zenginleştikçe tüm bu saman ve hasır kilimlerin yerini pile kilimler aldı Eski Avrupa tablolarında betimlenmiş tüm zemin kaplamaları doğu kilimlerine benzemektedir Bu da çok şaşırtıcı bir durum değildir çünkü Avrupalılar bu sanatı kendileri öğrenmeden çok önce İran halıları ihtal etmekteydiler Bir çokları Venedik'in 15 yüzyılda Asya'dan kilimler ithal ettiğine ve Avrupalıların özellikle doğu kilimlerini tercih ettiklerine inanmaktadır 17 yüzyıl sonlarında iran ve Türk halıları Avrupa'nın en fazla değer gören halılarıydı Krallar diğer politik liderlere müttefik olmak için ipek İran halıları armağan etmketeydiler 18 yüzyılın ortalarından 19 yüzyıla kadar Avrupalı neredeyse her ülke kendi kilim dokuma sanatına başlamıştı En iyi üreticiler İspanya, Fransa, Polonya, İtalya, İngiltere, Almanya, Avusturya, Hollanda ve Romanya'ydı Günümüzde Avrupa el dokuma kilimleri sanayinin işçilik maaliyeleri ile yarışmaması nedeniyle oldukça nadir üretilmektedir Bunun yerine Belçika gibi kimi Avrupa ülkeleri özellikle II Dünya Savaşı sonrasında önemli makina dokuma halı sanayileri geliştirmişlerdir Kaynak: Güran Erbek |
|